Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. Bölüm Ölüm...

@dolunay_061722

Yeraltından notlar.

 

Olmam gereken yerden çok uzaktayım,belki de yuruldum,bilmiyorum.

 

Öyle karışık, öyle yabancıyım ki, bu aralar kendime bile gelmiyorum.

 

f.dostoyevski

 

Her uykuya dalış bir ölüm, sessizlik geceye ve rüyalara gizlenmiş bir katil,bir ölüm,bir sessizlik.

 

Ve bir çocuk. Acı dolu haykırışlar.

 

 

İris yine hayatının dönüm noktasını görüyordu rüyalarında ,hayır kabuslarında çünkü o rüya görmeyeli çok uzun zaman olmuştu.

 

Bir sandalye' ye bağlanmış boynundan ayak bileklerine kadar uzanan bağlarla bağlanmış duruyordu. Üstüne dökülen soğuk su ile açtı gözlerini karşısında ise ona zarar vermeyeceğini düşündüğü kişi vardı. Çok uzun zamandır tanıyordu onu derin nefesler aldı iris bağlı olduğunu biliyordu ama boynundaki urgan'ı anlamamıştı.

 

" İris Kayra , oğuz Kayra' nın kızı " iris o isimle şok oldu ilk defa biri ona oğuz'un kızı diyordu.içine acı bir hüzün kapladı. Çok uzun zamandır tanıdığı adama baktı.

 

" Boynunda neden bir urgan var biliyormusun?" Dedi asil çok uzun zamandır bunu bekliyordu belki de ama şimdi yapmak istediğini yapamıyordu nedenini bilmiyordu içi acıyordu iris'e karşı içinde duygu hissetmeyi bırakmıştı ve şimdi bu kadın ona acıyı hissetiriyordu.

 

" Beni neden bağladın barbaros çabuk beni çöz!" Asil'in dudakları yukarı Kıvrıldı iris'in bu denli eli kolu bağlı ve yardıma ihtiyacı olması Asil'in hoşuna gidiyordu.

 

" Sana bir soru sordum iris boynunda neden bir urgan var biliyormusun?" Dedi tekrar sandalye' ye bağlanmış küçük neden acı çeksin istiyordu, intikam istiyordu,içi soğusun istiyordu.

 

" Bilmiyorum lanet adam bilmiyorum!" İris karanlık odada yanan tek lambanın altında ses tellerini zorluyordu. İçinde kırgınlık vardı, Asil'in onu hiç tanınmamasının hüznü , kırgınlığı vardı.

 

"Ben sana anlatırım" dedi asil bunca zaman arayıp bulamadığı katil karşısındaydı şimdi onun canı yansın istiyordu.

 

" O urgan babana ait" dedi asil soğuk ve acımasız çıkan sesiyle iris donup kaldı asil adım attı bir kaç adımda iris'in tam karşısında durdu uzun urgan'ın uç parçasını aldı ve irise uzattı.

 

" Bana inanmıyorsun dimi kokla bak babanın en sevdiği koku" acımasızdı sesi iris urganı kokladı.

 

O an durdu iris'in dünyası babasın hiç bilmediği sevdiği kokuyu kokladı bir kiraz çiçeği kokusunun o da öyle kokardı ve Altuğ müdür neferet ederdi. bu denli kalbine ağır geleceğini bilmezdi şimdi daha mı yakındı babasına konuşmak istedi kelimeleri yetersiz kaldı yutkunamadı.

 

Hiç tanımadığı babasının en sevdiği kokusunu soludu ciğerleri acıyla doldu haykırmak istedi ama yapamadı.

 

" Yalan söylemeyi kes Barbaros!" Sesi odayı dolduruyordu sesi o kadar çok acı ve yüksekti ki boğazları ağrıdı ses terleri ağrıyordu.

 

Asil'in yalan söylediğini düşünüyordu çünkü babası bir kazada öldü. Hiç buladı babasının mezarını hiç gitmedi babasını hiç sevilmedi babası tarafından.

 

Asil içinden geçirdi işte bu intikamı ,bu acımasızlığı gözleri kör olmuştu yüreği taşlanmıştı.

