Yeni Üyelik
37.
Bölüm

36.Bölüm "VİSAL"

@dolunaydakigelgit_

Selamlar!

 

Sizleri çok beklettim biliyorum.

 

Ama değecek kadar güzel ve upuzun bir bölümle geldim.

 

Satır arası yorumlarınız benim için önemli, lütfen bol bol yorumlar yapalım olur muu?

 

Bir de bu güzel geceyi aydınlatmak adına yıldızlarımızı parlatabilir miyiz?

 

Kocaman sevgilerle,

İyi okumalar!

 

 

Visal:Kavuşma.

 

***

 

"İnanamıyorum,çok mutluyum. Bitti mi yani cidden?" Derken oldukça çocuksu bir heyecanla sormuş, gözyaşlarımın akmasına izin vermiştim. Bir iki damla gözyaşı yüzümde çizgiler çizerek boynuma doğru inerken Zafir gülümseyip,bellerimdeki ellerini çekti ve avuçlarını yüzüme koydu.

 

"Ağlama,bitti artık. İyiyim,en önemlisi sen yanımdasın bebeğim." Demişti. Ben kıkırdarken gözyaşlarımı baş parmağıyla usul usul sildi. Ellerimi bileklerine koydum, başımı olumlu anlamda salladım. Yaklaşıp burnumun ucunu öptü.

 

Gözleri arkamda bir noktaya odaklanırken, avuçlarının izin verdiği kadarıyla usulca arkama döndüm.

 

Kemal komutan odasının camında,ellerini arkasında bağlamış bir şekilde gülümseyerek bize bakıyordu. Zafir ellerini bedenimden çekerken hazırola geçti ve iki saniye süren bir şekilde elini alnına koyup selam verdi. Gözlerim ikisi arasında gidip gelirken onlar sözsüz bir şekilde anlaştılar. Kemal amca başını eğdi kaldırdı ve gülümseyerek ona baktı, bakışlarında yakaladığım gurur emareleri beni de gülümsetirken Zafir uzanıp elimi tuttu.

 

"Gidelim mi,üşüyeceksin." Demişti. Başımla onu onayladıktan hemen sonra boştaki elimi kaldırarak Kemal amcaya salladım. O da elini kaldırıp indirdiğinde önüme döndüm ve yüzümden silinmeyen tebessüm ile Zafirle yan yana yürümeye başladık.

 

"İyi akşamlar komutanım." Diyen kulübedeki askerin sesini duysam da bakmadım.

 

"İyi nöbetler." Dedi Zafir de.

 

"Sağ ol." Diyen askerle birlikte onları geride bırakarak yürümeye devam ettik.

 

Zafir beni göğsüne doğru çekerken kolunu da bedenime sarmıştı, ben de kollarımı beline dolamıştım,başımı göğsüne yaslayıp adımlarımı onunkine uydurdum.

 

"Sol-sağ,sol-sağ..." Diye mırıldandığımda Zafir,burnundan nefes vererek gülmüştü,onun da adımlarımıza baktığını adımlarını küçültünce anladım çünkü yetişmekte zorlanıyordum, adımları benimkinden büyüktü.

 

Göğsünden kalktığımda kolunu çekti çünkü arabaya gelmiştik. "Atla bakalım." Kapımı açıp bindiğimde kemerimi bağladım.O da aynı işlemi gerçekleştirip arabayı çalıştırdı.

 

"Annemle konuştum."

 

"Bizimkilerle konuştum." İkimiz de aynı heyecanla aynı anda benzer cümleler kurmuştuk.

 

Güldüğünde ona bakıyordum,o ise yolu izliyor ve oldukça da yavaş gidiyordu.

 

"Ne dediler?" Diye ilk önce o sordu.

 

"Evlenemezmişiz,babam izin vermedi." Dedim çok üzülmüş gibi yaparak. Tabi ki inanmadı ve bana yandan bir bakış attı.

 

"İzin vermediği için mi bu kadar mutlusunuz küçük hanım?" Oflayarak güldüm.

 

"Ya ben seni hiç kandıramayacak mıyım? Ne zaman bir şaka yapayım azıcık korkutayım desem şak hemen anlıyorsun rol yaptığımı. Olmaz ama böyle." Dedim sitem ederek.

 

Sol eliyle direksiyonu tutarken,sağ elini uzatıp burnumu parmaklarıyla kıstırıp bıraktı.

 

"Dedik ya kızım mesleki deformasyon. Sen de meraklısın beni kandırmaya." Dediğinde kollarımı göğsümde birleştirdim.

 

"Maksat ilişkimize can gelsin,yoksa niye seni kandırmak isteyeyim ki? Ama sana söz,seni bir gün öyle bir kandıracağım ki şok olacaksın." Ellerimi alkış tutar gibi birbirine vurdum.

 

"Dev eğleniriz." Dedim.

 

Göz devirip sigarasına uzandı,paketten bir dalı dudaklarıma tutuşturdu ve ucunu ateşledi.

 

"Saçmalama, anlarım ki." Dilimi damağıma vurdum.

 

"Anlamazsın anlamazsın." Dedim gülerek,o sırada aklımda dönen bir plan vardı ama ileriye de gitmek istemiyordum ufacık bir şey olsa bile yeterliydi. İnadım tutmuştu ne yapayım?

 

"Beni kendinle sınama da ne yaparsan yap güzelim." İçim, sözleriyle yumuş yumuş olurken başımı sol omzuma yatırdım.

 

"Babam da annem de beni bekliyorlar, bugün sabaha karşı uçağımız var. Tuanayla gidiyoruz ama sadece üç gün izin alabildim bu yüzden sizi de iki gün sonra bekliyoruz. Annem annenle konuşacaktır." Kalbim yerinden çıkacak gibiydi,her ne kadar sakin şekilde cümleler kursam da gerçek buydu.

 

Sigarasından bir fırt daha çekip arabanın yarım açık camından dışarıya üfledi.

 

"Ben de annemle konuştum,ablamlar da vardı. Herkes halinden gayet memnun,resmen bizi bekliyorlarmış. Annen de ben çıkarken annemi aramıştı baya bir konuştular ama içeriğini bilmiyorum." Dedi gülümseyerek. O da çok sakin duruyordu, umarım aynı duyguları paylaşıyoruzdur çünkü heyecandan çığlık ata ata dans etmek istiyordum.

 

Sokaklarda şarkılar söylemek,insanlarla mutluluğumu paylaşmak, delicesine dans etmek ve herkese Zafir'i ne kadar çok sevdiğimi haykırmak istiyordum.

 

"Çok mutluyum,heyecanlıyım..." Dedim kemerimi çıkarmadan yan dönmeye çalışarak.

 

"Ben de,inan bana ben de öyleyim. Bu arada ben sizi bırakırım havaalanına, kaçta uçak?" Diye sorduğunda telefonumu çıkarıp saatine baktım.

 

"Sabaha karşı 5'te ama bir üç saat önceden gitsek iyi olur." Dedim işimizi garantiye alarak. Olur da bir sorun çıkardı,Allah korusun,bir şey olsun istemiyordum.Başını salladı ve avuç içime öpücükler kondurdu.

 

Uzanıp radyonun sesini açtım,çok sevdiğim bir şarkı çalarken eşlik etmeye başladım.

 

"Yine gözüm yollarda, neredesin?

Gündüzüm gece oldu kederdeyim aah

Bilemezsin kaç gece, gelir diye bekledim

Gelmeyince derdime, yenileri ekledim"

 

Buruk ama sesli bir şekilde ona bakarak söylediğim şarkıyı dikkatle dinledi,elimi sıkı sıkı tuttu ve bırakmadı hatta şarkıda geçen sözlere içerlediğini hissettim. Onu gecelerce bekleyen bir asker yareniydim,gelmeyeceğini bilsem de umudumu yitirmeyecektim ama bu derdime dert katmaktan da geri durmayacaktı...

 

Düşen yüzünü güldürmek adına kemerimi çıkardım ve tamamen ona dönerek bağıra bağıra nakarat kısmını söylemeye başladım.

 

"Gel yarim ol, sevdalım ol

Sultanım ol, fermanım ol

Dertlerimin dermanı ol

Hercai"

 

Bir o yana bir bu yana sallanmama gülüyor o da şarkıya eşlik ediyordu. Gözleriyle kemerimi takmamı işaret ettiğinde kemeri takmadan önce camı açtım ve camdan sarkıp sokakta yürüyen insanlara haykırdım.

 

"HEY! MARDİN,BEN ZAFİR BORAN ALGAN'A RESMEN AŞIĞIM. ONU ÇOK SEVİYORUM!"

 

Zafir'in elini belimde hissettiğimde bana gülen insanlara el sallayıp tekrardan yerime oturdum. Rüzgardan uçuşan saçlarımı düzelttim ve gülerek ona baktım. Tam bana kızacağını, yaptığım hareketin yanlış olduğunu söyleyeceğini hissediyordum ki sözünü kestim.

 

"N'olur kızma, bugün çok mutluyum,kurallara da uymak istemiyorum hem otuzla gidiyoruz lütfen." Dedim sırıta sırıta.

 

Derin bir nefes aldı ve sıkıntıyla verdi ama yüzüne bir tebessüm yerleşmişti.

 

"Dolu dolu sevdalar gözlerimde"

 

Ellerimi gözlerimin önünden geçirdim ve bileklerimi kıvırıp dans eder gibi yaptım.

 

Onun o bariton tonlarındaki kalın sesi şarkının tam bu kısmında duyulunca bana sessizlik çöktü ve bütün ilgimi ona yöneltip sustum. Gözleri kısa bir an için yoldan ayrılmış ve gözlerime odaklanmıştı.

 

"Gönlümde dolanırsın hep o halinle

Uçuşuyor saçların, yaralanmış kalbime

Yine sensin tek çare (çare)"

 

Saçlarım esen rüzgardan dolayı onun yeni tıraş olmuş ama çok hafiften çıkmaya başlayan sakalsız yüzüne uçuşuyordu. Gözlerindeki o mutluluk gecemi aydınlatıyor, sözleri kalbime işliyordu.

 

Ben de onunla birlikte şarkıya eşlik etmeye başladım ve onun avcuna öpücükler kondurdum.

 

"Dolu dolu sevdalar gözlerimde

Gönlümde dolanırsın hep o halinle aaah

Uçuşuyor saçların, yaralanmış kalbime

Yine sensin tek çare, şu zavallı halime"

 

Uzanıp alnıma bir öpücük bıraktı,araba oldukça yavaşlamıştı çünkü siteye giriş yapmıştık.

 

Şarkının sesini kıstı,sabah göreve gidecek insanlar vardı ve saygılı olmalıydık. Onun ince düşünceli ve kibar oluşu beni daha da mest ediyordu. Şarkının sonuna geldiğini hissettiğim Çelik ile araba yavaşça durdu. Zamanlamamız mükemmeldi. Yine de yan bir şekilde yattığım ve Zafir'i izlediğim koltuktan kalkmadım ve avuç içime hapsettiğim elini de bırakmadım. O da bana doğru döndü ve boştaki elini uzatıp saçlarımı okşadı. İkimizin mırıltılı sesi şarkının sonunda buluştu ve ahenkle dans etti.

