Yeni Üyelik
34.
Bölüm

33.Bölüm "KIYAMET"

@dolunaydakigelgit_

Yeni bölümden selamlar efendiimm

 

Öncekilere göre bir tık kısa ama dolu dolu bir bölümle sizlerleyiz

 

Bol bol satır arası yorumlar görmek bana iyi geliyor lütfen yorumlarınızı esirgemeyin olur mu¿

 

Kocaman sevgilerle sizi bölüme uğurluyorum

 

İyi okumalar

 

***

 

"Kalkalım mı?" Dediğinde başımla onayladım. Hesabı isteyip ödedi,itiraz etme hakkı bile tanımamıştı. Kadir ve Erdem yanımızdaki yerlerini aldıklarında Zafir'in arabaya binmesine yardımcı oldular, kucağımdaki çiçeklerle ben de yanına oturdum.

 

"Nereye abi?" Diyen Erdem ile Zafir elindeki telefona bakarken "Benim eve." Dedi.

 

Telefondan birini aradığında başımı camdan tarafa çevirdim ve dinlememek için uğraştım.

 

"Komutanım beni aramışsınız." Merakla gözlerim irileşse de içimi bir hüzün kapladı.

 

Gözleri bana çevrildiğinde merakla ona bakmaya devam ettim.

 

"Evet komutanım,doğru." Dedi önüne dönüp.

 

Ellerimdeki çiçekleri incelerken onu dinlemeye devam ettim.

 

"Komutanım,bunun mümkün olmayacağını söylemiştiniz." Acaba ne hakkında konuşuyorlardı?

 

"Emredersiniz komutanım." Dedikten sonra aramayı sonlandırdı ve bana dönüp elimi tuttu.

 

"Bir şey mi oldu?" Diye korkuyla sorduğumda gülümsedi.

 

"Bilmem." Dedi başını çevirip.

 

Elini çekiştirip bana bakmasını sağladım.

 

"Kötü bir şey mi oldu?" Diye üsteledim.

 

"Bir şey oldu ama güzel bir şey..." Kaşlarım çatıldı.

 

"Ay Zafir çatlatma insanı da söyle hadi!" Dedim heyecanla. Geri çekilip kaşlarını çatarak gülümsedi.

 

"Zafir? Bakıyorum barışmışız,hani affedemiyordun?" Dedi.

 

Göz devirdim ve istemeden güldüm.

 

"Ne var yani azıcık affettiysem,geri küserim bak! Hadi söyle yaa..." Dedim nazlanıp.

 

Dilini damağına vurarak itiraz sesi çıkardı.

 

"Tamamen affedersen söylerim." Oflayıp kollarımı göğsümde bağladım.

 

"İyi söylemezsen söyleme." Tamamen blöf yapıyordum.

 

"Tamam." Dedi. Şaşkınlıkla açılan ağzımla ona döndüm.

 

"Nasıl tamam? Dümdüz tamam mı?" Dedim.

 

Dudaklarını yalayıp birbirine bastırdı,onaylar gibi bir mırıltı çıkarıp konuştu.

 

"Hım, dümdüz tamam." Nefesimi üfleyip önüme döndüm.

 

"İyi,çok da umurumdaydı zaten." Evet umurumdaydı ama bilmesine gerek yoktu.

 

Başını bana çevirip halimi görünce kahkaha atarak başını geriye yasladı.

 

"Bak bakayım bana,hadi yine mi küstük ben ne yaptım şimdi?.." Şaşkınlıkla ona baktım, ağzım açılmıştı. Sırıtıp konuştu. "Ağzını kapa sinek kaçacak şimdi." Dedi, kaşlarım çatıldı ve dudaklarımı birbirine bastırdım.Yaklaştı ve kapadığım dudaklarımı parmağıyla ileri geri okşadı "Ya da istersen ben kapardım." Dedi. Yutkunup kendime gelmeye çalıştım.

 

"Sen aklımı mı karıştırmaya çalışıyorsun,bir de ben ne yaptım şimdi diyorsun." Dedim fısıltıyla.

 

"Hiç de öyle bir şey yapmıyorum." Derken gözleri dudaklarımdaydı,Kadir ile Erdem aklıma gelince hemen geriye çekildim.

 

"Arayan Kemal amca mıydı?" Diye sordum, başını salladı.

 

"Evet inatçı keçi. Eğer yürüyebilirsem tekrardan eğitime gireceğim ve eğer kazanırsam görevimin başına dönebilirmişim." Gözlerim irileşti,mutlulukla gülümsedim ve ellerimi birbirine vurup alkış tuttum.

 

"Çok güzel bir haber bu!"

 

Gülümsedi. "En az senin kadar güzel." Dedi, utanıp gözlerimi kaçırdım. Yolun geri kalanında sessizliğe bürünmüştük. Bu akşam olanları düşündüm, Zafir'in çabası görülmeye değerdi. Ondan uzak kaldığım bu iki hafta benim için yine yıpratıcı olmuştu ve onu kaybetmenin korkusu yine yüreğimi sarmıştı. Biraz önce öğrendiğim gerçek ise yüreğimdeki o kırgınlığı daha da gidermişti. Yürümek için çaba gösteriyordu,vazgeçmemiş ve bırakmamıştı. Üstüne üstlük bu durumdayken bile hâlâ beni düşünmesi bir ay önce ağrıdan kıvranan kalbime ilaç olmuş ve ördüğüm o duvarları yıkıp kuruyan topraklarında yeniden çiçek bahçeleri açtırmıştı.

 

Kendi içimde onu affetmiştim yani en azından kırgınlığım olsa da bu az düzeydeydi çünkü mantıklı düşününce onun da bir suçu çok fazla yoktu. Sadece insan en çok sevdiğine gücendiği için bu kadar uzatmıştım. Yoksa onu sarıp sarmalamak istiyordum,bunun yanı sıra bir de yanlış anlar diye korkuyordum çünkü bazı danışmanlarım farklı sebeplerden dolayı da olsa Zafir ile aynı kaderi yaşarken çevrelerindekilerin sevgilerini yanlış yorumlamışlardı.

 

Zafir de bana 'aşkını merhamet sanıyorum' dediği için kendimi bir tık geri çekmek durumunda kalıyor öne de ayrı olduğumuz bahanesini sunuyordum. Ama az kalmıştı onu sarıp sarmalayacağım günler de yakındı.

 

"Ne düşünüyorsun?" Diye sorduğunda irkildim, düşünce buhranına daldığımdan eve geldiğimizi bile fark etmemiştim.

 

"Hiç, öyle genel düşünüyordum. Ben eve mi gitseydim ki,sen de yoruldun uyurdun rahatça." Dedim utanıp.

 

Uzanıp kucağımdaki ellerimi avuçladı.

 

"Sen olmadan dinlenemiyorum ben." Dedi ileriye bakıp.

 

Araba evinin önünde durduğunda ilk ben indim, kucağımda çiçekler vardı. Kadir ve Erdem Zafir'in tekerlekli sandalyesini indirip Zafir'i de bindirdiler. Elektrikli olması kullanım açısından rahattı, biz eve doğru ilerlerken bahçede bulunan birkaç adam da gözüme çarpmıştı ama onlar asla bana doğru bakmıyor devamlı gözleri etrafı kolaçan ediyordu.

 

"Bu adamlar aşiretten dolayı mı?" Diye sordum.

 

"Evet." Tek düze cevabı ile susup bendeki anahtarla kapıyı açtım. Suzan teyze evde değildi bütün yardımcılar akşam saat yedide işlerinden ayrılıyorlardı. Bazı durumlarda da burada kalıyorlardı.

 

Zafir içeriye geçip başını bana çevirdi.

 

"Bizimkileri çağırır mısın, yukarıya çıkamam." Yutkundum ve başımla onayladım.

 

Kadir ile Erdem etrafta olmadıkları için başka adamlar yardıma geldiler ve ben aşağıda mutfakta vazo arayışındayken Zafir'i odasına çıkardılar. Çiçekleri suya koyup vazoyu da salona bıraktım.

 

"Biz çıkıyoruz yenge, başka bir isteğin var mı?" Diyen adamla onlara doğru baktım. Başları öne eğik duruyorlardı,ellerini önlerinde birleştirmiş saygıdan dolayı göz teması kurmuyorlardı bu aslında beni hem rahatsız hissettiriyordu, çünkü karşımdaki insanlardan bir farkım yoktu, hem de rahat olmamı sağlıyordu, çünkü tanımadığım adamların yanında hâlâ geriliyordum.

 

"Hayır teşekkür ederim,size kolay gelsin. İyi geceler." Dedikten sonra gidişleriyle kapıyı kapattım ve topuklu ayakkabılarımı elime alakarak merdivenleri çıktım.

 

Tekrardan Zafir'in odasına girmek beni geriyordu çünkü o tabloları görecektim ve duygusal konuşmalar bizi yoruyordu bunun farkındaydım.

