@dolunaydakigelgit_
|
Hoşgeldiniz!
Sizleri özledik.
Zafir ve Almina için birer kalp bırakmaya ne dersiniz?
Bu kalp onlardan sizlere geldi 🤍
Kalplerinizi,yorumlarınızı ve yıldızları parlatmanızı bekliyoruz.
İyi okumalar canlarım.
***
"Pastamız geldi!" Asu'nun ayaklı masada sürüyerek getirdiği pasta Zafir ile aramızda durdu. Kenara bırakılan bıçağa ikimiz de aynı anda uzandık,benim tutmama izin verirken elini elimin üzerine koydu.
Utanç bir tebessüm ile gözlerine baktıktan hemen sonra gözlerimi pastaya çevirdim.
Onun gözleri tüm gece olduğu gibi yine üzerimdeydi.
"Ya durun bari bunda yapayım! Bırakın beni ah!" Ellerini başına vura vura oradan oraya koşturan Alp bu gecenin ana konularından olmuş gergin ortamı türlü şakaları ile şenlendirmişti. Nişan kurdelemiz kesilirken makas kesmiyor diye bağırmayı unuttuğu için ikide bir bir şeylerin kesmediğini söyleyip ansızın bağırıyor,herkesi korkutuyordu.
"Gel,Allah için gel;yap,sus." Diyen Kaan,Alp'i tutup bizim yanımıza çekti.
"Aa makas kesmiyormuş damat bey,tüh! Nasıl pasta yiyeceğiz şimdi?" Eğilmiş alttan alttan Zafir'e doğru imalı ve nazlı bir edayla bakıyordu.
"Ablacığım sen bizim taraftansın ya hani." Leyla ablanın sözüyle herkes yüzündeki gülüşü bastırmaya çalışırken yüzümüze flaşlar patlıyordu,elimde bıçak ve elimi tutan Zafir ile Alp'e bakıyorduk. Zafir o gerginliği üzerinden hâlâ atamamıştı bu yüzden Alp'e hep ters ters bakıyordu. Gerçi o da çok gülmüştü de... Karizmasını çizdirmeyelim şimdi çünkü bu gece oldukça yakışıklı ve karizmatikti.
"Yok, yanlışınız var hanımefendi. Ben gelinin erkek biraderiyim." Demiş hemen koşa koşa arkamızdan dolanıp benim yanımda bitmişti. Yüzümdeki tebessüm ile başımı ona doğru yatırdım ve gülümsedim.
"Yok bacanağısın,biraderi ne lan?!" Yanımdaki adamın sözleriyle kıkırdadım,annemler de gülüyordu.
"Ayıp oluyor ama damat bey,aile içinde hiç hoş değil. Kardeşim,yol yakınken gel vazgeç bu işten hem ben sana daha ne doktorlar ne mühendisler bulurum. Boşver sen bu beyefendiyi..." Bu sözleri havalı havalı söyledikten sonra üzerimize doğru eğildi ve fısıldar gibi yapıp devam etti. "Kibarlığımı örnek al,örnek!" Dediğinde yine herkes gülmüştü.
"E hadi kesin de yiyelim artık." Diyen Selin,hemileliğin etkisiyle de gözlerini pastadan alamıyordu.
"Kıyamam hemen keselim dur." Tam bıçağın ucunu pastaya değdirmişken...
"DURUN..!"
Alp o kadar yüksek sesle bağırdı ki herkes yerinden hopladı.
"Bu evlilik gerçekleşe-" durdu ve sağ elini kaldırıp alnına dokundu ve cümleleri toparladı.
"O burada değildi,heh! Bıçak kesmiyor biricik eniştem." Diyerek Zafir'e döndü.
"Ay Alp aklımı aldın, bırak çocuklar kessin pastayı!" Mihriban annem Alp'e kızınca iç çeken adama döndüm.
"Buyur kardeşim al bunu da sus artık." Dişlerini sıkıp konuşan Zafir,Alp'in cebine bir miktar para koydu.
Gözleri büyüyen ve ışıldayan Alp "Kuzen,vay be bu günleri de mi görecektim demek evleniyorsun he? Gelin de bu muydu,vallahi güzelmiş. Ee hadi pasta yemiyor muyuz?" Dedi ve geçip kendi yerine oturdu.
Herkes kısa bir sessizliğin ardından kahkaha atarken ben Selin için bıçağı pastaya koydum. Zafir bunu hissederek bana baktı ve ben de ona döndüm.
"Nice güzel günlerimize..." Dediğinde amin diye geçirdim içimden ve pastayı dikkatlice kestik.Yanlarda duran çatallara uzandık ve titreyen ellerimle zorlukla bir parça alabildim.
Çatalını bana doğru uzatan Zafir ile ben de çatalımı ona uzattım ve pastadan tattık. Gülmekten pastayı dudaklarıma bulaştırmıştım ki Allah'tan gülen tek ben değildim çünkü zafir de otuz iki diş sırıtıyordu.
Alkışlar yükselirken Alp'in sessizce(!): "Hep birbirinizin ağzına verirsiniz inşallah." dediğini de duymuştuk. Dudaklarıma değen peçeteyle çatalı masaya bıraktım.
Zafir dudağımdaki pasta kremasını temizledi,utançla renkten renge girerken ben de ona peçete uzattım ama başını iki yana sallayıp benim dudaklarımı sildiği peçetenin temiz kısmıyla kendi dudaklarını da sildi. Pasta, mutfağa götürüldüğünde biz de tekrar yerimize oturduk. Vakit epey hızlı geçmişti.
"Kahvem çok güzeldi,ellerine sağlık." Kalın tonlu sesini duyup ona doğru döndüm.
"Afiyet olsun." Dudaklarımı birbirine bastırdım. Gözlerim kısaca herkeste dolaştı,gerekli olan ve yapılması gerekenler yapılmış herkes mutlu bir şekilde sohbetlerine devam ediyorlardı,gecenin o gerginliği bitmişti.
"Sonunda her şey bitti." Derin bir nefes verip parmağındaki yüzüğü çevirmeye başladı. Yüzümdeki gergin tebessümle ona döndüm. "Her şey yeni başlıyor." diyebildim.
"Almina!" Mutfaktan seslenen Asu ile elimdeki tabağı önümüzdeki sehpaya bıraktım,neredeyse hiç dokunulmamıştı.
Aniden ayağa kalktığımda olduğum yerde sendeledim. "Almina!" Zafir'in telaşlı sesiyle ortam sessizliğe büründü. Belimde ellerini hissettim,avcumu başıma koyarken onun titreyen elleri yüzümü buldu.
"Kızım." Ailelerimiz ayaklanırken başımı Zafir'in göğsüne yaslayıp onlara doğru baktım ve sırıtıp göz kırptım. E, Zafir'i kandıracağız demiştik değil mi? Bir iddiamız vardı.
Annem terliğine uzanırken gözlerimi büyüttüm. Babam da kaşlarını çattı,Mihriban anne ellerini göğsüne koyup oturdu.
"Bakayım,neyin var? Tansiyonun falan mı düştü ki,hemen hastaneye gidelim hadi." Zafir'i daha fazla telaşlandırmak istemediğim için geri çekildim. Yüzümdeki sırıtışı görünce şaşırdı. Kaşları,endişeyle yukarıya doğru kıvrılmıştı hatta yüzünün rengi gitmişti.
"Kan-dır-dım!" Ben gülmeye başlarken,onun yüzü donuk bir hâle büründü,bana boş ve dümdüz bakarken ben gülerek suratına bakıyordum.
"Hani seni kandıramazdım,benimle iddialaşmamalısın sevgili nişanlım." Gür sesle başladığım konuşmayı fısıltıyla bitirdim.
Bana dik dik bakmaya devam ederken ailelerimizin konuşmaları kulaklarıma dolmuyor,zihnimin arka perdesinde yankılanıyordu.
"İlahi Almina, aklımızı aldın."
"Vallahi.bir şey oldu sandım,Allah korusun."
"Deli bu kız,beni de deli edecek."
"Ay şaka yapmak istemiş kızmayın benim çocuklarıma."
"Yenge valla yüreğimize indirdin,yediğim baklava ağzıma geri geldi."
"O yüreğin olmasın?"
"Zaten ancak bu kadar tatlı bir şey benim yüreğim olabilirdi, haklısın Kaancığım."
Gözlerini bir saniye olsun yüzümden ayırmadan dik dik bakıyordu, yüzümdeki tebessüm silindi. Yüreğime bir korku yayılmaya başladı,çok mu kızmıştı? Tabi ki öyleydi yoksa niye böyle baksın ki..?
Tebessümüm bir düşüp bir yenilenirken bocalayan ifademle konuştum. "Nasıl da kandın ama?" Öylece bakmaya devam etti.
"Alacağın olsun." Gerginlikle ona bakarken sözleriyle daha da gerilmiştim, yüreğime düşen kor ateş,kozalakları dört bir yana savurmuştu.
"Obaaa,kaos!" Kısık sesle konuşan Alp'i duyacak kadar bile dikkat kesilmiştim.
Zafir usul usul yaklaştı ve alnıma bir öpücük kondurup geri çekildi.
"Alacağın olsun güzelim." Yüzündeki gülüşü görmek beni daha da afallattı. Beklediğim tepki bu değildi,iki saniyede bütün senaryoları kurmuş hatta nişanın bitebileceğini bile düşünmüştüm ama bu durumun onu eğlendireceği aklımın ucuna bile gelmemişti.
