Yeni Üyelik
17.
Bölüm

16.Bölüm "VEDA BUSESİ"

@dolunaydakigelgit_

Merhabaaaa!

 

#Taksim 🙏🏻

 

 

Oy verip yorum yaparak bana destek olursanız çok sevinirim,iyi okumalar canlarım.

 

***

 

"Sen nereden çıktın, nasıl geldin buraya? Emir..." Dedim ve hıçkırdım gözlerimden akan sıcak yaşlar tişörtünü ıslatıyordu,bedenini geriye çekti ve ellinin tersiyle ilk önce kendi gözyaşlarını sonra benim gözyaşlarımı sildi.

 

"Özledim,geleyim dedim dedikodular birikmiştir,benim kız kardeşlerimin ruhu daralmıştır dedim atladım uçağa geldim. İyi yapmış mıyım?" Dediğinde kahkaha attım bir sosyal medya uygulamasındaki fenomen bir kızın taklidini yapması gülmeme neden olmuştu.

 

"Hı hı iyi yapmışsın,iyi ki geldin Emir." Dediğimde durgunlaştı ve yanımdaki Tuana'ya baktı.

 

"Kız marul kadın buraya gel!" O ikisi sarılırken gözyaşlarımı sildim ve başımı çevirerek Mihriban teyzelerin evine baktım,içeriye girmişti çünkü kapı kapalıydı ve yoktu.

 

"Vay be demek burada kalıyorsunuz? Oğlum Mardin'de böyle siteyi nasıl buldunuz lan,beni içeriye almıyordu arkamdaki şahıs. Alınmıyorsun değil mi Hasan?" Dediğinde adam bıkkınlıkla nefesini verdi yaka kartına gözüm takıldığında gülmemek için kendimi zor tuttum ama çenem titriyordu.

 

Adamın adı Murat'tı.

 

"Almina hanım evinizi aradık ama ulaşamayınca bu beyefendiyle gelmek zorunda kaldım eğer bu beyefendiyi tanıyorsanız kulübüye döneyim zaten kayıt işlemleri yapıldı." Dedi.

 

"Evet tanıyorum Murat Bey çok teşekkür ederim zahmet edip ilgilendiğiniz için."

 

Adam başını eğdi ve selam verip kaçarcasına gitti en sonunda kahkahamızı tutamadık ve Tuana'yla gülmeye başladık Hasan,Emir'in çocukluk travmasıydı. Çocukken Emirler köylerine gitmişler ve orada diğer kuzenimizle balkonda oyun oynarken karşıda bir adam görmüşler evler yakın olduğu için adamı da oldukça net görüyorlarmış. Adam balkona çıplak çıkınca Emir o an donakalmış ve hareket edememiş,balkondan kucaklayarak içeriye götürmüşler bizim Emir'i. O adamın adı da Hasan'mış ve köyde bekçilik yapıyor,güvenliği sağlıyormuş o gün bugündür Emir'de ufak bir güvenlik korkusu var ve biz bunu her yaşadığımızda gülüyoruz bu hikayeyi Emir anlatınca daha komik oluyordu.

 

"Yürü hadi yürü." Diyerek kolundan tutup bizim eve sürükledik,az önceki sıkıntılı ruh halim bir anda değişmişti kendimi daha iyi hissediyordum.

 

Bahçedeki takımlara oturduğumuzda Emir yorgunluklarını arkasına yaslandı ve derin bir soluk verip konuşmaya başladı.

 

"Acıktım ben ya,yemek var mı?"

 

"Valla yok biz de komşudaydık." Dedi Tuana. Emir ofladığında, "Sipariş getirirler mi ki? Gerçi o güvenlik beni bile zor aldı içeriye." Dedi.

 

Bilmem dercesine dudak büzdüm. "Güvenliğe haber verirsek içeriye alırlar niye almasın?" Dedim. Elime telefonumu aldığımda Emir beni durdurdu.

 

"Dur ya boşver ben bulurum yiyecek bir şeyler. Siz aç mısınız?" Hayır dercesine başımı iki yana salladım,midem bulanıyordu. Tuana da itiraz ettiğinde üçümüz de ayaklandık,Emir şimdi hiçbir şeyin yerini bilmiyordu bu yüzden bir şeyler hazırlama işi bize kalmıştı yine de bize yardım etmek için yanımızda gelmişti.

 

Mutfağa girdiğimizde ekmek sepetinden ekmeği aldım.Tuana da dolaptan bir şeyler çıkarırken Emir mutfağı inceliyordu.

 

Hızlıca tepsiye bir şeyler hazırladık ve salona geçtik,Emir yemeğini yerken biz de üst kata çıktık ve üzerimizi değiştirdik. Düne nazaran bugün daha ince gecelikler tercih etmiştim, yüzümdeki hafif makyajı da sildim ve elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı topladım ardından aşağıya indiğimde Emir'i salonda bulamadım,mutfaktan gelen su sesiyle orada olduğunu anladım.

 

Ayağımdaki terliği sürüye sürüye mutfağa ilerlediğimde bulaşık yıkayan kuzenimi gördüm.

 

"Eviniz güzelmiş lan." Dediğinde kıkırdadım.

 

"Teşekkürler o senin güzelliğin." Dedim alayvari bir tavırla,ufak bir sırıttı.

 

O esnada omzuma dokunan elle irkildim ve bir adım öne kaydım,Tuana kısa bir an bana baktı ama sonra hiç bozuntuya vermedi çünkü artık alışmıştı. "Oo Emir bey siz bulaşık yıkar mıydınız?" Dedi gülerek.

 

Emir ellerini kuruladığı bezi Tuana'ya fırlattı.

 

"Tek yaşıyorum kızım ben! Tabi ki yıkayacağım." Dedi.

 

Üçümüz de içeri geçtik,kendimi koltuğa bıraktığımda gözlerimi ekrana diktim televizyonda bir dizi oynuyordu ama sesi kısıktı.

 

O sırada Emir konuştu.

 

"Sizde bir haller var anlatın bakalım." Dediğinde Tv'nin ekranı bir anda karardı gözlerim Emir'i buldu,o kapatmıştı.

 

"Almina,senin konun hakkında konuşmak istemiyorum. Benim içimi biliyorsun ne kadar üzüldüğümden,delirdiğimden bahsetmeme gerek yok. Bu yüzden bu konuda konuşmayacağım çünkü aklıma geldikçe delirecek gibi oluyorum. Ben seni kaybediyordum ben kardeşimi kaybediyordum. Gelmememin tek bir nedeni vardı beni bağlayan tek bir neden inan bana zor dayandım Tuana'yla her gün konuştum her saniye ufacık bir haber için delirdim. Ama onu bırakıp da gelemedim beni affet."

 

Gözlerim dolduğunda onun ağladığını görmek benimde gözlerimden bir damla yaş süzülmesine neden oldu.

 

"Saçmalama Emir, biliyorum ve inan hiç sorun değil. Zaten burada olanlar bile bir şey yapamadı ki bu kimsenin elinde olan bir şey değildi asla ama asla kendini suçlama ben kurtulduktan sonra gelsen bile yine bir şey olmayacaktı çünkü biliyorsun hastaneye yattım en iyi zamanlama şimdiydi inan bana asla kırgın değilim." Dedim ona gülümserken.

 

Avuç içiyle gözlerini sildi.

 

"Tamam,yine de gönlünü alacağım şimdi bana neler olduğunu anlatın."

 

Tuana'yla birbirimize baktığımızda derin bir nefes aldık ve sırayla anlatmaya başladık.

 

Gece uzundu ve konu Kaan ile Zafir'di.

 

🧭 

 

Bir şeyin kırılma sesiyle gözlerimi açtığımda elim komodinde duran telefonumu buldu,saate baktığımda daha sabah 09:05 olduğunu gördüm ekranı kilitleyip başımı yastığa koydum ve ofladım. Uyanır uyanmaz aklıma dolan düşünceler hemen de canımı sıkıyordu.

 

Düşünmek istemediğim için yatakta oturur pozisyona geldim ve ayaklarımı yataktan sarkıttım. Çıplak ayaklarıma değen tüylü halı huylanmama neden oldu garip bir şekilde bu duruma gülümsedim ardından da ayağa kalkıp odadan çıktım ve banyoya girdim. İşlerimi halledip,elimi yüzümü yıkadım. Dağılan saçlarımı elimle şekle sokmaya çalışırken merdivenlerden iniyordum.

 

Mutfak kapısından başımı uzattığımda Emir'i gördüm,yere eğilmiş çöp kutusuna tabağın kırılan parçalarını atıyordu.

 

"Canısı?" Dedim çocukken sürekli kullandığım hitap şekliyle.

 

Geçmiş~

 

"Almina, çiçeğim koşturma!"

 

Dudaklarını büzen minik kız olduğu yerde durdu ve başını iki yana salladı şimdinin aksine altın rengi, küt kesim kısa saçları iki yana savruldu.

 

"Ama anneciğim canısıyla oyun oynuyoruz!" Diye konuştu.

 

"Koşturmadan oynayın kuzum."

 

"Ama anne bu oyun çok eğlenceli saklan kaç oynuyoruz." Diyen kızına güldü Gülseren hanım.

 

Bazı sözcüklere dili tamamen dönmüyordu ona yakın sözcükler ya da kafasında oluşturduğu kelimeleri söyleyiveriyordu. Gülseren hanım her ne kadar uğraşsa da kızının bu huyunun önüne geçememişti büyüyünce düzeleceğini düşünüyordu.

 

"Saklambaç,meleğim. Salan kaç değil." Dedi.

 

Küsen minik kızın nazı annesinden çok babasına geçiyordu ama maalesef babası yanlarında yoktu çünkü büyük bir dava için şehir dışına gitmişti.

