Yeni Üyelik
22.
Bölüm

21.Bölüm "MESAFELER"

@dolunaydakigelgit_

Merhaba,

 

Sizleri özledik.

 

Umarım siz de bizi özlemişsinizdir 💗

 

Satır arası yorumlarınızı bekliyorumm

 

İyi okumalar...

 

***

 

Saniye kolu,akreple yelkovanı defalarca kez devirmişti. Dakikaların bir nehir gibi akıp geçtiği süre boyunca ikimiz de sessizdik,Zafir bana belimden sarılmış tüm sıcaklığını da bana bahşetmişti, yüzünü boynumda dağılan saçlarımın arasına gömmüştü. Gözyaşları çoktan dinmiş yerini sessiz bir uğultuya bırakmıştı. Fırtınada biten yağmur geriye kalan rüzgarla bedenimi üşütüyor,bir boran çıkmasından ötürü tedirgince yatağın üzerinde aynı pozisyonda oturuyordum.

 

Elimde tuttuğum tişört hiç umrumda değildi,kendi gözyaşlarım yüzümde kurumuştu ve gözlerim saatlerdir ağlamaktan yanıyordu bakışlarım yerde sabitliydi,bir dart tahtasına saplanmış ok gibi çakılı kalmıştı.

 

Her şeye rağmen çok rahatlamış hissediyordum. Acaba bunun sebebi arkamdaki adamın omuzlarına devasa bir yük bırakmamdan dolayı mıydı?

 

Zafir, çıplak omzuma ufak bir buse bıraktı ve arkamda hareketlenerek geri çekildi,bu yükü ona yüklemekle iyi mi yapmıştım bilmiyordum fakat oldukça özgür hissediyordum. Sanki ona daha da yaklaşmıştım.

 

Hayranı olduğum damarlı elleri çıplak belime usulca temas etti ve beni kendine döndürmek istediğini belli edercesine yön verdi. Yerdeki ruhsuz bakışlarımı da söküp yavaşça ona doğru döndüm,her ne kadar ona şeffaf davransam da utanmadan edemiyordum. Sanırım uzun süredir o şerefsizlerin ve kendi kendime yaptığım psikolojik baskıların geçmesi, gördüğüm uzun tedaviye rağmen zor olacaktı. Ve bu yüzden ben hâlâ bedenimden utanmaya devam edecektim.

 

Başım öne eğikti, parmaklarım tişörtümde geziniyordu. Bir bacağım yatağın kenarından sarkmış yere temas ederken diğer bacağım yatağa sabitli olsa da kendime çekilmiş şekilde duruyordu. Karşısında sadece sütyenle ve gizlenmemiş yaralarımla duruyordum.

 

Onun bacağının biri aynı benimki gibi yataktan sarkarken diğeri beni ablukası altına almış gibi yanımdan arkama doğru uzanıyordu ve bedenlerimizin arasında hiç mesafe yoktu,elaya kaçık kahve gözlerini göremesem de beni izlediğini hissediyordum ve emindim ki sadece yüzüme bakıyordu.

 

Bu sessizliğimizin merakına yenik düşüp hafif bir şekilde başımı kaldırdım, evet yanılmamıştım. O güzel gözleri sadece yüzümdeydi, hemen gözlerimi kaçırdım buna rağmen gözlerinin kan çanağına döndüğünü görmek içimde bir yerlerin daha alev almasına neden oldu.

 

Tekrar parmaklarıma bakarken bu sefer onun yürek titreten göğsü, aldığı içli nefesle yükselip alçaldı. Parmaklarının çeneme olan teması yutkunmama neden oldu. Başımı ufak bir temasla yavaşça kaldırdı.Gözlerine bakmamak için dirensem de bunu bana zorunlu kılarak gözlerini üzerime dikti bu yüzden de gözlerine bakmak zorunda kaldım.

 

"Gözlerini gözlerimden kaçırmanı istemiyorum." Biçimli kaşları hafif bir açıyla havalanmıştı.

 

Güzel gözlerine telrar çekinerek baktığımda, gözlerinde birisi yatıyordu ve yatan kişi benim çocukluğumdu. İşaret parmağını kalbimin üzerine dokundurdu. "Bugün düştüysen yarın birlikte kalkacağız,hiçbir zaman seni bile isteye yalnız bırakmayacağım. Kimsenin sende yeni yara açmasına izin vermeyeceğim,derin bir nefes aldığında o soluk ciğerlerine dolmadan elini tutmuş olacağım. Herkese güçlü ama bir tek bana yenik kızım benim,ne bedenini ne de ruhunu benden esirgeme." Dedi güçlü sesiyle.

 

Sanki yıkılan biz değilmişiz gibi hayali bir ev inşa edip bizi güçlü kıldı, altında kaldığımız duvarların ağırlığını unutturmaya çalışıyor gibiydi.

 

İki eli de yanaklarımda yerini buldu ve yüzümü avuçladı,çok kalın olmayan uzun parmakları saçlarıma doğru kaymıştı ve başımdan destekleyerek sert bir tutuşla yüzümü yüzüne yaklaştırdı.

 

"Sana aşığım. Sana deliler gibi aşığım." Dedikten sonra gözlerime baktı,buz gibi olan parmaklarımı onun kalın bileklerine doladım. Başımı hafif bir açıyla geriye çektim ve dudaklarımdan titrek bir nefes verdim ardından "Ben de sana... Ben de sana çok aşığım." Dedim. Dudaklarımı yaladıktan sonra gözlerimi kapattım,ellerinin baskısından kurtuldum ve alnımı güçsüzce omzuna yasladım. Bir eli çıplak sırtıma tas ettiğinde nefeslerim hızlandı.

 

Bunu farkettiğini biliyordum ve sırtımda varla yok arasında olan temasını sonlandırdı, rahatsız olmuyordum ama çekiniyordum işte...

 

"Şunu giyelim artık.Sonra da uyuyacaksın." Dedi elimdeki tişörtü alırken.İtirazsızca bana tişörtü giydirmesine izin verdim, tişörtün içinde kalan yarı nemli saçlarımı dışarıya nazikçe çıkardı. İncitmekten korkar gibi hareketleri vardı ve benimle asla göz teması kurmuyor sadece saçlarımı düzeltmekle uğraşıyordu.

 

"Saçlarını örelim mi?" Dediğinde göğsünde duran gözlerim yavaşça gözlerine tırmandı. "Öreyim." Dedim bileğimdeki tokayı çıkararak.

 

Parmaklarımın arasındaki tokayı çekip aldı, şaşkınca ona baktığımda ne yapmayan çalıştığını anlayamamıştım ta ki onun eşsiz sesini duyana dek.

 

"Ben örerim, dön arkanı." Dedi.

 

Emrine itaat edip ona arkamı döndüm ve omuzlarımdan dökülen birkaç tutamı sırtıma doğru attım.

 

"Saç örmeyi nereden biliyorsun? Askeriyede mi öğrendin?" Diye şaka yapmak istediğimde arkamdan saçımı çekti.

 

Acımamasına rağmen ufak bir çığlık attım ve sahte bir kızgınlıkla "Ne yapıyorsun, acıttın!" diye sitem ettim. Omzumun üzerinden ona bakarken başımı tutup öne doğru çevirdi,ve saçlarımı üçe ayırdı.

 

"Hayır Almina, maalesef askeriyede öğrenmedim." Dedi tok sesle.

 

Omuz silktim yüzüm gülse de sesimi sabit tutmaya çalıştım az önce olanları unutmuş gibi yapıyor bu duygusallığa bir son veriyorduk.

 

"E askerlerinin saçını örmen pek mümkün görünmüyor,kendi saçını mı ördün yoksa?" Diye sordum onunla uğraşmak hoşuma gidiyordu onun yanında kendimi çocuk gibi hissediyordum yoksa zaten birkaç ihtimal vardı ya ailesindeki kadınların saçını örmüştü ya da başkalarının ve ben sadece ilk ihtimali düşünmek istiyordum.

 

"Aynen Almina,sen bilmezsin on beş yaşında saçlarım belime kadar geliyordu her gün örüp öyle okula gidiyordum sonra baktım askeriyeye almıyorlar kazıdım bende." Dediğinde kendimi tutamayıp kahkaha attım o da sanırım saçımın ucunu bağlıyordu.

 

"Göstereceğim ben sana şimdi dalga geçmeyi!" Dedikten sonra bağladığı saçımı serbest bırakıp beni kollarımın altından tuttuğu gibi yatağa devirdi ve ellerini belime atıp gıdıklamaya başladı.

 

"Za-Zafir! D-Dur." Kesik kesik seslerimin sebebi araya giren kahkahalarımdı,yatakta boylu boyunca uzanmış kendimi korumak için dizlerimi kendime çekmiştim fakat bacaklarımın arasındaki bedeni buna izin vermemişti. Ellerimle bileklerini tutmaya çalışsam da o kadar güçlüydü ki zaten bu kahkahalarla savunmasız kalan bedenim ona karşılık verecek gibi değildi.

 

Gözlerim sımsıkı kapalı olsa da gözlerimin kenarından şakaklarıma kayan gözyaşlarım yatağa ulaşmadan onun yarıda kesilen kahkahasıyla dudaklarına hapsoldu. Şakaklarımı öperek,dudaklarıyla mutluluk gözyaşlarımı silen adamın elleri yatakla belim arasında konumlanmış şekilde duruyor ve bana sarılıyordu.