"Nasıl yani?" Dedim alık alık bakarken.
"Harbiden nasıl yani? Barcelona'ya bir şeyler olmuş, bu Barcelona benim tanıdığım Barcelona değil." Alp'in sesiyle yutkundum gülerek Alp'e bakmıştı.
"Kızmadın mı?" Diye sordum ona.
Başını bana çevirdi ve iki yana salladı.
"Hayır niye kızayım,sadece endişelendim o kadar." Gözlerimi kırpıştırdım.
"Ben de sandım ki..." Mırıltımı kesti.
"İyiysen sorun yok. Hadi Asu sana seslenmekten ses telleri kısıldı,bir bak istersen. Ben de bir sigara içeyim." İç çektim. Kollarını bedenimden çekti.
Kolundan tuttum.
Kaşlarım endişeyle kıvrıldı. "Bozulmadığına emin misin?" Kolundaki elimi tuttu ve dudaklarına götürüp bir ufak öpücük bıraktı.
"Eminim,hadi. İzninizle ben bir bahçeye çıkayım." Dedi babamlara karşı.
"Tabi oğlum." O dudaklarını birbirine bastırıp çıkarken ben de arkasından yürüdüm.
"Zafir,içmesen mi?" Dedim sigarayı kastederek.
"Şimdi ihtiyacım var,bu son." Sonra asılı duran siyah kaşe kabanına uzanıp cebinden sigara paketini çıkardı ve bir dal alıp çakmağını da avcuna aldı,paketi cebine koydu ve bana dönüp göz kırptı.
Gülümseyip arkamı döndüm ve Asu'nun yanına gittim.
"Ay ne oldu kız?" Dedim merakla.
"İki saattir içeride film mi çekiyorsunuz siz?! Koş giyin hadi de çıkalım,eğlenmenin vakti geldi." Heyecanla konuşmasına güldüm ama hâlâ gergindim.
"Ben de bir şey oldu sandım,hemen hazırlanayım. Ya ağrı kesici var mı dolapta bir bakar mısın?" Karşımdaki beyaz dolabı gözlerimle işaret ederek.
"Neren ağrıyor?" Yutkundum ve elimi karnıma bastırdım.
"Kasıklarımdaki ağrı geçmedi hâlâ ya,heyecandandır falan dedim ama yok yani..."
Elini çaydanlığa uzattı.
"Sen koş giyin ben de sana sıcak bir bitki çayı hazırlayayım. İlaç alma şimdi." Dudaklarımı büküp başımı salladım. Kapının kenarlarına koyduğum ellerimi çektim ve yukarıya odama çıktım. Kapıyı kapattım asılı duran elbiseme baktım,ilk önce hemen boy aynasına geçtim ve kendime bakarken telefonumu alıp Zafir'e mesaj attım.
Odama gelir misin?
Mesajı gönderdikten sonra geçip yatağa oturdum. Telefonumu kucağıma bırakırken,onu beklemeye başladım. Üç beş dakika bile olmamıştı ki adım sesleri duydum odamı bulamayabilir diyerek ayaklandım ve kapımı aralayıp ona baktım. Gözleri etrafta gezinirken beni görünce durdu ve yanıma doğru adımladı.
Hemen onu odama davet ettim ve o içeriye girince kapıyı kilitledim.
Arkamı döndüğümde onu, asılı duran elbiseme bakarken buldum.
"Anlaşılan geceyi gündüz yapıp aydınlatmaya devam edeceksin." Dedi.
Yavaş adımlarla ona doğru yürüdüm,topuk seslerim odada yankılanırken yutkundu,boynundaki o kavis hızla hareket etti.
Ellerimi arkamda birleştirip sağa sola salındım. "Birlikte fotoğraf çekilelim mi?"
"Beni bunun için mi çağırmıştınız küçük hanım?" Ellerini kumaş pantalonunun cebine koyup bana bir adım attı.
Başımı yavaşça aşağı yukarı salladım, gözlerine aynı mesafeden bakabiliyordum. 13 santimetrelik topuklu ayakkabılarım sayesinde...
"Hıhı,sosyal medyaya koyarım." Dedim yavaşça.
Ayakkabısının ucu,benim ayakkabılarımın ucuna değdi;durdu.
"Arkandaki yatak çok hoş ama daha hoş bir şey var..." Fısıltısı kulaklarıma dolarken cümlesinin devamını merakla beklemeye başladım,kulaklarım ve yanaklarım alev alev yanmaya başladı. Mümkünmüş gibi daha da yaklaştı ve damarlı elini bel boşluğuma koyup ince parmaklarını belime bastırdı,beni kendine çektiğinde titreyen ellerimi kaldırıp göğsüne koydum.
"Neymiş?" Derken dudaklarına kısık gözlerimle bakmıştım.
"O yatakta senin uzanıyor olman,benim seni izlemem çok daha hoş." İç çekip gözlerine baktım,ahenkli kıvrık kirpiklerinin altından görünen elaya kaçık kahve gözleri bana bakarken parıldıyordu.
"Daha hoş bir şey var bence." Kendimi hiç bu kadar cesur hissetmemiştim.
Sağ gözünü kırpıp dudaklarını yaladı.
"Neymiş o?"
"Senin de benim üzerimde uzanıyor olman." Nefesimi tuttum, gözlerini kapatıp yutkundu. Parmakları belimdeki baskısını daha da arttırdı ama kesinlikle canımı yakacak şekilde değildi. Boştaki eli enseme çıktı ve beni kendine sertçe çekerek dudaklarını dudaklarıma bastırdı. İlk önce alt dudağımı kavradığında hoyrat olan hareketleri yüzünden nefesimi üfledim. Gözlerimiz kapalıydı ve kendimizi tamamen bu temasa bırakmıştık.
Dudaklarını,yetmiyormuşçasına daha da sert bastırdı. Beni daha çok kendine çektiğinde ona yetişmeye çalışmak için çabalıyordum ki hareketlerim yavaşlamaya başladı. Bunu fark edip o da yavaşladığında kollarında duran ellerimi göğsüne koydum ve parmaklarımı bastırıp yavaşça, çekilmesini belittim çünkü nefesim tükenmişti.
Dudaklarım durduğunda geri çekildi sonra dudaklarıma sert bir öpücük bıraktı ve tekrar geri çekildi,sarhoş olmuş gibi hissederken derin derin nefesler almaya başladım,gözlerimse hâlâ kapalıydı. Boştaki elini de belime yerleştirdi ve beni ayakta tuttu.
Alnını alnıma yaslarken o da nefeslerini kontrol altına almıştı.
"Beni kandırmanın cezasıydı,bir de bu kadar güzel olmanın ödülü..." Gözlerimi usulca açtım ve nefesimi vererek güldüm. Geri çekilip gözlerine baktım. "Dudakların..." Evet ruj olmuştu gülme isteğimi bastırmadan güldüm.
Parmaklarını benden önce dudaklarına götürdü ve kaşlarını çatarak dudaklarını elinin tersiyle sildi ve eline bakıp rujla karşılaşınca o da güldü.
"Çıktı mı?" Başımı iki yana salladım ve baş parmağımı dudaklarına bastırıp sildim.
"Şimdi çıktı." Dudaklarımı yalayıp alt dudağımı dişlerimle ezdim.
"Sen de sil istersen." Gülüşü büyürken gözlerim kocaman oldu hemen aynada kendime baktım ve gördüğüm manzarayla çekmecemdeki makyaj silme suyu ve pamuğu çıkarıp dudaklarını hemencecik sildim. Sonra da rujumu tazeledim. O da kafasını duvara yaslayarak elleri cebinde beni izledi.
Sonra doğrulup elbisemi düzelttim. Ona doğru yürüdüm parmaklarımla elini tuttum ve aynaya doğru çektim.
Elimde telefonumu tutarken birkaç pozla bir sürü fotoğraf çekildik. O kadar güzel olmuşlardı ki...
"Ay çok güzel baksana!" Derken fotoğrafları gösteriyordum. Kapının tıklatılmasıyla başım anında oraya döndü.
"Almi, hazır mısın?" Tuana'nın sesiyle panikledim ve bir anda gözlerim elbiseye kaydı.
"Daha değil,geliyorum iki dakikaya,siz arabaya geçekoyun." Dedim elhiseye uzanırken.
"İstersen yardım edeyim,hem kapın niye kilitli?" Elimle burnuma dokunurken sağa sola gidip duruyordum. En sonunda durdum ve ayakkabılarımı çıkardım.
"Üzerimi giyiniyorum hem gerek yok aşkım,inin siz." İtiraz etmedi ve gitti. Derin bir nefes verdim.
"Niye telaşlandın?" Rahatlığına güldüm,tekli berjerde oturmuş telefonumdaki resimleri kendi telefonuna aktarıyordu.
"Telaşlanmadım. Üzerimi giyinip geliyorum." Ayağa kalktım.
Bana kirpiklerinin altından yakıcı bir bakış attı. "Gitmene gerek yok yavrum, yabancı değilim sonuçta." Gözlerimi kıstım.
"Ha ha ha! Çok komik." Arkamı döndüm ve onun kahkahasını duyarken banyoda elbisemi çıkarıp diğerini giydim. Saçlarımı açarken dalgalı olmasıyla dağıttım,takılarımı değiştirdim. Elbisenin fermuarını da kapattım ve kapıdan çıktım.