 

Konuşmama kararı alarak odasına gittim. Kapıyı tıklatıp, 'gel' dediğini duyunca içeriye girdim. Elimdeki ayakkabıları kenara bırakmış camın önünde duran adama doğru adımlamıştım.

 

"Üzerini değiştirirsin diye düşünmüştüm, yardımcı olayım mı?" Diye sordum usulca.

 

Başını yavaşça bana doğru çevirdi ve kirpiklerinin altından bana doğru baktı. "Seni bekledim." Sesindeki o boğuk tonla yutkundum,kalbim değişik hislerle kasıldığında boğazımı temizleyip dudaklarımı yaladım.

 

"Hım,o zaman. Duş almak ister misin?" Utansam da bunu sormayı kendime sorumluluk bilmiştim, üzerine çay dökülmüştü ve kirli hissediyor olabilirdi ki tek başına yıkanması zor olsa gerekti.

 

"Seninle alacaksam neden olmasın?" Dedi yine. Bu adama arada bir güncelleme falan mı geliyordu? Tabi ki birbirimize karşı yoğun duygular içinde olduğumuz için bunlar normaldi hatta evlilik sürecinde olduğumuz için daha sık olabileceğini düşündüğüm konuşmalardı. Ama Zafir bana hep saygılı olmuş, sınırını bilmiş ve nerede durması gerekiyorsa durmuştu. Bu yüzden ona hep minnettardım.

 

"Tamam." Omuz silkip verdiğim cevapla yüzüne yayılan şaşkınlık,içimde gülme isteği uyandırdığı için arkamı ona döndüm ve yüzümdeki gülümsemeyi bastırmaya çalışarak banyoya gittim. Suyu ayarlayıp banyodan çıktıktan sonra da dolaptan ona bir deniz şortu aldım,kendime de uzun bir tişört.

 

Burada çok bir eşyam yoktu bu yüzden elverişli olanları değerlendirecektim.

 

Şortu ve duştan sonra giyeceği kıyafetleri ayarlayıp banyoya bıraktım ve sonra suyu kapatıp küvete güzel kokan toplardan attım.

 

"Zafir, banyoya gelebilir misin?" Derken yüzümdeki makyajı siliyordum.

 

Tekerlekli sandalyesinin sesini duyduğumda kapının girişinde durdu. Kapı eşiği çıkıntılı olduğu için geçmesi biraz zor olacaktı. Makyajımı çıkardığım anda hemen ona yürüyüp arkasına geçtim ve zor da olsa onu banyoya doğru ittim.

 

"Tamam... Hemen geliyorum." Dedikten sonra üzerime aldığım uzun tişörtü,elbisemi çıkardıktan sonra odada giyindim; çıkardığım elbiseyi gelişigüzel koydum ve koşuşturarak banyoya ilerledim. Zafir, üzerindeki gömleği çıkarmış ve banyo sepetinin üzerine koymuştu. Belindeki kemer de gömleğin yanındaydı. Yüzükleri banyo tezgahının üstünde yer almıştı ve boynunda da künyesi duruyordu.

 

Kapıyı kapattığımda gözleri beni buldu ve bakışları açıkta kalan bacaklarımda gezindi.Utansam da belli etmedim ve ona ilerledim.

 

"Şimdi... Pantalonunu çıkaralım." diyerek önünde eğildim ve onun çoktan açtığı düğmeyi fark ettim. "Omzuma tutunup biraz doğrulabilir misin?" Derken utanıyordum ama asla gocunmuyordum,bu durum sonsuza dek süren bir durum da olabilirdi ve ben yine ona aynı aşkla bağlı kalmaya devam ederdim. Onu kendime hiçbir zaman yük bilmezdim.

 

"Sen çık istersen ben kendim hallederim." Sesindeki soğukluk titretti ama sıcak nefesimi üfleyerek gözlerine saçmalama der gibi baktım.

 

"Hadi Zafir." Dediğimde sanırım adını söylememin etkisiyle ellerini sandalyesine koydu ve kollarına verdiği ağırlıkla kendini yukarıya kaldırdı o sırada hemen pantolonunu şekilli kalçasından sıyırdım ve o otururken bacaklarından çıkardım.

 

"Tamam,oldu. Şimdi şortunu giyelim mi? Yani şey istersen..." aslında iç çamaşırını da çıkarmayı teklif edecektim ama dilim varmıyordu,kalbim ve gözlerim buna hazır değildi bunu kaldırmazdı.

 

"Hayır,şort yeterli." Dediğinde anladığını anlayıp utançla alnımı kaşıdım, eğilip şortu elime aldım ve bacaklarından geçirdim. "Omzuma tutunabilirsin." Dedikten sonra ellerini sandalyesine koydu ve yine kendini yukarıya kaldırdı. Şortu geçirdikten sonra nefes nefese yüzüne baktım.

 

Gözlerini gözlerime kilitlemiş halde beni izliyordu ve gözlerinde gördüğüm minnet duygusu iç çekmeme neden oldu.

 

"Su,su soğuyacak." Diyerek utançla geri çekildim ve saçlarımı topuz yapıp suyun sıcaklığını elimle kontrol ettim. Hâlâ sıcaktı.

 

"Hadi gel." Elimi ellerine uzattım, gözleri tereddüt ederek baksa da o ellerimi tuttu bense nefesimi. Ayakta durabiliyordu ve bunu görebilecek olmak benim için bir lütuftu.

 

Ayağa kalkarken ağırlığından dolayı geriye sendeleyince hemen beline sarıldım ve onu dik tutmaya çalıştım.

 

"Hop hop hop! İyi misin?" Dedim kıkırdayarak,elleri omzumda durup refleksle sıkınca yüzüm istemsizce buruştu ama hemen toparladım.

 

"Canını mı yaktım?" Telaşlı sesiyle yüzümü kaldırıp ona baktım.

 

"Hayır iyiyim,birlikte bir adım atabiliriz bence." Dedim hevesle. Onu bu şekilde görmek özlediğim bir şeymiş bunu şimdi fark ediyordum.

 

Başını iki yana salladı. "Almina." Sesindeki korkuyu görmezden geldim.

 

Bir kolunu omzumdan attırdım, kollarımı beline sararken ağırlığının bir kısmını yüklendim.

 

"Hadi,sadece iki adımcık. Yapabilirsin Zafir,hadi gel." Diyerek ısrar ettim.

 

Sağ ayağımı yavaşça attım. Ayağını ağır bir cisim bağlıymış gibi usulca kaldırıp o da bir adım attı. İkimizin yutkunuşu da banyoda duyuldu. "Hadi şimdi diğerini." Sesimdeki çocuksu heyecana engel olamıyordum.

 

YÜRÜYORDU!

 

"Üzerine düşeceğim." Derken yine endişeli sesine aldırış etmedim.

 

"Hayır,birlikte yürüyoruz işte. Hadi bir adımcık daha sonra zaten küvete oturacaksın." Sol ayağımı attım. Onu beklerken nefesimi tutmuştum,o ise dudaklarını birbirine bastırmıştı. Alnında biriken boncuk boncuk terler zorlandığı içindi. Soldaki elini yanındaki duvara yaslarken diğer eli omzuma sarılı duruyordu.

 

Ayağını usulca kaldırıp öne doğru bir adım daha attığında küvete eğilip kenarına tutundu. Düşmesin diye hemen belindeki kollarımı sıkılaştırıp onu tam olarak kenara oturttum.

 

"Canını yaktım mı?" Elini ensesine atıp sormasıyla gülümsedim. Avcumu yüzüne koydum. Başımı iki yana salladıktan sonra konuştum.

 

"Harikaydın, yürüyebiliyorsun Zafir! İnanabiliyor musun? İsterse canımı al,tekrar yürüdüğünü gördüm ya ölsem de ..." Beni kendine doğru aniden çekti ve sarıldı.

 

"Ölüm deme,sen ölürsen ben de ölürüm. Bunu bana yapma..." sesindeki ciddiyetle yutkunup ellerimi çıplak sırtına koydum ve sessiz kaldım.

 

Geri çekilip burnumu kaşıdıktan sonra "Hadi otur küvete." Dedim. O kendine küvete kaydırmaya çalışırken küvetin içine ayak basıp ellerimi kollarının altından geçirdim ve sırtını göğsüme yasladım. Onu yavaşça küvetin içine oturttuktan sonra da küvetten çıkıp bacaklarını, canını yakmadan,küvetin için koydum.

 

"Teşekkür ederim güzelim." Tebessüm edip ıslanan tişörtüme baktım.

 

İzlenilme hissiyle tekrar ona döndüğümde suyu ayarlamaya çalışıyordum.

 

"Almina,suyu kapatıp yanıma gelir misin?" Sorusuyla elim istemsizce suyu kapatmaya uzandı.