 

" Yalan değil çiçeğim yalan değil baban senin boyundaki urgan ile asıldı." Kelimleri sesi kadar acımasızdı.

 

Yutkunamadı İris küçükken gördüğü fotoğraftaki babasının yüzünü hatırlamaya çalıştı. Yüreği düğüm oldu hiç görmediği sesini bilmediği babasını hatırlamaya çalıştı. Yüreğine çöktü ağırlık bir şey oturdu göğsüne sustu.

 

Herşeyi almışlardı ondan babasının tek bir fotoğrafı vardı onu bile almışlardı. Canı yana yana açtı ağzını.

 

" Yalan söylemeyi kes burdan kurtulursam seni kendi ellerimle asacağım" diye haykırdı iris gözleri hüzün, kalbi acı, yüreği düğüm olmuştu kurtulmak istedi elleri açılsın, gitmek istedi, herşeyi bırakıp gitmek. Ama kalmak zorundaydı.

 

Odanın içine bir koruma girdi elinde bir bilgisayar ve birde küçük bir projeksiyon cihazı vardı. Bir kaç dakika sonra cihaz açıldı.

 

Bir görüntü yansıdı duvara bir adam iris ruhu çekilmiş gibi fısıltı kadar sessiz " baba" dedi.o an iris'in ruhu çöktü bedeni soğuk kapladı. Hiç üşümeyen bedeni titredi. Hiç üşümediği kadar üşüdü ruhu hiç soğumayan ruhu buz kesti.

 

"Bir adamın son günü " dedi asil.

 

Bir mahküm gibi çok şık giyinmiş yemek yiyordu karnı yarık yiyordu en sevdiği yemek karnı yarıktı iris ise hiç sevmezdi o yemeği babasının en sevdiği yemeği yediyorlardı bir idam adamına son yemek en sevdiği koku ile asıldı iris'in içindeki çocuk dizlerinin üstüne çöktü dizleri kanayan çocuk dizlerimin üstüne çöktü.

 

Hiç bilmedi babasının sevdiği yemeği iris sevmezdi bilseydi ölümüne tadardı o yemeği.

 

Bilmiyordu ki tenine işlenen koku babasının en sevdiği koku olduğunu.

 

Sol gözümden bir yaş aktı.

 

İris ekrana kilitlenmişti babasının son gününü izliyordu

İki kişi kolundan tuttu oğuz Kayra'yı idam sehpasına çıkartıldı. Adam itiraz etmedi son sözünü söyle dedi bir ses adam ekrana baktı iris babası ona bakıyormuş gibi gülümsedi babası da gülümsedi.

 

" Kızım " dedi adam idam sehpasında yutkunamadı "seni çok seviyorum kızım ,leylam" dedi adam arkasına biri itti tabureyi ama iris tabureyi iten kişiye ağladı. Çok ağladı boğazı düğüm olmuştu hıçkırıklara geceye doldu asil onu izliyor ve gülüyordu. İris acı çekerken o gülüyordu.

 

Asil ona acı çektirirken içi soğumuyordu sani o acı çekiyormuş gibiydi kendine acı çektiriyordu.

 

Büyük bir yalan büyük,bir sır saklanmıştı ondan Altuğ babasının taburesini iten kişi Altuğdu.İris hıçkıra hıçkıra ağladı.

 

Yüreği acı ile doldu boğazında bir tek bir kelime çıktı.

 

" Hayır" dedi başını iki yana salladı.

 

" Hayır!"diye çığlık attı boğazı acımıştı ama yüreği daha çok ağrıyordu yanıyordu içi yüreği yanıyordu ama bedeni buz gibiydi.

İris'in çığlığı geceye doldu.

 

" Hayır, hayır!!" Diye bağırdı. Yüreği yangın yeriydi.

 

" Hayır yalan yalan " hiç bir şey yalan değildi babası asılmıştı şimdi urgan Leyla'sının boynundaydı.

 

Boynundaki urganda salanan bedeni durdu oğuz Kayra'nin o urgan şimdi kızının boynundaydı. O son nefesini verdi on iki Aralık'ta kızı can buldu.

 

İris babasına baktı solmuş morarmış yüzüne kabine bir hançer yedi.

