@dolunaydakigelgit_
|
Selaammmmm!!
Yeni bir bölümle daha karşınızdayız...
Dilhun:Kalbi kan ağlayan...
Bizimkiler sizleri özlemiş,ben de sizleri özledim duydum ki siz de bizi özlemişsinizz
🇹🇷⭐Filenin Sultanları'nın bize getirdiği şampiyonluğu kutluyor ve sizleri bölüme uğurluyorummm
<3333
Bölüm şarkısı;
Kayahan-Siyah Beyaz Bir Aşk Hikayesi
***
"Erturan ailesinin sana selamı vardı." Dedim elimdeki şeftali dilimini yerken.
"Aleyküm selam da sen onları nerede gördün de seni nereden tanıyorlar?" Dedi başını bana çevirdiğini hissettiğimde. Televizyona bakarken bıçağın ucuna elmayı saplayıp ona uzattım.
Yüzüne bakma gereksinimi duymamıştım,beyefendiyi affetmemiştim.
"Taksiyle geldim, şoför Erturan aşiretinin başının kardeşiymiş. Size bağlı olduklarını ama Berivan Algan yüzünden bağlarını kopardıklarını falan anlattı." İnatla elmayı almaması sonucu yüzüne baktım ve bıçağı biraz daha yaklaştırdım. Gözlerime bakarak elma dilimini çekti ve aldı.
"Sen ne dedin peki?" Kucağımdaki tabağa bakarak doğranacak meyvelerden aradım. Onun elmadan aldığı ısırık kulaklarıma dolmuştu.
"Ne diyeceğim,haklısın abi bu kadın iflah olmaz az bile yapmışsınız,diyemedim tabi ama güldüm geçtim." Omuz silktim ve ortadan ikiye böldüğüm muzun yarısını ona uzattım, yarısını da kendime ayırdım.
Bizimkiler evde değildi,bizi yalnız bırakmak için çıkmışlardı. Boran yaklaşık iki saat uyumuştu ben de o sırada eşyalarımı yerleyip kirlileri sepete attım ve kısa bir duş yapıp aşağıya indim. Boran uyanınca da mutfağa geçip ikimize de çorba yapmıştım. Şimdiyse koltukta oturmuş tv izliyor bir yandan da meyve yiyip sohbet ediyorduk,evet hiçbir şey olmamış gibi...
Aslında çok şey olmuştu ikimiz de bunun farkındaydık ama şu an bu olaylardan daha önemli bir konu vardı.O da Boran'ın sağlığıydı. Psikolojik olarak oldukça yıpranmıştı,konuşmuyor konuşsa da sadece ben konuşayım diye kısa kısa cevaplar veriyordu. Keyfi yoktu ve az yemek yiyordu. Bu yüzden o iyileşesiye kadar bu mevzulara ara verme kararı almıştım evet o ertelememişti ve her bir hareketimde gözlerinde pişmanlık alevleri yanıyor, sürekli benden özür diliyordu bense geçiştiriyordum.
Dediğim gibi Boran'ın sağlığı bu sorunlardan daha önemliydi çünkü biliyordum ki bu problemler geçecekti ve biz tekrar barışacaktık sadece bu barışma sürecinde Boran'a oldukça çektirecektim. Bunu yapmak zorundaydım çünkü kalbim hâlâ kırıktı,bana dediklerini unutamıyordum;zamanı gelecekti ama şu an zamanı değildi. Hiçbir şey ondan değerli değildi...
Sıkıntılı bir nefes verip kısa bir an sessiz kalmıştı.
"Haklısın." Dedikten sonra elini ters çevirip dizine koydu, parmakları batmıştı ve hemen önündeki sehpada duran ıslak mendile bile uzanamıyordu,bu canımı öyle bir yakıyordu ki...
Uzanıp ıslak mendili kendi kucağıma çektim ve kucağımdaki tabağı sehpaya koydum. Kendime ve ona birer mendil çıkardıktan sonra ona uzattım. Ellerimizi kısaca sildik ve çöp tabağına attık. Arkama yaslanıp televizyondaki diziye odaklanmaya çalıştım ama bir şey anlamamıştım.
"Ben gideyim artık." Dedi parmaklarıyla hissetmediği bacağını ovuştururken.
"Nereye?" Diye sordum aniden ona dönerek,gitmesindi. Bir ay olmuştu görmeyeli.
"Sen de yorgunsun,dinlen biraz." Dedi bana bakıp.
"Dinleniyorum işte,ne alaka?" Dedim dik dik bakıp.
"Rahat değil gibisin." Burnumdan güler gibi bir nefes verdim. "Sen zaten benim adıma karar verme konusunda çok iyisin,buna da karar ver tabi." Kendimi tutamayıp bir anda üzerine gitmiştim,normalde pişman olmazdım da şartlar farklıydı. Sessiz kalmasıyla anında pişman olmuştum ve başımı ona doğru çevirdim.
Gözlerini dizlerine dikmiş bir şekilde başını öne doğru eğmişti, yüzü düşmüştü.
"Neyse,iyi böyle gitmeni istemiyorum. Hatta istiyorsan git,ben senin evinde kalayım. Birinin yanında olması daha iyi olur. Mihriban teyze,Leyla ablayla ilgileniyor sonuçta." Dedim omuz silkip, halının desenlerini izlerken.
Gel gel,bahaneye gel.
"Yok,ben başımın çaresine bakarım. Yine de sağ ol güzelim." Yüzündeki o buruk tebessümü görmek iç çektirdi.
"Nasıl bakacaksın çok merak ediyorum?" Sitem eden sesimle başını diğer tarafa çevirdi ve tv'ye odaklandı.
Dudaklarını büzdü. "Sen yokken nasıl baktıysam öyle." Dedi.
Oflayıp ayağa kalktım ve izlediği diziyi kapatmak için kumandayı aldım. Televizyonu kapatıp tam karşısındaki orta sehpaya oturdum,ellerimi önümde birleştirdim. Dizlerim onun dizlerine değiyordu. Ben bu temas karşısında yanıyordum ama o hissedemiyordu ki.
"Beni gitmeye sen ve babannen zorladı,yoksa ben zaten seni bekliyordum Boran." Başımı iki yana salladım,loş turuncu ışık salonu hafifçe aydınlatıyordu ve yüzünü böylece en ince ayrıntılarına kadar görebiliyordum.
"Senin sağ salim gelmeni,sana kavuşmayı,sarılmayı,kokunda huzur bulup günler sonra uyumayı,ben zaten bekliyordum. Senden haber alamadığım gecelerde hayal kurup uyumayı deniyordum ve başarıyordum da... Yemek düzenimi sana söz verdiğim için düzeltmeye başlamıştım,hatta nişan için hazırlıklara başlamıştım." Dedim gözlerine bakarak. Sesim istemsizce titriyordu ve kısık sesle konuşmama rağmen onun adını zikreden ses tellerim acıyordu.
Elim boynumdaki kolyeye gitti ucundaki yüzüğün kıyafetimin üzerine düşmesine izin verdim. Bana bakan çaresiz gözleri usulca yüzüğe kaydı, gözlerini acıyla yumup sağ elini yumruk yaptı ve başını eğip gözlerini öyle açtı. Görmeye dayanamadığını biliyordum,o yüzüğün ait olduğu yer boynum değildi bunun farkındaydı.
"Ama sonra babannen bütün hayallerimi yerle bir etti,beni bir kabusun içine itti. Yemek yiyemez oldum,uyuyamaz oldum,seni hayal edemiyordum hatta hayal etmeyi bırak seni görmek istemiyordum,midem bulanıyordu her gün her gece... Sadece uzaklaşmak, yalnız kalmak istiyordum;beni kimse bulamasın,kimse bana dokunamasın demeye başladım yine. Ama son bir umut dedi içimdeki ses,sen onu seviyorsun o seni bu kabusun içinden çekip kurtaracak bekle,dedi. Bekledim,hiç halim olmasa da içimdeki endişeyle,kalbimdeki aşkla sağ salim bana gelmeni bekledim."
Gözlerimden akan damlalar dudaklarıma doğru kaydı,dilimle dudaklarımı yaladığımda ağzıma yayılan tuzlu tatla burnumu usulca çekip elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim.
"Ve sen geldin." Dedim,sanki dünyanın en güzel şeyiymiş gibi. Gözlerine aynı aşkla baktım ve gülümsedim. Tıpkı hayal kurduğum günlerdeki gibi.
Gözlerime bakan gözleri dolmuştu ama akmamıştı. Loş ışıktan dolayı parlıyordu.
"Çok geç kaldın ama sonuçta geldin. Gücüm yoktu ama buna rağmen sana koştum,Kemal komutanı nasıl aradım, nasıl endişelendim bir ben bir de Allah biliyordu ama seni görünce hepsi geçti. Sana sarılmak istedim,barut kokan teninde soluklanmak ve kollarında huzuru tatmak istedim. Gücüm kalmadı, yalvarırım beni kaldır Zafir,diyecektim ama... Ama olmadı." Güldüm,öylesine.
"Yemin ederim seni sarıp sarmalamak istedim,koşa koşa sana geldim ben. Berivan çekti beni köşeye,senin defalarca birileriyle birlikte olduğunu ve bunu kanıtladığını söyledi. İnanmadım, Allah belamı versin ki inanmadım,annem çok kötü bir haldeydi babannemi göndermek zorundaydım tek bir yolu vardı ve ben bunu o an yapma kararı aldım. Eğer inandırıcı olacaksam bir sebebi olmalıydı ve kendi eliyle bana bir sebep verdi,yoksa seninle sıradan bir şekilde ayrılmama inanmazdı. O an hızlı düşünmem gerekiyordu,evet saçma ama böyle bir karar aldım sonra sana mesaj atarken yanımda bütün hareketlerimi takip etti,sana söyleyemedim sadece 'gel' diyebildim." Yutkundu burun kemerini parmaklarıyla sıktı ve sinirle başını iki yana salladı.
