Yeni Üyelik
19.
Bölüm

18.Bölüm "İTİRAFLAR"

@dolunaydakigelgit_

Selam!

 

Nasılsınız canlarim?

 

Çok güzel bir bölüm olduğunu düşünüyor ve sizleri bölüme uğurluyorum. Gecikme için üzgünüm...

 

İyi okumalar.

 

 

 

***

 

Onun burada ne işi vardı?

 

"Onur?" Dedim Zafir'e yaklaşırken,bana üstten bir bakış attığını ve bu tedirginliğimin nedenini merak ettiğini biliyordum.Elinin tüy gibi dokunuşunu belimde hissettim. Onur'un bakışları ilk benim sonra da Zafir'in üzerinde gezindi.

 

İçeriye sorgusuz sualsiz daldı ve kollarını açıp,elindeki çiçeğe rağmen bana sarıldı. Belimdeki dokunuş kayboldu.

 

Bedenim kaskatı kesilirken,nefesimin daraldığını hissettim, aslında sıkı sıkı sarılmıyordu ama yüzünü saçlarıma gömmesi ve sırtıma doladığı kolları vücudumun titremesine neden oldu.

 

Vücudum sanki Mardin'in soğuğuna maruz kalmış gibi kaskatı kesildiğinden hareket edip de onu itemiyordum. Dolu gözlerim Zafir'i bulduğunda onun da garip bir ifadeyle bana baktığını gördüm, beni anlayabilecek birisi varsa oydu.Temastan haz etmediğimi biliyordu,yutkundu. Olanları anlamlandırmaya çalışıyordu.

 

Yüzünde ufak bir gülüş belirip anında kayboldu ve başını,bizi görmeye dayanamıyormuş gibi diğer tarafa çevirdi. Tüm umudum söndüğünde Onur onu itmememe şaşırmış olacak ki kollarını sıkılaştırdı,boynuma değen nefesi benim soluğumu kesti ki bu tamamen panikten,korkudan ve geçmişimdendi.

 

Nefes alamıyormuşum gibi bir ses dudaklarımdan firar ettiğinde Zafir'in yana dönük olan başı anında beni buldu ve çatık duran kaşları anında gevşedi, yüzü endişeli bir ifadeye büründü, çenesini sıktığını anladım ve anında bir adımda dibimizde bitti. Onur'u oldukça 'nazik' bir şekilde benden ayırdı.

 

O kadar nazikti ki... Kaan, Onur'u tutmasa yeri boyluyordu.

 

Temasa son verilen bedenim dengesini sağlayamadı ve yalpaladım.

 

Zafir, kolunu belime dolayıp beni sabit tuttu. Elimi anında koluna koydum ona bakmasamda onun bana baktığını biliyordum. Onur şaşkınlık ve öfkeyle hem bana hem Zafir'e baktı, yanımdaki adama biraz daha yaklaştım. Onun da bedeni kaskatıydı. Bu gerginliğimiz tüm ortamı kapladı.

 

Annem bunu sezdiği için konuştu. "Onur,hoş geldin. Seni beklemiyorduk." Dedi tedirgin bir tavırla. Adım kadar emindim ki şu an buradaki çoğu kişi Onur'un varlığından rahatsızdı.

 

"Dedim ya Zerrin teyzeciğim, sürpriz yapmak istedim. Duydum ki Almina ziyarete gelmiş,ben de o benim yanıma uğramaz bu yüzden kalk Onur dedim ve onun ayağına geldim." Dedi sinir bozucu bir tavırla.

 

Öfkeli bir nefes verip onunla olan göz temasımı kesmek adına başımı yan tarafa çevirdim.

 

Benim hiçbir zaman Onur ile alakam olamamıştı yani ilk zamanlar haricinde.

 

Onur bizim aile dostumuzun oğluydu,üniversitenin sonlarına doğru onunla tanışmıştım. Daha öncesinde ise sadece varlığını ve ismini biliyordum çünkü hiçbir zaman aile yemeklerine katılmıyor ailesini çileden çıkarıyordu.

 

Ben de o yemeklerden memnun değildim ama yine de ayıp olmasın diye katılıyordum,o akşamlardan birinde Onur da o yemekteydi. İlk kez orada tanışmıştık ve sonra arada bir görüşmeye başladık bu görüşmeler benim için tamamen zorunluluktu çünkü hep onu arıyor, yazıyor ya da bir şekilde iletişime geçmeye çalışıyordu ben de mecburiyetten cevap veriyordum. Evet beni rahatsız edici bir tavrı o zamanlar için yoktu ama sonradan daha sık görüşmek istedi ve ben okul için İzmir'deydim. Kalkıp bir gün okula geldi ve benimle zorla görüşmeye çalıştı bu tavırlarına ilkte anlam veremesem bile sonradan onun bana aşık olduğunu anlamıştım.

 

Zaten bunu kendisi de dillendirmişti ama o benim için aile dostumuzun oğlundan ya da arkadaştan öte birisi değildi ona,obun bana baktığı gözle bakmamıştım,bakamamıştım. Bu yüzden her defasında tekliflerini reddetmem onu çileden çıkarıyordu çünkü neredeyse hemen hemen her haftasonu İstanbul'dan İzmir'e geliyor ve benimle görüşmek için arabasıyla iki gün boyunca yurdun önünde bekliyordu.

 

Onunla defalarca güzel bir dille konuşmuş,vazgeçmesini istemiştim ama bana verdiği tepki hep ağır oldu... Gerek psikolojik gerek fiziksel şekilde uyguladığı şiddet benim asla ama asla katlanacağım bir durum değildi. Şiddetten kastım şuydu,bana hiçbir zaman vurmamıştı ama kollarımı sıkmaktan morarttığı çok olmuştu ki bunun yanında psikolojik şiddet çok daha fazlaydı.

 

Bu durum karşısında ilk önce aileme haber vermiş ve Onur'un ailesiyle iletişimimize son vermelerini istemiştim. Sonrasında ise polise gidip uzaklaştırma kararı almıştım.Zaten bunun korkusu üzerine Onur bir daha bana yaklaşamamıştı yine de İstanbul'a ailemin yanına her gittiğimde onun uzaktan da olsa beni izlediğini biliyordum.

 

Çünkü onunkisi aşk değil tamamen takıntıydı ve bu takıntı iyi huylu değildi.

 

Birkaç yıldır neredeyse hiç görüşmüyorduk ama onu şu an burada karşımda görmek ve hiçbir şey olmamış gibi davranması yüreğimin korkuyla çırpınmasına neden olmuştu.

 

"Seni davet eden olmadı Onur." Diyen babamla Onur alay edercesine güldü.

 

"Ama Tekin amca gelene git denmez diye bir laf var bilmez misin?" Dedi ve babamın cevabını beklemeden bana göz kırparak içeriye geçti.

 

"Baba-" dediğim anda annem sözümü kesti.

 

"Almina, uzatmayalım istersen." Gözlerim şok olmuş bir biçimde büyüdü.

 

Öfkeyle anneme baktım.

 

"Ne demek uzatmayalım,anne saçmalama!" Dedim dişlerimi sıkarak.

 

Babam kolumdan nazikçe tuttu.

 

"Kızım lütfen daha fazla gerilmeyelim unutma ki misafirlerimiz var,merak etme icabına bakacağım." Diyen babama öylesine bir bakış attım ve kolumu hızla çektim.

 

Öfkeyle bir soluk verdiğimde annem ve babam içeriye geçti. Öfkeyle saçlarımı çekiştirdim ve sakinleşmek adına ileri geri yürümeye başladım,bir yandan da içeridekilerin duyamayacağı şekilde kısık sesle söyleniyordum.

 

"Nereden çıktı bu? Hayır yani ne alaka? Delireceğim ya! Sadece bir gün,bir günüm sorunsuz geçsin..."

 

Asla isyan etmiyordum, hayatımdaki her şeyin bir sınav olduğunun farkındaydım ama bazı olayları engellemek bizim elimizdeyken uzatmak sinirimi bozuyordu.

 

Şu an onu gönderebilirdik!

 

"Kim bu dallama?" Diyen Zafir ile olduğum yerde durdum ve şaşkınlıkla ona döndüm.

 

Dallama?

 

"Öylesine biri,hadi biz de içeriye geçelim." Diyen Kerem ile Zafir öfkeli soluğunu ciğerlerine hapsetti ve gözlerini kapatıp açtı.

 

Herkes tek tek içeriye geçtiğinde parmaklarımla oynamayı bırakıp gergin bedenimi hareket ettirmeye çalıştım ve arkamı dönüp salona geçmek için bir adım attım ama kolumdan tutup döndürüldüm,Zafir kolumdaki elini avcuma indirdi ve elimden tutarak beni mutfağa doğru çekti. Ki sağa sola baktığı için sadece boş bir oda aradığını biliyordum.

 

"Nereye?" Dedim bildiğim halde.

 

Cevap vermeden uzanıp mutfağın kapısını araladı ve sadece başını uzatarak içeriye baktı,sonra kapıyı tamamen açıp ilk önce benim girmemi sağladı,kendisi de girdikten sonra kapıyı kapattı.

 

Elimi bırakıp arkasındaki kapıya sırtını yasladı.

 

"Kim bu herif?" Dediğinde gözlerimi kırpıştırdım.

 

Dudaklarımı yaladıktan sonra saçlarımı düzelttim, sınırlı olmasına rağmen bana bunu yansıtmamaya çalışıyordu.

 

"Aile dostumuzun oğlu,Onur." Dedim sadece. Gözleri kısıldı, başını sağa doğru çevirdi.

 

Adam yan profilden bile yakışıklı.

 

Ardından burnundan bir nefes verdi ve başını bana çevirip, yaslandığı kapıdan doğruldu. Bana doğru adımladıkça ben de başımı yukarıya doğru kaldırıyordum.

 

Çünkü benim orta boyum maalesef onun yüzünü görmeye yeterli gelmiyordu.

 

"Rahatsız oldun,oldunuz. Sadece aile dostunuzun oğlu olduğuna emin misin, yoksa seni rahatsız eden lavuğun teki mi?" Öfkeli ama kısık sesi, yüzüme vuran nefesi ve sinirli çehresi onu daha karizmatik gösteriyordu fakat şu an o kadar gergindim ki bu düşüncelerim için bile utanamadım.