 

Daha dört yaşında olan Almina boğum boğum olan kollarını göğsünde bağladı ve çok sevdiği annesine güçlükle arkasını döndü ama sürekli kısa kısa önüne dönüyor annesinin kırılıp kırılmadığına bakıyordu.

 

Annesi Gülseren hanım kızının o yufka yüreğine dayanamadı ve kuzeni Emirhan ile oynamasına devam edebileceğini söyledi.

 

"Peki küçük hanım oynamaya devam edebilirsiniz ama daha yavaş koşturun ya da oturarak bir şeyler oynayın olmaz mı?"

 

Gözleri parlayan Almina hızla annesine döndü ve koşarak annesinin bacağına sarıldı. Gülseren hanım eğilerek kızını kucağına aldı.

 

"Teşekkür ederim anneciğim, yavaş koşacağız söz." Dedi saygıyla. Gülseren hanım kızını hem asil hem de saygılı bir birey olarak yetiştiriyor aile sevgisindense hiç mahrum etmiyordu. Babası Semih bey ise kızını bir sokak çocuğu gibi yetiştiriyor annesinin aksine asi ve tıpkı bir Türk askeri gibi güçlü bir kadın olması için uğraşıyordu.

 

İki ebeveynin de ortak noktası kızlarını çok sevmeleri ve onun güçlü bir kadın olması için uğraşmalarıydı.

 

"Hadi koş bakalım,yoksa canısı seni bulur." Dedi Gülseren hanım minik kızını yere indirerek.

 

Almina'nın minik ayakları toprağa temas ettikten sonra minik ve tombik elleriyle üzerini düzeltti,kahküllerini gözünün önünden çekti ve annesine öpücük atarak koşmaya başladı.

 

Gülseren hanım başını iki yana salladı ve kalktığı yere oturdu, güzeller güzeli kızı toprakta oynamayı gezinmeyi çok seviyordu ama sonra üşütüyor ya da ayağına bir şey battığı için ağlıyordu. Gülseren hanım da üzülüyordu ama laf dinletemiyordu ki...

 

"Yenge,yenge! Şeker Kız nerede? Şş ama sessiz ol sana sorduğumu duymasın sonra beni amcama şikayet ediyor amcam da savcı olduğu için bana ceza veriyor Şeker Kızla bir hafta görüşemiyorum." Masumca bu sözleri söyleyen Emirhan'a üzgünce bakan Gülseren hanım gülümsedi.

 

Ah bu çocuklar ne kadar da masumdu.

 

"Tamam söylemem ama kendin bulmalısın,sadece hislerine güven Emirciğim doğru yoldasın." Diyen Gülseren hanım,kendisine sarılan yeğeninin saçlarına minik bir öpücük kondurdu.

 

"Teşekkürler yenge." Diyen çocuk hızla koşturarak arka bahçeye ilerledi. Avukat hanım yeğeni Emir'i çok seviyor ve güveniyordu. Kızıyla da iyi anlaşıylardı aralarında sadece üç yaş olmasına rağmen Emir, Almina'yla bir abi gibi ilgileniyordu sürekli küçük kız kardeşim ya da Şeker Kız diye hitaplar kullanıyordu. Sevgisini bolca gösteren Emir,eşini birazcık sinir ediyordu çünkü Semih Bey kızını maalesef ki herkesten kıskanıyordu.

 

Arkasından gülümseyerek bakan kadın telefonu çalmaya başlayınca içeriye geçti.

 

Eşi arıyordu.

 

"Efendim hayatım?"

 

"Gül'üm ne yapıyorsunuz?"

 

Kadın mutlulukla gülümsedi eşine deliler gibi aşıktı.

 

"İyiyiz,çocuklar bahçede oynuyordu onların başında duruyordum sen ne yapıyorsun?"

 

Kocasının iç çektiğini duyan kadın dolan gözlerini etrafta gezdirdi. Başları bu sıra ciddi beladaydı ama kimseye bir şey belli etmiyorlardı. Semih Bey ise sorunu halletmek için binbaşı Kemal Bey'in yanına gitmiş yardım istemişti şimdiyse ikisi müsait olduklarında şehir şehir dolaşıyor sorunu çözmek için uğraşıyorlardı.

 

"Sizi özledim ama iyiyim,az kaldı birkaç güne döneceğim." Dediğinde kadının eli yavaşça karnını buldu.

 

Hamileydi ve hâlâ eşine bu haberi verememişti, dönünce söylemek istiyordu.

 

Kızı da dahil kimse hamile olduğunu bilmiyordu.

 

"Biz de seni özledik." Dedi kadın titrek bir sesle.

 

"Bebeğimiz ne yapıyor?" Diyen adamla kadının yüreği kuş gibi çırpındı. Almina'ya hep böyle seslenirdi ama bir an sanki hissetmiş gibi geldi.

 

"İ-iyi sadece seni çok özledi. Neyse ki Emir yokluğunu hissettirmemek için onunla sürekli oyun oynuyor.Birkaç gündür bizde kalıyor." Dedi.

 

"Başlarım ama ne işi varmış benim kızımla? Zaten benim güzeller güzeli kızım benden başkasına sürekli 'canısı, canısı' diyor kızıyorum abimler alsın gitsinler." Dedi adam yalancı bir kızgınlıkla oysaki yeğenini de çok seviyordu. Kadın büyük bir kahkaha attı.

 

Evet kızı sevdiği herkese 'canısı' diye hitap ediyordu. Semih bey bunun önüne geçmiş yalnızca anne ve babaya demen gerekiyor diyerek kızını ikna etmişti ama maalesef kızı kuzenine de canısı diyordu ve hiç kimse bunun önüne geçemiyordu.

 

"Aşkım öyle deme gerçekten bize bir şey olsa Almina'ya sahip çıkar. Daha küçücük ama çok zeki,abi gibi koruyup kolluyor kızımızı."

 

Kadının bilmeden söyledikleri geleceğe ışık tutar gibiydi. Öyle de olmuştu,kendileri bu dünyadan gidince yeğenleri Emirhan kızlarına abilik yapmıştı.

 

"İyi tamam ben gelssiye tadını çıkarsın." Dedikten sonra ekledi. "Güzelim kapatmam gerekiyor Kemal'in de selamı var."

 

"Tamamdır sevgilim,sende selam söyle Kemal abiye." Diyen kadın aramayı sonlandırdı ve derin bir nefes alarak kendini toparladı. İçinde büyüyen iki aylık bebeğiyle,bahçede kıkırdayan çocuklarının yanına çıktı. Emir ve Almina futbol oynuyor her gol attıklarında birbirlerini tebrik ederek gülüyorlardı.

 

İçi huzurla dolan kadının kalbi,eşinin yokluğuyla sızladı bu korku onlara çoktu yine de evlatları için güçlü durmak zorundaydı.

 

Günümüz~

 

"Şeker kız? Günaydın,size ultra süper güçlerimle kahvaltı hazırlamak istedim ama tabak kırdım. Umarım takımlarınız bozuldu diye annem gibi beni haşat etmezsiniz." Diyen Emir'e güldüm.

 

"Saçmalama canına bir şey olmasın, boşver tabağı falan ben süpürge getireyim de süpürelim." Dedim.

 

"Geldik! Günaydın,Tuana Süpürgecilik A.Ş hizmetinizde efendim." Diyen Tuana elindeki elektrikli süpürgeyi yere bıraktı.

 

"Günaydın kıvırcık. Ver süpürgeyi ben süpürürüm sen bahçeye iki tabak daha koy sonra da geçin oturun." Diyen Emir'e gülümseyerek baktım ve ardından Tuana tabakları götürürken ben de çayları koydum ve tepsiyle bahçeye çıktım.

 

"Off şu masaya bak döktürmüş bizim adam." Diyip gülen Tuana'nın saçlarını dağıtarak yanıt verdim.

 

"Sizden de bekliyoruz efendim." Güldü.

 

"Ya Almi yapma şunu. Yarın kahvaltı benden ama bu akşam, akşam yemekleri Almina'dan! Değil mi Emir?" Diye bağırarak sorduğunda Emir süpürge işini bitirmiş olacak ki ekmek sepetiyle bahçeye girdi.

 

"Aynen öyle valla benden bu kadar yapabileceğim başka da bir şey yok,bundan sonrası sizde." Sandalyesini çekip oturduğunda bende karşısına geçtim.

 

"Hay hay yemekler bugün benden." Dedim ve bir dilim ekmek alıp tereyağı sürdüm.

 

Tuana etrafı inceleyip derin bir nefes aldı.

 

"Bugün hava çok güzel değil mi diğer günlere nazaran biraz daha esiyor. Bir şeyler mi yapsak?" Dedi.

 

Haklıydı, Mardin gerçekten çok sıcak bir şehirdi neredeyse hiç esmiyordu ama bugün birazcık da olsun esiyordu.

 

"Bilmem ne yapabilir ki?" Dedim çayımdan bir yudum alırken.

 

Dudaklarını büzdü o sırada ikimize sırayla bakan Emir ağzındaki lokmasını yutup konuştu.

 

"Bana Mardin'i gezdirebilirsiniz malum Selin'in düğününe katılıp döneceğim o yüzden çok bir vaktimiz yok bir daha da Mardin'e gelemem sanırım."

 

"Çok komik ama biz bile daha Mardin'i gezmedik." Dedi Tuana gülerek. Emir şaşkınlıkla Tuana'ya bakarken "Siteyi de gezmedim de düşüp bayılayım!" Dedi alayla.

