Yeni Üyelik
42.
Bölüm

42.Bölüm "İKİNCİ PERDE"

@dolunaydakigelgit_

 

 

 

Ananaslı bayram şekerlerim,

Hepinizi özledik!

 

Yeni bölüm sizlerle umarım beğenirsiniz.

 

Oy vermeyi unutmayalım ve yorumlarınızı eksik etmeyinn <3

 

İyi okumalar ve iyi bayramlar 🍬💝

 

 

 

 

***

"Odaya git Almina." Bana bu mesleği konusunda ilk ters yapışı değildi,ayaklarım geri geri giderken elimdeki telefonu göğsüme bastırdım. Ben çıktığımda onun sesini tekrar duydum başka birini aramıştı.

 

Odaya geçmeden önce yanan ışıkları söndürdüm sadece koridordaki küçük boydaki ayaklı ışık açıktı,loş ışığı koridorun duvarlarına çarparak aşağıya inen merdivenin bir kısmını aydınlatıyordu. Odaya geçtiğimde aklım hala Zafir'deydi.

 

Ama düşünmedim duymamam gereken bir şeyi duymuştum bu yüzden duyduklarımı unutma kararı aldım,bana açıklama şansı yoktu bu bir görevdi detayları bilmem yasaktı.

 

Örtünün altına girerek yerime yerleştim sabah erken saatlere alarmımı da kurdum,bu sıralar oldukça yoğun çalışacak sonrasında da izne ayrılacaktım. Bu hafta sonu pazar günü,yarından sonra,kalan düğün hazırlıkları için alışverişe çıkacaktık.

 

Derin bir nefes alıp içindeki sıkıntıyı gidermeye çalıştım hatta gözlerimi kapatıp uyumayı denedim ama gözümün önüne ailemi katleden yüzler geliyordu,onlar aynı zamanda o masum Almina'yı da katletmişlerdi.

 

Bir de üzerine az önce duyduğum bilgi ve bebek mağazasında yaşadığım olay aklıma gelince daha da küçüldüm yan dönüp cenin pozisyonunu aldım.

 

Düşünme Almina,düşünme!

 

Güzel şeyleri düşünmeye çalışırken gelecekteki hayallerimizi göz önüne getirmeye çalıştım. Elbisemi giymiş bahçede otururken çimlerde koşuşturan çocuğumuzu takip ediyordum hayalimde. Zafir ise elinde fıskiyeyle güneşli havada yorulmadan koşuşturan çocuğumuzu yalancıktan ıslatıyordu.

 

Kapının kapanmasıyla yüzüme ufak bir tebessümü taçlandıran hayalimden sıyrıldım,gerçeklik; kalbimi incecik bir kağıt kesiği gibi çizdi,geçti.

 

Yatağa uzanan Zafir bir süre bekledi.

 

"Bir sorun var mı?" Diye sordum.

 

O ise "Sana kızmadım." Dedi.

 

Aynı anda konuştuk ve sustuk.

 

Mırıltı gibi çıkan sesimle: "Biliyorum." Dedim o beni bekleyince.

 

"Bir sorun yok." Derken kolunu belime çoktan sarmıştı sırtım göğsüne yaslanırken elini avuç içime aldım ve göğsüme çektim.

 

"Sevindim."

 

Sesim fısıltı gibiydi,bugün oldukça ağır gelmişti bu yüzden mecalim yoktu. Sustum.

 

Yaklaşıp saçlarımın arasına ve boynuma birer öpücük sıraladı. Kor dudaklarından yayılan kıvılcımlar ensemde tutuşarak saç diplerimi tek tek yaktı.

 

"İyi misin?" Sorusuna cevap vermeden önce kirpiklerim titreyerek kapandı ve yutkundum.

 

Atmosferi bozmaya sebep vermemek için kısık sesle "İyiyim...Uykum var sadece." dedim.

 

"Uyu aşkım koynumda,kaygısız mışıl mışıl..."

 

Tarazlı ve kalın sesinden dinlediğim tek dizelik şarkının üzerimde derin bir etki bırakmasına şaşırmadım. Gözlerimi huzurla kapattım.

 

"İyi geceler." Gibi bir şeyler mırıldandım ama onun cevabını zihnimde netleyemedim ve uyuyakaldım.

 

***

 

"Almina,uyan!" Derinden gelen uzaktaki sese itaat edip gözlerimi aralamaya çalıştım. Kirpiklerimi birbirinden ayırırken gözlerime nüfuz eden ışık göz bebeklerimi yaktı. Kırpıştırdığım kirpiklerimle göz kapaklarımı sonunda açabildim.