 

"Gel yarim ol, sevdalım ol

Sultanım ol, fermanım ol

Dertlerimin dermanı ol

Hercai."

 

Gözlerimi usulca kapattım ve onun dudaklarını saçlarımda hissettim.

 

"İyi geceler hercaim." Fısıltıyla çıkan sesiyle gözlerimi açtım.

 

"İyi geceler sevgili sevgilim."

 

Ben arabadan inerken o inmemişti,eve giresiye kadar beklediğini biliyordum dönüp bakmamıştım çünkü koşup bu geceyi onunla uyuyarak geçirecektim ama bunu yapmazdım.

 

Eve girdiğim an telefonuma bildirim geldi. Merdivenlerden çıkarken mesaj kutuma girdim,mesaj tabi ki ondandı.

 

"Eve geçip duş alacağım iki saate gelir sizi alırım,biraz olsun uyu prenses."

 

Dudaklarımı büzdüm,onun için bile olsa ondan ayrı kalmak istemiyordum ama ayrılıklar da sevdaya dahil demişlerdi.

 

"Tamam,deneyeceğim <3."

 

Bana geri dönmezken Tuana'nın yanına gittim,şimdiden hazırlanmalıydık iki saate anca hazır olurduk ve maalesef ki biraz olsun bile uyuyamacaktım.

 

***

"Dikkat ediyorsun,bana haber veriyorsun." Defalarca tekrarladığı sözlerine bıkkınca oflayarak başımı salladım.

 

"Duyamadım?" Derken gözlerini kısmış bana bakmıştı.

 

"Tamam Boran tamam,dedim ya. Merak etme." Biraz daha zorlarsa yerimde tepinecektim.

 

"İyi,aferin." Dedi elleri saçlarımda dolanırken,Kaanla Tuana sarılıyorken biz de ayakta birbirimize tutunmuş didişiyorduk. Daha doğrusu Zafir beni bininci kez tembihliyor ve ben de bininci kez ona 'tamam' diyordum.

 

"2-3-8-7 numaralı uçuş için son çağrı." Bizim uçağımızın anonsu yapıldığında gitme vaktinin geldiğini anlamıştım.

 

Kollarımı hemen boynuna dolayıp parmak uçlarımda yükseldim.

 

"Çabuk gelin olur mu?" Dedim nazlanarak.

 

"Uyuyup uyandığında gelmiş olacağım." Dedi boynuma öpücük kondurup.

 

"Almi,hadi."

 

Ona el sallayıp uzaklaşırken uzaktan avcumu öpüp ona göndermiştim,hayali öpücüğümü havada eliyle yakalayıp dudaklarına götürdü. Kapıdan geçtikten sonra da onu görmem için iki güncük beklemem gerekiyordu.

 

***

 

"Almina! Ay kızım uyan be. Almina,Boranlar bu gece geliyorlarmış kalk!" Bininci defa uyarmasına rağmen sadece son cümlesine dikkat edip aniden gözlerimi açınca annemi karşımda gördüm ve istemsizce çığlık attım. Elimi kalbime bastırırken nefes nefese kalmıştım,annem de parmağını damağına koyup itmiş ve geri çekilmişti.

 

"Kız, ödümü patlattın!" Yastığımı alıp kalçama geçirdiğinde yeni yeni kendime geliyordum.

 

"Anne,geliyorlar mı cidden?" Dedim hemen oturur pozisyona gelip.

 

"Yarın akşam geleceklermiş,normalde iki gün sonraydı Mihriban aradı bugün." Dedi annem odamdaki masaya yaslanırken.

 

"Bir şey mi olmuş ki?" Dedim kaşlarımı çatıp yastığımı kucağıma bastırırken.

 

"Yok yok,sadece duyduğuma göre damat bey biraz acele etmek istiyormuş." Dedi annem dudaklarını balık gibi yapıp gülmemek için başka bir tarafa bakarken.

 

"Yaa..." Dedim sırıtıp geri yatarken. Tavanla bakışmam yaklaşık iki saniye sürmüştü ki hemen geri kalktım korkuyla anneme baktım.

 

"Hih! Anne nasıl yetişecek,elbisem bile hazır değil ki!" Yerimden fırladığım gibi üzerimi giyinmeye başladım.

 

Daha geleli birkaç saat olmuştu ve o birkaç saatte de hasret giderip hemen uyumuştuk. Hazırlıksız yakalandığım haber ise beni telaşa sürükledi yaklaşık bir buçuk gün gibi bir süremiz vardı ve her şey nasıl yetişecekti?

 

"Sakin ol,elbisen hazır sayılır." Çorabımı giyerken durup anneme baktım.

 

"Nasıl hazır,kim hazırlamış? Hiçbir şey anlamadım anne biraz açık konuşur musun?" Dedim birazcık çemkirerek.

 

"Sürpriz,hadi doğru kahvaltıya. Oradan da alışverişe bugün hepsi bitecek." Dediğinde durup anneme baktım.

 

"Yetişir değil mi anne?" Dedim ayaklarımı içe doğru büküp ellerimi arkamda birleştirirken.

 

"Yetişecek tabi ki kuzum, hadi bakalım. Sen sadece heyecanını yaşa her şey hallolucak." Dediğinde sırtımı sıvazlamıştı.

 

Mutfağa girerken Tuana'nın telaşlı sesini duyuyordum.

 

"Evet yarına kadar sizin o meşhur ikramlıklarınızdan istiyoruz,kişi sayısında anlaştığımıza göre. Pastayı seçmesi için bugün gelinimizle birliktelik geleceğiz." Tuana kolumdan tutup beni hemen masaya oturttu ve kendisi de yanıma oturdu.

 

"Evet evet, hiçbir şekilde sıkıntı olmaz. Tamam o zaman görüşmek üzere." Telefonu masyaa koyup hemen ilk benim tabağımı sonra da kendi tabağını doldurdu.

 

Donmuş gibiydim,sanki birisi bütün sinir sistemlerimi almış da hareket edemiyordum.

 

"Kiminle konuştun?" Diyebildim,o ise ağzını kahvaltılıklarla doldururken konuştu.

 

"Yemeğini ye öyle anlatacağım." Derken merakımdan dolayı hızlı hızlı yemeye başladım.

 

Annem çayları koymuş kendisi de telefonla görüşüyor bir yandan da kahvaltısını ediyordu.

 

"Sade bir şeyler olsun diye düşünüyoruz," derken bana bakmıştı. Ne için öyle demişti bilmiyordum ama evet zaten her şey sade olsun istediğim ve ailem de bunu bildiği için sıkıntı yoktu.

 

Annem telefonunun hoparlörünü açtı ve biz de dinlemeye başladık.

 

"Sade birkaç dekor örneğimizi şimdi size gönderiyorum. Evde olacak demiştiniz değil mi, bahçede değil yani?" Diye sordu kadın. Annem bana bakınca havanın serin olmasından dolayı 'ev' diye fısıldadım.

 

"Ben size kızımı vereyim onunla görüşün,bir saniye." Ağzımdaki lokmayı yutup hemen telefonu aldım.

 

"Alo?" Dediğimde sesim istemsizce titrek çıktı,çok heyecanlıydım çok.

 

"Merhaba Almina hanım ben Nergis,nasılsınız?"

 

Çayımdan bir yudum aldım,daha fazla bir şey yiyemeyecektim.

 

"Merhaba,iyiyim siz nasılsınız?"

 

"Ben de iyiyim teşekkürler."

 

Tuana beni konuşurken kaldırdı ve yukarıya çıkardı.

 

"Annenizle görüştük,sade bir dekor istediğinizden ama ışıkları çok sevdiğinizden bahsetti. Evde olacak olan nişandan dolayı da size uygun birkaç görsel gönderdim. İsterseniz bir inceleyin." Telefon hoparlördeyken Tuana beni makyaj masama oturtmuş makyajımı yapıyordu ben de kadının anneme attığı görsellere bakıyordum.

 

İçlerinden bir tanesi oldukça hoşuma gittiği için kadına bunu geri gönderdim.

 

"Size gönderdiğim dekor oldukça hoşuma gitti fakat,evin içini biraz daha aydınlatmak için led sayısını arttırma şansımız var mı?" Diye sordum.

 

"Elbette,hatta isterseniz dekora biraz renk katabiliriz. Örneğin elbisenizin rengine göre yapay çiçekler, ışıklı mumlar olabilir."

 

Kalbim hızla atarken gülümsedim.

 

"Evet çok hoş olur. Öyle yapalım o zaman, anlaştık." Dedim ayağa kalkarken. Ufak bir ten makyajı yeterliydi. Gözaltlarım uykusuzluktan çökmüştü,hatta kalktığım ilk andan beri heyecandan karnıma ağrılar giriyordu.

 

"Tamam o zaman,akşam ekibimiz evinizde olacak Almina hanım,içinize sinmeyen bir şey olursa yarına kadar değiştiririz." Dedi kadın. Tuana hazırlanırken aynada saçlarımı düzeltiyordum.

 

"Tamamdır,çok teşekkürler akşam görüşmek üzere o zaman." Nergis hanımla vedalaşıp telefonu anneme verdim.

 

Annem de hazırdı.

 

"Hadi bakalım güzellikler şimdi alışveriş vakti." Demiş bizi kapıdan çıkarmıştı.

 

"Babam nerede?" Deme fırsatını yeni bulmuşken arabasının olmayışı dikkatimi çekti.

 

"Evdeki eksiklikleri tamamlamaya gitti,kendine de kıyafet bakacaktı." Dediğinde başımı salladım. Bahçe kapısının önüne geldiğimizde arka arkaya çalan kornayla uzaktan gelen araba bizim evin önünde durdu.

 

Kızları görünce ufak bir çığlık attım ve zıplayarak hepsine sarılmaya çalıştım.

 

"Hoş geldiniz!" Diyen Selin ile geri çekildim.

 

"Çok hoş bulduk canım!" Dedi Tuana,bana gülerek bakarken.

 

"Hadi bakalım kızlar: Kız bizim,oğlan bizim merasimi hazırlıkları başlasın!" Asu'nun bağırmasıyla bize eşlik eden iki arkadaşımızla biz de ona katıldık. Hepimiz arabaya doluşurken annem öne Selin'in yanına bindi.

 

Ben,Asu,İdil ve Hale arkaya bindik.

 

Arabada çalan şarkılar,bizim eşlik edişlerimiz,annemin kontrol manyaklığıyla hiç özlemediğim o İstanbul trafiği eşliğinde alışveriş yapacağımız Mısır Çarşısı'na gelmiştik.

 

"Dikkat ediyorsunuz,birbirinizden ayrılmayın,kalabalık."

 

"Anneciğim bir şey olmaz." Annemin yanağına sulu bir öpücük kondurdum ve Tuana'nın koluma girmesiyle önden önden yürümeye başladım.