"Ee? Fermuar fantezisi yapmayacak mıydık, böyle olmuyor muydu bunlar?" Göz devirip güldüm,sanki biraz arsızlaşmış mıydık?
"Maalesef aşkım,elim kolum yetiyor."
Ofladı.
"Tüh." Ellerimi avuç içimi açarak omuz hizamda kaldırdım ve omuz silktim.
"Beni kandırdığını unutmadım." Derken kapıdan çıkmak için hareketlenmiştik.
"Ama sevgilim,benimle çok inatlaşmıştın. Suçlu niye ben oldum şimdi?" Dudaklarımı birbirine batırdım ve ben önde o arkamdan gelirken odadan çıktım. Elimden tutup beni kendine döndürdü,bir elim göğsüne tutunurken diğer elimi de koluna koydum.
Yüzüme doğru eğilip fısıldadı. "Senin suçun benim zaafım olman." Hızlıca ilk önce arkama sonra da sağıma ve soluma baktım ve muzurca gülümseyip hemen yanağından öptüm,kollarının arasından kaçarcasına çıktım ve ayakkabılarımın izin verdiği kadarıyla koşuşturarak merdivenleri indim.
Salona girmeden önce soluklanıp kendimi hazırladım,belimde onun tanıdık sıcaklıktaki avcunu hissettim.
"Yürü bakalım." Bana destek olurken gülümseyip içeriye girdim.
"Heh Alminacığım,Deniz ile hiç fotoğrafınız yok çıkmadan sizi bir çeksek olur mu?" Leyla ablanın cümleleriyle başımı salladım.
"Tabi ki,hemen çekilelim." Koluma taktığım çantayla,kabanı kenara koydum. Bu sırada Zafir de yeğenini kucaklamış onu kucağında sağa sola sallıyordu, Deniz'in hoş mırıltıları salonda yankılanıyordu. Ben de yanlarına ilerleyince Deniz'i tuttu ve boynuna öpücük bıraktı,tek koluyla onu sabitledi, göğsüne yatırdı ve diğer elini belime koydu. Bir elimi beline attım ve yan dönerek bir elimi göğsüne koydum. Deniz'in üzerine giydirdikleri; beyaz,tütülü,minik elbisesi o kadar tatlıydı ki gecenin verdiği rahatlıkla bunu yeni fark etmiş olmama üzüldüm yine de gülümsedim,Zafir de bana bakıp gülümsedi.
O an fotoğrafımız çekildi.
Sonra ikimiz de kameraya baktık, Deniz'i kucağıma bu sefer ben aldım. Zafir ikimize bakarken ben Deniz'e baktım,Deniz de annesiyle babasına...
Birkaç pozun ardından ailelerimizle görüştük ve usulünce izin isteyip evden ayrıldık. Kerem,Selin,Alp ve Asu bir arabaya; Zafir, ben,Kaan ve Tuana bizim arabaya binmiştik
"Konumu açtım." Arabayı Zafir kullanırken açılan müziklerle yol boyunca eğlendik,dans edip geceye hazırlandık. Normalde yoğun olan İstanbul trafiği saatin geç olmasıyla yoğun değildi. Yol akıp giderken telefonumdan sosyal medyaya çekindiğimiz fotoğrafları yükleyen bizimkilerin hikayelerini kendi hikayeme ekledim.
Tebrik mesajlarını cevaplandırdığım sırada sözleştiğimiz mekana geldik.
"Burası mı?" Zafir kemerini çıkarırken mekanın dışını inceliyordu.
Telefonumu çantama koydum ve başımı sallayıp kemerime uzandım. "Burası." Arkadakiler indiğinde biz de indik,elbisemi düzelttikten sonra bana uzattığı elini tuttum.
"Ay çok eğleneceğiz!" Selin, Kerem'i çekiştirirken Kerem ise onu tutmaya çalışıyordu.
"Hamilesin sen karıcığım,biraz yavaş mı yürüsen?"
Kapıdaki korumalara Zafir başıyla selam verdi,adamlar kapıyı bize açarken Zafir'i baştan aşağıya süzdüler. Ee, müstakbel eşim de süzülmeyecek gibi değil yani...
"Şu sese bakın,sizi burada duymam bile ben! Hadi,Behlül kaçovvv!" Alp bizi boş verip koşarak içeriye gitti.
Ben kahkaha atıp gülerken elimi tutan adam oldukça gergindi ve gözleriyle etrafı süzüyordu. Bize ayrılan locayı gösteren garson ile yerimize geçtik. Alp, kalabalığın içindeydi ve çoktan dans edenlere karışmıştı,yerimize oturduğumuzda kabanlarımızı çıkarttık. Zafir üzerindeki ceketi çıkarıp gömleğinin bir iki düğmesini daha açtı. Garson yanıbaşımızda dikiliyordu sipariş verirken Selin hariç herkes az miktarda da olsa alkollü bir şeyler söylemişti.
"Aşkım! Tebrikler,hih elbisen çok yakışmış." Bana doğru gelen İzel'i görünce ayaklandım. Kollarımı ona doğru sararken üzerimde sevgilimin delici bakışlarını hissediyordum.
"Çok teşekkür ederim, bu gece senin sayende güzeldim." Geri çekildim,bana 'atma' der gibi baksa da omuz silkip güldüm. Sonra yanına geçtim ve elindeki cam bardağı alelade tutan sevgilimi gösterdim, gözleri bizdeyken ne ara geldiğini bilmediğim siparişlerimizle elinde tuttuğu bardağını yavaşça masaya bıraktı,olduğu yerde dikleşti ve gergince gömleğinin yakasını iki eliyle tutup boynuna doğru çekiştirdi.
"Nişanlım Zafir,ilk geldiğinde tanışmıştınız aslında. Sevgilim, arkadaşım İzel. Bu geceki elbiselerimi o dikti." Ayağa kalkıp bir süre bekledi,İzel elini uzattığında o da elini uzattı ve sıktı.
"Tebrikler!" İzel'in coşkusu sesine de yansımıştı.
"Teşekkürler." Kibarca gülümseyen Zafir ile ikisi de aynı anda ellerini çektiler. İzel,bizi görmek için bu gece bu mekana geldiğini diğer arkadaşlarını da zorla getirttiğini söyleyince mahçup olmuş onları da masamıza davet etmiştim. Arkadaşları kısa bir an yanımıza uğrayıp bizi tebrik ettikten sonra kendi localarına geçtiler.
"Dans edelim mi?" Tuana'nın sorusuna Asu hemen cevap verdi onlar kalkarken Kaan,dikkat etmelerini söylüyordu.
"Ben de gideyim lütfen,çok dikkat ederim aşkım." Selin,Kerem'e yakarırken başımı sevdiğim adamın göğsüne yasladım. İçeceğimden birkaç yudum aldım. Bacağımda duran avcunu çekip belime attı ve karnımdan tutup beni kendine çekti. Diğer elinde duran bardağındaki içkiyi yudumluyordu.
"Birlikte gideceğiz o zaman!" Selin başını hevesle salladı,ikisi de yavaşça kalkıp gittiler. Selin ellerini kaldırmış alkış tutarken Kerem de hemencecik arkasındaydı.
"Sen dans etmek istemiyor musun?" Başımı kaldırıp gözlerine baktım.
"Seninle böyle dinlenmek dans etmekten daha cazip geliyor." Dedikten sonra elimdeki tabağı masaya koydum ve ona döndüm.
Dudaklarını birbirine bastırdı. "Hım..." Yüzünü yaklaştırıp, yüzüyle saçlarımı çekmeye çalışarak başını boynuma gömdü. Burnundan derin derin nefesler aldığını hissettim. Boynuma ıslak bir öpücük bıraktı.
"Kokun..." Geri çekildi. "Beni sarhoş eden kokun..." Dudaklarım istemsizce kıvrıldı. "Aşk sarhoşu." Dedim gülerek. Burnumu burnuna sürttüm.
"Bana yaptıklarınızla dalga mı geçiyorsunuz küçük hanım?" Başımı salladım.
"Hıhım." Sırıttım.
"Eserinle gurur duy." Derken onun da dudakları kıvrılmıştı. Boynumu geriye doğru atarak güldüm,sonra başımı eğip ona baktım. Gözleri yüzümü turladıktan sonra bardağı dudaklarına götürdü ve gözlerime bakarak içkisini yudumladı.
Gülüşüm durulurken ona doğru yaklaştım, sıyrılan elbisem yüzünden açılan bacaklarımda avuç içini hissettim. "Üşüdün mü?" Kaşlarını çattı.
"Sen varken mi?" Dediğimde kısık bakışları bana döndü. Bana doğru yaklaştı, dudakları dudaklarımın üzerinde durdu ama değmedi. Gözlerimi açıp gözlerine baktım, güldü ve yanağıma öpücük bırakarak geri çekildi. Ben şaşkınca kalırken arkasına yaslanıp etrafta o güzel gözlerini gezdirdi.
Avuç içimle omzuna vurdum.
"Pislik." Bana şaşkınca baktı, dudakları hafifçe aralanmıştı.
"Ne yaptım şimdi?" Gözlerimi kıstım ve kaşlarımı çattım. Hayretle ona baktım.
"Öpücektin beni." Gülmemeye çalıştı.
"E öptüm ya."
Kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Yanağımdan." Kaşları havalandı.
"Sen nereyi öpmemi isterdin ki?"
