Yeni Üyelik
27.
Bölüm

26.Bölüm "GERİDE KALANLAR"

@dolunaydakigelgit_

Merhaba!

 

Biz geldiiiikkkk, oy verip yorumlar yapalım!

 

İyi okumalar

*

 

 

 

*

 

***

 

Almina'dan.

 

"Ben,söyleyecektim." Diyebildim öylece.

 

Başımı eğip kucağımda birleştirdiğim ellerime baktım,uykusuzluktan kızarmış gözlerine bakmaya cesaretim yoktu.

 

"Neden bunca zaman gizledin,ne düşündün?" Ne diyeceğimi bilemedim sadece sustum. Korkmuştum,onu kaybedeceğimi bile düşünmüştüm. Korkmuştum işte.

 

"Neden Almina? Bir cevap ver." Dedi sesindeki yıkılmışlıkla.

 

Ellerimi bulanık görüyordum, saçlarım iki yanımdan omuzlarıma döküldüğü için yüzümün çoğu gizlenmişti.

 

"Doktor sana tam olarak ne dedi ki?" Diye sordum. Sesim birazcık içime kaçmış olabilirdi, oysa ondan hiçbir şey saklamayacağıma söz vermiştim ama olmamıştı işte ve bu yüzden mahçup hissediyordum.

 

"Ben senin ağzından çıkacakları merak ediyorum, doktorun dedikleri şu an umrumda değil ben sana soruyorum! Yoksa söylemeyeceğin bir şeyler daha mı var?" Başını eğmiş bana yarı öfkeli yarı hüzünle bakıyordu gözlerindeki kızarıklık daha da artmıştı kendimi öyle kötü hissediyordum ki ama onun benden de kötü hissettiğine emindim. Bunu da öfkeli bakarak gizlemeye çalışıyordu ama beceremiyordu.

 

Gözümden birer yaş firar etti.

 

Uzanıp elini tuttum ve kucağıma çektim. Parmaklarının arasında nasırlar vardı. Parmak uçlarımı orada gezdirirken gözyaşlarım daha fazla akmasın diye başımı kaldırıp gözlerimi kısa anlığına tavana çevirdim ve gözyaşlarımı geri gönderdim.

 

"Ben çocuk sahibi olamayacağım." Dedim gözlerinin içine bakarak. Bunu söylerken çok acımasızdım,onun sarsıldığını gördüm, gözlerimle buna da şahit oldum.

 

"O zamanlar yani..." Başımı kısa bir süre ellerimize çevirdim ve onun avcumu destek verircesine sıkması sonucu yüzümü ona çevirdim.

 

"Birinci ayın son günüydü,çok net hatırlıyorum,o gece o,Adar yani uykumda ormana sürüklerken uyandım ben. İlkte vücudum uyuşmuş gibiydi karşı koyamadım bu yüzden ilkte onu durduramadım ama sonra o işte şey..." Sustum, nasıl diyecektim? Sevdiğim adama bunu nasıl anlatabilirdim ki? Anlattığım ilk gün her şey basitti çünkü çok da detaya inmemiştim ama şimdi daha farklıydı... Daha detaylı olarak anlatmak ağırdı işte.

 

Cümleleri toparlamak zihnim için bile zordu.

 

"Her şeyi bilmek istiyorum en ince detayına kadar. Her şeyi." Dedi itiraz istemeyen sesiyle.

 

Gözlerine kısacık bir bakış atıp gözlerimi kapattım ve açtığımda tekrar ellerimize bakıyordum.

 

"Kıyafetlerimi çıkardı, kaçmaya çalıştım ama yapamadım çünkü..." Gözlerine baktım kısa bir an. Çenesini sıkmış ama sanki hiçbir şey anlatmamışım gibi de oldukça duygusuz bakıyordu.

 

"Devam et." Dedi aynı şekilde.

 

"Karnıma oturmuştu,zor nefes alıyordum ve hareket de edemiyordum. Sonra o sırada kendi kıyafetlerini bir şekilde çıkardı,ben rahat durmayıp ona vurdukça o da bana vurdu. Sonra... Pantalonumun fermuarını açtı." Durup nefes almak için kendime kısa bir süre tanıdım.

 

Ellerimin arasındaki eli buz gibi olmuştu.

 

Güç almak ister gibi elini sıkı sıkı tuttum.

 

"Sonra tenini hissettim." Midem bulanınca bir elimi ağzıma kapattım ve yutkunmaya çalıştım. Elimi yanağıma doğru kaydırıp gözyaşlarımı sildim.

 

"O gece işte ona engel olmaya çalışınca ve ona da izin vermeyince çok sinirlendi. Gözümün önünde kalan son görüntüler zaten acımasızca bana tekmeler savurduğuydu,defalarca kasıklarıma vurdu. Sonra Arin geldi,Adar'ı alıp götürdü. O an ona bile dua edesim gelmişti."

 

O kadar tepkisizce dinliyordu ki duygularını iyi gizleyen bir asker olduğunu bilmesem beni sevmediğini bile düşünebilirdim.

 

"O anın sıcaklığıyla çok hissetmedim ama zorlukla mağaraya geçince sabaha kadar ağrıdan kıvrandım,zaten sabaha karşı birileri geldi bana bir şey enjekte ettiler sanırım uyuşturucuydu, bir yere götürdüler ama çok kesik kesik hatırlıyorum..."

 

O anları hatırlamak birer işkenceydi.

 

İçli bir nefes aldım.

 

"Sonra bir yere vardık,bir sedyeye yatırıldım zaten odaya bir kadın girdi. Kurtulduğumu düşündüm ama öyle değildi,o da onlardandı ve doktor değildi yani bana göre. Hiçbir doktor hastasının hayatına bilerek son vermezdi ki... O da bana uyuşturucu verdi. Benim hayatıma son vermişti, bana bir daha çocuğum olmayacağını söyledi, kasıklarıma çok darbe aldığımı kanamam olduğunu ve bunun için de yani kanamayı durdurmak için bir alet takacaklarını söyledi. Aptal kafam çok sorgulasam da ağzımı açamadım,uyuşturucunun etkisiyle sadece put gibi yattım, çocuğum olmayacağını öğrenince kendimden geçtim. Hiç sorgulamadım ki,sen kimsin diye sormadım,bana ne yapacaklarını sormadım o kadın üzerimi çıkarıp çığlıklarıma rağmen o aleti taktı,bu ne diye sormadım,ne yaptınız diye sormadım,çok korkmuştum aklımdan başka şeyler geçiyordu aptalım ben, koca bir aptalım..." Ellerimle başıma vururken dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı.

 

Bileğime dolanan parmaklar beni aniden kucağına çekti. Kendime vurmama engel oldu.

 

Sımsıkı sarıldığında kollarım aramızda kalmıştı, hıçkırıklarım durmuyordu. Bağıra bağıra ağlıyordum. Hiç kimse,hiçbir şey umrumda bile değildi.

 

Bir kolu belimi sımsıkı sarmalamıştı,diğer eli de saçlarımda geziyor başımı göğsüne bastırıyordu.

 

"Şş,tamam. Geçecek sevgilim." Dediğinde gözyaşlarım daha da şiddetlendi.

 

"Yardım et n'olur. Çok korkuyorum, hatırlayamıyorum,şu ana kadar bile hepsi kesik kesik." Dedim.

 

"Edeceğim, yüreğinden bütün korkularını sileceğim. Önce Allah sonra da ben yanındayım,sakinleş güzelim." Dedi.