 

"Bir de bayıl istersen Feriha." Dediğinde Emir sandalyede bayılma taklidi yaptı bir ısırık daha aldığım ekmek parçası boğazıma kaçınca gülüşüm öksürüğe döndü.

 

Tuana telaşla sırtıma vurmaya başladı.

 

"Ay,kız elden gidiyor.Emir! Kalk bir gören olacak bir şeyler yap."

 

Emir hızla yerinden doğruldunda öksürüğüm kesildi,o ise yanıma geldi ve yavaş yavaş alnımı parmağıyla ovaladı. Annem bunu küçükken çok yapardı, özellikle kustuğumda alnıma avcunu koyardı hayal meyal hatırladığım olaylardan birisi bunlardan ibaretti.

 

"İyi misin Şeker Kız?" Diyen Emir'i başımla onayladım.

 

"İyiyim canısı." Dediğimde geçip yerine oturdu,o sırada telefonu çalan Tuana oturduğu yerden kalktı ve mutfağa doğru ilerledi.

 

Kaan'ın aradığına adım kadar emindim çünkü giderken imayla bakmıştı.

 

Dün gece Tuana,Emir'e Kaan'dan da bahsetmişti,Emir artık bütün konulara hakimdi.

 

"Ye şunlardan!" Diye bağıran Emir'le olduğum yerde sıçradım. Öfkeyle ona baktığımda mahcupca bana masum bakışlar atıyordu, yanağına bulaşan çilek reçeli onu her ne kadar sevimli gösterse de sinirle bakmaya devam ettim.

 

"Ne diye bağırıyorsun?"

 

Kaşlarını çattı.

 

"Çemkirme kız! Abilere çemkirilmez." Dedi elindeki ekmeğe reçel sürerken. Emir çocukken çilek reçeline aşıktı, hâlâ daha öyleydi.

 

"Abiler kardeşlerine bağırıyor ama." Dedim göz devirerek o sırada o da öne eğildi.

 

"Sus bakiyim büyüklerine karşılık verme." Dedi tam ağzımı açmış ona cevap verecektim ki elindeki reçelli ekmeği ağzıma tıkadı. Şaşkınlıkla ona bakarken o elini çekti ve parmaklarına bulaşan reçeli peçeteye sildi. Kaşlarıyla ekmeği işaret etti.

 

"O bitecek,kuş gibi yiyorsun kızım ne bu böyle? Bak elbise bulamazsın sonra zırlarsın seni hiç çekemem." Dedi.

 

Ekmekten ısırık alıp kalanını tabağıma koydum, yanağıma bulaşan reçeli peçeteyle sildim.

 

"Sana ne aslan parçası,ben düğüne eşofmanla gitsem de güzel olurum ama sen..." Kendine baktı ve üzerini süzdü sonra başını kaldırdı ve kahve gözlerini gözlerime sabitledi.

 

"Ne varmış bende?"

 

"Şu yanağına bak,senin gibi pasaklıyı kim ne yapsın?" Dedim sandalyemden kalkarken.

 

Tabi ki dalga geçiyordum, Emir gerçekten çok yakışıklıydı. Uzun boyluydu hatta o kadar uzundu ki Zafir'i bile geçebilirdi. Kumraldı, gözleri kahverengiydi ve oldukça ideal bir kilosu vardı.

 

"Bak sen! Demek pasaklıyım ben he? Öyle mi küçük hanım?"

 

Küçük hanım?

 

Küçük hanım.

 

Zafir.

 

Boğazımı temizledim,her bir kelimede bile artık onu bulmam saçmaydı.

 

"Öyle." Dediğimde sandalyesinden hızla kalktı ve koşuşturmaya başladık. Çocukluğumdaki anılar bir film şeridi gibi gözümün önünde oynamaya başlarken kahkaha ata ata çıplak ayaklarımla bahçede koşuşturuyordum. Emir de arkamdan koşuyordu ama normalde beni hemen yakalayabilecek olmasına rağmen oldukça yavaş bir tempoda geliyordu.

 

"Boşuna kaçma yakalayacağım seni!" Dediğinde hızlanmıştı. Çığlık atıp ben de hızımı arttırdım.

 

"Ya bak benim karnım ağrıyor."

 

Soluk soluğa koşmaya devam ederken zar zor konuşuyordum. Karnım geride kalan günlere nazaran bugün daha az ağrıyordu hatta onların yanında bir hiçti.

 

"Lütfen koşturma beni." Dedim.

 

"Onu bana pasaklı demeden önce düşünecektin!" Evin etrafında attığımız bir turun sonunda mutfaktan çıkan Tuana'nın bize güldüğünü gördüm ve onu kendime siper ettim.

 

"Koru beni kıvırcık!"

 

"Hiç saklanma Şeker Kız seni kimse koruyamaz." Diyen Emir şakasına öne atıldı dediği cümleler karşımda gerilip beni hedef alan bir ok gibi beynimden vurduğunda öylece kalakaldım

 

"Seni kimse koruyamaz Türk'ün orospusu,kimse! Duydun mu beni?!"

 

"Rahat bırak beni! Sensin orospu,pezevenk herif! Sen benim kanıma, canıma, vatanıma hakaret edemezsin!"

 

"Ya, öyle mi bak sen! Seni öyle bir beceririm ki götünün üstüne oturamazsın duydun mu lan!"

 

Kolumdan tutulup çekildiğimde,bedenime sarılan kollarla panik olup kendimi geri çekmeye çalıştım.

 

"Tamam sakin ol Şeker Kız hemen de sinirleniyorsun." Dediğinde yine kollarını itmeye çalıştım o sırada Tuana'nın sesi duyuldu.

 

"Emirhan bırak." Biz hiçbirimiz ciddi bir konu olmadığı sürece asla ona tam adıyla seslenmezdik,Emir ciddiye almış olacak ki bedenimi aniden serbest bıraktı.

 

Elimi göğsüme koyup derin derin nefesler aldım ve Emir'e baktım şaşırmıştı ama sonra kafasına dank etmiş bir şekilde irkildi ve bir adım geriye gidip Tuana'ya baktı.

 

Tuana ona sorun yok dercesine gülümsedi ve koluna dokundu. Ben öylece ayakta dikilirken iyiyim sorun yok Emir bile diyemiyordum.Tuana sanırım ikimizin de bu sersemlemiş halimizi farkedip odağımızı değiştirmek için konuştu.

 

"Kaan'la konuştum da burada kiralayacağımız dükkan sahibi bugün müsaitmiş tim de bugün izinliymiş müsaitim siz de müsaitseniz gidip görüşelim dedi bende olur dedim,gideriz değil mi?"

 

Elimi göğsümden çektim. "E-evet gideriz tabi ben üzerimi değiştireyim hemen." Diyerek kaçarcasına yukarıya çıktım.

 

Emir'e büyük ayıp etmiştim,o benim çocukluğumdu ve şu an ona böyle bir tepki vermek benim bile kalbimde bir yerlerin ince ince sızlamasına neden oldu.

 

"Geçecek, geçecek sabret. Bir gün bütün her şey beyninin içinden silinecek ve hiçbir şey hatırlamayacaksın Almina." Dedim aynada kendime bakarken.

 

Emir'in gönlünü almam gerekiyordu.

 

Dolabın kapağını açıp kıyafetlerime baktım.Kahverengi elbisem gözüme çarptığında giyip giymemekte kararsız kalmıştım ama bu hayat böyle devam edemezdi cesaretsizliğim sürüp gidemezdi bu yüzden askıda duran elbisemi aldım ve ilk önce uygun iç çamaşırı giyip elbisemi üzerime geçirdim. Saçlarımı ensemin üzerinde salaş bir topuz yaptım ve gold renk küpe ve birkaç kolyeyle,eklem yüzüğü taktım.

 

Ayağıma geçirdiğim beyaz spor ayakkabılarımla hem şık hem de spor bir görünüm yakalamıştım, aynamın karşısına geçip hafif bir makyaj yaptım aynada bir sağa bir sola dönerek bedenimi inceledim, görünürde bir yara izi olmadığı için kapatıcı kullanmamak beni mutlu ederken krem renk, saplı el çantamı alıp odadan çıktım.

 

Merdivenden inen Tuana beni gördüğünde beni süzüp ıslık çaldı.

 

 

 

"Vay be,bu ne güzellik kızım? Çok güzel olmuşsun,her zamanki gibi."

 

"Yaa çok teşekkür ederim ama bilemedim ki çok mu kısa sence?" Tedirgince sorduğum soruya göz devirdi.

 

"Hayır tabi ki bebeğim, mükemmelsin. Hadi çıkalım hem sana ufak bir sır sanırım Kaan'ın yanında Boran da varmış. İzinli oldukları için Kaan'la dışardalarmış,biz konuşurken o da duymuş oldu yani. Sorun olmaz değil mi kuzum? Biraz emrivaki gibi oldu ama..." Dedi tedirgin bir şekilde.

 

Bu sefer göz deviren ben oldum.

 

"Bir şey olmaz güzellik,hem ben artık yüz vermemeye çalışacağım birazcık sürünsün. Yani sürünsün derken evet aramızda hiçbir şey yok ama dün gece uyumadan önce,bana önceden dedikleri aklıma geldi ve ağırıma gitti. Evet önceden de cevap vermiştim ve özür de dilemişti gerçekten erdemli bir adam ama bilmiyorum sanırım kırgınlığıma bir bahane arıyorum o kadınlar olsun,dedikleri olsun... Öyle işte sebepsiz gönlümü alsın istiyorum. Bunun için de sanırım tepkimi ortaya koymam gerekli." Dedim tam olarak ne düşünüyorsam aynen iletmiştim.

 

Bu sırada da merdivenleri inmiştik.

