Yeni Üyelik
28.
Bölüm

27.Bölüm "HAYAT ARKADAŞI"

@dolunaydakigelgit_

Selaammmm,

 

Biz geldiik

 

Hemenn bölüme,iyi okumalar.

 

Oy verip yorumlar yapalım,sizleri seviyorum.

 

 

 

***

"Bin bakalım." Dediğinde arabanın önünden dolaşıp yolcu koltuğuna oturdum.

 

O da bindiğinde gözlerim hâlâ o yangındaydı.

 

"Neden böyle bir şey yaptın?" Dedim dümdüz bir ses tonuyla.

 

İlkte cevap vermedi eserini,yan aynadan izledi. Sonrasındaysa arabayı çalıştırdı. Emniyet kemerimi takarken onun kemerinin takılı olmamasına bakıyordum.

 

"Kemerini takar mısın?" Diye sordum.

 

İkiletmeyip kemeri taktı.

 

"Nereye gidiyoruz?" Hiçbir şekilde bana bakmıyor,yola odaklanmış şekilde arabasını sürüyordu.

 

Telefonunu çıkarıp bana uzattı.

 

"Erdem'i bul ve ara." Dedi.

 

Oflayarak telefonunu aldım ve telefonunu açmaya çalıştım ama şifresini bilmiyordum ki.

 

"Şifren ne?"

 

"Parmak izimi okut,diğeri çok uzun." Dediğinde elini uzattı. Parmak izini okuttuğumda açılan ekranda ikimizin fotoğrafını görmek beni afallattı,bu fotoğraf Kerem ile Selin'in düğününde kadının bizi hizlice çektiği fotoğraftı.

 

"Bulamadın mı?" Diye sorduğunda irkilerek kendime geldim ve gözlerimi fotoğraftan ayırdım.

 

Hemen arama rehberine girerek Erdem'i buldum ve üzerine tıklayarak aramayı başlattım,arabaya bağlı olan telefondan ikinci çalışta Erdem'in sesi yükseldi.

 

"Abi?"

 

"Bir sorun var mı?" Dedi Zafir.

 

"Hayır,herkes iyi. Karşı taraftan da kimse yaralanmamış bir sorun yok istediğin gibi." Zafir başını hafif hafif salladı,sola sinyal verip dönerken sokakların darlığına bakıyordum.

 

."Söndürün sonra da bekleyin,babaanneme bir şey demeyin. Beni bekleyin." Dedi,sonra bana baktı.

 

"Tamamdır." Erdem aramayı sonlandırdı sonra Zafir'in sesini duydum.

 

"Bu sorularını babaannemin yanında öğreneceksin, sürprizi kaçmasın." Diyerek güldü.

 

Tavırlarını şaşkınlıkla incelerken sessizce önüme döndüm,sorgulamadan yapmıştım çünkü ancak yanında kalmama böyle izin verecekti.

 

Şimdiyse düşünmeden edemiyordum,o adamlar kimdi,babannesinden ne istiyordu ve Zafir neden babannesinin evini yakmıştı? Hiçbir fikrim yoktu.

 

Evet aptal değildim zaten az çok da bahsettikleri kadarıyla o adamlar Berire hanımın hasımlılarıydı fakat Berire hanımın ne yaptığını bilmiyordum.

 

Araba bilmediğim bir yerde durdu, büyük ihtimalle burası o bahsedilen büyük konaktı. Güzeldi,hem de fazlasıyla. Eski olduğu belliydi yani dış tasarımı öyleydi ve oldukça da şaşaalıydı.

 

Kadir, kapıda bizi bekliyordu. Tabi bir sürü adam vardı fakat diğerlerini tanımıyordum. Bir tek Kadir'i biliyordum.

 

Arabayı park edip indik.

 

Arabanın önünden dolaştığımda gözlerim hâlâ konaktaydı, böyle yerler dizilerde yok muydu?

 

İçten içe güldüm,az önceki olaydan çok buna mı şaşırıyordum? Asıl bu aşiret olayları dizilerde olmuyor muydu?

 

Zafir,in parmakları, parmaklarımı kavradı.

 

El ele tutuşurken onun yüzüne baktım, oldukça gergindi. Uzun bir süre konağı inceledi,her ne düşünüyordu bilmiyordum fakat parmaklarımın arasındaki eli,slimi sıkı sıkı tutmuştu. Onu rahatlatmak adına parmağımla elinin üzerinde daireler çizdim. Beni farkedip kendine geldi ve bana bakarak iç çekti.

 

İçeeiye doğru adımlarken bedenim gerilmişti.

 

"Berire hanım oldukça sinirli, olanları öğrenmiş. Ne yapacaksın abi,bu işlere bulaşmanı istemem." Dedi Kadir.

 

Zafir boştaki eliyle Kadir'in omzunu sıktı.

 

"Sorun yok aslanım." Dediğinde kapıdaki diğer adamlar o büyük kapıyı arkasına kadar açtılar,içeriye adımlarken Zafir bir anda elimi bırakıp benim önüme geçti.

 

Ne olduğunu anlamamıştım ve soracaktım ki bir anda dört bir yandan üzerimize silahlar doğrultuldu.

 

Elimle, Zafir'in gömleğinin uçlarını kavrayarak sıktım ve ona biraz daha sokuldum.

 

Merdivenlerden inen Berire hanımı gördüğümde ufak ufak adımlarla Zafir'in arkasından çıktım ve yanına geçtim,Zafir elini karnıma doğru uzatıp yanına geçmemi istemediğini belirtse de onu dinlemedim,bu kadının gözleri önünde onun arkasına sığınıp onu tehlikeye atmayacaktım.

 

"Zafir Boran Algan, babasının biricik oğlu. En gözde torunum." Dedi Berire hanım bize doğru yaklaşırken. Bakışları kin doluydu.

 

Zafir ona dimdik ve buz gibi gözlerle bakıyordu.

 

Berire hanım bize iyice yaklaşıp elini kaldırdığında, Zafir'in önüne geçip Berire hanımın bileğini tuttum. Onun büyük olması saygı duymak zorunda olduğum anlamına gelmiyordu hele de vurması kabul edilebilir bir konu bile olamazdı.

 

Zafir de bunu yapabilirdi,bunu yapabilecek güce sahipti ama o bilerek durdurmamıştı,hak ettiğini mi düşünüyordu? Öyleyse hayır yanılıyordu.

 

Berire hanımla karşı karşıya durduğumuzda bana öyle nefret ve öfkeyle bakıyordu ki gözlerinden resmen ateş çıkıyordu fakat bu zerre umrumda değildi.

 

"Sen kimsin de benim karşımda duruyorsun?!" Diyerek bileğini avcumdan kurtardı ve bana doğru öfkeyle adım attı. Aramızdaki mesafe sıfıra inmişti.

 

"Babaanne!" Zafir yanıma geçmeye çalışsa da buna izin vermedim.

 

Berire hanıma olabildiğince dik dik baktım.

 

Hepimiz burnumuzdan soluyorduk.

 

"Karşımızda olan sizsiniz. Niyetim saygısızlık değil fakat saygı karşılıklı olması gereken bir duygudur." Dedim başımı dik tutarak.

 

"Bu mesele torunumla ve oğlumun ailesiyle benim aramda,sense dış kapının dış mandalısın. Bugün varsın yarın yoksun,kendine bir düşman edinmeyi istemezsin. Gelin!Hanım!" Baskılarla ve kurgularla kurduğu cümlenin altında kalacağımı düşünüyorsa yanılıyordu.

 

Dudaklarım ona cevap vermek için aralandı fakat konuşamadan geri kapandı. Çünkü sözümü Zafir kesmişti.

 

Gözlerimi ona çevirdim.

 

O da bana bakıyordu, gözlerinde gördüğüm ışıklar içimdeki kasveti dağıtıp arasından sızarak yüreğimi aydınlattı.

 

"Almina da ailemizden olduğuna göre gayet de bu meseleye dahil olacak ama sen,babaanne burada,bu ailede dış kapının dış mandalı olan birisi varsa bu da sensin. Şimdi gelelim asıl konumuza." Zafir benim yanımdayken önüme geçti ve yine babannesiyle aramdaki o bakışmaya son verdi.

 

"Evinde değerli bir eşyan var mıydı babaanne?" Zafir'in ona sunduğu sinir bozucu tebessüm benim de dudaklarımın kıvrılacak gibi olmasına neden oldu.

 

"Sen,seni mahvedeceğim. Duydun mu beni?!" Dedi öfkeyle.

 

Zafir tehlikeli bir şekilde başını hafifçe eğdi, yüzündeki tehlikeli tebessümü sildi.