 

İlk önce hemen damada özel olan o kahve takımını aldık,nişan tepsisi ve çerezler buna eşlik etti. Ardından misafirlere özel ikramlıklarımızı kararlaştırmak için Tuana'nın sabah konuştuğu adrese gittik. Zor kısım şuydu ki bir şeylere karar vermemiz oldukça zor oluyordu,her şey çok güzeldi ve ben en güzelleri olsun diye uğraştığım için uzun uzun dolaşıyor, bütün seçenekleri değerlendirip en sonunda alıyorduk.

 

"Bir de bunun tadına bakabilirsiniz,bu ürünümüz kız istemelerde çok tercih ediliyor." Kadının uzattığı baklavayı annem tadarken ben artık kusmanın eşiğindeydim,hem bir şey yiyemiyordum hem de yediklerim çok gelmeye başlamıştı.

 

"Almina?" Annem bana da uzatmaya çalışırken elimle dudaklarımın üzerini örttüm.

 

"Ay anne yiyemeyeceğim karar verin siz." Dedim bir adım geri giderken.

 

"O zaman biz az önce kararlaştırdığımız ikramlıkları alalım,baklavayı da ek olarak ilave edelim..." Annem kadınla birlikte ilerlerken biz de kızlarla olduğumuz yerde durmuştuk,her ne kadar heyecanlı da olsam şimdiden pilim bitmişti ayrıca da Zafir ile hiç konuşamamıştım.

 

Başını Selin'in omzuna yaslamış ve elindeki poşetlerle,pili bitmiş bir şekilde duran Tuana'ya"Bugün Kaanla konuştun mu?" Dedim.

 

Dudaklarını büzüp kaşlarını havaya kaldırdı.

 

"Hayır,sadece mesajlaşmıştık. Ki Boran'ı soruyorsun onunla ilgili değildi aşk böceğim." İç çekip gözlerimi ileride hesap ödeyen anneme diktim.

 

O yanımıza gelesiye kadar da kızlarla öylece durduk,sohbet edecek gücümüz yoktu.

 

"Hadi bakalım gidelim, yarın akşam üzeri olmadan siparişlerimiz gelecek." Dedi annem bizi itelerken.

 

"Tamam,şimdi nereye gidiyoruz." Diye sordum pastaneden çıkıp. Soğuk hava yüzümüze çarparken ufaktan bizi kendimize getirmişti.

 

"Arabada konuşalım çok soğuk." Selin bünyesinden dolayı hep üşürdü o yüzden itiraz etmeden arabay bindik.

 

"Hemen bir kontrol yapayım sonra da devam edelim." Asu elindeki listeyi okumaya başladı.

 

"Dekorasyon tamam;damat fincanı,söz tepsisi,çerez,ikramlıklar,içecekler bunlar da tamam, Zerrin teyzemin kıyafetini de hallettik,şimdi sırada gelinin ve arkadaşlarının kıyafetleri var." Olduğum yerde dikleştim,ellerimi birbirine sürterken avuç içlerimin terlediğini hissediyordum.

 

"O zaman sonraki durak bizim butik." Selin arabayı sürmeye başlarken zar zor arkama yaslandım. Bana hazırladıkları sürprizi merak ediyordum.

 

Asu telefonunu kucağına bırakarak bize döndü. Annem sağ,Tuana da sol tarafımda oturuyordu. "Ee bakalım,neler hissediyorsunuz Almina hanım?"

 

"Değişik,çok heyecanlıyım,mutluyum ama bir şey olur da bozulur diye de çok korkuyorum." Annem hemen omzumu sıvazladı.

 

"Korkma,bir şey olmayacak. Bu anların tadını çıkar,ben yapamamıştım sen yap." Selin ayndan anneme kısa bir bakış attı.

 

"Ay Zerroş neden tadını çıkaramadın anlat bakalım." Dedi.

 

Annem öyle nazlıca bir bakış attı.

 

"Bilemedim ki şimdi..." Dediğinde hepimiz aynı anda konuştuk.

 

"Aa anlat kız anlat!" Kısa bir sessizliğin ardından arabada hepimizin kahkahaları duyuldu, ardından annem konuştu.

 

"Beni Tarıklar istemeye gelecekleri hafta geceleri uyuyamıyordum, Allah'ım ama nasıl heyecanlıyım e bir de korkuyorum. Yemek yiyemez oldum,uyuyamaz oldum,su bile içemiyordum o derece. Sonra babam..." Bana doğru döndü. "Yani deden,fark etti bu durumu. Fark edilmeyecek gibi değil bir haftada zayıflamıştım. Babam ne kadar sert bir adam da olsa tam bir İstanbul beyefendisiydi,çekti beni kenara:"Kızım sen bu herifle evlenmek istemiyor musun?" dedi.

 

"Ben tabi şok, kalmış istemeye bir gün,ne diyeceğimi bilemedim. Şimdi 'istiyorum' desem karşımdaki babam,insan çekiniyor. İstemiyorum,desem tamamen yalan. El mecbur utana sıkılı,yok baba istiyorum,dedim.

 

Biz annemi dikkatle dinlerken butiğe yaklaşmıştık. Annem devam etti.

 

"Babam kaşlarını çattı böyle:"E bu halin ne,yemiyor,içmiyorsun,geceleri gezinip duruyorsun, geçen gün de annene ağlamışsın." Dedi. Ben de fark etmiyorlardır zannediyordum ama anneme de korkuyorum diye ağlamıştım da. Babama da söyledim korktuğumu, aynı Almina gibi bir şey olacağını düşünüyordum ama olmadı. Tarıklar beni istemeye geldiler ki o gün daha beterdim,beni istediler,nişanlandık bir baktım nikah tarihi konuşuluyor. Bana bir rahatlama çöktü,hele bir de Tarıkla gizli saklı sarılınca iyice rahatlamıştım. Yani demem o ki boşuna korkup,kendime yazık etmişim. O süreci işkence haline getiren ben olmuştum oysa her şey güzel ilerlemişti." Dedi annem.

 

Sözleri içimi sımsıcak yaparken vücudum gevşemişti,kendimi daha iyi hissediyordum,annem daha önce bunlardan bahsetmemişti ama bu sözlerinin yeri şimdiydi önceden olsa bu kadar çok dikkate almayabilirdim bile. Şimdiyse resmen hayatımı kurtaracak bir konuşma gibi olmuştu.

 

"Yaa Zerroş ne tatlısın,ne güzel. Bak gördün mü Almi, hiçbir şey olmayacak hiç merak etme. Hem ben de öyleydim çok heyecanlıydım ama bak bir şey olmadı emin ol seninki bizimkinden de güzel geçecek." Dedi Selin arabayı park ederken.

 

"Çok katılıyorum,hele Selin'in bu sakarlığına rağmen o gün bir problem çıkmadıysa sende hiç çıkmaz. Değil mi Tuana?" Asu,kuzenini biraz yererken biz istemeden de olsa güldük. Selin de gülmüş bozuntuya vermemişti. Eskiden olsa çemkirir inatlaşırdı, görmeyeli o da degişmeye başlamıştı fakat tabi ki hâlâ deli doluydu.

 

"Şu sürprizinizi merak ediyorum." İçeriye adımlarken onlar da arkamdan geliyorlardı.

 

"Hoş geldin!" İdil'in neşeli sesi ve kollarını iki yanına doğru açıp bana gelmesiyle kapıdan giremeden kendimi onun kollarında buldum.

 

"Hoş buldum." Sımsıkı sarılarak onu yanıtladım, diğer arkadaşlarımızla da sarıldığım vakit yeniden eskilere ışınlanmış ve eski Almina gibi hissetmiştim.

 

İdil belime elini koyarak beni yürüttü ve içerideki kıyafetlerin olduğu büyük bölüme ilerletti.

 

"Yıllardır bu anı bekliyorduk,haberi alır almaz hemen hazırlık yaptık. Hâlâ evleniyor olmana inanamıyorum düşünsene mesleğini yapmaya gittiğin yerde hayatının aşkını buluyorsun,masallardaki gibi. Çok şanslısın,zor şeyler yaşadın ama eminim ki bundan sonra her şey çok çok güzel olacak. Şimdi ilk önce biraz sohbet edelim sonra da elbiselere bakarız."

 

Orada bulunan masaya sırayla geçip oturduk: beyaz,işlemeli,beyaz masanın üzerine aynı boyutta yuvarlak bir cam vardı. Sandalyeler de beyazdı ve yaslandığımız kısımda yine desenler bulunuyordu. İçeride elbiseler veya kıyafetler kendini belli etsin diyerek genel anlamda beyaz gibi açık renkler hakimdi.

 

İdil annemle sohbetine son verip bizlere döndü. "Ne içersiniz?"

 

Hepimiz birbirimize bakıp ortaklaşa 'çay' dediğimizde masaya çaylarımız geldi.

 

"İdil abla,siz oturun biz bir atölyeye uğrayıp gelelim."

 

İdil bizden birkaç yaş büyüktü ama çok da kafa dengiydi,bu yüzden ona biz abla demiyorduk ki zaten kendisi de istemiyordu.

 

"Tamam kızlar." Diğer arkadaşlarımız ayaklanıp giderken bize öpücük atmışlardı ben de onlara el salladım. Eskiden daha yakındık tabi ama herkesin kendi hayatı ve sorumluluğu gereği uzaklaşmıştık bunun dışında da zaten öyle sıkı fıkı değildik sadece bir araya gelir bir şeyler yapardık.

 

"Ee anlat bakalım gelin hanım nasıl gidiyor enişte bey ile?" Gözlerim İdil'den anneme doğru yavaşça kaydığında annem yüzüme dümdüz baktı sonra aklına bir şey gelmiş olacak ki,bu tamamen yalandı rol yaptığı belliydi,ayaklandı.

 

"Ay ben birkaç yer ile görüşecektim,siz konuşun ben gelirim birazdan." Anneme manidar bir gülümseme yolladığımda yanımdan geçerken saçlarımı okşadı.

 

O kapıdan çıktığında ise gözlerim İdil'e değdi ve utanıp yüzümü ellerimle kapadım. Kızların neşeli kahkahaları, çığlıkları içeriyi doldurdu.

 

Kızardığından emin olduğum yüzümle onlara baktım.

 

"Rüya gibi bir evlilik teklifi aldım şimdiyse kendi nişanıma hazırlık yapıyorum,o kadar heyecanlıyım ki..."

 

Tuana bu halime güldü ve beni işaret ederek İdille konuşmaya başladı.

 

"Sabahtan beri heyecandan titriyor."

 

"Çok normal hepimiz öyleydik." İdil evliydi ve eşiyle de çok güzel bir evlilik hayatı olduğunu ara sıra duymuştum.

 

"Öyledir tabi ama korkmuyor da değilim,ne yapacağımı,nasıl davranacağımı bilmiyorum." Gözümü önümdeki çay bardağına diktim.

 

"Evlilikte mi ne yapacağını bilmiyorsun? Emin değil misin yoksa,bak eğer öyleyse-" sözünü yarıda kestim.