"Sonra geldin,o an sanki toprak ayaklarımın altında şarkı söyledi,sana sarılıp kokunla sakinleşmek sende huzur bulmak istedim ilk fırsatta oyun olduğunu söylemem gerektiği için fırsat olmalıydı ama herkes oradaydı,Berivan izliyordu bizi görüyordu! Yapamadım işte. Alp'e söyledim ona bile anlatamadım sadece tek kelimeyle oyun dedim sana söylemesi için. Eğer sana o sözleri söylemeseydim inanmazdı,yemin ederim Almina öyle düşündüğüm için falan değildi." Uzanıp ellerimi tuttuğunda yalvarır gibi bakıyordu.
Ellerinin sıcaklığını özlemiştim,ellerim soğuktu.
"Ama söyledin,söylediklerin ağırdı Boran. Sana yalan söylediğimi,arkandan iş çevirip gizlediğimi düşündün. Bana dedin ki 'tecrübesiz gibi yaklaşıp beni kandırdın,' en çok da bu zoruma gidiyor. Ben..."
"Özür dilerim yemin ederim öyle değil,Almina zamanı geriye alamam ama çok özür dilerim ağır konuştuğum için sana yemin ederim böyle düşünmüyordum. Hâlâ da böyle düşünmüyorum n'olur. Affet." Dedi yana yakıla.
"Allah cezamı verdi zaten,yapma beni kendinle de sınama bu sefer dayanamam." Dedi yutkunurken. Gözleri hâlâ dolu doluydu.
"Seni çok pis süründüreceğim." Dedim ona yaklaşırken.
Güldü.
"Senden gelecek her şeye razıyım küçük hanım." Dedi parmak uçlarımı öperek.
"Bıkacaksın benden." Dedim gülerken.
"Ben mi?" Alayla sorduğu sorudan sonra başını iki yana salladı, dudaklarını yaladı.
"Sevgimi sana hissettiremiyorum değil mi? Senden bıkmam söz konusu bile olamaz,dile benden ne dilersen Almina. Emrine amadeyim." Dedi gözlerimin en derinlerine bakarken. Elinin tersiyle yanağımı okşamış ve pişmanlıkla bakmıştı,sanki tek bir dilek hakkı olsa zamanı geriye alıp hatalarını yapmamak için kullanırdı.
Dudaklarımı birbirine bastırdım ve düşünüyormuş gibi yaptım, gözlerimi tavana doğru çevirdim ve akmakta hazır olan yaşları geri gönderdim.
Birleşmiş parmaklarınıza baktım.
"Tedaviyi kabul etmeni istiyorum. Hemen yarın başlamanı..." Dedim gözlerine emin bakışlarımı dikerek.
"Almina..." Sözünü kestim.
"E böyle yapacaksan ben yurtdışına geri döneyim bu iş burada kalsın Boran." Dedim boynumdaki kolyeyi çıkarıp. Tamamen blöf yapıyordum.
"Hayır hayır,tamam. Tamam başlayacağım!" Dedi hemen panikle. Dudaklarımı dişleyerek gülmemeye çalıştım.
"Yarın." Dedim inatla.
Gözlerini açıp kapadı.
"Tamam yarın." Dedi hemen.
"Ne kadar çabuk iyileşirsen o gün bu yüzüğü olması gereken yerde görürsün." Dedim kolyeyi tekrar boynuma takıp.
"Ya iyileşemezsem?" Onu bırakıp gideceğimi mi düşünüyordu? Ne olursa olsun onunla evlenecektim.
"İyileşeceksin,iyileşemesen bile sana nikahı basacağım kaçışın yok maalesef Boran Algan." Dedim şakaya vurarak.
"Olmasın, kaçmayı isteyen yok ki. Keşke şu an... Yürüyebilseydim. Seni kucakladığım gibi nikah dairesine giderdim." Hep böyle umutsuz olması işimi zorlaştırsa bile profesyonel yaklaşmaya çalıştım. Sevilmeyeceğini düşünüyordu.
Hayal kurdur.
"Bir ay sonra yürüyeceksin sonra beni istemeye geleceksiniz,nişan olacak ve birkaç ay içinde de evleneceğiz. Şimdi dinlenmenin keyfini çıkar bence hayatım,ilerde canına okuyacağım." Dedim gülerek.
"Almina." Dedi yutkunup.
"Söyle canım,sevgilim." Sevgimi hissettirmem gerekiyordu.
"Çok yorgunum." Bir anda dediğiyle dumura uğradım ama toparladım.
"Normal,çok normal. Birlikte iyileşeceğiz." Dedim umutla.
"Keşke benimle uyusan,sadece bir güncük. Biliyorum affetmedin ama kokuna ihtiyacım var." Dedi çaresizce.
"Boran..." Uyurdum ama buraya sığamazdık ve benim Boran'ı yukarıya çıkarmam çok zordu.
"Eğer istemiyorsan bana sen kokan bir kıyafetini verir misin?" Gözlerimden akan yaşla ayağa kalktım ve ona belli etmeden arkamı dönüp sildim.
"Dur gitme n'olur." Dedi hemen.
Ona döndüm yanlış anlamıştı.
"Gitmiyorum,sen de hiçbir yere gitmiyorsun. Kadir ile Erdem'i çağırayım da bana yardım etsinler seni yukarıya çıkaralım sonra uyuyalım ben de çok yorgunum. Tamam mı?" Dedim saçlarına ufak bir buse bırakıp.
"Tamam." Dedi masum bir çocuk gibi. Ağzını yüzünü ısıracaktım şimdi.
Dışarıya doğru ilerleyip Kadirlere seslendim.
"Kadir,Erdem?" Hemen başlarını bana doğru çevirip hızla bahçeden girdiler ve yanıma ulaşıp mesafeyi koruyarak yüzüme baktılar.
"Buyur yenge?" Dedi Erdem.
"Zafir'i odama çıkarmama yardımcı olur musunuz?" Dedim rica ederek.
Kadir ile Erdem şaşırıp birbirlerine baktılar ve hemen başlarını salladılar.
"Tabi yenge,hemen." Dedi Kadir.
Neden şaşırdıklarını anlamamıştım.
"Salonda." Dedim arkalarından içeriye girerken.
"Abi?" Dedi Kadir sesine yansıyan korkuyla, Zafir'e seslenerek.
Ne olduğunu göremiyordum çünkü önümde iki iri beden dikiliydi.
"Abi dur." Korkuyla yanlarından geçip hemen Zafir'e doğru yürüdüm.
Ayağa kalkmaya çalışıyordu.
"Boran! Ne yapıyorsun saçmalama." Dedim kızarak. Çoktan yanına ulaşmış ve koltuğa geri oturtmuştum zaten ayağa kalkamamıştı ki.
"Ben sadece..." Dediğinde yutkundu ve başını diğer tarafa çevirdi. Önünde eğilip elimle çenesini tuttum ve bana bakmasını sağladım.
"Her şey zamanla düzelecek inan bana,sadece biraz zaman." Dedim gözlerine bakarak.
Başını salladı.
Bize arkasını dönmüş olan korumalara bakıp ayağa kalktım.
"Yardımcı olur musunuz?" Diyerek,bize dönmelerini sağladım yoksa özel hayata gösterdikleri saygı çerçevelerini aşamayacaklarını biliyordum.
"Tabi yenge." İkisi de hemen Zafir'i kaldırdılar ve sandalyesine oturttular merdivenlere geldiklerinde ise sandalyenin bir ucundan Kadir diğerinden ise Erdem tuttu ve yukarıya çıktılar. Biraz zor olmuştu ama başarmışlardı.
"Eyvallah." Dedi Boran ikisine de bakarak.
"Ne demek abi,her zaman. Yenge başka bir isteğin var mı?" Diyen Kadir ile başımı iki yana salladım.
"Yok,çok sağ olun iyi geceler." Dedim.
"Size de iyi geceler." İkisi de merdivenlerden indikten sonra kapı sesi duyuldu. Tekerlekli sandalyenin arkasına geçip dikkatle Boran'ı itmeye başladım, ağırdı ama yapacak bir şey de yoktu.
Odama girdikten sonra yatağın yanına kadar onu getirdim ve durdum.
"Telefonlarımızı alıp geliyorum sakın ayağa kalkmaya çalışma." Dedim parmağımı sallayarak.
"Emredersin." Dedi gözlerime bakarak. Arkamı dönüp çıktıktan sonra merdivenlerden aşağıya indim ve koltukta olan telefonlarımızı aldım.Tuana'nın aradığını görünce ona geri dönüş yaptım ve yukarıya çıktım.
"Beni aramışsın duymamıştım canım."
"Önemli değildi ya ne yapıyorsunuz diye aramıştım. Akşam yemeğe mi çıksak diye düşündük." Dedi.
Dudaklarımı birbirine bastırdım ve emin olamadım.
"Bilmiyorum ya,Boran bugün yoruldu gibi aslında. Ona bir sorayım olur mu?" Dedim.
"Tamam tamam kuzum, görüşürüz o zaman biz Kaanla beraberiz geç gelirim." Dedi.
"Tamam size iyi eğlenceler." Derken odaya girmiştim.
"Sağ ol,size de iyi barışmalar." Kıkırdayarak kapatmıştı.
İstemsizce güldüm ve göz devirdim, barışma derken altında yatan imayı anlıyordum.
Kim o, bakışları atan Zafir'e baktım.
"Tuana, geç gelecekmiş de onu söyledi. Bir de akşam yemeğini dışarda mı yesek diye sordu,sana sormadan hareket etmek istemedim." Derken dolabın çekmecesinden aldığım yeni yastık kılıflarını geçiriyordum.
"İstersen git,ben aç değilim." Dedi sıkıntılı bir nefes vererek. Dışarıya çıkmak istemiyordu.
"Yok canım,ne yapacağım tek başıma yanlarında." Dedim hevesim kırılsa da. Onu anlıyordum ve hiç alınmıyordum.