 

Bacaklarım iki yana açık halde güçsüzce dururken bu pozisyondan pek rahat değildim yine de kendimi rahat olmam gerektiğine inandırıp kollarımı onun boynuna doladım ve gözlerine baktım.

 

Gözleri aheste aheste yüzümde dolanıyordu dudaklarında bir tebessüme bile yer yokken gözlerinde kahkahaya ev sahipliği yapmış gibiydi, yüreğinin her bir vuruşu gözlerine vurgunu yansıtmıştı.

 

Yüzü ciddiyetini koruyor gözlerinden ise aşk şelalesinden damlalar damlıyordu.

 

Dudaklarımı istemsizce yaladım ve dikkatle yüzünü süzdüm sonra da ciddiyetime rağmen "Demek saçların beline kadar uzundu,ee bakımı falan zor olmuyor muydu?" dedim.

 

Gözlerini kısıp ilk önce dudaklarıma sonra da gözlerime baktı,üzerimde hissedilen ağırlığı,ki aslında bütün yükünü asla bana vermemişti,nahoş bir hoşnutluk veriyordu fakat kasıklarıma değen kasıkları kasılmama neden oluyordu ve bunun nedeni istemsizce oluşan korkudandı. Maalesef güzel olan duygulardan değildi,yine de ana odaklanmaya çalıştım yoksa sevdiğim adamı incitebilirdim.

 

"Oluyordu ama seviyordum." Dedi sanki oyunuma ayak uydurur gibi.

 

İstemsizce gülüp başımı diğer tarafa çevirdim. Elini çenemde hissettiğimde başımı itirazsızca tekrar ona döndürdüm. Yüzünde duru bir sakinlik olsa da içinde bir fırtına kopuyordu sanki. Sadece bana belli etmiyor hiçbir şey yokmuşcasına kendince eğleniyordu ve ben de ona uyuyordum.

 

"Melis'in saçlarını örerdim, bana da ablam öğretmişti,yoksa saçlarım hayatımın çoğu döneminde asker tıraşıydı rapunzel değildim yani." Dediğinde tekrar güldüm. Üzerimde uzanan bedeni artık bana yavaştan güven vermeye başlamıştı.

 

Bir süre kahkahalarımı dinledi,onu sapsarı uzun saçlarla hayal etmek beni saçma bir şekilde kahkahaya boğmuştu. Ben gülüyordum,o ise izliyordu. Yüzündeki tebessüm geçmiş günlerin izini hafızamdan silebilecek kadar güzeldi.

 

Ama bu kısa sürdü, yüzündeki tebessüm anında dondu ve kayboldu. Ne olduğunu anlamadığım bir anda boğazını temizleyerek hızlı bir hareketle üzerimden kalktı ve bedenlerimizin temasına bir son verdi. Alışmış olduğum anda kendini geri çekince doğal olarak afalladım çünkü ona hem alışmak hem de alışınca ondan vazgeçmek çok zor gelmişti.

 

"Ne oldu?" Diye sordum kaşlarımı çatarak.

 

Yatağın önünde ayak ucumda heybetli bedeniyle dimdik durdu ardından bomboş bir bakış atarak gözlerini üzerimden çekti ve sağ elini avcunu açarak bana uzattı.

 

"Uyuman gerekiyor hadi kalk da düzgünce yat." Dedi,sesi mesafeli değildi ya da zemheriden geçen bir soğukluğu da yoktu fakat iyi de çıkmamıştı.

 

Düşüncelerim katlanarak arttığında ne yapacağımı bilemez halde çatık kaşlarımla elini tutup doğruldum. Onun önünde dikildiğimde ne yapacağımı bilemez halde bir süre yüzüne baktım,o da bana olan bakışlarını sürdürdü.

 

En sonunda konuşmam gerektiğini farkettim fakat o benden önce davrandı.

 

"Burada olan burada,anlattıkların aklımda kalacak. Bu dört duvar arasında ne konuştuysak ne yaşadıysak hiçbir Allah'ın kulu bilmeyecek bana güven,dediğim gibi istemediğin hiçbir şey de olmayacak." Dedi sert bir ses tonuyla.

 

Çatık duran kaşlarım düzeldi ve başımı olumlu anlamda salladım.

 

"Sen de bana güven,seni asla hayal kırıklığına uğratmam Zafir." Dedim sözlerine karşılık. Ellerini omuzlarıma koyup eğilerek alnımı öptü ve beni göğsüne yasladı. Çenesini saç diplerime bastırdığında kollarım çoktan beline dolanmıştı. Sesli bir iç çekti.

 

"Göreve gideceğim,ne kadar sürer bilmiyorum ama uzun süreceğini düşünmüyorum ama ne olacağını bilemeyiz.Hakkını helal et güzelim." Dediğinde soluğum göğüs kafesimi bir sarmaşık gibi sararak sıktı.

 

"Zafir." Diye fısıldadım acı içinde,biri bitmeden diğeri başlayan bu acı silsilesi bana en ağır darbelerini ardı ardına vuruyordu. İllaki göreve gidecekti zaten bunu bilerek onu her şeyiyle kabullenmemiş miydim? Her defasında da giderken yüreğime ağırlığını koyacağını biliyordum.

 

Fazla söze gerek yoktu,diyebileceğim ne bir cümle,isteyebileceğim ne de bir söz vardı. Bunları içten içe istedim, dönsünler dedim ama sağ salim dönsünler,onları elleri yüreğinde bekleyenler için,bekleyeni olmasa da el açıp onlara da dua edenler için sağ salim dönsünler.

 

"Helal olsun,sen de helal et." Dedim fısıldayarak,içimdeki bu kargaşaya inat çok sakindim ama o bunu hissediyor ve bana sımsıkı sarılıyordu.

 

"Benim bütün haklarım sana helal." Dedi.

 

"Annen biliyor mu göreve gittiğini?" Dedim geri çekilerek.

 

Başını olumlu anlamda salladı elinin tersiyle yüzüm ve boynum arasında bir noktayı okşuyordu, gözleri gözlerime kilitliydi.

 

"Biliyor,dönünce yanına uğrayacaktır. Birbirinize iyi bakın tamam mı? Fırsat buldukça iletişime geçmeye çalışacağım." Dedi.

 

Başımı sallayıp yutkundum.

 

"Merak etme dediğim gibi aklın burada kalmasın,anneni sık sık ziyaret ederim aynı şekilde ablanı da... Melis'i de birkaç günde bir ararım." Dedikten sonra çenemi göğsüne bastırıp alttan alttan ona baktım. Dudaklarım büzüldüğünde dudakları kendiliğinden kıvrıldı. Sağ gözünü kırpıp başını ne oldu der gibi salladı.

 

"Ben şimdi sana mesaj da mı atamayacağım?" Dedim,bu dediğime başını geriye atarak güldü sonra tekrar bana baktı, yüzündeki tebessüm yerli yerince duruyordu.

 

"Atarsın ama ben ancak müsait olduğumda cevap verebilirim,tabii o da mümkünse.Zamanım yoksa sadece okuyabilirim." Dedi.

 

"Olsun ben sana bir sürü mesaj atmak istiyorum. Okumasan da olur en azından bak cevap vermene bile gerek yok ama mesajlarımı gör,senin nefes aldığını bileyim yoksa kafayı yerim." Dedim gözlerimi kaçırırken.

 

Belimdeki eli biraz aşağıya kaydı ve parmağının ucu bel gamzelerimi buldu.

 

"Tamam bakmaya çalışırım ama sonra bana cevap vermedin diye trip atma küçük hanım." Dediğinde geri çekilmişti. Hayretle ona bakıyordum.

 

"Ne? Saçmalama! Ben,sana ne zaman trip atmışım beyefendi?!" Dedim yarı kızgınla. Aşk olsun yani...

 

Odadan çıkarken o önümde ben de arkasındaydım.

 

"Ben bilmem artık... Bakıp göreceğiz." Dedi, arkasından sırtına avuç içinle hafifçe vurdum.

 

"Boran!" Dedim kaşlarım çatıkken.

 

Merdivenlerin bitiminde kahkahası evde yankılandı, ardından bana doğru döndü ve geri geri yürürken elini bana uzattı. Avcunu tutmayıp kollarımı göğsümde birleştirdim ve omuz silkip başımı onsuz tarafa çevirdim.

 

"Bak ama... Hani trip atmazdın bu ne şimdi? Üçkağıtçı seni." Dedi alaylı sesiyle.

 

"Konuşmuyorum ben seninle,madem trip atıyormuşum gör işte. Al sama trip!" Dedim.

 

Tekrardan güldüğünde bu durumdan keyif aldığı belliydi.

 

"Saçmalama cimcime buraya gel,bak böyle sen bana tripliyken gidersem arkamdan ağlarsın." Dedi.

 

Kızgınlıkla ona baktım,bir de dalga geçiyordu.

 

Gıcık şey!

 

"Git bana ne? Hiç de ağlamam." Dedim küskünce. Tabi ki küskün falan değildim. Ayakkabılarını giydikten sonra bana üstten bir bakış attı, gülümseyen yüzünde şu an hiç de masum bir ifade yoktu.

 

"Giderim bak." Dedi baş parmağıyla arkasındaki kapıyı gösterirken.

 

"Git." Dedim telrar omuz silkerken.