 

"Bir şey mi oldu?" Telaşlı sorumla elini uzattı ve gülümsedi. Elimdeki duş başlığını yerine koydum ve uzattığı elini tuttum. Beni yavaşça kendine çekip aniden suyun içine düşürdü. Su,küvetten taşıp dalgalandığında ıslanan yüzümle kaşlarım çatıldı.

 

"Ya Zafir!" Yalancı kızgınlığım ona ulaştığında ellerim bacaklarına baskı yapıyordu.

 

Kollarımdan tutup beni doğrulttu ve kendine biraz daha çekti. İki yana açılan bacaklarının arasına girdiğimde "Bacaklarını arala, kucağıma otur." demişti.

 

Derince yutkundum,midemde uçuşan kelebekler kendini belli ederken gözlerindeki yoğunluk sadece temas ettiğimiz için değildi.

 

Yüzüm yüzüne dönük şekilde kucağına yavaşça yerleştiğimde kalbim hızla çarpıyordu.

 

"İyi misin, canın acıyor mu?" Diye sordum ağırlığımı vermeden. Ellerini belimin iki yanına koyup beni bi anda kucağına bastırdı ve tamamiyle oturttu.

 

"Hiç bu kadar iyi olmamıştım,sen rahat mısın?" Kasıklarımda hissettiğim kasıklarıyla, sözlerine zar zor odaklandım.

 

Dudaklarımı dişledim onun gözleri dudaklarıma kayınca hemen serbest bıraktım. "İyiyim." Sıcak suyun etkisiyle üzerime çöken mahmurluk onun bedeninden yayılan sıcaklıkla birleşince uykum geliyordu. Ama uyumam mümkün değildi çünkü kalbim kasıklarımda atıyordu.

 

Belimdeki elleri usulca saçlarıma çıktı.

 

"Gündüz evimize neden uğramıştın?" Diye sorduğunda kısık gözlerimi araladım.

 

"Uğrayamaz mıyım?" Evimize...

 

Dudaklarını büktü, saçlarımı okşadı.

 

"Uğrarsın tabi. Gelmezsin diye düşünmüştüm,ben bile günlerdir uğramıyordum." Dedi.

 

Gözlerimi buharlanmaya başlayan banyoda gezdirdim ve tekrar kahve gözlerine odaklandım. Ona,onun evine;onun kokusuyla birkaç saat uyumak için geldiğimi söylemekten utandım. Uyduruk bir yalan bulduğum için buna devam ettim.

 

"Birkaç eşyamı alacaktım." Dedim kısık sesle.

 

"Bana kızdığın için eşyalarını toplayacaktın yani." Yutkundum, ağır ağır başımı salladım.

 

"Bir arkadaşa bakıp çıkacaktım deseydin daha inandırıcı olurdu." Beklemediğim sözleri karşısında istemeden güldüm,bu onu da güldürürken banyoda kahkahalarımız yankı yaptı. Dudaklarımı dişleyip çıplak göğsüne avuç içimle sert olmayacak şekilde vurdum.

 

"Neyine inanmadınız beyefendi?" Yaklaşıp burnumun ucunu öptü.

 

"Bazı kuşlar,ben yokken bazen senin burada kaldığını söylediler." Burnunu burnuma sürttü.

 

Başımı geri çekip kaşlarımı çattım ve omuzlarına ellerimi bastırdım.

 

"O kuşlar insan olmaya mı özenmişler,çok konuşuyorlarmış da..."

 

Gülerek başını geriye attı ve alt dudağını dişledi. Önüme serilen manzarayla iç çekip parmaklarımla omzunda desenler çizmeye başladım.

 

"Bilemem artık,sorarız hesabını." Dedi sırıtıp.

 

Karnıma saplanan ağrıyla gözlerimi kapattım ve geri açtım.

 

Düşen yüzümü fark edip ellerini yüzüme kaydırdı.

 

"Ne oldu?" Başımı iki yana salladım ve ayağa kalkmak için biraz geriye kaydım. Ona istemsizce sürtündüğümde adem elması hareket etti fakat bunu düşübilecek bir durumda değildim.

 

"Üşüyeceksin, yıkanıp çıkalım." Diye bahane uydurdum çünkü ağrım artmaya başlamıştı. Anlık sancılar beni korkutuyordu ve keyfim kaçıyordu. Yoksa onunla sabaha kadar aynı pozisyonda durabilirdim.

 

"Almina." Elime aldığım duş başlığı bir anda yüzüme doğru ters dönünce her tarafım ıslanırken çığlık attım.

 

En sonunda doğru düzgün tutup ona doğru döndüm.

 

Yüzünde gülmemek için zor tuttuğu bir ifade vardı.

 

"Islandım." Dedim masum bir sesle ama bu kelime başka yönlere çekilebilecek olduğundan Zafir hemen oraya çekti.

 

"Hım,kucağımda otururken de ıslandığını düşünmüştüm."

 

Kaşlarımı çatıp,duş başlığını ona doğru tuttum. Yanaklarım utançtan alev alev olmuştu.

 

Az önce öyle demiyordun ama.

 

Sen de memnundun yani iç ses.

 

Tabi, ne sandın?

 

"Çok gıcıksın!" Sitemli sesimle suyu yüzünden çektim. Elleriyle saçlarını dağıtıp gülerek bana baktı.

 

"Sen de çok tatlısın." Dil çıkarıp küvetin suyu boşalsın diye de tıpayı çektim,doğrulup şampuana uzandım. Üzerime yapışan tişört üşümeme neden olsa da banyo buhardan dolayı çok da üşütmüyordu.

 

Duş başlığını Zafir'e uzattım,tuttuğunda da avcuma biraz şampuan döküp saçlarını köpüklemeye başladım. Alttan bakışlarıyla beni izlemesine rağmen sadece saçlarının yumuşak dokusuna odaklanmıştım.

 

"Gözlerini kapatır mısın?" Dedim elindeki duş başlığını alırken. "Ben yapardım." Evet kendi de yıkanabilirdi elleri tutuyordu sonuçta ama ben yapmak istiyordum. Sanki bir bebekmişcesine onunla ilgilenmek hoşuma gidiyordu.

 

"Sus bakayım,kapa gözlerini." Gülüp gözlerini kapattı. Titreyen kirpiklerine baktığımda yakışıklılığı yüzünden iç çektim.

 

"Güzelim, saçlarımı mı duruluyorsun yoksa bedenimi mi?" Duş başlığı bedenine doğru döndüğü için saçlarına tutmuyordum. Gözleri kapalı olsa da utandım ama yine de kendimden ödün vermedim.

 

"Annen senin kafana hiç tasla vurdu mu?" Diye sorduğumda saçlarını duruluyordum. Buna rağmen koca bir kahkaha atıp gözlerini açtı ve alttan alttan, kızgın gözlerime baktı.

 

"Vurdu,ne o sen de mi vuracaksın?" Derken keyfi yerindeydi. Duş başlığını eline tutuşturdum ve lif ile duş jelime uzanıp köpürtmeye başladım.

 

"Uslu durmazsan belki..." dudaklarımı büktükten sonra,lifi vücudunda gezdirmeye başladım. İlk önce eğilip geniş ve kaslı sırtını köpürttüm. O ise suyu bacaklarıma tutuyordu.

 

"Üşüyeceksin ver ben yapayım işte." Dese de duymamış gibi yaptım. Ellerimi omuzlarından göğsüne doğru getirdim. Karın kaslarını liflerken beni bir ateş basmıştı.

 

"Gayet sıcak." Derken sesim hayranlık dolu bir fısıltıyla çıkmıştı. Ellerim adonislerine doğru indiğinde aniden bileğimi tuttu, gözlerim hızla gözlerine odaklandı.

 

"Tehlikeli sularda yeterince yüzdün diye düşünüyorum yavrum." Erotik ses tonuyla dudaklarımı yaladım.

 

"Bir şey yapmıyorum,senin aklın başka yerlerde ise ben ne yapayım?" Omuz silkip bacaklarını da köpürttüm, ardından başka bir lifle yüzünü de yıkadıktan sonra durulanmasına yardımcı oldum.

 

"Sen de haklısın dursan da ben etkileniyorum zaten. Beni manyağa çevir,deli et,sonra gel hiçbir şey yapmadım de. Görüşeceğiz seninle de..." kendi kendine söylenmesiyle sırıtmamak elde değildi. Bir şekilde durulandıktan sonra ben küvetten çıkıp havlusunu aldım ve ilk önce saçlarının suyunu aldıktan sonra da havuyu bedeninde gezdirdim.

 

Havluyu omzuma atarken ayaklarımın ıslak olması yerde 'şap şap' sesler çıkarıyordu. Üzerime yapışan tişört ile bedenim buz gibi olmuştu. Sandalyeyi iyice yaklaştırdım ve kaymamak adına yerdeki paspası biraz adımlayacağımız yere çektim. Zafir ellerini küvetin yanına koyup ilk önce o kenara oturdu. Omzumdaki havluyu çekip aldı ve bacaklarını kuruladı. Havluyu sepete doğru fırlattı ve ayağa kalkmak adına uğraş verdi.