 

"Sonra anlatsam yani öyle çok uzun bir mevzu değil ama kimsenin tadı kaçsın istemiyorum. Hem bak doğum günümü kutladılar,lütfen." Dediğimde sabrı kalmamış gibi Allah'a yakardı.

 

"Sabır Allah'ım,az daha sabır." Dedi gözleri kapalıyken.

 

Sonra gözlerini açıp başını bana doğru eğdi.

 

"Tek bir cümlede anlaşalım. Bir soru ve bir cevap sonra bunu konuşacağız ama yetinmem için tek bir cevap ver,onu mu seviyordun?" Dediğinde böyle düşünmesine hak verdim. Şu an onu eski sevgilim sanmış ondan bu kadar gerildiğimi düşünmüş olabilirdi.

 

Başımı hızlı hızlı iki yana salladım.

 

"Hayır hayır, yanlış anladın öyle bir şey yok. Hiçbir zaman da olmadı en azından benim için." Dediğimde dudaklarını dişledi ve güçlü bir nefes verdi.

 

Gözlerine oturan saf öfke,belki de kıskançlık bilmiyorum,onun gerçekten sınırlarının zorlandığının habercisiydi.

 

"İçeriye geçelim." Dediğinde koluna dokunup onu durdurdum.

 

"Bir şey demeyecek misin?"

 

Gözlerime bir süre baktıktan sonra başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Sonra konuşuruz." Dediğinde kapıyı açıp çıktı ve benim de çıkmamı bekledi, biraz duraksasam da salona doğru adımladım,onun arkamdaki varlığı bana güven veriyordu.

 

Kapıda da bu yüzden ona yaklaşmıştım,kendimi bir noktaya kadar ben de koruyabilirdim onun korumasına ihtiyacım evet belli bir noktaya kadar yoktu ama kendimi onun yanında daha da güvende hissediyordum. Bu yüzden de doğal olarak onunla ufak temaslarda bulunmak ya da onun varlığının etrafımda olması güvenimi daha da arttırıyordu.

 

Salona geçtiğimizde farklı ama birbirimizi görebileceğimiz noktalara geçtik,Onur ise bana oldukça uzak ama yine de onu göreceğim bir yerdeydi. Zafir'in tam karşısındaki tekli koltukta oturuyordu.

 

Kızlar pastayı kesmek için mutfağa geçtiklerinde ben de onlara yardım etmek için peşlerinden gittim daha fazla Onur'un sesine tahammül edemeyecektim.Zaten ortam gerilim hattı gibiydi.

 

"Bunu Zafir'e ver." Diyen Selin ile elime tutuşturulan tabaktaki pastaya baktım,kalpli şeker parçalarının hakim olduğu pastaya göz devirdim.

 

"Çocuk mu bunlar,sen de Gülben!" Diyen Asu ile güldüler.

 

Tuana koluma dokundu.

 

"Biraz gevşe merak etme hiçbir şey olmadan bu geceyi kapatacağız." Dedi.

 

"Aynen hem bak normal normal muhabbet ediyorlar,bizimkiler inadına Onur'u muhabbete de dahil etmiyorlar istenmediğinin o da farkında birazdan kalkar gider." Dedi Selin.

 

Elimdeki pastanın süslerinden birini ağzıma attım.

 

"Öyle tabi ama sürekli baktığını hissetmek sinirimi bozuyor. Kalk git işte, yüzsüz herif." Dedim öfkeyle.

 

"Kimmiş o,yüzsüz herif,?" Diyen tok sesle irkildim,elimdeki tabak az daha düşüyordu,son anda toparlamıştım.

 

Elimdeki tabakla arkamı döndüm.

 

"Ödümü patlattın!" Dediğimde güldü ama sonra göz kırpıp soruma yanıt bekledi.

 

"Hiç,Onur'dan bahsediyordum."

 

"Ne biçim bir herif bu?" Dedi Kaan.

 

"O biçim." Dedi Zafir de.

 

Kıkırtımı bastırmaya çalışsam da pek başarılı olamadım ve Zafir'in bakışlarına maruz kaldım, ardından da "Siz neden geldiniz bir şey mi istiyorsunuz?" dedim.

 

"Sigara içeceğim." Dedi Zafir.

 

"Anladım ben de pasta getirecektim,bu senin afiyet olsun." Dedim tabağı eline tutuştururken.

 

Dudağında sigarası,elindeki kalplerle dolu pastasıyla çok komik görünüyordu,komik ve tatlı.

 

Tatlı.

 

"Ben pasta sevmem,sen ye benimkini." Dedi bana tabağı geri uzatırken.

 

"Niye sevmiyorsun? Tatlı sevilmez mi?" Dedim hayretle.

 

Tatlı.

 

Sevilir tabi ki.

 

"Tatlı severim,pasta sevmem." Dedi göz kırpıp dudaklarından dumanı üflerken.

 

Yutkunup önüme döndüm, çatalı elime aldım ve pastadan hızlı hızlı biraz yedim.

 

Kesinlikle o hareketinden tutuştuğum için değildi.

 

"Hadi şunları götürelim." Diyen Tuana'yla kendi tabağımı bıraktım ve iki tabak aldım.

 

"Onur denilen lavuğa asla sen vermiyorsun Almina!" Diyen Zafir'in sesini duymazdan geldim.

 

"Duydun mu beni?" Diye sormasını da umursamadım zaten o demese de öyle yapacaktım.

 

Salona geçtiğimizde annemle,Mihriban teyzeye tabağı ben verdim.

 

"Afiyet olsun Mihriban teyze." Dedim gülümseyerek.

 

"Sağ ol güzel kızım, seninde ömrün hem güzel hem uzun olsun, gönlünden ne geçiyorsa kabul olsun inşallah." Demişti.

 

"Amin." Dedikten sonra salondan çıkmak üzere hareketlendim.

 

"Bana Almina vermezse ben yemem." Diyerek gülen Onur'un sesi sinirimi öyle bozmuştu ki öfkeyle ona baktım. O ise sanki bu halimden zevk alıyormuş gibi sırıtıyordu.

 

"Kafana yemek istemiyorsan tut şu tabağı Onur." Dedi Asu sinirle.

 

"Tamam, kızma." Dedi ve tabağı aldı bense elimle boynumu ovalayarak mutfağa geçtim bir bardak su içsem iyi olacaktı.

 

"Büyük ihtimalle uzun sürer,tahmini bir yıl." Diyen Zafir'in sesiyle kapıyı açmadan durdum.

 

"Daha da uzun sürebilir." Dedi Kaan.

 

"Ne zaman başlıyor?" Diye sordu Kerem.

 

"Mardin'e döner dönmez başlatırım." Dedi Zafir.

 

İçeriden yükselen sesleri umursamıyordum tamam onları dinlemem ayıptı belki ama ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

 

"Kış ayları daha riskli değil mi daha da uzar." Dedi Kerem.

 

"Ama değer.Onun için değer." Dedi Zafir.

 

Onun için değer.

 

Daha fazla dinlemek istemediğimden kapıyı açtım.

 

Sırtı kapıya dönük olan Zafir hariç Kaan ve Kerem'in gözleri beni buldu.

 

"Gel Almina." Dedi Kerem,sanki biraz tedirgindi.

 

"Ben su içecektim. Konuşmanızı böldüm sanırım." Dedim.

 

"Yok öyle havadan sudan sohbet ediyorduk." Diyen Kaan'la düşünür gibi mırıltı çıkardım ve dolabın kapağını açtım,cam şişeyi çıkarıp tezgahtaki bardağa su doldurdum.

 

"Biz içeriye geçelim." Diyen Kaan'la adım sesleri duyuldu. Yudumladığım suyu hızlıca içip bardağı tezgaha bıraktım ve arkamı döndüm.

 

Zafir'in burada olması,beni şaşırttı bu yüzden irkildim. Ben onun da çıktığını düşünmüştüm.

 

Birkaç adımla yanıma geldi ve beni yine tezgahla bedeni arasına hapsetti.Sessizce onu izliyordum, hiçbir tepki vermedim.

 

Dudaklarını yaladı.

 

"Kırk iki saniye." Dediğinde kaşlarımı çattım.

 

"Anlamadım?" Dedim.

 

"Biliyorum,dediklerimizden de pek bir şey anlamadın ama kırk iki saniye boyunca bizi dinledin. Yanlış mıyım?" Dedi.

 

Heyretle ona baktım.

 

"Nereden anladın?" Dedim inkâr etmek yerine. İnkâr etmek,yalan söylemek saçmaydı evet yakalandığım için şu an çok utanıyordum fakat adam doğruyu söylüyordu ve utancımı bastırmak için kabullenmemek daha da utanacağım şeylere sebep olabilirdi.

 

"Askerim,hissederim.İstediğin kadar sessiz ol,ben hep seni duyarım." Diye fısıldadı.

 

Beni etkisi altına almaya çalışıyorsa da çoktan başarmıştı.

 

"Mesleki deformasyon diyorsun." Dedim. Dudaklarına bakarken.

 

Sonra utanıp hemen gözlerine baktım.

 

"Hıhım, öyle diyorum." Dedi.

 

"Nereye gidiyorsun,bir yıl." Dedim yine fısıldayarak.

 

Kahkaha atarak başını geriye attı.

 

O anın etkisinden anında sıyrıldık.

 

Gülüşünü izledim.

 

Sonra yüzünde kalan tebessüm ile başını iki yana salladı.

 

"Sen benim ağzımdan laf mı almaya çalışıyorsun,yoksa bana mı öyle geliyor?" Dedi.

 

"Aaa,ne münasebet. Sen yanlış anlamışsın." Dedim ciddiyetle ardından güldüm.

 

"Anladım. Ama sorunun cevabını ne yazık ki öğrenemeyeceksin."

 

"Yaa,olsun." Dedim omuz silkerek.

 

Burnuma fiske vurdu.

 

"Ta ki şu Onur denilen gebeş olayını bana anlatasıya kadar." Dedi.

 

Kullandığı kelimeye kahkaha attım.

 

"Geb..." Gülmeyi bir türlü bırakamıyordum o kadar komik gelmişti ki dediği.

 

"Gebeş... Gebeş ne?" Dedim sakinleşerek ki hâlâ kıkırdıyordum o ise sadece yüzünde güzel bir tebessümle beni izliyordu.

 

"Aptal,sersem demek. Sen siktir et şimdi onu bunu. Daha iyi misin?" Dedi ciddileşerek.