 

"Kendi oğluna yaptığın gibi mi?" Ortama bomba gibi düşen sözleriyle irkildim, gözlerimi kocaman açtım.

 

NE?

 

Gözlerim ikisi arasında çokça gidip geldi,yutkundum,kirpiklerimi kırpıştırarak etrafıma kısaca göz gezdirdim. Kadirler o adamlara,Berire hanımın adamları da Kadirlere silah çekmişlerdi ve hâlâ aynı pozisyonda duruyorlardı.

 

Tekrar onlara baktım,Berire hanım duyduğu sözlerle sarsıldı ve bir adım geriye gitti. Yardımcısı olduğunu düşündüğüm birkaç konak çalışanı hareketlense de Berire hanım onları elleriyle durdurdu, gözleri Zafir'den hiç ayrılmamıştı.

 

Zafir ise hâlâ öfkeyle ve nefretle babaannesine bakıyordu.

 

Gözleri kıpkırmızı olmuştu tıpkı boynu gibi, boynundaki ve alnındaki bütün damarlar belirginleşmişti.

 

Eğdiği boynunu kaldırdı ve ona üstten bir bakış atıp gömleğinin yakalarını çekiştirdi,sanki biraz kendini toparlamak istemişti.

 

"Ne oldu babanne? Sustun, oysa nişanlıma az önce ne de güzel şakıyordun? Sormaya korktukların vardır,her zamanki gibi. Sen sormadan ben cevaplayayım." Dirseklerine kadar katlı olan gömleğin kollarını biraz daha çekiştirdi.

 

Ve bir adım attı, gözleri konakta geziniyordu. Bedenim iyiden iyiye gerilmişti. Sol tarafımda hissettiğim hareketlilikle Kadir'e baktım,hareketlenecek gibi oldu fakat bir anda durdu. Gördüğü şey neyse irkildi.

 

Bunu sorgulayamadım,etrafa baktım ama bir şey göremedim ve tekrar Zafir'e odaklandım.

 

Zafir,babannesinin etrafında yavaş yavaş dolanmaya başladı. Ve o dolandıkça ona silah doğrultan adamlar da ona doğru dönüyordu.

 

"Evini ben yaktım nedenini de merak ediyorsundur. Hemen söyleyeyim. Kaçacak yerin kalmadı Berire Berivan Algan. Artık tamamen benim boyunduruğum altındasın,o çok kutsal olarak gördüğün aşiretinin de asıl sahibi kim hatırlamış oldun. Haksız yere damarlarına bastığın insanlar, canını yaktıkların,aşiretin uğruna ölen onca masum canın ahı senin üzerinde ve eğer kimse sana bir zarar vermesin istiyorsan. Babamın emanetlerine, anneme ve annemin gelinine de saygı göstereceksin,aksi takdirde senin canını ilk önce ben yakarım, babanne. Yaptıklarını unutmadım,sen de burada dediklerimi unutma." Derken arkasından kulağına doğru eğilmiş tehditvari bir şekilde konuşuyordu. Sonra doğruldu babannesinin arkasından ona bir bakış attı ve yanından geçip benim yanıma geldi.

 

Gözlerimle her bir hareketini takip ederken onun dediklerini ben bile hazmetmeye çalışıyordum.

 

Yanıma geldiğinde son bir kez arkamızdaki konağa alaycı bir gülüşle baktı, gözleri babannesinde gezindi. Sonrasındaysa önüne dönüp elimi tuttu,buz gibi ellerimle onun sıcacık elini tutarken kasılan bedenimin gevşemesini diliyordum. Birlikte kapıya doğru ilerlerken Zafir'in emrinde çalışan adamlar bizim geçmemiz için bize yol açtılar ve etrafımızı sardılar.

 

Zafir elini kaldırıp orta ve işaret parmağını birleştirerek işaret verdi. Adamın biri arabanın anahtarını Zafir'e uzatırken,işareti alan adamlar hemen büyük konağı terketti.

 

Önümüzdeki ve arkamızdaki araca binen adamlar arabaları hızla çektiler,Zafir de arabasını dikkatle çıkarırken o kadar gergindim ki oturduğum koltukta dizlerimi birbirine bastırmış, karnımı sıkmıştım. Kollarım bedenime sarılıydı. Bir saat içindeki bu olanlar cidden dizi sahnesi çekiyormuşcasına hissettiriyordu.

 

Zafir, arabanın göğsündeki dokunmatik ekrana dokunarak bir numara çevirdi.

 

O numara çaldı, çaldı ve çaldı.

 

En sonunda açıldığında, gözlerim parmakları direksiyonda ritim tutarken gözleriyle yolları kontrol eden adama kaydı.

 

"Boran ağa?" Dedi adamın biri,bu hitap tüylerimi ürpertti.

 

"Cevdet, adamlarını çek. Yarın görüşmeye geleceğim, bugün müsait değilim. Bir daha da aileme baskın yaptığınızı duymayayım." Zafir'in tamamen bir diğer yüzüyle karşı karşıya kalmıştım,şu an ses tonundan mimiklerine varıncaya kadar o dizilerde,filmlerde izlediğim mafyavari adamlara benziyordu.

 

Zaten ses tonu kalındı şimdiyse iki kat ürperticiydi.

 

Dar sokaklardan ana yola çıktık rahatlamak ister gibi birazcık koltukta kaydım ve daha rahat bir pozisyonda oturmaya çalıştım.

 

"Emredersin de sen bu işlere bakar mıydın ya? Ayrıca o Berivan hanım işlere burnunu çok soktu,ne yaptıysam haketmişir." Adamın sesi oldukça yaş almış bir tondaydı. Yani yaşı bizden büyüktü fakat senli benliydi hatta daha çok yanımdaki adama saygı duyduğu belliydi.

 

"Bir süre bende, ayrıca diğerlerine de haber ver yarın akşam saat yedide toplananın görüşeceğiz,eşlerinizi de çağırın müstakbel karımla tanışsınlar." Derken bana bakmış ardından önüne dönmüştü fakat gerginliğimi farketmiş olacak ki uzanıp elimi tuttu. Sessizce nefesimi üfledim.

 

Ne gerek vardı şimdi, hem müstakbel eşi?

 

Bana bir şeyler oluyordu...

 

"Tamamdır ağam sen nasıl istersen." Arama sonlanırken aklımdaki soru işaretlerinden dolayı sürekli kıpırdanıp duruyordum.

 

"Hangi sorumu yanıtlamak istersin?" Dedim biraz sitemle. Bu işlere girmesini istemiyordum. Tehlikeli olaylar olduğunun farkındaydım ve kimsenin de günahını almasını istemiyordum, zaten o bir askerdi böyle meselelerle ilgilenmemeliydi,ne gerek vardı şimdi? Of.

 

"İstediğinden başla." Dedi kaygısızca. Gözlerimi devirdim.

 

"Çok umursamazsın,bir saat öncesi neler yaşadığımızın farkında mısın şaşırıyorum doğrusu." Dedim.

 

Elimle, pes yani, der gibi.

 

"Neler olduğunun gayet farkındayım,babannemin evini yaktım çünkü tek seçeneği ben kalmalıydım,bu saatten sonra ailemin tepesine binmesine iznim yok daha önceden de yapardım ama görüşmüyorduk uzun yıllar olmuştu,ama bu bir,bir buçuk senedir tekrardan bize ulaşmaya başladı. Son aylarda sürekli telefonlar alıyordum,herkesi çıldırttığını ama insanların babamın hatrına sustuklarını... Bu son olan olay ona kendi yerini bildirmek için ufak bir hatırlatmaydı ayrıca evini göreve gittiğimde o bizde kalırken boşalttırmıştım. Sadece o dandik ev yandı ki zaten yıkılması gerekiyordu tehlikeliydi hiçbir kayıp olmadı. Ufak bir göz dağıydı." Dedi umursamayarak.

 

Her şey biraz daha anlamlıydı fakat hâlâ oturmayan bir şeyler vardı bu kadın neden aşiret devamlılığına bu kadar meraklıydı? Ve oğluna ne yapmıştı?

 

"Babaannenin iki ismi olduğunu bilmiyordum." Dedim başımı cama yaslarken.

 

"Öyle."

 

"Neden aşiretin devam etmesini istiyor?" Dedim merakla.

 

İç çekti ve sıkıntılı bir nefes verdi,dişlerini sıktığını farkettim.