 

Hıçkırıklarım,iç çekişlere döndüğünde beni kendine daha da çekti ve göğsüne sığınmamı sağladı. Onun kucağında küçücük kalmış iyice içime çekilmiştim. Elleri sırtımda ve belimde duruyor düşmemi engelliyordu. Gözlerinin yüzümde dolaştığını biliyordum ama ona bakamıyordum.

 

"Bak bakalım bana." Gözlerimi zorlukla ona çevirdim.

 

Gözlerindeki yorgunluk yüreğimi dağlarken omuzlarına bir yük daha bırakmıştım.

 

"Seni seviyorum,şimdi doktorla görüşeceğiz ve gereken neyse yapılacak tamam mı? Birazdan geleceğim." Dediğinde başımı salladım.

 

"Ama çabuk gel olur mu?" Dediğimde alnımdan öpüp doğruldu ve beni yatağa bıraktı. Tam ayaklanmıştı ki elinden tuttum içime düşen bir korkuyu nasıl dindirecektim bilmiyordum ama eğer ona söylemezsem kafayı yerdim.

 

"Zafir,ben... Ben,yani şey. Kimsenin bana dokunmadığına yani ileri gitmediğine eminim ama. Ama buna engel olamadım yani şey,bu ben... Benden şüphe etmeni istemem." Gözlerimi kaçırdım. Yanaklarım utançtan yanıyordu demek istediğim şeyi dert etmeyeceğine emindim ama işte bir şeyler üzerime gelince sağlıklı düşünemiyordum.

 

Bana öyle ters bir bakış attı ki daha da çok utandım.

 

"Bunu sonra konuşacağız." Dedi ve kapıyı açıp çıktı,onun çıkmasıyla odaya Mihriban teyze ve ardından da Berire hanım girdi. Kendime çeki düzen verme ihtiyacı hissettim ve biraz doğruldum.

 

"Kızım nasılsın,bir şey dedi mi bizim oğlan? Pek bir sinirli çıktı?" Diyen Mihriban teyzeye oldukça normal bir şey demiş gibi bakmıştım.

 

Öfkeli olduğunu çok iyi biliyordum ki haklıydı da...

 

Odada yayılan öfkeli ses vereceğim cevabı keskin bir kılıç gibi kesmişti.

 

"Sende Mihriban, çocuk öğrendi tabi bunun bekaretini kaybettiğini. Normal yani öfkelenmesi!" Dediğinde nefesim içimde kalmıştı. Gözlerim büyürken Mihriban teyze de dehşetle kayınvalidesine bakmıştı.

 

"Siz benimle böyle konuşamazsınız,benimle alakalı hiçbir konu sizi ilgilendirmez. Kendinize gelin!" Dedim sesimi yükselterek.

 

Nasıl olurdu da benim hakkımda böyle konuşabilirdi?!

 

"Anne sen ne diyorsun, görmeyeli bana vermeye çalıştığın terbiyeni yitirmişsin." Desi Mihriban teyzem. Bu kadın cidden başımıza ahlâk bekçisi kesilmişti.

 

"Sen sus Mihriban! Haksız mıyım gelin hanım? Namusunu kaybetmiş biri değil misin?" Dediğinde o kadar çok öfkelenmiştim ki bir anda ayağa kalkıp onun karşısında dikildim.

 

"Siz namus kavramını bundan ibaret sandığınız için bile benden daha namuzsunuz! Kimse,hiç kimse... Buna siz de dahil bana böyle davranamaz,bana bu sözleri söyleyemez. Namus iki bacak arasında değil zihniyette yer edinen bir kavramdır görüyorum ki siz de bundan yoksunsunuz Berire hanım!" Dedim öfkeyle. Elini kaldırdığını farkettiğim an bileğini havada yakaladım ve geriye doğru çekildim.

 

"Babaanne!" Odada aniden yankı yapan sesle irkilip kendime geldim ve avcumdaki bileği iteleyip geriye adımladım.

 

Mihriban teyze beni hemencecik kollarının arasına aldı. Göz bebeklerime varıncaya kadar titriyordum,o kadar öfkelenmiştim ki...

 

"Dua et,dua et ki doktor geliyor. Bu odadan çıktığımda bırak seni hastanede görmeyi,yakınlarında görürsem kaçacak delik bırakmam sana!" Dediğinde Mihriban teyze kollarımı sıvazlıyordu. Zafir,babaannesiyle karşı karşıya durmuş öfkeyle soluyordu. Berire hanım odadan hışımla çıktı.

 

"Yavrum aman diyip onun laflarına falan üzülme tamam mı? Bizim senden hiç süphemiz yok." Mihriban teyzeye zorlukla gülümsedim.

 

"Merak etmeyin." Dedim.

 

İyi olacağım merak etmeyin.

 

"Anne hadi sen de eve git, dinlen biz buradayız." Dedi Zafir. Bana bakmaması beni biraz da olsa kırdı.

 

"Peki,bir şeye ihtiyacınız olursa hemen arayın oğlum, kızım sen de bak aklına bir şey takılır hemen ara beni gelirim ben tamam mı kuzularım." Dediğinde burukça gülümsedim bu kadını çok seviyordum.

 

"Tamam Mihriban teyze, teşekkürler." Dedim.

 

"Tamam annem,hadi hadi Kadir bıraksın seni. " Mihriban teyze odadan çıktığında yavaşça yatağın kenarına oturdum.

 

Duyduklarım hazmedilecek laflar değildi.

 

Zafir kapıyı kapatıp yanıma doğru adımladı,derin bir nefes verip ona baktım ve omuzlarımı düşürdüm.

 

"Onun böyle diyeceğini biliyordum." Dediğinde gözlerini sımsıkı kapattı ve boynunu sağa sola doğru yatırdı. Gözlerini açıp bana baktığında dudaklarımı büküp omuz silktim.

 

"Gerçek değil yani öyle belki ama düşündüğü gibi değil ki. Biliyorsun,biliyorsun değil mi?" Dedim.

 

Ellerini uzatıp yüzümü kavradı,uzun boyuyla önümde tek dizinin üzerinde çöktü.

 

"Şüphen mi var?" Dedi sorarcasına, başımı iki yana salladım. Yoktu ama işte yine de kötü hissettiriyordu.

 

"Yok ama bilmiyorum bu kötü hissettirdi."

 

"Bak,kimseye kendini ispat etmek zorunda değilsin,ben seni biliyorum ve benim sorun edeceğim bir şey değil öyle bir adam değilim. Namusu iki bacağın arasına sığdıracak kadar dar kafalı değilim. Kim ne derse desin bu,ben olsam bile uzaklaş. Sana zarar veren herkesten uzak dur, özellikle Berire hanım gibi zihniyetsizlerden. Tamam mı bebeğim?" İç çekip kollarımı boynuna doladım. Bu da bir onay şekliydi,onu seviyordum. Kocaman kocaman seviyordum.

 

Belimden sımsıkı kavrarken,ona istediğim şekilde sarılmanın ne kadar da güzel olduğunu düşünüyordum.

 

"Hadi bakalım uzan." Dediğinde geri çekilmişti o an kapı tıklatıldı ve doktorla hemşireler içeriye girdi.

 

"Merhaba Almina hanım ben Nevin, jinekologunuzum sizinle bir kadın doğum doktoru arkadaşımla birlikte ilgileneceğiz,birlikte tedavinizi sürdüreceğiz." Dedi kadın, oldukça kibar birisiydi sarı saçları,yeşil renk gözleri vardı.