 

Tebessümüm soldu.

 

Kalbimin sesini umarım duymuyordur.

 

"İyiyim,daha iyiyim. Kafam dağıldı en azından." Dedim.

 

"Doğum günün..." Göz kırptı. "Arada kaynadı." Diye devam etti.

 

"Olsun,ne olacak?" Dedim.

 

"Benim yüzümden arada kaynadı ama telafi edeceğim." Dedi gözleri kolyeme kayarken.

 

Anında itiraz ettim.

 

"Hayır saçmalama ne gerek var." Dedim.

 

"Yarın ne yapacaksın?" Dedi.

 

Lütfen bir adım uzaklaş şimdi heyecandan bayılacağım.

 

"Büyük ihtimalle sabah erkenden kuaföre gideriz,sonra Selin'in evine geçeriz orada herkes toplanır ve akşama doğru kınanın olacağı mekana gideriz." Dedim düşünerek.

 

Büzdüğüm dudaklarıma gözleri kaydı sonra yutkundu.

 

Başını ağır ağır olumlu anlamda salladı.

 

"Anladım." Dedi. Hemen arkasına merakla "Sen ne yapacaksın?" Dedim.

 

Düşünür gibi gözlerini kıstı.

 

"Mekan tutmuşlar oraya gideriz, sonrasını bilmiyorum." Dedi, gözleri kıpkırmızı olmuştu.

 

"Anladım." Dedim onun gibi.

 

"Biraz dinlenmek ister misin?" Diye devam ettim.

 

"Yok iyiyim ben, kalkarız zaten birazdan." Dedi.

 

"Annen burada kalacak,sen de kal istersen yani yanlış anlama sadece o kadar saat araba sürmüşsün bir de zorunda kalarak buraya geld-" omzuma dökülen saçlarımı geri atmasıyla sözüm yarıda kesildi.

 

"Hiç kimse bana emrivaki yapamaz ben istediğim için gelirim, kalırım. Zorunluluk falan yok,sadece senin tepkini merak etmiştim o kadar. Burada kalmama gelecek olursak,burada kalmam ikimiz açısından da pek iyi olmaz." Dediğinde kaşlarımı çattı.

 

"Neden,bak ailem açısından falan diyorsan sorun olsa özellikle davet edilmezdin." Dedim.

 

"Bunu biliyorum güzelim ama ateşle barut yan yana durmaz anlatabiliyor muyum? Daha konuşmadık ikimiz için de hiçbir şey net değilken yapamam şu an olmaz." Dedi.

 

Boynumdan yüzüme doğru yükselen sıcaklık utançtan kıpkırmızı olmama neden oldu. Hiç böyle düşünmemiştim, sarılmaktan falan bahsediyordu değil mi?

 

Haklıydı,daha konuşmamıştık hem bile bu ne hızdı? Abartıyor muydum? Gözünde acaba nasıl görünmüştüm?

 

Of. Of!

 

"H-haklısın,ben içeriye geçeyim. Yanlış anlayacaklar." Dedim ve kaçmaya çalıştım o ise beni durdurdu.

 

"Benden utanmanı istemiyorum,ne demek istediğini gayet iyi anlayabiliyorum Almina. Kalbinde,zihninde art niyet olmadığını biliyorum. Kafanda kurup benden uzaklaşma." Dedi.

 

"Uzaklaşmıyorum ki."

 

"Uzaklaşıyorsun, farkında olmadan bunu yapıyorsun biliyorum ama yapma." Dedi fısıltıyla.

 

"Tamam,dikkat ederim." Dedim gülümsedim.

 

O da gülümsediğinde ikimiz de içeriye adımladık,açıkçası içeridekilerin bizim hakkımızda ne düşündükleri çok umrumda değildi. Ailelerimizle bir saat kadar daha sohbet ettiğimizde Zafir,Kaan ve Kaan'ın annesiyle eve geçtiler.

 

Ardından bütün aileler evlerine dağıldığında Onur da gitmişti ve biz o gidesiye kadar hiç ama hiç konuşmamıştık,konuşmayı bırakın göz teması bile kurmamıştık.

 

Çünkü Zafir giderken birkaç şey tembihlemişti.

 

"Bak biz gidince hemen odana çık olur mu? Ya da siktir et gitsin bu pez-"

 

"Tamam! Tamam duyacaklar şimdi söz hemen odama geçeceğim. Göz teması yok, konuşmak hiç yok, aynı mekanda oksijen solumak bile yok tamam anladım." Dedim.

 

"Seni kısıtlamıyorum ama o herifin ne yaptığını kestiremesem de tahmin ediyorum ve zarar görmeni istemiyorum, aklım sende kalacak."

 

"Merak etme,bir şey olmaz. Şu iki günü sorunsuzca atlatalım söz anlatacağım sana."

 

"Öyle olsun bakalım."

 

"İyi geceler."

 

"İyi geceler."

 

Yatağıma uzanmış şekilde bu sözlerini düşünürken bastıran uyku artık bu günün bitmesi gerektiğini söylüyordu.

 

Karmaşık duyguların beynimi yorduğu bu günde uykuyla sonuçlanmıştı.

 

🧭

 

Sabahın sekizinden beri kuaförde olmamız beni şimdiden yormuştu,şu an saat akşam üzeri dörttü. Sabah evde kahvaltıyı yapar yapmaz kuaföre gelmiştik, bütün kadınlar da aynı kuaföre gelince doğal olarak uzun sürüyordu.

 

"Gelinimize bir büyük alkış!" Diyen kuaför ile saçım yapıldığı için başımı yarım şekilde Selin'e çevirdim.

 

Giydiği koyu yeşil kına geceliğiyle çok ama çok güzel olmuştu.

 

Turuncu saçları dalgalı şekilde omuzlarında iniyordu ve başındaki taç ile tam bir prensese dönüşmüştü.

 

Çok ama çok fazla güzeldi. Gözlerim dolduğunda Tuana'ya ve Asu'ya baktım onlar da aynı durumdalardı,hem hemen hemen her günümüzün bir arada geçtiği arkadaşlarımızla ayrılacak olmamız bizi üzüyorken,hem de onun çok mutlu olacağını bilmek bizi sevince boğuyordu.

 

İki zıt durum ancak bu kadar güzel olabilirdi.

 

"Nasıl olmuşum?" Dediğinde alkışlar durdu.

 

"Çok fazla güzel!" Diyen Asu ile güldük ve ona katıldık. Selin'in ışık saçan gözleri yüzümdeki tebessümü arttırdı.

 

O kendisine ait yere geçip oturduğunda bizim saçlarımız yapılmaya devam edildi.

 

Hafif bir makyaj tercih etmiştim, kıyafetime uygun bir makyaj ve saç yaptırıyordum. Uzun saçlarımı dalgalandırıp yarım şekilde arkada toplattırdım ve birkaç tutamının yüzüme düşmesine izin verdirdim.

 

Selin'in ısrarı üzerine aldığım elbisemi giymek üzere aşağı katta bulunan soyunma kabinine indim.

 

Üzerime giydiğim beyaz elbise bedenime yapışmıştı. Sırtımda açıkta kalan yerleri yanımda benimle birlikte aşağı inen makyöz kapatıcıyla dikkatle kapattı. Elbise beyazdı ve bulaşma riski vardı bu yüzden işini çok dikkatli yapmıştı ve aslında buna gerek olmadığını saçlarımın sırtımı kapattığını söylemişti. Yine de rahat edememiştim ve bu yüzden kapatmıştık.

 

 

 

Şeffaf, gümüş taşları olan topuklu ayakkabımı da giydiğimde küpelerimi taktım.

 

Aslında ilkte beyaz rengi tercih etmemiştim sonuçta gelin ben değildim evet bu kınaydı ama yine de öyle düşünmüştüm ama Selin de dahil kızlar ısrar edince ve kendim de beğenince almıştım.

 

Yukarıya dikkatle çıktığımda gözlerin bana dönecek olması beni germişti.

 

Ama korktuğum gibi olmadı herkes beni beğeniyle inceleyip övgüler yağdırdı,bu durum utanmama neden oldu. Uzun zamandan sonra kendimi gerçekten beğeniyordum ve çok da enerjik hissediyordum.

 

"Güzelliğin şaka mı?" Dedi yanımdaki Tuana.

 

"Asıl kendine bak dehşet güzelsin." Dedim hayranlıkla.

 

Asu koşarak geldi, "Bir fotoğrafımız olmasın mı?" Dedi ve Selin'i de o kabarık elbisesine rağmen yanımıza çekti. Biz çalan şarkıyla gülerek sohbet ederken Asu telefonunu aynaya doğrulttu.

 

Aynaya baktığımızda arka arkaya bir sürü fotoğraf çekti.

 

Ardından gelen vakitle hepimiz arabaya bindik ve soluğu Selinlerin evde aldık,orada da aldığımız övgüler hem utandırdı hem de enerjimizi yükseltti.

 

Özellikle Mihriban teyzenin "Tü tü tü maşallah çok güzel olmuşsun Allah düğününde de beyazlar içinde görmeyi nasip etsin." Demesi beni hem utandırmış hem de değişik hayallerin içine itmişti.

 

Zafir ve ben.

 

Evlensek?

 

AA!

 

Düşünme Almina.Daha aranızda neredeyse hiçbir şey yok sadece flörtleşiyorsunuz ki hiçbir şey net değil ne evliliği?!

 

Herkesin toplanmasıyla bu sefer ayarlanan mekana geçmiştik.

 

Işıkların hakim olduğu kır bahçesi oldukça hoş ve genişti. Oldukça sade bir konsept seçilmişti ve her şey yerli yerindeydi.Yiyecek,içecekler,pist,süsleme-ler, ışıklandırmalar... Her şey o kadar güzeldi ki büyülenmemek elde değildi.

 

Üzerimdeki ince,uzun bedenimi tamamen kapatan hırkamı çıkarıp gelin odasına bıraktım.

 

"Bütün herkes geldi. Dışarısı şenlik alanı gibi,çok güzel,her şey tam istediğin gibi Selin!" Dedi Asu neşeyle.

 

Selin'in dolu gözleri tebessümümüzü soldurdu.

 

"Ne oldu?!"

 

"Ay ben sizden ayrılacağım of ya!" Dedi.

 

Tuana'yla birbirimize baktığımızda Asu büyük bir kahaha attı ve biz de kendimizi tutamadık.