 

"Gelenek, töre. Sever böyle şeyleri,ailesine yaşatıları başkalarına yaşatmadan ölmek istemiyor. İntikam peşinde yani. Onun annesi... Yani babamın anneannesi ve dedesi babannemi oldukça baskıyla büyütüp berdel sonucu evlendirmişler,dedem iyi biriymiž fakat babannem o zamanlardan takmış bu intikam meselesine, ilk önce erkek evladı olsun diye senelerce uğraşmış ve babam doğmuş amcam falan da vardı ama ikisi de yani babam da amcamda nefret ettikleri için resmen kaçmaya çalışmışlar amcam gitmiş ama babam gidememiş,babannem intikam uğruna babamı, annemle zorla evlendirmiş." Duraksadı ve uzanıp sigara yaktı, arabanın camını aralarken bir süre sessiz kaldı.

 

"Annemle babam birbirine aşık olmuşlar fakat babannem,babama sürekli farklı bir hasımının kızını bulup getiriyormuş bunun sonucunda da kızının kaçtığını düşünen aileler kızlarını resmen zorla evlendirmeye çalışmışlar o dönem çok canlar yanmış,annem kahrolmuş babam zaten kafasında planlar kuruyormuş,ben liseye geçeceğim sene işte, hazırmış her şey. Çünkü yıllar da geçse babannemin anneme ve babama eziyeti son bulmuyordu,o zamanları çok iyi hatırlıyorum. Dedem zaten bu acıya ya da aldığı ahlara dayanamayıp vefat etmişti. Babam da İstanbul'da her şeyi hazırladı,beni en iyi şartlarda yetiştirdi,her şeyi öğretti. Ablamı da Melis'i de çok sever el üstünde tutardı, onların da geleceklerini yakmak istemiyordu. Bir gün işte gittik. Aradan kısa bir süre geçmişti,Melis'i parka götürdüğümüz o gün,babannem yüzünden babamın düşmanı olan adam babamı orada vurdu. Gerisini biliyorsun." Dediğinde olduğum yerde iyice küçülmüştüm.

 

Bu kadın... Bu kadın cidden.

 

Diyecek laf bulamıyordum, nasıl böyle biris olabilirdi,neden yapmıştı bunca şeyi? Sırf kendisine yapılanlar uğruna bütün herkesin hayatını karartmıştı. Gözlerimden damlayan birer damla yaş yüzümde dalgalandı.

 

"Peki şimdi ne olacak?" Dedim sorarak.

 

"Yıllardır insanları bir şekilde sakin tutmaya çalışıyorum,bu işlere karışmadım hiçbir zaman da karışmayı istemedim ama bir elim de hep orada oldu. Mecburdum şimdiyse yeniden bir şeyleri toparlamam gerekiyor,halledeceğim, onlar yani o aşiret ağaları beni severler, babamı da severlerdi. Bu yüzden korkulacak bir şey yok, saygı duyulan bir adamım. Halledeceğim,sen merak etme. Bu arada anneme bunları güzel bir dille sen anlatır mısın?" Dedi bana bakarak.

 

"Tabi,tabi ki anlatırım. Ben de gelmek zorunda mıyım yarın?" Dedim çekinerek. Biraz korkuyordum,biraz değil direkt korkuyordum. Sonuçta böyle bir şeyi gerçekte hiç görmemiştim.

 

Eliyle alnını ovdu.

 

"Ben sana sormadım ama istemiyorsan gelme. Arar söylerim, sıkıntı yok güzelim." Dediğinde yutkundum. Şimdi yalnız bırakmak istemiyordum ama bilmiyordum korkmuştum işte gerici bir meseleydi. Ne yapacağımı bilmesem de mantığımı dinledim.

 

"Yok gelirim seninle,sadece biraz gerildim." Dedim kalbimden geçenlerle.

 

"Sana hiçbir şey yapmazlar,ne ben buna izin veririm ne onlar cesaret eder zaten eskisi gibi olaylar söz konusu bile değil. Eşleriyle tanıştım hepsinin genel olarak iyi insanlar,arada bir iki kişi var onlardan da uzak durursun zaten sana saygısızlık edemezler. İlk önce sen izin vermezsin sonra ben." Dedi siteye giriş yaparken.

 

Başımla onayladım. Gözlerimin önüne yangından itibaren bugün olanlar ve konuşulanlar gelince uzunca bir süre düşüncelere daldım ardından araba durduğunda Zafir'in sözlerini aklımda yer edindirdim ve belime soğukluğu vuran silaha elimi attım.

 

"İn bakalım yavru ceylan." Dediğinde arabadan indim. Arkamızdan yanaşan bir arabaya gözüm kaydığında Erdem ile Kadir ve birkaç tane daha adam inmişti.

 

"Abi,tahmin ettiğin gibi Berire hanım ailenizin evine bir iki kişi yollamış ama senin ayarladığın adamlar onları geri püskürtmüş kimseye bir şey olmamış. Adamlar geri dönmüş." Dediğinde gerçekten kötülüğün vücut bulmuş Berire hanımı Allah'a havale etmekle meşguldüm,Kadirle Erdem'e selam verdim ve bahçe kapısından içeriye girdim,Zafir onlarla bir şey konuşuyordu. Beni farketsedebir şey dememişti.

 

İçeriye girdiğimde,Suzan hanım beni karşıladı,ona selam verip kısa bir sohbet ettik. Yemekleri yaptığını ve çıkacağını söylemişti, teşekkür ettim ve onu yolcu ettim. Vedalaşırken üzerimin is koktuğunu söylemişti. Normaldi.

 

Kapıyı azıcık aralık bırakıp merdivenleri usul usul çıktım, birkaç saatlik bu derin mevzular bünyeme ağır gelmişti oysa nasıl da enerjik başlamıştım,tabi canım dün olanları unutursak gayet enerjiktim.

 

Yukarıdaki odaya çıktığımda aşağı kapının kapanma sesini duydum harketsizce odadaki tekli berjerin üzerinde oturdum ve bekledim.

 

Onun dediklerini düşünüyordum, babasına olanları... İç çektim.

 

Odanın kapısı açıldığında bedeni içeriye süzüldü.

 

Gömleğinin düğmeleri boydan boya açıktı, gözlerimi karın kaslarından göğsüne oradan da boynuna ve yüzüne çıkardım.

 

"Duşa girmek istiyorum,üzerim is kokuyor." dedim mırıldanarak.

 

Başını aheste aheste salladı.

 

"Tişört vereyim sana." Diyerek giyinme odasına girdiğinde ayağa kalkıp banyoya ilerledim ve suyu ayarlayıp açtım.

 

Banyoda öylece dikilirken Zafir,elinde tişört ve şortla geldi.

 

"Bornoz senin,kullanabilirsin. Bunları da bırakıyorum. Ben diğer banyodayım. Karnın aç mı?" Diye sordu. Aç değildim ama birkaç saatte oldukça yorulmuştum biraz dinlensem iyi gelecekti.

 

"Sen aç mısın?" Dedim.

 

"Hayır." Dediğinde ben de cevap verdim.

 

"Ben de değilim." Başını salladı, gözlerini banyoda gezdirdi.

 

"Ben çıkayım." Dedikten sonra onu onayladım o çıktığında kapımı kapattım ama yine kitlemedim.

 

Alnımı kapıya yasladığımda gözlerim usulca kapandı. Nefesimi üfleyip geri çekildim ve üzerimi çıkarıp duşakabine girdim. Su başımdan aşağı akmaya başladığında vücudum yeni yeni gevşiyordu. Gözlerimi her kapattığımda gözlerimin önüne o yangın anı geliyordu zaten saatlerdir zihnimde yankılanan silah sesleri de cabasıydı.

 

Avcuma sıktığım şampuanla saçlarımı köpürtmeye başladım,belki de düşünmemem gerekiyordu, yaşandı ve bitti diyip geçmeliydim.

 

Vücudumu da lifledikten sonra durulandım ve suyu kapatıp camekan duşakabinden çıktım. İçeride oluşan duman topluluğu ısıyı korumuştu.

 

Uzanıp benim olan bornozu aldım ve kurulandım ardından iç çamaşırlarımı giydim. Zaten dün de banyo yaptığım için kirli değillerdi. Üzerime tişörtü ve şortu geçirdiğimde o kadar bol olmuştu ki bir an gülmeden edemedim.

 

Tüm vücudum geçmişti fakat sol kolumun ağrısı biraz da olsa sürüyordu yüzümdeki tebessüm soldu ve biraz kolumu ovdum.

 

Sonrasındaysa dolapta bulduğum saç kurutma makinesiyle saçlarımı kuruttum. Sıcaktan bayılmak üzereyken yine de buraya geldiğimde bana ayrılan diş fırçasını kullanıp dişlerimi de fırçaladım. Saçlarımı sırtımdan aşağıya bırakırken banyodan çıkmıştım. Çıkışımla birlikte içerde azalan buhar benimle birlikte dışarıya çıktı.