 

"Ağlarsın ama bak." Dedi bu sefer.

 

"Ağlamam ki ama ben gidersem sen ağlarsın." Dedim şakasına vurarak. Yüzü aniden ciddileşti.

 

"Hadi canım, öyle mi olmuş?" Dedi yüzü ciddiyetini korusa da sesi alaylıydı.

 

"Hıhım..." Dedim sadece. Sonra arkasını dönüp kapıyı açtı.

 

"Gidiyorum o zaman ben,sen de trip atmaya devam edersin." Dedi tekrardan alayla. Hâlâ dalga geçiyordu!

 

"Tamam git." Dedim ben de inadına. Aslında hiç ciddi değildik.

 

"Giderim bak." Dedi yine, bana bakarken.

 

"Git,Boran." Dedim ben de gözlerimi ondan çekerken.

 

"Hoşçakal o zaman,bana bir şey olursa da vicdan azabı çekersin belki... Yani şimdi bilemeyece-." Elimle göğsünün üstüne sert olduğunu düşündüğüm bir darbe vurdum sinirle. İşte şu an sinirlenmiştim.

 

"Saçma sapan konuşma Boran!" Dedim öfkeyle o ise gülüyordu elleri anında belimi bulduğunda öfkeyle ona bakıyordum.

 

Gülüşüne son verdiğinde dudaklarını yalayarak bana baktı. Gözleri, yüzündeki tebessüm sebebiyle kısılmıştı.

 

"Bana kızdığın zaman 'Boran' diyorsun." Dedi yamuk bir gülüşle.

 

"Evet,derim. Sen de sinir etme o zaman beni. Saçma sapan konuşuyorsun, ölüm konusunda konuşmak istemiyorum bundan hoşlanmıyorum. Cümlelerine dikkat edersen sevinirim." Dedim öfkeyle o ise hâlâ sırıtıyordu.

 

"Kızdın mı?" Dediğinde bile gülümsüyordu. "Yok canım ne münasebet, maşallah yüzündeki sırıtışa bakacak olursak seni de baya eğlendiriyorum." Dedim.

 

"Yalan yok,eğleniyorum. Bana neden kızdığında Boran dediğini merak ettim. Bir de Zafir mevzusu var onunla dönünce ilgileneceğim." Dedi.

 

Ona Boran dememin bir sebebi vardı ama ilk zamanlar hiç bunu düşünmeden hareket etmiştim zamanlaysa iyice bunu kullanmaya başlamıştım. Bunu fark etmesi bile hoş bir şeydi.

 

"Yani ilk başta adını Boran olarak biliyordum bu yüzden hep öyle diyordum sonra ikinci adını öğrendim, onu sen dönünce anlatırım. Asker arkadaşların,komutanın,çevrendeki hemen hemen herkes sana 'Boran' diyor ama bilmiyorum ben sadece sana kızınca diyorum çünkü isminin anlamı gibisin fırtına olup beni birbirime katıyorsun kızınca da istemsizce isminin anlamından dolayı sana Boran diyorum." Dedim düşünerek.

 

"Hım, başka bir anlamı yok yani?" Dedi tek kaşı havalanırken.

 

Aslında vardı ama ne bileyim ona anlatırken çekiniyordum.

 

"Hayır." Dedim 'a' harfini uzatarak.

 

"Dönünce konuşacağız. Hiç kaçarın yok."

 

Omuz silktim,o sağ salim dönsün de her şeye razıydım.

 

"Tamam,emrinize amadeyim komutanım." Dedim elimi alnıma koyup asker selamı verirken.

 

O da başını eğip kaldırdı ve selamımı kabul etti.

 

"Aferin asker. Şimdiki görevin gidip uyumak." Dedi.

 

Gülümseyerek yüzüne baktım ve nefeslerim hızlanırken ona doğru yüzümü yaklaştırdım. Ne yapacağımı sakinlikle izlese de elimin altında kasılan bedenini hissediyordum.

 

Dudaklarına doğru yaklaşıp başımı aniden sağa doğru yatırdım ve yanağına ufacık bir öpücük kondurup geri çekildim. Sonrasındaysa tepkisini bile beklemeden arkamı döndüm,ben kıkırdarken o da arkamdan bağırıyordu.

 

"Sen var ya... Çok fena bir kadınsın. Ödeşeceğiz Almina!" Sesinden okunan mutluluk, yüzünü görmesem de duyulmaya değerdi.

 

Eğer biraz daha bu vedayı uzatsaydık ne ben ondan ne de o benden ayrılabilecekti, ayrılan tek şey gözlerimden damlayan yaşlar olacaktı buna izin vermek istemediğim için içeriye kaçmıştım.

 

Yine de bu veda canımı oldukça yakmıştı.

 

🧭

 

İki hafta...

 

Tam tamına iki hafta olmuştu.

 

Bu süreçte hayatımda hem birçok şey değişmiş hem de hiçbir şey değişmemişti.

 

Onun gittiği gün dehşet verici bir kabusla uyanmıştım, yanımda Tuana'yı görmek beni afallatmıştı onlar da ben uyurken gelmişlerdi. O kabustan sonra hayatımda bir şeyler değişmeye başladı,her geçen gün daha da kötüye gitmeye başladım.

 

Rüyamda tecavüze uğradığımı görüyordum... Yine o dağ başındaydım ve bu sefer kurtulamıyordum. Uyandıktan sonra yanımda Zafir'i bulamamak beni acı bir gerçekle yüzleştirmişti,elbette ki normalde de her zaman yanımda olamazdı fakat arayıp sesini duymak istemiştim maalesef bu mümkün değildi.

 

Allah'tan Tuana vardı da o bana çok destek olmuştu, olanları da öğrenmişlerdi ama annemler tabii ki de bilmiyorlardı. Bu iki hafta boyunca her gün birkaç saatliğine Mihriban teyzeyi ziyaret ediyordum. Arada sırada ise Leyla ablayı. Melis ile iki günde bir telefonda konuşuyor onu da yokluyordum ama Zafir ile bir kere bile iletişime geçmemiştik.

 

Arasam açmayacağını bilsem de arada bir aramadan edemiyordum ama sürekli mesaj atıyordum. Hatta sanki o cevap veriyormuş gibi a'dan z'ye yaptığım her şeyi anlatıyordum. Kendimi yüksek tutmaya çalışsam da tekrar başa dönmüş gibi hissediyordum çünkü bu son olaylar her şeyin tuzu biberi olmuştu, gördüğüm kabus ve kabuslar ise bardağı taşıran son damlaydı.

 

Selin ile Kerem İstanbul'dalardı,bir süre gelmemeye karar vermişlerdi. Kaan da göreve gitmişti ve Tuana da ondan haber alamıyordu,ikimiz de bizi delirtecek bir sakinliğe sahip gibi görünsek de bu durum böyle değildi. Emir, yurtdışına dönecekti onun da birkaç günü kalmıştı. Sanki her şey yolundaymış gibi bir de bunu kafama takmıştım,her şey gerçekten üst üste geliyordu. Tuana bu süreçte kendini yeni dükkanın işlerine vermişti,ben de olabildiğince ona yardımcı oluyordum. Bir uğraşım olmadığından kendimi resim yapmaya vurmuştum.

 

Zafir'e göstermek istediğim tonla resim vardı. Bunlardan bazısı yeni kafeye asılacak bazısı ise resim odamda yerini alacaktı.

 

Benim için değişik olan bir şey varsa da gizliden gizliye telefonda yaptığım birkaç terapiyi gerçek hayata taşımak olmuştu. Evet gizliden gizliye... Zafir'e alışmam gerekiyordu bu yüzden İstanbul'daki meslektaşlarımdan bir ilişki uzmanına danışmıştım kendisi zaten tanıdığım birisiydi. Zafir'e bu kadar sürede yakın temas kurmak benim için çok zordu bu yüzden ne yapmam gerektiğiyle ilgili tavsiyeler alıyordum ama o kabustan sonra iletişimimi kopardım ve tabi ki ona teşekkür etmeyi ihmal etmedim çünkü o olmasaydı gerçekten ben hâlâ Zafir'e temas bile edemezdim.

 

Şimdiyse, Mardin'de bulduğum güvenilir ve iyi bir doktora terapilere gidiyordum. İlk önce kendimi düzeltmem sonra da ilişkimizde nasıl davranmam gerektiğini öğrenmem gerekiyordu çünkü bu gidişle kendimi tekrardan geri çekecektim zaten yeni yeni oluşmaya başlayan cesaretim bir mum gibi eriyerek sönecekti.

 

Haftada iki gün olan terapilerimden birisi kendim için diğeri de ilişkimiz içindi.

 

Bunun dışında hayatımda pek bir değişiklik yoktu,sadece koca bir boşluk hissediyordum tekrar yemeden içmeden kesilmiştim. Son zamanlarda canım hiçbir şey istemiyordu.

 

"Almina,şu tabloyu şuraya mı assak?" Dedi Tuana.

 

"Asalım bebeğim,oraya daha uygun." Dedim kendime gelerek. Çok dalıp gidiyordum.

 

"Rıfat abi onu da oraya asalım biz." Tuana'nın sesi artık çoğu kısmı döşenmiş kafemizde yankılandı.