 

Babasının en sevdiği şarkıyı dinletmemişlerdi.

 

Sesi titrediği gözlerinde yaşlar aktı boynundaki urgana.

 

Babasının en sevdiği koku işlenmişti onu tenine.

 

Dudaklarında babasının sevdiği türküsü döküldü. Babasına bir ağıt yaktı bu türküyle.

 

Bu Dağlar Kömürdendir

Geçen Gün Ömürdendir

 

Herşeyin yalan olduğunu öğrendi belki dedi içinde belki böyle olmazdı.

 

Feleğin Bir Guşu Var

Pençesi Demirdendir..

 

Öyle bir vurmuştu ki kelimleri titriyordu türküsüyle birlikte.

 

Hadi Leyli Leylanı

Ben yoluna kurbanım

 

Ne suçu vardı dedi babasın asılan bedeninde baktı. Kelimler kifayetsiz kaldı işte şu an ruhu gömüldü iris'in.

 

Ya Al Canım Gurtulam

Ya Ver Derdim Dermanı

 

Daha çok ağladı. Asıl ona doğru bir adım daha attı eğildi üstüne doğru.

 

" Sus!" Dedi asil yüreği yanan kadına sus dedi bir ömür olsa unutmazdı onu.

 

Bu Yol Pasin'e Gider

Döner Tersine Gider

 

Asil ellerini başına koydu geri geri gitti türkü sadece irise değildi ki Asil'e de dokundu.

 

Şurda Bir Garip Ölmüş

Kuşlar Yasına Gider

 

" Sus! " Diye bağırdı asil. İris onu duymuyordu iris yoktu saf acı vardı yüreği bir urgana asıldı.

 

Hadi Leyli Leylanı.

Ben yoluna kurbanım.

 

Canı yandı kadının. Babası ona Leylam demişti.

 

Ya Al Canım Gurtulam.

Ya Ver Derdim Dermanı.

 

Söyleyemiyordu türküyü her sene söylediği bu türkü bugün yüreğine, sesine ağır gelmişti.

 

Bir At Bindim Başı Yok.

Bir Çay Geçtim taşı Yok

 

" Sus kadın sus!" Diye bağırdı asil etrafa saldırdı sususn istiyordu o sesin bu denli acılı olması onun canını yakıyordu. İris gözlerini kapattı.

 

Burda Bir Yiğit Ölmüş.

Yanında Gardaşı Yok.

 

Babası ölmüştü son sözleri kızına söylemişti içi acıyordu büyük bir yara oldu kalbimde büyük bir gürültü ile kapı çarpıldı iris ne gözlerini açtı ne de türküyü söyleyen dudakları sustu.

 

Hadi Leyli Leylanı.

Mevlam Yazmış Fermanı.

 

Bütün kelimler boğazına düğümlendi ne gözlerindeki yaş durdu ne acısı.

 

Ya Al Canım Gurtulam

Ya Ver Derdim Dermanı

 

Asil çekip gitti iris kaldı boynunda babasın asıldığı urgan o urgan onun boynuma değil kalbine sarmışlardı.

 

Bu acı karşısında yok olmak istedi. Acı çeken her bir zerresi yok olsun istedi.

 

Sustu iris onunla birliktelik bütün sesler sustu . Hala asılı olan babasına baktı. Babasının suçu neydi? en önemlisi iris'in suçu neydi ? Öylece kala kaldı iris göz yaşları durdu . Monitörde durdurulan videodaki adam baktı babasına ne çok özlemiş onun fotoğraflarına bakmayı,ne çok özlemişti onun fotoğraflarıyla hayal kurmayı ilk defa sesini duymuştu babasının ve son bulmuştu.

 

"Tekrar açın videoyu!" Diye haykırdı video tekrar açıldı.

 

Leylam demişti babası gece demişti, siyah saçlı kadın anlamına gelirdi ama iris'in saçları basının saçları gibi kahve idi gözleri babasın gözleriydi ama bunları hiç göremedi babası hiç bilmedi.

 

Annesinden sadece fiziğini almıştı. Hiç bilmedi biri daha vardı onunla acı çeken yılardır onu bulmak isteyen biri hergün onu izleyen korumaya çalışan biri iris hiç bu kadar ağlamamıştı.