 

"Merhaba Nevin hanım." Dedim sadece. Gözlerim başımda dimdik duran adama kaydı, gözleri benim üzerimdeydi bu yüzden ufak bir tebessüm ettim, göz kırptığında tekrar Nevin hanıma döndüm.

 

Hemşirelerle bir şeyler konuştu ardından da ellerini sterilize etti.

 

"İlk önce sizi bilgilendirmem gerekmekte, tedavinize başlarken yapacağımız ilk iş spirali çıkarmak olacak ve tedavi sürecin başlayacak. Sonrasında ise Hale ile devam edeceğiz,bu süreç hakkında bilgilendirmeyi yapmam gerekiyor. Sonrasındaysa onayın olduğu takdirde beyefendiyi dışarıya alıp tedavimize başlayabiliriz."

 

"Sizi dinliyoruz." Dedim Zafir'in elini tutarken.

 

"Regl dönemin oldukça ağrılı geçiyor olmalı yanılıyor muyum?" Dedi gülümseyerek.

 

Başımı iki yana salladım.

 

"Haklısınız,çok şiddetli ağrım oluyor ve ne yaparsam yapayım geçmiyor. Aslında bu uzun yıllardır böyle ama son bir yılda çok daha şiddetliydi." Dedim.

 

"Anlıyorum, bu ağrının yıllara dayanması büyük ihtimalle kisti farketmemiş olmak. Son zamanlarda da daha şiddetli ise bu durumun üzerine spiral takılmış olmasıdır. Tedavimizde ağrılarınızın dinmesi ve daha rahat bir adet dönemi atlatmanız için spirali izin verirseniz bugün çıkaracağız,ardından ilk adet döneminizi bekleyeceğiz ve ağrılarınızı,kan renginizi kontrol edeceğiz. Ve eğer tahmin ettiğimiz durum varsa regliniz biter bitmez sizi Hâle hanım ameliyata alacaktır bu konu onun uzmanlık alanı olduğu için onun sizinle konuşması daha doğru olacaktır. Semiha,Hale hanımı çağırır mısınız?"

 

"Tabi doktor hanım." Diyen hemşire dışarıya çıktı ve sessizlik ile geçen birkaç dakika Hale hanımın gelmesiyle son buldu.

 

"Merhabalar! Nasılsınız Almina hanım?" Dediğinde enerjisi beni gülümsetti.

 

"İyiyim sağ olun,siz nasılsınız?"

 

"Süperim, görüyorum ki başlamak üzereyiz. Biraz geciktim,acil bir hastam vardı. Kusura bakmayın."

 

"Estağfurullah." Dedi Zafir. Yüzümdeki tebessüm daha da büyüdü. Onun saygısına bile hayrandım, aslında olması gereken bir özellikti ama bir insana aşıksanız onda olan her özellik size olağanüstü geliyordu.

 

"Nevin hanım size gerekli bilgileri vermiş,ben de beni ilgilendiren kısmı açıklayayım. Spiral çıkarıldıktan sonra bir dinlenme sürecimiz olacak ve bu süreçte sizi takibe alacağız bunun ardından da bize en yakın tarihte de sizi kistten kurtarmak için tedavimiz başlayacak,ilk önce iyi mi yoksa kötü huylu bir kist mi olduğunu inceleyeceğiz ve ardından da her koşulda ameliyatınızı gerçekleştireceğiz. Aklınıza takılan,sormak istediğiniz bir soru varsa hic çekinmeyin sorun lütfen." Dedi Hale hanım.

 

"Bebeğimiz olabilir mi yani?" Dedim avcumdaki eli sıkarken.

 

Her iki doktor da gülümsedi ardından Hale hanım konuştu.

 

"Elbette yani Allah nasip ederse bu tedavilerden sonra çocuğunuz olmaması için bir sebep yok ama ilk önce bu süreci atlatmak gerekiyor kist alındıktan sonra birkaç ay bebek sahibi olmamanız gerekmekte ama ondan sonra hiçbir sakınca bulunmamaktadır." Dedi.

 

Yüzümde utangaç bir tebessüm peydah oldu.

 

Benim de bebeğim olabilirdi.

 

Mutlulukla yanımdaki adama baktım, gözlerinde oynaşan yıldızları görebiliyordum.

 

Bizim bebeğimiz olabilirdi...

 

Bu kaza cidden birçok iyiliği de beraberinde getirmişti, açıkçası korktuğum için ben doktora gitmeyi hep reddetmiştim çünkü o sözleri duymayı kaldırabileceğimi sanmıyordum. Ama şu an iyi ki kaza geçirmişim diyesim bile vardı. Hayat böyleydi bazen hatta çoğu zaman her şerde bir hayır vardı ve korkularımızı mantık çerçevesinde ise yenip,yüzleşmek gerekiyordu.

 

"Hazırsanız başlayalım,bundan sonrası ilk aşama Nevin hanımda sonrasında sizinle ben ilgileneceğim."

 

Derin bir nefes aldım, yanımdaki adamın endişesini çok ama çok iyi hissediyordum. O kadar gergindi ki derin derin nefesler alıyor bazen aldığı nefes yetmiyormuş gibi başını eğip sakinleşmeye çalışıyordu ve bunu da bana çaktırmadan yapmaya çalışsa da pek başarılı olamıyordu. Bu Zafir'in karakteriydi,kendini sevdiği insanların yanındayken serbest bırakıyordu kendisi izin vermese de benliği bu duruma alışmıştı ve bunu farkında olmadan yapıyor,engelleyemiyordu. Evet çok başarılı bir askerdi ama bir tek sevdiklerine yeniliyordu. Ve onu tanıyan birisi de bütün hareketlerini çözebilirdi, dışardan bakılınca duygusuz gibi görünse de sadece onu tanıyanlar onun duygularını bilebilirdi.

 

"Hazırım,başlayalım." Dedim gülümseyerek.

 

"Tamamdır,size kolay gelsin. Geçmiş olsun, görüşmek üzere." Dedi Hale hanım. Teşekkür ettiğimizde odadan çıktı.

 

Odada sessizlik hakimken üzerimdeki hasta elbisesini biraz çekiştirdim. Zafir elimi farkında olmadan sıkıyordu ama öyle acı verecek derecede de değildi bu yüzden bir şey demedim,onun da gergin olduğunu biliyordum çünkü ben de çok gergindim ve onu anlayabiliyordum.

 

"Sizi dışarıya alabilir miyiz?" Diyen hemşire Zafir'e hitaben konuşmuştu,içim tedirginlikle kavrulsa da Zafir'in dışarıya çıkmasını ben de istiyordum.

 

Gözlerim tekrardan ona kayarken,o da bana bakmıştı, gözlerinde kararsızlık söz konusuydu.

 

"Kalmamı istersen hiç tereddüt etme,kalırım." Eğilip alnımdan öptü.

 

"Gerek yok sevgilim." Dediğimde Nevin hanım bana doğru ilerlemiş ve gülümsemişti.

 

Zafir zorlukla elimi bıraktı, kapıya doğru ilerlerken üç dört kere arkasına dönüp dönüp baktı ama bütün gerginliğime rağmen ona her defasında gülümsedim. Kapıdan çıktıktan sonra ise benim için asıl sınav başlamıştı.

 

🧭

 

Bitmişti, çıkarılmıştı. Beklediğimin aksine çok kısa sürmüştü. Doktorum bir süre ağrı çekebileceğimi söylemişti ama dert etmemiştim kurtulmuştum işte. Ama ruhen çok acı çekmiştim çünkü geçmişte olanların hepsi teker teker gözümün önündeydi. Her şeyi artık hatırlıyordum,en ince ayrıntısına kadar.