 

"Tamam kızım,sen şu masaların yerlerini ayarlayakoy çocuklar onları da halletsinler. Nasıl istiyorsan sonra zaten bir şey kalmıyor." Dedi Rıfat abi. Kendisi mobilya ve dekorasyondan sorumluydu, bir kaç elemanıyla gelmişti ve günlerdir bizimle beraberlerdi.Cidden onlara minnettardık çünkü başkası olsa ilgilenmez biz mobilyaları getirdik ne yaparsanız yapın diyip gidebilirlerdi fakat Rıfat abi bizim durumumuzu görmüştü ve bize yardımcı olmuşlardı bunu da hayrına yapmışlardı.

 

Bu zamanda özellikle benim gibi hayata,insanlara tamamen güvenini yitirmiş birine güvenilecek iyi insanların karşısına çıkması çok ama çok büyük lütuftu.

 

"Dur ben de yardım edeyim,bak bu masayı şu sağ köşeden itibaren koyalım diğer yuvarlak olanları da ortalara koyarız zaten çok bir yer değil bazılarını yazın dışarıya koyarız güzel bir görünüm olur. Ne dersin?" Dedim Tuana'ya hitaben.

 

Elleri belinde, kıvırcık saçlarını topuz yapmış bir şekilde giydiği kot tulumuyla çok güzeldi. Sabahtan beri,rutin haline gelen bir şekilde haftalardır aynı tempoda koşuşturup duruyordu. Buranın hepimize iyi geleceğini düşünüyordu ve hayalini gerçekleştirmek onu çok daha enerjik yapıyordu. Kaan'a çok yeni kavuşmuştu ve ondan ayrı kalmak onda sebepsiz büyük korkulara yer açmıştı ve o da bu korkusunu geriye itmek adına bu kafeyi,hayallerini kullanıyordu.

 

"Aynen öyle yapalım,dediğin gibi. Hem de daha hoş görünecek şu üç masayı da yan tarafa kafenin yanına koyarız." Dediğinde onu onayladım ve ardından işe koyulduk.

 

Bize yardım eden bizden birkaç yaş küçük olan elemanlar da işlerine koyulmuşlardı. Yorucu bir gün bizi bekliyordu.

 

🧭

 

Akşam saatlerine geldiğimizde hemen hemen her şeyi artık bitirmiştik,bir saat önce bütün elemanlar ve Rıfat abi de gitmişti onlar gitmeden önce topluca bir yemek yemiştik o yüzden şu an salonda Tuana'yla oturuyorduk. Televizyonda dönüp duran diziyi izlemiyorduk sadece ses olsun diye açmıştık her ikimiz de telefonlarımızla ilgileniyorduk zaten telefonları yanımızdan ayırdığımız yoktu. Olur da ufacık bir mesaj ya da arama gelir diye sesleri son ses açıktı,sürekli elimizdeydiler hatta şarjımız bitmesin diye powerbank taşıyorduk.

 

"Of!" Diyerek derin bir nefes veren Tuana'yla başımı sol tarafa doğru çevirdim. Telefonunu karnının üstüne koymuş öylece tavana bakıyordu.

 

"Ne oldu?" Diye sorduğumda bana doğru dönmeden konuştu.

 

"Çok merak ediyorum,çok korkuyorum. Almina iki hafta oldu,tek bir haber bile alamadık. Endişeden kafayı yemek üzereyim." Aniden doğruldu ve bacaklarını koltuktan aşağıya sarkıtıp bana baktı.

 

"Tamam bak kendimi işe vermeye çalışıyorum normalde iki üç günde bitecek işi iki haftaya yaydım ve o kafeyi onlar dönmeden de açmayacağım ama kendimi her ne kadar meşgul etmeye çalışsam da eğleniyormuş gibi gözüksem de öyle değil. Yapamıyorum,içimdeki korku bir türlü dinmiyor. İçimde bir ses sürekli kötü şeyler olacağını fısıldıyor." Dediğinde her bir kelimesi kalbime bir ok gibi saplanıyordu.

 

Diyebileceğim bir şey de yoktu ki...

 

Çok haklıydı çünkü ben de aynı durumdaydım ne yaparsam yapayım kafamı başka yerlere odaklayamıyordum olmuyordu, onu düşünmeden edemiyordum tamam evet hayattan kopmamıştım çünkü buna zaten alışmam gerekiyordu günlük rutinlerime devam ediyordum,ediyorduk fakat çok zorlanıyordum elim sürekli telefona gidiyordu ve gözlerim sürekli onu arıyordu.

 

Elimdeki telefonu koltuğa koyup bende doğruldum ve koltuğun koluna yaslanarak dizlerimi kendime doğru çektim.

 

"Haklısın ve bu sefer ne diyeceğimi bilmiyorum çünkü senin düşündüğün bütün ihtimalleri ben de düşünüyorum ve bir çözüm bulamıyorum. Ama elimizden bir şey gelmez maalesef onlardan bir haber alana kadar kendimizi bırakmamamız gerekiyor kuzum." Dedim Tuana'ya.

 

Bir süre gözlerime baktı ardından dolmuş gözlerini gizlemek adına başını diğer tarafa çevirdi ve konuştu.

 

"Haklısın. Uyuyalım mı bugün çok yorulduk." Dediğinde onu onayladım.

 

"Uyuyalım bebek. Kalk bakalım." Dedim ve oturduğum yerden kalkıp ona da elimi uzattım,o da ayağa kalktığında elimi omzuna koydum o da tek kolunu belime doladı.

 

Birlikte yukarıya çıktığımızda birbirimize iyi geceler dileyerek odalarımıza geçtik.

 

Kapımı kapatıp sırtımı kapıya yasladım,derin bir nefes alarak odamda gözlerimi gezdirdim, hâlâ gözümün önünde o gün vardı.

 

Yaşadıklarımız,anlattıklarım,onun gözyaşları,ilk öpücüğümüz...

 

Off. Of!

 

Ufak adımlarla ilerleyip yatağıma oturdum, ayağımdaki pandufları çıkarıp kenara koydum üzerimde zaten geceliklerim vardı ve yatağa yatıp üzerime pikemi çektim hava her ne kadar sıcak olsa da üzerimde bir şey olmayınca uyuyamıyordum.

 

Saçlarım topluydu her ne kadar başımı ağrıtsa da çözmek istemiyordum ona bile halim yoktu.

 

Telefonumu elime aldığımda ilk önce tek bir bildirimin bile olmadığı,ikimizin resminin bulunduğu kilit ekranıma boş boş baktım. Sonra telefonumu açıp mesaj kutusuna girdim o gittiği günden itibaren attığım mesajları tek tek okumaya başladım.

 

*

İkinci gün

 

Gönderilen:Sevgilim

 

Off özledim ama ben seni,hadi geri gel. Seni seviyorum.

 

*

Üçüncü gün

 

Gönderilen:Sevgilim

 

Zafiiirrr,ben bugün terapiye başladım. Sakın telaşlanma bir şey olmadı sadece artık bir yerden başlamam gerekiyordu bugün gittim. Nasıl geçti bilmiyorum sanırım artık terapilere alışmışım dhkwkwkskdks

 

Sen ne yaptın ki bugün? Umarım yemek yiyebiliyorsunuzdur,şartlar izin veriyorsa kendine çok dikkat et tamam mı? Seni sevdiğimi unutma.

*

 

Dördüncü gün

 

Gönderilen:Sevgilim

 

BEN GELDİM

 

Bugün neler yaptım hemen anlatayım sabah uyandım sonra kahvaltı yaptım merak etme yemeğimi düzgün yemeye çalışıyorum çünkü ben emrine uyan bir askerim o7

 

Sonra Mihriban teyzeye gittim birlikte bitki diktik çok eğlendim senin dedikodunu yaptık,annen iyi merak etme sadece seni özlüyoruz ama önemli değil sonuçta döneceksin. Zafiiirrr çocukluk fotoğraflarından birkaçını gördüm çok tatlışmışsın ponçik seniii

 

Bazı fotoğrafların o kadar komikti ki kimisinde çırılçıplak konağınızın avlusunda öylece dolanıyorsun elinde de bir tane mavi hortum vardı annen, o zamanlar beş yaşında olduğunu ve sıcaktan nefret ettiğini herkesi ıslatıp dedeni delirttiğini anlattı bir de uslu bir çocukmuşsun hiç de inanmadım beyefendi

 

Ben buna bir on sene güleceğim

 

Umarım iyisindir dün seni seviyordum bugün de seni seviyorum

*

 

Beşinci gün

 

Gönderilen:Sevgilim

 

Her şey yine aynıydı ama bugün ablanı ziyaret ettim,annen de artık ablanın yanında kalmaya başlayacakmış sonuçta doğuma birkaç hafta kaldı desteğe ihtiyacı var. Ablan da iyi merak etme onu ziyaret etmeden önce yeğenimize ufak bir hediye aldım kendisi küçücük olduğu için hediyesi de küçücük

 

O kadar heyecanlılar ki ve ben de öyleyim bir an önce doğsun istiyorum onları tanıyalı çok bir zaman olmasa da aylar geçmiş ve beni aileden bilmeleri hoşuma gidiyor ben de onları ailem gibi benimsedim

 

Melis'i aradım birkaç saat önce o da iyiymiş arkadaşlarıyla birlikte gece dışarıya çıkacakmış, kızdın bir sanki? Kızma hemen genç onlar canım gitsin eğlensinler

 

Bana gelecek olursak şu an evdeyim hiçbir şey yaptığım yok sadece seni düşünüyorum beni soracak olursan ben zaten bir tek sana iyiyim

*

Altıncı gün

 

Gönderilen:Sevgilim

 

Sevgili sevgilim umarım iyisindir, dün gece rüyamda seni gördüm kötü bir rüya değildi mwrak wtme iyiyyim bne

 

Ellerim ıslak ondan yanlış yazmışım

 

Bugün birkaç tane tablo yaptım kafeye asmak için ayrıca sana göstermek istediğim birkaç tablo daha var sen dönünce göstereceğim

 

Şimdi biraz dinleneceğim

 

Seni seviyorum,kendine dikkat et

*

 

Birinci hafta

 

Gönderilen: Sevgilim

 

Az önce Melis ile konuştuk çok iyiymiş hatta bugün kız arkadaşları onda kalacakmış sesleri geliyordu baya neşeliler bugün de annenlerdeydim ablanın sabahtan biraz sancısı vardı ama doktora gittiler,doktor normal demiş şimdi evde dinleniyor Mihriban teyze de çok iyi sabırsızlıkla torununu bekliyor o da çok heyecanlı

 

Evde tatlı bir telaş var

 

Tuana'yla akşam üzeri alışverişe çıktık masaları falan ayarladık yavaş yavaş her şey halloluyor bir de yarın sana sürprizim var neyse, sen? Sen nasılsın sevgilim?