 

Annesi onu yetimhaneye bırakıp giderken bu kadar ağlamamıştı.

 

Teyzesi onu almaya gelmediğinde ağlamamıştı.

 

Kardeşleri onu gece yarısı bırakıp giderken pişman olmamalarına bu kadar ağlamamıştı.

 

Sırtına işlenen acılarda bu kadar ağlamıştı.

 

Küçük bedeni istismara uğrarken bu kadar ağlamıştı çünkü o gün baba diye haykırışı,gelmeyeceklerini bile bile anne demişti onu bırakıp gittiklerini yüreğine sığdıramadığı kardeşlerinin ismini haykırmıştı. Ama en çok da ' baba!' diye haykırışına ağlamıştı.

 

Beş dakika yerimi üç Saniye videoyu defalarca izledi. Babasının Her bir mimik her bir duygusunu kazıdı sihnine çok canı yanıyordu.

 

Kız babaları kızların kahramanıdır. Ama iris'in babası o küçük kızını hiç görmemişti. Kızı işkencelerini hiç bilmedi,hiç sarmadı kızının açılan yaralarını oysa iris yaralarını babası sarsın diye hep açık bırakırdı.

 

Hiç kesmedi saçlarını taki işkence edilirken ' baba' diye haykırdı diye saçları kazıtılmıştı. Şimdi saçları uzundu ama babasının ömrü kadar kısa.

 

Neden demek istedi içi acı ile yanıyordu.

 

Artık ağlamaktan gözlerinde yaş kalmamıştı bulanık görüyordu iris hiç bu kadar ağlamıştı hiç bir insan belki bu kadar ağlamamıştı. Bedeni ruhu üşüyordu uyumak istiyordu ne kadar kâbus görse de şu an tek istediği uyumaktı.

 

Son defa baktı babasına ekran kapandı.

 

Aniden kapı açıldı iris hiç bakmadı kimin geldiğine ruhu param parçaydı.

 

"Bedenim her acıya her darbeye dayanırdı, ruhumun bu kadar çabuk pes etmesi ne kadar üzücü " diye geçirdi iris içinden.

 

" Sindirdin bakıyorum iris " asil'e baktı iris ama tek kelime bile etmedi.

 

Asil onu bu halde bulurken içinde birşeyler kopuyordu sanki iris ona çok tanıdıktı biri kadarda yabancı.

 

Asil iris'in önüne bir sandalye çekti ve oturdu. İris sesizdi sadece izliyordu karşısındaki adamı

Asil çok rahat ve umursamazdı içi derinden derinden yanıyordu ama umursamıyordu.

 

" Şimdi bana belleklerin nerde olduğunu söyle " dedi asil iris sadece onun gözlerine bakıyor ne hareket ediyor ne de konuşuyordu.

 

" Hemen konuş!" Diye kükredi asil.

 

Asil gözlerini sandalyede duran kadından aldı ve kapının önündeki adama gel işareti yaptı.

 

Gözlerini onu izleyen kadına baktı hala aynı kadındı omuzları her daim dik kendinden emin tek fark yüzü çökmüştü neşesi yoktu.

 

Adam odanın ortasına doğru adımlar attı elinde ise bir küçük şişe ve şırınga vardı.

 

İris gözleri sadece Asil'de takılı kalmıştı asil şırınga'nın içine zehri doldurdu iris'in bağlı olan kollarına baktı şırınga'nın ucunu iris'in vücuduna dokundurdu.

 

" Ban eğer belleklerin yerini söylemezsen bu şiringadaki zehri senin vücuduna enjekte ederim." Dedi Asil ama iris ona bakıyor ve tek elime bile etmeyecek durumundan şikayetçi değildi ölmek istiyordu.

 

" Beni" dedi iris boğazı ağrıyordu canı acıyordu kelimelerini toplanmaya çalıştı.

 

" Beni olduğum gibi kabul edecek tek şey toprak " iris'in bu sözleri Asil'i yukunmaya zorladı.

 

Bu soğuk bir savaşmış gibi davrandı asil hiç düşünmeden zehri iris'in vücuduna enjekte etti.