 

Derin ve ferah bir nefes aldım.

 

İlerleyip yatağa baktım fakat Zafir burada değildi odadan çıkmak için hareketlendiğimde aynada kendi bedenimi gördüm şort belimden düşmüş gibiydi sokaklardaki serseri çocuklara benziyordum, kıyafetle çok hoştu fakat biraz fazla büyüktü. Dudaklarımı birbirine bastırdım,odadan hızlıca çıktım.

 

Koridora göz attığımda banyo kapısının hafif aralık olduğunu gördüm. Demek ki banyoda değildi.

 

Merdivenlerden aşağı inerken çıplak ayaklarımın merdivenlerde bıraktığı izlere dikkat kesilmiştim.

 

"Zafir?" Diye seslendim boşluğa doğru.

 

Ses gelmediğinde kaşlarım çatıldı,eğer evdeyse sesimi duyduğunu biliyordum. En ufak bir sesi bile duyuyordu adını duymaması çok zor bir ihtimaldi.

 

Mutfağa baktığımda kimsenin olmadığını farkettim ve oradan çıkıp salona ilerledim ki orada da değildi. En son oturma odasına doğru gittiğimde elindeki bardakla oturuyordu,bardakta içki yoktu yani daha çok buzlu suya benziyordu.

 

Berjerde yayılmış, bacaklarını da iki yana açmış kollarını da koltuğun kenarlarına koymuştu. Bir elinde bardak vardı.

 

Kapıda dikilip onu izlerken boğazımı temizledim.

 

Beni çoktan farkettiğini bilsem de daldığı noktadan sıyrılıp gözlerini bana çevirdi ve başını koltuğa doğru yasladı ve boynunu geriye doğru attı.

 

"Gel." Derken elindeki bardağı yere koymuştu, gözlerini de gözlerimden ayırmamıştı.

 

Ufak adımlarla yanına ilerledim.

 

Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım ve önüne geldiğimde omuzlarına tutunduğumda ellerini belime yerleştirdi,belimdeki ellerine rağmen kucağına yan bir biçimde oturdum.

 

Ayaklarımı koltuğun kenarından aşağıya sarkıttım ve kucağına yerleştim.

 

Bir eli belimdeyken bir eli yukarıya sıyrılan şortta açıkta kalan tenimde geziyordu.

ttim.

 

"Nasıl hissediyorsun?" Diye sordum usulca.

 

"İyiyim." Dedi gözleri yüzümün her bir santiminde dolaşırken.

 

İnanmazca başımı geriye doğru attım ve yüzüne üstten bir bakış attım. Dudaklarımı yaladıktan sonra birbirine bastırdım.

 

"Hıımm,pek öyle gelmedi. Yalancı mı oldun bakayım sen?" Diyerek başımı yana eğip inanmazca baktım,tabi ki dalga geçiyordum.

 

Tam cevap vericekti ki tekrar şaşırmış gibi yapıp ellerimi dizlerime vurdum.

 

"Vah vah, müstakbel kocam yalancı çıktı iyi mi? Konu komşu ne der şimdi,kimlere gelin gitmişim ben ah ah." Gülmemek için zor duruyordum amaç kafasını dağıtmaktı, babaannesini kafasına oldukça çok takıyordu bu çok canımı sıkıyor,beni üzüyordu. Onu sıkıntılı görmek istemiyordum.

 

Ellerimle dizimi dövüyor kendi kendime başımı da iki yana sallıyordum.

 

Oyuncu mu olsaydım? Benden iyi mahalleli teyze olurdu.

 

"Bak sen... Müstakbel kocan seni yesin de gör." Belimi gıdıklamaya başladığında kocaman bir kahkaha attım. Belimdeki parmaklarının baskısı canımı yakacak derecede değildi aksine o kadar çok huylandırmıştı ki kahkahalarım küçük oturma odasında yayılıyordu. Kucağından kaçmaya çalışırken onun da kahkahalarını duyuyordum.

 

"Dur,du-dur. Za-Zafir!" Gülüyordu,elinden kaçarken yanlışlıkla yerdeki bardağı devirdim.

 

"Hih! Döktüm." Dedim bardağı kaldırırken. O ise hâlâ gülüyordu,yerde onun önünde otururken bir anda kollarımdan tutup beni kaldırdı ve tekrar kucağına çekti.

 

"Bir şey olmaz,su zaten kurur gider." Derken omuz silktim.

 

"Laminantlar kabarır kuru bez getireyim." Dediğimde tekrardan kalkmak için hareketlendim ve beni tutmasına izin vermeden çabucak mutfağa kaçtım arkamdan bağırmasını duyuyordum.

 

"Çabuk gel yerles ıslak,laminant yaptıracak paramız yok." Dedikten sonra ben mutfağa geçmiştim ama kahkahasını duyuyordum.

 

Kafasını dağıtmak bana iyi gelmişti,hem kendi zihnimi de boşaltmıştım. Dolapları kurcalayıp mutfakta kuru bezlerle dolu dolaptan iki tane bez aldım ve tekrardan oturma odasına koşturdum.

 

"Geldim geldim,batmazsın korkma." Derken gülüyordum.

 

"Ya batarsam,nereden biliyorsun?" Derken bardağı sehpaya bırakmıştı.

 

"Ben karşılarım masrafları sevgilim, üzülme sen." Dedim ciddiyetle.

 

Kuru bezin biriyle yerdeki ıslaklığı aldım. Ardından da bir güzel kuruladım.

 

"Rütbemiz düşmüş,hani müstakbel kocandım?" Halıyı bükerken bunu deyince kıkırdadım.

 

"E baktım icraat yok,ne bir evlilik teklifi ne başka bir şey ben de rütbenizi düşürdüm beyefendi." Tamamen dalga geçiyordum,evlilik fikrini düşünmüştüm onunla evlenmek çok güzel olurdu fakat işler ciddiye binince korkacağımı düşünüyordum bu da beni geriyordu.

 

"Öyle icraatlara göre rütbe veriyorsak sana karım demem gerekir." Dediğinde ciddi ses tonundan dolayı şaşkınlıkla duraksadım ama halının altına kuru bezi serip kalktım.

 

Gülümsediğimde ciddi yüzünü görmek beni afallattı.

 

"Ben şu bezi bir bırakıp geleyim." Yanından kaçmaya çalışırken belimden yakaladı.

 

"Kaçıyorsun yavru ceylan,oysa az önce nasıl da cesurdun." Erotik tonda çıkan boğuk sesiyle boynuma doğru konuşması huylanmama neden oldu. Başımı çevirip istemsizce ona daha fazla yer açtım,bunu neden yaptığımı bilmiyordum tamamen iç güdüsel bir hareketti.

 

"Yavru ceylan, öyle güzelsin ki." Burnunu boynuma değdirip çekti.

 

Kokumu içine çektiğini hissettim.

 

Gözlerim istemsizce kapandı.

 

"Kalbin öyle güzel ki..." Dediğinde saçları alnıma değiyordu.

 

"Tenin,kokun... İçinde kaybolduğum kokun..."

 

"Kendi kokundan haberin var mı?" Derken boynuna nefesimi vermiştim. Parmaklarını belime sapladı.

 

"Yakacaksın," derken yanalım diye bağırmak istiyordum.

 

"Söneriz." Dedim ve sonra devam ettim.

 

"Kül oluruz,"

 

Dudaklarını boynuma değdirip çekti.

 

"Sana savrulurum." Dedikten sonra kendini çok az geriye çekti.

 

"Hep beklerim,gelmeni. Her ne olursa olsun." Derken gözlerine bakmıştım, gözbebekleri büyümüştü. Bakışları bir dudaklarıma düşüyor bir gözlerimi buluyordu. Şu an dudaklarını kana kana içmek istiyordum ama durdum, dudaklarını araladı,arzudan yoğunlaşmış gözleri kısıldı. Tutkuya bürünmüş ses tonunu duydum.

 

"Evlen benimle."

 

Dedikleriyle şok olurken daha atlatamadan dudaklarıma ufak bir öpücük kondurdu,geri çekilip onay almak ister gibi gözlerime baktı. Gözlerim dudaklarına kaydığında usulca kapandı. Dudaklarının baskısını dudaklarımda hissettiğimde elimdeki ben yeri boyladı,bir elim boynuna giderken diğer elimle koluna tutundum, beni kendine doğru çektiğinde dudaklarımdaki yumuşak baskı yerini derin bir öpüşe bıraktı, istemsizce iç çekmiştim bunu farkettiği anda kendisiyle beni de döndürüp üçlü koltuğun yanındaki boş duvara yasladı.