 

"Çok haklısın ve benim aklımda müthiş bir plan var." Diyen Emir ikimizi de korkuttuğunda çığlık atarak arkamıza döndük.

 

"Emir ödümü kopardın, aklımız çıktı. Ne diye sessiz sessiz geliyorsun!" Diyen Tuana, Emir'in koluna avcunun içiyle çok sert olmayacak şekilde vurdu.

 

"Tamam kızlar sakin olun. Erkeğe şiddete hayır!"

 

"Sinsi sinsi gelme be canısı." Dedim bende.

 

"Tamam tamam kızçelerim ya ne güzel olmuşsunuz. Duyduğuma göre odun Boran da aramıza katılıyormuş bir taşta iki kuş,ikisini de aynı anda çıldırtabileceğim. Ne demek benim kız kardeşlerimi üzmek?!"

 

"Emir, lütfen kötü bir şey yapma ya da deme olur mu biliyorum yapmazsın ama sen konu biz olunca biraz fazla yükseliyorsun." Dedi Tuana.

 

Emir göz devirdi.

 

"Sen karışma kıvırcık, intikam soğuk yenen bir yemektir. Şimdi ne yapıyoruz anlatıyorum. Birincisi bu Boran,benim Almina'nın kuzeni olduğumu bilmeyecek. Bu yüzden de doğal olarak kıskanacak çünkü ben Almina'yı kardeşim gibi severken dışarıya yanlış yansıyacak o da kıskanacak. İkincisi Kaan beni tanıyor ama arkadaşınızım sanıyor o yüzden Tuana'ya da yakın davranacağım o da kıskansın ama sonuçta Kaan, Tuana'yı seviyor bu yüzden Boran operasyonu bizim için daha önemli anlaştık mı? Kuzenin olduğumu çaktırmıyoruz." Bütün düşüncelerini, söylediklerini şaşkınlıkla dinledim.

 

Ağzım resmen bir karış açıktı.

 

Çeneme alttan vurup "Kapa çeneni sinek kaçacak şimdi." Dedi.

 

"Ben cidden hayretler içerisindeyim,bir de bize laf ediyordu bu değil mi Açelya'm kıskanmasın bak yanlış anlar diye." Başımla onayladım.

 

"Senin içinde ne cevherler yatıyormuş Emir. Kimden öğrendin bu numaraları?" Dedim kollarımı göğsümde bağlarken.

 

Tabi ki kimden öğrendiğini biliyordum.

 

Üçümüz de aynı anda aynı ismi verdik.

 

"Selin." Sonra gülmeye başladığımızda ikisinin de kollarından tutup çekiştirdim.

 

"Hadi hadi bırakın boş muhabbeti de gidelim." Dedim. Kapıdan çıktığımızda kapıyı kilitleyip anahtarı çantama attım. Üçümüz de arabaya ilerledik,ben şoför koltuğuna binerken Emir yan koltuğa bindi Tuana da arkadaydı.

 

"Şimdi sen buraya kafe mi açacaksın? Siz neden kalıcı olarak yerleşiyorsunuz ki buraya, dönün işte İstanbul'a mis gibi yaşayın." Dedi Emir. Haklıydı ama... Ama işte aması vardı.

 

Gerçekten beni buraya bağlayan çok az şey vardı neden buradaydım ya da buradaydık bilmiyordum.

 

Aslında biliyordum ama bilmiyordum da.

 

"E Almina'nın görev yeri burası ve birkaç ay içinde tekrar mesleğini yapmaya başlayacak,zaten beni Almina'dan başka bağlayan bir şey yoktu ki İstanbul'da. O yüzden burada kalmak en mantıklısıydı bir de Kaan'ın burada görev yaptığını öğrenince sanırım tamamen kalasım tuttu." Dedi Tuana.

 

Ben ne diyeceğimi bilemediğimden sessiz kaldım.

 

Mesleğimden başka herhangi bir şey beni burada tutuyor muydu ki?

 

Sanmıyordum.

 

Aslında ufaktan,birazcıcık Zafir de olabilirdi ama minnacık bir oranda.

 

Kandır kendini kandıırrrr!

 

"Buradan sağa döneceğiz bizi bir kahve dükkanının önünde bekliyorlarmış." Diyen Tuana'yla sağa sinyal verip döndüm ve az ilerde gördüğüm kişilerle hızımı yavaşlatıp arabayı park ettim.

 

"Umarım Boran şu yaşlı amcadır. O değil mi Almina? Lütfen o olsun,diğeri beni yer bitirir gibi duruyor." Dedi koluma yapışan Emir.

 

"Maalesef değil,canısı."

 

"Hay ya,başlayacağım böyle işe. Of neyse plandan caymak yok. Hadi kızlar gidelim." Dedi ve üzerini düzeltip boğazını temizledi kaşlarını çattı ve ağır abi pozlarına büründü. Bu duruma Tuana'yla güldük ve arabadan indik.

 

Elbisemi aşağıya çekiştirip kapıyı kapattım, diğerleri de arabanın kapısını kapattıklarında arabayı kilitledim ve onlara doğru ilerlemeye başladık,heycandan kalbim göğsümü dövse de dışarıya bunu hiç yansıtmadım.

 

Tuana ve ben yan yana yürürken Emir de bodyguard gibi arkamızdaydı.

 

Her bir adımda ona yaklaşıyor olmak nefes alışverişlerimin hızını arttırıyordu ve bir şey belli etmemek her ne kadar uzmanlık alanım olsa da cidden ilk defa bu kadar zordu.

 

Yaptıklarını düşün, dediklerini düşün,

 

O günkü kadını düşün Almina!

 

Yüzüme kondurduğum gülümseme içimdeki kasveti kapatan bir bulut gibiydi,düşüncelerimin karamsar sesine karşın sesim bir kuş cıvıltısı...

 

"Merhaba."

 

Zafir gözlerini bir an olsun benden ayırmamıştı ama yanlarına ulaştığımda gözlerinin üzerimde gezindiğine şahit oldum.

 

"Hoşgeldiniz." Diyen Kaan'a hoşbulduk gibi bir şeyler dedim çünkü aklım fikrim gözleri benimle Emir arasında gidip gelen adamdaydı.

 

"Emir? Hoşgeldin." Diyen Kaan'a kuzenim gayet normal bir cevap verdi.

 

Ne kadar normal ne kadar... Emirden güzel hemşire olurdu geleni geçeni laflarıyla iğneliyor.

 

İç sesimin esprisiyle yüzümü buruşturdum o sırada Zafir'le göz göze geldik,bir tepki vermeden Emir'e bakmaya devam ettim.

 

"Hoşbuldum Kaan, asıl sen hoşgeldin yoktun piyasalarda."

 

"Öyle oldu biraz. Neyse sizi Celil amcayla tanıştırayım,gideceğimiz dükkanın sahibi aynı zamanda emekli bir astsubay. Celil amca dükkanını kiralamak isteyen kızlar Tuana ve Almina bu da arkadaşları yurt dışında yaşıyor sanırım ziyarete gelmiş Emirhan." Dedi Kaan bizi tanıtarak.

 

Celil amca uzun uzadıya üçümüzü inceledikten sonra elini Tuana'ya uzattı.

 

"Memnun oldum kızım."

 

Tuana karşılık verip adamın elini sıktı ve o da memnun olduğunu söyledi Emir'den sonra bana gelen sırayla adamın elini kısa bir süre tedirginlikle tutmuş hemen geri çekmiştim ama olabildiğince samimi bir şekilde memnun olduğumu belirttim.

 

"Bir kahve alalım sonra geçelim diye düşündük, dün geceden beri uykusuzuz da." Diyen Kaan'ı onayladık.

 

"Tamam hiç sorun değil."

 

Kaan adama döndü. "Celil amca bir şey içer misin?"

 

"Yok evladım sağ olasın." Dedi.

 

"İç bir şeyler." Diyen Zafir'e bakmamaya çalışsam da gözlerim bana ihanet etmeye çalışıyordu.

 

"Yok aslanım valla hiçbir şey içmeyeceğim." Dedi tekrar Celil amca.

 

"Sen bilirsin, kızlar siz ne içiyorsunuz?" Diye soran Kaan'a cevap vereceğimiz sırada bizden önce Emir atladı ve güneş gözlüğünü tekrar takarken Kaan'a ve Zafir'e havalı bir bakış yolladı.

 

"Tuana buzlu filtre kahve,Almina da normalde Matcha tea içer ama karnı ağrıyor bu yüzden ona sıcak bir şeyler alacağım sen zahmet etme." İçeriye giden Emir'in arkasından şaşkınlıkla baktık. Tabi ki doğru biliyordu şaşırmamızın sebebi o neşeli halinin yerini sert bir adamın almasıydı.

 

Kaan gözlerini kısıp Emir'in arkasından baktı ardından o bakışları bize döndü ve Tuana'yı buldu,Tuana ona gülümseyince Kaan da içeriye geçti. Gözlerim Zafir'i bulduğunda bana baktığını gördüm hızlıca onu tarayan gözlerimi kaçırdım.

 

O da bana bakmayı bırakıp derin bir nefes aldı ve içeriye adımladı.

 

"Ee kızlar nasıl bir şey düşünüyorsunuz?" Diyen Celil Bey'e döndük.

 

Söz hakkını Tuana'ya bıraktım çünkü bu onun hayaliydi bense sadece gerektiğinde oraya uğrayacak, Tuana'ya yardımcı olacaktım.

 

Tuana ve Celil Bey konuşurken dikkatimi içeriye vermiştim,otomatik açılıp kapanan kapıdan içerisi açıkçası net bir şekilde görünmüyordu.

 

İçeriyi göstermeyen cam yapmışlar!