 

İris gülmeye başladı kahkahalar atmaya başladı gözlerinden yaşlar akıyordu ama o gülüyordu hemde kahkahalarla " bence beni asmalıydın, çünkü ben burdan çıkarsam ,sağ çıkarsam sana hiç bir şey yapmayacam " kahkahalarla ağladı.

 

" Altı saatin var iris Kayra yavaş yavaş öleceksin merak etme bana belleklerin yerini söyleceksin işte tam o an intikamım gerçekleşecek yaşmak istiyorsan akılı davranısın" dedi asil iris daha fazla dayanamadı.

 

" Neyin intikamı lan neyin, kimin" diye söyledi .

 

" Sen çok iyi bilirsin neyin intikamı kimin intikamı!" dedi Asil öfke,kin herşey vardı sesinde

 

" Kimin intikamı!?" Diye gürledi İris.

 

" On yıl önce öldürdüğünü abimin intikamı! Onu bende aldintek değindiğim insanı aldın benden !" Dige bağırdı Asil sesi belki dışarı kadar ulaşmıştır ama o adı adam için intikam almak istiyormuş.

 

İris kahkahalar attı.

 

" Gülme yoksa öldürürüm seni !" Zaten bunu yapmıyor muydu? O anları tekrar zihninde canlandı.

 

" On iki Aralık sabaha karşı öldü abin. Abin yermi belki daha küçüktü ama ben ondan daha küçüktüm ben on o ise yerimi yaşındaydı sabaha karşı ben ailemi arıyordum ıssız buz sokak diğer tarafında barlar abin sarhoştu ben bir köşeye sinmiş ailem için ağlıyordum " iris gülmeye başladı ağlarken. Ve devam etti.

 

" Abin beni fark etti yanıma geldi neden ağladığını sordu çok mutlu oldum bana yardım edecekti yada ben öyle sandım "ben seni mutlu ederim ama sen de beni edeceksin "dedi " nasıl" diye sorduğumda sadece sana elleme izin ver dedi kötü anlamadım. Soğuktu soyunmamı istedi yapmadım beni küçük bedenimle sürükledi başka bir aralığa korkuyordum ağlamaya başladım kaçmaya çalıştım ama abinin pis elleri üstümdeydi abin benim pantolonumu açmaya çalışırken benim çığlıklarım haykırışlarım ise yapmıyordu bırak beni dedim bana ne yapacaksın dedjm bana ne dedi abin biliyormusun tek kelime hayatımı alan tek kelime Tecavüz abinin silahı yere düştü aldım ve ateş ettim hiç düşünmeden hiç gözümü kırpmadan hemde çünkü ben sadece kendimi korudum!" Diye haykırdı iris asil donup kalmıştı. Olanlara inanıyordu abisi çocukları çok severdi bunu yapmazdı.

 

" Yalan söylemeyi kes !" Asil buna inanmıyordu.

 

" Yalan söylediğin o kadar belli ki senin hayatın yalan seni. Herşeyin yalan sen sevgisiz büyüdün diye benim abime iftira atamazsın!" Yeri göğü inletiyordu sesi

 

" Beş saatin var iris beş saatin bana belleklerin yerini söyle aksi taktirde sadece seni değil aileni de öldürürüm" iris gülüşünü dudaklarına kondurdu.

 

" Abinin yaptıklarını sen yapsana bana senin abin adi herifin tekiydi" iris onu öldürdüğüne hiç üzülmemisti.

 

" O kadar acı çekerek öleceksin ki buna gerek bile yok" asil'in sözleri Keskin bir bıçak gibiydi iris'in kalbini kaç parçaya böldü bilmiyordu.

 

İris sadece sustu yılardır izlediği aşk olduğu adama baktı acımasızlığını iliklerine kadar hissetti. Yıllar önce ona kurduğu bağlar birer birer kopmaya başladı sanki içinde birşeyler göçtü gitti başka bir hayatta dedi iris içinden.

 

Ölüme dört saat

 

Ne yapsa olmazdı belki bu yaşta bunca zorluğa rağmen hayatta kalması mucize iken açılan yaralar onu daha güçlü yapmıştı.

 

Kaderin ona oynadığı oyunlar bunlardı daha annesini hiç görmedi kardeşlerini affetmedi..