 

Sırtım duvara yaslandığı anda kısık bir şekilde inledim, bundan utandığımda ona verdiğim karşılık yavaşladı. Bilincim biraz yerine geldiğinde onun bana dokunmasının verdiği tatlı gerilimin hoşluğunu farketmiştim.

 

Bedenimin kasıldığını farkedip duraksadı dudaklarımdan kopacakken boynundaki elimle onu kendime çektim ve uzaklaşmasına engel oldum;utanmamalıydım,gerilmemeliydim o benim sevdiğim adamdı.

 

+16 sahne 💥

 

İnleyip belimdeki ellerini bacaklarıma ve kalçama indirdi ardından beni kucağına aldı, bacaklarımı beline doladığımda onunla aynı boya gelmiştim. Dudaklarının hızlı ve baskıcı tavrına yetişmek oldukça zordu.

 

Dilimi diline bastırdırdığımda kendini bir anda bana bastırdı, kasıklarıma aniden düşen ateş onun saçlarını çekiştirmeme neden oldu, tırnaklarımla boynunu çizdim. Kendini geriye çekip tekrardan bastırdı,sertliğini vajinamda hissederken adını büyük bir hazla inledim.

 

"Zafir!"

 

Nefeslenmeme fırsat verirken boynuma yöneldi.

 

Islak öpücüklerini boynuma sıralarken bir elini belimden çektiğini hissettim, başımı geriye attım. Başım sertçe duvara çarpmayı beklerken onun eline vurduğumda düşünceli tavrı gözlerimi doldurdu.

 

Boynumdaki ince deriyi dişleriyle sıyırıp geçti,çekiştirdiğinde tırnaklarımı omzuna sapladım.

 

Dilim damağım kurumuştu,vajinam kalp gibi atıyor sızlıyordu. O sızıyı dindirmek istiyordum, bacaklarımı birbirine bastırmaya çalıştım ama bacaklarımın arasında koca bedeni buna izin vermedi,tenimin üzerine gülümsediğini hissettim.

 

Hoşuna gidiyordu,kıvranmam ona zevk veriyordu. Bu durum sinirimi bozarken saçlarını acımasızca çekiştirip boynunu açığa çıkarttım. İnlediğinde kaşlarını çatıp bana bakmıştı.

 

Uzanıp dudaklarına kısa bir öpücük bıraktım,o derinleştirmek istercesine dudaklarımı resmen içine çektiğinde başımı geriye çektim ve gözlerine bakmadan boynuna dudaklarımı bastırdım. Eğer gözlerine baksaydım utançtan yapamazdım.

 

İnlediğinde boğuk sesi kulağımda çınladı.

 

Bacak aramdan bir sıvının iç çamaşırıma aktığını hissettim.

 

Dilimi boynuna değdirdiğimde yanaklarım alev alevdi fakat ona zevk verdiğimi bilmek kendimin de zevk almasına neden oluyordu bu yüzden utanç geri planda kalıyordu.

 

Eli,tişörtümün içine girdiğinde tenime değip ürpermeme neden oldu. Bunu hissedip beni aniden duvardan çekti, dudaklarıma yapışırken üçlü koltuğa uzanmamı sağladı ve üzerimdeki yerini aldı.

 

Üzerimdeki tişörtü izin ister gibi baktıktan sonra onayımla çekip çıkardı.

 

Beyaz dantelli iç çamaşırımla karşısında kaldığımda kendimi gizlemek istedim ama ellerimi tutarak buna engel oldu ellerimi ellerine hapsedip başımın üstünde sabitledi.

 

Tekrar dudaklarıma yöneldiğinde kendini bana sertçe bastırdı,bu sefer daha farklıydı,daha netti tamamen hissetmiştim. Tırnaklarımı ellerine geçirdim ve boynumu geriye doğru atıp dudaklarımı dişledim.

 

Boynumla köprücük kemiklerimin ortasındaki boşluğa bir öpücük bırakırken gözlerimin en içine bakıyordu.

 

Ellerini çözüp üzerindeki tişörtü ensesinden tutup çekti ve çıkardı.

 

Heykelleri özendiren o vücuduna iç çektim,iç çamaşırıma akan sıvıyı hissediyordum bu yanaklarımın yanmasına neden oldu.

 

Avına yaklaşan bir avcı gibi usul usul üzerime eğildi,ellerimi kaldırıp içimi kaplayan bir cesaretle sırtına dokundum. Parmak uçlarım buz gibiydi,onun sıcak tenine değince bunu anlamıştım oysaki ben yanıyordum.

 

Hissettiği soğuklukla irkildi ama belli etmemeye çalıştı. Ellerimi geri çekecektim ki bileğimden tutup buna izin vermedi.

 

Gözlerinin içine baktığımda bir şeyleri ölçüp biçiyordu.

 

Tırnaklarımı sırtında gezdirdim ve belind kadar indirdim, tenini hissettim.

 

Avuç içimi omuzlarına bastırıp göğsüne indirdim oradan da karın kaslarına, gözlerim kapanırken ikimizin de yutkunuşunu duydum. Onu hissetmeme izin verdi.

 

Tırnaklarımı karın kaslarına saplayıp çizerken yukarıya doğru çıkardım ve gözlerimi açtım. Gözleri vücudumda geziniyordu sonra gözlerini gözlerime çıkardı.

 

Vücudundaki her bir damara içim gidiyordu.

 

Pürüzsüz teninde tek tük tüy vardı,onlar da belli bellirsizdi.

 

Üzerime eğilip ağırlığını bırakmadan beni öpmeye başladığında ellerimi tekrar aşağıya kaydırdım,adonislerini tırnaklarımla çizerken hırlayıp alt dudağımı ısırdı ve çekiştirerek bıraktı.

 

"Ne istiyorsun?" Diye sordu hafif öfkeli gibi ama öfkeden değildi bu tavrı.

 

Sadece baktım,ne istiyordum bilmiyordum ama rahatlamak istiyordum resmen işkence çekiyordum. Kasıklarımdaki sızı geçmiyordu,daha çok istiyordu neyi istediğini bilmeden daha fazlasını arzuluyordum.

 

Alnı terden parlıyordu,ikimizin de göğsü aldığımız derin nefeslerle kalkıp iniyordu.

 

Yutkundum.

 

Sertliğini bana bastırdı.

 

"Bunu mu istiyorsun? Ne istiyorsun,konuş benimle." Diyerek fısıldadı.

 

Bacaklarımı beline doladığımda irkildi. Onu daha çok hissetmiştim bunu hissetmek içimde bir şeylerin daha da çok harlanmasına neden oldu.

 

"Almina!" Dediğinde nefesimi boynuna üfledim.

 

"Zafir." Diyebildim sadece ama anladı ne anladığını bilmesem de beni tuttuğu gibi kaldırdı ve öpmeye başladı, kucağında bir yere giderken sağa sola çarpıyor,durup duvarda öpüşüyor sonra da devam ediyorduk.

 

Merdivenlerden çıktığını anladığımda soluksuz kaldığım için dudağını dişleyip geri çekilmiştim.

 

Ufak bir zaman tanıdıktan sonra tekrardan dudaklarıma saldırdı, odasından içeriye girdiğimizi kapıyı üzerimizden kapatıp kitlediğinde farkettim.

 

Beni indirip geri geri yürümeme neden olurken elini altımdaki şorta attı ve ipini çekerek çözdü.

 

Zaten bosbol olan şort onun bir şey yapmasına gerek kalmadan yere düştü.

 

Kendi şortunu da çıkarırken beni yatağa doğru hafifçe itmişti.

 

Komodinin üzerindeki kumandaya uzandı ve bir tuşa basıp perdelerin kapanmasına neden olduktan sonra odaya loş bir ışık yayıldı.

 

Üzerimdeki iç çamaşırlara kısa bir bakış attı sonraysa yatakta üzerime geldi.

 

Gözlerimi onun belden aşağısına çeviremiyordum.

 

Ellerini belimde gezdirip yukarıya doğru çıkardı ve sırtıma uzanıp sütyen kopçamı buldu.

 

Açmadan önce çekilip gözlerime baktığında izin verircesine ona baktım. Gerisi hızlı gelişti ne ara üzerimdeki çıkarmış ne ara göğüslerimi serbest bırakmıştı bilmiyordum.

 

"Hayal ettiğim gibi olduğunu söylemiş miydim?"

 

Hatırlamıyordum bile.