 

Doktorun adını bile hatırlıyordum,bana acımasızca nasıl davrandığını,temasından kaçmak için nasıl çırpındığımı,o şerefsizler eğer bana dokunurlarsa hamile kalmayayım diye bunu zorla taktıklarını,her şeyi hatırlıyordum.

 

Sanki o anı az önce yaşamışım gibi canım yanmıştı oysa çok kısa sürmüştü,bazen hatırlamak tamamen bir işkenceydi.

 

Ama bitmişti.

 

Onlar odadan çıktığında yatakta cenin pozisyonunda uzanmıştım. Garip hissediyordum. Zafir bir süre odaya gelmemişti,belki de bana zaman tanıyordu bilmiyordum. Gözlerimi kapattığımda gözümden birkaç damla yaş yastığa süzüldü.

 

Bunları hakedecek ne yapmıştım bilmiyordum? Ama bu kadar ağır şeyler yaşamayı da, ağır sözler duymayı da haketmiyordum. Zafir her ne kadar sorun değil dese de Berire hanımın söyledikleri kafamın içinde dönüp duruyordu. Susmuyordu ve susmadıkça kendi benliğimi kaybediyormuşum gibi geliyordu.

 

Odanın kapısı çalındığında hiçbir tepki vermedim, kapı yavaşça aralandı. Onun geldiğini bildiğim için hareket etmedim ve yatmaya devam ettim. Atlattığım kazadan dolayı bütün kemiklerim ağrıyordu,biraz da kendimi sıktığım için olmuş olabilirdi.

 

"Hatun?" Bana ilk defa böyle sesleniyordu. Duraksadım sonra elimi yüzüme götürüp yanaklarımı ona çaktırmadan sildim ve burnumu çekerek ona doğru döndüm.

 

Yatağımın kenarına oturduğunda ağırlığı yüzünden biraz ona doğru kaymıştım.

 

Bu duruma güldü ve iç çekti. Her şeye rağmen benim yanımdaydı,beni seviyordu. Peki ben? Ben onun yanında mıydım? Ona yetebiliyor muydum?

 

"Bu gece buradaymışız,sabah taburcu olacakmışsın." Dediğinde sadece başımla onaylayabildim.

 

"Yavrum yapma böyle,bak bakayım bana." Deyip elini yüzüme uzattığında temasıyla irkildim. Bir anda sebepsizce korktuğum için bu onu şaşırttı.

 

Sonra elini aniden geri çekti ve yumruk yaparak benden gizlemeye çalıştı.

 

Yine yapıyordum işte,yine istemeden onu kırıyordum.

 

Vücudumdaki bütün ağrılara rağmen doğruldum,o başını çevirmiş kapıya doğru bakarken gururunu incittiğimin farkındaydım.

 

Benim doğrulmamla yatakta geniş bir alan kaplayan bedenine iç çekerek baktım,yutkunarak ellerimi dizine koydum ve bedenimi kucağına yan bir şekilde bıraktım. Elini elimle tutup belime yerleştirdim,kasılan bedeninin farkındaydım dudağımı dişleyerek kucağında daha da küçüldüm.

 

"Beni sakla,kimse,hiç kimse görmesin senden başka." Dedim duraksayarak.

 

Hâlâ hareket etmiyordu, kaskatı duruyordu.

 

Hızlı hızlı hareket eden göğsüyle birlikte ben de hareket ediyordum.

 

Parmaklarımı kalbinin üzerine bastırdım.

 

"Beni eve götür,hemen şimdi." Kirpiklerimi kırpıştırarak yakışıklı yüzüne baktım. Yutkunduğu için hareket adem elması göz odağıma girdi, ardından ben de yutkundum,dudaklarımı yalayarak gözlerimi yine göğsüne diktim.

 

"Tam buraya götür,burada sakla,burası benim evim. Sen de evine gel. Evimize gidelim Zafir. Lütfen,gidelim." Dedim sona doğru fısıldayarak.

 

Geriye doğru çekildiğimde az kalsın düşecektim ama o belimden sıkı sıkı tuttu,düşmeme izin vermedi.

 

"Sen hep evindesin ki. Ev sensin,yuva sensin,benim de evim sensin. Bilmediğim bir şey mi oldu? Neden korktun?" Dedi usulca. Bilerek çok az şekilde temas ediyordu bense onun aksine elimi göğsünden omuzlarına oradan da sakalları uzayan yüzüne götürdüm.

 

Kirpikleri titreyerek kapandığında onu hayranlıkla izledim, gözlerini tekrar açtı ve başını hafifçe çevirerek yanağındaki avcumun içini öptü.

 

"Sadece geçmiş aklıma geldi,onu düşünüyordum senlik bir şey yok yanlış anlamanı istemiyorum sevgili sevgilim." Dedim.

 

"Düşünmeni engelleyemem ama yapmamaya çalış, geçti ve bitti, yüreğinden zihninden geçmedi biliyorum ama söz veriyorum geçecek." Gülümsedim ve başımı göğsüne yasladım.

 

"Eve gidelim, lütfen. Eğer istersen,şey bugün seninle uyumak istiyorum." Dedim utanarak.

 

"Gidelim canımın en içi,tamam gidelim. Bekle beni burada." Dediğinde beni dikkatle yatağa bıraktı, ağrım biraz artmıştı. Uykum vardı ve dinlenmedikçe her yerim ağrıyordu ve yorgun zihnimle bunu engelleyemiyordum.

 

Etraftaki eşyaları toparladı, sonrasında sessizce odadan çıkıp gitti.

 

Onun çıkmasıyla odaya iki adam birden girdi,hemen kendime çeki düzen verip dimdik durdum. Bu adamlar Berire hanımın korumalarıydı yani aslında Zafir'in.

 

Sandalyenin üzerinde duran eşyaları biri aldığında diğeri tam karşımda dikildi ve başını yere eğmiş bir şekilde konuştu.

 

"Yenge, götürülecek başka bir şey var mı?

 

"Sen kimsin?" Dedim bilmezden gelerek. Adam yüzüme bile bakmıyordu sanırım böyle emir almıştı.

 

"Yenge ben Erdem,o da Kadir. Boran beyin adamlarıyız. Boran abim eşyaları arabaya götürün diye emretti onun için geldik. Eğer rahatsız olduysa-" sözünü yarıda kestim.

 

"Hayır hayır,olur mu öyle şey. Sadece merak etmiştim bu arada lütfen karşımda boynunuz eğik durmayın böyle kendimi mahçup hissediyorum."

 

"Emir böyle." Dediklerinde kaşlarımı çattım.

 

"Yenge dediğine göre benim de bir yerim var,şimdi de ben emrediyorum Erdem. Yoksa emredemez miyim?"

 

Sanki düşünüyormuş gibi yaptığımda Kadir'in dudaklarını birbirine bastırdığını gördüm.

 

"Emredersin tabi yenge." Dediğinde ikisi de başlarını kaldırdı.

 

Memnuniyetle gülümsedim.

 

O sırada odaya benimki girdi.

 

Benimki.

 

Ehe. Buna gülünürdü.

 

"Siz hâlâ gitmediniz mi?" Diyerek döndü ikisine.

 

"Ben lafa tuttum." Diye atladım hemencecik. Sevimlice sırıttım. Parmağının ucuyla beni gösterdi ve inanmazca baktı.

 

"Sen?" Dediğinde başımla onayladım.

 

"Evet ben,onlar da gidiyordu zaten. Biz de gidiyor muyuz?" Dediğimde ayaklarımı sarkıtmıştım.