 

Asil elimde bir kırbaç ile girdi odaya iris'in kahveleri onu her gördüğünde alevlendirdi.

 

Asil'in kahveleri iris'in hangi renkte olduğunu bilmediği kahvelerine değdi o an anladı ki onu öldürmek istemediğini.

 

" Açın sırtını" iris acı bir gülümseme gönderdi adamlar irin karını iki yandaki zincirlere bağladı bonunda

Hâlâ baba'sının urganı asılıydı.

 

Adamlar irisin saçlarını yana çektiler sadece elbisesi hala üstündeydi sırtı açıktaydı.

 

Asil kırbacı bir korunmaya verdi o an gözlerinde dinnemek bilmeyen bir öfke vardı vardı.

 

" Vur!" Dedi asil o an iris'in tek düşündüğü yaraları değil karşısındaki adamın bunu yapacağına pişman olmasıydı.

 

Defalarca art arda darbeler indi iris'in sırtına sırtı kan revan içindeydi artık ama hala omuzları dikti bu asil'in sinirlenmesine yeterdi.

 

Bunca kırbaç darbesi yemiş iris sesini bile çıkartmadı.

Kırbaçla durdu iris karşısındaki öfkeli adama baktı içi gitti ona en masum gülümsemesini yolladı.

 

Ölüme bir saat

 

Asil çıkmış iris'in ölmesine bir saat kala gelmişti. Ayni yerini aldı iris'in tam karşısına sandalyeye oturdu

İris kollarından zincirlenmiş şekilde karşısındaki adama baktı ölmeye hazırdı ama ölürse onunla birlikte herşey ölürdü bunu çok iyi biliyordu.

 

İris yavaşça önüne düşen kafasını kaldırdı onu izleyenlen bir çift kahve gözlü adama baktı

Ona gülümsedi öyle bir gülümsedi ki acı dolu aşk dolu öyle bir canı yandı ki ama sevdiği adama baktı ona bakarak ölmek belki de ona ödüldü.

 

" Son kırk dakika " dedi asil küçük bir sırıtmayla iris' de ona sırıtarak baktı.

 

" Beni öldürdüğüne o kadar pişman olacaksın ki bütün hayatın boyunca bununla yaşayacaksın nefes bile alamayacaksın" dedi iris sesin ve yorgun sesiyle iris'in burnu kanıyordu verilen zehrin etkisiydi midesi bulanmaya başladı.

 

Kustu.

 

Kan kustu kendi kanını kustu kimse irisi kustuğunda sırtını sıvaslamadı. Sevgisiz geldiği bu dünyada sevgisiz ölecekti.

 

Fırat yoktu selim yoktu yanında canı acıdı ikinci kes terk edilmiş gibi hissetti.

 

" Bana sadece belleklerin yerini söylemen yeterli sana hemen panzehiri veririm" dedi asil ama unuttuğu birşey vardı karşındaki kadın zaten yaşamak istemiyordu.

 

" Biliyormusun asil ben seni çok önceden tanıyorum" dedi çünkü irisi bu hayatta bağlan oydu ama şimdi kendi elleriyle koparıyordu onu bu hayattan.

 

Asil duyduklarına şaşırmamıştı. Çünkü birinin sürekli onu izlediğini biliyordu.

 

" Evet hep birinin beni izlediğini biliyordum bunun sen olması şaşırtıcı" dedi asil gözleri önünde ölen irise bakarak iris'in dudakları yukarı doğru Kıvrıldı.

 

" Doğru ama öncesinde de tanıyordum seni o gözlere defalarca baktım defalarca geçtim o bedenin yanından ama sen beni hiç görmedin daha doğrusu görmek için bile bakmadın." İris dudaklarında kırgın bir gülümseme vardı.

 

Yaraları ağrıyordu çünkü eziyete edildi çünkü kırbanclandı hemde yılardır sevdiği adam yaptı ne çok istedi onu bu hayattan çekip alsın ne çok istemişti onu tanısın ne çok hayalini kurmuştu onu sevdiği günleri ne çok isterdi ilk defa baktığı toprak karası gözlere bir ömür bakmak severek ölücekti belki bu bile ona güzle geliyordu bakacağı son yüz son gözler Asil'e aitti bu bile onu mutlu ediyordu.