"Hiçbir yerimi Zafir!" Sinir olmuştum işte, yaklaşıp da bir anda yanağımdan öpmesine sonuçta bir beklentiye girmiştim o an ve şimdi de canım trip atmak istiyordu.
"Nasılmış kandırılmak?" Derken hâlâ gülüyordu. Dudaklarım aralık kalırken şaşkın şaşkın baktım.
"Ha yani intikam aldın?"
"Yoo,sadece nasıl hissettirdiği hakkında bilgi sahibi olmanı istedim güzelim." Bardağını masaya bıraktı.
"Devam etmek ister misiniz efendim?" Garsonun araya girmesiyle ufak atışmamız yarıda kaldı.
"Eyvallah koçum." Garson başıyla tamam,der gibi yapıp giderken ona tekrar döndüm.
"İyi,gidiyorum ben dans etmeye." Bir şey demesine izin vermeden kalktım,elbisemi düzelttim ve bizimkilerin yanına adımladım. Somurtan suratımı görseler de bir şey demediler ve ellerimden tutup beni ortalarına çektiler.
Ortamdaki hareketli müziğe ilk başta ayak uyduramasam da herkes o kadar çılgınca eğleniyordu ki istemsizce ayak uyduruyordunuz.
"Bugün bu kız nişanlandı!" Asu'nun çılgınca bağırmasıyla bizi duyan üç beş kişi ve arkadaşlarım beni alkışladı. Ben gülerken utanarak ellerimle yüzümü kapadım. Herkes kaldığı yerden devam ederken kenara geçtim ve olduğum yerde ritim tutarak alkışlamaya başladım.
Kerem ve Selin yerlerine geçerlerken hareketli müziğin yerini daha slow bir parça aldı,yerime geçmek için adımladığımda bileğimden tutuldu ve korkuyla arkamda dönüp elimi hemen çektim.
Adamın biri karşımda dikilmiş bana bakıyordu,bir adım geri attığımda arkamda benim duyabileceğim bir gürültü oldu.
"Bu gece bana eşlik eder misin?" Diyen adama yüzümü buruşturdum. Alkolden doğru düzgün konuşamıyordu bile. Yanımdan rüzgar gibi geçen birisiyle sendeledim. Zafir olduğunu anladığımda hemen kolundan tuttum.
"Ne olur bozmayalım bu geceyi,lütfen." Gözleri kısa bir an yüzümde dolaştı, kalabalığın umrunda bile değildik bu yüzden derin bir nefes verdim. Zafir tek eliyle adamın yakalarından tutup itti.
"Uza buradan,elimde kalırsın." Dediğinde adamın gözleri kısa bir an bende dolaştı sonra ise arkasını dönüp gitti. Rahatlayarak bir nefes verdim, Zafir ise bana döndü.
"İyi misin?" Derken bileğimi tuttu. Adam acıtmamıştı bile ama geçmişinde yarası olan birine dokunduğunuzda o yaraları tekrar acıtabilirdiniz.
"İyiyim." Bileğimi dudaklarına götürüp öptü.
"Valla aklım çıktı,birbirinize dalacaksınız sandım!" Alp ne ara gelmişti bilmiyorum ama yanında iki güzel kız vardı.
"Git la buradan,aile var burada!" Kerem'in sözleri ortamı yumuşattı ben bile gergin de olsam güldüm.
"Ailenin geldiği ortama bak,ne bekliyordun yaşlı dedeler mi? Onlar da arka tarafta canım ama biz onlara suger dady diyoruz değil mi kızlar?" Kızlar onu onaylarken Alp onları da alıp uzaklaştı. Hareketli parçalar çalmaya devam ederken Zafir beni oturttu ve kendisi lobiye giderek bir bardak viski daha aldı.
"Ne dedi o sana? Biz bile anlayamadan Boran uçtu."
Tuana'nın sözleriyle ona döndüm,Kaan ile ikisi dikkatle dinliyordu.
"Bu gece bana eşlik eder misin,dedi." Benden önce kelimesi kelimesine cevaplayan Zafir'e baktım. Ayaktaydı,bir eli pantalonunun cebindeyken üzerindeki gömlek dağılmıştı, diğer elinde bardağı tutuyor bir Yunan heykeli gibi karşımda dikilirken ona gözü değen kadınlara iç çektiriyordu.
"Bu gürültüde nasıl duydun?" Dedi Tuana şaşırarak.
Kaan yanıtladı. "Duymadı, dudaklarını okudu."
Zafir başını sallayarak viskisinden yudumladı ve başını diğer tarafa çevirerek dans edenlere baktı.
"Dans edelim mi?" Derken bardağı masaya bırakıp bana avcunu uzatmıştı. Gözlerim kimseye değmeden avcuna odaklandı ve bu gece takılan yüzüğe dalıp gittim. Yüzüğümün olduğu elimi avcuna bıraktım. Biz ayaklanırken diğerleri de ayaklanarak bize eşlik etti.
Gece saat geç olduğundan bir yavaş bir hareketli şarkılar çalıyordu,şu an çalan hareketli şarkıya, kızlarla eşlik ettik. Bütün herkes bağıra bağıra hem söylüyor hem dans ediyordu. Zafir elimden tutarak beni döndürüyor kendisi dans etmese de benim etmemi gülümseyerek izliyordu. Etrafa attığı delici bakışlarını da bir tek ben görmüyordum.
"GEL BİZİM ORALARA ORTALIK KARIŞSIN KÖTÜ NİYET YOK MAKSAT AYAĞIN ALIŞSIN Bİ' FIRT ÇEK DUDAKTA SÖNECEK YANGIN KARLAR BUZLAR SENLE NASIL YARIŞSIN?"
Ona baka baka söylüyordum ki gülerek kızlar beni kendine çekince gözlerimiz ayrıldı. Şarkının genelinde hoplayıp zıplayarak söylesek de artık yorulmuştum şarkı yavaş yavaş durulurken daha az hareketli olan bir şey çalmaya başladı. Tamamen duygusal olan şarkıyla hemen kendimi Zafir'in kollarına attım. Şarkıyı dinleyerek eşlik ettik, bağıra bağıra söylerken kızlarla oldukça eğleniyordum.
Sonlarına doğru ise bedenimi tamamen Zafir'e çevirdim.
"Senden öncesi tüm yaşamlarım neydi aldandığım? Çok geride kaldı artık acı yalnızlığım..."
Ben burayı söylerken parmaklarını belime bastırıp boynunu geriye doğru attı ve yutkunduktan sonra bana üstten yakıcı bir bakış attı.
"Susuz olur, aşsız olur Aşksız olmaz asla" Kısmını söylediğimde gözleri dudaklarına düşüp tekrardan gözlerimi buldu,olduğumuz yerde usul usul sallandık.
Adem elması ahenkle hareket ederken o kalın,tarazlı, güzel sesini duydum. "Duymaz oldum, görmez oldum Teslimim ben sana." Gözlerime bakarak üzerime doğru eğilerek saçlarımdan açıkta kalan kulağıma bu sözleri fısıldamıştı.
"Sonuna kadar Sonuna kadar Sonuna kadar Sona kadar"
Gerisini sanatçıya bırakırken ellerimi saçlarına daldırmıştım.
"Sonuma kadar seninim." Dediğinde iç çektim ve alnımı göğsüne yasladım.
"Evveet,eğleniyor muyuz?!" Dj'in sesi duyulurken çığlıklar ve ıslıklar yankılandı ama başımı Zafir'in göğsünden kaldırmadım olduğumuz pozisyonu bozmadan öylece durduk.
"O zaman hareketli bir parçayla devam ediyoruz!" Dj,bu sefer de bizi doksanlara ışınlarken başımı kaldırdım. Gözümü alan sahne ışıkları ve aniden kaldırdığım başımla bir anda gözlerim karardı ve olduğum yerde sendeledim.
Zafir,belimdeki elini sıkılaştırırken bu durumu fark etmedi çünkü Kaan'ın kulağına bir şeyler söylüyordu. Kızlar beni çığlık kıyamet yanlarına çekerken, aldığım alkolden sebep midem bulanıyordu. Biraz dans etmeye çalışsam da adapte olamadım, kenara çekilip onlara izin verirken üzerime doğru gelen kalabalıkla nefesim daraldı, gözlerim etrafta gezinirken yanıp sönen ışıklar ve yüksek sesli müzik beni daha da kötü etkiledi.
Arkamı dönüp etrafı taradım ve gözlerimle onu aradım. Az önce olduğumuz yerden daha ileride durmuş lobiye yaslanmış bir şekilde Alp ile sohbet ediyordu.
Sarsak adımlarla onlara doğru ilerlerken bana çarpıp yönümü şaşırtan insanların arasından zar zor geçtim. Etraf daha hızlı dönmeye başlarken beni ilk Alp fark etti.
"Yengem gelmiş ya!" Bana gülümseyerek bakmasına karşın kendimi tebessüm etmeye zorladım pek başarılı olamadım çünkü yer altımdan kayıyormuş gibi hissettiğimden sendeledim. Zafir,beni tutup kendine çektiğinde ellerimi kollarına koydum.
"Hadi ama güzelim,o bir kere olur." Kulaklarım uğuldarken midem daha çok bulanmaya başladı,soğuk soğuk terlediğimi hissettim.
"Kız valla akşam ne güzel kandırdın şunu,ben bile inandım he!" Alp gülüp bana takılsa da gözlerim istemsizce kapandı.