 

"Gidiyoruz." Dişlerini sıkarak ve onlara bakarak konuşmuştu.

 

Kadir ve Erdem hızlı hızlı odadan kaçtılar. Zafir arkalarından bakarken ben de ayaklarımı yere bastım,dolapta kıyafetlerim duruyordu onları giyinmeliydim.

 

Zafir sanırım hareketlerimi farketti ve bana doğru dönüp yanıma adımladı,ayağa kalktığımda dönen başımla sakince yatağa tekrar oturdum.

 

Gözlerim neredeyse hiçbir şeyi görmezken ben kıkırdadım.

 

"Kalkamadım."

 

Dibimde bitip ellerini omuzlarıma koydu.

 

"Kapa gözlerini,ne diye aniden ayağa kalkarsın ki. Geliyordum işte!" Dedi sitemle.

 

"İyiyim ben." Diye yalancıktan kızdım. İyiydim ne var yani eve gitmek için can atıyorsak?

 

Gözlerimi açıp onun yardımıyla ayağa kalktım,dolaba ilerleyip kıyafetlerimi aldım,Tuana evden elbise getirdiği için giyinmem daha kolay olacaktı. Önünde soyunmaktan utandığımdan yavaşça ona döndüm.

 

"Arkanı döner misin?" Dedim.

 

Gözlerini kısıp yüzüne imalı bir sırıtış kondurdu.

 

"Hadi ama, aramızda yabancı mı var güzelim?" Yanaklarım kızarmaya başlarken öfkeyle ona baktım.

 

"Hadi Boran, hadi." Dudaklarını ıslık çalar gibi büzdü ve "Oo kızmışız,asker yari asena sen..." Ben kıkırdarken o da arkasını döndü, üzerimdeki hastane elbisesini çıkarıp kendi kıyafetimi giydim. Elimdekini kenara bıraktığımda hâlâ arkası dönük olan adama bakıyordum.

 

"Tamam dönebilirsin." Dedim.

 

Anında döndü ve yanıma gelip elimi tuttu.

 

Kapıdan çıkarken her şeyimi aldığıma emin oldum ve hastaneden el ele ayrıldık.

 

🧭

 

Jakuziye oturmuş tüm yaşanılanları ve bana edilen dün geceki hakaretleri düşünüyordum. Su buz gibi olmuştu,Zafir acil arandığı için beni kendi evime bırakıp gitmişti. Tuana da evdeydi ve ben yaklaşık bir saattir banyodaydım.

 

Düşünüyordum,nerede hata yaptığımı ya da bir hatam olup olmadığını... Belki vardı ama yeterince de ceza çekmiştim,bu her neyse günahının bedelini ödediğim ciddi anlamda bedelini ödemiştim.

 

Ağlamıştım,dua etmiştim, Allah'a yalvarmıştım ve bana güzellikler de vermişti fakat her güzel şeyin bir sonu mu vardı? Neden hep en ağır şekilde sonlanıyordu? Suçum neydi?

 

Bunca yaşanmışlık,bunca dert ve bunca laf.

 

Hepsi banaydı, keşke öyle olmasaydı.

 

Bunu ben istememiştim ki, böyle olmasını,bu kadar acı çekmeyi ya da dokunduğum hayatlara da acı çektirmeyi... Bunların hiçbirini istememiştim ama istemesem de bunu yapmıştım.

 

Çektiğim kadar da acı çektirmiştim.

 

Bilerek yapmamıştım fakat yine de yapmıştım işte ama onlar bazılarının aksine benim her daim yanımdalardı. Beni her halimle kabul etmişlerdi,onları incitsem de hep benimle kalmak istemişledi ve bana o duygu ağır basmaya başlamıştı.

 

Yetememe duygusu.

 

Sadece onlara değil kendime de yetemiyordum ve iyileştirmek için de ilk önce kendimden başlamam lazımdı.

 

Ve hep yeni bir sorun çıkıyor iyileşemiyordum.

 

Kapım tıklatıldığında burukça gülümsedim.

 

Tuana şu an endişeliydi biliyordum. Uzun süredir banyodaydım ve sesim soluğun yoktu.

 

"Almi, çıkıyor musun? Hasta olacaksın." Dediğinde iç çektim. Düşünülmek çok güzeldi fakat onları da korkuyla yaşatmaktan başka bir şey yapmıyordum.

 

"Çıkıyorum." Dedikten sonra ayağa kalktım ve hızlıca son bir kez daha yıkanıp durulandım. Bornozuma sarınıp banyodan çıktığımda Tuana odamda değildi hızlıca iç çamaşırlarımı ve şortlu gecelik takımını giydim.

 

Saçlarımın nemini alıp kuruttum ve odadan çıkıp aşağıya indim,bu sırada da kızlarla olan grubumuzdaki mesajlara bakıyordum.

 

Herkes iyiydi bir sorun yoktu,buna sevinmiştim. Birkaç mesaj yazıp çıktım onlarla da konuşmam gerekiyordu belki de şu sıralar bir tatil iyi gelebilirdi.

 

"Kahve?" Diye seslenen Tuana'yla mutfağa ilerledim ve taburelerden birine oturup onu başımla onayladım.

 

"Nasıl gidiyor?" Diye sordum o önüme kahve kupasını bıraktığında.

 

"Aynı nasıl olsun. Her şey güzel bazen yalpalıyoruz ama genel anlamda iyiyiz. Ben de iyiyim,bilmiyorum hayat enerjim çalışmaya başladığım için yeniden geldi." Dedi.

 

Tuanayla ikimiz de bu sıralar genelde Mihriban teyzede olduğumuz için bu konuları çok konuşamıyorduk.

 

"Seni iyi görüyorum, dışardan da böyle yansıyor inan her şey daha da güzel olacaktır." Dedim kahvemden bir yudum alarak.

 

"Çıkardılar mı o aleti?" Dediğinde başımla onayladım.

 

"Evet pek bir sorun kalmadı sadece ameliyat olmam gerekiyor yakın bir zamanda." Dedim.

 

"Hep yanındayım bunu unutma, Boranla nasıl gidiyor?" Dediğinde gülümsedim ve gözlerimi bardağa çevirdim.

 

"Çok güzel,özlemişim onu. Ona bir şey oldu diye aklım gitti,sonra zaten bugün olanlar da cabası hiç beklemiyordum. Ama o hep yanımda senin gibi,koşulsuz şartsız her zaman benimle. Ama korkuyorum sanki,sanki ona yetemiyormuşum gibi hissettiğim anlar da oluyor." Dedim.

 

"Bak kuzum, böyle anlar her zaman olacak ama bunu bir şekilde atlatman gerekiyor. Sen ona yük değilsin çünkü o sana aşık, nasıl sen ona aşıksan ve o da sana yük değilse sen de ona yük değilsin. Kendini yetersiz hissetmeni anlıyorum çünkü ben de bazen öyle hissediyorum ama şunu bil ki,her şeyi göze alarak başladığınız bir ilişki var keza bizim de öyle ama bu birbirine yetememe düşüncesiyle bozulmamalı eğer bir eksiğiniz varsa birbirinizle gidermelisiniz,ki sen Boran'ı gerçekten de çok seviyorsun belki onun kadar yansıtamadığın için böyle hissediyorsundur ama Boran,senin onu ne kadar da çok sevdiğini ve önemsediğini adı gibi biliyor bu yüzden bunları hiç ama hiç kafana takma." Dediğinde gülümsedim, haklıydı sadece bazen önüne geçemiyordum o kadar.