 

Umarım Emir ters bir şey demezdi.

 

"Değil mi Almina?" Daldığım yerden ismimi duyunca kopmuştum.

 

İkisinin de gözleri benim üzerimdeydi adamın bana bakması beni gererken terleyen avuç içlerimi elbiseme sildim.

 

"A-anlamadım. Ben dalmışım kusura bakmayın." Dedim adama hitaben.

 

"Yok kızım sorun değil,Tuana Hanım kızım içeriye kütüphane tarzı raflar yaptırmak istediğini beyan etti de güzel olur mu diye sordu." Yutkundum ve Tuana'ya baktım.

 

"Olur çok da güzel olur hatta istersen iç dekorasyon için birkaç tablo çizebilirim." Dediğimde ellerini çırptı.

 

"Efsane olur. Celil beyin dediğine göre zaten çok tadilat olacak bir şey yokmuş birkaç hafta İstanbul'da olacağımızı da söyledim sorun olmaz istediğinizde kiralayabilirsiniz dedi sadece kapora ödeyeceğiz o kadar." Dediğinde bende başımla onayladım.

 

"Tamamdır hiç sorun değil."

 

"Heh beyler de geldi." Diyen Celil Bey ile arkamı döndüm. Üçünün de heybeti herkesi kıskandıracak cinstendi hatta birkaç kadının onlara baktığını görmek yani Zafir'e baktıklarını görmek kanımı daha çok kaynattı.

 

İçim değişik bir öfkeyle dolarken midemden sıcak bir sıvı yukarıya doğru çıkıyormuş gibi hissettim.

 

Bu kıskançlıktan çok daha garip bir histi,ona bakan bir sürü kadın vardı her birisi çok da güzeldi hemcinslerimi aşağılayacak değildim. Kendimi de yermiyor, küçümsemiyordum ama Zafir cidden ulaşılamaz gibi görünüyordu.

 

Sanki kimseyi sevemezmiş,kimseya bakmazmış gibi bir hali vardı. Aynı zamanda da ben hariç herkesi sevebilirmiş gibiydi... Garipti işte garip hissettiriyordu,çaresizlik gibiydi ona olan bu duygularım dizginlemeye çalıştıkça daha da şahlanıyordu ve onun bundan zerre haberi yoktu kendi kendime kuruyor üzülüyordum. Birini sevmenin en kötü yanı da buydu.

 

Kendini hep yetersiz hissetmek,bir çaba göstermeden seni farketmesini istemek...

 

"Buyur bakalım Şeker Kız afiyet olsun." Diyen Emir'den kahvemi zorlukla aldım ve dilimin ucuyla teşekkür ettim. Emir kendi kahvesini yudumlarken Kaan da diğer elinde tuttuğu karton bardağı Tuana'ya uzatmıştı. Zafir ise bardağı sadece avcunda tutuyor ve diğer elindeki telefonuyla bir şeyler yapıyordu. İlgisi bizde değildi.

 

"E hayde gidelim bari." Diyen Celil Bey ile hepimiz kendi arabalarımıza geçmek için hareketlendik.

 

"Takip edersiniz." Diyen Zafir bana bakarak konuşunca başımla onayladım, sanırım birazcık keyfim kaçmış olabilirdi. O bunu farketti mi bilmiyorum ama kaşları çatıldı ben arkamı dönüp arabaya binesiye kadar delici bakışlarını üzerimde hissetmiştim.

 

Kemerimi takarken o da arabasına binmiş sürücü koltuğuna geçmişti.

 

"Senin moralin mi bozuldu,bir düştün sanki?" Dedi Tuana.

 

Dikiz aynasından ona bakıp tekrar ön camdan dışarıya baktım ve başımı iki yana sallarken arabayı hareket ettirdim.

 

"Yoo iyiyim,sana öyle gelmiş." Derken aynalardan yolu kontrol ediyordum.

 

"Bu Boran, sana aşık." Pat diye bunu söyleyen Emir ile önümde fren yapan Zafir'i son anda farkedip ani bir fren yapmıştım. Aramızda milim kalan araçla ötmeye başlayan sensör kalp atışlarımın sesini bastıramadı.

 

"N-ne?" Dedim titreyen sesimle. Zafir oldukça yavaş bir şekilde arabayı sürerken ben de aynı yavaşlıkla onu takip ediyordum aksi takdirde hızlı gitseydim gerçekten bu halimle kaza yapabilirdim. Zaten bugünlerde dalgındım,her şey üst üste gelmişti bir de Emir böyle bir anda olmayacak bir şeyi söyleyince dikkatim iyice dağılmıştı.

 

"Ben diyorum da anlatamıyorum. Sen konuş Emirciğim." Diyen Tuana'yı göremesem de sıkıntılı nefesini hissetmiştim.

 

"Kıskanıyor seni, inanmıyorsan birazdan oynayacağım oyuna ayak uydur da görelim."

 

"Saçmalama,ne yapacaksın?" Dedim tedirginlikle.

 

"Çok bir şey yapmama gerek yok ki. Kahve alıyoruz e ben sizle büyüdüm neyi nasıl sevdiğinizi çok iyi biliyorum sana kahve alıyorum adam beni doğrayacakmış gibi bakıyor."

 

"Onun geneli öyle sen yanlış anlamışsındır." Dedim kendimi bir yanlış anlamaya itmemek için.

 

"O zaman izle,ayak uydur ve gerçeği gör." Dedi durduğumuzda kapıyı açıp inerken. Sıkıntılı bir nefes verdim ve Tuana'ya baktım. Ben bilmem dercesine dudak büktü ve omuz silkip arabadan indi. Ellerimle yüzümü kapatıp iç çektim ve oflayarak arabadan indim.

 

Arabadan indiğimde elbisemi düzelttim, birisinin beni izlediğini hissettiğimde başımı kaldırdım ve yine onun kahve gözleriyle karşılaştım. Utançtan yanaklarıma yükselen kan ve sıcak havayla birazcık kızardığıma emindim.

 

Sen kızarmazsın ki,esmer tenlisin sen.

 

Sus hep havadan bunlar ondan yani,terledim de o yüzden yoksa kızarmam ben.

 

Boğazını temizleyip gözlerini kaçırdığında yutkunduğunu gördüm,o da dalgın gözüküyordu.

 

Hep birlikte dükkanın içine girdiğimizde içeride dikkatlice gözlerimi gezdirdim, Tuana'yla neler yapabileceğimizi konuşurken Zafir ve Emir dışarıya çıkmıştı bende onları yalnız bırakmamak adına kendimi dışarıya atmak için hareketlendim.

 

"Çok güzel bence,sen de beğendiysen Kaan'la birlikte Celil Bey ile konuşun hemen tutun derim ben."

 

"Çok beğendim,o zaman sende çık çünkü aklın onlarda biliyorum biz halledip geliriz olur mu?"

 

"Tamamdır." Dedikten sonra uzakta duran Kaan ve Celil Bey'e ufak bir tebessüm gönderip kendimi dışarıya attım.

 

Dışarıya çıktığımda bungun havaya rağmen derin bir nefes aldım. İkisi de yan yana olsalar da mesafeli bir şekilde duruyorlar ve sohbet ediyorlardı. Kahvemden bir yudum aldım,kuruyan boğazım yumuşadı ki kahve hâlâ sıcaktı.

 

"Beğendin mi Şeker Kız?" Diyen Emir'e gülümsedim.

 

"Beğendim gayet hoş,güzel şeyler düşündük burası için." Dedim.

 

"İyi bakalım,ben Tuana'ya bir şey sorup geleceğim." Dedi ve cevabımı beklemeden içeriye gitti.

 

Zafir ile yalnız kalmanın gerginliği bedenimi ele geçirdi.

 

"Nasılsın,yani dün ağrın vardı daha iyi misin?" Dedi beklemediğim kadar ılımlı çıkan sesiyle. Yerdeki taşları izlerken gözlerim usulca onu buldu, güneşin önünde dikilen bedeni üzerime gölge yapmıştı bu yüzden ona rahatça bakabiliyordum.

 

"Daha iyiyim." Dedim

 

Boğazını temizledi ve başını yana çevirdi. Karşı kaldırımda oynayan minik çocukları izlerken yüzüne bir gülümseme yayıldı. Güneş onun suretine arkadan vuruyordu bu yüzden kirpikleri altın gibi parlıyordu,bu görüntü karşısında iç çekmeden edemedim.

 

"İyi ol." Birkaç saniye bana dönüp bunu demişti ardından kahvesinden yudumladı,adem elması hareket ettiğinde onu izlerken içine düşeceğimi fark edip başımı öne eğdim,o sırada dikkatimi cidden dağıtacak bir şey buldum. Bağcığım çözülmüştü.

 

Elimdeki kahveyi yere bırakmak istemediğim için etrafa bakındım ama koyacak da bir yer bulamadım.

 

"Ne oldu?" Diye sorduğunda aşık oldum dememek için kendimi zor tutuyordum.

 

"Kahvemi tutabilir misin, bağcıklarımı bağlayayım." Derken eline karton kahve bardağımı tutuşturmuştum o sırada içeriden çıkan Emir dikkatimi dağıttı gelip saçlarımı dağıtınca önüme eğilemedim.

 

"Emir!" Diye yalancı bir kızgınlıkla kızdığımda ellerini yukarıya kaldırdı.

 

"Tamam güzelim kızma."