"Canım derken,canın olan canım mı yoksa öylesine bir canım mı?" Diye sordu sırıtarak.
Kılıfları kirli sepetine atmak için banyoya girmeden önce başımı geeiye doğru uzattım ve sinsice gülüp "Öylesine canım olan 'canım'" dedim.
Banyoya kirlileri bıraktıktan sonra makineden çıkan yıkanmış kıyafetleri kucakladım ve kurutma makinesine attım.
Geri odama döndüğümde Boran sandalyesini cama doğru çevirmiş dışarıya bakıyordu.
"Uyuyalım mı?" Diye sordum duvara yaslanırken.
Ne hareket etti ne de ses verdi.
Yanına ilerleyip omzuna dokundum.
"Boran?"
İrkildi.
"Efendim?" Dedi başını kaldırıp bana bakarken.
"Bir şey mi oldu,daldın." Yatağa oturdum ve sandalyesini bana döndürmesini sağladım.
"Bir şey yok güzelim,iyiyim. Öyle düşünüyordum sadece." Dedi ama inanmadım aklına takılan ve canını sıkan oldukça konu vardı bundan emindim. Sadece anlatmıyordu,üstelemek istemiyordum.
"Pekala,hadi gel bakalım." Dedikten sonra kolunun altına girip onu kaldırmaya çalıştım.
"Dur,bekle." Dedikten sonra ellerinden destek alarak kendini yatağa doğru attırdı ben de hemen kollarından tutup onu geriye doğru çektim.
"Evet oldu,tamam." Dedikten sonra ayağındaki ayakkabıları ve çoraplarını çıkardım, ayaklarında gördüğüm yaralarla kaşlarım çatıldı.
"Askeri bottan oluyordu." Dediğinde eşyalarını kenara bırakarak ona baktım.
"Krem sürelim mi?" Dediğimde elleriyle kendini biraz daha geriye çekti.
"Gerek yok, bundan sonra giymeyeceğim zaten geçer. Hissetmiyorum bile." Dedi.
İç çekip yutkundum.
İlerleyip başının altındaki yastığı düzelttim.
"İyi misin,rahat mı?" Dediğimde derin bir nefes verip dudaklarını yaladı.
"Rahatım."
Başımı salladım, dudaklarımı dişlerken oyalanmak adına gidip banyoda dişlerimi fırçaladım. Yüzüme su vurup aynada kendime baktım.
"Geçecek,her şey hallolacak." Dedim kendi kendime.
Odaya geçerken başının altına kollarını koyup boş boş tavanı izleyen Boran'ı gördüm ve ilerleyip yanına uzandım.
Üzerimize ayak ucumuzdaki örtüyü örttüm ve telefonlarımızı benden taraftaki komodine koydum.
"Bir şey istersen beni mutlaka uyandır tamam mı?" Dedim sakince.
"Beni sana doğru döndürsene." Deyince hemen doğruldum ve kendime doğru çevirmeye çalıştım. "Yavaş,yavaş. Hop!" Çevirdiğimde bir anda kıkırdadım. Yüzüm boynuna doğru düşünce istemsizce gülmüştüm.
Saçlarım sakallarına takılırken kendimi geriye çekmiştim ve ellerimle saçlarımı sakallarından çekecekken elini kaldırıp bileğimi tuttu ve bileğimi kendine doğru çekip öptü.
"Özlemişim, saçlarının yüzüme tutunmasını; o güzel yüzünü, gülüşünü..."
Yutkundum,ılık nefesi yüzüme yavaş yavaş vuruyordu. Gözlerim dudaklarına doğru kaydı,öpmek istesem de yapamazdım.
"Bence uyumalıyız,yorgun görünüyorsun." Dedim usulca.
"Yorgunluğumu sen dindiriyorsun,uyumama gerek yok." Başımı yastığa koyup ben de ondan tarafa döndüm.
Omuz silktim, gözlerimiz loş ortamda birbirine tutunmuştu. Ona dokunamıyordun,onu sarıp sarmalayamıyordum. Yarasına merhem olmamamın tek sebebi yine kendisiydi,hem onu sevmem hem de ona bu denli kırgın olmam benim suçum değildi. Berivan Algan ne yaptıysa bana zarar verdiğinden daha çok torununa da zarar vermişti.
Belki Berivan Algan'ın amacına ulaşmasını cidden de biz sağlamıştık. Sonuçta onun istediği olmuştu. Ama elimde değildi Zafir'i içten içe affetsem de hâlâ çok kırgındım ve onu tam anlamıyla affetmemiştim hem affetsem dahi ona bunu şimdi söyleyemezdim.
Avcumu yanağına yerleştirdim ve baş parmağımı gezdirdim.
Tam elimi çekecektim ki konuştu.
"Zamanında sana olan aşkımı da merhamet sanmıştım." Sustu ve güler gibi bir nefes verdi. "Şimdi devran döndü de senin bana olan aşkını merhamet sanıyorum." İçime oturan bir hisle kalbimin ağrısını hissettim.
Ortamı yumuşatmak adına biraz gıcıklık yapmak istedim.
"Bana olan duygularını merhamet mi sanmıştın? Hih! Ne kadar da kırıcısın,olmaz böyle." Dedim sitemle,elimi çektim ve yastığın altına koydum.
Güldü, gülüşünü görmek tebessüm etmeme neden oldu.
"Neden gülüyorsun, kırdın beni farkında mısın?" Dedim kaşlarımı çatıp.
"Özür dilerim,kalbime böyle güzel hisler uğramadığı için bilememiştim." Dedi. Kaşlarım havalandı.
"Yaa,tamam o zaman. Gönlümü aldınız beyefendi." Derken gözlerim kapanmak üzereydi,elini saçlarıma doğru uzattı ve saç diplerimi okşamaya başladı.
"Uyu bebeğim,uyu güzel sevgilim." Fısıltısını duyarken başım yavaşça boynuna doğru sokuldu ve kokusuyla uykuya daldım.
🧭
Zafir'den;
Kulağıma dolan inleme sesleriyle gözlerim aniden açıldı, başımı direkt sol tarafımda uyuyan kadını buldu. Abajurlardan bir tanesi hâlâ yanıyordu bu yüzden yüzünü net seçebiliyordum. Alnı boncuk boncuk terlemişti,dizlerini kendine doğru çekip kollarını karnına doğru sarmıştı.
Muhtemel olarak kabus görüyordu.
Sağ elimi yüzüne koyup oradan saçlarına kaydırdım ve sakince onu uyandırmaya çalıştım.
"Almina?" Arka arkaya adını seslensem de uyanmaması üzerine kalbime kor bir ateş düştü, yüzü acıyla kasılıyordu.
"Yavrum,hadi uyan." Dedim tekrardan.
Ses vermedi hafifçe gözlerini araladı ve aniden yatakta doğrulduktan sonra yataktan çıkıp koşarak odadaki banyoya gitti.
"Almina!" Bağırmam bir fayda etmemişti çünkü kapı çarpılarak kapandı.
Gidemiyordum,lanet olsun yanına bile gidemiyordum.
Yumruk yaptığım elimle dizime vurdum.
"Almina!" Sesimi bölen kusma sesleriyle iyice panikledim.
"Almina." Derken doğrulup bedenimi yukarıya çektim ve oturur pozisyona geldim. Sandalye hemen dibimdeydi,kendimi ona doğru attırırsam soluğu yanında alabilirdim.
Kapının açılma sesiyle durdum ve başımı oraya çevirdim. Almina karnını tutarak ikiye bükülmüş bir halde yürümeye çalışıyordu.
Yutkundum, telaşla konuşmaya başladım.
"Güzelim,neyin var?"
Dişlerini sıktığı belliydi, gözleri dolmuştu,Alp'i aramalıydım.
"Kasıklarım çok ağrıyor." Dedi inleyerek.
"Adetin mi oluyor?" Diye sordum. Utanacak bir şey yoktu,ileride eşim olacak kadının her şeyini bilmek benim de hakkımdı.
"Hayır." Ağlar gibi konuşmasıyla saçlarımı çekiştirdim.
Yatağa zar zor ulaşıp hemen cenin pozisyonunda uzandı,elimi kasıklarının üzerine koydum.
"Alp'i arayayım mı?" Diye sordum.
"Hayır hayır gerek yok." Derken gözlerinden akan yaşlar yastığına damladı,burnunun üzerindeki gözyaşını sildim.
"Canımın içi,iyi değilsin bir hastaneye gidersiniz. Adamlara söyleyeyim gidelim olmaz mı?" Başını iki yana salladıktan sonra elimin üstüne elini koydu ve kasıklarına bastırdı.
"Avcun sıcak,iyi geliyor." Titrek sesiyle iç çektim.
Aradan geçen beş dakikada fırsattan istifade saçlarını öptüm,onu göğsümde dinlendirdim ama acısı dinmemişti. Yine aniden kalkıp banyonun yolunu tuttuğunda arkasından bağırdım.
"Almina!" Odanın kapısı çalındığında 'Gel' diye seslendim.
"Boran gelebilir miyiz?" Diyen Kaan'dı demekki o da burada kalmıştı.
"Gelin kardeşim,Tuana; Almina'ya bakar mısın?" Dedim yutkunup.
"Sesinizi duyduk bir şey oldu sandık." Dedi Kaan beni kaldırıp tekerlekli sandalyeme oturturken. Felç kalacak zamanı bulmuştum.
"Almina rahatsızlandı bir anda." Banyodan çıkan kızlarla gözlerimiz onları buldu.
"Kaan yardım et." Dedi Tuana. Almina ayakta duramıyordu ve ben ona ulaşamıyordum,onu kucağımda saklayamıyordum.
Kaan ulaşıp Almina'yı kucağına aldı ve yatağa bıraktı,Almina yatakta kıvranırken sandalyeyi yanına yaklaştırdım ve yüzüne doğru eğilip dudaklarımı alnına bastırdım.