 

"Of saçmalama ne ayrılması,hem Kerem yabancı biri değil ki hep bir aradayız üzülme kuşum." Dedi Tuana.

 

"Aynen öyle,hem gerçekten şu an duygusal bir boşlukta olduğun için böyle hissediyorsun birazdan mutluluktan göbek atarken göreceğim ben seni!" Dedi Asu.

 

"İstediğin her zaman,her yerde olacağız. Aradığında, geldiğinde,seslendiğinde bir adım karşında olacağız Selin. Asla yalnız olmayacak ve asla bizden kopmayacaksın hadi birazdan çıkacağız." Dedim ben de gülümseyerek.

 

"Haklısınız sadece bir an öyle duygusallık çöktü. Ayy ay çok heyecanlıyım."

 

Kapı çaldığında gel diyen Selin ile içeriye bir kadın geldi,görevli olduğunu öğrendiğimiz kadın kısaca organizasyondan bahsetti.

 

Erkek olarak sadece gelinin babası olduğundan onunla dans edecekti. Ufak bir veda dansıydı ardından bir süre oynanacak ve sonrasında Selin aldığı bindallısını giyecek ve kına yakılacaktı. Kına yakma olayından sonra ise yine eğlenceye devam edilecekti.

 

Yaklaşık yirmi dakika sonra biz de dışarıya çıkmıştık, gözlerim sürekli etrafta geziniyordu ama maalesef aradığım kişi burada değildi. En son ise sabah konuşmuştuk. Telefonumu alıp mesajlaşmalarımıza girdim.

 

Zafir:

Günaydın kutsal çiçek.

 

Ben:

Günaydın yüzbaşım.

 

Zafir:

Kuafördeymişsiniz,Kaan söyledi. Nasıl gidiyor?

 

Ben:

Evet,biraz sıkıcı ama genel anlamıyla güzel. Sen ne yapıyorsun?

 

Zafir:

Bizimkilerle yemek yiyoruz sen de aç kalma.

 

Ben: 

Afiyet olsunn,tamam merak etme.

 

Zafir:

Demesi kolay küçük hanım.

 

Ben:

Anlamadım.

 

Zafir:

Yok bir şey.

 

Ben:

Peki,şimdi saçım yapılacak bir şey diyor musun?

 

Zafir:

Hayır güzelim,iyi eğlenceler.

 

Ben:

:)

 

Yaklaşık yedi saat önce konuşmuştuk ve bir daha da konuşmadık sadece Selin ile Kerem konuştuğunda mekana geçtikleri bilgisine ulaşmıştık az önce. Bu kadar.

 

Rahatsız etmek istemiyordum bu yüzden bir şey yazmadım.

 

Selin ile babası kapıdan çıkıp piste doğru ilerlerken alkış seslerimiz ortalığı inletti.

 

Selin'in annesi gözleri dolu dolu şekilde ailesini izliyordu,bu benim de duygulanmama neden oldu ki Selin şimdiden ağlamaya başlamıştı. Babasıyla ikisi dans etmiyor, sarılarak oldukları yerde salınıyorlardı ve her ikisi de ağlıyordu.

 

Bu duygusal an hem öylesine güzel hem de öylesine ağırdı ki... Evet çok güzel bir şeydi sonuçta ölüme gitmiyordu ama sonuçta yirmi küsur seneni geçirdiğin,seni dünyaya getirip yetiştiren ailenden ayrılıyordun.

 

Anneme baktığımda onun da gözlerinin dolduğunu görmek ona yaklaşıp sarılmama neden oldu,Asu da ailesine sarılırken Tuana'ya gülümsedim o da anneme sarıldı.

 

Mihriban teyzenin yalnız kalmasına içim asla el vermedi ve kolumu ona koyup ona da sarıldım. Ardından şarkının bitmesiyle zor da olsa Selin ile babası ayrıldı ve babası kızını alnından öpüp gitti.

 

Ardından çalan oynak şarkılar hemen hemen bütün kadınların coşmasına neden oldu. İlkte otursam da çalan şarkılarla ben de kendimi pistte bulmuştum.

 

"Antepin hamamları sallanır külhanları

Hoşgör mahallesinin dip dibedir damları

 

Antepin hamamları sallanır külhanları

Hoşgör mahallesinin dip dibedir damları

 

Çiğ köftenin adına baklavanın tadına

Ye derler muradına (Ye derler muradına)

 

Hele hele hele anteplim gel yanima dili datlım

Çifte telli çalıyor kalkında oynayalım

 

Hele hele hele anteplim gel yanima dili datlım

Çifte telli çalıyor kalkında oynayalım..."

 

Bir şarkıdan diğerine atlıyor deli gibi eğleniyorduk.Her türden şarkı çalıyordu.

 

"Çıtaları kaldırırdık, çıtırlara on basardık

Haydi hop hop, atlatırdık hey gidi günler hey

 

Uzun uzun, anlatırdık espriler patlatırdık

Haydi top top, yuvarlardık hey gidi günler hey

 

Süslenirdik, güçlenirdik, yükselirdik hey gidi günler hey

Esnetirdik esnetirdik, pes ettirdik hey gidi günler hey

 

Bütün kızlar toplandık, toplandık toplandık

Sorduk neden yıprandık? yıprandık yıprandık

 

Biz onlardan hoşlandık, hoşlandık hoşlandık

Şimdi niye zorlandık? zorlandık zorlandık..."

 

Bir pop,bir Ankara havası derken gecenin ortasına geldiğimizde artık kına yakma vaktiydi.Herkes dans ederken bir anda kesilen müzikle olduğumuz yerde donakaldık çünkü erkekler baskın yapmıştı.

 

Fazla komik girişleri vardı çünkü Kurtlar Vadisi Pusu jenerik müziği çalıyordu.

 

Kahkaham sesten dolayı duyulmasa da gülmekten kıpkırmızı kesilmiştim,en önde Kerem ve onun hemen yanında Kerem'in kuzeniyle Kaan vardı Zafir arkalarından yürürken hiç istifini bozmuyordu. Hatta yüzünü buruşturmasına bakılırsa sesten rahatsız olmuştu çünkü yüksek bir ses sistemi vardı.

 

"E hani erkekler gelmiyordu?" Diyen bir kadınla Selin "Vallahi gelmiyorlardı,ben de bilmiyorum ki." Dedi. Cidden baskın yemiştik.

 

Müzik sesi kısıldığında Zafir o topluluğun içinden çıkıp annesinin yanına geçmişti ve onunla bir şeyler konuştular,beni hâlâ farketmemişti çünkü tam sütunun arkasında duruyordum.

 

Kerem eline mikrafonu alıp konuştuğunda Selin ona doğru ilerledi.

 

"Öncelikle bu baskın için hepinizden özür diliyorum ancak müstakbel eşimi bu gecede daha fazla yalnız bırakmak istemedim. Hepiniz hoş geldiniz." Dedi.

 

Selin,Kerem'e bir şeyler dedikten sonra sarıladılar ve yükselen alkışın ardından gelen yeni bir dans müziğiyle dans etmeye başladılar. Çok güzellerdi. Kerem'in üzerinde siyah bir takım vardı ama gömleği beyazdı ve siyah bir kravat takıyordu.

 

Gözlerim anında Zafir'i buldu o ise sadece beyaz gömleği ve giydiği siyah kumaş pantalonuyla oldukça yakışıklıydı,onu ilk defa böyle görüyordum ve etkilenmemek elde değildi.

 

Çok yakışıklıydı,fazla yakışıklı...

 

"Daldın kız!" Diyen Tuana'yla irkildim.

 

"Zafir'e bakıyordum, çok yakışıklı olmuş." Dedim farkında olmadan. Sonra kendime gelip lafı çevirmeye başladım.

 

"Yani şey iyi işte takım elbise her erkeğe yakışıyor, Zafir'e bakıyorum derken bir an öyle gözüme takıldı."

 

Tuana kahkaha attığında gözlerimi kaçırdım ve ben de gülmeye başladım.

 

Ne hallere düşmüştüm.

 

"Yerim seni ben. Rahat ol çiçeğim, istediğin gibi anlat,davran içinden ne geliyorsa onu yap. Kendini sıkma." Dedi.

 

Şarkı sona erdiğinde kına vaktinin gelmesiyle Selin'i ve Kerem'i pistin ortasındaki tahta oturttuktan sonra bütün kızlar içeriden ellerine mum,tef veya halay mendili aldılar. Boynumuza yaptığımız şallardan sonra içeride sıraya dizildik,en önde Asu elinde kına tepsisini tutuyordu biz de hemen onun ardındaydık.

 

"Of çok terlemişim var ya... Bir soluklanınca farkettim." Diyen Tuana'ya güldüm,oynarken resmen kendini kaybetmişti.

 

"Ama çok güzel eğleniyoruz. Her ne kadar baskın yesek de..." Dedim, güldüm.

 

"Değil mi ya,hiç beklemiyordum?! Ama çok güzel oldu umarım hep böyle olur. Ayrıca Boran'ın seni bu halde görünce vereceği tepkiyi zevkle izleyeceğim. Dehşet güzelsin." Dediğinde "Utandırmasana!" Diye mırıldandım etrafı kontrol ederken o ise gülmekle yetindi ardından çalan kına şarkısıyla birlikte dışarıya çıktık.

 

"Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar

 

Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler

Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler

 

Annesinin bir tanesini hor görmesinler

Annesinin bir tanesini hor görmesinler

 

Uçan da kuşlara malum olsun

Ben annemi özledim

 

Hem annemi hem babamı

Ben köyümü özledim

 

Babamın bir atı olsa binse de gelse

Babamın bir atı olsa binse de gelse

 

Annemin yelkeni olsa açsa da gelse

Annemin yelkeni olsa açsa da gelse

 

Kardeşlerim yollarımı bilse de gelse

Kardeşlerim yollarımı bilse de gelse

 

Uçan da kuşlara malum olsun

Ben annemi özledim

Hem annemi hem babamı

Ben köyümü özledim"

 

Etraflarında dönerken hem şarkıya eşlik ediyor hem de arada bir Selin'in kırmızı duvağını kaldırıp onu kontrol ediyorduk,Kerem ise Selin'in elini sıkıca tutmuş ona destek oluyordu

 

Bu süreçte asla ama asla Zafir'e bakmadım.