 

Gideli bir hafta oldu hiçbir haber yok ama umudumu hep koruyorum seni özledim ama anılarımıza sığınıyorum ve seni hep seviyorum

 

İyi geceler

*

 

Sekizinci gün

 

Gönderilen:Sevgilim

 

Günaydıınnn

 

 

 

Güneş gözüme gözüme vuruyor,hadi yine iyisin sevgilin sana fotoğraf attı bir deeee

arkamdaki köpeği sahiplendim 🤭 sürprizim buyduuuu adını henüz koymadım birlikte koyarız diye düşündüm

 

Sevindin mii?

 

Keşke şu an sesini duyabilsem, fotoğrafın da yeterdi neyse neyse sen bunları düşünme

 

Şimdi üzerimi giyinip doktora gideceğim bugün terapimin ikinci günü

 

Aslında hiç heyecanlı değilim ama hem kendim için hem de senin için iyileşmek istiyorum

 

Şimdi gidiyorum sevgilim,seni seviyorum unutma olur mu

*

 

Dokuzuncu gün

 

Gönderilen:Sevgilim

 

Bugün yeni bir tablo yaptım

 

Sonra da köpeğimizle bahçede oynadım dün de terapim iyi geçti yeni yeni şeyler öğrendim ikimiz için yani ilişkimiz için

 

Bugün canım çok yemek yemek istemiyor ama senin için kendimi zorlayacağım

 

Sen tok musun? Senin için de yiyeceğim

 

Susuz musun? Bir bardak su içtim senin için

 

Hava çok sıcak sen sıcağı sevmezmişsin, keşke rüzgar olsam senin için

 

Kalbin buz kesildi değil mi düşmanı görünce,keşke eritebilsem kalbini benim için

 

Özledim sevgilim

 

Çok özledim

*

 

Onuncu gün

 

Gönderilen:Sevgilim

 

Ben bugün bir şey yaptım...

 

Hani senin evinde çalışma odan var ya

 

Hani zamanında şu Camelia'yla çalıştığınız oda

 

O odanın boş bir duvarı var ya

 

Heh işte şeeeyyy

 

Ben o duvarı boyadım

 

Ama öyle düz değil

 

Baya resim çizdim

 

Kızdın mı ki?

 

Kızmadın kızmadın.

 

Kızmadın değil mi sevgili sevgilim?

*

 

On birinci gün

 

Gönderilen:Sevgilim

 

N'olur gel artık

 

Korkuyorum çok korkuyrlum

 

Saat gecenin beşi ve ben çok korkuyorum ne yapacağımı bilemedim sana yazdım, Tuana yan odamda uyuyor

 

Kabus gördüm ben

 

Çok kötüydü Zafir,çok korkuyorum lütfen gel

*

 

On ikinci gün

 

Gönderilen:Sevgilim

 

Dün gece biraz saçmalamışım sen bana aldırış etme mesajlarımı görmüyorsun ama olur da görürsen ENDİŞELENME

 

Endişelenmeyi büyük yazdım çünkü ilk onu görmeni istedim

 

Bugün kek yaptım, ablanın canı istemiş şimdi oraya gidiyorum annen de yapmış aslında kekten ama olsun ben de yapmak istedim

 

Bir dakika sevgilim telefonum çalıyor.

 

14:32

 

Geldiim, Melis aramış elbise alıyormuş da karar verememiş bana sordu birlikte seçtik

1

 

4:40

 

Yarın kafeyi düzenlemeye gideceğiz offf hep de kendimden bahsediyorum acaba sen ne yapıyorsun? Beni özlüyor musun? Ben seni çoookkk özlüyorum.

*

 

On üçüncü gün

 

Gönderilen:Sevgilim

 

BİR KAR YAĞAR İNCE İNCE

 

KOMANDONUN HALİ NİCE

 

BİR OPERASYON VAR BU GECE

 

HEY PARAŞÜTÇÜ KOMANDO!

 

VUR VUR DAĞCI KOMANDO

 

Benim sevgilim ne yapıyormuuuuşşşş

 

Ülkemizi mi koruyormuuuuşşş offf çok aşığım ben sana ya ne yapacağız?

 

Ben şimdi böyle açık açık konuşuyorum da sen gelince çok utanacağım kesin, beni yargılama olur mu

 

Sıkıldım ben, bugün senin hakkında bir şeyler daha öğrendim mesela tiramisuyu çok seviyormuşsun bir de Galatasaray maçlarını izlemeyi... Evet annenlere uğradım ve hepsi iyiler merak etme dedim ya herkes seni çok özledi

 

Oradan sonra terapiye gittim ve çıkışta kafeye uğradım ama mobilyalar ertesi güne kaldı yani yarın gideceğiz ben de eve gelir gelmez yemek yedim ardından da Galatasaray hakkında bir sürü bilgi öğrendim 😎

 

Şimdi gidip birkaç tane daha maç izleyeceğim sonra da uyurum seni seviyorum

*

 

İkinci hafta

 

Gönderilen:Sevgilim

 

Bugün seni özlemek dışında çok bir şey yapmadım

 

Kemal komutanı aradım ama bana bilgi vermedi çok kırıldım

 

Kafam dağılsın diye kafeye gittim mobilyalar geldi masaları falan yerleştirdik,tabloları astık sonra eve geldik Tuana'yla biraz oturduk şimdi de yatağımda uzanıyorum

 

Sen ne yapıyorsun, umarım yemeğini yiyebiliyorsundur aç kalmayacak kadar yesen yine yeterli,sen dönünce sana bir sürü sıcak yemek yaparım

 

Tatlı da yaparım

 

Uykusuz kalma çok fazla en azından yarım saatcik uyumaya çalış olur mu?

 

Seni seviyorum.

*

 

Mesajlar bittiğinde kalbimde hissettiğim ağrıyla doğruldum, gözümden damlayan birkaç damla yaş yanaklarımdan süzüldü çok özlemiştim. Ne yapsam geçmiyordu, her gün eve gelmeden önce onun evine uğrayıp bir tişörtünü alıp çıkıyordum,geceleri kokusuyla uyumanın tek yolu maalesef buydu.

 

Yemek çok yiyemiyordum,geceleri onun kokusu olmadan zor uyuyordum, aslında iyi değildim terapilerim zor geçiyordu ona her ne kadar neşeliymişim gibi davransam da böyle değildi sadece onu üzmek istemiyordum olur da mesajlarımı olursa yüzü gülsün istiyordum. Orayı biliyordum,o şartları,o zorlukları... Adımın Almina olduğu kadar iyi biliyordum. Yemek yiyemiyordu,konserveden besleniyorlardı,gecelerce uyuyamıyorlardı kim bilir kaç askerimiz yaralanmıştı,acaba Zafir'in yarası neresindeydi?

 

Korkuyordum ağır bir yarası olmasından çok korkuyordum.

 

Umarım şehidimiz yoktur çünkü gecelerce gördüğüm kabuslar artık kalp ritimlerimi bile değiştirerek beni korku dolu oksijensiz bir odaya tıkıyordu.

 

Ne zaman döneceklerini bile bilmiyorduk ki...

 

Mihriban teyze iyi desem de aslında öyle değildi evet fiziksel olarak bir şeyi yoktu ama her gün eli yüreğinde, gözleri kapıda oğlunu bekliyordu. Ablası da aynı şekilde, kızını düşünmek zorunda olduğu için pek umursamıyormuş gibi davranıyordu fakat onun son haftaları daha da zor geçmeye başlamıştı. Yine de Zafir'e bunu da söylemedim tek Melis konusunda haklıydım evet Melis de aşırı korkuyordu ama ailesinden uzakta yaşadığı için biraz alışmıştı ve çok düşünmüyordu en azından deniyordu.

 

Parmaklarım klavyeye değmeden üzerinde dairesel hareketler çizmeye başladığında ne yazacağımı düşünüyordum.

 

Gönderilen:Sevgilim

 

Özledim*(gönderilmedi)

 

Yazdım ama gönderemedim.