 

"Diyorum ki kısa bir tatile çıkalım. Ne dersin?" Dedim.

 

Gözlerini büyüttü,heyecanla başını salladı.

 

"O kadar iyi olur ki,bu fikir benim de aklımdaydı ama bir türlü fırsat bulamamıştık." Dedi.

 

"Evet evet, bir konuşalım bizimkilerle bakalım izin durumları var mı? Biz de ona göre ayarlarız en azından bir iki gün kaçamak yapabiliriz. Maddiyatı da bölüşürüz." Dediğimde hak verdi.

 

"Kaanları neden çağırdılar Boran sana bir şey dedi mi?" Dediğinde başımı iki yana salladım ve elimdeki kupaları yıkayıp bulaşıklığa koydum.

 

"Bir fikrim yok,uykusuzdu gitti hemen. Emir demiri kesiyor maalesef. Ama çok uzun sürmez demişti." Tuana beni başıyla onayladı.

 

"Hadi git,yat da dinlen bugün oldukça ağır bir gündü." Dedi ve gülümsedi.

 

"İyi ki varsın kuzum." Dedim.

 

"Aa! Sen de bebek,ayayayay demek tatile gidiyoruz. Çok heyecanlı,hemen netleştirelim de gidip alışveriş yapalım." Dediğinde güldüm.

 

Enerjisini çok seviyordum.

 

Yukarıya çıkıp odalarımıza geçtik, yatağa uzanmadan önce telefonumu kontrol ettim ama herhangi bir bildirim yoktu. Pikenin altına girip bugün olanları düşünmemeye çalışarak gözlerimi kapattım.

 

🧭

 

Uykumdan sıçrayarak uyandığımda ilkte nerede olduğumu idrak edemedim. Kaza anını rüyamda gördüğüm için nefes nefese uyanmıştım. Derin derin nefes alıp sakinleştim, elim telefonuma giderken hemen saate baktım.

 

05.17

 

Zafir'den bir adet arama vardı ama üzerinden üç saat geçmişti.

 

Dün gece de uykusuz kaldığı için bu saatte aramam hiç doğru olmazdı. Normalde oldukça erken ve hep aynı saatte uyanıyordu hatta uyanmasına 13 dakika vardı ama ararsam onu endişelendirirdim.

 

Ayağa kalkıp camın önüne doğru ilerledim, güneş daha yeni doğmaya başlamıştı. Penceremi açıp derin derin temiz havayı soludum.

 

Vücudumdaki ağrılar azalmıştı hatta yok denecek derecedeydi.

 

Yüzüme yerleşen derin tebessümle aklımda dönen fikirle hemen banyoya koşuşturdum, ihtiyaçlarımı giderip kendime kısa bir bakım yaptım. Sonrasında ise hemen dolabımdan bir kıyafetlerimi seçtim.

 

 

 

Saçlarımı da yaptığımda saat 06:08'di.

 

Parfümümü sıkıp, Tuana'nın odasına komodinin üzerine ufak bir not bıraktım çıktığıma dair.

 

Açılan üzerini örtüp çıktım ve merdivenleri indim.

 

Bej renk çantamı aldım ve evden çıktım.

 

Hava bugün günlük ve güneşlikti,içim kıpır kıpırdı. Aslında bugün izindeydim ama bunu kullanmayacak hastaneye gidecektim sonra bu iznimi de tatil için kullanacaktım.

 

Arabam tamirde olduğu için yürümek zorundaydım ama zaten evlerimizin arası da uzak değildi bu yüzden hemen yürümeye koyuldum.

 

İlk önce birkaç sokak arkada bulunan pastaneye gittim,yiyecek bir sürü şey aldım ve pastaneden ayrıldım. Zafir'in evine de oldukça yaklaşmıştım.

 

Sokaklar hareketliydi askerler görevlerini yerine getirmek için çoktan yollara koyulmuştu,saat yediye geldiği için biraz daha hızlandım.

 

Zafir'in kapısının önüne geldiğimde bana verdiği anahtarla kapıyı açtım,garip ve mutlu hissettirmişti.

 

İçeriye olabildiğince sessizce girdim ve hemen ayakkabılarımı çıkardım.

 

Kapıyı kapatıp parmak uçlarımda yürüdüm,ve çantamı da ayakkabılarımı da bir kenara bırakıp elimdeki paketle mutfağa ilerledim, ev oldukça sessizdi. Belki de hâlâ uyuyordu.

 

Mutfağa bıraktığım poşet ile hemen ocağın üzerindeki çaydanlığa su koydum ve ocağın üzerine bıraktım. Mutfaktan çıkıp içeriye adımladım,salonda değildi merdivenleri sessizce çıkarken yüzümdeki tebessümü silemiyordum.

 

Odasının kapısı kapalıydı, önünde birkaç saniye dikildikten sonra kapı kulbunu yavaşça çevirdim ve kapıyı açtım. İlk önce başımı uzattım fakat yatağını görüş açıma alamadığımdan bütün bedenimi içeriye soktum.

 

O an boynumda hissettiğim soğuklukla çığlık atıp geriye döndüm.

 

"Almina!" Diyen Zafir dehşetle bana bakıyordu ve ben de ona öyle bakıyordum.

 

Baş parmağımı damağıma koyup geriye ittim ve elimi göğsüme indirdim.

 

"Zafir, aklımı aldın!" Silahını indirmiş beline yerleştirmişti.

 

Kapı arkasında olduğunu bile farketmemiştim.

 

"Senin ne işin var burada?" Dedi sorar gibi. Hâlâ dehşet içindeydi.

 

"Ya of! İyi ki sevgilimize kahvaltı hazırlamak için evine geldik. Ölüyordum az daha." Dedim ellerimi iki yana açarak.

 

"Saçmalama seni vuracak halim yoktu sadece ufak bir önlemdi."

 

"Ya ya tabi ne demezsin haberlere de "sevgilisiyle kahvaltı yapmak istedi ama öldürüldü" yazarlardı." Dedim gülerek.

 

"Saçma sapan konuşma," dedi gözlerini kaçırarak.

 

"Günlük aksiyon dozumu da aldığıma göre, günaydın sevgilim!" Diye bağırdım ve boynuna doğru uzanıp sarıldım.

 

"Günaydın hatun,nereden çıktı bu kahvaltı?" Dedi.

 

"İçimden geldi,erken uyanmıştım. Sonra hemen evden çıkıp buraya geldim. Hastaneye gideceğim de iki saatim var kahvaltı edelim dedim,sen bugün izinlisin diye." Dedim o banyoya ilerlerken.

 

"İyi yapmışsın da sen bugün izinli değil miydin?" Dedi yüzünü yıkayıp dişlerini fırçalarken.

 

Ben de tamamen içeriye ilerleyip yatağını düzelttim.

 

"Öyleydi ama başka bir planım var kahvaltı ederken konuşuruz olur mu?" Dedim.

 

Banyodan çıkıp benim yanıma geldi ve alnıma bir öpücük bıraktı ve bileğimden tutup belimden sarıldı ve bana üstten bir bakış attı.

 

"Konuşalım,sen konuş ben dinleyeyim." Gülümsedim sonra yatağını işaret etti. "Teşekkür ederim." Dedi

 

"Rica ederim,hadi aşağıya inelim çay suyu kaynamıştır." Dedim,el ele inerken bir anda kahkaha attım.