"Ateşin de yok." Dedim geri çekilip.
"Çok canım yanıyor." Dedi başını yastığa gömüp bağırırken. İçim daha fazla buna el vermedi ve uzanıp telefonları aldım.
"Kimi arıyorsun, Alp'i mi?" Kaan'ın sorusuyla başımı salladım.
Tuana "Boran dur! Almina'nın doktoru var ya bu kist süreciyle ilgilenen onu mu arasak? Almina'da numarası vardı." Dedi.
Aklıma yatan fikirle Almina'nın telefonunu açtım ve arama yerinden kadını bulup aradım saat oldukça geçti ama yapabileceğim bir şey yoktu, Almina'nın sağlığı bu dünyadaki herkesten önemliydi.
"Efendim?" Diyerek açan kadınla, Almina'da olan gözlerimi çektim.
"İyi günler doktor hanım ben Almina Öztürk'ün eşiyim. Sizi rahatsız ediyorum ama Almina iyi değil." Burun kemerimi sıkarken konuşmuş başımı kaldırıp oflamıştım.
Yüreğim korkuyla çırpınıyordu.
"Evet hatırladım,nesi var Almina hanımın?" Diye sorunca durumdan bahsettim.
"Yediği bir şeyden zehirlenme ihtimali de var ama büyük ihtimalle kistiyle alakalı." Dedi.
"Bugün aynı şeyleri ben de yedim bende bir sorun yok ama Almina hiç iyi değil. Ne yapmamız gerekiyor?" Dedim korkuyla.
"O zaman tahmin ettiğimiz gibi kistlerinden dolayı olan bir ağrı. Büyük ihtimalle strese maruz kalma durumundan,kabızlık,oturma ya da dizlerini kendine çekerek uyuma nedeniyle bu ağrı ortaya çıkmıştır. Daha ileri boyutta ve günlerdir süren bir ağrı var ise kist büyüyor olabilir. Kasık bölgesine 15-20 dakika süreyle soğuk kompres uygulanması ağrıyı azaltır ve geçirebilir,dizlerini kendine çekerek yatmasın ve oturmasın,tuvaletini tutmaması gerekir. Ahududu ve papatya çayı da rahatlamasına neden olacaktır,bir de en kısa zamanda Almina'yı görmem ve artık tedaviye başlamamız gerekiyor eğer ertelemeye devam ederse bunun gibi ve hatta daha kötü sonuçlu durumlarla karşılaşabilirsiniz." Diyen doktor ile beynimden vurulmuşa döndüm,hissetmeyen bacaklarım bile uyuşmuş gibi geldi.
"Ben... Ben ilk fırsatta gelmesini sağlayacağım,çok teşekkür ederim yardımınız için." Dedim ellerimle boynumu ovarken.
"Ne demek iyi geceler çok geçmiş olsun."
Teşekür edip kapattım, yüreğimin içinde bir alev vardı. Kor ateşlerde yanıyor gibiydim ama bundan daha önemli bir şey vardı o da sevdiğim kadındı,onun için her şeyi yapmaya hazırdım.
"Tuana, aşağıdan buz getirip bir de papatya çayı var ise yapabilir misin? Yoksa Kadirlere söyleyin alıp gelsinler." Dedim soğuk bir ses tonuyla.
"Tamam ben hemen gideyim gelirim." Derken Kaan'ı da çekiştirmiş ve ikisi beraber odadan çıkmıştı.
"Yavrum,hadi aç bacaklarını." Ellerimle bacaklarını düzeltmeye çalışsam da daha da içine çekilmişti.
"Güzelim hadi,rahatlayacaksın öyle." Dedim ikna etmek adına ama dudaklarını dişleyip başını iki yana salladı. Sımsıkı yumduğu gözlerinden yaşlar akıyordu.
"Nazlı çiçeğim,hadi lütfen benim için uzat şu bacaklarını." Bu sefer başarılı olmuştum, bacaklarını uzatıp sırt üstü döndü ve ağlar gibi bir ses çıkardı.
"Çok ağrım var,çok ağrıyor!" Dediğinde elimi kasıklarına attım ve parmak uçlarımla masaj yapmaya başladım.
"Söz veriyorum geçecek." Hıçkırıkları odaya yayıldıkça acıdan nefesim kesiliyordu,o acıyordu ama ben kanıyordum.
"Ağlama birtanem." Saçlarını okşayıp gözlerini sildim.
"Geçsin Zafir, dayanamıyorum." Yapamıyordum, acısını alamıyordum, doğru düzgün yanında bile değildim. Kalbi bana kırgınken hâlâ bana sığınan bir kadına babannem yüzünden yaptıklarım için,için için yanıyordum. Allah da belamı vermişti,ilk fırsatta ona koşan bacaklarım artık tutmuyordu.
Sanki bacaklarımdan alınan hisler kalbime ekilmiş acı birer yüktü.
"Biliyorum, biliyorum. Birazdan geçecek." Tuana'nın odaya girmesiyle elindeki buzu almam bir oldu,bez bir torbanın içindeki buz kütlelerini Almina'nın kasıklarına bastırdım.
Titredi ve inledi,kendini bilinçsizce geri çekmeye çalıştı. Kısık bakışları emindim ki hiçbir şey görmüyordu, çektiği ağrıdan dolayı dudakları solmuştu.
"Çok soğuk,çek lütfen." Çocuk gibi kızmasına buruk bir tebessüm ettim.
"Ama iyileşmen için buna katlanmamız gerekiyor." Karşımda nazlı, küçük bir kız çocuğu vardı ve onu ikna etmek benim görevimdi.
Acıyla tekrar inlediğinde Tuana oradan oraya geziniyordu.
"Hadi siz yatın ben buradayım zaten. Kaan,bir el atsan." Dedim yatağı gösterip. Kaan anında yanıma gelip beni yatağa oturttu ve geri çekildi.
"Hadi kıvırcık biz gidelim,sabah ola hayrola. Geçmiş olsun abi." Başımı eğip teşekkür ettim.
"Ben de mi kalsaydım ya bir şeye ihtiyacı olursa?" Dedi Tuana.
"Sağ ol kardeşim her şeyi yapmışsın ben ihtiyaç olduğunda seslenirim size,siz gidin dinlenin." Diyerek ikna ettim.
"Tamam,seslen mutlaka." Dedi bana ve Almina'ya yaklaşıp saçlarını okşadıktan sonra yanağından öptü. "Almina,kuzucum iyi olacaksın tamam mı? Hadi uyu biraz." Dedi ve birçok kez arkasına bakarak Kaanla beraber odadan çıktılar.
Buz torbasını kasıklarının üzerinde belli sürelerde gezdirdim. Çayının ılıdığından emin olduktan sonra uzanıp Almina'yı doğrulttum fincanı aldım ve üfleyerek içmesini sağladım.
"Ağrın var mı prenses?" Diye sordum geri uzandırırken.
"Biraz." Dediğinde rahat bir nefes aldım,belli ki uykusu gelmişti ve uyuyacaktı. Sabah kadar da azalan bu ağrısı kesilirdi.
Saçlarını okşamaya devam ederken buz torbasını da karnında gezdirmeye devam ediyordum,ara ara yüz ifadesi acıyla kasılsa da sakinleşerek yatmaya devam ediyordu,arada dönecek gibi olan bedeninin yan dönmesine izin vermedim. Pozisyon yüzünden ağrısının artmasını istemiyordum, kısa sürede uykuya dalsa da uyumadım. Onu izlemek,onsuz geçirdiğim bir ayın eksikliğini tamamlamaya yetmese de ezbere bildiğim yüzünün gecemi aydınlatmasına izin verdim.
"Zafir." Diyen fısıltısı kulağıma dolduğunda onu duymak adına yüzüne doğru yaklaştım ve alnına dudaklarımı bastırıp geri çekildim.
"N'olur." Büyük ihtimalle yine rüya görüyordu, yüzü sabitti gözlerinin hareket ettiğini görüyordum. Merakla beklemeye başladığımda uzun bir süre daha ses gelmedi ve gözlerinin hareketleri duruldu,derin bir uykuya daldığını anlayınca yastığa başımı koydum ve eriyen buzu karnından çektim.
🧭
Almina'dan;
Yüzümde gezinen tüy gibi dokunuşlarla kendime gelmeye başladığımda bunun tadını çıkarmak adına uyanmamış gibi yapmayı tercih ettim. Bir süre bu his devam etti, Zafir'in ılık nefesi yüzüme vuruyor göremesem de beni izlediğini hissediyordum.
"Almina?" Beni uyandırmak için sesini duyduğum ilk anda gözlerimi araladım o askerdi, uyandığımı zaten anlamış olmalıydı uzatmanın manası yoktu.
"Günaydın." Dedim gözlerimi aralayıp. Yaklaşıp alnımı öptü.
"Günaydın canımın en içi." Boğuk sesini duymak içimdeki kelebeklerin uçuşmasına neden oldu. Kasıklarımdaki ağrıyı unutturacak bir ses tonuydu.Dün geceki ağrım yoktu ve şu an midem de bulanmıyordu fakat yine de kasıklarımda değişik bir sancı vardı.
"Nasılsın, ağrın var mı?" Derken parmaklarını kasıklarımda gezdiriyor yer yer bastırıp geri çekiyor ve masaj yapıyordu.
"Dün geceye göre daha iyiyim,sen iyi misin?" Dedim gözlerine bakarak,hareketleri mayışmama neden oluyordu her an tekrardan uyuyabilirdim.
"Sen iyiysen iyiyim." Derken boynum ve yüzüm arasındaki noktaya bir öpücük bırakmıştı,kokumu içine çekercesine derin bir nefes alınca iç çekip ellerimi göğsüne koydum.
Yumuşama Almina!!
Yatakta diğrulurken. "Kalkalım mı,Tuanalar merak etmiştir." Dedim.