 

Hemen soluğu yanında aldım.

 

"Görüşelim Zafir bey." Derken küvetten çıkmasına yardımcı olmuştum. Yine ilk adımlarımızı beraber attık ve bu sefer üç adımla sandalyesine oturdu.

 

Kıyafetlerini eline tutuşturdum ve arkamı dönüp küveti temizlemeye koyuldum, köpük kalınca sevmiyordum. Arkamdaki seslere bakılacak olursa da üzerini değiştiriyordu. Ona bakmamak için zor duran tarafım kendime ihanet etmek için savaşsa da bakmıyordum.

 

"Dönebilirsin." Dediğinde yavaşça ona döndüm, üzerini giyinmişti ve çıkardığı kıyafetleri yaklaşıp makineye atmıştı.

 

Dalgalı saçları nemliydi ve alnına dağılmıştı, tişörtüne damlayan su damlaları ilk önce yüzüne oradan kirli sakallarına ve şekilli çenesine süzülüyordu. Adem elmasının kavisine takılan su damlası o engeli aşamıyor tişörtüne damlıyordu.

 

"Saçlarını kurutalım hemen." Dedim yanına minik adımlarla ilerleyip. "Üşüteceksin,ilk önce duş al ben kuruturum." Dediğinde itiraz edip başımı iki yana salladım.

 

"Bir şey olmaz." Dedikten hemen sonra hapşırmam pek iyi olmamıştı.

 

"Almina!" Diye kızdığında hemen cevap verdim,konuşturmadım bile.

 

"Ya saçlarını ben kurutmak istiyorum."

 

Sıkıntıyla nefes verdi dolaba doğru ilerledi sandalyesiyle ve dolaptan saç kurutma makinesini alıp kucağına bıraktı, dolabın kapağını kapatıp başını bana doğru çevirdi.

 

"Odada bekliyorum." Dedikten sonra cevabımı beklemeden sandalyesini çevirdi. Arkasından destek olup onu eşikten geçirdim ve o teşekkür ettiğinde de kapıyı kapattım. Kilitleme gereği duymadan,titreye titreye soyundum ve kirlileri sepete attım.

 

Kollarımı bedenime sarıp kendimi hemen sıcak suyun altına attığımda ısınmaya başlayan bedenim gevşedi. Ilık suda duş alıp saçlarımı ve bedenimi yıkadım ardından durulanıp suyu kapattım. Saçlarımın suyunu sıktıktan sonra dikkatli adımlarla temiz havluyu bedenime sardım ve kurulandım, burada bulduğum iç çamaşırlarımı giydim ve üzerime şortumla uzun tişörtümü geçirdim.

 

Havluyla saçımın nemini alırken kısa süren duşumdan hızlıca odaya geçmiştim. Zafir'i bekletmek istemiyordum.

 

Elimdeki havluyu kenara bıraktıktan sonra nemli saçlarımı sırtıma doğru saldım,elinde telefonuyla ilgilenen Zafir'e dikkat kesildim ve yatağın üstündeki kurutma makinesini alıp fişe taktım.

 

"Sıhhatler olsun güzelim." Yanaklarım yansa da bir şey demeyip sadece gülümsedim.

 

O elindeki telefonu bırakıp,odadaki aynanın önüne doğru geldi. Ben de kurutma makinesini çalıştırdım ve o tam önümde durduğunda ellerimi saçlarına atarak, saçlarını kurutmaya başladım. Saçlarının çoğu zaten ben yokken nemini de yitirmeye başladığından çabucak kurumuştu, küçük şekillendirici tarağıyla saçlarına şekil verdim ve kurutma makinesini kapatıp saçlarını ellerimle düzelttim,uzayan sakallarını da minik tarakla düzelttikten sonra cildine,çantamda bulunan gece kreminden sürdüm.

 

"Ona gerek yoktu bence." Demesine aldırış etmemiştim,parmak uçlarımı yüzünde gezdirdim.

 

Nemini çeken yüzüyle,beni en başından izleyen gözlerine rağmen eğilip alnına bir buse kondurdum.

 

Gözlerimi yavaşça kapattıktan sonra kokusunu soluyarak geri açtım ve geri çekildim.

 

Ellerini belime koyup alttan alttan bana baktı ve yaklaşıp karnıma bir öpücük kondurdu, hâlâ gözlerime odaklı olmasıyla yutkundum. Minik öpücükleri tişörtün üstünden ateş gibi yakıyordu ellerim omuzlarına tutundu.

 

"Teşekkür ederim." Dediğinde başımı iki yana salladım.

 

"Teşekkür edecek bir durum yok. Saçlarımı kurutayım da uyuyalım, yorgun görünüyorsun." Dedim.

 

"Bütün yorgunluğumu aldın yavrum. Ama koynunda uyutacaksan hemen yorulabilirim." Sırıtıp,imalı imalı bakan gözlerine göz devirdim.

 

"Hadi koca bebek geri çekil." O kenara kaydığında saçlarımı kurutmaya başladım. O ise durmuş beni izliyordu, böyle olunca elim ayağım titrese de varlığını yok saymaya çalışıyordum aksi takdirde bu bakışlarının altında bayılıp düşebilirdim.

 

Saçlarımı yavaş yavaş kuruturken artık benim bile uykum gelmişti,Zafir sandalyesinde biraz aşağıya kaymış başını geriye yaslayıp kısık bakışlarıyla beni izlemeye devam etmişti. En sonunda kuruyan saçlarımı tepeden topuz yaptım ve cildime kremi sürdükten sonra etrafı kısaca topladım, eşyaları yerlerine koyup odaya geri döndüm.

 

"Uyku vakti..." derken arkasına geçip onu yatağın kenarına itmiştim.

 

Elim alnıma giderken onu yatağa yatırmak için üstün bir çaba göstermem gerektiğini bildiğim için gücümü topladım ama tahmin ettiğim gibi olmadı. O koca bedenini dikkatlice kaldırdı,bunu fark edip hemen destek olarak ayağa kalkmasına yardımcı oldum.

 

O ayağa kalktığında da ellerini üzerimden çekti ve kendi başına dik durdu. Bir adım geriye giderken oldukça temkinli bir şekilde hazır olda bekliyordum.

 

Sandalyesini kenara çekerken bile gözlerim üzerindeydi.

 

Ayakta durabiliyordu!!!!!!

 

Yüzümdeki o gülüşe mâni olamazken,dolan gözlerimi gizleme ihtiyacı hissetmedim.

 

"Zafir..." sesim o kadar çok titredi ki dudaklarımı ısırmak zorunda kaldım.

 

Gözlerimde olan bakışlarını bir saniye bile çekmemişti.

 

Ayakta durmaktan yorulan bedeniyle yatağa tutunduğunda hemen destek olup yatağa oturmasına yardımcı oldum ve ayaklarını kaldırıp uzanmasını sağladım.

 

Başının altındaki yastığı düzelttim ve üzerine pikeyi örttüm.

 

"Rahat mısın?" Diye sordum.

 

"Sen yanıma gelince belki olurum..." derken düşünür gibi yapıyordu.

 

Gülüp hemen yatağın etrafından dolandım ve pikenin altına girdim. Telefonumu alıp bildirimlerimi kontrol ettim, Tuanayla mesajlaştım,sosyal medya hesaplarımda gezindim ve bunu yaparken de Zafir'in bana katılmasını sağladım.

 

"Ne salak salak şeyler var şu videolarda."

 

Her videoya ayrı bir yorumu vardı kimisinde beraber gülsek de benim güldüklerime o bir bahane buluyor gülmüyordu. Ya da benim gram anlamadığım videoları bana tek tek anlatıp açıklıyor,derinlemesine askerlik hakkında ve futbol hakkında bilgilendirmeler yapıyordu.

 

Evlenen bir çift videosu karşımıza çıktığında gelinin güzelliği beni benden almıştı. Gelinliği, duvağı, makyajı o kadar güzeldi ki bu gelinin güzelliği sayesindeydi. Ki aslında bahsedilen güzellik algılarına uymayan bir kadındı ama çok güzel olduğu aşikârdı.

 

"Çok güzeller." Dudaklarımdan sıyrılıp akan cümle ona ulaştığında şöyle demişti: "Biz evlenene kadar bu dünyadaki bütün herkes en iyi çift olabilir ama bizden öncesi ve sonrası olmayacak. Senin güzelliğin herkesinkini söndürecek ve o ışıklar bir daha yanmayacak."

 

Yanaklarım alev alev yanmaya başlarken gözlerimi ona çevirdim,iç çekişim ona ulaştığında göz bebekleri büyümüştü.

 

"O ışık sen olmadan o kadar parlak olamaz..." uzanıp dudaklarıma sert bir öpücük bıraktı.

 

Telefonumu kapatıp göğsüme bıraktım.