 

"Hayallerimin de ötesindesin." Dedikten sonra göğüslerime minik minik öpücükler bıraktı. Gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmıyorken sağ göğüs ucumu dudaklarının arasına almasıyla inleyerek başımı geriye doğru attım ve ellerimle çarşafı sıktım. Utanıyordum ama bu çıldırtacak derecede güzeldi,çok güzel bir histi.

 

Öptü,emdi,ısırdı beni zevkten dört köşe etti. Her iki göğsüme de aynı muameleyi uygularken ben altında kıvranmakla meşguldüm.

 

Göğüs aralığımdan derin bir nefes aldı ve bir öpücük bırakıp karnıma doğru ilerledi.

 

Öpücüklerini sıralarken de gözlerime bakıyordu. Utançla gözlerimi kaçırdığım an dudaklarını külodumun tam üstünde hissettiğimde ufak bir çığlık atıp doğrulup ona baktım.

 

Hemen burnumun dibinde bittiğinde büyük eliyle karnıma bastırıp geri yatmamı sağladı.

 

"Gözlerini kaçırsan daha beterini yaparım." Derken tehditvari yaklaşımı bile gözüme seksi gelmeye başlamıştı.

 

Tekrardan aşağıya eğileceği vakit ne yapacağını anlayıp hızlıca omuzlarına tutundum.

 

Gözlerime baktığında başımı iki yana salladım.

 

"Sadece rahatlatacağım bebeğim,ilerisi olmayacak." Dediğinde tedirginlikle ona baktım.

 

Ona tabi ki güveniyordum sorun o değildi utanıyordum.

 

"Lütfen,o şekilde değil." Dedim kısık sesle.

 

Ciddiyetimin farkına varıp ellerimi tutarak iki yanımda sabitledi.

 

"Nasıl istiyorsun? Sen söyle ben yapayım." Mideme yumruk yemiş gibi oldum, içimde uçuşan kelebekler nefesimi kesti.

 

"B-ben bilmiyorum..." Nefeslerim o kadar titrekti ki kekelemiştim.

 

Gözlerime bakıp beni belimden tuttu ve yatağın ortasına yastıkların arasına bıraktı.

 

"Peki,bunu şu an istemiyordum ama başka şans bırakmadınız küçük hanım." Dedi elini iç çamaşırının iki yanına atarken.

 

Göz bebeklerimin bile büyüdüğünü hissettim çünkü karşımda saniyeler içinde çırılçıplak kalmıştı. Ortamın loşluğuna rağmen damarlarına,hatta erkekliğinin ucundaki ıslaklığa kadar görebiliyordum. Kalındı,uzundu orantılıydı işte. Daha önce kaç kere penis görmüştüm de orantılıyordum bilmiyordum ama büyüktü işte bana göre...

 

Yutkunmadan edemedim,dimdikti.

 

Gözlerimi yavaşça gözlerine çıkardığımda utançtan ziyade yüzündeki o sırıtış beni afallattı.

 

"Bunu da çıkaralım mı?" Dedi külodumun lastiğini çekip tenime çarptırırken.

 

Ne yapacağını bilmiyordum,ileriye gitmeyeceğine adım kadar da emindim onayladım ve o iki parmağını ince latiklere takıp çekiştirirken belimi kaldırıp ona yardımcı oldum.

 

İyi ki zamanında epilasyona gitmiştim.

 

Beni anadan doğma halimle gördüğünde yutkunup başını diğer tarafa çevirdi, ağzının içinde bir küfür mırıldandığında utanıp kendimi gizleme ihtiyacı duydum.

 

Bunu farkedip ellerimi tuttu,üzerime eğildi ve ellerimi sırtına koydu. Dirseklerini bedenimin iki yanına dayarken parmak uçları usulca saçlarımı okşadı.

 

Künyesi ikimiz arasına göğüslerime düştüğünde irkildim ve inledim. Gözlerini sımsıkı yumup açtı.

 

"Tam şu an içine girmek istiyorum,her şeyinle benim ol;her şeyimle senin olayım istiyorum ama... Yapamam,yapmamam gerekiyor, hazır değil. Değilsin. Şimdi değil." Künyesinin görüntüsünü izlerken tekrar yutkundu.

 

"Ergenler gibi sadece bakarken boşalacağım anasını babasını satayım." Dudaklarımı dişledim,kendi kendine konuştuğunun farkında bile olduğunu düşünmüyordum.

 

"Zafir." Ellerimi sırtında gezdirdikten sonra onun kendine gelmesini sağladım. Vücudumdaki bütün kanlar vajinama toplanmış sanki orada pompalanıyordu,geçsin istiyordum. Bu his bitmesin ama geçsin de...

 

"Sadece sürtüneceğim,rahatlayacağız. Önceliğim sensin yavrum." Dediğinde başımı salladım. Uzanıp dudaklarını öptüğümde bana karşılık vermeye başladı,ilk başta şefkatliyse de sonradan hız kazandı,elleri vücudumda gezindi fakat uzvunu bana hiç değdirmedi.

 

"Dayanamıyorum." Diye inlediğimde bunu duymak onu çıldırttı ve kendini bir anda bana sürttü.

 

Onu hissetmek,hem de hiçbir engel yokken hissetmek delirecek gibi olmama neden oldu.

 

Kendi de ıslaklığımı hissedince adımı inledi,bu daha da ıslanmama neden oldu.

 

"Almina!"

 

Vajinamın dudaklarının arasına bile sığmayan kalınlığı sertçe dudaklarımın arasında gidip geliyordu, öyle sertti ki klitorisime baskı yaptığı her an yükseliyor kendimi dizginlemeye çalışıyordum.

 

Daha fazlasını ister gibi belimi ona doğru kaldırdım, bacaklarımı ince beline doladım.

 

Kasılıp gevşediğim ilk an bunu hissetmiş olacak ki sardığı bedenimi bıraktı ve biraz doğruldu ikimizinde tenlerimizin değdiği noktaya baktı, bacaklarıma baskı uygularken eliyle uzvunu tuttu ve birkaç kez vajinamın tepesine vurdu.

 

Nabız gibi atışımı,vajina girişimin kasılıp gevşediğini görünce daha çok inledi.

 

O inledikçe ben de inledim.

 

"Devam et lütfen." Diyerek bağırırken elimle yastığı sıkıyordum. Bir süre durdu geri çekildi bacaklarımı bükerek iki yana açtı ve sadece o noktayı inceledi bu sürede karnım içeriye göçtükçe vajinam kasılıyordu.

 

En sonunda dayanamayıp elimi vajinama koydum ve parmaklarımı bastırdım bu hareketimle bileğimden tutup bileklerimi sabitledi.

 

"Şş,sakin ol yavru ceylan. Orası sadece bana ait,oraya ben varken dokunman yasak." Derken kendini bastırıp geri çekmişti.

 

"Yapma." Dedim sadece kendimi ona doğru yükseltirken.

 

Buna engel olup bir anda kendini bana hızlı hızlı sürttü. Yüzeysel bir şeyin bile bu kadar haz vermesi normal miydi?

 

"Islaklığını içmek istiyorum. Susattın beni." Derken boynumu emiyordu.

 

Sırtını çizdiğimde vajinam öyle bir kasıldı ki bu onu inletti. Geri çekilip daha da hızlanmasına neden oldu,hareketleri vahşileşti bacaklarımı daha çok yana açtı ve kendine boş bir alan oluşturdu.

 

"Çekilme artık n'olur." Dedim inlerken.

 

"İkimiz de aynı anda geleceğiz, savaşım bundan bebeğim." Dedi hızını yavaşlatırken.

 

Yanıyordum,üzerimdeki adamın boynu da göğsü de kıpkırmızı olmuştu.

 

Damarlarına iç çekerek bakıyordum.

 

"Damarlarına dokunmak istiyorum." Derken gözlerim kısa bir an erkekliğine inmiş sonra da kollarını bulmuştu. Kastettiğim bütün vücuduydu.

 

"Ah,bakma şöyle." Derken çenemden tutup başımı kaldırmıştı.

 

"Zafir!" Çığlık attığımda gelmek üzereydim o his içimde öyle çok büyümüştü ki patlayıp üzerime dağılacak ve beni yakacak gibiydi.

 

"Ak bana." Dediğinde bir çığlık daha attım,kan ter içindeydik. Gerçekten birleşsek nasıl olacaktı acaba?

 

"Yavaşla." Dediğimde hızını en üst seviyeye çıkardıktan sonra bir anda çıldırtacak derecede yavaşladı.

 

İşte o an kalbimdeki bütün ritimler değişti,vajinam dehşet verici şekilde kasılmaya başladığında, karnım titriyordu. Kısık kısık inliyordum, öyle şiddetle orgazm olmuştum ki bunu ben bile beklemiyordum.