 

"Hoşlanmıyorum biliyorsun." Derken fazla temastan hoşlanmadığımı belirtmeye çalışmıştım ki Emir bunu biliyordu sadece dün gece öğrendiklerinden sonra Zafir'e oldukça kızgındı bu yüzden onun inadına bana daha da yakın davranıyordu beni sevdiğinden tabi ki şüphem yoktu ama Emir normalde bu kadar temas eden ya da 'güzelim' gibi kelimeleri çok çok abartarak söyleyen birisi değildi sırf inadına yapıyor bunu yaparken de eğleniyordu,bir gecede Zafir'e baya kinlenmişti.

 

"Seni affettirmek için bağcıklarını bağlayabilirim." Dediğinde cevabımı beklemeden önümde eğildi ben şaşkınlıkla ona bakarken itiraz edemedim. Tuana ve Kaan içeriden yenice çıkarken yanlarındaki dükkan sahibi de gülümseyerek onlara bir şey dedi ve gitti.

 

Kaan ve Tuana yanımıza geldiklerinde ben kıkırdayarak Emir'i kaldırmaya çalışıyordum.

 

"Emir kalkar mısın? Lütfen."

 

"Üzgünüm majesteleri,bu ufak hatamı affedin.Söz veriyorum bir daha sizi incitecek bir hareket yapmayacağım aksi takdirde beni terketmenizden korkuyorum malum güzelliğinizden dolayı etrafınızda pervane olan çok erkek var bu beni korkutuyor." Dedi sanki bir masalın içindeymişiz gibi.

 

İnce bir mesaj vermiş olabilir mi acaba?

 

Kime?

 

Kime olacak Zafir'e.

 

Olabilirdi.

 

Oyununa uyma kararı aldım.

 

"Aman şövalyem, siz varken başka erkeklere ne hacet? Ama etrafınızdaki hanımefendiler beni oldukça üzüyor evet onlara değer vermiyor olabilirsiniz ama kalbim kırılıyor bilmek isterseniz." Dedim bir nevi Zafir'e söylemek istediklerimi Emir'e söylüyordum o da zaten Zafir'e göz dağı vermeye çalışıyor alttan alttan ima yapıyordu.

 

Aslında amacım asla onu kıskandırmak falan değildi buna ihtiyacım yoktu kendimi küçük düşürecek bir hareket yapmazdım ama böyle ufak şaka yollu imalardan sanırım zarar gelmezdi.

 

Değil mi?

 

"Ne haddime!Sizi kırdıysam özür dilerim,Zambak çiçeklerine aşık olduğunuzu biliyorum kalbinizi onarmak için bir buket hediye edebilirim size." Dediğinde artık bu oyunu daha fazla devam ettiremeyeceğim için ufak bir kahkaha attım.

 

Zambaklar çok güzel kokuyordu bu yüzden çok seviyordum.

 

Büyük bir dikkatle bağladığı bağcıklarımdan sonra ayağa kalktı ve bana imayla göz kırpıp gözlerini Tuana'ya çevirdi. Onlara ilerleyerek Tuana'yı kolundan tuttu ve Kaan'a inat Tuana'yı bizim arabaya doğru götürdü. İkisi arabaya doğru güle güle gittiklerinde Tuana inatla arkasına dönmeye çalışıyor,Kaan'a veda etmeye çalışıyordu bu durumlarına güldüm. Kaan sinirle oflayarak kendi arabasına ilerledi giderken bana da "Görüşürüz Almina." Demeyi ihmal etmemişti.

 

"Görüşürüz." Diye karşılık verdikten sonra kahvemi almak için Zafir'e döndüm. Yüzümdeki tebessüm, sıkmaktan yamulmuş karton kahve bardağımdaki kahvenin taşarak Zafir'in eline döküldüğünü görünce soldu.

 

Gözleri ayakkabılarıma odaklanmıştı ve dalmıştı o kadar dalgındı ki ayakkabım sanki ona zarar vermiş gibi ayakkabıma nefretle bakıyordu. Eline dökülen kahvenin hiç farkında dahi değildi.Ama kahvenin sıcaklığını hissetmesi gerekiyordu,eli de mi yanmıyordu?

 

Telaşa kapılıp adını zikrettim.

"Zafir?" İrkilerek kendine geldiğinde gözlerinden geçen sisli ifade yüzümü görünce dağıldı ve boğazını temizleyip kaşlarını çattı, gözleri elindeki bardakla gözlerim arasında gidip geldi. Gözlerime baktığında,kahve gözlerinin koyu kahveye dönük bir halde olduğunu gördüm.Çatık kaşları olduğu gibi yüzünü daha da sert gösterirken "Pardon,farkında değildim,al sen benim kahvemi iç." Dedi.

 

Bir şeye kızdığı belliydi ama bana oldukça kibar davranıyor,kendini dizginlemeye çalışıyordu ve sanırım az önceki konuşmamıza yükselmişti yine de emin değildim çünkü duygularını dizginleyebiliyordu ama sanırım ne hissettiğimi hissettirme konusunda doğru yoldaydım.

 

"Yok önemli değil elin yanmadı değil mi?" Dedim telaşla.

 

Bardağımı kenardaki çöpe attı. "Yanmadı,sorun yok." Dedi kahvesini bana uzatırken ama almadım.

 

"İçmeyeceğim ben. Bekle de arabadan ıslak mendil,su falan bir şey getireyim." Dedim yanından geçerken.

 

"Gerek yok." Diye seslense de umursamadım ve arabaya doğru ilerledim. Torpidoyu açıp içinden ıslak mendil çıkardım ve tekrar yanına döndüm. Teklif dahi sunmadan eline uzanıp tuttum ve silmeye başladım. Hava sıcaktı,kahve de sıcak olunca doğal olarak çok soğumamıştı bu yüzden avcunun bazı yerleri kızarmıştı.

 

Avuç içini kendime doğru çevirip dikkatlice silmeye devam ettim,parmak boğumları yer yer nasırlaşmıştı.Silah tuttuğundan olsa gerekti.

 

Bu durum içerlememe neden oldu,biz daha yolda tanımadığımız birine selam bile vermezken askerlerimiz ise tanımadığı milyonlar için,vatanımız için hiç düşünmeden can veriyorlardı.

 

Bu düşüncem gözlerimin dolmasına neden oldu,duygusal olduğumu söylememe gerek yoktur diye düşünüyorum?

 

Başımı kaldırıp ona baktım, onun beni izlediğini tahmin etmediğim için direkt göz göze geldik ve dolan gözlerimi görmüş oldu.

 

Yüzü gevşedi ve birkaç kez gözlerini kırpıştırdı.

 

"Ne oldu? Neden doldu o gözlerin?" Dedi eli hâlâ avcumun içindeyken.

 

Güneşe doğru bakıp tekrar ona döndüm,oh bahane de bulmuştum.

 

"Güneş,evet evet güneş gözlerime vuruyor ya ondandır." Sesim baya titrek çıkmıştı ama yapacak bir şey yoktu normal konuşsam bile o anlardı.

 

"Almina..." Bir şeyler demeye devam edecekti ama ben sözünü kestim.

 

"Beni bekliyorlar gitsem iyi olacak,eline krem sür tamam mı?"

 

"Güzelim hadi artık." Diye bağırdı Emir ama yanıt vermedim, Zafir'in öfkeli soluk verdiğini duydum ama hiçbir şey demedi.

 

Kaçarcasına yanından uzaklaştım ve arabaya bindim,soluk soluğa arabayı çalıştırdım.

 

"Ne oldu kız? Öpüştünüz mü ne bu telaş?" Diyen Emir ile arabayı istop ettirdim.

 

"Emir susar mısın senin yüzünden öleceğiz." Tuana'ya göz devirdim.

 

"Lütfen eve varasıya kadar çenenizi kapalı tutun." Dedim ve arabayı eve sürdüm.

 

Cidden kalbimdeki bu kıvılcımla benim başım büyük beladaydı.

 

🧭

 

Bu olayın üzerinden iki hafta geçmişti ve düğüne yalnızca beş gün kalmıştı,o günden sonra bir daha Zafir'i ne görmüştüm ne de ondan haberim vardı biraz ondan kaçıyordum çünkü duygularımın esiri olmaya başlamıştım ve bu beni korkutmuştu.

 

Ki onun hemen hemen her gün beni uzaktan izlediğinden ve Emir ile olan yakınlığımdan dolayı benden uzak durduğundan,bitap bir halde olduğundan haberim yoktu.

 

Bundan birkaç gün önce buraya kargoyla gelen davetiyeleri sitede tanıdığımız birkaç kişiye ve Zafir'in timine dağıtmıştık özel olarak da Kemal amcayı davet etmiştim. Bu süreçte time davetiye verme görevi Kaan'daydı onun dışında Mihriban teyzelere,Leyla ablaya ve Kaan'ın ailesine Tuana'yla biz davetiye vermiştik.

 

Dükkanı o gün tutma kararı alsak da hiçbir işleme başlamamış Celil Bey ile görüştüğümüz gibi dönünce halletme kararı almıştık,şimdiyse havaalanına gidiyorduk ve bizi Kaan bırakıyordu çünkü arabamı burada bırakmıştım.

 

Sabah saatlerinde olduğumuzdan oldukça uykum vardı ve başım otomatik olarak Emir'in omzuna düşüyordu,Tuana ise ön koltukta oldukça neşeli ve enerjikti e tabi sevdiği ve sevildiği adam yanındaydı.

 

"Yat artık güzelim direnip duruyorsun." Diyen Emir'e şiş gözlerimle baktım. "Az kaldı zaten,uyumak istemiyorum." Dediğimde sen bilirsin der gibi omuz silkti,Kaan radyonun sesini kıstı ve dikiz aynasından göz göze geldik.

 

"Almina yanlış anlamazsan bir şey soracağım." Diyen Kaan'la oturuşumu düzelttim ve dik durdum,bu çekinceli tavrı beni birazcık germişti hatta Tuana da gerilmiş olacak ki kısa bir an arkasını dönüp bana baktı. Emir'e baktığımda sevgilisiyle yazıştığını gördüm.