"Böyle kalabilirdik,ben halimden memnundum." Sırıttığını görünce dudaklarımı dişledim, tebessüm etmeyeyim diye oturduğumda karnıma saplanan keskin kesik bir ağrıyla yüzüm buruştu ve öne doğru eğildim.
Zafir hemen oturur hâle geldi ve uzanıp koluma dokunurken telaşlı sesini duydum. "Güzelim,n'oldu? Ağrın mı başladı?" O acının geçmesiyle derin bir nefes aldım, başımı iki yana salladım.
"Bir anda ağrı girdi ama geçti şimdi, sanırım bir süre devam edecek." Dedim ayağa kalkarken.
"Hemen tedavine başlıyorsun Almina ve sen iyileşesiye ben tedaviye başlamıyorum." Öfkeli sesini duyduğumda alayla güldüm,biliyordum öfkesi iyileşmemi istediği içindi ama maalesef ki kimse kendini önemsemiyordu.
"Sen tedavi oluyor musun da bana bunu söylüyorsun? Ne zamandır birbirimizin fikirlerini icraata döker olduk ki?" Dedim banyoya adımlarken. Yüzünü görmüyordum sırtım ona dönüktü ve avcum kasıklarıma dayalı duruyordu.
"Kaan! Boran'a yardımcı olur musun?" Diye aşağıya doğru seslendim ve banyoya girip kapıyı kapattım. Sırtımı kapıya yaslarken derin derin soluklanıyordum. Onu kırmak istemiyordum fakat beni buna zorluyordu. İyileşmesini istiyordum başka bir şeyi değil ve o hâlâ inatla kendinden çok beni düşünmeye devam ediyordu.
Tuvalet ihtiyacımı giderip elimi yüzümü yıkadım dişlerimi fırçaladıktan sonra saçlarımı topladım ve odaya geçtim. Boran yoktu sandalyesi de olmadığına göre Kaanlar bir şekilde onu aşağıya indirmişti, büyük ihtimalle Kadir ve Erdem'den yardım almıştı. Odayı kısaca topladım,üzerimi giyinip camı açtım telefonumu aldıktan sonra aşağıya indim.
"Günaydın!" Diye neşeyle konuştum,Boran sandalyesiyle oturmuştu. Kaan da hemen onun yanındaydı,Tuana kahvaltı masasını çoktan hazırlamış çayları dolduruyordu.
"Günaydın! Nasıl oldun?" Diyen Tuana'nın yanağına öpücük bıraktım. "İyiyim." Aslında o kadar da iyi değildim hatta Boran bana böyle bakmaya devam ettiği sürece bulduğum ilk fırsatta ağlayabilecek dereceye gelmiştim.
"Günaydın geçmiş olsun Almina." Diyen Kaan'a utanarak tebessüm ettim. "Teşekkürler,size de gece gece rahatsızlık verdim." Tuana koluma çimdik atınca inledim ve kolumu ovuşturarak geri çekildim. "Saçmalama kızım." Derken sinirliydi. Omuz silktim ve Boran'ın karşısına oturdum.
Boran çayını alırken "Ellerine sağlık Tuana." Demişti, yüzüme kaçamak bakışlar atsa da arada kaldığım için bocalar bir haldeydim. Umursamaz davranmak istiyordum çünkü beni sinir ediyordu ve hâlâ kırgındım ama aynı zamanda da onu yok saymam demek psikolojisini kötü etkilemek demekti çünkü zaten pek iyi bir ruh halinde değildi. O da çıkmazdaydı görüyordum hem kendini affettirmeye çalışıyor hem de içine girdiği buhranda debelenip duruyordu.
"Afiyet olsun." Diyen Tuana da yanıma oturdu kahvaltımız başlarken Kaan ve Tuana'nın konuşmasıyla ortamdaki sessizlik bölünüyordu biz de ara ara onlara katılsak da asla iletişim kurmuyorduk yani Boran benimle iletişim kurmaya uğraşsa da ben pek iletişim kurma taraftarı olmuyordum.
"Bizim tatil işi ertelendi baya. Kış da geliyor ne yapacağız?" Dedi Kaan. Tuana heyecanla ellerini birbirine vurdu. "Ya evet,acaba kış tatiline mi gitsek hem kayak da yapabiliriz." Gözlerim yavaşça Boran'a kaydı, bakışları tabağındaydı. Çatalıyla, tabağındaki zeytini bir ileri bir geri hareket ettiriyordu.
"Görev olmazsa gideriz." Diyen Kaanla yutkundum. Onu demeseydi iyiydi.
"Ona göre ayarlarız hayatım, değil mi Almina?" Tuana'nın bana dönmesiyle yutkundum,tedirgin gözlerim Kaan ve Tuana'yı bulunca ikisi de akıllarına gelen şeyle 'hasiktir' moduna girdiler. Boran'ın bana baktığını bildiğimden değişik bir tepki vermem onu incitirdi.
"Bilmiyorum,işten izin alma durumum biraz sorun olabilir. Siz gidin,hem Selinleri,Asu'yu gelebilirse de Alp'i alın." Dedim tebessüm ederken. "Yaa... Aman neyse sanki günler çuvala mı girdi hem o zamana kadar Boran da iyileşmiş olur sen de işini ayarlarsın birlikte gideriz. Nasıl fikir?" Diyerek toparlamaya çalıştı.
"Aynen öyle olur." Dedim heyecanla. Boran'ın iyileşmesini istiyordum.
Sonuçta kalıcı bir hasar değildi sadece tedavi olmalıydı hem de bir an önce.
Telefonumun çalmasıyla ortamdaki gerginlikten kaçmanın bir yolunu buldum ve izin isteyerek kalkıp bahçeye geçtim.
"Efendim?" Diyerek açtığımda doktorumun sesini duydum.
"Alminacığım nasılsın?" Tebessüm ettim.
"İyiyim Nevin hanım siz nasılsınız?"
"Ben de iyiyim teşekkürler,dün gece oldukça kötüymüşsün sabah gelirsin diye ummuştum ama gelmedin galiba ağrın dindi. Bana dün geceki süreçten bahsedebilir misin?" Dediğinde bahçedeki sandalyeye oturdum.
"Neden bilmiyorum ama dün gece karnıma bir anda sancı girdi,ilkte regl ağrısı sandım ama değildi. Geçer diye beklesem de geçmedi hatta daha da arttı,iki büklüm oldum çünkü regl olunca o pozisyon ağrımı biraz olsun kesiyordu fakat çok şiddetliydi birkaç kere kustum,midem çok bulandı ve karnım da çok ağrıdı. Sonrasında eşim sanırım sizinle konuşmuş buz koyduklarında yavaş yavaş ağrım azalmaya başladı ve o şekilde uyudum, şimdiyse çok hafif ağrım var." Diyerek tek solukta anlattım.
"Anladım,acaba dediklerimi not alma şansın varsa not alabilir misin ben de buraya not alıyorum,bu süreci izlemek adına." Dediğinde telefonumu hoparlöre aldım ve not kısmına girdim. Bizimkiler mutfakta oldukları için zaten bizi duymaları zordu.
"Tabi not alıyorum şu an." Dedim.
"Güzel,ilk önce en sonki regl başlangıç tarihini yazar mısın?" Hemen yazdım iki hafta önceydi ve yine çok zorlu geçmişti üstelik seminerdeydim.
"İki hafta önce 17 Ağustos'ta başlamıştı ve çok kısa sürdü 20'sinde bitti." Dedim Nevin hanıma.
"Evet bu tahmin edilen bir şey,reglin düzensiz olması normal. Peki yine şiddetli hir ağrın mı vardı?" Dudaklarımı büzdüm.
"Evet,hastanelik olmadım ama beni ağlattı diyebilirim." Acı bir şekilde kıkırdadım.
"Anladım,peki dünün tarihini de yazalım. 31 Ağustos. Daha önceleri yani dünden önce dünküne benzer sebepsiz bir ağrın oldu mu bu iki üç aylık süreçte?" Düşünürken arkamdan tıkırtı sesleri geldi ama dönüp bakmadım büyük ihtimalle bizim köpekti. Hâlâ adı yoktu.
"Yani böyle şiddetli hiç olmadı ama tabi ara ara ağrım oluyordu büyük ihtimalle soğuk aldığım için diye düşünmüştüm." Dedim alnımı kaşırken.
"Tamamdır. Şimdi Alminacığım beni iyi dinlemelisin. En kısa sürede ameliyat olman gerekmekte ve tedavine başlamamız için de yanıma uğramalısın ki detaylı kontrol yapalım şu anda büyük ihtimalle kistin büyüyor ya da başka kistlerin daha var. Bu süreçte ağrının olması normal fakat senin dün gece yaşadığın durum maalesef bizi bu sonuca itti." Telefonun ekranında parmaklarımı gezdirirken başımı geriye yasladım.
"Nevin hanım şu an ameliyat olacak durumda değilim. Eşim bir olay sonucu yürüyemiyor ve o tedavi olmadan ameliyat olmak istemiyorum,bunun ilaçla bir tedavisi mümkün değil mi?" Gözlerim dolmuştu, Zafir'den eşim diye bahsetmek bile canımı yakıyordu oysaki biz ayrıydık. Böylesi bir durum varken yani o yürüyemiyor ve psikolojik olarak kötüyken kendi derdime düşmek istemiyordum çünkü bu ameliyat sonucunda da bazı riskler vardı, çocuk sahibi olamayabilirdim.
"Almina bu sadece kendine zarar vermek olur. Elbette ilaç tedavisi uygulayabiliriz bu sorun değil fakat senin en kısa sürede ameliyat olman gerekiyor yoksa bazı şeyler için çok geç olacak,o hayalini kurduğun bebeğe sahip olamayabilirsin." Derken Nevin hanımın sesinin gitgide kırıldığını hissettim. Bu duruma o da üzülüyordu.