"Yavrum,tamam ama rol bitti. Bir kere kandım ikincisi biraz zor gibi..." Dediğinde karnıma giren sancıyla iki büklüm oldum. İnlememek için dudaklarımı dişledim.
"Almina!" Zafir'in sesi şimdi keyiften yoksundu. "Bak,şaka yapıyorsan yapma,beni seninle sınama." Tırnaklarımı kollarına istemeden sapladım. Canımın acısıyla da bu sefer kendimi tutamadan inledim.
Belimden destekleyip beni düz bir konuma getirdi.
"Güzelim,bak bana. Ne oldu?" Dediğinde kendimi sıkmaktan,boynumdaki damarlar patlayacak gibi hissetmiştim.
"Zafir..." Fısıldasam bile bu gürültüye rağmen beni duydu. O endişeyle yüzüme bakarken ben, bacaklarımın arasından ince bir çizgi şeklinde akan sıvıyı hissettim. Gözlerimi yavaşça aşağıya doğru indirdim ve bacaklarıma bakınca titredim.
"A-Almina!" Titreyen sesi kulaklarımda can bulurken dizlerimin üzerine düşecek gibi oldum ama beni tuttu, bulanık gözlerimle ona baktığımda o az önce baktığım bacaklarımdaki kana bakıyordu.
"Yenge." Alp'in sesini duyduğumda bile tepki veremedim,sadece canımın acısıyla kendimi sıkıyor Zafir'in gözlerinin en kuytu köşelerinde kendime yaşamak için bir yer arıyordum.
"Alp,Alp bir şey yap!" Zafir bağırırken bizimkilerin etrafımızda toplandığını ve endişeyle ismimi söylediklerini duyuyordum ama her şey çok bulanıktı. Bacaklarımın arasından süzülen sıcak kanı hissediyordum.
Zafir şoktan çıkıp beni kucağına aldı.
"Ceketi bacaklarına doğru ört, utanır o! Utanır, üşür, çabuk ol ört şunu!" Kime söylüyordu bilmiyordum ama bacaklarıma ve kasıklarıma doğru ceket bırakıldı, göğsüne yasladığım başımı dik tutacak mecali bulamazken acıyla inledim ve gözlerimi sıkıca kapattım.
"Arabayı getir hemen!" Etrafımda bir koşuşturmaca,bir gürültü hakimdi ama dışarıda olduğumuzdan artık içerideki gürültü yoktu. Sessizlik kulaklarımı çınlattı,soğuk hava bedenimi üşüttü, üzerimdeki kanı dondurdu.
"Buyurun efendim."
Ne olduğunu bilmesem de ellerimi kasıklarıma bastırdım.
"Kaan arabayı kullan!" Zafir beni kucağından bırakmadan arka koltuğa bindi. Yanımıza binen Alp beni ayık tutmaya çalışıyordu ama ağrıdan hissetmiyordum varlıklarını.
"Yenge, gözlerini açık tutman lazım,Tuana şu doktorun numarasını bulup arar mısın?"
"Güzelim,uyuma. Uyuma lütfen,bak bana..." Gözlerimi kısık şekilde aralayarak gözlerine baktım. Kaşlarım çatıldı, dudaklarımdaki kan onları ısırarak parçalamam yüzündendi.
"Bir şey söyle lütfen." Tuana bana seslenirken Kaan'a da en yakın hastane konumunu gösteriyordu.
"Çok ağrıyor." Dedim inlercesine. Elinin birini saçlarımda gezdirdi.
"Tamam bebeğim, geçecek birazdan tamam mı?" Bana umut veren gözlerle bakmaya çalışsa da kızaran gözlerindeki yaşları görüyordum. Başımı biraz geriye doğru attım, normalde soğuktan titreyen çenem şimdi acıdan titriyordu.
"Her şeyi mahvettim." Gecemiz mahvolmuştu,benim yüzümden.
Başını iki yana sallayarak avcunu yüzüme kaydırdı.
"Asla,asla böyle düşünme."
"Almina,tam olarak ağrın nerede?" Alp ne zaman telefondan birilerini aramıştı bir fikrim yoktu ama birisiyle konuşuyordu ve oldukça ciddiydi.
Elime bulaşan kurumuş kanlara rağmen parmaklarımı ağrıyan yere koydum,sancıyla elimi geri çektim. Alp telefondaki her kimse onunla latince terimle konuşuyordu.
"Zafir!" Gözlerimden akan yaşlar boynuma süzülüyordu.
"Geçecek, geçecek meleğim. Kaan hızlan biraz!"
"Son sürat gidiyorum."
"Almi,az kaldı canımın içi. Biraz daha sık dişini."
"Hastane hazır iletişime geçtim ve Mardin'deki doktorunuzla irtibat kurmalarını sağladım. Çok iyi bir meslektaşım bekliyor bizi."
"Ah!" Çığlığım arabada duyulurken aklıma bir anda ya bu hamile olduğum bir süreç olsaydı düşüncesi geldi. Böyle mi olurdu yine, aynı telaş, aynı endişe ve aynı süreç... Değişik hissettim,saçmaydı ama o an belki de dikkatimi dağıtmak için kendimi böyle bir düşünceye ittim.
Zafir beni göğsüne bastırdı, bütün acılardan korumak ister gibiydi. Art arda yutkunduğunu ve gözlerinin bacağıma kaydığını hissettim. Büyük ihtimalle benden süzülen kan ona bulaşıyordu.
Araba ani frenle dururken herkes arabadan hızla indi Zafir beni bir saniye olsun bırakmadan indiğinde kapının önünde bekleyen sedyeyle içimdeki korku arttı. Beni sedyenin üzerine yatırırken geri çekilecek gibi olsa da elini sımsıkı tuttum.
"Gitme."
"Asla."
O, elimi tutarak peşimden gelirken bizimkiler de onları takip ediyordu. Doktorlar bir şeyler dese bile soruları ben cevaplamıyordum.
Acil müdahale odasına alındığımda buraya Zafir'i almadılar, yüreğim korkuyla atsa bile karnımın ağrısı ve midemin bulantısı buna ağır basıyordu.
"Kanamayı durdurup ameliyata alacağız." Doktorlar konuşurken bana serum takıldı, üzerimdeki elbisenin üzerimden ayrıldığını hissettim. Yaklaşık 15 20 dakikanın sonunda kanamamı zar sor durdurdular ve ben bu süreç hakkında sadece ağrıyı hissetmiştim. Hiçbir şey hatırlamıyordum.
"Almina hanım,sizi acil ameliyata alacağız. Mardin'deki doktorlarınız ile iletişime geçtik,hiç şüpheniz olmasın ki kistlerinizi alacağız,kanamanızın olmasını tıbbi terimlerle açıklayamam ama kısacası kistleriniz ve geciken ameliyat süreciniz diyebiliriz. Şimdi size anestezi uygulayacak arkadaşlarımız gelecek,biz de ameliyathanede sizi bekleyeceğiz." Dediklerinde uyuşmuş gibi başımı salladım. Kolumdaki serum çoktan çıkmıştı.
Doktor odadan gittiğinde kapının önünde olan gürültüyü hissettim,hasta bakıcılar gelip sedyeyi hareket ettirerek beni kapıdan çıkardılar.
"Almina,biz buradayız hiç merak etme. Bur şey olmayacak canım." Tuana'nın sesinin ardından diğerlerinin biz yanındayız, cümlelerini duymuştum. Elimi yavaşça kaldırıp onlara doğru usul usul salladım ve tekrardan avcumu kasıklarıma koydum.
Gözlerim Zafir'i arıyorken beni anestezi odasına getirmişlerdi. İçeride bulunan doktor ve hemşireler bana uygun dozajda anestezi uygularlarken odanın kapısı çaldı ve beklemeden açıldı.
"Beyefendi?" Diyen doktora rağmen elimi ona uzattım. Doktor susup,gelmesine izin verdi. Soluğu yanımda aldığında gözlerindeki endişeyi görüyordum.
"Güzelim, güzel nişanlım... Ben buradayım, yanındayım,hiç korkma tamam mı?" Benim için bir çocuğa endişelenir gibi endişelenmesi, üzerime titremesi kalbime o kadar dokunuyordu ki uyuşmaya başlasam bile gözlerimin dolduğunu hissettim.
"Durabiliriz." Doktor hemşireye yanıt verdikten sonra geri çekildiler, sanırım birazdan uyuyacaktım çünkü çok uykum vardı.
"Gidelim mi?" Diye soran doktora baktım. "Bir saniye." Derken zar zor konuştum.
"Ne olursa olsun beni sevmeye devam eder misin?" Bu ameliyatın her ameliyatta olduğu gibi riskleri olduğunu biliyordum ve ani bir şekilde olduğu için endişem iki kat daha fazlaydı,ya bir bebeğimiz olmazsa diye endişe etmeden duramadım.
"Ne olursa olsun,geberip gitsem bile seni o mezarın içinde de sevmeye devam ederim ben." Avuç içimi dudaklarına bastırdı ve saçlarımı elleriyle okşarken dolan gözlerini gizleme ihtiyacı duymadı.
"Beni sen buldun,ben seninle kendim oldum,bana yaşama hakkını yeniden sen verdin ve ben senin elinden hayalini kurduğun bir şeyi alabilirim,seni baba yapamayabilirim,beni affet Zafir." Gözlerim kapanmaya başlarken başını iki yana salladı, kaşlarını çattı.