 

O ise telefonu göğsümden aldı ve yan tarafındaki komodine koydu,sonra geri yatıp yorgun yorgun soludu ve beni de göğsüne çekti.

 

"Ameliyat olacağım." Dedim bir anda. Kasılan bedeniyle parmak uçlarım buz kesti.

 

"Ne zaman?" Derken alnıma öpücük bıraktı oysaki çok gerilmişti. Duştan sonra gevşeyen bedeni şimdi kaskatıydı.

 

Fısıltıyla "İki hafta sonra." Demiştim.

 

Saçlarıma art arda öpücükler kondurarak kokumu içine çekti.

 

"Başka bir şey söyledi mi doktorun? Herhangi bir risk,bir yüzde?.." tedirgin sesiyle ben de gerilmiştim. Elinin birini sırtımda gezdirip beni rahatlatmaya çalıştı.

 

"Yani... Her ameliyat gibi bu da riskli tabi ama öyle büyük bir riski yok. Sadece sonucunda belki,yine bir ihtimal tabi ki de..." Konuşmak zor geliyordu işte.

 

"Söyle Almina,senden gelecek her şey başım gözüm üstüne." Demişti.

 

"Belki bir bebeğim olmayabilir ama bu bir ihtimal. Onun dışında da önemli pek bir şey yok klasik ameliyattan sonra olabilecek sonuçları konuştuk. İşte ağrım olacak,kanamam olabilirmiş gibi..." Diyerek dudak büktüm.

 

Tok ve keskin sesiyle:"Her ne olursa olsun,sen iyileş gerisi mühim değil. Hiçbir şey senden değerli değil,bunu sakın unutma." Dedi.

 

"Biliyorum,biliyorum ama yine de korkuyorum. Bir bebeğimizin olmasını istiyorum ve olmama ihtimali beni korkutuyor." Sesim titriyordu ve gözlerim dolmuştu.

 

"Korkma çiçeğim,oluruz ameliyatını. Sonra da iyileşiriz..." derken sesi düşüncelere dalmıştı.

 

"Ben hep yanında olacağım,her anında elini tutan ilk kişi olacağım ve sana söz veriyorum bundan adım kadar eminim ki korktuğun hiçbir şey olmayacak."

 

Başımı usul usul salladım,burnumu çekip ellerimle,dolan gözlerimi sildim.

 

"Uyu güzel gelinim." Ellerimin birini göğsüne koydum ve başımı iyice boynuna soktum.

 

"İyi geceler." Tatlı çıkan sesim teninde boğulmuştu.

 

***

 

Boğuluyormuş gibi nefes almadığımı hissettiğimde gözlerimi açmıştım. Hem çok sıcak olmuştu hem de üzerimde ağırlık mevcuttu.

 

Kollarımı kaldırmak istediğimde yapamadım çünkü Zafir bedeninin yarısını üzerime bırakmıştı.

 

"Zafir." Tarazlı sesimi ben bile zor duymuşken tekrar seslendim. Tenimde kıvrılan kirpiklerini hissettiğimde uyandığını anladım.

 

"Nefes alamıyorum." Başını aniden kaldırıp yüzüme baktı sonrasındaysa bedenini yan tarafa çekti. Bu sayede derin bir nefes alırken o elleriyle gözlerini tatlı tatlı ovuşturuyordu.

 

"Günaydın,ezmişim seni." Güler gibi bir nefes verdi ama mahçup bir şekilde bakmıştı. Elaya kaçık kahve gözleri berrak bir şekildeydi ve şu an ela gubi görünüyordu,yeşilleri belliydi.

 

"Biraz öyle oldu." Gülümseyerek söylediğim cümle sonucunda çalan telefon ile gülümsemem yüzümde dondu. Kimdi ki?

 

Komodine uzanıp telefonunu aldı.

 

"Efendim anne?" Derken gözleri bana dönmüştü, kolunu kaldırıp göğsüne yatmam için yer açtığında hemen oraya sığındım.

 

"İyi anne, yeni uyandım."

 

Parmaklarımı çıplak karnında gezdiriyordum, tişörtünü gece falan çıkarmış olmalıydı çünkü ben hatırlamıyordum.

 

"Almina'ya uğrayacağım." Demiş sıkıntılı bir nefes verirken elini topuzumdan dağılan saçlarıma atmıştı. Annesine,yan yanayız demesi ayrı olduğumuz düşünülürse mantıklı olmazdı,onu tam anlamıyla affetmediğimi düşündüğü için böyle demiş olmalıydı. Rahatsız olacağımı düşünmüştü.

 

"Tamam,gelirken istediğin bir şey var mı?" Sanırım Mihriban teyzeye gidiyorduk.

 

"Allah'a emanet." Diyip kapattı.

 

Meraklı gözlerimi ona çevirdiğimde alnıma bir öpücük kondurdu.

 

"Annem kahvaltıya çağırıyor,gitmek ister misin?" Dedi merakla.

 

Fazla meraklıymış gibi gözükmemek adına dudaklarımı büzdüm.

 

"Tuanayla bir konuşayım ona göre gideriz olur mu?" Kollarının arasından çıkıp telefonuma uzanırken.

 

"Tamam,ben lavaboya gideyim,sen konuş." Yatakta oturur hâle gelmişti.

 

Hemen doğruldum. "Ben sana yardım edeyim ondan sonra konuşurum,saat daha dokuzmuş." Ayaklarımı yere basıp saçlarımı çözdüm ve yeniden toplarken yatağın etrafından dolanıp yanına ulaştım.

 

Kendisi ayağa kalkıp hemen dibindeki sandalyeye yardıma ihtiyaç duymadan oturdu. Kendisi hareket ederken ben de yanında ilerledim ve banyonun ışığını açtım. Sonra eşikten geçmesine yardımcı olup çıktım ve kapıyı kapattım.

 

Odaya dönüp Tuana'yı aradım ve hoparlöre aldıktan sonra yatağı toplamaya koyuldum.

 

"He?" Uykulu sesiyle güldüm.

 

"Nerdesin?" Dedim uykusunu açmamak adına.

 

"Kaan." Dediğinde "Tamam evde olmayacağım haberin olsun aşkım,iyi uykular." Dedim.

 

"Öptüm." Dediğinde aramayı sonlandırdım ve düzelen yatağın ardından perdeleri açıp odadaki balkonun kapısını açtım. Sabahın cıvıltılı sesleri, güneşin sıcak nefesi yüzüme vurduğunda gözlerimi kapatıp temiz havayı içime çektim. Banyo kapısının açılma sesi geldiğinde hemen içeriye döndüm.

 

Koşup Zafir'e yardımcı oldum,o giyinme odasına girerken ben de banyoya girip ihtiyaçlarımı giderdim,elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı yaptım. Sonrasındaysa odaya döndüm. Zafir hâlâ giyinme odasında olmalıydı ki odada yoktu. Oraya doğru adımlarken tişörtün eteklerini çekiştiriyordum.

 

"Zafir? Neden hâlâ giyinmedin,bir şey mi oldu?" Dedim endişeyle.

 

"Seni bekledim,sen seç kıyafetlerimi." Yüzümdeki sırıtışı zar zor zapt ettim.

 

Camekanın ardındaki kıyafetlerinde gözlerimi gezdirdim,her şeyi oldukça düzenliydi.

 

"Rahat mı,şık bir şeyler mi?" Dediğimde güldü.

 

"Sen nasıl giyineceksen ona uygun bir şeyler." Gönlümü fethetmek için mi uğraşıyordu? Öyleyse tebrik edebilirdiniz,kazanmıştı.

 

"Beyaz çiçekli elbisem buradaymış,gece dolapta gördüm onu giyerim. O zaman sana da bu pantolon ve..." camekanı yana kaydırıp kahvenin en açık tonlarında olan bol kesim pantolonu aldım,yan tarafta bulunan beyaz rahat kesim,yazlık ince bir kumaşa sahip kısa kollu gömleği aldım.

 

Elimdekilerle ona döndüm. "İlk önce pantolonunu giyelim sonra gömleğini..." elimdeki askıları kenara bıraktım ve şortunu çıkarmak adına ayağa kalkması için elimi uzattım.

 

Destek alıp ayağa kalktı ve doğrulup dik durdu. Ellerini beline attı ve şortun iplerini çözdükten sonra kalçasından sıyırdı. Gözlerimi iç çamaşırına bakmamak adına göğsüne diktim. Geri oturmasına yardımcı olup eğildim ve şortu bacaklarından teker teker çıkardım. Katlayıp kenara koyduktan sonra da pantolonu aldım. Düğmesini ve fermuarını açtıktan sonra ilk önce sağ ayağını sonra da sol ayağını pantolondan geçirdim. Yukarıya doğru,dizlerine kadar, çektim. O tekrar ayağa kalkıp omuzlarımdan destek alarak dururken pantolonu yukarıya kadar çektim,gerisini de ona bıraktım ve o gerisini hallederken uzanıp gömleğin düğmelerini açtım.