 

"Hayır hayır, istediğim için evet dedim. Onunla evlenmeyi her şeyden çok istiyorum ama dediğin gibi evlilikte ne yapacağımı bilmiyorum." Dedim.

 

Selin saçlarını savurup hemen yerinde dikleşti.

 

"Buralar hep İdille bizim uzmanlık alanımız. Bak şimdi bebiş,korkman çok normal ki zaten ilk başta her şeyden korkuyorsun. Bu hazırlıklar,düğün,ilk gece,sonrasında acaba birbirimize uyabilecek miyiz korkusu oluyor çünkü sevgililik ayrı aynı evde yaşamak ayrı bir şey." Dedi Selin.

 

İdil başını salladı.

 

"Aynen öyle,korkman normal. Ona nasıl davranacağını bile bilmiyorsun ya onu kaybedersem falan oluyorsun ama bunları düşünme. Çünkü öyle olmuyor, aynı evin içine girdiğiniz ilk günler elbette gerileceksin,utanacaksın ya da rahat olamayacaksın ama kendin ol,sevgiliyken ona nasıl davranıyorsan evliyken de aynısı olacak sadece aynı evde yaşıyor olacaksınız o kadar." İdil ve Selin'in sözleriyle iç çektim.

 

Bunları biliyordum,ilişki uzmanı değildim ama sonuçta bir psikologtum ve neyin ne olduğunu da iyi biliyordum benim korktuğum şey şuydu,onu göreve göndermek ve onun dönmesini beklemek... İşte bunlardan korkuyordum,bir de itiraz edemezdim evet ilk gece de beni korkutuyordu.

 

"Haklısınız. Neyse ya ben gerginim ya bugün ondan böyle düşündüm. Şimdi, sürprizinizi görebilir miyim artık?" Dedim ellerimi birbirine sürterken. O sırada annem de kapıdan girmişti.

 

Dakik anam benim.

 

"Birazdan görürsün ilk önce elbiseni seçelim de ölçülerini alıp ona göre ayarlayalım. Aradığın bir renk,model ya da herhangi bir elbise var mı?" Dedi İdil ayaklanırken.

 

Ben de ayağa kalktım diğerleri oturmaya devam etti zaten bu açıdan bütün elbiseler gözüküyordu.

 

"Abartılı bir nişan olmayacak,evde zaten bu yüzden sade olmalı. Tabi şık da bir şeyler..." Elimi elbiselerin üzerinde gezdirirken kırmızı rengi direkt atladım. Bana kırmızı yakışıyordu fakat kabak gibi ortada olmak da istediğimi düşünmüyordum.

 

"İlk önce şuna bir bak," Elinde tuttuğu askıda asılı olan yeşil renk elbiseye baktım,balık modeldi,saten kumaşa sahipti ve açıkçası abiye gibi durduğundan pek hoşuma gitmedi ve başımı iki yana salladım.

 

"Biraz daha sade olmalı,abiye gibi bir şey düşünmemiştim." Dedim toz pembe elbiseye bakarken.

 

"O biraz çocuksu kaçmaz mı?" Selin'in sesini duyduğumda elimdeki elbiseye bir daha baktım,tütülü bir elbiseydi haklıydı. Aslında çocuksu değil de yine abartılıydı.

 

"Uzun bir model istediğini düşünmüştüm." Asu'yu onayladım.

 

"Evet,uzun,zarif,sade bir şeyler." Derken arkamdan gelen sese doğru yavaş bir şekilde döndüm.

 

"Bunun gibi mi?"

 

Gözlerime çarpan elbise atölyeye giden kızların elindeydi. Tuana,Asu ve Selin ellerinde telefonla bu anı kayda alıyorlarken İdil hemen sol yanımda duruyordu,annem de elbiyeyi tutan arkadaşımın yanında ayaktaydı. Herkesin yüzünde bir tebessüm varken,boynumu sağ omzuma doğru düşürüp hayranlıkla elbiseyi süzdüm.

 

Rengi siyahtı,elbisenin üzerinde herhangi bir desen ya da ağır bir dekolte yoktu ama yırtmacı vardı,arka kısmı ön kısmından biraz uzundu bu da elbiseye zerafet katmıştı ama asıl olay kollarıydı. Kolları tüldendi,tüllerin üzerine Almina çiçeği işlenmişti,üzerine düşen ışıktan belliydi ki kolllarında sim gibi parlak bir şeyler vardı. O kadar hoş ve zarifti ki istemsizce bir adım attım.

 

"Bu,bu çok güzel." Dedim elbiseye dokunurken.

 

"Sürpriz buydu, beğendin mi?" Tuana'nın sesiyle ona baktım.

 

Elbiseme geri bakıp kumaşını ellerimin arasında tuttum.

 

"Bayıldım,hemen denemek istiyorum." Diyerek omzumun üzerinden arkamdaki İdil'e döndüm.

 

"Hay hay,gel hadi." Beni kabine doğru yönlendirdi ve elbisemi asmama yardımcı olup kendisi de dışarıya çıktı.

 

Asılı olan elbiseme hemen kısa bir bakış atıp ardından üzerimi çıkardım ve dikkatli bir şekilde elbisemi üzerime geçirdim,beni resmen oyuna getirip oyalamışlar ve tam da istediğim gibi bir elbiseyi sürpriz olarak diktirmişlerdi o kadar mutluydum ki...

 

Elbisenin sırtını kapatması için yardıma ihtiyaç duydum ve İdil'i çağırdım hemen yardımcı olup elbisemi ayarladı ve aynada kendime bakmam için bama zaman tanıdı.

 

Dağınık topuz olan saçlarım elbiseyi daha da güzel gösteriyordu, yarın da saçlarımı yukarıdan toplatmalıydım. Üzerime tam olmuştu kollarındaki çiçeklere gülümserken yavaşça kabinden çıktım ve beni görmelerine izin verdim.

 

Annem tebessüm ederek bana bakıyor ve bir yandan da dudaklarını kıpırdatarak sanırsam dua ediyordu.

 

Selin ıslık çalarken Asu ve Tuana videoya çekmeye devam ediyorlardı.

 

İdil eğilip elbisemin eteğini düzeltti ellerimi önümde zarif bir hareketle birleştirdim ve öylece ayakta durdum. Tam sol tarafımda beni boydan gösteren devasa aynadaki yansımama baktım.

 

Çok güzeldim,kendimi aşırı beğenmiştim.

 

"Dehşet güzel olmuşsun!" Tuana'ya tebessüm edip öpücük attım.

 

"Ateş ediyor, yarın biz en iyisi eve ambulans da çağıralım da mazallah birileri seni görünce kalpten falan gider." Dedi Asu kıkırdayarak.

 

"Asu..." Gözlerimi kaçırıp söylediğim ismine de güldü.

 

"Bunu ne ara yaptırdınız,çok güzel olmuş ellerinize sağlık İdil, hepinize çok teşekkür ederim."

 

İdil omzuma dokundu diğer arkadaşlarım ricalarını iletirken İdil'e döndüm.

 

"E bizim de katkımız olmalıydı, yarın bir moda evine davetliyiz yoksa gelecektik ama maalesef gelemiyoruz o yüzden katkımız olsun istedik aslında sana şuradaki mavi elbiseyi ayarlamıştım ama bizim kızlar senin hayallerindeki elbiseyi anlatınca hemen çizip diktik." Dedi.

 

"Çok teşekkür ederim gerçekten aşırı mutlu oldum." Diyebildim minnetle.

 

Günün geri kalanı sohbet,biraz eğlence biraz da gerginlikle geçmişti.Yarın için kuaförler de ayarlanmıştı kıyafetlerim ve ayakkabılarım da hazırdı. Akşam babamla birlikte eve dekor kurmak için gelmişlerdi ve salonu da istediğim gibi hazırlamışlardı,çok hoş olmuştu.Sabah, bugün aldığımız siparişlerimiz gelecekti ve geriye de bir şey kalmayacaktı, bugün Zafirle hiç konuşmamıştık ve bu içimde amansız bir telaş yaratıyordu ama kendimi yarına o kadar çok odaklamıştım ki belki de bir güncük hasret çekmek iyidir diyordum.

 

Akşam yemeğimizi yedikten sonra hazırlanan ikramlarla,koyulan çaylar eşliğinde sohbet ediyorduk ve gece geç saatleri bulurken Asu gitmiş,Selin ile Kerem de evlerine dönmüşlerdi,hepsi yarın burada olacaklardı. Babam sessizdi ama beni tüm akşam yanından ayırmamış sanki elinden kaçıp gidecekmişim gibi davranmıştı,şimdiyse kimsenin kalmamasıyle bir elini omzuma koyup bana doğru dönmüştü.Dikkatimi ona verdim.

 

"Babacığım,bu konuşmayı yapmam gerekiyor.Bu benim borcummuş gibi hissediyorum. Sen bizimle birlikte büyüdün prensesim,bizi de kendinle birlikte büyüttün... Şimdiyse bir birey olarak en cesur kararını verip bizi yalnız bırakacak ve kendine ait bir yuva kuracaksın çünkü büyüyen her birey kendine ait bir yuva kurar,ister tek ister aşık olduğu insan ile. Senin hayatına giren adam dürüst,mert bir yiğit. Bu yüzden içim rahat fakat yine de sormak istiyorum,onu seviyor musun kızım?"

 

Düşünmedim bile emindim kendimden yine de bunu nasıl söylemem gerektiğini bilemedim biraz duraksadım,duraksamamın sebebi de utanmamdandı.

 

"Seviyorum baba,çok seviyorum." Sesim fısıltı gibiydi, gözlerimi sürekli gözlerinden kaçırdım.

 

"Onunla evlenmek istediğine emin misin peki? İnsanlar sevgilerinde yanılabilir hatta bazen sevgilerine yenik düşüp de ani kararlar da alabilirler,bu soruları ileride pişman olmaman için ve kalbinin kırıklarını görmeye dayanamayacağım için soruyorum güzel kızım."

 

Tabi ki haklıydı,çoğu babanın kızları için böyle korkuları olurdu bu yüzden asla ne ona kızar ne de onu yanlış anlardım. Aksine bana fikirlerimi sorduğu için derin bir mutluluk içindeydim sadece utanıyordum o kadar.

 

"Biliyorum babacığım,dediklerinde haklısın fakat bu benim için geçerli değil. Ben onu seviyorum ama bu bir ani karar değil,ona çok güveniyorum. O, dediğin gibi dürüst,mert,merhametli,sevgi ve saygıyla yetişmiş bir adam ve onunla evlenmek benim için pişmanlık olmayacak, kararım kesin baba." Dedim utançla ama babamı rahatlatarak.

 

Başını yavaşça salladı,sonrasındaysa hemen beni göğsüne doğru çekti ve sarıldık.

 

"O zaman içim rahat. Biz her daim burada olacağız bunu unutma babacığım,her kararında yanındayız." Başımı salladım ve babama daha sıkı sarıldım,ona her açıdan minnettardım.

 

"Ben de her daim sizin yanınızda olacağım. Çok teşekkür ederim baba,her şey için."

 

Bir cümlede harflerden çok daha fazla şey gizliydi.