"Asla,sen bana nasıl yaşamam gerektiğini öğrettin. Sensiz yaşanmayacağını öğrettin,sen beni hem eş hem baba, yaptın ki... Sen benim bebeğimsin,benim nazlı bebeğim. Seni,sonsuza dek seveceğim ne olursa olsun. Ve biz seninle bir ömür birlikte olacağız. Tamam mı?" Başımı zorlukla salladım.
"Seni seviyorum sevgili sevgilim." Diyebildim son kez.
"Çok,çok seviyorum seni." Alnıma bir öpücük bıraktı, gözyaşı alnımdan saçlarımdaki boneye karıştı.
"Gitmeliyiz." Doktoru zor duyarken kendimi ayık kalmaya zorluyordum.
"Seni bekleyeceğim,tam yanında. Uyandığında ilk beni göreceksin,tamam mı kutsal çiçeğim?" Kapıdan çıkarken onun elini hâlâ sıkı sıkı tutuyordum. Gözlerim kapanırken arkadaşlarımızın ve ailemizin burada endişeyle bana baktıklarını gördüm.
"Anneciğim biz buradayız." Mihriban annemin sesiyle gülümsedim ya da ben öyle sandım.
"Sakın korkma kızım." Annem ve babam da bana sesleniyorlardı.
"Bekliyoruz seni yengesi." Leyla ablanın sesine karışan Deniz'in ağlama sesi duyduğum son sesti zaten ameliyathaneye de girmiştik.
Gerisi ise zifiriydi.
***
Zafir'den
Bir buçuk saat olmuştu ve hâlâ oradaydı,o soğuk buz gibi yerde bilinçsizce uzanıyor, güzel teninde bıçaklarla kesikler açılıyordu. Kıyamadığım teninde...
"Boran,oğlum otur artık." Başım bir saattir ameliyathanenin kapısına yaslıydı,elimi bıraktığı ilk yerde kalakalmıştım. Tarık babama bakamadım,bir şey demek istemedim. O da elini omzuma koyup iki kere destek verircesine vurdu.
Öyle büyük bir ameliyat olmadığının farkındaydım ama onun canının acıdığı her an benim için büyük bir cehennemdi. Gözlerim titrekçe kapandı,Tarık babanın elini sırtımda hissetmek bana hâlâ garip geliyordu,onca yılı babasız deviren bir adamdım ben. Şimdi babam vardı ama sevdiğim kadın...
İyi olacaktı,iyi edecektim onu. Ben sakat kaldığımda o nasıl beni, kırgınlığına rağmen iyileştirdiyse sevgimle iyi gelecektim ona.
Gözlerimin karanlığında onun gülen yüzü belirdi,bu geceki peri masalından fırlamış haliyle bana bakarak tebessüm ediyordu. Esen rüzgar saçlarını yüzüne savuruyordu,kokusu burnuma gelirken daha da derin bir nefes aldım. Burnuma hastanenin leş kokusu dolarken hayali kaybolur gibi oldu,gitmemesi için elimi hemen ona uzattım bu sefer de avcum soğuk cama dokundu, alnımı soğuk camdan kaldırmadan gözlerimi araladım.
Gömleğimdeki kan görüş açıma girdiğinde yutkunup nişan yüzüğümüzün olduğu elimd baktım. Onun da kan olduğunu görünce irkildim ve geri çekildim. İstemeden bir adım geriledim o sırada içeriden açılan kapıyla koşarak bir hemşire çıktı. Yüzüm endişeyle gerilirken yutkundum avuç içimde duran kolyesini,annesinin ona verdiği kolyeyi, daha da sıkı kavradım.
Üzerini çıkardıklarında eşyalarıyla birlikte vermişlerdi,avcumdan bir saniye olsun bırakmamıştım.
"Ne oluyor?" Diyenlere rağmen hemşire hızla uzaklaştı. Kafayı yiyecek gibi olduğumdan bir adım daha geriledim,sendeleyerek arkamdaki duvara tutundum.
"Boran Allah için otur şuraya." Herkes endişeliydi ama hiçbiri benim kadar dağılmamıştı,bense onu o halde gördüğüm andan bir türlü çıkamıyordum. Bir de şaka yapıyor sanmıştım, acıyla bana bakışı,nefes alamıyormuş gibi çıkardığı acılı iniltisi, bacaklarına düşen bakışları sonra medet umar gibi bana bakması,benim gördüğüm o kan...
Yavaşça duvardan kaydım.
"Durun,neler oluyor?" Alp'i duyduğumda hemşireyi durdurmuştu.
"Hastanın kan kaybı olduğu için takviye yapmamız gerekiyor. Ameliyat devam ediyor size bilgi vereceklerdir,vakit kaybedemem üzgünüm." Hemşire geri o lanet yere girdiğinde kayarak yere oturdum ve bacaklarımı çaresizce uzattım,biri bükük şekilde kaldı. Yumruk halindeki elim dizimde duruyordu.
"Bak kötü bir şey demediler korkma." Kaan'ı duysam da yere boş boş bakmaya devam ettim.
"Ben geliyorum hemen." Alp gittiğinde herkes sessizce bekliyordu.
Kısa bir süre sonra Alp geri geldi, yanıma eğildiğinde üzerine giydiği ameliyat kıyafetlerini gördüm. Elini omzuma koydu.
"Bilgi alacağım,tamam mı?" Gözlerimi en sonunda yerden kaldırdım,minnettarca baktığımda gülümsedi.
"Sana binlerce can borcum var,biraz biraz ödeyelim kuzen." Dedikten sonra içeriye girdi. Gözlerimle onu takip ettim, kapı geri kapandığında derin bir nefes aldım.
Aradan geçen yarım saatin sonunda hâlâ aynı yerdeydim,kalbimdeki endişe bir an olsun soğumamıştı ki kapı açıldı. Gözlerim hızla orayı buldu. İçeriden Alp ile birlikte doktorlar da çıktığında hemen ayaklandım soluğu korka korka önlerinde aldım.
"Geçmiş olsun." Diyen doktorla herkes mutlulukla birbirine sarıldı. Beklentiyle bakmaya devam ettiğimde doktor bana gülümsedi.
"Merak etme,eskisinden de iyi fakat kan kaybettiği için çok yorgun. Bu süreçte ona iyi bakmalısınız,iyi beslenmeli. Şimdi normal odaya alacağız ama yanına sadece bir kişi girsin mikrop kapmaması gerekiyor." Dediğinde kalbimin ateşi usul usul soğumaya başladı.
"Peki,peki herhangi bir sorun? Yani hamile kalabilir değil mi?" Dedim gözlerim dolarken Almina için bu çok mühimdi. Benim için onun olduğu her dünya her şeye rağmen güzeldi,bir çocuğu evlat edinirdik hiç sorun olmazdı. Hem ben zaten askerdim buna hakkım bile yoktu belki de,arkamda bırakacak ne kadar az kişi olursa benim için o kadar iyiydi bu yüzden bir çocuğumuzun olmamasını içim yansa da isteyemezdim.
"Hiç şüpheniz olmasın,tabi bu Allah'ın takdiri fakat bir bebek sahibi olmak için hiçbir engel kalmadı hatta o engeli tamamen kaldırdık." Dediğinde içimdeki yangın tamamen söndü. Rahatlayarak gözlerimi kapattım. Geri açtığımda teşekkürlerimi ve minnetimi onlara ilettim. Alp ise gülümseyip doktorla birlikte gitti.
Kapı bir kez daha açıldığında bu sefer sedyeyle birlikte Almina çıktı. Uyuyordu, saçları sedyede dağılmıştı. Dudakları da yüzü gibi soluktu. Kan kaybettiği belliydi.
Soluğu yanında aldım.
"Buradayım meleğim."
Elini tuttuğumda hasta bakıcılara yardım edip onu odaya taşıdık. Serum takılı olan koluna dikkat ederek onu odadaki sedyeye taşıdık. Üzerini dikkatlice örttüm.
Herkes sırayla birer kez gördü, sonrasında ise zor da olsa ikna ettiğim ailelerimizi evlerine gönderdim. Ben tek başıma yanında kalacağımı söyledim.
Almina uyurken kolyesini kenara koyup kanlı ellerimi yıkamak adına lavaboya girdim her tarafımda kanı vardı,Alp bana kıyafet getirmeye gitmişti birazdan gelirdi fakat bu görüntüyü görmeye daha ne kadar dayanabilecektim bir fikrim yoktu. Bordo olmamın bir önemi yoktu şu an. Bordo da olsam sevdiğim kadının kanının bordosuna yenildim.
Ellerimi hırsla yıkayıp kanı çıkardım. Odaya dönüp uyanmaması için sessiz davranarak tekli koltuğu yanına çektim ve oturup avcunu tuttum.
Sabah olmak üzereydi.
Elleri buz gibiydi, üzeri büyük ihtimalle çıplaktı,yerimden kalkarak üzerindeki örtüyü yavaşça kaldırdım,bir kat daha örtü vardı,onu da hafifçe çektiğimde göğüslerinin bir kısmını görmem fikrimi doğrulamada yeterliydi. Üzerine örtüleri örttüm ve mini dolapta duran örtülerden birini daha aldım. Dikkat ederek onu da üzerine örttüm.
Alnına bir öpücük kondurup geri çekildim. Makyajı yüzüne dağılmıştı,o güzelim kokusunun yerini hastanenin leş kokusu almıştı.