"Ama ameliyat olunca da bazı riskler var. Yine bebeğim olmayabilir,bu korkuyu şu an kaldırmaya hazır değilim dediğim gibi eşim iyi değilken beni toparlamasını bekleyemem. Bir süre hareket edemeyeceğim ve bu ikimiz için de zor olur. Vaktimiz varken en azından bir ay kadar erteleyemez miyiz?" Gözlerimden akan yaşlar boynuma doğru süzülüyordu.
"Anlıyorum, anlıyorum onu çok seviyorsun ama eşinin sağlığı için kendi sağlığını feda ediyorsun."
İçime zorlu bir nefes çektim. "Sonuçta ölmeyeceğim." Dedim gülerek.
"Öyle deme lütfen.Yarın müsaitsen yanıma uğrayabilir misin? Artık kontrollerini yapalım ve ameliyat tarihini de tekrardan konuşalım olur mu?" Yüzümü sildim ve iç çektim.
"Tamam yarın uğrayacağım, teşekkür ederim."
"Rica ederim ne demek, eğer yine ağrın olursa bu sefer hastaneye gel. Ve kanaman olup olmadığını kontrol et tamam mı?" Görmeyeceğini bilsem de başımı salladım.
"Tamam,iyi günler."
"İyi günler canım." Dedikten sonra kapattı. Ellerimle saç diplerimi çekiştirdim,oflayıp ayağa kalktığımda Boran'ı gördüm. Korkuyla bir adım geriye attım.
"Hih! Aklımı aldın. Ne zaman geldin?" Diye sordum telaşla umarım konuştuklarımıza şahit olmamıştır çünkü bu süreci bilsin istemiyordu yani ertelediğimi.
"Şimdi geldim,kiminle konuşuyordun?" Nefesimi sessizce üfleyerek rahatlamış bir halde ona doğru yürüdüm.
"Doktorum, nasıl olduğumu falan sordu öyle siz kahvaltı yaptınız mı?" Dedim konuyu değiştirirken.
"Gelmeyince merak ettim,Kaanlar çıktı. Sen de kahvaltını yap,ben de annemlere bakayım." Mutfağa geçmiştik.
"Ya ben doydum aslında,seninle mi gelsem hem Mihriban teyzeyi görürüm." Dedim masayı toparlarken.
"Anne demeyecek misin?" Dediğinde ellerim duraksadı ama kaldığım yerden işimi yapmaya devam ettim.
"Demek için bir bağlantımızın olması gerekmez mi?" Arkamı dönüp bulaşıkları makineye döşedim.
"Özür dilerim." İç çekip ona döndüm.
"Annemlere bugün gelmesen?" Kaşlarımı çattım.
"Niye ki?" Boran'ın kahvaltılıkları koyduğu tepsiyi aldım ve dolaba döşedim.
"Annemle bir şey konuşmam gerekiyor." Sıkıntılı ifadesiyle omuz silktim.
"Peki,o zaman." Niye böyle bir şey demişti ki? Böyle yapmazdı,bir şey mi olmuştu acaba? Neyse anlardık.
"Sen ne yapacaksın?" Diye sordu bana meraklı ifadesiyle o görmeden tebessüm ettim.
"Bilmem belki bizim kafeye uğrarım."
"Dikkat et kendine, ağrın falan olursa..." Sözünü kestim. "Tuanaları ararım hastaneye gideriz."
"Almina," elimi uzanmaya çalışsa da geri çekildim.
"Temas etmezsen sevinirim." Bu tavrım kırgın olmamdan ziyade tedavi olmayışınaydı,ben onun için hayallerimden vazgeçerken böyle yapması bencillikti.
Eli havada yumruk oldu ve dizinin üzerine koydu.
"Herkesten bir farkın yok benim için o yüzden çok fazla temas etmezsen sevinirim." Diye yineledim sözümü.
Neyin öfkesiydi,niye böyle davranmıştım?
Yaşadıklarım ya da yaşayamayacaklarım için mi?
"Yapma." Derken dudaklarını birbirine bastırmıştı.
"Git Boran." Diyebildim sadece, ellerim arkamdaki tezgaha tutunmuştu.
"Tamam ama senden gitmeyeceğim bunu unutma Almina,affettireceğim kendimi." Dedikten sonra sandalyesini hareket ettirip mutfaktan çıktı, kapının çarpılma sesini duyduğumda koşup camdan dışarıya baktım,Kadir ve Erdem yardımcı olarak sandalyeyi indirdiler ve dikkatle Boran'ı takip ettiler. Boran son bir kez arkasını döndüğünde camdan göz göze geldik. Dolu gözlerimi ondan çekip arkamı döndüm onun yüzündeki buruk tebessüme inat gözlerimi hırsla sildim ve odama çıkıp hazırlanmaya başladım.
🧭
Kapıyı tıklattığımda gel komutuyla içeriye girdim.
"Almina! Sonunda geldin." Diyen Nevin hanıma buruk bir tebessüm yolladım.
İki haftadır ertelediğim, ki bunu danışmanlarımın yoğunluğundan yapmıştım, randevuya sonunda gelmiştim.
"Merhaba, nasılsınız?" Dedim sarılırken.
"İyiyim sen nasılsın geç otur lütfen." Oturduğumda gülümsedim. "İyi olmaya çalışıyorum." Dedim yorgunlukla,bu iki hafta oldukça yoğun geçmişti, Boran'ı o günden sonra bir daha hiç görmemiştim Mihriban teyze bile nerede olduğunu bilmiyordu bu bizi endişelendirse de Alp,ben biliyorum o iyi daha da iyi olacak diyip bizi rahatlatmıştı. Kaan göreve gitmişti,Tuana da Ankara'ya yakınlarını ziyarete... Bense sabah hastaneye oradan da akşam kafeye geçiyordum ve müşterilerle ilgileniyordum. Şimdiyse bulduğum ilk fırsatta buraya gelmiştim.
"Umarım ameliyat tarihin için gelmişsundir." Diyip güldü. Başımı olumlu anlamda salladım buna o bile şaşırdı.
"Ciddi misin?" Derken şaşkınlıkla bakıyordu. "Evet ama ilk önce muayene olmak ve ne durumda olduğumu bilmek istiyorum." Dedim.
"Tabi hemen,gek sedyeye uzan. Ellerimi yıkayıp geliyorum." Heyecanla yerinden kalktı,ben de arka taraftaki sedyeye ilerledim üzerimdeki ceketi ve ayakkabılarımı çıkarıp uzandım. Bir süre sonra gelen Nevin hanım ellerine eldiven giyiyordu.
"Kanaman oldu mu?" Dediğinde başımı iki yana salladım. "Hayır ağrım ya da kanamam olmadı." Dedim.
"Bu iyi bir şey. Evet bir bakalım." Karnımı açıp bir ilaç sıktı soğukluğuyla titredim. "Düşünsene hamilesin ve kontrol için gelmişsin çok güzel olmaz mıydı? Ameliyatı ertelemen bu hayalini elinden alacaktı çok iyi bir karar vermişsin." Dedi gülümseyerek. Ekranda olan gözleri kısıldı.
Heyecanla içime titrek bir nefes çektim,daha birkaç ay önce çocuğum olmayacağı için,içim kan ağlarken şimdi umut vardı fakat ben elimle itiyordum. Nevin hanım haklıydı bencillik ediyordum fakat bir tarafta da sevdiğim adam vardı evet iki haftadır görmediğim adam.
Ve arayıp sormadığın.
Evet aramamıştım,o ise bana sürekli sesli mesaj atıyordu. Görmediğim için endişelensem de Alp'in ilk günler bize haber vermesinin ardından sürekli mesaj gelmeye başlamıştı.
Her ses kaydında iyi olduğunu,benim nasıl olduğumu soruyordu. Gün içinde ne yaptığını,nerede olduğunu anlatmasa da gelecek için olan hayallerinden bahsediyordu bense cevap vermiyor dinleyip geçiyordum. Oysaki çok özlüyorum.
"Almina,kistlerin riskli boyutlara ulaşmış. Kendiliğinden geçer diye ummuştuk ama mümkün değildi ve haklıymışız acilen ameliyat olman lazım. İlaç kullanman bile bir şey değiştirmemiş,aksine büyümüş." Kalbim sıkıştı korkuyla çıkan sesime engel olamadım.
"Peki bu,bebeğimin olmasına engel mi? Yani..." O anlamış gibi baktı bana. "Hayır şu an değil ama ilerlerse böyle bir sonuç doğurabilir. Bak şunu görüyor musun 9,25 mm boyutunda. Ve bu da diğerleri, şunlar çok küçük ama bu ikincisi de 8 mm olmuş." Hem rahatladım hem de korkum arttı belli etmesem de gözlerim dolmuştu. Boğazıma oturan yumruyla yutkunamadım.
"Toparlanabilirsin canım." Karnıma bastırdığı peçeteyle o sıvıyı silip üzerimi düzelttim ve geldiğimde oturduğum yere geçtim.
Telefonuma gelen bildirim sesini duysam da bakmadım. "Bu hafta iki tane ameliyatım var haftaya ise boşum,iki hafta sonra Çarşamba günü senin için uygun mu?" Diyen Nevin hanımla telefonumu çıkarıp hasta kontrollerimi yaptım.
"Cuma olsa olur mu?" Diye sordum,takvime bakarken. "Olur. Cumaya ayarlıyorum o zaman. Sekreterim sana bir liste verecek,genel anestezi uygulayacağımız için bir hafta önceden uygulaman gerekenler listede var. Saat sabah 9'da ameliyat için görüşelim,o güne kadar her ne olursa lütfen beni bilgilendir olur mu? Özellikle durdurulamaz bir kanaman var ise hemen hastaneye gel." Dediğinde başımı salladım.
"Yarın regl günüm bir sorun olur mu?" Dedim.
"Hayır bir sorun olmaz merak etme,sadece ağrın yine aynı olur." Dediğinde buruk bir tebessüm ettim.
"Az kaldı merak etme bu ağrıdan kurtulacaksın."