 

Ne yapıyorsun?*(gönderilmedi)

 

Tekrar sildiğimde bir anda ekranıma düşen bildirimle gözlerim iri iri oldu. Kalbim bu sefer heyecanla çarpmaya başladığında gelen mesajı defalarca okudum.

 

Gönderen: Sevgilim

 

Özledim,seni seviyorum.

 

Hemen mesaj yazmaya koyuldum.

 

Lütfen iyi olduğunu söyle.

 

Gözlerim yaşla dolduğunda yan taraftan yükselen sevinç çığlığıyla güldüm. Kahkaham odamda yayıldı.

 

"YAŞIYORLAR ALLAH'IM!" diye bağıran Tuana'nın sözleri hem içimi dağlamış hem de içime su serpmişti.

 

Telefonum aniden çalmaya başladığında titreyen ellerimle aramayı yanıtladım. Telefonumu zorlukla kulağıma götürdüm.

 

"Yavrum?" Dediğinde günler sonra sesini duymak,iyi olduğunu hissetmek gözyaşlarımın mutluluktan akmasına neden olmuştu. Hıçkırmamak için parmaklarımı dudaklarıma bastırdım ve yutkunduktan sonra derin bir nefes aldım.

 

"Zafir." Dediğimde içli bir 'of' çekti.

 

"Zafir diyişini bile özlemişim. Nasılsın güzelim?" Dediğinde derin derin nefesler aldım.

 

"Özledim seni çok özledim. Beni boşver sen nasılsın iyisin değil mi?" Dedim zar zor.

 

"İyiyim, ağlama." Dediğinde anında hıçkırdım ağladığımı anlayacak,bilecek,hissedecek kadar beni iyi tanıyordu bu bile mutluluk veriyordu.

 

Sesinin o kalın kendine has tonunu bile o kadar çok özlemiştim ki...

 

"Ağlamıyorum,yaralanmadın değil mi?" Diye ondan bilgi almaya çalıştım ama telefonu çekmiyordu sanırım hâlâ dönmemişti.

 

"Çok yaralanmadım,iyiyim ciddi bir şeyim yok." Dedi.

 

Hıçkırdım.

 

"Diğer askerlerimiz peki?" Diye sordum telaşla.

 

Güldüğünü duydum,nahoş bir sesti.

 

"İyiler merak etme yaralılarımız var ama ciddi bir şeyleri yok,şehit vermedik. Hepimiz iyiyiz evelallah." Dediğinde tuttuğum nefesimi verdim. O kadar rahatlamıştım ki haftalar sonra...

 

"İyi olun,hepiniz. Ne zaman döneceksiniz?" Çekinerek sormuştum çünkü duyacağım cevaptan da korkuyordum.

 

"Az kaldı güzelim,biraz daha sabır. İlk fırsatta ilk annemi sonra seni aradım burada telefon çok çekmiyor şu an bir kulübedeyiz zar zor telefonumuza ulaştık yoksa yanımızda taşımıyoruz." Dediğinde anlayışla yaklaştım.

 

"Anladım sevgilim,siz iyi olun da gerisi önemli değil. Biz hepimiz iyiyiz hiç aklın kalmasın ben dediğin her şeyi yapıyorum,herkese sahip çıkıyorum,dikkat ediyorum herkes iyi merak etme tamam mı sen sadece kendini düşün arkadaşlarını düşün." Diye konuştum hızlı hızlı.

 

Yutkunduğunu duydum zorlukla.

 

"Kendine? Kendine de dikkat ediyor musun?" Dediğinde gözyaşlarım akmasın diye gözlerimi tavana diktim. Dudaklarımı yalayarak derin bir nefes aldım ve zorlukla yutkundum. Yüzüme yerleştirdiğim yalancı tebessüm onun beni gördüğü düşüncesine sahipmişim gibi hissettirmişti.

 

"Ediyorum,senin için."

 

"Benim için." Diye soludu zar zor.

 

Hat arada gidip duruyordu. Sesi bazen cızırtılı geliyordu ama sorun değildi hiç sorun değildi.

 

"Sen de dikkat ediyor musun kendine?" Diye sordum.

 

"Ediyorum,senin için. Bizim için." Dediğinde gülümsedim.

 

"Seni seviyorum,kapatmam gerekiyor. Biraz daha sabret bebeğim." Dediğinde mideme yumruk yemişim gibi hissettim. Kapatmasaydı olmuyor muydu? Kapatmasındı,istemiyordum. Gelsin istiyordum,bencillikse bencillikti. Belki ileride daha uzun görevleri olacaktı buna da şükürdü evet ama çok özlemiştim çok ama çok özlemiştim.

 

Ama sorun şuydu ki zamanında annemle babamı da özlemiştim ve maalesef özlemek onları getirmeye yetmiyordu.

 

Zafir de böyleydi,gelmeyecekti çünkü zamanı değildi yine de ben bekleyecektim tıpkı annemle babamı beklediğim gibi.

 

"Ben de seni çok seviyorum,kendine dikkat et, lütfen çok dikkat et. Ne kadar sürerse sürsün seni bekleyeceğim unutma olur mu?" Dedim zar zor.

 

"Bunu da unutmam. Sen de şunu unutma sen iyiysen ben iyiyim,iyi uykular sevgilim." Dediğinde ben cevap veremeden hat gitti.

 

"Alo? Alo!" Dediysem de nafileydi.

 

Yavaşça yatağımın kenarına oturduğumda dizlerimin uyuştuğunu farketmiştim. Ellerimse deli gibi titriyordu. Avcumdaki telefona öylece bakarken kapım tıklatıldı ardından da teklifsizce açıldı.

 

İçeriye usulca giren Tuana'nın enkazdan çıkmış gibi görünen bedenine baktım.

 

"Almina." Diyip hıçkırdıktan sonra bana doğru atıldı ve kollarını boynuma dolayarak yatağa oturdu. Gözyaşları omzuma düşerken o, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bense gözyaşlarımı sessizce akıttım.

 

"Şş, ağlama bak iyilermiş." Dedim ona teselli verirken. Sanki kendim susmuş gibi.

 

"Çok özlemişim,ben onsuz geçirdiğim yıllarda da onu çok özlemişim Almina. Şimdi bu çok zor geldi bana. Ne zaman? Ne zaman dönerler? Boran sana söyledi mi? Kaan bana söylemiyor. ,Neden söylemiyor? Dönmeyecekler mi yoksa?" Diye kendini kaybetmeye başladığında onu kendimden ayırdım ve kıvırcık saçlarını kenara çekerek gözyaşlarını sildim.

 

"Böyle saçma sapan şeyler düşünme,tabii ki dönecekler hem Zafir de dedi döneceğiz diye,sadece birazcık daha zaman varmış o kadar. Hem hepsi iyilermiş,şehidimiz de yokmuş bak bizi de aradılar,konuştuk. Seslerini duymak bile çok güzeldi haftalardır tek bir haber bile yoktu. Şimdi bu tamamen bir lütuf Tuana'm. Lütfen ağlama,mutlu olmamız gerekiyor." Dedim hâlâ onun gözyaşlarını silerken. Yüzümde en sahtesinden ama en güzelinden bir tebessüm vardı.

 

"Az kalmış yani değil mi? Kesin gelecekler yani değil mi?"

 

Gülümsemem büyüdü başımı olumlu anlamda hızla salladım küçük bir çocuğu inandırır gibi hem onu hem kendimi buna inandırdım.

 

"Evet,sana söz veriyorum. Asker yareni sözü." Dediğimde gözümden süzülen bir damla yaş telefonuma düştü ardından da telefonumun ışığı yandı,kilit ekranımda gözüken fotoğrafımızda gözyaşım tam olarak onun kalbine denk gelmişti.

 

O ise benim kalbime denkti.

 

🧭

 

Gece olabildiğince dinç uyumuştum günler sonra deliksiz uyumak bana çok iyi gelmişti,hem kabus da görmemiştim. Şimdi ise Leyla ablalara gidiyordum her zaman yaptığım gibi ilk önce bir bebek kıyafetleri satan mağazanın önünde durdum. Arabadan indikten sonra dikkatle karşıya geçtim. Havanın sıcaklığı asfalttan yüzüme doğru vuruyor ve beni olabildiğince terletiyordu.

 

Mağazaya ulaştığımda içeriye döşenmiş olan klimalar anında bedenimi buz gibi etti,ferahlayan vücudumla ferah bir nefes aldım. Sanki dakikalardır nefes alamıyordum...

 

İçeriye doğru iyice ilerleyip minik zıbın setlerine bakmaya başladım,rengarenk bir sürü, çeşit çeşit kıyafet vardı ama Leyla abla zaten dolabı çok doldurmak istemiyordu ben de bu yüzden her yaşta giyebileceği şeyler alıyordum.

 

İlk aldığım yeni doğanlar içinken şimdiki alacağım iki yaş için olan kıyafetti.

 

İçlerinden birini elime alıp dikkatle incelerken yanımda beliren bedenle irkildim.

 

Başımı sağa doğru çevirdiğimde kim olduğuna bakmak istemesem de onunla göz göze geldim ve selam vermek zorunda kaldım.

 

"Almina hanım? Sizi burada görmek şaşırtıcı. Hayırdır inşallah bebek mi geliyor?" Diye sordu Zafer bey.

 

Yalancı tebessümümle başımı iki yana salladım.