 

"Tabi sor." Dedim boğazımı temizleyip.

 

"Siz,ikiniz yani Emir ve sen sevgili mi oldunuz? Yani arkadaş olduğunuzu biliyordum tabi ama yokluğumda çok şey değişmiş olabilir ondan sordum." Dedi.

 

İlk Tuana'yla göz göze geldik ve kaşlarını kaldırdı sanırım kuzen olduğumuzu açıklamamı istemişti aslında haklıydı çünkü ne değişebilirdi ki? Kaan bilse ve gidip bunu Zafir'e söylese ki öyle bir şey yapacağını düşünmüyordum yine bir şey değişmeyecekti.

 

Emir'e baktığımda ise o evet de der gibi gözlerini açıp kapadı,o hâlâ işin eğlencesindeydi biliyordum ama bunu yapamazdım gerçeği söylemek en mantıklısıydı.

 

Dudaklarımı araladığım sırada Kaan'ın telefonu çalmaya başladı ve Kaan telefonu hoparlöre verip konuşmaya başladı.

 

"Efendim Fatih?"

 

"Abi,nerdesin?" Dedi Fatih telaşla.

 

"Ne oldu lan?"

 

"Abi daha ne olsun! Ben komutanımı tanıyamıyorum,bu adam sürekli dalgın az önce parkur yaptık o bizim büyük parkuru,kocaman parkuru,devasa parkuru..."

 

"Eee uzatma Fatih söyle!" Dedi Kaan sinirle.

 

"30 saniyede tamamlayan adam bir dakikada tamamlamaya başladı. Zaten son günlerde oldukça dalgın ama bir şey de diyemiyoruz ki barut gibi, dokunsak patlayacak. Bugün, Boran komutanım kahve ister misiniz ,diye sordum,istemem dedi kovdu beni.Üstüne üstlük bir de şınav cezası verdi. Ne yapacağımızı bilemedik en sonunda seni aradık abi."

 

Zafir...

 

Nesi vardı ki? Acaba bir şey mi olmuştu? Konuşmalara daha da dikkat kesildiğim sırada Kaan telefonu alıp kulağına götürdü bir sonuca ulaşamamanın sıkıntısı içimi kapladı.

 

"Tamam siz yaklaşmayın çok,rahat bırakın komutanınızı rahatsız biraz ondan keyfi yok." Diyen Kaan'la daha da huzursuzlandım,hasta mı olmuştu?

 

"Tamam dedim Fatih uzatma." Dedikten sonra telefonu kapayan Kaan'a beynimdeki soruyu Tuana sordu.

 

"Boran hasta mı?" Dedi öyle sanki umursamıyormuş gibi ama benim için sorduğuna adım kadar emindim. Kaan sıkıntılı bir nefes verdi. "Bilmiyorum,bu sıralar dalgın." Tuana tam bir şey daha soracaktı ki Kaan "Güzel gözlüm bir şey sorma olur mu,ben de bilmiyorum." Dedi. Aslında biliyor ama söylemiyor gibi bir hali vardı, sıkıntıyla arkaya yaslandım dikiz aynasından bana bakan Kaan'a ufak yalancı bir tebessüm gönderim başımı camdan tarafa çevirdim.

 

Birkaç dakikanın ardından sessiz arabada son bulan yolculuğumuzla havaalanına indik,uçağa daha vakit vardı ve bir şeyler içsek iyi olacaktı çünkü gerçekten uykum vardı ayrıca aklım Zafir'de kalmıştı.

 

Bavullarımızı hareket ettirip içeriye girdik ve havaalanının yanındaki kafeden bir şeyler aldık.

 

Kaan ise geldiğimizden beri telefonla konuşuyor arada bir bizi yoklasa da uzakta duruyordu.

 

"Sizce nesi var?" Diye sordum önümdeki su şişesiyle oynarken.

 

"Hiçbir fikrim yok yani aslında birçok fikrim var da doğru olabilme ihtimalleri can sıkıcı." Dedi Tuana.

 

"Ne gibi?" Derken ona dönmüştüm.

 

"Arkadaşlarından birine bir şey olmuş olabilir,hasta olabilir ya da ailesinden birisi rahatsızdır annesi falan. Belki tayini çıkmıştır belki de işler yolunda gitmiyordur ne bileyim..."

 

"Belki de Almina gittiği için üzgündür." Diye tamamladı Emir, Tuana'nın sözlerini.

 

"Yok artık." Diyip göz devirdim.

 

"Ne var kızım,telefondaki adam ne dedi günlerdir böyle dedi. E siz birbirinizi günlerdir görmüyorsunuz en son seni gördüğünde de benimle oldukça samimiydin yanlış anlamış depresyona girmiştir belki." Elindeki bisküviyi ağzına attı ve keyifle sırıttı.

 

"Çocuk değil bu adam,koskoca asker, yaşını başını almış gayet mantıklı birisi böyle bir şeyi dert edinmek yerine gelip sorabilirdi. Kaç gündür bir kere bile aramadı beni." Dedim mırıltıyla.

 

"Sen peki,sen onu kıskandığında gidip bu kadın kim diye sordun mu? Soramadın çünkü senin gözünde her şey netti aynı zamanda da cesaret edemedin çünkü onun hayatında bir yerin yoktu ama kendin dedin çok üzüldüm diye belki o da böyle düşündü,o da senin gibi hissediyor olamaz mı? Biz erkeklerin de duyguları var Almina,evet siz kadınlar kadar bazen ince düşünemiyoruz ama sevince,birine aşık olunca o değişiyor. Eğer seni seven kişi adam gibi adamsa üzerine titrer senin mutluluğunu kendi mutluluğundan önde tutar ve kendini geriye çeker ne kadar canı da yansa susar. Anlatabiliyor muyum?" Diyen Emir'le kendimi daha da kötü hissettim.

 

Her kelimesinde haklıydı,ben zaten kendimi geri çeken birisiydim yaşadıklarımdan sebep hep kendimi geri planda tutuyordum ve Zafir de bunun farkındaydı, doğal olarak da benim sınırlarıma izinsiz adım atmıyordu. Emir'le beni sevgili sanması normaldi ve kendini zaten geride tutarken daha da geriye çekmiş olabilirdi benim anlamadığım üzgün olmasıydı ya da dalgın her neyse.Bana karşı bir şeyler hissediyor ve bu düşüncelerimiz yüzünden mi dalgındı yoksa herhangi başka bir sebepten mi? Bundan emin olabilsem...

 

Olabilsem ne yapardım ki,heyecandan ne yapabilirdim? Ben hemen adım atamazdım,utanırdım ondan.

 

Ofladım, elimle yüzümü kapattım.

 

"Emir haklı tabi ki ama bunu konuşmadan bilemezsin,zaten düğüne gelecek orada bir fırsat yaratıp konuşursun hatta olmadı bu gece ararsın. Kendini üzme çiçeğim." Diyen Tuana'yla başımı salladım zaten bu iki seçenekten başka düşündüğüm bir ihtimal yoktu. Onunla konuşmamam gibi bir durum söz konusu değildi,en azından çaktırmadan neyi olduğunu sorabilirdim.

 

Ben aslında onu görevde sanıyordum o yüzden hiç aramamıştım eğer görevde olmadığını bilseydim saçma bir bahane bulur onu yine arardım.

 

Ah aşk sen nelere kadirsin?

 

Kız! Sen bu hallere düşecek biri miydin şapşik.

 

Düştük bir kere iç ses umarım elimizden tutar da kaldırır bizi.

 

İyice drama queen oldun ama umarım.

 

Sensin drama queen!

 

Evet?Ben de sana ait olduğuma göre?

 

Sessiz ol artık zaten kafam dolu.

 

İyi be tamam bu arada o yakışıklı adamı arasan iyi edersin senin yandaşlar doğru söylüyor.

 

Tamam arayacağım.

 

"Almina sana diyoruz,neden kaşların çatık bir şekilde masaya bakıyorsun?"

 

"Ben,ben mi bakıyorum?"

 

"Valla bir an döveceksin sandım." Kaan güldüğünde yutkundum,ah iç ses ah beni düşürdüğün hallere bak!

 

"Yok ben bir şey düşünüyordum da,gidiyor muyuz?" Dedim Tuana'ya bakarak.

 

"Evet geçelim dedik ama biraz daha oturmak istiyorsan vaktimiz var."

 

"Yok yok geçelim hem Kaan'ın da işi vardır gitsin."

 

"Yok be baldız ne işim olacak?"

 

Bu sözüne istemsizce kıkırdadım ben bu akrabalık ilişkilerine, kullanılan terimlere oldukça uzaktım ve böyle kelimeler bana istemsizce komik geliyordu.

 

"Ben aldım Almi,hadi yürü bakalım." Dedi Emir elindeki küçük bavulu göstererek.

 

Onu başımla onayladım yürümeye başladığımızda insanlar da artık içeriye giriyorlardı. Tuana ise arkamızda kalmış Kaan'la sarılıyordu.

 

"Asma suratını ararsın birkaç sa-"

 

"Almina!" Sesimi duymamala arkamı hızla dönmem bir oldu, sanki haftalardır nefes alamıyormuşum gibi ciğerlerime dolan nefes oksijensizlikten duran kalbimi harekete geçirdi.

 

Ben ona gitmeden o gelmişti.

 

Ben aramadan o gelmişti.

 

Ben ondan gitmeden o gelmişti.

 

Üzerinde tabi ki sivil kıyafetleri vardı,zor durumda olmadığı sürece asla üniformasıyla dışarıya çıkmıyor çıktığında ise yüzünü gizliyordu.