 

"Aa hadi ama saat kaç oldu, doğru yatağa." Annemin sesiyle kapıya doğru baktık ve gözlerimi silip doğruldum. Babam da fark ettirmeden gözlerini kırpıştırıyordu.

 

"Gel seni de öpeyim annişko." Diyip annemi de öptüm ve onunla da sarıldık. O beni odama kovalarken babamla ikisi aşağıda kalmışlardı,odama çıkıyormuş gibi yapıp kapıdan gizlice baktığımda ikisi de birbirlerine sarılıyordu. Bu durum içimdeki depremleri arttırdı ve zar zor yutkundum fakat adımlarım merdivenleri buldu ve odama gitmek durumunda kaldım.

 

Telefonumdaki bildirimleri kontrol ettiğimde bomboş olduğunu gördüm. Umutsuzca dudağımı bükerek üzerimi değiştirdim ve yatağıma uzandım. Avuç içimdeki telefonu bir o yana bir bu yana çevirirken oflayarak alarm kurdum ve telefonumu şarja takıp yan döndüm.

 

O sırada telefonumun aydınlık ışığı tavana vurdu. Bildirim sesiyle kalbim hızlanırken hızlıca komodine geri döndüm ve telefonumu şarjdan çıkarıp bildirime baktım.

 

ONDANDI.

 

Gönderen: Sevgilim

 

"Ela gözünden akan

Ateşli nazarların

Acaba acımadan

Kimi yakacak yarın?"

 

Bana bir şiirden alıntı yapmıştı, şaşkınlıkla yutkundum. Öylece kalırken ne yazacağımı bilemedim. O sırada o tekrardan bir mesaj attı.

 

"Aramadım diye senden haberdar olmadığımı düşünme,sadece bugün ailenle ve arkadaşlarınla güzel vakit geçirmeni istedim."

 

Mesajını okur okumaz hemen arama tuşuna bastım ve yatağımın başlığına sırtımı dayadım.

 

İkk çalışta açtı.

 

"Seni çok özledim." Dedim konuşmasına fırsat vermeden.

 

"Ben kadar olamaz." Sesinin boğukluğuyla yutkundum.

 

"Ne zaman yola çıkacaksınız?" İç çekip abajurumun ışığını yaktım ve yavaşça ayağa kalktım.

 

Ben pencereme doğru yürürken o konuştu.

 

"Uçak öğlen." Daha çok vardı.

 

"Zafir..." Yutkundum,korktuğumu söylemek istiyordum ama onu da endişelendirmek istemiyordum.

 

"Her şey güzel olacak çiçeğim." Gözlerim gökyüzündeyken nefesimi tuttum. Nereden anlamıştı?

 

"Sana kalplerimizin birbirinde attığını söylemiştim."

 

Yüzüme bir tebessüm düştü.

 

"Neler yaptın bugün?" Konuyu değiştirmek istemiştim. Sebebiyse geceyi daha da zorlaştırmamaktı.

 

"Bir otelde yer ayırttım bir geceliğine,bizimkilerle alışveriş yaptık öyle yani. Sen neler yaptın?" Verdiği derin nefesi işittim.

 

"Haberdar olduğunu söylemiştin?" Diyerek atıf yaptım.

 

"Ben senden dinlemek istiyorum." Yutkundum ve alt dudağımı dişledim.

 

"Sabahtan beri alışveriş yapıyoruz,evi de hazırladık,az önce babamla sohbet ettik şimdi herkes yattı..." Duraksadım,normalde olsa detaylı detaylı anlatırdım ama şimdi ne desem bilememiştim.

 

"Elbiseni beğendin mi?" Sorusuyla avuç içimi kalbime bastırdım.

 

"Sen nereden..?" Tamamlayamadan sözümü kesti.

 

"Elbiseni görmedim ama üzerinde adını taşıyan çiçek desenleri olmasını ben istedim. Bana da sürpriz olacak."

 

"Çok güzel,o kadar beğendim ki tam da istediğim gibi ve o çiçekler... Teşekkür ederim." Penceremin önünden çekilip perdemi çektim.

 

"İçinde sen olduğun için güzeldir o elbise hatta o elbise ne kadar şanslı olduğunun farkında bile olmayan cansız bir zırzavat." Çakmak sesini duyduğumda sigara yaktığını anladım, gözlerim askısıda asılı duran elbiseye kaydı.

 

"Elbiseden daha şanslı olan birisi var bence." Dedim komodinin üzerinde duran çerçeveye bakarken.

 

"Olmaz mı,şanslı mahkumun teki. O biri sana mahkum,sana mecbur,sana aşık... O birisi seni görmek için,sana sarılabilmek için sabahtan beri uyuyacağı anı bekliyor. Olur da hayallerine gelirsin diye..."

 

Çerçevedeki gözlerine bakarak gülümsedim,onun da benim resmime bakarak sigara içtiğinden habersiz.

 

"Burada sana kavuşmayı bekleyen birisi var; sana sarılmayı,kokunla uyumayı, gözlerinde kaybolmayı bekleyen ve kendini resminle avutan birisi var Zafir Boran Algan. Çabuk gel olur mu, ilk defa beklemek istemiyorum."

 

İç çekti,yutkunduğunu duydum.

 

"En çabuk nasılsa o kadar hızlı geleceğim prenses çünkü sensiz uykuyu haram bilen için ayrılık ölümün diğer ismidir*, iyi geceler güzel sevgilim."

 

Cemal Süreya'dan bir alıntı yaparak geceyi sonlandırdım.

 

"Hayaller diyorum iyi ki varlar yoksa nasıl sarılacaktım bu kadar uzak mesafeden sana*. İyi geceler sevgili sevgilim, yarın kavuşmak dileğiyle."

 

***

 

Alarmı kapatalı 10 dakikayı geçmişti, hâlâ yatakta uzanıyor ve tavanı izliyordum şaka gibiydi bugün nişanlanıyordum. Saat on buçuğu çoktan geçmişti ve benim kalkıp duş almam, kahvaltı etmem ve kısa bir yürüyüş yapıp eve gelip hazırlanmam gerekiyordu.

 

Sabahtan beri kapımız üçüncü kere çalıyordu.

 

Sanırım dünkü siparişler yavaş yavaş geliyordu.

 

Pasta ise en son gelecekti çünkü onu koyacak yer yoktu.

 

Yatağımda yavaşça doğruldum tam o sırada ise kapım yavaşça açıldı ve Tuana başını içeriye doğru uzattı.

 

"Almi!" Koşup yatakta üzerime atlarken ikimiz de yatağa devrildik. O kahkaha atarken ben de gülüyordum.

 

"Günaydın,ben de seni uyandırmaya geliyordum." Dedi otururken.

 

"Günaydın, uyanmıştım sadece yatakta biraz dinleniyordum." Dedim saçlarımı açarken.

 

"Kahvaltı hazır,duş al da aşağı inelim. Ben çoktan duşa girdim,Zerrin teyzeye de yardım ettim seni bekliyoruz." Dedi.

 

"Ellerinize sağlık. Ben de duş alayım hemen geleceğim mis kokulum." Dedim yanağına öpücük kondurup.

 

O kıkırdarken ben de banyoya girdim ve hızlı ama temizlendiğimi hissettiğim bir duş aldım. Saçlarıma bakım yapıp kuruttum ve ardından cilt bakımı da yapıp aşağıya indim.

 

"Günaydııınnn!" Dedim bağırarak neşeli bir şekilde.

 

"Günaydın kızım." Annemle babamın sesini aynı anda duydum.

 

Gözlerim masada gezinirken dilimli salamlardan birisini ağzıma attım.

 

"Oo sofraya bak,ellerinize sağlık."

 

Hemen tezgahtaki bardaklara çay doldurdum ve tepsiyle masaya dağıttım.

 

"Afiyet olsun canım." Tuana'nın sesiyle ona öpücük gönderdim ve tepsiyi tezgaha koyup ben de yerime geçtim.

 

"Ee heyecan var mı,heyecan?" Babamın sorusuyla çayımdan aldığım yudumla yutkundum.

 

"Çok..." Dedim utanarak.

 

"Kız utanma,utanma!" Annemin koluma çimdik atmasıyla gözlerimi büyüterek ona baktım.

 

Soluk soluğa "Anne!" derken şok içindeydim.

 

Bu naz ne,bu cilve ne?!

 

Annen senden daha fazla dişil enerjiye sahip.

 

İç ses,sen uzun zamandır yoktun. Gelecek günü mü buldun?

 

Yes,şekerim eheheheh...

 

"Hadi hadi yemeğinizi yiyin de bir an önce hazırlıklara başlayalım." Babamın sesiyle hepimiz kahvaltımıza döndük ben pek bir şey yiyememiştim açıkçası midem almıyordu ama annem ve Tuana bana zorla kuru kayısı,üzüm;ceviz,badem gibi kuruyemişlerden yedirmişlerdi. Amaç,enerji olsundu.

 

Güzel bir kahvaltının ardından kapımız aralıklarla çalmaya devam etti. Mutfaktaki hazırlıklara yardım edip işlere koyuldum.

 

İlk önce içeriyi tekrardan süpürdük,tozunu aldık. Sonrasındaysa hemen örtüleri yerleştirdik ve tabakları nasıl koyacağımızı kararlaştırdık. Tuana bana birkaç kez fincan olan tepsiyle prova yaptırdı. Bu sırada Asu ve Selin geldi,onlar da hemen mutfağa yardıma gittiler.

 

Ben de mutfağa gittiğimde annem bütün tabakları,hangi yiyeceklerin hangilerine konacağını ayarlıyordu.

 

Vakit öğleni geçtiğinde hemen telefonuma sarıldım sabahtan beri elime alma fırsatım olmamıştı ve bundan iki saat önce Zafir mesaj atmıştı, dudaklarımı büzerek bildirime baktım.

 

Gönderen: Sevgilim

 

Uçağa biniyoruz güzelim,inince haber veririm.

 

Saat şu an 14.17'ydi indiklerini düşünüyordum ama mesaj atmamasından dolayı da ben sormak istedim.

 

'Hazırlıklarla ilgileniyordum, görmedim üzgünüm sevgilim.

 

İndiniz mi uçaktan?'

 

"Almina,baklavaları söz kesildikten sonra servis edelim diyoruz,sence?" Mutfaktan bana seslendiklerinde elimdeki telefonda olan bakışlarımı kapı girişine sabitledim.

 

"Mantıklı olur. İlk önce diğer ikramlarla çayları ve çerezleri koyarız. Sonrasında kahveleri getiririm, söz kesilir meşrubatla da baklavalar ve pastalar dağıtılır." Dedim bağırarak.

 

"Tamamdır." Dedi Asu.

 

Zil çaldığında ayaklanamadan babam kapıya ulaştı,o da koşuşturuyordu sabahtan beri.

 

Babamın bir adım arkasında durduğumda kapıda beliren kuaförler ile gülümsedim.

 

"Hoş geldiniz." Tebessümle içeriye davet ettim. Babam da kenara çekildi ve saçlarımın arasına öpücük bıraktı.