 

"Kollarını geçir sevgilim." Dalgınlıkla söylediğim söz ile utansam da sanki fark etmemişim gibi yapmaya devam ettim. Onun soluğunu tuttuğunu bilmeden...

 

"Ben yaparım." Dese de izin vermedim onu geri oturtup gömleğin düğmelerini ilikledim. Künyesini gömleğinin içine doğru soktum,çekmeceleri kurcalayıp çorap aradım ve ayakkabı dolabına ilerleyip en uygun spor ayakkabıyı seçtim ve tekrar önüne geldim. O sırada saatini takıyordu.

 

Dizlerim ağrıdığından yere oturup önünde bağdaş kurdum. Ve sağ ayağına çorap giydirmek için hazırlandım.

 

"Almina! Ne yapıyorsun,kalkar mısın?" Derken sesi titremişti,merakla yüzüne baktım. Gözlerinin dolduğunu görünce anlam veremedim canı falan mı yanmıştı? Ama kaşları da çatıktı.

 

"Canını mı yaktım,ne oldu?" Diye sordum dizlerine tutunup dizlerimin üzerinde doğrulurken.

 

Başını iki yana salladı,parmak uçlarıyla burun kemerini sıktı.

 

"Bunları yapmana gerek yok güzelim,ben hallederim." Endişeyle kıvrılan kaşlarım düz bir hâl aldı.

 

"Ay ben de bir şey oldu sandım Zafir. Aklım çıktı." Derken geri oturmuş ve çorabın tekini sağ ayağına geçirmiştim.

 

"Almi..." sözünü ters bir bakış atıp kestim.

 

"Susar mısın? Affetmem seni,adam ol." Boş bir tehdit savurdum.

 

"Hem ne olmuş yani elime yapışmıyor ya."

 

Spor ayakkabısını zor da olsa giydirdim ve nemlenen alnımı elimin tersiyle sildim. "Biliyorum ama..." Ellerimi saçlarına koyup saçlarını şekillendirdim.

 

"Sen bana yük değilsin Zafir Boran Algan. Eğer kendini yük olarak da görüyorsan, böyle yüke can kurban." Giyinme odasından çıkarken o da arkamda kalmıştı sessizliği karşısında bakmak istesem de bunu yapmadım.

 

Buradaki elbisemi yatağın üzerine koydum ve dün gece ki topuklu ayakkabıma bir bakış attım,elbiseyle hiç alakası yoktu ama yapacağım bir şey yoktu olmadı beş dakika eve uğrardım.

 

Zafir sonunda geldiğinde yatağın köşesinde durdu ve bana bakmaya başladı, göz göze gelince gülümsedim.

 

"Üzerimi giyineyim,gidelim olur mu?" Dedim ki bu soru cümlesi değildi.

 

Başını eğip kaldırdı, gözleri dikkatle üzerimde olduğundan panikle banyoya kaçtım,hiç yanından geçip giyinme odasına gidemeyecektim.

 

Üzerimi hızla değiştirdim ve kıyafetlerimi katlayıp elime aldım. Odaya geri döndüğümde elbisenin arkadan bağlanacak olan iplerini mecburen Zafir'e yaptıracaktım ama sanki yeni tanışmışız da aramızda hiçbir şey olmamış gibi heyecanlanıp utanıyordum.

 

Öylece durup çantamda bulduğum mini boy nemlendiriciyi yüzüme dağıttım, dudak parlatıcısını sürdüm,kirpiklerime bir kat rimel geçtim. Saçlarımı açıp banyodan aldığım tarakla taradım,duştan sonra topuz yaptığım için dalgalanan hacimli saçlarım güzel durmuştu.

 

"Zafir?"

 

"Kurban olduğum?" Dediğinde aynadan göz göze geldik.

 

"Elbisemin iplerini bağlayabilir misin,ellerim yetişmiyor da..." Çoğuna yetişiyor ama sen yap istiyorum diyememiştim iç ses...

 

Bunları yüzüne söyleyeceğin günler de yakındır.

 

Umarım.

 

"Sorman hata,gel buraya." Dizine elini iki defa vurdu.

 

İlerleyip önünde durdum,dizine oturmasam daha iyiydi. Derken ellerini belimin iki yanına yerleştirdi ve beni sert bir şekilde dizine oturttu.

 

Yutkunup olduğum yerde dikleştim nefesim içime kaçmıştı.

 

Saçlarımı yavaşça sağ omzuma taşıdı.

 

Enseme yakıcı bir öpücük kondurdu, öptüğü yerden dumanların yükseldiğini hissettim.

 

"Bu kadar güzel olman bu kirli dünyaya haksızlık." İpleri bağlamış olacak ki uçlarından tutup bir anda sıktı,nefesim kesilirken o bağlıyordu.

 

"Zafir." Gözlerim arzuyla kapanmış,dudaklarım aralanmıştı. Neydi bu,sabah libidosu mu?

 

"Zafir, senin uğruna kendini harcar..." ellerini belime koyup arkamdan sarıldı. Burnunu az önce geriye aldığı saçlarıma gömmüştü.

 

Ellerimi karnımın üzerindeki ellerine koydum, parmaklarımı parmaklarına kilitledim.

 

"Gitmemiz gerekiyor." Dedim zar zor.

 

"Gidelim,sen ne dersen o. Gitme dersen, kapının kirişinden dönebilirim hemen. Sen emret ben yapayım." Demiş dudaklarımı yalamama sebep olmuştu.

 

"Rica ediyorum, gidelim." Yoksa gidemeyecğiz.

 

Uzanıp yanağıma öpücük kondurdu,ellerini belimden çözüp kalkmama izin verdi ama tam kalktığımda da kalçama acımayacak şekilde şaplak attı.

 

Şaşkınlık ve yarı kızgınlıkla ona döndüm.

 

"Zafir..!" Nazlı ve sitemli sesimle güldü. Çok utanmıştım...

 

"Hadi yavrum,hadi çıkalım yoksa çıkan başka şeyler olacak." Demiş ve harekete geçmişti. Ben ondan önce aşağı inerken Kadirleri çağırma amacım da belliydi.

 

"Kadir, Zafir'i indirebilir misiniz?" Diye rica ettim. Hemen birkaç kişi geldiler ve merdivenlerden indirdiler.

 

"Sağ olun." Diyen Zafir,onlara karşı hep kibar olması ve minnettar davranışlarıyla gönlümü bir kez daha fethediyordu.

 

"Hadi gidelim." Eşyalarımı elime alıp Zafir önde ben arkada ilerledik. Adamların yardımıyla araca bindik. "Annemlere." Diyen Zafir ile Erdem harekete geçti.

 

"Ben ilk önce eve uğrayıp öyle geleyim,iki dakika sürer." Dedim ayakkabılarıma bakarak.

 

Uzanıp elimi tuttu ve bir şey demeyip üzerine öpücük kondurdu.

 

Kısa sürede Mihriban teyzelerin evinin önünde durduğumuzda adamlar Zafir'i indirirken ben de hızla eve gitmiş aynada hemen bir 'kendimi sakinleştirme seansı' yapmış, eşyalarımı bırakıp ayakkabılarımı değiştirmiştim. Parfüm sıktıktan sonra da evden çıkıp karşı eve geçtim.

 

Bahçede kimse görünmüyordu sadece Kadir ve Erdem kapıda durdukları için onlara selam verip iceriye geçtim.

 

Kapı açıldığında Mihriban teyze beni karşıladı,ona hemen sarıldım.

 

"Oy benim güzel kızım,hoş geldin." Dedi.

 

"Hoş buldum,Mihriban teyzecim." Geri çekilip kaşlarını çattı,oğlun da aynı sen Mihriciğim.

 

"Ay anne de çocuğum,zaten barışmışsınız belli. Yoksa sen hayatta gelmezdin buraya." Derken belimden itekleyerek beni arka bahçeye çıkardı.

 

"Mihriban teyze..." çoktan geldiğimiz için susmak durumunda kalmıştım. Zafir,masada görüntülü aramayla katılan Melis ile konuşuyordu.

 

"Yok abiciğim,zaten halloldu sayılır. Ay Almina abla mı o? Çevir de bakayım." Diyen Melis ile kameranın karşısına geçmek için Zafir'in yanına oturmuş oldum.

 

"Günaydın Melis, nasılsın?" Dedim tebessümle.

 

"İyiyim abla,sen nasılsın?" Neşeli sesiyle, dışarıdan gelen gürültü birbirine karışmıştı.

 

"İyiyim ben de,neler yapıyorsun;okul nasıl gidiyor?"

 

Omuz silkti ve arkadaşlarını gösterdi.

 

"Aynı,bir projemiz vardı da abimle az önce onu konuşuyorduk. Onu bitirmeye gidiyoruz. Sen neler yapıyorsun? Evlilik ne zaman?" Sorusuyla yutkundum ve gözlerim ilk önce Zafir'e ardından da çayları koyan Mihriban teyzeye kaydı.