 

Şarkı arkada devam ederken Kerem'in annesi ve Selin'in annesi geldi. Selin'in avcuna kınayı yakmak için açmaya çalıştılar. Selin formaliteden avcunu açmayınca Kerem'in annesi,avcuna altın koydu.

 

Ve kına yakıldı.

 

Aynı şekilde Kerem'in de serçe parmağına yakılan kınanın ardından,damat gelinin duvağını kaldırdı ve onu alnından öptü. Bunu ben yine gizli bir köşeden izledim.

 

Ortama yayılan kasvet,herkesi hüzne boğmuştu. Gözlerim usulca Zafir'i bulduğunda Mihriban teyzenin gözyaşlarını sildiğini görmemle içim sıcacık oldu.

 

Alnından öptüğü annesini göğsüne yasladı.

 

Derince iç çektim ve boynumdaki,neredeyse bütün açıklığımı örten,şalı çıkarıp içeriye bıraktım

 

Ben dönesiye kadar çalmaya başlayan oynak şarkılarla yine ortam şenlenmişti.

 

Dışarıya adım atar atmaz gözlerim onunla buluştu.

 

Gözleri beni bulduğunda,her bir adımımda gözleri bedenimi dikkatle süzüyordu. Şaşkınlık çehresine yayılmıştı,onun üzerinde bu etkiyi bırakmak hoşuma gitmişti belki birazcık da utandırmıştı.

 

Gözleri ağır ağır bedenimde gezindi,ve boynumdaki boşluğun orada oyalandı. Yüzüme tırmanan bakışları yüzüme öyle sabit kaldı ki bir an donduğunu hissettim. Hiç hareket etmiyordu,yükselip alçalan göğsünü görmesem nefes bile almadığını düşünecektim.

 

Annesine bakmadan sadece dudaklarını kıpırdatarak bir şeyler söyledi ve ardından ayağa kalktı.

 

Yanımdaki duvara omzumu yasladığımda hissettiğim soğukluk bu sıcak havaya rağmen beni titretti.

 

Onun bana yaklaşan büyük adımları nefeslerimi hızlandırıyordu.

 

Yaklaştı... Yaklaştı... Ve yaklaştı...

 

Bir adımlık mesafenin ardından durdu.

 

Uzun uzun gözlerime baktıktan sonra arkasını döndü ve birilerini kontrol etti.

 

Elimi kavradığı gibi o önde olmak üzere arkasından da beni gelin odasına götürmeye başladı.

 

"Zafir." Dediğimde sesim müzik sesiyle kayboldu.

 

Odaya girdiğimizde kapıyı kapatıp kilitledi.

 

İç çektiğinde titreyen göğsü verdiği nefesle söndü.

 

"Ne oldu?" Dedim merakla.

 

Bir şey demeden yaklaştı.

 

"Artık konuşmamız gerekiyor,hemen şimdi şu an!" Dedi. Sabrı tükenmiş gibi.

 

"Bir şey mi oldu?" Dedim merakla, aslında konuyu biliyordum ama girişi onun yapmasını istediğim için sürekli soru sorasım vardı. Konuşmaya başlamak istemiyordum çünkü utanıyordum.

 

"Oldu. Birçok şey oldu." Dedi ellerini başımın iki yanına kapıya dayarken.

 

Gözlerime uzun uzun baktı.

 

"Ben sana aşık oldum Almina. Ne zaman, nasıl,neden,bilmiyorum. Tek bildiğim sana aşık olduğum. Almina. Ailenin sana neden bu ismi verdiğini çok iyi anlıyorum. Kutsal bir çiçek gibisin,ancak kutsal bir toprakta yetişebilirsin,kendine ait,kendine has bir toprakta,sadece kendini güvende hissettiğin,kendini feda edebileceğin doğup büyüdüğün o toprakta açabilirsin. Güneşin giderken gökyüzüne bıraktığı en güzel izlerden birisi senin kızıllığın,senin güzelliğin,eşsizliğin,manzaran... Hep kendine has bir yere aitsin ama bir yere ait olamayacak kadar da güzelsin. Güneşin kızıl emareleri kadar yakıcı,sadece kutsal topraklarda yetişecek kadar nadirsin. Almina..."

 

Sustu gözlerini kapatıp alnını alnıma yasladı.

 

"Vatanıma rakip olarak mı geldin sen gönlüme?"

 

Nefesim dedikleri karşısında içime kaçmış gibiydi,yutkunamadım bile. Dilim, damağım kurudu,çölde kalmış gibi susuzdum, kayan bir toprak kadar kaygandı zihnim ve kalbim bir sel taşkınını örnek almış gibi sevgimi dışarıya taşırmakla meşguldü.

 

"Z-Zafir." Diye yakardım gözlerim kapalıyken.

 

"Söyle canımın en içi." Dediğinde zemin ayaklarımın altından kayar gibi oldu ve ellerimle gömleğine tutundum.

 

Ayakta durmam için alnını alnımdan çekti ve kollarını indirip belime doladı.

 

Hep sustuğu kelime bu muydu?

 

Söyle diyip duraksıyordu,bu sefer hiç durmamıştı.

 

Canımın en içi.

 

"Ben,ben..." Yutkundum.

 

"Utanma benden." Dedi nefesi nefesime karışırken.

 

"Seni seviyorum." Dedim bir çırpıda.

 

Oh be! OHH!

 

ÇOK ŞÜKÜR ALLAH'IM BİSMİLLAH.

 

"Ben de seni seviyorum." Dediğinde gerçekten kalp atışlarım bir maraton koşucusu kadar hızlıydı.

 

"Korkuyorum." Dedim gözlerimi usulca aralarken.

 

Kaşları çatıldı.

 

"Neden?" Dediğinde gözlerimi kaçırdım.

 

"Bilmiyorum." Dedim.

 

Biliyordum ama şu an ona bunu açıklamak için kendimi hazır hissetmiyordum.

 

"Sana söz veriyorum, istemediğin hiçbir şey olmayacak ve yaşamayacağız bu yüzden korkma. Ve sana yine söz veriyorum o korkularını tek tek yeneceğiz, bütün yaralarını iyileştireceğim." Dedi. Gülümsedim.

 

Ona güveniyordum,o söz verdiği her şeyi yapardı.

 

"Vatanına rakip olarak gönlüne gelmedim,o vatan benim kutsal toprağım, orada çiçek açmaya geldim. Sınırlarında bekliyorum Zafir,beni vatanına kabul eder misin?" Dedim.

 

Onun vatanına aşık bir asker olduğunu biliyordum ve o ne kadar seviyorsa ben de o kadar seviyordum.

 

"Asıl sen beni kabul eder misin, o cennet bahçesi gönlüne?" Dedi.

 

"Ederim." Dedim dolu gözlerimle.

 

Sonra merakla ona baktığımda alnıma bir öpücük kondurdu.

 

"Hoş geldin vatanına." Dedi gülümseyerek.

 

"Hoş buldum vatanımı." Dedim gülümseyerek.

 

🧭

 

Dün gecenin ardından enerjik uyandığım bu sabah herkese neşe saçıyordum. İlk defa gerçek anlamda yaşadığımı hissediyordum.

 

Dün gece...

 

O kadar güzeldi ki.

 

Biz Zafir ile sevgiliydik.

 

O kadar mutluydum ki çok güzel bir histi.

 

Her şey hızlı mıydı yavaş mıydı bilmiyorum ama çok mutlu hissediyordum.

 

Kızların hâlâ haberi yoktu çünkü dün kına biter bitmez evlere dağılmış deli gibi uyumuştuk, Zafir ile o odada konuştuktan sonra kaçarcasına oradan çıkmıştım ve onu arkamda bırakmak zorunda kalmıştım ama sonra kısa bir özür dilemiştim çünkü ayıp olmuştu o ise sadece gülmüş 'alışığım ben senin kaçmalarına,sorun yok' demişti.

 

Şimdi ise yine kuafördeydik.

 

Sabah attığım günaydın mesajına maalesef hâlâ yanıt alamamıştım.

 

"Acıktınız mı?" Diye soran Asu ile başımı salladım cidden acıkmıştım. Aç hissediyordum.

 

"Almina? Acıktın mı!" Diyen Tuana'ya tek gözümü açıp baktım şu an makyajım yapılıyordu.

 

"Evet,ne oldu ki?" Dedim.

 

"Hiiiç,sabah da çok güzel yedin yüzüne bir rekk geldi. Acıkmana şaşırdım." Dedi.

 

Asu bize yemek sipariş ederken ben de Tuana'ya güldüm.

 

"Bir şey olmuş. Ay kız ne oldu?" Diye sordu Selin yan tarafımdan. Giydiği kabarık gelinliği ona o kadar yakışmıştı ki saça makyaja bile gerek yoktu.

 

Özel dikim gelinliğini sonunds tabi ki görmek beni çok mutlu etmişti ne demişler. 'fazla merak kediyi öldürür.'

 

Gelinliği kabarıktı, kolları ip askılıydı ve göğüs dekoltesi vardı. İşlemelerle donatılan gelinliği çok hoştu,ona yakışmıştı. Açıkçası Selin abartılı şeyleri çok sevdiğinden hayal ettiği ve ortaya çıkan gelinliği beni şaşırtmamıştı.

 

"Sonra anlatırım,sen düğününe odaklan güzellik." Dedim.

 

İçim içime sığmıyordu. Hem herkese ilan etmek hem de herkesten gizlemek istiyordum.

 

"İyi öyle olsun,of ben çok gerginim ne yapacağım bu gece ya?!" Diyen Selin ile kulaklarım yanmaya başladı, birkaç kişinin kıkırtısı düne göre boş olan kuaför salonunda yayıldı.

 

"Bir şey olmaz merak etme,korkmana hiç gerek yok güven bana. Abla sözü bu." Diyen kuaför ile Selin sıkıntılı bir nefes verdi gerçekten gergin görünüyordu.

 

"Rahat ol eminim kötü bir şey olmayacaktır." Dedim.

 

"İstemsizce geriliyorum aslında ben de kötü bir şey olmayacağını biliyorum ama geriliyorum işte." Dedi.

 

Makyajım bittiğinde gelen yemek ile herkes masalarına geçti.

 

"Sen gönlünü ferah tut,korkma,gerilme ve hep sakin ol." Dedi Tuana.

 

Ardından yediğimiz ekmek arası bir şeylerle bitmeye başlayan enerjim yeniden depolandı.