 

Bütün kasılmalarımı izledi, bunu hissetti.

 

Erkekliği,ben kasıldıkça daha da büyüdü ve en sonunda kendini karnıma doğru bıraktı,penisini vajinamın dudaklarının arasına kıstırmak için bacaklarımı birbirine bastırdı bacak aramda o vardı ama yine de bacaklarımı kendime doğru çektiğim için alanlarımız kısıtlanmıştı.

 

"Sikeyim, sen tükenmedikçe tükenemiyorum." Dediğinde hâlâ kasılmama laf atmıştı. Bir anda sol elinin iki parmağını kasılan vajinamdan içeriye itti.

 

"Zafir!" Diye inleyerek boynumu geriye attığımda nefes alamadığımı hissettim.

 

Bu his,bu doluluk çoktu. Çok fazlaydı.

 

"Hassiktir, çok darsın kızım." Dediğinde intikam almak istercesine karnımda titreyen erkekliğini avcumla kavradım ben de onu hissettim, nabız gibi atışını, sıcaklığını büyüklüğünü sertliğini. Utandım ama yapmaktan da geri kalmadım.

 

"Yavrum!" Diyerek inlediğinde avcumu sıktım ve üzerime daha da akmasına neden oldum.

 

"Güzelim, bırak hadi."

 

"Elini çekersen bırakırım." Derken kıvranıyordum.

 

Parmaklarını yavaşça benden ayırdı,ben de elimi yavaşça çektiğimde bitmiş şekilde kollarım iki yana düştü.

 

Hâlâ kendime gelememiştim,devam ediyordu kasılmalarım.

 

O da hâlâ erekte biçimdeydi.

 

Kendini yanıma attı ve beni göğsüne çekip üzerimizi örttü ve bana zaman tanıdı,nefeslerimi hâlâ düzene sokamamıştım.

 

"Gururumu okşuyorsun, hâlâ devam ediyorsun." Derken neyi ima ettiğini biliyordum. Utanıp başımı yastığa gömmeye çalıştım ama izin vermeyip beni göğsüne çekti.

 

Devam edebilirsiniz 💥

 

"Utanıyorum." Dedim mırıldanarak.

 

"Utanacak bir şey yok,rahat ol bebeğim." Derken saçlarıma öpücükler konduruyordu.

 

"İyi misin?" Kısa bir sessizliğin ardından bunu sorduğunda başımla onayladım ve sessiz kaldım. Uykum gelmişti.

 

"Şu an hazırlıklı değilim ama tekrar sorduğumda teklifimi kabul eder misin?" Diye sormuştu. İlkte neyi kastettiğini anlamasam da sonradan evlilik olayından bahsettiğini anlamıştım.

 

Düşünür gibi yaptım.

 

Tabi ki ederdim ama bunu bilmesine gerek yoktu,en azından teklifi edinceye kadar.

 

"Bilemem,sen bir teklifini et değerlendiririz." Diyerek güldüm.

 

Gözlerim kapanmak üzereyken üzerimde doğruldu,onun sıcaklığından kopmak bir işkence gibi geldi.

 

"Öyle mi olduk şimdi,az önce n'ol-" Elimle ağzını kapattım ve ona kısık gözlerimle baktım.

 

Boynumdan çıkarmadığım kolyem göğüslerime değince buz gibi hissettim.

 

"Sarıl bana." Derken neye duygusallaştığımı bilmiyordum. Anında duruldu, kollarını bedenime sardığında iç çekip sıcaklığına sokuldum. Belden aşağılarımız temas halinde değildi.

 

"Yavru ceylan?" Diye sorduğunda ona biraz daha yaklaştım.

 

"Böyle yaklaşırsan soluğu başka yerlerde alacağız, yine." Az önceyi kastettiğini biliyordum.

 

"Neden bana yavru ceylan diyorsun?" Diye sordum alakasızca,uyumak üzereydim ve sesim ayyaşlar gibi çıkmıştı.

 

"Çocukken çok severdim ceylanları, hep yavru ceylanım olsun isterdim ama tabi ki mümkün değildi, onların evi dağlardı. Sonra bir gün büyüdüm, asker oldum, dağlara avlanmaya çıktım ve orda bir ceylana denk geldim. Yaralı yavru bir ceylana..." Alnıma bir öpücük bıraktığında gülümsedim.

 

"Seni seviyorum." Dedim içimden gelerek.

 

Kollarını sıkılaştırdı.

 

"Ben de yavru ceylanım."

 

"Boynumdaki kolyeyi biyolojik annem hediye etmişti, içindeki ufak çiçekler aşkı temsil ediyormuş; aşkı,sevgiyi... Bir gün arkadaşlarım tarafından dışlanmıştım,hiç arkadaşım kalmamıştı,Tuana vardı ama o da başka bir okuldaydı. Annem bu kolyeyi verip,bir gün seni çok sevecek, hiç bırakmayacak, ömrün boyunca iyi de olsan kötü de olsan yanında olacak bir hayat arkadaşı edineceksin,o zaman geldiğinde bu kolye yerin yedi kat altına da girse o kişi sana gelmiş olacak demişti. Bu kolyeyi çıkardığım oldu,unutup gittiğim oldu ama düşürdüğüm hiç olmamıştı. O gün senin arabanda düştüğünü öğrenince anlamamıştım ama sana aşık olunca anlamıştım. Seni ben sevdim ama annem de bir işaret yollayıp doğru yolda olduğuma inandırdı. İyi ki geldin, Zafir. İyi ki." Dediğimde gözümden damlayan bir damla yaş onun göğsüne düştü.

 

"Seni asla bırakmayacağım,uyu bebeğim." Sözlerini duyduğumde geriye sadece karanlık kaldı.

 

Sonrasındaysa hemen uykuya daldım.

 

🧭

 

Telefon sesiyle uyandığımda ilkte nerede olduğumu idrak edemedim sonrasındaysa gözlerim odada gezindi,banyodan su sesi gelirken çalan telefona içimden hakaretler yağdırıyordum. Komodinin üzerinde duran telefon Zafir'indi. Uzanıp aldığımda ekranda Kadir'in ismini gördüm, açıp açmamak konusunda kararsız kalsam da özel bir şey olabileceğini düşünüp telefonu yatağa bıraktım.

 

Ayağa kalktığımda koltuğun üzerindeki poşetlere baktım.

 

O sırada banyonun kapısı açıldı ve içeriye belinde düşecek gibi duran havluyla sevgilim girdi.

 

"Günaydın prenses." Dedi göz kırparak.

 

"Günaydın." Diye mırıldandım, hâlâ utanıyordum hele onu böyle görünce utanç bedenimi ablukaya almıştı.

 

"Sana kıyafet getirttim, çantaların içinde hepsi. Giyin de akşam yemeğine çıkalım." Dediğinde daha ağzımı açamadan giyinme odasına girdi.

 

Bir ara uyanıp duş almış sonra geri uyumuştum,benden önce de Zafir girmişti,bu ise Zafir'in ikinci duşuydu. Neden tekrar girmişti hiçbir fikrim yoktu. Çantaların içini kurcalayıp iç çamaşırlarının ve kıyafetlerin olduğu torbayı kucaklayıp banyoya koştum,koşmadan önce de Zafir'e seslendim.

 

"Kadir aradı ama açmadım bakar mısın?"

 

"Tamam, bakarım." Dediğinde banyoya girip iç çamaşırlarımı ve kıyafetlerimi giydim.

 

Saçlarımı toplayıp elimi yüzümü yıkadım,dişlerimi fırçaladıktan sonra da banyodan çıktım.

 

Geri döndüğümde Zafir'in,üzerine beyaz kısa kollu İnce bir gömlek, altına da bej renk bol ve ince bir kumaşa sahip pantalon giydiğini görmüştüm.

 

Yatağı toplamış,berjerde oturuyordu.

 

Sanırım giyinmem uzun sürmüştü.

 

Beni görünce dudaklarından bir ıslık sesi çıkardı.

 

"Bu ne güzellik hatun?" Dediğinde utanıp yanaklarımın içini dişledim.

 

"Nereye gidiyoruz?" Dediğimde ayağa kalktı, ayakkabımı giyinmek için eğildim ve zorlukla ayağıma geçirdim.

 

Bakışlarımı ondan alamıyordum.

 

"Akşam yemeğine dışarıya çıkalım dedim,bizimkileri de davet ettim. Sorun olmayacaksa." Dediğinde saçmalama der gibi baktım.