 

Etraf bembeyazdı nerede olduğumu tam olarak algılayamıyordum,bir ses sürekli adımı söylüyordu fakat yanımda kimse yoktu. Doğrulmaya çalıştığımda üzerimdeki bembeyaz elbiseyi fark ettim,ayaklarım çıplaktı saçlarım ise oldukça kısaydı,yüzümü görebilmek adına bir ayna aradım ama yoktu.

 

Ben de pencereye doğru yaklaştım,ismimi seslenen o ses gittikçe kayboldu ve sustu. Gözüm aşağıya kaydığında tanıdık bahçeyle yüzleştim,burası Kanada'da kaldığım klinikti. Bankta benim pencereme sırt dönük birisi oturuyordu. Kim olduğunu anlamak için odadan çıktım, koridorda yalın ayak yürürken etrafta kimse yoktu,koridorun ışığı bir yanıp bir sönüyordu,kalbim korkuyla atmaya başlarken titrek bir sesle seslendim.

 

"Kimse yok mu? Zafir?" Çıt bile çıkmayan koridorda bozuk ışığın çıkardığı cızırtı duyuluyordu. Elimi duvara koyarken arkama baka baka dışarıya çıktım. Kliniğin kapısı yüzüme kapanırken geriye doğru bir adım attım.

 

Ayağım boşluğa düşerken ufak bir çığlık attım, belime dolanan bir çift kol beni düşmekten kurtardı.

 

"Zafir?" Şaşkınlığımı belirten sesim ona ulaşınca yüzünde bir tebessüm belirdi.

 

"Dikkat et. Adımlarına dikkat etmez,düşünmeden hareket edersen düşersin."

 

Tam dudaklarımı aralayıp 'sen tutarsın ki' diyeceğim sırada beni bırakıp arkasını dönüp gitmeye başladı.

 

"Zafir?! Nereye hey!" Bana dönmeden yürümesiyle arkasından koşmak istedim yerde ayağıma batan cam parçalarına rağmen arkasından gittim ama bir anda onu kaybettim. Gözlerim dolarken etrafıma bakındım ama o yoktu. Ayaklarımdan akan kanları görünce banka oturdum,yanımda bir kadın vardı yüzü;saçlarından ötürü gözükmüyordu.

 

"O da gitti,bizim gibi." Kadının sesini duyunca gözyaşlarım durdu korkuyla ona baktım, yavaşça başını kaldırdı. Yüzünün yarısı kan revan içindeydi. Ellerinde ördüğü bir patik vardı,pembe kurdelalı beyaz minicik bebek patikleri...

 

"Anne?" Dedim sesim titrerken.

 

"Merak etme,bizi unuttuğun gibi onu da unutursun." Sitemli ve öfkeli sesine duyduğum derin özlemle sarılmak için öne atıldım.

 

"Anne,öyle değil. Sizi asla ınutmadım ben!"

 

Başını iki yana salladı bana bakmadı,uzaktan gelen bir adamın babam olduğunu anladığım an ayağa kalkmak istedim ama yaralı ayaklarım ona gitmeme izin vermedi.

 

"Hayatım,bu o mu?" Bu diye bahsettiği de tiksintiyle baktığı da bendim.

 

"Baba..." desem de anneme bakmaya devam etti, annem başını salladı.

 

"Büyümüşsün." Dedi sadece. Gülümsedim,onları çok özlemiştim fazlasıyla ihmal ettiğim gerçeği yüzüme bir tokat gibi çarpmıştı.

 

"Büyüdüm ama eksik büyüdüm baba. Sizi özleyerek,katillerinizi bulmaya çalışarak büyüdüm." Dedikten sonra dışarıdaki o güneşli hava bir anda kararmaya başladı etraf simsiyah olurken ne olduğunu anlayamadığım şekilde kendimi ayakta ailemi de karşımda bağlı bir şekilde otururken buldum.

 

Arkamda hissettiğim bedenle korkuyla ona döndüm.

 

Adar'ın yüzüyle karşı karşıya geldiğimde korkuyla geriye doğru adım attım. Elindeki silahı ve yüzündeki korkunç gülüşüyle midemin bulanmasına neden oldu.

 

"Kaçma güzellik,kaçma. Seninle bir oyun oynayacağız hem bak kocan da burada." Başımı ani bir şekilde dediği noktaya çevirdim.

 

Zafir ailemden az uzakta ama aynı hizada onların yanında aynı şekilde sandalyeye bağlı oturuyordu. Olduğu yerde tepinip kurtulmaya çalışsa da bunu yapamıyor gözlerinden okunan öfkeyi ağzındaki banttan dolayı dışarıya dökemiyordu.