 

"Bu kızda bugün bir şey var ama hadi hayırlısı." Diyerek gülen Tuana'nın yanağına bir öpücük bıraktım.

 

"Hayırlıdır hayırlı." Dedim ve rujumu sürmeleri için tekrar yerime geçtim. Düne göre biraz daha ağır yani aslında gölgeli ve göz ağırlıklı bir makyaj seçmiştim. Elbisem çok cesurdu bu yüzden olabildiğince yine hafif bir makyaj yaptırmıştım.

 

Toprak tonlarında sürdüğümüz ruj ile birlikte saçım yapılmadan önce elbisemi giymek için aşağıya indim ve aşığı olduğum, yaşadığımız felaketten birkaç dakika önce aldığım elbisemi üzerime geçirdim.

 

 

 

Siyah,topuklu ayakkabılarımı giydim.

 

Yukarıya çıktığımda herkesin ıslığına maruz kalmak beni utanmaktan çok cesaretlendirdi. Sanırım gerçekten de beğenilmiştim,bu beni mutlu etti.

 

Saçlarımı yine dünkü gibi dalgalı yaptırdım ama bu sefer daha yoğun dalgalar verdik ve tamamen açık bıraktık.

 

Kulağıma küpelerimi taktım ve bileğime de gümüş bilekliğimi geçirdim. Boynumda ailemden kalan kolyem her zamanki gibi duruyordu bu yüzden bir şey takmadım.

 

Bugün çantamda getirdiğim parfümümden gerdanıma birkaç fıs sıktım.

 

Aynada kendimi incelediğimde gerçekten güzel olduğumu farkettim,yalan yok zaten kendimi beğenen birisiydim fakat şu an daha da güzel olmuş hissediyordum.

 

Ayağa kalktığımda yine dünkü makyöz gizli bir köşede sırtımı kapatıcıyla kapattı.

 

"Almina! Telefonun çalıyor." Diyen Asu ile koşarak masadaki telefonuma ilerledim.

 

Topukluyla koşmak biraz zordu,bu yüzden arama sonlandığında ancak varabilmiştim.

 

Elime aldığım telefonun ekranında gördüğüm isimle kalbim yine hızlandı.

 

Aramıştı!!!!

 

Elimde telefonumla öylece dururken tekrar aramasıyla beklemeden açtım ve herkesten uzaklaştım. Hepsi bir şeyleri sezmişlerdi ve gülüyorlardı ama bu dalga geçmek gibi bir gülüş değildi.

 

"Alo."

 

"Efendim?"

 

"Nasılsın kutsal çiçeğim?" Diyen kalın sesi dizlerimi titrettti.

 

"İyiyim,sen nasılsın?" Dedim titrek sesle.

 

"İyiyim,sabah mesaj atmışsın görmedim bilgisayarda askerlerle toplantıdaydım." Dedi.

 

"Sorun değil, önemli bir şey yok değil mi?" Diye sordum sakince.

 

"Yok. Sen ne yaptın?"

 

Arkadan gelen erkek sesleriyle gülümsedim Keremler arkada sohbet ediyorlardı.

 

"Kuafördeyiz yine,hazırlandım bekliyorum." Dedim.

 

İç çekiş sesini duydum.

 

"Çok güzel olmamışsındır umarım." Dediğinde kahakaha attım.

 

"Üzgünüm biraz öyle oldu." Diye böbürlendim normalde asla yapacağım bir şey değildi ama onunla zıtlaşmak hoşuma gidiyordu.

 

"Bak sen... Demek öyle. Desene yine beni vuracaksın!" Dediğinde kaşlarımı çattım.

 

"Ben seni ne zaman vurdum ki?" Dedim saçmalama dercesine.

 

"Dün gece,iki kelime on üç harf." Dedi.

 

Seni seviyorum.

 

Panzehir.

 

"Zafir,utanıyorum." Dedim bastıra bastıra.

 

Kahkahası telefondan bile hoş geldi.

 

"Seni utandırmak hoşuma gidiyor." Dediğinde gülümsedim.

 

"Almina? Hadi gel." Diyen Asu ile olduğum yerden kalktım.

 

"Benim gitmem gerekiyor, görüşürüz." Dedim hızlıca.

 

"Görüşelim bakalım." Dedi gülerek ardından aramayı sonlandırdık.

 

Kızların yanına adımladığımda fotoğraf çekildik,sonrasında hazır olan Selin ile birlikte oldukça duygusal anlar yaşadık bunun sonucunda makyajım yenilendi.

 

Çünkü biraz ağlamış olabilirdim.

 

Telefonuma gelen bildirimle üzerimdeki ceketin düğmelerini iliklemeyi bıraktım.

 

Zafir:

Onur denilen andaval gelecek mi?

 

Göz devirdim, takmıştı Onur'a elbette haklıydı ama onu tamamen unutmak istiyordum.

 

Ben:

Bilmem,gelir herhalde. Ne oldu ki?

 

Zafir:

Yok bir şey. Hazır mısın,seni almaya ben geliyorum.

 

Şaşkınlıkla açılan ağzımı zorlukla kapadım.

 

"Beni Zafir alacakmış." Dediğimde Tuana alattan alttan güldü.

 

"Tamam çiçeğim." Dedi.

 

Ben:

Hazırım.

 

Dedim ve konuşmayı sonlandırdım.

 

Birkaç dakika Selin'i sakinleştirmekle geçti sonra Kerem'in geldiğini öğrenince kızlardan bazıları kapıya ilerlediler.

 

"Kapı açılmıyor damat bey." Dediklerinde güldüm. Örf ve adetlerimizi devam ettirmemiz bilmiyorum ama eğer kararındaysa benim hoşuna gidiyordu.

 

Kerem yüklü miktarda parayı avuçlarına bıraktığında kızlar kapıyı açtı ve Kerem ile birlikte Kaan ile Zafir de içeriye girdi.

 

Giydiği simsiyah takımıyla jilet gibi olan sevgilime baktım.

 

Sevgilim.

 

Hâlâ çok ama çok garip geliyordu,üzerinden yirmi dört saat bile geçmemişti ama sanki yıllardır bu anı ve onu bekliyormuşum gibiydim.

 

Öyle kabullenmiş öylesine benimsemiş.

 

Kerem, Selin'i görünce adeta dili tutuldu onları yalnız bırakmak adına hepimiz dışarıya çıktık.

 

Tuana Kaan'la gideceği için onunla da vedalaştık.Zafir'in arabasını açmasının ardından ön tarafa geçip oturdum.

 

O da bindiğinde kemerimi taktım.

 

Onun kokusu arabanın içine tamamen yayılmıştı ister istemez daha uzun süreli nefesler almaya başladım,üzerimdeki ceketin önünü iyice birleştirdim,bana olan bakışlarını görebiliyordum ve utanmama neden oluyordu.

 

"Çok güzel kokuyorsun." Diye bir iltifat döküldü dudaklarımdan. Ben bile benden bunu beklemiyordum ki Zafir de bir an duraksadı. Şaşkınlıkla bir an ona baktım ve hemen önüme döndüm,avuç içimle alnıma vurmak istiyordum.

 

Pat diye söyle ama değil mi?!

 

"Eyvallah." Dedi ve ufak bir sırıttı.

 

Yutkunup tekrar önüme döndüm.

 

"Sence de fazla sıcak değil mi?" Dediğinde ona baktım,ceketimde olan bakışları gözlerimi buldu. Bir tık alay ediyor gibiydi.

 

Son gülen iyi güler Zafir Bey!

 

"İyi bence." Dedim.

 

"Annemi alacağız sonra konvoya katılacağız." Dedi.

 

"Tamam." Dedikten sonra sessiz kaldım,o da bir şey demedi. Yaklaşık yirmi dakikalık sessiz geçen ve sadece kalp seslerimizin duyulduğu yolculuğun ardından Kaan'ın evine geldiğimizde ikimiz de arabadan aşağıya indik.

 

Mihriban teyze kapının önündeydi.

 

"Hih,çok güzel olmuşsun Alminacığım. Allah kaderindekine bağışlasın." Dedikten sonra hayranlıkla beni süzdü.

 

"Teşekkür ederim Mihriban teyze, asıl sen kendine bak ne kadar da şık olmuşsun." Dedim gülümseyerek.

 

"Ay estağfurullah." Dedi ve gülümsedi yanakları pembeleştiğinde ona delicesine sarılma isteğiyle doldum.

 

"Gidelim mi?" Diyen Zafir ile Mihriban teyze koluma girdi ve arabaya ilerledik. "Mihriban teyze sen öne geç." Dediğimde anında itiraz etti.

 

"Saçmalama kızım,otur sen öne."

 

"Olur mu öyle şey, lütfen. Hadi geç." Dedim ve kapısını açtım. Ama yine itiraz etti.

 

"Aa! Kızacağım şimdi,geç bakayım öne ben de arkadan evlatlarımı izleyeyim." Dediğinde kalbim sıcacık oldu. Zafir'e baktığımda dudakları çok az biçimde kıvrılmıştı.

 

Nefesimi tutup öne bindim,Mihriban teyze ve Zafir de yerlerine geçince kemerimi taktım. Sessiz yolculuğumuza Duman grubunun şarkısı eşlik ediyordu.

 

"Onu bunu bilmem karışmam

Kim ne derse desin lan

Ben alınıp satılmam

Onlar ister alınsın

İsterlerse satılsın

 

Oo,oo,ooo...

 

Seni kendime sakladım

Hepsini ben hesapladım

Seni kendime sakladım

Hepsini ben hesapladım"

 

Sessizliğimizi Mihriban teyze bozdu. "Maşallah size. Allah'ım sen dualarımı biliyorsun." Diyen Mihriban teyzeyle yanaklarıma alev topları atıldı.

 

Sadece gülümsemekle yetindim çünkü çok utandım. Zafir ise bu halimden zevk alıyormuş gibi sürekli gülüyordu.

 

Gelin alma olayından sonra konvoya girmiştik.

 

Zafir ise konvoydan çok trafiğe sinirleniyor homurdanıyordu. Ve beni de geriyordu,annesi ise bu duruma alışık olmalı ki arada gülüyordu.

 

"Oğlum homurdanıp durma baban adam gibi! Yarın senin düğünün olduğunda da aynıları yaşanacak." Dedi.

 

Zafir'in gözleri beni bulduğunda hemen başımı cama çevirdim ve sessiz kaldım.