Yerime geçip tekrar oturdum,o sırada kapı çaldı ve açıldı. İçeriye hemşirenin girdiğini görünce öylece durdum.
"Üzerini örttüm,çok üşümüş bir sakıncası olur mu?" Dedim.
"Üşüdüğünü mü söyledi, uyandı mı hasta?" Dedi imkansız dercesine.
"Hayır, anlarım ben. Teni buz gibi." Dedim aksi bir sesle.
"Anladım. Merak etmeyin bir sakıncası olmaz,serumuna bunu karıştırmam gerekli." Sorgular gibi baktım.
"Ne o?" Derken biraz sinirli olduğumun farkındaydım fakat neler neler görüyordum, Almina'ya zarar vermek için gelmiş de olabilirdi?
"Ağrı kesici, uyandığında oldukça ağrısı olacaktır." Demişti. O seruma ilacı karşıtırırken Alp açık kapıdan içeriye girdi.
"Geldim,al kuzen. İçinde yengeme de kıyafet varmış. Mihriban yengem dedi." Dediğinde başımla onayladım, gözleri hemşireye kaydığında başımla onu gösterdim ve kendim lavaboya geçtim. Alp'in kıza ne yaptığını sorduğunu duymuştum. Kısaca üzerime değiştirdim,içinde olan çöp poşetine bu geceki kıyafetlerimi de koydum,nişan gecemizi böyle düşünmemiştim...
Odaya dönerken kapının kapandığını duydum.
"Neymiş o?" Dedim sorgulayarak.
"Baktım merak etme, ağrı kesiciymiş." Dediğinde başımla onayladım.
"Ameliyata almadılar beni,sadece bilgi alabildim,bir de oldukça çok kanlı gaz bezi gördüm." Derken Almina'ya bakıyordu.
Başını iki yana salladı,neşesini kaybetmiş ve yorgun duruyordu.
"Ama iyi olacak. Hiçbir sorun da yok cidden emin olabilirsin. Neyse ben kaçayım çok yorgunum." Dediğinde birbirimize sarıldık. Sessiz bir teşekkürdü bu benim için.
Alp giderken kendimi yine o koltukta buldum,elini tuttum. Alnının terden damlacık damlacık olduğunu görünce de yan tarafta duran peçeteyle usulca sildim.
"Canımın en içi... Hadi bir kere arala o gözlerini de içimdeki yangın sönsün, karanlık dünyam tekrar dönsün. Hadi be güzelim."
Yakarışımı duymadı,uyumaya devam etti. Bu kadar çok mu yorulmuştu? Yanımda da olsa özlüyordum onu.
Tuttuğum avcunun hemencecik yanına başımı koydum, gözlerim odadaki sessizlikle iyice kapanmaya başladı ve çok geçmeden uyuyakaldım.
***
Almina'dan
*
"Zafir,neredesin?"
Etraftaki çiçeklerin içerisinde kaybolmuş gibiydim, kokularını duyumsayamasam da oldukça güzel koltuklarını düşünüyordum,her taraf rengarenk çiçeklerle doluydu,çiçek tarlasının ortasından giden bir yol vardı,yol ilerideki büyük ağacın önündeki düzlüğe çıkıyordu. Yerde serili olan örtü ve üzerindeki piknik sepetiyle ağacın gölgesi bu sıcak havada dinlenmek ve huzuru bulmak adına güzel bir yer oluşturmuştu.
Ağaca kurulu olan bir salıncak vardı. Salıncak boş olmasına rağmen ileri geri sallanıyordu. Ilık rüzgar üzerimdeki beyaz,çiçekli,bol elbiseyi dalgalandırıyordu.
Dalgalandırdığım saçlarım boynuma doğru vurdukça gözlerim huzurla kapanıyordu.
Ağacın hizasında ve biraz ötesinde bir şelale vardı. Çok hırçın değildi ve su oldukça da berrak akıyordu. Patika yolda yürürken gözlerim şelalede gezindi. Zafir dakikalar önce balık tutmak için gitmişti ve onu şu an göremiyordum.
Ellerim çiçeklere değerken ileriye bir adım attım ve tekrardan ismini söyledim.
"Zafir?"
Sesim boş olan bu cemnet parçası yerde yankı yaptı.
"Güzelim?" Sesini duyduğumda hemen başımı sağ tarafa doğru çevirdim.
Onu ileride elinde tuttuğu sepet ile buldum. Şeffaf telli sepetin içinde birçok balık vardı,bir elinde olta... Üzerinde duran bembeyaz gömleği ıslaktı ve tenine yapışmıştı, saçları dağılmış,siyah pantalonundan ise su damlaları akıyordu.
"Zafir!" Ona ilerlemek için sağa doğru yöneldim ama çiçeklere basacak olduğumdan durdum.
"Çiçeklere basma," soldan gelen sesiyle sağ tarafa baktım az önce oradayken şimdi hemen soldaydı.
"Onlar kutsal, tıpkı senin gibi." Cümlesini tamamladığında adımım havada asılı kaldı ve geri çekilerek durdum. Başımı kaldırıp ona baktığımda bu sefer o patika yolun sonundaydı.
"Hadi gel bana," dediğinde hevesle başımı sallayarak elbisemin eteklerini tuttum ve ona doğru yürümeye başladım. Tam ona ulaşacağım sırada önümden geçen simsiyah bir yılanla korkarak çığlık attım ve arkamı dönerek o yılandan kaçtım.
Yılan onunla aramızda durmuş bana doğru bakarken ayağım takıldı ve düştüm. Dizlerim yere sürtünürken beyaz elbisem kirlendi,kan oldu.
Zafir ile o yılana doğru dönük bir şekilde dizlerimi yerde kendime çekmiş şekilde,ellerimi toprağa bastırarak oturuyordum.
Zafir'in elindeki sepet yere düştü ve sepetteki balıklardan birkaç tanesi toprağa döküldü.
"Canımın en içi,korkma. Gel, lütfen. Canını yaktığı için ben özür dilerim senden." Başımı korkuyla iki yana salladım.
"Korkuyorum,olmaz. Zarar verecek bize." Diyebildim endişeyle.
"Hiçbir şey olmayacak güven bana." Dediğinde yılan bana doğru hareketlendi, içimdeki korkuyu hissederek geriye kaçmaya çalıştım, ayağa kalkayım derken yere düştüm ve başımı sert bir taşa çarptım.
"Almina! Öldürdüm,onu." Zafir'in sesini daha yakından duyuyordum ama gözlerimi açamadım.
"Öldürdüm bak." Sözlerini yinelediğinde gözlerim usulca aralandı, gözüne vuran parlak gün ışığının önünde ölmüş bir şekilde duran yılanı gördüm,Zafir onu eliyle ileriye fırlattı.
Sonra bir ağlama sesi duyuldu,bir bebek sesiydi bu.
"Bebeğimiz ağlıyor sevgilim." Gözlerimi açmak istedim ama kapanıyordu,kendimi tutamıyordum.
"Onun sana ihtiyacı var,sana ihtiyacımız var canımın yongası."
Benim de size ihtiyacım var,beni bırakmayın diyemiyordum,cevap veremiyordum.
"Lütfen uyan Almina,bana geri dön. Beni bırakma,geri dön Almina. Bize geri dön."
*
Nefee nefese kaldığımı hissettiğimde gözlerimi açmaya zorladım.
"Almina! Uyan, lütfen." Zafir'in sesini duyduğumda korkuyla gözlerimi açtım. İlk gördüğüm onun yüzüydü. Endişeyle bana bakıyordu.
Gözlerimi gördüğünde derin bir nefes verdi.
"Çok şükür,iyi misin?" Dediğinde kaşlarım yukarıya kıvrıldı, gözlerim dolarken etrafıma bakındım. Hastanedeydik,en son kasıklarımda hissettiğim ağrıyı hatırlıyordum. Sadece bir kabus görmüştüm,iyiydim.
"Zafir." Diye fısıldadım zorlukla.
Elleri yüzümdeydi,eğilip burnumun ucunu öptü.
"Kabus mu görüyordun?" Yutkundum ve başımı salladım.
"Korktum." Sesim tarazlı çıkıyordu.
"Ben buradayım,korkma. Doktorunu çağırıp geleyim." Gitmek için hareketlendiğinde hemen elini tuttum.
"Gitme, lütfen." Elimi tutup öptü, ardından da yan tarafta bulunan çağrıya bastı.
"Buradayım, ağrın var mı?" Şu an hissetmiyordum bu yüzden başımı iki yana salladım.
Kapı çalınıp gel, dedikten sonra açıldığında içeriye hemşire girdi.
"Hastamız uyanmış, nasılsınız Almina hanım?" Güler yüzlü hemşireye tebessüm etmeye çalıştım.
"İyiyim."
"Doktoruna haber verebilir misiniz?" Zafir'in tok sesiyle kadın gülümseyerek Zafir'i onayladı ve odadan çıktı.
Zafir kısa bir an benden izin alarak banyoya gittiğinde elimi kaldırıp yüzümü sıvazladım.
"Sadece bir kabustu."
"Ne gördün,seni bu kadar korkutan neydi?" Sesini duyunca elimi indirdim. Endişeliydi görüyordum.
"Biz..." Kapı açıldığında susmak zorunda kaldım içeriye doktor ve hemşireler girmişti.
Zafir kenara geçerken doktor muayene etmek için izin istedi.