 

Mutfaktan ellerini bezle kurulayarak çıkan annem de yanımıza geldi.

 

"Kimmiş?" Gözleri benden sonra direkt kuaförlere kaydı.

 

"Aa hoş geldiniz, buyurun lütfen." Dedi.

 

"Yukarıya odama çıkalım isterseniz."

 

"Tabi Almina hanım." Dedi içlerinden birisi.

 

"Ben çıkıyorum hanımlar,hazırlanma vaktimiz gelmiş anlaşılan. Lütfen çok güzel olmayın." Babama tebessüm edip çocuk gibi ellerimi önümde birleştirdim ve bir o yana bir bu yana sallandım. O çıkıp giderken arkamı döndüm ve merdivenlere adımladım.

 

"Buyurun lütfen."

 

Onları yukarıya yönlendirirken kızlar ve de annem de benimle gelmişti.

 

"Ben Sezen,ekibimle bugün sizlere eşlik edeceğiz. Selin'in yoğun ricası üzerine buradayız."

 

Sezen hanıma gülümsedim ve başımı eğip kaldırdım.

 

"Çok teşekkürler tekrardan." Dedi Selin.

 

Kadın tebessüm ettikten sonra anneme ve ardından da kızlara doğru yeşil renk gözlerini çevirdi. Kısa sarı saçları ve kısa bir boyu vardı. Gözleri yeşil renkteydi ve oldukça da genç duruyordu.

 

"İlk önce sizlerle başlayalım arzu ederseniz. Sonrasında ise müstakbel gelinimizi hazırlayalım." Sezen hanımı annem onayladı ve ardından bir süre izin istedi. Bize eşlik eden ekibimiz hazırlıklarını yaparken annem ve kızlar sırayla kıyafetlerini giyip gelmişlerdi.

 

Telefonumun çalmasıyla dikkatimi ayndan çektim ve annemi izlemeyi bıraktım.

 

"Hemen geliyorum." Diyerek kalbimin çırpıntılarıyla zıplaya zıplaya aşağıya indim.

 

"Aşkım!" Dedim uzatarak.

 

"Güzelim?" Dediğinde mutfağa çoktan girmiş ve hazırladığımız her şeye ufak göz gezdirmiştim.

 

"İndiniz mi?" Dedim hemencecik.

 

"Evet,otele geçiyoruz şimdi. Haber vereyim dedim." Sıkıntıyla iç çektim.

 

Parmağımla tabakların üzerindeki desenleri takip ederken konuştum.

 

"Keşke buraya gelseydiniz, böyle otelde falan olmadı Zafir."

 

Dilini damağına vurup itiraz nidaları çıkardı.

 

"Yanlış düşünüyorsun,tam da öyle olacak. Çok da güzel olacak ve akşam sana geleceğim." Ciğerlerime derin bir soluk çektim ve usulca geri verdim.

 

Gözlerim usulca duvardaki minik,yeşil çerçevesi olan yuvarlak,beyaz saate kaydı.

 

"Tam üç saat kaldı." Sesimdeki heyecan çok belli oluyordu. Acaba o da mı öyleydi, açıkçası sesi normal geliyordu.

 

"Yanılıyorsun,2 saat 57 dakika kaldı. Sana kavuşmak için saniyeleri hesaplayan bu adamı hafife almamalısın nazlı güzel." Dudaklarımı birbirine bastırıp güldüm.

 

"Üzgünüm beyefendi,sizi hafife almamam gerektiğini öğrenmiş oldum." Cevap vereceğini hissettiğim anda yukarıdan gelen sesle sözü kesildi.

 

"Almina hanım,sizi böyle alabilir miyiz?"

 

"Geliyorum hemen!" Diyerek yukarıdan seslenen kadını cevapladım.

 

"Gitmem gerekiyor." Dedim.

 

"Son gidişin olsun," diye cevap verdi. Yüzümdeki tebessüm silikleşti.

 

"Senin için gidiyorum. Hazırlanmaya." Dedim tebessümle.

 

"Çok güzel olmamanı dileyebilirdim fakat her halin beni büyülediği için bu dileğimin gerçek olma ihtimali maalesef yok küçük hanım,yine de hazırlanırken beni de düşünün derim aksi takdirde karşınızda diz çöküp kalkamayabilirim." Böyle şiirsel konuşmasıyla beni ne kadar etkilediğinin farkında mıydı?

 

Bir gecede beni bu kadar özlemiş olması içimi titretiyordu.

 

"Siz de çok yakışıklı olmayacaksanız dediklerinizi hayata geçirebilirim majesteleri."

 

Burnundan verdiği nefesle güldüğünü anladım.

 

"Kraliçem olmaya hazır olun prenses." Aramayı sonlandırıp telefonu göğsüme bastırdım ve vaktin benim aleyhime işlediğini hatırlayıp hemencecik yukarıya koşturdum.

 

"Buyurun elbiseniz,hemen giyinin ve saçınıza başlayalım." Annem hazırdı ve Selin ile Asu da öyle.

 

Tuana'nın saçını düzleştiriyorlarken elime tutuşturulan birinci elbisem ile banyoya gittim. Evet bu gece iki elbise giyecektim ama birincisi tüm akşam üzerimde olacak olan bana özel hazırlanan elbiseydi, diğeri ise dışarıya çıktığımızda arkadaşlarımızla eğlenirken giyeceğim elbiseydi ve rengi maviydi.

 

Hemen soyunup sabah bu elbiseyle uygun olan iç çamaşırlarımla kaldım. Vücuduma güzel kokulardan sürüp elbisemi üzerime geçirdim. Saçlarımı tepeden toplamıştım çünkü elbisenin arkasını kapatmaları gerekiyordu.

 

"Anne,elbisenin arkasını kapatır mısın?" Dedim kafamı dışarıya çıkararak. Annem yardımcı olup kapattıktan sonra çalan zil ile aşağıya indi,Kerem ile babam gelmiş olmalıydı.

 

Banyodan çıktığımda Tuana da hazırlanmış bir şekilde beni bekliyordu.

 

"Selin nerede?" Dedim telaşlı telaşlı,sanki bir şey olmuştu beni bir anda heyecan bastı.

 

"Keremler geldi aşağıya indi." Asu'nun sözleriyle başımı salladım ve hemen Sezen hanıma döndüm.

 

"Sade bir şekilde toplayalım diye düşünüyorum,sizce?"

 

Elleriyle saçlarıma hayali şekiller verdi aynada bir şeyleri tartıp biçti ve ardından başını salladı.

 

"Katılıyorum bu elbiseye harika bir saç modeli yapacağım arkana yaslan ve rahatla her şey güzel olacak ve yetişecek merak etme." Diyip beni rahatlattı.

 

"Evet hiç şüphen olmasın,Boranla konuştunuz mu?" Dedi Asu.

 

"Evet az önce konuştuk otele geçiyorlardı."

 

Aynadan gördüğüm kadarıyla başını salladı.

 

Saçlarıma ilk önce hafif dalgalar verildi ardından da spreylenip beklemeye alındı bu sürede de yine sade ama oldukça şık bir makyaj yapıldı,her iki elbiseme de gayet uygun bir makyajdı.

 

Makyajım bittikten sonra kuaförler eşyaları toparlamaya başladılar sadece saçım için gerekli olanlar kaldı.

 

Sezen hanım saçlarımı toparladı ve sade ama şık hafiften dağınık bir topuz haline getirdi. Önümdeki perçemleri de güzel bir şekle soktu ve saçlarımı spreyle sabitledi.

 

Takımlarımı takmama yardımcı olurlarken ellerim neredeyse bomboş kalmıştı,bunun sebebiyse nişan yüzüğümüzün bu gece ortaya çıkmasıydı.

 

"Beğendin mi?"

 

"Bayıldım." Dedim heceleyerek, gerçekten de çok beğenmiştim. Onlarla kısa bir fotoğraf çekilme seansının ardından, onları da yolcu ettik. Masalara gelen ikram tabaklarını annem aracılığıyla aşağıya indirdik ve topuklu ayakkabılarımı giydikten sonra da salona geçtim.

 

"Güzel kızım,bu ne zerafet böyle?" Babamın sözleri ve ellerini iki yana açıp beni karşılamasıyla birlikte adımlarımı ona çevirdim ve kollarımı iki yana açarak ona sarıldım.

 

"Asıl bu ne şıklık babacığım, çok yakışıklı olmuşsun."

 

Babam gayriihtiyari bir şekilde güldü.

 

"Kerem hoş geldin." Dediğimde başını eğip kaldırdı ve tebessüm etti.

 

"Hoş buldum baldız. Nasılsın,heyecan var mı heyecan?" Dedi sırıtıp.

 

"Olmaz mı..?" Diyerek gözlerimi büyüttüm.

 

Tuana kumaş pantolonun üzerine giydiği gömleği ve kazağıyla çok tatlı olmuştu. Elindeki fincan dolu tepsiyi yine elime tutuşturdu.

 

"Hadi yine yürü bakalım." Dediğinde kapı girişinde durdum ve ellerim titrerken tepsiyle içeriye adımladım ve tepsiyi ait olduğu yere bırakıp bir süre sonra geri aldım ve yavaşça geri çıktım.

 

"Helal kız sana, hiçbir sorun olmayak merak etme. Ay az kalmış hazır mısın sen?" Dedi Selin bana.

 

"Evet evet hazırım, güzel miyim?" Dedim şöyle bir etrafımda dönerek.

 

Annem elini açıp dua ederken kızlar ıslık çalmıştı,Kerem onlara gülerken bana da "Güzelsin kardeşim merak etme." demişti.

 

Gözlerim onay alma ihtiyacıyla babama doğru döndüğünde gözlerini kaçırdığını gördüm.

 

"Baba?" Sesim 'yapma böyle' dercesine çıkmıştı.

 

"Ya babacığım, üzülüyorum ama." Hemen krem rengi koltuğa oturup yanına iliştim ve sarıldım.

 

"Üzülme sen,duygulanıyorum öyle,hem çok güzel olmuşsun." Derken eliyle sırtıma iki kez vurmuştu.

 

"Canım babam." Dedim ve sonrasında telefonuma bildirim gelmesiyle ayaklandım.

 

Karşıdaki tekli koltukta olan telefonumu hızla alıp doğruldum ve bildirime tıkladım.

 

Gönderen:Sevgilim

 

Beş dakika sonra kalbinin kapısında yuvama girmek için bekliyor olacağım.

 

Yazısıyla yutkundum ve annemlere baktım.

 

"Geliyorlar,beş dakikaya buradalarmış. Hemen parfüm sıkıp geliyorum." Derken dikkatlice merdiveni çıktım.

 

Odama girer girmez hemen mesaj yazdım.

 

Kapının ardında seni bekliyor olacağım,kalbimde yaşaman için.

 

Parfümümü sıkıp aşağıya inmek için hareketlendim ama gözlerim masamın üzerinde duran fotoğrafa takıldı.

 

Biyolojik ailemin resmiydi ve ben de kucaklarında daha çok küçüktüm.