 

Evlilik...

 

Beni korkutuyordu,evet hayal etmiştim ama olmazdı. Yapamazdım,onun hayalindeki kadın olmadığımı biliyor yine de onda olmaktan kendimi geri alamıyordum.

 

İç çektiğimde yan tarafımdan yükselen çakmak sesi ve duman kokusuyla ona döndüm.

 

Kaşları çatılmış,az önceki huzurlu halinden eser kalmamış gibiydi.

 

Acaba o da benim düşündüğüm gibi mi düşünüyordu,istemiyor muydu evliliği ya da benimle evlenmeyi...

 

Ona baktığımın gayet de farkındaydı buna rağmen bana dönmüyordu. Mihriban teyze ise telefonla konuşuyordu bu yüzden kısık sesle konuştum. Şu an kimsenin aramızdaki ilişkiyi bilmesini istemiyordum,her şey netleşsin istiyordum.

 

"İyi misin?" Dedim çekinceyle. Onu daha tam tanımadığım için neye nasıl tepki vereceğini de doğal olarak bilmiyordum ve temkinli yaklaşıyordum. O da bana aynı şekilde yaklaşıyordu biliyorum.

 

"İyiyim." Dedi ve göz kırpıp gülümsedi.

 

Ben de gülümsedim ve önüme döndüm

 

Sonunda geldiğimiz salonda durduk ve arabalardan herkes indi. Selin ve Kerem,gelin-damat odasına çıkarlarken biz de salona geçtik.

 

Zafir'in bir koluna annesi girdiğinde duraksadı ve elini bana uzattı.

 

Midemdeki kasılmayla gözlerine baktım.

 

İçimde uçuşan kelebekler,baharın habercisiydi.

 

İlk önce elimi koluna koydum ve dikkatle ilk adımımı attım. Elini tutmadığım için hiçbir şey demedi beni anlayışla karşılayacağını biliyordum.

 

İçeriye girdiğimizde tanıdığım herkese kısa kısa selamlar verdim ve Zafirleri tanıttım sonraysa masamıza geçtik. Annemler geldiğinde onlarla sohbet ettik ve birbirimize övgüler yağdırdık.

 

Bu sebepsizce mutlu olmamı sağlıyordu.

 

Üzerimdeki ceketi sıcak olduğu için mecburen çıkarmak zorundaydım. Kısaca etrafıma baktığımda kimsenin gözü bende değildi.

 

Zafir,Kaanların olduğu masadaydı. Ailelerimiz farklı bir masada,biz de kızlarla Kaanların az gerisindeki masadaydık.

 

"Çok sıcak oldu çıkarıyorum ben bunu." Dedim Tuana'ya.

 

"Ay şükür yarabbim! Bir an tüm gece böyle dolaşacağını sandım.

 

Bu sitemine güldükten sonra ceketimin düğmelerini aheste aheste açtım, ardından yavaşça omzumdan sıyırdım ve ceketi çıkardım, masanın üzerine koydum. Saçlarımı geriye attıktan sonra gözlerim izlenildiğim hissiyle otomatik olarak sağa yöneldi.

 

Bana baktığını gördüğüm Zafir'in gözleri yavaş yavaş bedenimi turladı sonra gözlerini kapatıp önüne döndü ve gözlerini açtı. Masada bulunan soğuk sulardan birini alıp içtiğinde önüme döndüm.

 

Beğenmemiş miydi ki?

 

"Boran'ı gördün mü?" Dedi Tuana gülerek.

 

"Beğenmedi galiba." Dedim umutsuzca.

 

Gözleri büyüdü ve saçmalama der gibi baktı.

 

"Adam alev aldı bu beşinci bardağı,ne beğenmemesi?!" Dedi.

 

Başımı tekrar ona çevirdiğimde,parmaklarım masanın üzerinde ritim tutuyordu.

 

Sonra bana döndü ve tam bir adım atmıştı ki salon karardı,anons yapıldı.

 

"Öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Burada güzel çiftimiz Selin Hanım ve Kerem Bey'in evliliğine katıldığınız için çok teşekkürler. Şimdi alkışlarınızla çiftimizin nikah akdini gerçekleştirmek için piste davet ediyoruz."

 

Herkes alkışlarken güzellikleri içimdeki coşkuyu alevliyordu. Meşalelerle kaplı yoldan geçtiler.

 

Onlar için kurulan masaya geldiklerinde nikah şahitleri ve memur yerlerini aldılar,sorulan sorulara ikisi de büyük coşkuyla evet cevabını verdiler ve şahitler huzurunda evlendiler. Pist onlar için boşaltıldığında ilk dans için ortaya geçtiler. Kerem, Selin'i alnından öptü ve yavaş yavaş dans etmeye başladılar. Şu an sadece sahne aydınlatıldığı için Zafir'i göremiyordum ama kendimi etrafa bakınmaktan da alıkoyamıyordum.

 

İlk danstan sonra davetliler piste ikinci dansa eşlik etmek için çıktılar.

 

Kaan yanımıza gelip Tuana'yı kaldırdı,Emir de Asu'yu.Emir'in sevgilisi Açelya Asu'yu da tanıdığı için dert edeceğini sanmıyordum.

 

Ben öylece etrafa bakınıp Zafir'i aramaya başladım, amacım dans etmek değildi onu bulmaktı ama ortalıkta görünmüyordu. Bu sürede gözüme çarpan Onur bana doğru gelmeye başlayınca kaçmak için arkamı döndüm. Çünkü ne yapacağını çok ama çok iyi biliyordum.

 

Birkaç adım atmıştım ki dışarıdan bana doğru gelen adamı görmek adımlarımın hızlanmasına neden oldu. Kalbim korkuyla çarpmayı bırakıp kendini kelebeklerin kanatlarına teslim etti.

 

Bana hızlı adımlarla gelirken sadece gözlerime bakıyor olması çok hoşuma gitmişti.

 

Bana yaklaştığında elini hemen belime koydu, vücudum panikten gerildiği için onun kokusuna ihtiyacım vardı bu yüzden yüzüne bakmadan alnımı göğsüne yasladım ve derin derin onu soludum.

 

"Buradayım. Sakin ol güzelim." Dedi yatıştırıcı bir tonda.

 

"Piç herif." Diye tısladı sonra. Başımı kaldırıp ona baktım, Onur'a küfür ettiğini biliyordum ama bir şey demedim.

 

Gözlerine baktığımı görünce arkama diktiği bakışları gözlerimi buldu. Ardından dudaklarını yaladı ve sakinleşmek adına nefes alıp verdi.

 

"Dans edelim mi?" Diye sorduğunda şaşırdım çünkü hiç de dans edecek birisi gibi durmuyordu. Benim bu şaşkınlığımdan yararlanıp elimden tuttu ve sahneye ilerlemeye başladık, gözlerim hızlıca etrafı taradığında kimsenin bize bakmıyor oluşu beni rahatlattı.

 

Piste çıktığımızda herkesten uzak biraz kör noktada kalan bir yere geçtik. Bir eli avcuma bir eli de sırtımdan açıkta kalan yere kaydı.

 

Ben de elimi onun geniş omzuna koydum.

 

Gözlerine çekinerek baktığımda,ela gibi olan gözleri bana değişik bir ifadeyle bakıyordu.

 

"Çok güzelsin,fazla güzelsin. Ne yapacağım seninle?"

 

"Sen güzel baktığın için öyleyim." Dedim gülümseyerek.

 

"İncitirim diye korkuyorum,elimden geleni yapmaya çalışıyorum." Dedi eli yukarıya doğru kayarken.

 

Elini tuttum ve belime indirdim.

 

"Rahatsız mı oldun?" Dedi garip bir ifadeyle sanki sınırlarıma dokunmuş da canımı yakmış gibi bakıyordu.

 

"Hayır,sadece orayı kapatıcıyla kapattılar. Ellerin batacaktı." Dedim gözlerimi kaçırarak.

 

Başını kulak hizamda eğdi,topuklu ayakkabı giydiğim için hemen hemen aynı boyda olsak da aramızda yine de fark vardı.

 

"O gizlediğin tüm yaralarını tek tek iyileştireceğim." Dedi ve geri çekildi.

 

Dolan gözlerimle ona baktım.

 

Elimi avcundan çektim ve omuzlarına tutundum.

 

O da iki elini birden belime koydu ve yavaş yavaş dans etmeye devam ettik. Onun elleri arasında titriyordum. Değişik hissediyordum ama o kadar mutluydum ki...

 

Gözlerim arka taraftan buraya doğru bakan bir kadına kayınca dikkatle onu izledim. Zafir'e bakıyor ve elindeki telefonla çekmeye çalışıyordu. Yani eğer yanlış anlamıyorsam öyleydi.

 

"Nereye bakıyorsun?" Diyip arkasını dönecekken elimi refleksle yüzüne koydum ve bakmasını engelledim. Avcuma batan yeni çıkmaya başlamış sakalları ne yaptığımı farkettirince elimi hemen geri çektim.

 

"Hiç öyle tanıdık birini gördüm gibi geldi de..." Dedim.

 

Kaşları havalandı ve dudağını ısırdı.

 

Ardından yine kulağıma yaklaşarak.

 

"Bence birbirimizi tanımaya başlamalıyız. Zafir Boran Algan ufak da olsa yalan söylenmesinden hoşlanmaz." Dedi.

 

Ardından geri çekildi ve az önce baktığım noktaya baktı.

 

Ben de oraya baktığımda kadınla göz göze geldik. Müziğin durması ve başka bir şarkıya geçilmesi üzerine herkes oynamaya başladı. Bedenimi geriye çektiğimde Zafir'e fırsat vermeden yavaş ve dikkatli adımlarla o kadının yanına ilerledim.

 

Kadın da ayağa kalktı.

 

"Merhaba,bir şey sormak istiyorum." Dedim olabildiğince kibar bir şekilde.

 

"Tabi buyurun." Dedi.

 

"Az önce sevgilimin fotoğrafını mı çektiniz yoksa ben mi yanlış anladım?" Dedim.

 

Kadının yüzüne bir gülümseme yayıldı.

 

"İzinsiz çektiğim için özür dilerim ben de tam sizin yanınıza gelecektim ama çok yakışıyorsunuz ve benim mesleğim fotoğrafçılık güzel bir kare yakalayınce sizi çekmek istedim. İsterseniz hemen silebilirim ama önce lütfen bakın ve hemen karar vermeyin." Dedi.