 

"Size de merhaba Zafer bey ve hayır bebeğimiz olmuyor. Olsaydı yeni doğanlara bakardım değil mi?" Diye sordum ters bir ifadeyle. Elinde duran yeni doğan setine ufak bir bakış atıp bana döndü. Yüzünde bozulmuş bir ifade vardı fakat bunu düzeltip itici bir gülümseme yerleştirdi.

 

Bu adama niyeyse gıcık oluyordum ve inanın elimde değildi. Onda haz etmediğim bir şeyler vardı oysa ki bu onunla aylar sonraki ilk karşılaşmamızdı.

 

"Haklısınız ama bakın ben yeni doğan setlerine baksam da çocuğum olmuyor." Dedi.

 

Bende onun gibi itici bir şekilde gülümsedim.

 

"Anlıyorum." Dedim ve sustum elimdeki kıyafeti yerine bırakıp diğerine uzanmaya çalıştım.

 

"O elinizdeki güzeldi aslında neden bıraktınız?" Diye sordu.

 

"Çünkü ben beğenmedim." Derken üst raftaki kıyafeti tuttum ama tam çekmek üzereyken arkamda bana temas eden bir beden belirdi.

 

Nefesi sağ kulağıma çarparken bedenini bana biraz daha yaklaştırıp az önce uzanmak istediğim kıyafeti kolayca aldı ama geri çekilmedi. Anında bir adım öne gidip bedenimi ona döndürdüm.

 

"N-ne yapıyorsunuz?!" Diye sordum korkuyla. Temastan nefret ediyorum. İstemiyordum.

 

Üzerime doğru başını eğip nefesini yüzüme bıraktığında başım artık arkamdaki demire yapışmıştı ve acıyordu ama bu gram umrumda değildi şu an fazla yakındık ve bu yakınlık o kadar rahatsız ediciydi ki midem bulanmaya başlamıştı.

 

"Yardımcı olmaya çalışıyorum. İsterseniz başka konularda da yardımcı olabilirim." Dediğinde ne ima ettiğini anlamasam bile onu ellerimle ittirdim ve bedenimi kolunun altından geçirip ileriye doğru yürüdüm. Onunla aramdaki mesafeyi açtıktan sonra öfkeyle ona döndüm.

 

"Haddinizi bilin,siz kim oluyorsunuz da bana bu kadar yakınlaşabiliyorsunuz?! Benden uzak durun Zafer bey aksi taktirde bu davranışlarınız artmaya devam ederse gerekli birimlere bu durumları iletmek zorunda kalırım." Dedim.

 

"Hanımefendi iyi misiniz? Ne oluyor burada?!" Diye yanımıza gelen bir adam ne olduğunu anlamaya çalışırcasına bize bakıyordu ama ben gözlerimi Zafer'in öfkeli yüzünden ayırmıyordum.

 

Aslında bir o kadar da rahattı çünkü gevşek gevşek sırıtıyordu.

 

"Yok bir şey, hanımefendi beni yanlış anladı. Sıkıntılı sanırım birazcık." Dediğinde kan beynime sıçramış gibi hissettim.

 

Öfkeyle ona doğru atıldığımda o görevli adam da beni tutmak için atıldı fakat ben çoktan hızla Zafer'in cinsel organına tekmeyi basmıştım. Zafer karşımda iki büklüm olduğunda da dizimi yüzüne geçirmiştim.

 

Arkamdan bir kol belime dolandığında vücudum tamamen taş kesilmişti.

 

"Hanımefendi lütfen durur musunuz? Zor kullanmak istemiyorum." Diye bağıran arkamdaki adam gram umrumda değildi ama beni bıraksındı.

 

"Bırak beni! Bırak dedim,BIRAK!" Diye defalarca kez bağırdım.

 

Adam beni hâlâ tutarken Zafer karşımda zevkten dört köşe olmuş halde sırıtıyordu.

 

"Bırakın hanımefendiyi de gitsin." Dediğinde gerçekten onu boğmak istedim.

 

Arkamdaki görevli beni bıraktığında öfkeli nefeslerim ortamda duyuluyordu herkes durmuş bizi izlerken kimisi ayıplar nitelikte konuşuyordu ama hiçbiri umrumda değildi.

 

"Sen kimsin de bana emir veriyorsun lan! Ayağını denk al Zafer.Erkeksin diye kendini bir bok sanma,benim de kim olduğumu iyice öğren karşıma ondan sonra çık." Dedikten sonra hızla arkamı döndüm ve öylece izleyen insanlara baktım.

 

"Siz de ne bakıyorsunuz?! Bir de sizden anne,baba,dede,nine olacak geleceğin çocuklarını siz mi yetiştireceksiniz? Bu herif belki bana taciz etti? Durup sorgulamadan izlemeye devam edin,siz zaten bu dünyada olanlara anca seyirci kalır susarsınız." Dedikten sonra aralarından öfkeyle geçip gittim,kimisinin omzuna çarptım kimisinin elindekileri yere düşürdüm...

 

Kapıdan çıktığımda yüzüme vuran sıcak hava beni iki kat daha fazla öfkelendirdi,arabaya nasıl bindim hiçbir fikrim yoktu. Sürücü koltuğuna oturur oturmaz kemerimi taktım ve arabayı çalıştırmadan önce direksiyana avuç içlerimle defalarca vurdum.

 

İçimde yeşeren bu ani öfke bir türlü dinmeyecek gibiydi. Titreyen ellerim ve dizlerimle zar zor arabayı kullandım.

 

Eve doğru giderken yolda Mihriban teyzeyi aradım.

 

"Alo,Almina geldin mi kızım?" Dediğinde yutkundum. Kadına da mahçup olacaktım.

 

"Mihriban teyze ben sana geleceğim dedim ama kendimi pek iyi hissetmiyorum siz iyiyseniz ben bugünlük gelmesem sorun olur mu?" Diye sordum güçlükle.

 

"Aa,neyin var yavrucuğum hasta mısın?" Yalan söylemek istemiyordum ama gerçeği de açıklayamazdım bu yüzden geçiştirmek durumunda kaldım.

 

"Biraz halsizim çok bir şeyim yok endişelenme lütfen." Dedim kendimi her ne kadar kötü hissetsem de.

 

"Tamam kızım bir şeye ihtiyacın olursa ara bizi olur mu? Yat dinlen sen bugün hem hepimiz de iyiyiz merak etme." Dediğinde yutkundum arabayı evin önüne park ettiğimde nasıl bu kadar hızlı geldiğime bile şaşıracak durumda değildim.

 

"Tamam Mihriban teyze. Leyla abladan da özür dilerim gerçekten." Dediğimde hafif kızgın sesi kulaklarıma doldu.

 

"Kızıyorum ama he. Hiç de özgürlük bir durum yok kendini kötü hissetme kızım dikkat et güzelce dinlen."

 

Bir anne edasıyla olan yaklaşımı yüreğimi sarmıştı. Zerrin annemle de birkaç gün önce konuşmuştuk tabi ki ama Mihriban teyzede değişik bir şeyler vardı. Çok içtendi.

 

"Tamam Mihriban teyzeciğim,iyi günler." Dediğimde o da aynı şekilde karşılık verdi.

 

"İyi günler güzel kızım." Telefonu kapatıp alnımı direksiyona yasladım, ardından derin bir nefes alarak saçlarımı çekiştirdim ve telefonumla çantamı alıp arabadan indim. Tuana şu an kafedeydi o yüzden ev boştu,biraz dinlensem iyi olacaktı. Bahçeden geçip kapıyı zorlukla açtığımda bacaklarım hâlâ titriyordu. Titreyen ellerimle anahtarı ve çantamı kenara bırakıp ayakkabılarımı da ayakkabı dolabına koydum. Kapıyı geri kapattıktan sonra çantamı ve anahtarımı alarak ayaklarımı sürüye sürüye mutfağa ileledim.

 

İçerisinin dar havası beni bunaltırken behçe kapısını yarım şekilde açtım ve kendime de dolaptaki sürahiden bir bardak su kattım,içtikten sonra sürahiyi geri dolaba koydum sonra da mutfaktan çıkıp merdivenlere ilerledim ve yukarıya çıkmaya başladım.

 

Merdivenleri çıkmak benim için çok zordu,tüm bedenim kaskatıydı. Duşa girmek benim için en iyisiydi evet çok zordu ama duşa ihtiyacım vardı.

 

Çantamı ve anahtarı giyinme odasına koyduktan sonra banyoya girip suyu ayarladım, ardından kıyafetlerimden kurtulup kendimi bu havaya rağmen,sıcak olan suyun altına bıraktım.

 

Bedenimden akıp giden su gerilen kaslarımı yumuşatmaya başlamıştı, gözlerimi istemsizce kapattığımda gözümün önüne gelen görüntüler midemin bulanmasına neden oluyordu. Parmaklarımı dudağımın üzerine bastırıp yutkundum, ardından da gözlerimi hırsla açıp şampuanımı elime aldım.

 

Avcuma döktüğüm şampuanla saçlarımı köpürtüp duruladım, ardından da vücudumu köpürtüp köpükten arındırdım ve duştan çıktım. Duvarda asılı duran bornozumu alıp üzerime geçirdim ve kuşağını bağladım saçlarıma doladığım havluyla banyodan çıkıp odama geçtim ve üzerimi giyindim.