 

"Ne kadar da anormal bir çiftiz az önce kafama silah dayamamışsın ve ben de hiçbir şey olmamış gibi devam ediyoruz. O kadar alışmışım ki bu aksiyonlara, artık garip gelmiyor." Mutfağa girdik,hemen çayı demledim. Zafir de buzdolabına yönelip kahvaltılıkları tepsiye dizdi.

 

"Valla güzelim asker adamdan başka bir şey bekleme o kadar senedir askerim hemen hemen her şeyi gördüm bu yüzden bunlar fasa fiso ha,seni incittiysem orası ayrı bir mesele özür de dilerim." Dedi karizmatik karizmatik.

 

Bu haline de güldüm,sonra dolabı kurcalayarak bulduğum bir tabağa yerleştirdim.

 

"Sorun yok." Dedim o'yu uzatarak ve kolunu sıvazlayıp arkasından omzunu öptüm. Boyum çok yetişmiyordu ama olsun.

 

"Tepsiyi ne yapacaksın?" Sorum üzerine döndü ve bir anda dudaklarıma sert ve kısa bir öpücük kondurdu.

 

"Arka bahçede yapalım kahvaltıyı." Dediğinde onu onayladım güzel bir fikirdi.

 

O tepsiyi götürürken ben de çay bardaklarını hazırladım ve hazırladığım birkaç kahvaltılığı elime alıp taşımaya başladım.

 

O da yerleştirmiş geri dönüyordu,arka bahçe çok güzeldi burada delice saatler süren vakitler geçirebilirdim.

 

Ayrıca onunla bir şeyler yapmak da çok güzeldi. Belki herkese göre oldukça basit aktivitelerdi ama bizim oldukça kısıtlı anlarımız vardı ve onunla bir şeyler yapmak nimettendi.

 

"Demli mi içersin?" Diye sordum. Mutfağa yönelirken.

 

"Evet,istediğin başka bir şey varsa getir çiçeğim." Dedi.

 

Çayları koyup hemen bahçeye çıktım oturmuş,servis tabağıma bir şeyler dolduran Zafir'e gülümsedim.

 

Çayını önüne koydum ve sandalyeme geçip oturdum.

 

"Sevdiklerinden koy, sağlıklı beslenmeni istiyorum. Hale hanım beslenmene dikkat etmen konusunda beni bilgilendirdi." Dedi. Çayından bir yudum aldı ve tabağımı işaret etti.

 

"Bitecek o." Dedi tekrardan.

 

"Tamam... Ne yaptın dün gece?" Dedim.

 

"Gittik,birkaç görev varmış hallettik ve geldik. Sen nasıl oldun?" Dedi.

 

"İyiyim,bir sıkıntı yok."

 

"Sanki bir şey söylemek istiyorsun, söyle bakalım." Dediğinde güldüm ve gözlerimi bahçede gezdirdim.

 

Tekrardan ona baktım.

 

"Nereden anladın ya?"

 

Göz kırpıp gülümsedi ve ağzına bir tane zeytin attı.

 

"Seni ezbere bilen birisi için garip bir soru oldu sanki." Dedi.

 

"Haklısın,ben de tam bu konudan bahsedecektim." Durulup elimdeki çatalı tabağıma bıraktım.

 

Ciddileştiğimi farkedip hemen geriye yaslandı, kaşlarını çattı.

 

"Bunu sana açmak istedim, aramızda herhangi bir sır olsun istemiyorum. Gizli saklı hiçbir şey olmasın. En iyisi kafamdaki soru işaretlerini muhattabına sorarak öğrenmek diye düşündüm." Uzanıp elimi tuttu.

 

"En doğrusunu düşünmüşsün,anlat bakalım." Dedi güzel güzel.

 

"Ben kendimi yetersiz hissediyorum,yani sanki... Sanki sana yetemiyorum,sana sevgimi hissettiremiyorum gibi." Dedim içimden geçenlerle.

 

"Böyle hissetmeni istemiyorum, böyle düşünmene hak verebilmem bile düşünülemez. Senin beni ne denli sevdiğinin farkındayım ve bana yetememen söz konusu bile değil. Güzelim,eksik olduğun hiçbir şey yok hatta o kadar fazlasın ki bazen bu düşüncelere kapılan ben oluyorum ama sonra sana olan sevgim aklıma geliyor. Geçiyor. Bunları sil at kafandan,ben senin güzel gönlünü biliyorum bebeğim." Dediğinde gülümsedim dolan gözlerimi kırpıştırarak ona baktım.

 

"Teşekkür ederim," dedim.

 

"Olanları söyledim. Devam et o tabaktakiler bitecek, ayrıca nereye gitti o bıcır bıcır konuşan kız çocuğu?" Dediğinde güldüm.

 

"Benim sana sormak istediğim bir şey daha var aslında," gülerek bana baktı.

 

"Dinliyorum."

 

"Diyoruz ki,Tuana'yla ikimiz, sen ben, Kaan ve Tuana tatile çıkalım. En azından birkaç gün dinleniriz diye düşündük ama sizin izin gününüz önemli çünkü ben de ona göre izin alacağım. Olur mu yani gidebilir miyiz?" Dediğimde bilmem dercesine dudak büzdü.

 

"Kaanla bir görüşelim. Ayarlarız."

 

Başımı sallayıp temiz havayı içime çektim tam kahvaltıma devam ediyordum ki Zafir'in telefonu çaldı. Gözlerim ona çevrildiğinde izin isteyerek telefonunu açtık,elimi yanağıma koydum ve onu izlemeye başladım.

 

"Ne?! Konakta mı? Geliyorum. Hayır hiçbir şey yapmayın arka taraftan girerim." Telaşla konuşması yüzümdeki ifadenin silinmesine sebep olmuştu.

 

Aniden ayağa kalktı.

 

"Ne oldu?" Dedim ben de ayağa kalkarken.

 

"Konağı basmaya geliyorlarmış,bir sik anlamadım gitmem gerek,burada kal ve benden haber bekle." Dedi. İtiraz edip hemen karşı çıktım, aynı zamanda da hızlı hızlı içeriye yürüyorduk.

 

"Olmaz öyle ben de geleceğim." Merdivenleri tırmanırken o kadar hızlıydı ki ona yetişemiyordum.

 

"Saçmalama,sorunun ne olduğunu bile bilmiyorum o ortama seni sokmam ben." Dedi öfkeyle.

 

Giyinme odasına geçti ve tam konuşacakken kapıyı kapattı. Elimi kapıya koyup kaşlarımı çattım.

 

"Ben de geleceğim diyorsam geleceğim, ben de seni bilmediğim bir sorunla yalnız bırakamam." Bir dakika ya geçti ya geçmedi kapı aniden açıldı,üzerine siyah bir gömlek ve altına da siyah kumaß bir pantalon giymişti.

 

Ayakkabılarını bağlarken belindeki silah gözüme çarptı.

 

"Güzelim, uzatma tartışmayalım. Bekle beni,merak edeceğin bir şey yok. Geleceğim diyorum." Dedi doğrulurken.

 

Tekrar koşturarak aşağıya inmeye başladık.

 

"Hayır,madem merak edeceğim bir şey yok o zaman gelmem de de bir sorun yoktur."

 

Sadece telefonumu alarak ayakkabılarımı giyindim.

 

O kapıdan çıkarken peşindeydim.

 

"Gelmeyeceksin," dedi.

 

"Hayır geleceğim." Dedim.

 

"Gelmiyorsun!"

 

"Geliyorum!"

 

"Hayır dedim."

 

"Ben de evet diyorum." Diye inatlaşırken aniden bağırınca gözlerimi kapattım.