 

İyi ki sakinlikle yaklaşmıştım.

 

Kadın telefonunu açtı ve ikimizin fotoğraflarını göstermeye başladı. Birisinde Zafir'e çok güzel bir şekilde gülümsemiştim adeta gözlerimin içi parlıyordu,diğerinde ise o bana gülümsüyordu benim ise gözlerim kapalıydı ve göğsüne yaslanmıştım. Bunun gibi bir sürü fotoğrafımız vardı ve hepsinde de ikimiz vardık.

 

"Yanlış anladıysanız kusura bakmayın böyle düşünmeniz gayet normal hepsi benim hatam yaşadığımız çağ malum neler düşündüğünüzü tahmin edebiliyorum. Hemen sileyim." Dedi kadın.

 

"Hayır dur lütfen,ben instagramımı versem oradan bana bu fotoğrafları atıp öyle silseniz olur mu?" Dedim. Fotoğraflar öyle güzeldi ki... Nasıl kıyardım?

 

"Olur tabi." Dedi kadın sevinçle ardından kısa sürede bana fotoğrafları attı ve benim gözlerimin önünde fotoğrafları hem galerisinden hem de çöp kutusundan sildi. Ona teşekkür edip yerime geçtim.

 

Yaklaşık iki saatin ardından Zafir yine ortalıktan kaybolmuştu bu süreçte de çok göz önünde değildi genelde Kaan'la sohbet ediyorlardı ve gözleri ara ara hem beni hem de Mihriban teyzeyi yokluyordu. Takı töreni ve pastanın kesilmesinin ardından eğlence devam etse de gecenin sonuna yaklaşıyorduk.

 

Gözlerim yaklaşık on dakikadır baktığım ama Zafir'i göremediğim noktaya tekrar takıldı ki bu sefer Kaan da yoktu. Annemlerin bakışları altında ayağa kalktım ve bana doğru hızlı hızlı yürüyen Tuana'ya ilerlemeye başladım.

 

"Almina,Kaan nerede?" Diye telaşla yanına gelen Tuana'yla kalp atışlarım hızlandı. "Bilmem bir şey mi oldu?" Dedim telaşa bürünüp.

 

"Of bilmiyorum,şu köşede oturuyorduk bir anda telefonu çaldı sonra fırladı gitti. Boran falan dedi ben sen biliyorsundur diye sana-" dediğinde daha fazla onu dinlemedim. Dinleyemedim.

 

Aklıma gelen bütün kötü ihtimaller birbiriyle yarışıyordu. Görmüştüm işte Zafir yaklaşık on dakika önce öfkeyle dışarıya çıkmıştı ve ben yine de arkasından gitmemiştim gidememiştim çünkü Selin'e yardımcı olmuştum.

 

Herkes deli gibi eğleniyordu ve düğünün çoktan sonuna geliyorduk.

 

"Koş." Dedim sadece Tuana'ya.

 

Elime ceketimi aldım ve üzerime geçirip hızla elbisenin eteklerini toparladım.

 

Tuana'yla ikimiz de çıkışa koşarken bu durumu tek farkeden biz değildik bir şeylerin olduğu belliydi ki dışarıya birkaç adam daha koşuşturuyordu hatta organizatör de dışarıya koşmuştu.

 

Korkuyla Tuana'ya baktım.

 

Dışarıya çıkar çıkmaz gördüğüm yığınla erkek kalabalığı daha da paniklememe neden oldu. Herkes bir ağızdan konuşurken içlerinden duyduğum,öfkeli bariton sesle zemin ayaklarımın altından kayıyormuş gibi hissettim.

 

"SİLECEKSİN LAN O VİDEOYU! DUYDUN MU BENİ PİÇ HERİF!"

 

Tuana kalabalığı aça aça geçmeye başladığında korkumu yenip ben de onun arkasından ilerledim. Yüreğimde onun korkusunu taşımak bütün her şeyi bastırıyordu.

 

"B-bırak!"

 

"Boran! Abi,bırak hadi ölecek şimdi oğlum!"

 

Gözümün önüne serilen görüntü beynime bir darbe almışım gibi geriye sendelememe neden oldu.

 

Onur yerde iki seksen yatıyordu,Zafir ise onu yumruklarıyla öldürmek için ant içmiş gibi üst üste vuruyordu.

 

Siyah gömleğinin düğmeleri karnına kadar açılmıştı ve kasları gözler önündeydi, göğsündeki kızarıklık ve boynundaki kan ellerimin buz kesmesine neden oldu.

 

"Zafir." Diyebildim sadece.

 

Tam vuracağı sırada havada kalan eliyle birlikte gözleri beni buldu. Hep sıcacık olan bakışları bu sefer buz gibiydi, gözleri koyulaşmış,gözlerinin akı kıpkırmızı olmuştu,alnındaki ve boynundaki damarlar belirginleşmişti ve boynundaki künyesi ters dönmüştü.

 

Son bir kez daha Onur'a yumruk attı ve eğilip onu gömleğinin yakalarından tutup kendine yaklaştırdı.

 

Kulağına bir şeyler söyledikten sonra Onur'un korkulu sesi derin sessizliği böldü.

 

"S-söz veriyorum sileceğim yeter ki bırak." Dedi. Zafir onu itercesine yere bıraktıktan sonra Kaan'a öfkeli bir bakış attı. Kaan herkese bağırıp dağılmalarını söylerken ben sadece bana doğru gelen adama bakmakla meşguldüm.

 

Ne yapıyordu,ne yapmaya çalışıyordu?

 

Ne olmuştu da gözü bu kadar dönmüştü.

 

Hızlı adımlarla yanıma geldiğinde korkuyla iki adım geriye gittim.

 

Bu hareketim onu duraksattı ve yutkundu.

 

"N-ne yaptın?" Dedim fısıltıyla.

 

"Yok bir şey,içeriye geç hadi. Üşürsün sen böyle." Dedi sigara yakarken. Arkasında kıyamet kopuyordu ama o,o kadar umursamazdı ki...

 

"Ne yaptın dedim,neden yaptın Zafir?!" Diye sordum bu kez öfkeli bir tonda. Onur salağı ne yapmıştı ki de bu kadar sinirliydi?!

 

"İçeriye geç dedim." Dedi öfkeyle.

 

"Sana bir soru sordum." Dedim onun gibi sinirle.

 

"Ben de sana 'içeriye geç' dedim değil mi?!"

 

"Zafir.Bana ne olduğunu anlatmadan şuradan şuraya gitmeyeceğim! Onur'u neden dövdün?!"

 

"İçeriye git." Bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrar ediyordu.

 

"Onur-" sözümü bağırarak kestiğinde korkuyla gözlerimi kapattım.

 

"O PUŞTUN ADINI O GÜZEL AĞZINA ALMA!"

 

Gözlerimi usulca açtığımda gözümden süzülen bir damla yaş çeneme doğru ilerledi.

 

"Almin-" titreyen elimi kaldırıp onu durdurdum.

 

"Sana güzelce sordum,seni yargılamadan sordum. Bana bağırmanı gerektirecek bir şey yok ortada." Dedim.

 

"Özür dilerim, öfkeliyim tamam mı? Beni de anla karakter yapım bu." Dedi.

 

İç çektim.

 

"Böyle mi saracaktın yaralarımı, bağıra çağıra ya da kavga ede ede mi?" Dedim hayal kırıklığıyla.

 

"Ağlama." Dedi.

 

"Birbirimizi tanıyalım demiştin değil mi? O zaman beni de tanımaya başla. Almina Öztürk asla emir verilmesinden hoşlanmaz." Dedim. Sonra ise arkamı dönüp içeriye geçmek için adım attım ama arkadan belime dolanan kolu beni durdurdu ve kendine çevirdi.

 

"Senin-" duyduğumuz siren sesleriyle sözü yarıda kesildi.

 

Gözlerimiz oraya yöneldiğinde Kaan arabadan inen polislerle konuşuyordu ama içlerinden birisi bize doğru yaklaşmaya başladı. Yüreğim bugün kaçıncı kez korkuyla attı bilmiyordum.

 

Zafir'i sıkı sıkı tuttum. O ise elini belimde gezdiriyordu,gayet rahat görünüyordu.

 

"Zafir Boran Algan bizimle merkeze kadar gelmeniz gerekmekte." Diyen polis ile dünyam başıma yıkılmış gibi hissettim.

 

Polisle arasında geçen saliselik bakışmasının ardından bana döndü ve alnıma bir öpücük bıraktı.

 

"Özür dilerim." Dedi ve polis eşliğinde ekip otosuna binip gitti. Bense arkasından öylece bakakaldım.

 

***

 

Bölüm sonu.

 

Nasıl oldu bilmiyorum umarım beğenirsiniz.🌻

 

Ben bu kitabı sadece hobi olarak yazmaya başladım ama bazılarınızın baskısı bunu bir zorunluluk haline getirmeye başladı. Sizleri çok seviyorum, yorumlarınız ve oylarınız beni çok mutlu ediyor ama siz baskı yapınca ben yazamıyorum sizi çok iyi anlıyorum çünkü ben de bir zamanlar okuyucuydum ve sürekli yeni bölüm gelmesini istiyordum ama bu maalesef mümkün değil.

 

Benim de bir hayatım var ve doğal olarak çok bir şeye vaktim kalmıyor yine de elimden geldiğince bölüm atmaya çalışıyorum yaklaşık on bin kelimelik bölümler yazıyorum ve bu da kolay değil bunun yanı sıra bu yazma eylemini zorunluluk olarak yapmak istemiyorum böyle olunca sizlere layık bölümler ortaya çıkmıyor ve yazma hevesim maalesef ki kaçıyor.😕

 

Merak etmeyin sizlere bölüm yazdıkça elbette atacağım ama bunu belirli bir zamanda yapamam çünkü özel hayatıma çok az vaktim kalıyor,sizleri inanın çok çok iyi anlıyorum ve aynı anlayışı da sizden bekliyorum... 🙏🏻

 

Bir de okuduğunuzda oy verirseniz sevinirim ve beni çok mutlu edersiniz. Oy ve yorum sayılarımız düşük yine de bana destek olduğunuz için çok teşekkürler.🫂

 

Sizleri seviyorum... İyi ki varsınız.

 

Diğer bölümde görüşmek üzere ❤️

Loading...
0%