 

Telefonumu bırakıp çerçeveyi elime aldım ve parmaklarımı annemle babamın üzerinde gezdirdim.

 

"Sizi çok özlüyorum,böyle mutlu olunca hatta sizi unutuyormuşçasına hayatıma devam edince size ihanet ediyormuşum gibi geliyor, özür dilerim. Keşke siz de benimle olsaydınız çiçek alminanın,toprak ailesi."

 

Gözlerimin dolduğu aşikârdı,bunu kendime yapmamam ve geçmişimde yaşamam gerekiyordu fakat özlüyordum ve bence bu normaldi.

 

Telefonumu aldığımda bana seslendiler ve koşa koşa yanlarına gittim.

 

"Geliyorlar,bir taksi durdu!" Asu camdan gizlice izlerken heyecanla yutkundum. Boy aynasında son bir defa kendime baktım.

 

 

 

(Elbisemiz.)

 

"Güzel miyim, güzelim değil mi?" Dedim telaşlı telaşlı.

 

"Çok güzelsin hayatım merak etme!" Diyen anneme endişeli gözlerimi çevirdim.

 

"Beğenir mi sizce?" Dedim fısıltıyla Tuanalara. Babam da yanımızdaydı ve istemsizce çekiniyordum sanki birazdan evleneceğim adamla ilk büyük adımı atmayacakmışız gibi.

 

"Var ya gözlerini senin üzerinden çekemeyecek." Dedi Selin.

 

"Dibi düşecek dibi." Diyen Tuana'nın ardından herkes yan yana dizildi.

 

Zile basıldığında kendimi sakinleştirmek adına hem kendime hem aileme hem de kapının ardındakilere zaman tanıdım ve iki üç nefesin ardından usulca kapıyı açtım.

 

"Hoş geldiniz." Diyen anneme babam eşlik etti.

 

Gözlerim direkt olarak Zafir'e kaydı o annesinin hemen arkasındaydı. Gözleri gözlerime değer değmez,bakışlarına bir rahatlama çöktü ama buradan bile belli olan gerginliği siyah kumaş ceketine tutunmuştu.

 

Mihriban teyze annem ve babamla selamlaştı ardından da bana sımsıkı sarıldı.

 

"Çok güzel olmuşsun kızım." Yemin ederim düşüp bayılacak hatta ağlama krizlerine girecektim bu kadın çok tatlıydı!

 

"Asıl siz çok güzel olmuşsunuz." Dedim Oldukça şık bir şekilde giyinmişti üzerinde yeşil bir elbise vardı ve tam bir anne modeliydi,benim annem de lacivert bir takım giyiyordu.

 

Zafir de annesinin ardından girerken elindeki çiçek buketini gözlerime bakarak usulca kucağıma verdi.

 

Gözlerinde okuduğum heyecan,titreyen ellerinden bile belliydi.

 

"Nefesimi kestin." Diyip başka bir söz etmeden gözlerini zar zor üzerimden çekti ve babamın elini öpmek için eğildi. Babam ona izin vermezken çekip sarıldı Leyla abla önümde belirirken babamın Zafir'e "Hoş geldin oğlum." dediğini duymuştum.

 

"Leyla abla hoş geldiniz." Derken sarılmaya çalışıyordum zira elimdeki buket buna engeldi.

 

"Hoş bulduk güzelim." Dedi ve elindeki çikolatayı kızlara uzattı.

 

Ahmet abiyle de selamlaştık ve elindeki pusette olan Deniz'e göz kırptım.

 

Herkes içeriye geçmişken burnumu çiçeklere daldırıp derin bir nefes aldım.

 

"Çiçeğini alayım mı artık şeker yüzlüm?" Diyen Selin'in imalı sesiyle güldüm.

 

Omuz silkip çiçeğimi zar zor ona verdim. Onlar mutfağa giderlerken tekrardan kapı çaldı. Merakla kaşlarım çatıldı. Tuana koşa koşa gelip kapıyı açmadan bana döndü.

 

"Kaan gelecekti." Başımı salladım ve gülümsedim.

 

Alp ile Kaan soluk soluğayken ikisine de anlam veremeyerek baktım.

 

"Geç kalmadık değil mi?" Diyen Kaan Tuana'yı alnından öpüyordu.

 

"Yok sevgilim daha yeni geldiler."

 

"Oh vallahi yemeği kaçırmadım,taksiden inip koştuk da biraz. Ben bir su içeyim,yenge bu ne güzellik susuzluğumun en büyük sebebi sensin vallahi dilim damağıma yapıştı." Alp'e gülerken o da Kaanla mutfağa geçti. Asu paltoları asmayı bitirip beni belimden ittirdi yoksa ben çivi gibi çakılıp kalmıştım.

 

"İçeriye geçiyorsun sakin olup güzel güzel otur." Dedi ve salon kapısından biraz utanarak bolca da çekinerek girdim.

 

Babam bir tekli koltukta,Mihriban anne de diğer tekli koltukta oturuyordu. Annam hemen Mihriban annenin yanındaki üçlüde baş köşedeyken ne zaman geldiklerini anlamadığım Alp,Kaan ile Ahmet abi ve Kerem de karşı koltuktaydılar. Leyla abla da annemin yanında oturuyordu.

 

Gözler bana dönerken Mihriban annenin maşallah dediğini duymuştum. Ellerimi önümde birleştirerek adımlarımı bizim için hazırlanan ışıklı bölüme doğru çevirdim ve herkesin bizi gördüğü açıda, Zafir'in yanına oturdum.

 

Gözler sanrımca bize fırsat vermek için bizden ayrılırken yüzümdeki gergin gülüşle ona döndüm.

 

"Evine hoş geldin." Derken yaptığım imaya serseri bir gülüş sergiledi, dudağının kenarı titreyerek kıvrıldı. Gözleri yavaşça etrafta kısa bir tur attı ve bana doğru biraz yaklaştı.

 

"Çok hoş buldum,evimi."

 

Aklıma ilk tanıştığımız benim tedaviden döndüğümüz gün gelirken onun da aklına bunun geldiğini anladım

 

"Hoş geldin vatanına."

 

"Çok hoş buldum,vatanımı."

 

Sözsüz hatıralarımızın yüksek sesinde kısa bir an kaybolduk ve sonra ben gülerek ayrıldığımda içeriye Selin,Asu ve Tuana girip Leyla ablanın yanına oturdular. Koltuklar geniş olduğu için rahat rahat sığmışlardı. Pusetinde duran Deniz sessizce etrafı izliyor ve emziğini emiyordu. Gözlerim Selin'in karnına kaydığında ufak bir tebessüm ettim. Onun eli karnını bulunca gözlerim yüzüne tırmandı ve gözlerinin ben de olduğunu gördüm. İkimiz de tebessüm ettik,duamız belliydi.

 

"Sen nasılsın Leylacığım." Annemin sesiyle dikkatimi oraya verdim ama yanımda sürekli kıpırdanan adam yüzünden daha da gerilmiştim ve ortama ayak uyduramıyordum.

 

Alp karşı koltuktan bize doğru eğildi yakın olduğumuz için fısıldadı.

 

"Oğlum az sakin ol, ağırbaşlı davran,çişi gelmiş çocuk gibi kıpırdanıp duruyorsun." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken Zafir de Alp'e fısıldadı.

 

"Sesini keser misin yoksa ben soluğunu mu keseyim Alp?" Dişlerini sıkarken hem gülüyor hem de fısıldıyordu.

 

Alp yutkunup bozuntuya vermeden güldü ve öksürerek geri çekildi.

 

"İlahi kuzen." Herkesin dikkati ona dönerken Zafir başını eğdi ve eliyle alnını ovarken fısıldadı.

 

"Sakın Alp."

 

Gülesim gelirken kızlar çayları servis etmişlerdi ben de ayaklanıp diğer ikramlıkları masaya koydum,aç olabilirlerdi bu yüzden atıştırmalık şeyler hazırlatmıştık.

 

"Alp,bir çaydan iç istersen boğazına iyi gelir." Babamın sözleriyle Alp onayladı ve çaydan içtikten sonra uzattığım tabağı hızla aldı.

 

"Yenge bu, tanıştırayım kardeşim şaheser, evleneceğim kadın." Gözleri börekte geziniyordu kıkırdayıp yürüdüm ve elimdeki diğer tabağı da Zafir'e uzattım.

 

"Ne gerek vardı,zahmet etmişsiniz. Aç değildik." Mihriban annenin mahçup sesimi annem bastırdı.

 

Zafir'in gözleri gözlerimdeyken fısıldadı.

 

"Teşekkür ederim güzelim." Gülümsedim ve doğruldum sonra da yerime geçtim.

 

Annem ve Mihriban anne ayrı bir sohbette,erkekler ayrı, kızlar ayrı bir sohbetteydi. Sanki kız isteme değil de öylesine oturmaya gelmişler gibiydi.

 

"Oğlum,sen nasılsın?" Babamın gözleri direkt Zafir'e çevriliyken ilkte üzerine alınması beni mutlu etti.

 

"Teşekkür ederim,siz nasılsınız?"

 

"Bizler de iyiyiz,ee var mı heyecan?" Babamın sorusuyla istemeden güldüm, Zafir'in gözleri üzerime çevrilince de elimle gülüşümü gizleyip toparladım.

 

"Pardon." Dedim.

 

O da gülümseyip babama döndü.

 

"Çok ama başa çıkıyorum." Dediğinde babam da hafifçe güldü, imalı gülüşü tam bir tipik kız babasına örnekti.

 

Babam Ahmet abiyle konuşmaya dönünce Zafir'in sesini duydum.

 

"Sen neden yemiyorsun?" Sol yanıma dönüp ona baktım.

 

"Midem almıyor,sen ye lütfen." Dedim.

 

"Sabahtan beri bir şey yemediğine o kadar eminim ki... Bu böreği yiyorsun Almina." Başımı iki yana sallayacakken Mihriban anneyi duydum.

 

"Alminacığım, günün nasıldı?" İç çektim,kalbimin hızına yetişemeyen nefeslerime kızdım.

 

"Çok güzeldi,bolca heyecan ve biraz da gerginlikle geçti ama değdi." Utanırken yüzümdeki fondötenden belli olmayacak olmasına güvenip tebessüm ettim.

 

Gözleri ışıldayan Mihriban teyze başını ağır ağır salladı.

 

"Olur o kadar." Dediğinde ben de ona sordum.

 

"Siz nasılsınız,yolculuğunuz umarım iyi geçmiştir."

 

Deniz'in ağlama sesiyle birlikte gözlerimiz ona çevrildi.

 

"İzninizle ben Deniz'i uyutup geleyim."

 

Leyla ablanın sesiyle Tuana ayaklandı.

 

"Ne izni kızım, istediğin yerde uyutabilirsin. Tuana sana gösterir." Annemin cümlelerinin ardından Tuana ve Leyla abla,Denizle birlikte salondan çıktılar.

 

"Yolculuğumuz rahattı. Otelimizde gayet güzeldi rahat bir gece geçirdik fakat olacak ya bizde de o heyecan ve gerginlik vardı pek tabi."