 

Artık onu yavaş yavaş da olsa tanıyordum, siyah rengi seviyordu ya da kendine yakıştırıyordu çünkü genelde hep siyah renk kıyafetler giyiniyordu.

 

Tıpkı şimdi olduğu gibi.

 

Kollarını sıkı sıkıya saran aslında bana üç, dört beden büyük gelecek tişört altına da siyah kot bir pantalon giymişti. Beyaz spor ayakkabıları ve hiç çıkarmadığı yüzükleriyle, boynundaki künyesi ona ayrı bir hava katıyordu.

 

Herkesin şaşırdığına adım kadar emindim ama sanırım kimse beni geçemezdi.

 

Yavaş ama büyük adımlarla yanıma doğru gelmeye başladı.

 

"İçinden geleni yap,bu adam sana aşık olmuş Almina. Artık rahat olabilirsin." Diyip beni ona doğru sırtımdan yavaşça ittiren Emir'i duymakta bile zorlanmıştım. Yanımdan uzaklaşıp ileriye gitti.

 

Kalan birkaç adımı tamamlayan Zafir ile derin ve titrek bir nefes aldım.

 

Ellerim titriyordu.

 

Aramızda bir adımlık mesafe bıraktı ve durdu, yakından daha net görünen kanlı gözlerinden yorgunluğu bariz belliydi. Dedikleri buysa eğer gerçekten iyi görünmüyordu.

 

"Zafir,ne işin var burada?" Diye sordum mırıldanarak, aramızdaki sessizliğe bir son vererek.

 

Etrafı kontrol edip bana baktı,uzun boyu ve heybetli bedeniyle karşımda dikilmesine ek kendinden emin sesini duyunca kalp atışlarım daha da hızlandı.

 

"Sana geldim..." Dedi duraksadı, Emir'e baktı ve tekrar bana döndü. Kahve gözleri ne kadar da güzeldi. "Eğer müsaden varsa." Diye noktaladı sözlerini.

 

Sanırım gerçekten de Emir'in sevgilim olduğunu düşünüyordu buna bir son vermek adına alakasız bir şekilde Emir'e seslendim.

 

"Kuzen, elimdeki poşeti alabilir misin?"

 

Emir şaşırmıştı ama sonra ne yapmaya çalıştığımı anlayıp geldi, karşımdaki adamın bedeninin gerildiğini farkettim. O da şaşırmıştı çünkü sandığı doğru yanlış çıkmıştı.

 

"Alırım tabi kuzen."

 

Elimdeki yiyecek dolu poşeti alıp tekrar uzaklaştı.

 

"Kuzen?" Tek kaşı havalandı.

 

"Hım,kuzenim. Amcamın oğlu,Emirhan." Dedim üzerine basa basa. Derin bir nefes verdi,soluğu yüzümü yalayıp geçtiğinde ılık nefesi karnımdaki kelebeklerin uçuşmasına neden oldu.

 

Çok yakındık,fazla yakındık.

 

"Anladım,iyiymiş." Kurduğu cümle gülmeme sebep olacak cinstendi çünkü az önce gergin duran bedeni gevşemişti ve artık çok rahat görünüyordu.

 

"Camelia kim?" Dedim pat diye, gözleri beni buldu ve güldü. Öyle güzel güldü ki sesi bir şarkı diye yayınlanmalıydı ama kimse keşfetmemeliydi.

 

Duruldu,sustu,dudaklarını yaladı.

 

Gözlerim, gözleri ve dudakları arasında gidip geldi.

 

Utandım,bu halimi görüp gülümsedi.

 

"O gün evde yedi kişiydik kızlı erkekli karışık, yurt dışında iletişimde olduğumuz bir timdendiler. Yani sandığın gibi bir şey değil,Camelia hiçbir şeyim değil sadece görev arkadaşım. O gün annemlerde sana demiştim,kafanda kurduğun her neyse öyle bir şey yok boşuna kurma,diye... Hayatımda kimse yok Almina." Dediğinde tuttuğum nefesimi usulca verdim.

 

Valla ne yalan söyleyeyim çok rahatlamıştım. İkimiz de çok rahatlamıştık.

 

"Anladım." Yutkundum,sessizleştik sadece birbirimize bakıyorduk.

 

"Müsade senin." Dedim Emir gelmeden önceki sorusuna atıf yaparak bu sayede suskunluğumuz bozuldu. O da yutkundu ve derin bir nefes aldı,bir süre bekledi.

 

Gözleri saçlarımda,yüzümde; alnımdaki bende, gözlerimde,burnumun üzerindeki çillerde ve en son dudağımın üzerindeki bende uzunca oyalandı ardından iç çekti. Yükselen göğsü görsel bir şölen gibiydi.

 

"Dokunmama izin var mı?" Diye sordu boğuk ses tonuyla.

 

Midem kasıldı,ne demek istediğini anlamasam da başımla onayladım. Nefes alışverişlerim hızlandı. Nabzım,boynuma bir şarkının nakarat ritmindeki gibi sert vuruşlar yapıyordu.

 

Eli saçlarıma temas etti, gözlerimi kapadım. İlk defa ben dokunmadan bir erkeğin bana dokunmasına izin verdim,bu adam sıradan birisi değildi sevdiğim adamdı ki artık emindim o da bana bir şeyler hissediyordu. Biz sadece suskunduk.

 

Kalbimizdeki sarmaşıklar bizi sarmaya devam ediyordu,sadece iki kelimelik panzehre ihtiyacımız vardı o kadar.

 

"Gözlerini açar mısın,canını yakarsam gözlerinden anlarım, o kadar masumsun ki... Bakışların kalbini yansıtıyor ne hissediyorsan kolayca okuyabiliyorum." Diye fısıldadı, gözlerimi araladım. Yüzüme bakıyordu sanki biraz güç uygulayıp dokunsa zarar verecekmiş gibi temas ediyordu. Sözleri kalbimi titretiyordu,her saniye her dakika ona daha da kapılıyorum.

 

Dışarıdan sert, ulaşılamaz ve soğuk görünen bu adam sevince güneş bile yanında eksik kalıyormuş bunu öğrendim.

 

Elleri, uzun saçlarımdaki temasa son verip omzumdan koluma doğru yol aldı.

 

"Yüzüne dokunmak isterdim ama bu kirli ellerimle masumluğunu kirletirim diye yapamıyorum."

 

Titrek bir soluğu güçsüzce ciğerlerime hapsettim.

 

"Benim masumluğum zaten kirlendi ki." Dedim zorlukla.

 

Gözlerim göğsüne odaklıydı, göğsü yükselip alçaldı, yüzüne baktım.

 

"Keşke böyle düşündüğün her an da kendini benim gözümden görsen." Dedi geçmişe duyduğu öfkeyle,buna rağmen bana bakışları çok masum duruyordu, teması varla yok arasındaydı.

 

Aşıktı.

 

Aşık olmuştum.

 

Ben Zafir'e aşık olmuştum.

 

O da bana...

 

Bu düşünce gözlerimi doldurdu, başımı iki yana salladım. Bilmiyordu ki...

 

Bedenimdeki,ruhumdaki kalıcı yaraları tam anlamıyla bilmiyordu beni seviyordu ama hiçbir şeyi bilmeden seviyordu.

 

"Keşke gerçek beni görünce de aynı bakabilsen." Dediğim sırada Tuana ve Emir gitme vaktimizin geldiğini söylemişlerdi, günler sonra ilk defa gitmek istemiyordum.

 

Gözlerim dolmuştu ve onun çaresiz bakışları altında ezildiğimi hissettim.

 

"Gitmem gerekiyor."

 

Artık kelimeler zorlukla çıkıyordu.

 

"Bu benden son gidişin, geleceğim ve konuşacağız bu ise benim sana ilk gelişim olacak. Bana kapılarını açacak mısın?" Dedi kararlı ses tonuyla,neyi ima ettiğinin farkındaydım sadece şifreli konuşuyorduk.

 

Temasından kendimi kurtarıp geri çekildim ve buruk bir tebessüm yollayıp ona sırtımı döndüm.

 

"Almina?" Diye seslendi sorar gibi.

 

Adımım yarıda kaldı ve ona döndüm,bir cevap bekliyordu.

 

"Geldiğinde gördüklerine rağmen kalacaksan..." Dedim sustum ne çok duraksar olmuştum.

 

"Kalacaksan gel." Dedim gülümserken.

 

"İznin varsa hep,her şeye rağmen hep..." Dedi o da sustu.

 

"Hep kalırım." Dedi gülümserken.

 

Sonra ben gittim,onu beklemek için.

 

Bu sefer o gelsin diye gittim,geldiğinde kalsın ve bir daha hiç gitmeyelim diye gittim.

 

Bu sefer onunla kavuşmak için gittim.

 

Vedaydı bu,busesi ise yüzümüzdeki gülümsemede gizliydi.

 

***

 

Bölüm sonu.

 

AYAYAYAYAYAYAYAY

 

Bu ne romantiklik abicim,siz çok güzel olacaksınız ya

 

Son sahneyi yazarken sırıtmaktan yanaklarım ağrıdı

 

Eee nasıl buldunuz bakalım bölümü?

 

Daha net değil ama diğer bölümde bir kısmı Zafir'den okuyabiliriz ufak bir geriye dönüş şeklinde,

 

Onun dışında güzel,aksiyonlu bir bölüm sizleri bekliyorrr.

 

Oy vermeyi ve yorum yapıp bana destek olmayı unutmayın canlarım.

 

Sizleri seviyorum,iyi ki varsınız.

 

Görüşmek üzere ❤️

Loading...
0%