"Nasılsınız?" Dediğinde "İyiyim şu an." Dedim.
"Bir bakalım,bir yarım saat sonra ağrınız başlayacaktır. Bu oldukça normal,korkulacak bir şey yok. Bol bol dinlenip,dediklerimizi uygularsanız kısa sürede toparlanacaksınız. Mardin'deki meslektaşlarımız zaten sizinle orada da ilgilenecek." Doktor dikişlerimi kontrol ederken Zafir göz ucuyla bakmış sonra gözlerini sımsıkı kapatarak geriye doğru adımlamıştı.
"Bebek sahibi olabilecek miyim?" İlk sorum oldu.
Doktor gülümsedi ve Zafir'e baktı. Onunsa gözleri bendeydi ve bana,sanki bir mucizeye bakıyormuş gibi bakıyordu. Nedenini anlamadım ama bozuntuya vermeden doktora baktım.
"Allah izin verdiği sürece evet. Hem de eminim ki sağlıklı,çok güzel veya yakışıklı bir bebek sahibi olacaksınız." İçimdeki bütün sıkıntı giderken dua ederek derin bir nefes verdim.
"Herhangi bir sıkıntı yok. Dediğimiz gibi ağrılarınız olacaktır maalesef. Onun dışında herhangi bir problem yok, yemeğinizi yiyebilirsiniz,su tüketmeye özen gösterelim. Şu an yürüyüş için biraz erken ama bu gece sizi yürüteceğiz,dikişlerinizi de bir buçuk hafta içinde alabiliriz." Dedi.
"Peki seyehat edebilir miyim?" Dediğimde biraz durdu.
"Aslında dinlenmeniz daha iyi tabi ama zorunlu bir durum var ise kısa yolculuklar ya da uçakla yolculuklar yapabilirsiniz. Onun dışında pek tavsiye etmem." Demişti. Başımı salladım.
"Çok teşekkürler." Dediğimde doktor gülümsedi.
Zafir,doktoru kapıdan geçirirken ben de biraz olsun doğrulmaya çalıştım.
"Yavrum dur." Zafir koşarak yanıma geldi ve kollarımdan destek olarak beni biraz doğrulttu. Sırtımı yastıkla desteklerken inledim ve arkama yaslandım.
"Canın yandı mı?" Dediğinde başımı iki yana salladım ve tabi ki inanmadı.
"Su verebilir misin?" Dilim damağıma yapışmıştı ve bir zararı olmasın diye ilk uyandığımda istememiştim.
"Vereyim çiçeğim." Suyu uzattığında kana kana içtim.
O da dudaklarımı parmaklarıyla sildi.
"Rahat mısın?" Saçlarımı kenarda duran lastikle topladı. İstsizce gülümsedim,çok tatlıydı. Başımı salladığımda cebinden kolye çıkardı.
Elim direkt boynuma gittiğinde ona baktım.
"Hiç yanımdan ayırmadım, takalım mı?" Hemen başımla onayladım. Eğilerek kolyemi boynuma taktı ve nabzımın attığı yere öpücük kondurdu.
"Seni seviyorum." İki kelimede birçok anlam gizliydi bunu anlamasını umarak ona baktım ve anlamış gibi gülümsedi.
"Üzerine dolaptaki elbiseyi giyelim mi? Geceden beri çok üşüdün zaten."
"Olur sevgilim." Dedim. İç çekip doğruldu,ilk önce perdeyi indirdi, odanın ışığını açtı ve dolaptan bir çanta çıkardı.
Çantadan iç çamaşırlarımı çıkardığında utançla yok olmayı bekledim.
İçime kaçan sesimle konuştum "Sadece üst yeterli."
Boğazını temizleyerek onayladı. Külodumu koydu, sutyenim ve elbisemle bana doğru geldi.
"Eğer rahatsız olacaksan hasta bakıcı çağırabilirim." Demişti ki hemen başımı iki yana salladım.
"Benimle senin ilgilenmeni istiyorum." Dediğimde yutkundu, dudaklarını yaladı.
"Canıma minnet." Üzerimdeki iki tane örtüyü çekti,sonra bedenime sarılı olan örtüyle bakıştı.
Onun uçlarından tutup yavaşça indirdi ve bedenimin üstü tamamen açıldı. Yutkundum ve ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi araladım.
"Her halinle mükemmel olmak zorunda mısın?" Kaşlarını yalancıktan çatmıştı, bakışları altında tüylerim ürperdi. İçimdeki yoğun hisler kasıklarıma vururken istemeden yüzümü buruşturdum. Hadi ama zevk almak bile sorundu şu an.
Yüzümü görünce bir anda afalladı.
"Rahatsız mı oldun?" Dediğinde gözlerimi büyüterek baktım serum olmayan elimi uzatarak tişörtünün yakasını tuttum yanımda oturan bedenini kendime çekip dudaklarına yapıştım.
Birbirimizi derince öperken, dün gecenin acısını çıkarıyorduk. Özlemiştim onu,hem de korkmuştum. Kaybedeceğimi düşünmüştüm,elimden her şeyim alınabilirmiş gibi gelmişti.
"Ben senden rahatsız falan olmam. Ama..." Yine yoğunlukla inledim.
"Bu şey,bu his sanırım ameliyatlı yerime geldi." Kıkırdarken o da istemeden güldü.
"Özür dilerim,bu süreçte senden uzak durmalıyım desene." Başımı iki yana salladım.
"Ancak bir nefes uzağımda olmana izin veriyorum."
Elini alnına koydu.
"Emrin başım üstüne." Elini indirip koluma dokundu.
"Üşüdün,giy bakalım bunu." Derken bana sutyenimi verdi,kendisi kalkıp diğer tarafa dolandı ve serumu çıkararak sutyenin kolundan geçirip geri yerine taktı.
"Sırtımı kapatman gerek." Elbisemi kucağıma bıraktı ben çok az öne gidebildim çünkü öne eğilince ağrım artıyordu. O da hızlıca takmaya uğraştı.
"Bunu nasıl takıyorsunuz kızım?" Dediğinde güldüm.
"Geçir işte, çıkarmasını biliyorsun." Dedim muzipçe.
"O başka..." Güldü,ben de ona eşlik ettim elbisemi de aynı şekilde giydirdi ama aşağı çekmedi üzerimi örttü ve beni tekrar yatırdı.
"Rahat mısın?" Dediğinde başımı salladım.
"Sen iyi misin? Yorgun görünüyorsun." Dedim.
"Sen iyiysen iyiyim." Telefonu çaldığında gözlerim saate kaydı,saat 9'du. Ailelerimiz olabilirdi ki onların da eli kulağında olduğunu biliyordum. Birazdan gelirlerdi.
"Kim?" Kaşlarını çattı ve numaraya baktı.
"Kadir." Gülümsedim, sanırım geçmiş olsun demek için arıyordu.
"Hoparlöre alsana." Dediğimde eliyle bir yaptı. Belki özel bir şey için aramış olabileceğini düşündüm ve başımı salladım.
Zafir camın önünde dikilirken V şeklindeki sırtına iç çektim.
"Efendim?" Kadir bir şeyler dedikten sonra Zafir teşekür etti ve bana dönüp göz kırptı sanırım geçmiş olsun diyordu.
Bu sırada kapı çalınıp direkt açılınca içeriye ilk Alp girdi.
Hemen elimle sus, işareti yaptım. Zafir'in gözleri Alp'e kaydı ve ardından da dışarıya çıkmak için hareketlendi.
"Günaydın yenge, uyanmışsın. İyi misin?"
"İyiyim.Günaydın canım." Dedim o bana sarılırken,getirdiği paketi kenara bıraktığında sorgulayamadım çünkü aklım Zafir'de kalmıştı.
"Alp, Zafir'in yanına bir gider misin? Çıkarken yüzü pek iyi değildi."
Bana inanmaz gibi baktı.
"O hep öyle be yengoş ama dur bakayım." Alp kapıya doğru gittiğinde kulağımı o tarafa verdim ve dikkat kesildim.
Zafir'in sesini boğuk boğuk duysam da bir süre sonra Alp'in bağırışını duydum ve olduğum yerde sıçradım.
"NE? BABAANNEM ÖLMÜŞ MÜ?"
Yüreğim sıkışırken aklıma gördüğüm kabus geldi.
Simsiyah olan o yılan,o yılanı öldüren Zafir.
"Sus be oğlum."
"Nasıl lan kim öldürmüş?!"
Korkuyla bir isim duymayı bekledim bu ismin sevdiğim adamın ismi olmaması içinse dua ediyordum.
"Ben..." Dedikten sonra kapıda bir gürültü koptu. Olaylara hakim olmaya çalışırken kasıklarıma saplanan ağrıyla istemeden çığlık attım. Gerisi tam bir zifiriydi.
***
Bitenziii.
Bitti dostlar.
Bölüm sonu.
Her kötünün ve kötülüğün bir sonu vardır,yeniliklerin ve iyiliklerin başlaması için. Ve gecikse de adalet mutlaka yerini bulacak,iyilerin gözyaşları yerde kalmayacaktır.
Ee Berivan Berire Algan,demek yolun sonuna geldin. Ne düşünüyorsunuz?
Sizce cidden Boran mı öldürdü ya da öldürttü?
Düşüncelerinizi merak ediyoruumm.
Sizleri seviyorum,kendinize iyi bakın. 💞 |
0% |