 

"Zafir'e otelde kalmamanız konusunda çok ısrar ettim ama istemedi, lütfen kusura bakmayın." Sözümü yarıda kesti.

 

"Olur mu öyle şey,ne kusuru hem otelde kalmamız bizim için daha iyi oldu güzel kızım. Hiç üzülme sen,bir dahakilere burada kalırız inşallah."

 

"Tabi ki,her daim kapımız sizlere açık." Annemin sözlerinden sonra ayaklandım. Kızlarla yaklaşık yirmi dakika önce dağıttığımız tabakları toparladık ve çay bardaklarını da götürdük.

 

"Şimdi heyecandan bayılacağım, karnıma ağrı giriyor." Ellerimi tezgaha koymuş kenarlarına tutunmuştum.

 

"Sakin ol,derin derin nefesler alıp ver bak ilk kısmı hallettik. Aileler muhabbet etti,herkes karnını doyurdu,şimdi asıl kısma geldik tamam mı sakinleş sen içeriye geç biz başlayalım kahveleri yapmaya baban sana söyleyince de yanımıza gelirsin." Tuana'nın sesiyle iç çekip başımı salladım. Derin derin soluklar alıp verirken mutfak kapısında karşımda beliren adımlarla durdum.

 

Beni belimden tuttuğu gibi duvarın arkasına çekti,simsiyah giyinmesi bir yana gözleri bir yana dokunuşuyla yakmıştı.

 

"Çok çok güzelsin, kafayı yedirtecek kadar güzel olmuşsun. Oysa sana birkaç saat önce bu kadar güzel olmaman konusunda kısa bir uyarı mesajı çekmiştim." Derken burnunu burnuma dokundurup geri çekildi.

 

"Aynısı sizin için de geçerliydi beyefendi,çok yakışıklı olmuşsun." Dedim ellerim titrerken.

 

"Şimdi dudaklarım kendiliğinden o narin boynuna değse,ciğerlerim senden soluklansa ve son nefesimi sana bahşedip,gözlerimi kollarının arasında kapatsam nasıl olurdu?"

 

Yutkundum, titreyen ellerimle gömleğinin yakasına tutundum.

 

"Hiç olmazdı, hiç güzel olmazdı. Ben kollarımın arasında seni yaşatmayı amaçlarken bu hiç hoş olmazdı." Fısıltım boynunda kayboldu,tıraş olmuştu yüzü pürüzsüzdü ve boynundan yükselen o parfüm kokusuyla ayaklarım tutmamaya başlamıştı.

 

Kollarımın arasından çıkıp karşımda durdu ve aramıza bir adımlık mesafe koydu. Ellerini arkasında bağlarken başını hafifçe geriye doğru atıp,adem elmasını bana sundu, kısık bakışlarıyla bakarken neden uzaklaştığını anlayamadan koridorda Leyla abla belirdi.

 

"Gençler sizi içeriye alalım isterseniz." Ağzım hafif aralık bir şekilde Leyla ablaya dönünce onun bıyık altından güldüğüne şahit oldum ve utandım.

 

"Biz de bir şey konuşuyorduk da..." Sözümü Zafir kesti.

 

"Geliyoruz abla." Leyla abla başını sallayıp gözden kayboldu. Telaşlı bakışlarımı Zafir'e döndürüp kaçar gibi uzaklaştım ve içeriye geçip soluk soluğa da olsam sakince yerime oturdum.

 

Hemen ardımdan Zafir de gelip otururken ettikleri sohbete ara verdiler ve babam bana doğru bakıp tebessüm etti.

 

"Hadi kızım sen kahveleri yap."

 

Başımı sallayıp karnıma giren ağrılarla yerimden kalktım ve gülümseyip hızlıca mutfağa gittim. Tekrardan soluk soluğa tezgaha tutundum.

 

"Ay kahve, kahveleri istediler." Kızlar çoktan hazırlıyorlardı.

 

"Gel bakalım,tut şu cezveyi. Bunu sen yapacaksın. Boran nasıl içiyorsa öyle." Dediğinde başımı salladım ve sol elimdeki kaşıkla sağ elimdeki cezveye ufak bir bakış atıp hemen cezveye bir miktar kahve, çok az şeker ve Zafir'in fincanıyla eşit miktarda su kattım. Ocağa koyup karıştırdım, kaşığı çıkarıp kenara koydum ve telaşla etrafa bakındım.

 

"İlk ben mi gidecektim?" Dediğimde Selin elimdeki cezveyi düzeltti.

 

"Hayır bebeğim biz gideceğiz hemen arkamızdan da sen geleceksin." Kahvenin köpüğünü alıp fincana koyarken ellerim titriyordu bu yüzden hafifçe döktüm. İmdadıma yetişen Asu fincanı sildi,ona mahcupca gülümsediğimde bana öpücük attı.

 

"Ben başlıyorum,hadi bakalım." Tuana bir tepsiyi,Asu da diğer tepsiyi aldı ve guttiler yoğun tecrübeleriyle Selin ise yanımda kaldı.

 

"Dök kahveyi ama ağzına kadar doldurma." Dedi. Kahveyi dediği gibi fincana döktüm.

 

"İçine ne koyalım,adettendir hayır deme vallahi terliği yersin." Güldüm,bir miktar tuz ve bir miktar da bal koydum içine. Zafir aşırı şekerli şeyleri sevmezdi ve tuzdan çok bal onu etkileyecekti.

 

"Hadi götür." Yavaşça özel olan tepsiyi aldım ve dikkatli dikkatli yürüdüm ben içeriye girdiğimde zamanlamamızın mükemmel olmasına sebebiyet kızlar kahveleri dağıtmayı bitirmişlerdi. Göz ucumla Zafir'e baktığımda yerinde dikleşti ve ceketinin düğmesini açıp düzeltti,Kaan bizi videoya çekiyordu.

 

Zafir'in önüne gelip ağır hareketlerle önündeki sehpaya kahve tepsisini bıraktım. Geri çekilirken gözlerine baktığımda gözleri benim üzerimdeydi. Ben gülümserken onun gözlerindeki ateş daha da alevlendi.

 

Hemencecik yerime geçtim, gözlerimi de dikkatlice ona diktim. Herkesin ona bakmasına rağmen oldukça rahattı,silah tutmaya alışık olan elleri zarifçe kahve fincanının kulpuna uzandı ve fincanı dudaklarına götürdü. Üflemeye gerek bile duymadan tek dikişte kahveyi bitirdi ve herkes, yüzünü buruşturmasını beklerken o hicbir tepki vermeden ceketinin iç cebinden bir kutu çıkardı ve açarak tepsinin kenarına koydu,beklemediğim hareketi karşısında şaşırırken kutunun içinde gördüğüm nişan yüzükleriyle gözlerimi ona çevirdim.

 

O ise yavaşça arkasına yaslandı ve gözlerini annesine çevirip onay aldı ve bir çocuk kadar masum gülümsemesiyle babama döndü.

 

Yiyecektim şimdi.

 

"Elinize sağlık kızlar." Diyerek söze giren Mihriban anne ile heyecanla nefes nefese kaldım.

 

"Kahvelerimizi de içtiğimize göre gelelim sebebi ziyaretimize. Çocuklar birbirlerini görmüş,sevmişler. Bunu da aralarında konuşup bizlere beyan ettiler ve bize de icaben sormak düştü. Boran'ımın babası maalesef hayatta olmadığı için izninizle bu merasimi ben gerçekleştirmek istiyorum." Yutkundum ve başını öne eğip gözlerini annesinden çeken Zafir'e baktım. İzlenildiğini hissettiğinden olacak ki bana doğru baktığında gülümsedim.

 

O da tebessüm edip tekrar dikkatini annesine verdi.

 

"Öncelikle tekrar basınız sağ olsun. Müsade sizin elbette." Dedi annem. Babamın anneme öncelik tanıması oldukça hoşuma giderken yerimde kıpırdadım.

 

Mihriban anne ilk önce oğluna sonra da Leyla ablaya baktı ve en sonunda da babama döndü. Sanırım içlerinde sessiz bir iletişim geçmişti.

 

"Allah'ın emri peygamberimizin kavliyle kızınız Almina'yı oğlum Boran'a eş kılmak istiyorum." Nahif cümleleriyle ve rencide etmeyecek sözcükleriyle o kadar da mutlu olmuştum ki koşup sarılmamak için zor duruyordum. Zafir olduğu yerde gergince dikleşti.

 

Babam da bana doğru döndü.

 

"İzninizle ilk önce kızıma herkesin huzurunda tekrar sormak istiyorum."

 

Baba sorma utanırım!

 

"Kızım, Boran ile aynı hayatı paylaşmayı istiyor musun?" Dediğinde dudaklarımı yaladım,avuç içlerimi elbiseme silerken utanarak,nazlı nazlı bir bakışla babama baktım.

 

"İstiyorum baba." Babam da gülümserken Mihriban teyze bana öyle güzel gülümsedi ki kalbim ferahladı.

 

"O zaman hayırlı olsun diyelim." Diyen babam ile hepimiz ayaklandık.

 

Kenarda duran nişan tepsisini Tuana tuttu ve Kaan da kahve tepsisindeki kırmızı kurdeleli yüzükleri çıkarıp tepsiye yerleştirdi.

 

Ailelerimiz yanımızda belirirken benim yüzüğümü Zafir'e,onunkini de bana verdiler. Sağ elimi uzattım ve Zafir titreyen elimdeki yüzük parmağıma sakin hareketlerle yüzüğü geçirdi. Parmaklarımın arasındaki yüzüğü yüzümdeki tebessüm eşliğinde ben de onun sağ elindeki yüzük parmağına geçirdim.

 

Babam makası eline aldığında annelerimiz dualar okuyordu.

 

"Hep bir arada; sağlıklı,mutlu,huzurlu,güzel günleriniz olsun. Bu birbirinize verdiğiniz sözü ölünceye dek tutun,birbirinize sadık kalın, saygınızı ve sevginizi asla yitirmeyin. Bismillahirrahmanirrahim,haydi hayırlı uğurlu olsun." Babam makasla kırmızı kurdeleyi kestiğinde gözlerimiz birbirini buldu.

 

Zafir ilk önce bana döndü ve alnımı öptü sonrasındaysa babamın ve annemin elini. Ben de aynı şekilde Mihriban teyzeyi ve ailemin ellerini öptüm. Arkadaşlarımız hem alkışlıyor hem de bizlere sarılıyordu.

 

"Bak bitti." Diyen Tuana'ya gülümsedim.

 

"Hem de mutlu sonla." Derken belimde Zafir'in parmakları vardı.

 

***

 

Uzun bir bölümdü diğer bölüm daha kaoslu olacak,bu bölüm gecikti çünkü içimden yazmak gelmiyordu üzgünüm ama yazdığım en uzun bölüm bu olduu.

 

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı satır aralarına bekliyorum.

 

Sizleri seviyorum,tekrardan gecikme için özür dilerim.

 

Diğer bölümde görüşmek üzere.

Loading...
0%