 

"ALMİNA! NEDEN ANLAMIYORSUN?! SENİ TEHLİKEYE ATAMAM DİYORUM,ya biraz hak ver,bekle beni şu evde."

 

Gözlerimi geri açıp öfkeyle ona baktım,biz de iyice acayip bir çift olmuştuk.

 

"Asıl sen anlamıyorsun,seni yalnız bırakamam tamam mı ya ilk defa inat etmişim ne diye zorluyorsun,bir şey olacağını düşünsem zaten gelmem ama kendimi düşünemiyorum tamam mı?" Dedim ben de inatla.

 

"Yürü başımın tatlı belası, yürü. Ama Almina bir tehlike sezdiğimde seni Kadir'le gönderirim haberin olsun." Dediğinde onu geçiştirir gibi onayladım.

 

Sonra ise arabasına binip oldukça gergin bir yolculuk geçirdik.

 

🧭

 

"Düzgünce anlat şunu Erdem." Geleli beş dakika bile olmamıştı,ilk önce Kadir ile konuşmuştuk şimdi de Erdem'le konuşuyorduk.

 

"Abi,Berire hanım büyük konağa aniden geçmek istedi biz şaşırdık ama onları adamlarla yolladık sonra öğrendik ki, Berire hanım hâlâ devam eden aşiretlerden birinin damarına basmış. Adamlar buraya geliyormuş,biz de bizim çocukları topladık hepsi içerde konumlandı." Diyen Erdem ile düşüncelere daldım hâlâ bu aşiret, töre benzeri olayların devam etmesi garipti.

 

"Babannem ne yapmış?" Diye sorduğunda ufak salonu inceliyordum. Evet şu küçük dedikleri konaktaydık,daha çok dışı konağa benziyordu içi normal ev gibiydi fakat bence yine de büyüktü, küçüğü böyleyse büyüğü kim bilir nasıldı?

 

"İnan bilmiyoruz abi."

 

"Tamam siz ge-" aniden duyulan silah sesleriyle çığlık attım,koltuğun kanarlarına çökerken Zafir de üzerime kapanmıştı.

 

"Sana gelme demiştim," dedi sinirle.

 

"Ama geldim,bir sorun mu var?" Sanki her şey normalmiş gibi konuşmam çok da komikti doğrusu.

 

"Bir değil birden çok sorun var. Yat yere kalkma sakın." Dedi.

 

"Abi,adamlar yer değişikliği yapmışlar. Karşılık veriyorlar fakat emrin olduğu gibi öldürmeyecek şekilde boşa sıkıyorlar." Dedi Erdem bağırarak.

 

"Tamam,Erdem aşağıya in adamların çoğunu çıkart ve büyük konağa götür,ateşi yavaş yavaş yavaş azaltsınlar bir anda kesmesinler. Önden çıkanlar ateş etmeyi bırakınca arkadakiler onları takviye etsin, açık vermeyin." Dedi.

 

"Abi siz?"

 

"Hadi aslanım hadi git." Dediğinde Erdem tereddütle gitti.

 

"Asena,yerde sürünerek şu kolonun arkasına geç otur." Asena bendim sanırım?

 

"Emredersiniz..." Lakabını bilmediğim için soru işaretleriyle baktım. Kemal amca ona birkaç kez fırtına demişti ama emin de değildim.

 

"İmparator,derler bana. Kemal albay koymuştu lakabı,nedenini sonra anlatırım. Uzun hikaye." Dediğinde güldüm.

 

"Tabi yaşarsak." Cidden çok alışmıştım,aksiyona...

 

Dışarıya birkaç el silah ateşledi ve dikkatimi çeken şey ise bu silah kendine zimmetli olan silahı değildi.

 

Şarjörü bitmiş olacak ki yere doğru kaydı ve ceketinin içinden yeni şarjör çıkardı.

 

Sonra dikkatle bana baktı.

 

"Ben her şeyi taşırım ama senin cenazen bana ağır gelir kaldıramam Almina, bu yüzden sakın benden önce öleyim deme." Sözleri bir anlığına bana öylesine ağır gelmişti ki kalbime bir ağırlık çöktü.

 

Konuşmak istedim hatta silah sesleri kesildi ama konuşamadım. Zafir elini cebine atıp bir adet sigara yaktı.

 

"Şimdi yanına geleceğim ve sakin bir şekilde yürüyerek buradan gideceğiz ama gitmeden önce yapmamız gereken bir şey var tamam mı?"

 

Sadece başımı salladım.

 

Belinden bir adet silah çıkardı ve bir silaha doğru baktı,kolonun arkasına sinmiş içimden dualar ederken onu izliyordum. Ölüm sessizliği bir anda her yeri çepeçevre sarmıştı.

 

Gözlerini elindeki silahtan bana doğru çevirdi yerde sürünerek yanıma gelip elimi avcunun içine aldı. Silahı elime tutuşturdu.Bakışları etrafı tarayıp yeniden gözlerimi bulduğunda dudaklarındaki sigaradan ciğerlerine derin bir nefes çekti ve ikimizi de ayağa kaldırdı,yürümeye başlarken gözlerini hedefine kitlenmiş gibi ileriye doğru çevirdi. Sözleri tüm bedenimi titreticek kadar anlamlıydı. "Eğer bir gün yanıp kül olursan, küllerinden yeniden doğ," dedi.

 

Sigarasını söndürmeden yere attı.

 

Beni yakabilecek tek ateş onun ölümüydü ve o beni yakarsa kül olacağımın farkındaydım ama yeniden doğabilecek de güce sahip olmazdım.

 

Sessizdi, yürüyorduk arkamızda yangın vardı,etrafta benzin kokusu hakimdi,bunu biliyordum. Zafir,ilk geldiğimizde Kadir'e emir vermişti,evin her tarafına benzin dökülmüştü şimdi yere attığı sigara ise bu yangını başlatmıştı,evin içi ahşaptandı,yanıyordu. Nedendi bilmiyordum,sorgulamama izin vermemişti,sadece yakacaktı ve dediğini de yaptı. Merak etsem de şu durumda soramıyordum. Belki de babaannesinden intikam almak istemişti belki de başka bir sebebi vardı bilmiyordum. İstemsizce tuttuğum elini sıktım. Evden çıktığımız yer,arka kapıydı biraz gizli bir yerdi.

 

Diğer elimdeki silahı daha sıkı kavrarken yutkundum, bakışları beni bulduğunda ela gözlerim kahverengi gözlerine karışmak istercesine bir süre oyalandı. Ardından gözlerimi önüme çevirdim. Onun hâlâ bana baktığını hissediyordum. Ve sözlerim kalbini delmek istercesine dudaklarımın arasından firar etti.

 

"Eğer bir gün yanıp kül olursam, küllerim sana savrulsun," dedim ve arkamızdan,biz dışarıya çıkıp biraz uzaklaştığımız anda yanan evin patlama sesi duyuldu.

 

Geride artık hiçbir şey kalmamıştı,belki de sadece bizim geride bıraktığımız yangın vardı.

 

Ve bu her şeyin başlangıcıydı.

 

***

 

 

 

Güç bela bitti.

 

Nasıl buldunuz?

 

Tanıtımlar da böylece bitti ve bölümlerde yerlerini aldı.

 

Açıkçası başka bir şekilde yazmıştım ama sonradan değiştirdim.

 

Umarım beğenirsiniz.

 

Oy vermeyi ve lütfen bol bol satır arası yorumlar yapmayı unutmayın.

 

Sizleri seviyorum,herkese ve her şeye rağmen iyi ki varsınız. ❤️

Loading...
0%