"Çok teşekkür ederim,ameliyat masraflarını..." Sözümü yarıda kesti. "Bunlar sonraki işler sorun değil canım,ben Hale hanım ile de görüşeceğim tedavinde beraber ilerleyeceğiz."
"Tamamdır çok teşekkür ederim." Derken elini sıkmış ve tebessüm etmiştim. Odadan çıktıktan sonra Boran'dan gelen bildirime tıklayıp sesi dinlemeye başladım.
"Düşünsene hamilesin,ikimizin bir bebeği olacak. Tıpkı sana benzeyen, huylarını, güzelliğini senden almış bir bebek. İlk adımlarını bana doğru atan,ilk kelimesi anne olan bir bebek. Güzel olmaz mıydı güzel sevgilim?" Ses kaydı bittiğinde kenardaki sütuna yaslandım. Bu iki haftadır sürekli buna benzer kayıtlar atıyor ve gelecek için umutlanmama neden oluyordu hem canım yanıyordu hem de hayal kurmadan edemiyordum.
Buraya gelme kararımın üzerinde bile bu ses kayıtlarının etkisi büyüktü tabi yine kendi sağlığımı ön planda tutmuştum ama yine de...
Sarsak adımlarla hastaneden çıktım ve arabama doğru ilerledim. O sırada çalan telefonumun ekranında Tuana'nın ismini görünce hemen aramayı yanıtladım.
"Efendim?"
"Ben geldim! Neredesin evde bulamadım seni." Dedi cıvıl cıvıl ses tonuyla.
Kıkırdadım ve arabay binip kapıyı kapattım. "Hoşgeldin! Dışarıda işim vardı geliyorum hemen."
"Tamam bekliyorum,hem Kaan da dönmüş bugün dışarıya çıkalım diyoruz." Dediğinde onu onayladım. "Tamam çıkalım kıvırcık." Biraz daha konuşup aramayı sonlandırdım ve arabayı eve sürdüm. Kulaklarımda Boran'ın attığı ses kaydı dönse de şarkı açıp bundan kurtulmaya çalıştım.
Siteden içeriye girip arabamı Boran'ın evinin önüne park ettim,birkaç eşyam buradaydı ve onları almam gerekiyordu.
Kapıyı çalıp beklediğimde Suzan teyze kapıyı açtı.
"Suzan teyze merhaba." Dedim tebessümle. "Hoşgeldin kızım, nasılsın?" Dedi sarılarak. "İyiyim sen nasılsın?" Diye sordum. "Sağ ol çocuğum,bir şey mi oldu. Boran oğlum evde değil." Dediğinde yüzünde bir hüzün belirdi. İc çekip gözlerimi açıp kapadım ve koluna dokunup başımı salladım.
"Biliyorum biliyorum,ben bir şeyimi burada unutmuşum da onu almaya geldim. Boran iyi merak etme." Dediğimde rahatladı. O mutfağa giderken ben de üst kata çıktım ve Boran'ın odasına girdim.
Girer girmez gördüğüm şeyle olduğum yere çakıldım.
Onu çizdiğim,bizi resmettiğim bütün tablolar buradaydı. Kimisi duvarda asılı kimisi ise duvara dayalı duruyordu.
Kapıyı kapatıp içeriye adımladım ve tek tek tablolara dokundum. Üzerlerine birer post-it yapıştırılmıştı.
İlk tablo ona hediye ettiğim,farkında olmadan onu çizdiğim tabloydu;üzerinde de şu yazılıydı.
"Güzel sevgilimden güzel hediye~ 21/07"
Ona hediye ettiğim tarihi unutmamıştı ve not almıştı.
Diğer tabloda bir kadın ve kadına sarılan erkek silüeti vardı arkasında da onları izleyenler, aslında bu ilk kez ona sarıldığım günü düşünerek yaptığım tabloydu ama belli olmuyordu. Demek ki ben yokken o kilere girmiş ve hepsini incelemişti. En ufak ayrıntıları bile yakalamıştı ve anlamıştı.
"Seni kollarımda saklamayı özledim~25/07"
Bir diğerinde de hepimizin yemek yediği o akşam çiziliydi benim döndüğüm az önceki sarılmanın gerçekleştiği geceyi ve yakınlarımızı çizmiştim.
"Aile olmayı seninle hatırladım~27/07"
Her geçen gün yeni bir tablo keşfetmiş ve onları evine getirmişti ama ben o gidişimden sonra evine gelmiş olsam da bunları hiç görmemiştim demek ki saklıyordu. Diğer tabloları incelemeye daldığımda odanın açılan kapısıyla irkildim ve korkuya ek olarak yakalanmışlık hissiyle geri geri adımladım. İki haftadır görmediğim Boran karşımda duruyordu, arkasında da Alp vardı.
"Yenge! Hoşgeldin." Dedi ve yanıma gelip sarıldı,samimiyetine cevaben girdiğim transtan çıkıp ben de ona sarıldım.
Boran'ın gözleri üzerimdeydi,tekerlekli sandalyesini hareket ettirip odasına girdi. Traş olmuştu, saçları şekilli bir halde kısalmıştı,sakalları ise artık yok denecek kadar azdı.
Alp geri çekildi.
"Ups,tablolar görülmüş. Sizin konuşacaklarınız vardır ben kaçtım. Bizimkilerle bara gideceğiz,hadi kaçov!" Diyen Alp cevaplarımızı beklemeden gitti. Giderken kapıyı da üzerimize kapamıştı.
Boran'ın gözleri etrafta gezindi.
"Sanırım yakalandım." Dedi erkeksi bir şekilde gülerek.
Yutkunup tablolara baktım.
"Neredeydin?" Diye sordum anında.
Dolu gözlerim yüzünde gezindi.
"Akşam öğrenirsin." Dediğinde sinirlendim.
Ters ters baktım. "Akşam derken?"
"Akşam baş başa yemek yiyelim mi?" Göğsüm aldığım derin nefeslerle inip kalkıyordu.
"Tuanalara söz verdim, olmaz." Diye reddettim ve yanından geçip gitmek için adımladım fakat elini kaldırıp bileğimi tuttu.
"Haberleri var,akşam baş başa yemek yiyelim mi?" Diye yineledi sorusunu.
Gözümün önüne gelen saçlarımı çektim ve bileğimi tutuşundan kurtardım.
"İki haftadır nerede olduğunun hesabını verecek misin?" Diye sordum ona doğru eğilip.
Başını eğip kaldırdı. "Evet, istediğin her sorunun cevabını vereceğim." Gözlerindeki ışık değişik hissettirdi.
"Yedide alırsın." Der demez kapıdan çıktım ve merdivenlerden hızla indim. Suzan teyzeyi göremeyince evden çıktım ve arabama koştum.
Nefes nefes kaldığım için elimi kalbime bastırdım ve direksiyona hırsla vurup kemerimi takıp arabayı çalıştırdım. Eve sürerken neler olduğunu anlamayan zihnim peş peşe sorularını sıralıyordu ama bir cevabım yoktu.
🧭
"Ay çok güzel oldun kız!" Görüntülü konuştuğum Selin ile kıkırdadım.
"Değil mi ya maşallah benim yavruma." Diyen Asu'ya öpücük attım.
"Teşekkür ederim o sizin güzelliğiniz." Derken gözlerim saate kaymıştı.
"Bakalım neler olacak ay gece eve gelebilirsen bizi ara da anlat bakalım." Yaptığı imayla gözlerimi devirdim.
Onlar ise gülüyordu.
"Sus lütfen gelirim ama aramam bak." Ufak tehditim ile hemen gözlerini büyüttü.
"Ay yok sustum sustum. Vallahi çatlarım meraktan görürsün." Derken arkadan Kerem'in sesi duyuldu.
"Selin,hadi karıcığım seni bekliyorum." Kerem'i bekleterek resmen ağaç etmişti. Bu duruma güldüm.
"Koş kız kocan bekliyor." Tuana'nın sözleriyle göz devirdi.
"Oy oy nereden evlendim ne güzel sizinle dedikodu yapmak da vardı."
"Şikayetçi misin Selin?" Diyen Kerem ile yüzüm gerildi, gülmemek için zor durdum.
"Hayır hayatım nereden çıkardın hem seninle yaptığımız dedikodular daha eğlenceli. Kızlar kocam kızıyor kapatıyorum ben,siz de bekar bekar oturun hıh." Aramadan ayrılan Selin ile üçümüz de kahkaha attık.
Aşağıdan gelen korna sesiyle başımı hemen cama çevirdim.
"Geldi,geldi. Nasılım güzel miyim?" Diyerek kameranın önünde döndüm.
Tuana yanımdaydı ve kolumu çimdikledi. "Kız sakin ol,çok güzelsin hem. Erik gibi kütür kütür!" Dedi dudaklarını yalayarak. O gülerken Asu da sakinleştirmek adına konuştu. "Çok güzelsin aşkım koş hsdi bekletme adamı." Dediğinde başımı salladım. "Öpüyorum ikinizi de hadi bye." Aramadan ayrıldım Tuana kendi telefonuyla Asu'yu ararken elimle ona öpücük attım ve topuklu ayakkabılarıma dikkat ederek aşağıya indim.
Son bir kez aynada kendime bakıp kapıdan çıktım. Evin önündeki arabanın sürücü koltuğunda Kadir vardı.
Ağır adımlarla arabaya yürüdüm sanki hiç heyecanlanmamış gibi davrandım.
"Selam." Yanına oturduğumda giydiği takım elbise nefesimi yarıda kesti ve gözlerim üzerinde dolaştı. Belli etmediğimi düşünerek arsızca onu süzdüm.
"Hepsi senin merak etme yavrum." Derken sırıttı. Utanıp gözlerimi kaçırmak yerine arsızca "Biliyorum." Dedim. Göz bebeklerinin büyüdüğünü gördüğümde Kadir'in arabayı hareket ettirmesiyle geri çekildim.