 

"Ev,hastane arası koşuşturuyorum. Evlilik..." demiştim ki Zafir kamerayı kendine doğru çevirdi.

 

"Abicim,tünele giriyoruz. Hadi öptük seni, başarılar." Dediğinde Melis gülüp veda etti. Masada soğuk rüzgarlar eserken Mihriban teyzeye yardım etmek adına ayağa kalktım.

 

"Kızım otur sen hallettim ben zaten." Dese de yardımcı oldum.

 

"Ne çok şey hazırlamışsın eline sağlık Mihriban teyze, hiç gerek yoktu." Dedim yerime otururken. Mihriban teyze karşımıza oturduğunda Zafir ile yan yana oturmak beni biraz gerdi.

 

"Hiç de gocunmadım,yiyin afiyetle."

 

"Ablamlar yok mu?" Diyen Zafir çayını yudumlamıştı.

 

"Dün de onlar buradaydı, Deniz az rahatsız gibiydi evden çıkamıyorlarmış hatta seni de aramış konuşmuşsunuz." Dedi oğluna. Sessizce, tabağıma aldıklarımı bitirmeye çalışıyordum. Bir yandan da Zafir'in tabağını dolduruyordum ki itiraz hakkı vermemiştim.

 

"Konuştuk iki gün önce. Ziyarete gidecektim de sonraya erteledim, nasıl olmuş Deniz iyi mi?" Deniz'in rahatsız olması beni çok üzerken dikkatle Mihriban teyzeyi dinlemeye başladım.

 

"İyi iyi,biraz mızmız ama olur o kadar küçük daha."

 

"Ben de bir arayayım." Dedim lokmamı yutup.

 

Mihriban teyze gülümseyip başını salladı. "İstersen gideriz,işin yoksa." Dedi Zafir.

 

Dudak büzdüm aslında çok isterdim ama bilemedim,herkesin gözü önünde yaşanan olaylardan sonra bir süre daha Zafir ile görünmek beni tedirgin ediyordu. Korkuyordum işte bu da elimde değildi.

 

"Bilmem ki." Dediğimde Mihriban teyze söze girdi. "Çocuklar,benim sizinle konuşmak istediğim bir konu var." Demişti.

 

Elimdeki çatala tabağıma koyarken Zafirle birbirime bakmış sonra da tedirginlikle ona dönmüştük.

 

"Bir sorun mu var anne?" Avuç içlerim terlemeye başlarken Mihriban teyzeyi hiç bu kadar ciddi görmemiştim.

 

"Benim için değil ama sizin için bir sorun olduğunu düşünüyorum. Konu aranızdaki bu durum." Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı tabağıma çevirdim.

 

"İkinizin de Berire Berivan Algan yüzünden yaşadıkları ağır şeylerdi kabul ediyorum. Ama Boran'ın sana dediklerini de yutacak değildim,sizi aslında bunun için buraya çağırdım. Siz ilk bana geldiğinizde size emin misiniz derken böyle sorunları kastetmiştim. Korktuğum da ne yazık ki başıma geldi. Halledilemeyecek bir şey değildi ki görüyorum halletmeye de başlamışsınız. Fakat..."

 

Çayından bir yudum aldığını duydum ve başımı kaldırıp ona baktım, yanımdaki adamın elleri çoktan yumruk olmuştu ve başı öne eğik duruyordu.

 

"Ben 37 senedir Berivan'ın geliniyim Almina. Ve 16 senedir de konuşup görüşmüyorduk çünkü ben onun,kendi oğluna neler yaptığını gördükten sonra orada duracak değildim. Ki zaten eşim,vefat etmeden önce buna izin verecek bir adam da değildi. Boran'a kırgınsın,biliyorum. Çünkü ben de bir zamanlar eşime aynı yerden kırılmıştım."

 

"O beni kendi annesinden korumak için annesinin önünde defalarca kırmak zorunda kaldı ama anında da gelip gönlümü almasını da bildi. Bak Almina,Berivan Algan bana yapmadığını bırakmadı. Bana,eşime,en önemlisi de çocuklarıma... Ben ilk önce Leyla'ya hamile kaldım ve kız olacağını öğrenince havalara uçtuk. Fakat Berivan Algan benim daha doğmamış evladımı bile öldürmeye çalıştı. Boran'a hamile kaldığımda ise beni yere göğe sığdıramadı ama Boran doğasıya kadar ne kadar baskı yaptığını tahmin bile edemezsin,şiddet ve emirlerinden bahsetmiyorum bile..."

 

Gözleri dalgındı,benimse gözlerimde akmayı bekleyen yaşlar mevcuttu ama ağlamadım,aksine her şeye rağmen dimdik kalan bu kadına bir kez daha hayran oldum.

 

"Boran'a çok düşkündü,Melis'i de hiç sevmezdi. Leyla'yı ise benimseyememişti. Boran onu çocukluğundan beri hep iteledi,babannesini sevmiyordu çünkü Berivan'ın beni dövdüğünü defalarca gördü,şahit oldu. Sonra eşim..." Gözlerinden akan yaşı sildi. Zafir'e bakma cesaretim yoktu. "Zafir'e ismini babası vermişti, dedesinin adıydı ama hep korktum kaderi dedesine benzer diye çünkü Berivan onu da kendi zehirli diliyle zehirleyerek katletti. Korktuğum şey beklemediğim yerden geldi,eşim öldü. O kadın yüzünden..."

 

Acı bir şekilde güldü, boğazındaki yumru gitsin diye defalarca yutkundum, gözümden akan bir iki damla yaşı sessizlikle sildim.

 

"Böyle anlatınca ne kadar da dramatik görünüyor ama gerçek bu. Biz o kadından hep oyunlarla kurtulmaya çalıştık,bazen olmadı ama eşimin kurduğu bir planla o evden kurtulduk sadece kaderimizden kaçamadık. Demem o ki." Gözlerini sildi ve bana gülümseyerek baktı.

 

"Oğluma kızmakta, kırılmakta haklısın. Ama o kadından kurtulmak için de bunu yapması gerekiyordu ben onu da anlıyorum çünkü Berivan Algan öyle biri ki oyun yaptığını anlar, anlayınca da ya sana ya da Boran'a zarar verirdi. Ki dedim ya Boran'a o ancak manevi zarar vermeye çalışır ve sen,benim oğlumun en değerli manevi hazinesisin. Şimdi anlıyorsun değil mi?" İç çektim, anlıyordum o kadar iyi anlıyordum ki... Keşke anlamasam diyordum.

 

Bir kadın,bir anne... Nasıl böyle bir şey yapabilirdi,oğluna,gelinine,torunlarına... nasıl bu kadar kötü olabilirdi? Zafir dediklerinde haklıydı,Mihriban teyzenin dediği gibi bu evet kırgınlığımın olmasını normal kılıyordu ama geçersiz kılması için de büyük bir nedendi.

 

"Anlıyorum,ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Bir kadının,bir annenin bu kadar kötü olmasını aklım almıyor. Size gururla baksam da acı çektiğiniz günleri düşünmek o kadına karşı daha da öfkeli olmama neden oluyor. Ben zaten Zafir'e hak verdiğim için şu an burada oturuyorum sadece içimdeki o az miktarda olan kırgınlık geçsin diye uzak duruyorum o kadar. Ve bu inanın elimde değil çünkü elimde olsaydı çoktan geçmiş olacaktı,ben Zafir'i zaten affettim Mihriban teyze ama içimdeki o his geçmedi sadece tek sebebi bu ve onun da geçeceğini biliyorum." Dedim gözlerimi silerek.

 

"İzin ver, yanında olayım. Bütün kırgınlıkların geçsin,beni affettiğini hissedeyim. Tekrardan o yüzüğü parmağında göreyim... İzin ver yeter." Zafir'in sözleriyle boynumdaki kolye tenimi yaktı.

 

"Ben kendime bir çay koyayım." Mihriban teyze sanırım konuşmamız için bizi yalnız bırakmıştı.

 

"Kendini zorunda hissetmeni istemiyorum. Annem neden böyle konuştu bilmiyorum ama sanırım sadece Berivan Algan gibi bir kadın yüzünden bu hâlde olmamızı istemiyor ki haklı. Evet ben büyük eşeklik ettim biliyorum ve pişmanım da. Zamanın iyi geleceğini de biliyorum ama Almina... Sensiz de yapamıyorum."

 

Gözlerimi kırpıştırıp gözlerine baktım. İçimden gelen derin istekle boynumdaki kolyeyi çıkardım ve ucunu açıp yüzüğün avcuma düşmesine neden oldum. Bu,konuşmalar ya da başka bir şey yüzünden değildi evet etkisi olmuştu ama ben zaten bunu yapacaktım sadece Zafir'in bunu merhamet olarak algılamasını istemediğimden erteliyordum ama madem konusu açılmıştı ve yeri gelmişti önümde bir engel yoktu.