 

Saçlarımı kurutacak mecalim yoktu, panjurlarımı indirdikten sonra belki Zafir yine arar diye telefonumun sesini açıp yanımdaki komodinin üstüne bıraktım.

 

O dönünce bu durumu ona anlatmak istiyordum ama anlatabileceğim bir şekil var mıydı bir fikrim yoktu çünkü aslında saçma sapan bir şeydi fakat ben nefes alsam bile bunu gidip Zafir'e anlatmak istiyordum bu yüzden anlatacaktım ama bunu o dönünce yapacaktım şimdi anlatamazdım aklının bende kalmasını istemiyordum sıkıntılı bir nefes verdim.

 

Yatağa yatıp pikemi üzerime çektim zifiri karanlık olan odamda kalbimin hızlı çarpışlarından başka bir ses duyulmuyordu.

 

Sağa doğru döndüğümde gözlerim boş kanapeye takıldı, yalnızdım. Onsuzdum.

 

Gözyaşlarım yeniden akmaya başlarken silmeye tenezzül bile edememiştim,bedenimi hareket ettirecek halim yoktu. Zaten kısa bir süre sonra da uykuya dalmıştım.

 

🧭

 

Gördüğüm kabusla soluk soluğa uyandığımda ilk önce nerede olduğumu anlayamadım aniden doğrulup oturur pozisyona geldiğimde başıma giren kesin bir ağrıyla yüzümü buruşturdum.

 

Dilim damağım kuruduğu için su içmek istedim bu yüzden ayağa kalktım fakat gözlerimin kararmasıyla yatağa tutunarak tekrardan oturdum, vücudum sırılsıklam olmuştu,terlemiştim.

 

Komodindeki abajuru yaktığımda odamı aydınlatan loş ışıkla kenarda duran sürahiye gözlerim takıldı uzanıp bardağımı doldurdum ve büyük bardaktaki suyu kana kana içtim. Çenemden boynuma akan suları elimin tersiyle sildikten sonra bardağı tekrar aldığım yere koydum.

 

Elimi kalbime bastırarak komodinin üzerinde duran telefonuma uzandım. Saate baktığımda üç saate yakındır uyuduğumu görmek dudaklarımın arasından korku nidasının fırlamasına neden oldu.

 

Sonrasındaysa altında gördüğüm aramayla yutkunup heyecanla ayağa kalktım. Zafir aramıştı.

 

Hemen onu geri aradığımda arkamda çalan telefon sesiyle irkilip çığlık attım.

 

Hızla arkamı döndüğümde telefonum elimden düşmüş yeri boylamıştı,loş ışıkta elinde çevirdiği telefonuyla bir ayağı dizinde ve kolları koltuğa doğru atılmış sevgilimi görmek yüreğimin kuş gibi çırpınmasına neden oldu.

 

Üzerinde siyah bir eşofman ve beyaz bir tişört vardı.

 

Dönmüştü...

 

Gelmişti.

 

Buradaydı. Yaşıyordu ve iyiydi.

 

Nasıl bu kadar erken döndüğü ya da buraya nasıl girdiği hiç ama hiç umrumda değildi. Ayağını indirip ayağa kalktığında heybetli bedeni odama şölen gibi bir manzara sunmuştu.

 

Yutkunup,dolan gözlerimle hızla ona ilerledim.

 

"Zafir." Diye fısıldadım.

 

Ardından parmak uçlarımda yükselip kollarımı boynuna doladım.

 

"Geldin,Zafir." Diyip hıçkırdım, bugün yaşananlar,geçmiş,onun yokluğu her şey üst üste gelmişti ve ellerini belime doladı.

 

Gözyaşlarım arttığında burnumu boynuna kokusunun kaynağına bastırdım.

 

"Seni çok özledim,çok çok özledim." Dedim soluk soluğa, hiçbir şey demedi. Öylece durdu. Neden soğuk gibiydi? Nesi vardı? Sanırım yorgundu.

 

Kendimi geri çekip bedenine baktım. Gözlerim onu hızla taradı.

 

"İyisin değil mi? Yaralı değilsin?" Diye sordum elim tişörtünden bile hissedilen karın kaslarındayken.

 

Sessiz kaldığında tekrar yüzüne baktım gözyaşlarım istemsizce akmaya devam ediyordu.

 

Buz gibi olan gözleri yüzümü taradıktan sonra gevşedi,kendisi de yutkundu ve ardından da belimdeki ellerini sıkılaştırdı.

 

"İyiyim,bir şeyim yok." Dedi bariton sesiyle.

 

Sonunda nefes alabildiğimi hissettim,iyiydi, dönmüştü. Başka da bir şey istemiyordum.

 

"Çok şükür,peki ya diğerleri onlar da iyiler değil mi?" Dedim merakla.

 

Hiçbir askerimize bir şey olmasını istemezdim.

 

"İyiler merak etme. Herkes sapasağlam." Dedi.

 

Gözlerimi kapatıp Allah'a şükür ettim ve sonra gözlerimi açıp gülümseyerek ona baktım, yüzünün bir yarısı karanlıkta kalıyorken diğer yarısı loş ışık tarafından aydınlanıyordu. Ve aydınlanan tarafında izi kalmış çizikler vardı. Elim yüzüne yerleştiğinde baş parmağımla o çizgilerin üstünden geçtim ardından gülümseyip ona baktım.

 

"Sen? Sen iyi misin?" Doye sorduğunda tebessümüm yüzümde dondu. Ne diyeceğimi bilemez bir haldeydim, görevden yeni dönmüştü,yorgundu bi yüzden bunu şimdi söylemem ne kadar doğruydu?

 

İllaki söyleyecektim fakat bunu ne zaman yapsam bilemedim.

 

"İ-iyiyim." Diye kısık sesle konuştuğumda gözlerimi kaçırdım.

 

Dudaklarını birbirine bastırıp onaylayıcı bir mırıltı çıkardı.

 

Ona dikkatlice baktığımda gülümsedi ve alnıma dudaklarını bastırdı.

 

"Annem, halsiz olduğunu söyledi." Deyince yine yutkundum.

 

"Evet biraz öyleydim ama sen geldin,şimdi iyiyim çok iyiyim." Diye soludum. Bu doğruydu o yokken kötüydüm ama şimdi çok daha iyiydim.

 

Kaşlarını çatıp yüzümü taradı.

 

"Bir şey yok yani? Eminsin değil mi?" Dediğinde onu güçlükle onayladım.

 

"Evet,ne olabilir ki?" Dediğimde duraksadı.

 

"Zafir'in kurallarını hatırlıyorsun değil mi? O kendinden bir şey gizlenmesinden hoşlanmaz." Dediğinde yutkundum cevap vermek istemedim.

 

Ellerimi belimdeki eline götürüp onu yatağa doğru çekiştirdim.

 

"Yorgun gibisin,biraz dinlenmek ister misin?" Dediğimde bana üstten bir bakış attı.

 

"İsterim ama sen bana bir şey anlatmayacaksın değil mi?" Doye sordu yeniden, yüreğim tedirginlikle çarptığında ne diyeceğimi bilemez bir halde ona baktım, cevap beledcesine başını eğip bana baktı ardından başım otamatik olarak iki yana sallandı.

 

Yüzüme sahte bir tebessüm yerleştirdim,ona anlatmak istiyordum ama şimdi değildi şu an kendimi hazır hissetmiyordum ki o da iyi değildi.

 

Ona arkamı dönüp tuttuğum eliyle bedenini yatağa çekiştirdim. O ise bir santim bile hareket etmedi.

 

Ne olduğunu anlamak için arkamı döndüğümde elinde telefonu vardı ve bana, gözlerindeki soğuk ifadeyle bakıyordu. Tebessümüm yüzümde soldu.

 

"Zafir?" Diye sorduğumda bana doğru bir adım attı ve avcumu sıkı sıkı kavradı,tutuşu can yakıcı kesinlikle değildi ama bakışları kesinlikle can yakacak şekildeydi.

 

"Son kez soruyorum,bana anlatmak istediğin bir şey mi var?" Dediğinde titrek bir nefes aldım ve geri verdim.

 

Gözlerimi kaçırıp ellerimize bakarken itiraz ettim.

 

"Şu an değil." Dediğimde elini elimden çekti ve parmağıyla çenemden tutup başımı kaldırdı.

 

Yüzüme bomboş bakarken sağ elinde tuttuğu telefonu bana doğru çevirdi, ekranında kendimi görmek beni afallatırken tam karşımdaki adam Zafer'di. Ellerim titremeye başlarken ikimizin yan yana oldukça yakın bir şekilde çekilmiş fotoğrafına bakakaldım.

 

Ne yapacağımı elbette ki iyi biliyordum fakat sorun şuydu ki karşımdaki adam bana sadece bakıyordu, bakışları buzdan farksızdı. Korku yüreğimi tekrar ele geçirdiğinde ikimiz de hareketsizce birbirimize bakıyorduk. Bu sefer sessizliği bölen tek ses benim korkuyla çarpan yüreğime ait değildi,onun da yüreği titriyordu. Aramıza giren bu sefer mesafeler olmayacaktı.

 

***

 

Bölüm sonu.

 

Gecikmeyle gelen güzel bir bölüm

 

Kontrol edemedim bir hatam varsa affola.

 

Oy vermeyi ve satır arası yorumlar bırakmayı unutmayınız bebeklerim.

 

Sizleri seviyorum.

 

Görüşmek üzere ❤️

Loading...
0%