 

" Son yerimi dakika bence burdan kutulabilirsin bana ilanı aşk edersin belki" iris kahkaha attı bedeni çok yorgundu zerhir yüzünden ayakları artık sağlam basmıyordu yere iris giderek daha çok üşüyordu vücudu bir ölünün vücudundan farksızdı bunca acıya rağmen gülüyordu.

 

İris kahkahaları arasında başını iki yana salladı.

 

" Bana bunu yaptığın için her gün pişman olacaksın her dakika her saniye pişman olacaksın " iris sözleriyle Asil'in dudakları yukarıya doğru Kıvrıldı.

 

İris dudaklarından kelimeler tekrar döküldü.

 

" Ama olma tamma mı? Hiç pişman olma ben seni affediyorum." Asil bu sözlere şaşırdı bir başkası olsa asla affetmezdi ama o affederim diyordu asil'in yüzünde şaşkınlık ifadesi yoktu ama içinde bir şeyler iris'e doğru gidiyordu.

 

" Emin ol hiç pişman olmayacağım " dedi asil bu iris'in kalbine bir darbe vurdu.

 

" Pişman olma istemem pişman olmanı sana teşekkür ederim bana bunca zaman umut olduğunu için bana bunca zaman başaramadığım bir şeyi verdiğin için."

Belki de bir vedaydı sözleri belki asil anlasın onu istiyordu.

 

İris'in midesi tekrar bulandı tekarar kan kustu elbisesi kandı vücudu kandı kendi kanı üstündeydi kendi katli değildi ama kendi kanı üstündeydi.

 

Son on dakika, ölüme son on dakika.

İris'in ölmesine on dakika.

 

Karşısındaki adama baktı yılardır bakıyordu gülümsedi biliyordu ki gidiyordu artık iris yoktu.

 

Toprak olan gözlere baktı.

Kahvelerinde kayboldu.

Acı acı güldü.

Dudaklarında kendi kanı vardı.

 

" Son dakikalarım beni güzel dinle Asil " dedi ağzındaki kanı tükürdü.

 

"Sana bir masal anlatacağım" derin bir nesfes aldı.

 

İris'in dudaklarından cümleler dökülmeye başladı.

" Çok uzun zaman önce iki çocuk varmış bir çok fakir ve yetimhanede yaşarmış diğeri ise Zengin varlıklı ama ikiside aynı okuldaymış Zengin çocuk suskunluğu yüzünden dışlanırmış" iris hikayeyi anlatınca asil onu pür dikkat dinliyordu.

 

" Yetimadeki çocuk da fakir olduğu için dışlanırmış bir gün fakir kızımız oğlanla çarpışkız yere düşmüş bizim oğlan da elini uzatıp kızı kaldırmış kız ona minnet duymuş çünkü o kız her düştüğünde kimse onu kaldırmış teşekkür etmiş küçük kız oğlana oylan arkasını ona dönüp gitmiş bizim kız peşini bırakmamış gel git Zaman oğlan kızla konuşmaya başlamış kız yetimaden kaçakmış planı oğlana anlatmış o gün kız oğlana evlenme teklifini etmiş "eğer kaçarsam ve büyürsem seninle evleneceğim" demiş oğlanda "ya seni tanımazsam" demiş küçük kız düşünmüş " ben seni tanırım merak etme " demiş"

 

Asil bu hikayede bir gariplik olduğunu fark etmişti çünkü bu hikaye Kayra ile onun hikayesine benziyordu.

 

" Kız büyümüş oğlanı bulmuş defalarca oğlan onu tanısın diye direnmiş ama nafile sonra oğlan kızı öldürmüş. Çok güzle aşk hikayesi değil mi"

İris küçük bir tebessüm etti.

 

Ölüme iki dakika kaldı zar zor konuşuyordu İris.

" Asi bendim Kayran" diye fısıldadı İris son sözleri bu oldu.

 

Bu bir vedaydı...

 

 

Diğer bölümde görüşmek üzre yazım yanlışı v

arsa af ola.

 

Loading...
0%