 

Yüzüğü avuç içime düşündüğümde parmak uçlarını uzatıp yüzüğü aldı, gözleri inanamıyor gibi bakıyordu,ellerinin titrediğini fark ettiğimde gülmek ve ağlamak arasında gidip geldim. Bir adamı,ki bu adam bordo bereliydi,bu denli titreten duygu aşk mıydı? Yoksa bana olan aşkı mıydı?

 

Elimi uzattığımda o hâlâ yüzüme bakıyordu.

 

"Ciddi misin? Almina bak zorunlu olarak yapmanı istemiyorum." Dediğinde elimin tekiyle alnına düşen saçlarını düzelttim.

 

"Mecbur hissettiğim için değil aşkı hissettiğim için istiyorum ve yine evet diyorum." Dedim kısık sesle.

 

Yanaklarım kızarmasa da alev alev yanmaya başlamıştım.

 

Yüzüğü parmağıma geçirdikten sonra elimi tutup dudaklarına değdirdi.

 

"Teşekkür ederim,beni terk edip gitmediğin için. Sabırla beklediğin için

yarım kalan bedenime rağmen benimle olduğun için. Seni seviyorum Almina..." titrek bir nefes verip sandalyemi yan çevirerek ona döndüm ve sarıldım.

 

"Aşık olan insan, sevdiğinin her anında yanında olur. Sen benim sevdiğim adamsın Zafir, teşekkür edecek bir şey yok." Demiştim.

 

Mihriban teyzenin geldiğini duyduğumda yavaşça uzaklaştım ama yine de kalbim telaşla çarptı.

 

"Ee nişan ne zaman?" Dediğinde gergince Zafir'e baktım. O ikisi kahkaha atıp gülerken utanıp gözlerimi kaçırdım,biraz dalga konusu olmuştum. Ne yapayım geriliyordum işte.

 

"Almina ne zaman isterse o zaman." Dedi Zafir.

 

"Ben bugün bir dünürümü arayayım, arayı fazla açtık. Kadına bir şey belli etmeyeceğim diye göbeğim çatladı valla, azıcık dedikodunun dibine vururuz fena mı?" Sözlerine kıkırdarken bahçeye doğru koşan Erdem'in telaşlı ifadesiyle yüzümdeki tebessüm soldu.

 

"Abi!" Nefes nefese durdu.

 

"N'oldu?" Dedim Zafir'den önce.

 

Yutkundu. "Berivan Algan geldi,engel olamadık." Boran'ın sıkıntılı nefesi bana değince yüzümü ona çevirdim, gözlerini sımsıkı kapatıp dişlerini sıkmıştı,çene kasından belliydi. Mihriban teyze gözlerimdeki korkuyu görmüş olmalı ki hemen uzanıp elimi tuttu.

 

"Tamam Erdem sen git oğlum. Bana bakın, hiçbir şey belli etmiyorsunuz,gereken cevabını çekinmeden verin. Sonra da ben zaten onu kovarım,cehenneme kadar yolu var." Berivan Algan bahçenin başında göründüğünde yerimde rahatça oturdum ki aslında oldukça gergindim.

 

Madem belli etmeme kararı almıştık, rolümüzü iyi oynayalım değil mi?

 

"Oo Berivan hanım,siz de mi buradaydınız?" Diyen Zafir'in rahat sesiyle biraz olsun rahatladım. Kriz anını çok iyi yönettiğini söylemiş miydim?

 

Masanın altından elimi tuttuğunda parmaklarını sıkı sıkı kavradım.

 

"Bu soruyu asıl benim sormam lazım,siz oğlumun evinde ne yapıyorsunuz?" Bu ev oğlunun değil gelininindi. Bilgi yanlışlığı vardı,düzeltmeli miydik?

 

İç ses?

 

Ağzını yüzünü dağıtsam anca rahatlarım.

 

Şş sakin...

 

"Yanlışın var Berivan,bu ev senin değil benim oğlumun evi ve burada soruları sen soramazsın." Bu kadına aşık mıydım neydim,değilsem de artık öyleyim.

 

"Bak sen, oğlunun parasıyla mı övünüyorsun Mihriban?" Sandalye çekip oturdu. Ardından arkasında dikelen adamını yanına çağırdı.

 

"Niye geldin?" Diyen Mihriban anneyle dik dik Berivan hanıma baktım.

 

"Git getir." Dediği adam hızla uzaklaştı.

 

"Birazdan anlarsın ama ben ilk önce bir söyleyeyim. Duydum ki sakat kalmışsın,ben de düşündüm ki bu halde seni bu paçoz idare edemez. O yüzden sana şöyle güzelinden,helal süt emmiş,ne idüğü belli bir kız bulayım." Dişlerimi sıkıp yerimde dikleştim,Zafir elimi sıkıp sakin olmam için uyarı verdi.

 

"Ben de,babam gibi beni de öldürmeye geldin sandım ama sen bu işleri kendin yapmaz yaptırırsın doğru. Ayrıca ağzını topla Berire Berivan Algan sen kimsin de benim karımla böyle konuşuyorsun ağzını topla yoksa toplayacak ne bir cümlen ne de bir kelimen kalmayacak. Ömür boyu sessizliğe gömüleceksin." Soğuk rüzgarlar masada eserken gelen bir kızla gözlerimiz onu buldu.

 

Zafir hiç bakmadan babaannesine bakmaya devam ederken kızın güzelliği ve masumca başını eğmiş olması sinirimi bozdu ve güldüm.

 

Evet,evet güldüm.

 

"Son gülen iyi güler demişler. Reyhan, öp annenin ve kocanın elini." Sinirlerim tepeme geldiğinde elimin tekini cam masaya vurdum.

 

"Canımı mı yakmaya çalışıyorsun ama bilmiyorsun ki sen bunu yapamazsın. Söylesene Berivan Algan,elinden almadığımız neyin kaldı,bir canın var onu da almamı istemiyorsan bu kızcağızı da al ve yoluna git duydun mu beni?" Öfkeli sesim ama donuk mimiklerimle yüzündeki sırıtış büyüdü.

 

"Sen istesen de istemesen bu bir gerçek,torunum bana ne kadar kötülük etmiş olursa olsun,onu senin gibi yılanlara yem edecek değilim. Gözünü aç Boran, gör yanındaki aşuftenin hallerini!" Zafir öfkeyle babannesine baktı.

 

"Def ol git buradan,hemen. Hemen defolup git burdan!" Diye bağırdı.

 

"Daha son sözümü söylemedim, söyleyeyim giden ben mi olacağım yoksa yeniden koynuna aldığın bu namussuz mu karar vereceğiz." Bardağı taşıran son damlayla Mihriban anne elindeki çay ile Berivan Algan'ın üzerini dağlamıştı.

 

"Kes sesini,bana yaptıklarının aynısını gelinime yapmana izin vermem! Duydun mu beni?!" Demişti.

 

Berivan, hızla ayağa kalkıp Mihriban annenin üzerine yürüyünce Zafir kalkmak istedi ama yapmayıp küfür etti. Onun yerine ben ayağa kalktım ve masanın etrafından dolanıp annemle,o kadının arasına girdim.

 

"Çekil şuradan,geri git. Anneme de zehrini akıtma!" Dediğimde gür kahkahası bahçede yankı yaptı,iğrençliği karşısında yüzümü buruşturdum.

 

"Bakalım duyduklarından sonra da böyle konuşabilecek misin?" Diyip bana bir adım daha attı.

 

"Boran sen söylemek ister misin? Yoksa ben mi söyleyeyim?" Zafir'e bakmamış bana bakarak imayla söylemişti.

 

"Babanne kes sesini de siktir git elimden bir kaza çıkacak." Diyen Zafir'e rağmen ikimiz de gözlerimizi birbirimizden alamadık.

 

"Peki madem yine kötü haberi vermek bana düştü." Güldü ve bedenimi süzdü.

 

"Hayırlı olsun torunum,baba oluyorsun. Mihriban gelinin Reyhan sana bir erkek torun müjdeliyor tebrik etmeyecek misin?" Dediğinde gözümün önünde çakan şimşeklerle gözlerim arkada duran kızı buldu, elbisesinden belli olan karnıyla yutkundum. Reyhan denilen kız kaçamak ve alıcı gözlerle Zafir'e baktığında ise her şey için artık çok geçti.

 

Kıyamet artık kopacaktı ya biz sağ kalıp bu savaşı kazanacaktık ya da bu alevlerin arasında kül olup savrulacaktık...

 

***

 

Heyyyoooo

 

Nasıl buldunuz?

 

En beğendiğiniz sahne?

 

Yeni bölümden beklentileriniz?

 

Sizce çocuk Zafir'den mi?

 

Almina bu denilenlere inanacak mıdır?

 

Yıldızı patlatmayı ve sizleri sevdiğimi unutmayınnnnn 💗💖💞❤️💞💜💞

Loading...
0%