"Nereye gidiyoruz?" Diye Kadir'e sordum çünkü Boran cevap vermeyecekti biliyordum.
"Onu söyleyemiyoruz maalesef." Diyen Kadir ile kaşlarımı çattım. Erdem güldüğünde Boran "Gül Erdem gül." Demişti. "Affedersiniz abi,boşluğuma geldi." Dedi.
"Nereye gittiğimizi söylersen affederim." Dedim ona dönüp,biraz öne doğru kaydığımda elbisemin açıldığını ve bunun Boran'ı çıldırttığını biliyordum.
"Yenge vallahi kesin talimat var söyleyemem üzgünüm." Dedi, suratımı asıp geriye yaslandım ve kollarımı önümde birleştirdim.
"Hasbinallah." Diye fısıldayan Boran gömleğinin bir iki düğmesini açtı ve arka arkaya yutkundu. Dudaklarımı birbirine bastırırken onu deli etmenin hazzını yaşıyordum.
Sessiz geçen araba yolculuğu bir restaurantta son buldu. İlk önce Boran'ın arabadan indirilmesini bekledim ve kendim de arabadan indim. Ardından Kadirlere teşekkür ettim ve Boran'ın gerilen yüz ifadesine baktım. Büyük ihtimalle bu durumda olmak onu germişti.
"Hadi gidelim." Derken ona baktım ve onun hareket etmesini bekledikten sonra ilerledim.
İçeriye girdiğimde birkaç kişinin bize bakmasıyla ben de gerilmiştim ama bize ayrılan masa insanlardan uzaktaydı bu yüzden güler yüzlü garsona tebessüm ettim.
Kadir ile Erdem arkamızdan geldiği için yardımcı olup Boran'ı masaya oturttular.
Onlar görevlerinin başına dönerken ben de Boran'ın karşısına oturdum. Masaya bırakılan menünün ardından uzaklaşan garsonla Boran'a baktım.
"Evde de yiyebilirdik aslında yani sen rahatsız olduysan." Dedim tebessüm ederek.
Başını iki yana sallarken eline menüyü aldı. Babasının yüzükleri parmağındaydı ve damarlı elleri loş ışıkta belli oluyordu.
"Bunu ben istedim sorun değil, rahatsız olmuyorum." Dedi.
Yemeklere karar verip sessizce siparişleri verdikten sonra lavaboya gitmek için Boran'ı kısa bir süre yalnız bırakmak zorunda kaldım.
"Lavaboya gidip geleceğim hemen."
Yerini tarif eden garsona teşekkür ettim ve lavaboya girdim. Birkaç kadın durup beni süzdükten sonra makyaj yapmaya devam ettiler.
Boş olan kabinlerden birine girip kapıyı kapattım.
"Bir de böyleleri var,para için o adamla olduğu o kadar belli ki. Parası olmasa sakat bu diye acır bir de güler geçer. Yazık cidden o adama bir de yakışıklı,boylu poslu. Neyse duyar muyar şimdi." Derken fısıldayan kadın duymadığımı sanıyor ise yanılıyordu, kıskançlık ve öfke damarlarımda kol gezerken sakin olmak adına kendime telkinler verdim. Hiçbir şey yapmadan kabinden çıktım yine de ellerimi yıkadım ve aynadan kadına baktım.
"Parası için değil, aşık olduğum için o adamla beraberim ve başkaların hayatı sizi zerre ilgilendirmezken kendi hayatınıza bakmanız sizin açınızdan iyi olacaktır hanımefendi."
Tuvaletten çıkarken hakkımda ne dedikleri umurumda değildi. Boran'ı bekletmemek adına hızla masamıza ilerledim,bedenim oldukça titrese de bu sinirdendi.
"Bir şey mi oldu?" Derken yüzü endişeyle kasılmıştı ve kaşlarını çatmıştı. Böyle çok yakışıklı olduğunun farkında mıydı?
"Seninle maddi durumun için beraber değilim bunu biliyorsun değil mi?" Diye sordum ona yaklaşıp. Elini yüzüme koydu.
Gözleri tuvaletin olduğu koridoru bulduğunda öfkeyle soludu. Ben de o tarafa göz ucuyla baktığımda o iki kadın suratları bembeyaz olmuş şekilde çıkmış bizim masamıza bakmadan hızla geçip gitmişlerdi.
"Biliyorum yavrum,elalemin ne dediğine mi takıldın?" Diye sordu saçlarımı kulağımın arkasına iterken. Omuz silktim.
"Ben senin neden benim yanımda olduğunu bilemeyecek ve bunu maddi nedenlere bağlamayacak kadar zeki bir adamım ama o kadınlar demek ki aptalmış ve bizim yapabileceğimiz bir şey yok."
Başımı salladım ve dudaklarımı büzdüm. Yaklaşıp yanağıma ufak bir buse kondurunca gülümsedim.
Yemeklerimiz geldiğinde,içeceğimden yudum aldım ve heyecandan kuruyan boğazımı ıslattım.
"Bugün neredeydin?" Diye sorduğunda lokmamı yutup dudaklarımı yaladım.
Çatalını bırakıp bana döndü. "Pardon bakar mısınız?" Diyerek garsona seslendim doymuştum ve sıcak bir çay içsem iyi olacaktı.
"Buyurun efendim?"
"Ben bir çay alabilir miyim?" Dediğimde Boran hemen "Koçum sen onu iki çay yap,bir de burayı toplayabilirsiniz." Demiş hemen toplanan masanın ve gelen çayların ardından da bana dönmüştü.
"Bir soru sormuştum?" Dedi merakla.
"Doktora gittim." Tek omzumu silkip öylesine bir şeymiş gibi konuştum çünkü telaş yapardı.
"Neden,ağrın mı vardı?" Telaşla sormasıyla özlediğim yüzüne baktım.
"Hayır yoktu sadece muayene olmak için gitmiştim." Dedim.
"Ne dedi peki?" Yüzündeki ciddiyet beni gerdi.
"Ameliyat olmam gerekiyormuş,kistlerim büyümüş." Yüzüme doğru eğildi gözlerinde ki korkuyla elimi yüzüne koydum. "İyiyim ben,bir şey yok sakin ol."
"Ne demek sakin ol, Almina ameliyat olmalısın bunu ertelemen bile yanlıştı." Kaşlarım çatıldı bunu nereden biliyordu.
"O gün,Nevin hanımın seni aradığı gün, konuşmalarınızı dinledim. Almina, güzelim, güzel çiçeğim benim yüzümden tedavini ertelemeni istemiyorum,en azından benim için..." Sözünü kesip kendimi geri çektim ve alayla konuştum.
"Almina kendisi için olmuyorsa senin için ameliyat olsun ama Zafir Boran Algan, sevdiği kadın için tedavi olmayı bile kabul etmesin. Peki. Tamam,ne güzel dünya ya." Öfkeyle konuşmam üzerine dudaklarını yalayıp dudaklarıma baktı.
"Yavrum."
"Ne yavrum ne yavrum? Ya iyileşme ihtimalin varken bunu elinin tersiyle ittin bu da yetmezmiş gibi iki haftadır ortalarda yoktun Boran. Şimdi gelmiş bana tedavi ol diyorsun sen-..." Kolum çay bardağına çarpınca çay Boran'ın bacaklarına döküldü. Gözlerim büyürken Boran'ın inleyip "Siktir." demesiyle iki kat şok oldum.
"Boran! İyi misin?" Masadaki ıslak mendille hemen pantalonunu silecektim ki bileklerimi tuttu.
"İyiyim,gerek yok."
"Sen,sen yandın mı?" Diye şaşkınca konuştum. Yutkunup bana baktı.
"Boran?" Derken kaşlarım havalanmış gözlerim dolmuştu.
"Affet beni Almina,senin için yürümeye çalışan bu adamı affet." Gözlerine inanmazca baktım.
"Yürüyebiliyor musun? Sen tedavi mi oldun?!" Dedim heyecanla.
Başını iki yana sallamasıyla kalbimde bir ağrı hissettim. "Yürüyemiyorum ama hissediyorum,bir de ayağa kalkabiliyorum. İki haftadır bu yüzden yoktum. Ünlü bir fizyoterapiste gittim, hissediyorum,ayağa kalkabiliyorum ama henüz yürüyemiyorum bir haftaya kadar yürüyebileceğimi söyledi." Gözümden akan bir damla yaşı sildi.
Mutlulukla gülümseyince hemen sarıldım.
"Affet n'olur,sensiz yapamıyorum. Göğüs kafesimde seni saklamadan yaşayamam ben." Başını boynuma gömmüştü sesi biğuk çıkıyordu. Masaya bırakılan çiçeklerle geri çekildim.
"Boran..."
"Bu güller senin için,sen de benim için olan nadide bir çiçeksin."
"Teşekkür ederim." Derken gülümsüyordum.
"Tedavi olman beni çok mutlu etti ama kırgınlığım geçmiyor Boran,neden böyle hissediyorum bilmiyorum bu yaptıkların beni çok mutlu etti ama olmuyor... Özür dilerim." Dedim ona bakarken.
"Bir anda affetmeni beklemiyorum,senin ne hissettiğini anlayabiliyorum. Sana söz veriyorum..." Derken ne için söz verdiğini biliyordum.
Tebessüm ettim.
"Ameliyat olacaksın Almina,kendin için,bizim için,hayallerimiz için..." Alnını alnıma bastırdı ve avuç içini karnıma koydu. Hıçkırıp başımı boynuna gömdüm.
Lütfen her şey yoluna girsin,diye içimden Allah'a dua ederken; gelecek günlerde bu yaralı iki kalbi nelerin beklediğinden habersizdim.
***
Bittiiii.
Nasıl buldunuz?
Boran sürünmeli mi biraz daha?
Sizce neler olacak?
Oy verip satır arası yorumlar yapmayı unutmayınız sizleri seviyorummmm, görüşmek üzere çiçeklerim...
💖💖💖💖 |
0% |