 

"Hayır tabi ki ne sorunu?" Dediğimde ayağa kalkmış ve elini tutmuştum.

 

"İstersen sizinkileri de ara,Kaan'a söylemedim ben ama onlar da gelsinler." Dudaklarımı büzüp telefonumu çıkardım umarım gelirlerdi de hep birlikte vakit geçirirdik. Uzun zamandır bir şeyler yapmıyorduk.

 

Tuana'yı aradığımda ikinci çalışta açtı.

 

"Efendim?"

 

"Naber kıvırcık?"

 

Zafir burnumu işaret ve orta parmağının arasına kıstırıp çektiğinde gülüyordu,burnumu kırıştırıp eline hafifçe vurdum.

 

Acımıştı,pislik.

 

"İyidir,senden n'aber? Pek bir neşeliyiz." Dediğinde istemsizce kıkırdadım. Çok mutluydum çok... Umarım bozulmazdı.

 

"Ya Zafir'le yemeğe çıkıyorduk ailesi de gelecek sizi de davet etmemi rica etti ondan aradım." Zafir inanmazca kendini gösterip elini 'hey yavrum hey' der gibi salladı. Bu hareketine dil çıkarıp çantamı aldım ve birlikte kapıdan çıktık.

 

"Bizim Boran? Boran mı rica etti? Ay hiç gülesim yoktu. Duydun mu Kaan,yaz bunu bir kenara iyi dalga geçeriz." Derken Kaan'la yan yana oldukları belliydi,ikisinin de kahkahaları duyulmuştu.

 

"Ee,geliyor musunuz? Gelin, lütfen." Dediğimde arabaya binmiştik.

 

"Ay hiç gelmez miyiz,dalga geçmek için bile geliriz." Zafir'e geliyorlar dercesine gözümle onay verdim.

 

"Konum atıyorum." Dedi.

 

"Zafir,Kaan'a konum atıyor hadi çabuk gelin." Dediğimde vedalaşıp kapatmıştık.

 

"Yüzünde güller açıyor?" Dedi kendisi de tebessüm ederken.

 

Olduğum yerde elbiseme dikkat ederek ona doğru döndüm.

 

"Çok mutluyum, seninleyim. Herkes iyi,bir aradayız. Ailemle de sık sık görüşüyorum onlar da iyi." Omuz silkip nazlı nazlı gülümsedim.

 

Bir eli direksiyondayken diğer elini yanağıma uzattı.

 

"Sen mutlu olunca ben de mutlu oluyorum. Hep böyle gül." Avcunu tutup kucağıma indirdim.

 

Gittiğimiz yolu farkettiğimde kaşlarım çatıldı.

 

"Annenleri almayacak mıydık?" Dedim ona doğru.

 

Yolu kontrol ederken konuştu.

 

"Onları Kadir getirecek,onun için aramış 'çıkalım mı' diye." Dediğinde anladım der gibi mırıldandım.

 

"Yarın şu tatil fikrini konuşacağız, birkaç gün izin ayarlayabilirsek haftaya gidelim diyoruz. Uyar mı?" Onu başımla onayladım.

 

"Siz ayarlayın netleştirin,ben de ayarlarım sorun olmaz inşallah."

 

İçimdeki kelebekler havalanıp duruyorlardı, aşırı mutluydum bilmiyorum hem bugün olanlar, aramızda geçenler hem de bu tatil fikri bütün kötü düşüncelerimi içimdeki bütün şüpheyi silip atmıştı.

 

"Tamam." Elimi tutmuş tersini öpmüştü.

 

Gideceğimiz yere kadar sessizdik,nereye gittiğimizi merak da etsem sormadım.

 

Geldiğimiz yer kalenin önüydü,hava kararmak üzereydi gün batıyordu ve buraya hiç gelmediğim için ışıklarıyla birlikte kale çok cazip görünmüştü.

 

Arabadan indiğimde Zafir hemen yanıma gelip elimi tuttu ve kapıyı kilitleyip anahtarı bir görevliye verdi.

 

"Mihriban teyzeleri bekleseydik." Dedim sorarcasına.

 

"Onlar gelmiştir." Diyerek yürümeye devam etti.

 

Kaleye tırmanırken etrafı inceliyordum.

 

Yukarıya çıktıkça rüzgar esmeye başlamıştı ama öyle şiddetli değildi.

 

Nefes nefese kaldığım dakikalarda söylenmeye hazırlanıyordum çünkü çok merak ediyordum.

 

Sonrasındaysa nefesimi kesecek görüntüler ortaya çıktı.

 

Yerlere dizilmiş bir sürü mum,mumun etrafındaki rengarenk çiçekler,annemin hediye ettiği kolyede bulunan çiçekler bile vardı hatta Almina çiçekleri de,hepsine led döşenmişti.

 

 

 

(Temsili)

 

Şaşkınlıkla etrafa bakarken Zafir elimi bıraktı ve yürümem için beni belimden hafifçe destekledi.

 

Adım atarken şaşkınlıktan açılan ağzımı elimle kapatmış durumdaydım,evet bir teklif bekliyordum ama bugün değildi ve böyle beklemiyordum her yer o kadar özenle süslenmişti ki... Burası için özel izin mi almıştı?

 

İlerledikçe karşıma yeni bir güzellik çıkıyordu.

 

Gözlerim dolduğu için etrafı görmek zorlaşmıştı.

 

Arkamı döndüğümde beni izleyen Zafir'i gördüm gözleri adeta parlıyordu. Koşup ona kocaman sarılmak istiyordum fakat şimdi değildi...

 

Çünkü ben ona yaklaşınca o da bana yaklaşmıştı ve önümde diz çöktü.

 

Cebinden çıkardığı kutuyu elinde çevirdi ve dikkatle açtı, gözlerini bir saniye bile benden ayırmamıştı.

 

"Zafir..." Dedim yutkunarak. Gözümden birer damla yaş süzüldü.

 

"Sen her böyle dediğinde içimde fırtınalar kopuyor." Dedi ilk önce.

 

"Seni kurtardığım ilk gün benim yeniden doğduğum gündü. Ben seninle,senin sayende böyle bir adam oldum,güler oldum,ağlar oldum,endişeden eli titreyen oldum,kimsenin önünde boyun eğmezken sana boyun eğen oldum ama en çok seven oldum. En çok seni sevdim, gülmeyi sende sevdim, ağlamayı,endişelenmeyi,ellerimin titremesini sende sevdim. Kimsenin önünde boyun eğmezken senin önünde diz çöken oldum. Almina,kutsal çiçeğim,benim arayıp da bulduğum yavru ceylanım, gökyüzüne bıraktığın izleri kalbime bıraktın; şimdi de ömrüme bırak ve bu izler hiç silinmesin istiyorum. Annenin dediği hayat arkadaşı ben miyim bilmiyorum ama sana hayat arkadaşı olmayı teklif ediyorum,Almina hayatıma arkadaş,ömrüme eş olur musun,benimle evlenir misin?" Dediğinde ortamda koca bir sessizlik oluştu. İkimizden de çıt çıkmazken gözyaşlarımı durduramıyordum.

 

Beklentiyle bana bakarken başımı salladım,sonra da zorlukla bulduğum sesimle ona cevap verdim.

 

"Evet,evet. Olurum. Evlenirim." Dediğim an arkamdan yükselen alkış sesleri ve yükselen volkan fişeklerle birlikte Zafir ayağa kalktı şaşkınlıkla arkama döndüğümde hem benim ailem hem Zafir'in ailesi hem de arkadaşlarımızı burada görmek mutluluktan kahkahalar atmama neden oldu.

 

Zafir elimi tutup yüzüğü takarken elleri titriyordu.

 

Benim ellerim de onunkilerden farksız değildi. Parmak uçlarımda yükselip boynuna sarıldım. Belimden kavradığı gibi beni etrafında döndürdü.

 

"Teşekkür ederim,inan bana pişman olmayacaksın." Dediğinde sarılıyorduk.

 

"Hiç olmadım ki, olmayacağıma da eminim. Seni seviyorum, asıl ben teşekkür ederim." Dedim mırıldanarak.

 

"Ben de seni seviyorum,çok seviyorum müstakbel karım." Kahkaham ortamda yayılırken. Gökyüzüne bakarak Allah'a bu mutluluğun bozulmaması için dua ettim.

 

***

 

Nasıldı, beğendiniz mi?

 

Tatlış bir bölüm olsun istedim.

 

Umarım beğenirsiniz.

 

Oy vermeyi ve satır arası yorumlar yapmayı unutmayınnnn sizleri seviyorum..

 

💗💗💗💗

 

 

 

 

 

Loading...
0%