 

Ailemin de eli kolu bağlıydı,annem ağlıyor babamsa öylece bakıyordu.

 

"Şimdi güzel bayan,buradakilerden birini öldüreceksin ve diğerleri serbest kalacak ha ben yapamam diyorsan da ben hepinizi öldürüp çekip gideceğim. Seçim senin. Süren başladı." Bir anda altmış saniyelik geri sayım sesini duyunca panikle ne yapacağımı bilemedim ağlamaya başladım.

 

Elime tutuşturulan silahla aileme baktım. Zafir'in de dahil olduğu aileme...

 

Hepsinin ağzı bantlıydı. Zafir bana,beni vur der gibi bakıyordu. Annem ise yapma kimseyi vurma der gibi... Babam anneme bakarken süre aleyhime işliyordu.

 

"Nedem bunu yapıyorsun ne istiyorsun bizden!?" Öfkeli sesimle Adar'a dönünce yanında duran Bejno ve diğerlerini fark ettim.

 

Hepsi de silahını bana doğrultuyordu.

 

"Senin ailen bizim ailemizi çaldı,hepsini katlettiler!" Hepsi birağızdan bunh söylemeye ve arka arkaya tekrar etmeye başladılar diğer yandan kalan sürem 15 saniyeydi. Annemin ağzını açmışlardı.

 

"Yapma Almina bir kez daha öldürme bizi." Diye yakardı.

 

Arkamdakiler "Senin ailen bizim ailemizi katletti!" diye bağırıyordu.

 

Son 9,8,7...

 

"BENİ VUR ALMİNA!" Zafir'in öfkeli sesini duyunca başımı iki yana salladım elimdeki silah titriyordu.

 

"Anneni vurursan seni affetmem Almina." Babamın sesine hıçkırıklarım karıştı.

 

Son 3,2... elimdeki silahı kaldırdım. Aynı anda dört el silah sesi duyuldu. Arkamdakiler ailemi: annemi,babamı,Zafir'i vurmuşlardı. Bense kendimi...

 

Üzerimdeki beyaz elbiseye hepimizin kanı karışırken son yakarışım sevdiklerim içindi...

 

***

 

Uyandım.

 

Soluk soluğa kalmış,oldukça terlemiştim. İlk önce etrafıma bakındım,yatakta yatıyordum diğer yanımda Zafir uyuyordu derin derin solurken onu uyandırmadan yataktam çıktım. Kalbim çok hızlı atıyordu. Kapıya çarpmadan geçtim gittim,sarhoş olmuşcasına sağa sola sendeliyor aklımın bulanıklığından nereye gittiğimi bile bilmiyordum.

 

Koridoru aydınlatan loş ışık sayesinde merdivenlerin bir kısmını göre göre indim, sıkı sıkıya kavradığım ahşap tırabzanlar avcumun terlemesinden dolayı elimin altında kayıp gidiyordu.

 

Salona indiğimde kalbime elimi bastırdım,o kadar hızlı atıyordu ki durduramıyordum,nefes alamıyor gibi hissettiğim anda mutfaktan açılan kapıyla bahçeye çıktım. Çıplak ayaklarım yerdeki buz gibi çimlere temas ettiğinde irkildim ama nefes alamama hissi daha yoğundu aralarında neredeyse hiç mesafe olmayan iki duvarın tam ortasında sıkışmış gibi hissediyordum.

 

Elimi boynumda gezdirdim. Gözlerim akamayan gözyaşlarım yüzünden yanıyordu.

 

Beni vur Almina!

 

Sesi zihnimde yanlı yapıyordu, babamın öfkesi, annemin nefret dolu bakışları... Onları o kadar uzun zamandır rüyamda görmüyordum ki bu görüşümün bu denli yaralayıcı olması kalbimi çok kırmıştı. Yavaşça bahçedeki takımlara oturdum. Ellerimi kollarıma bastırdım sonra rahatlayabilmek adına geriye yaslandım ve terapilerde uyguladığım yöntemi kendime uygulamaya çalıştım.

 

Ama ailemin sesi zihnimde asla susmuyordu,o kanlı görüntüleri o kadar gerçekçiydi ki zihnimden silemiyordum. Dudaklarımdan arka arkaya hıçkırıklar kaçtı.

 

Gözyaşlarım süzülürken öne doğru eğilip elimi yüzüme kapattım.

 

Ben kendimi avutmaya çalışırken kapının çarpmasıyla irkildim korkuyla doğruldum. Ağlamanın verdiği rahatlamayla yeni yeni gevşemeye başlayan vücudum tekrardan kasıldı.

 

Arkamın dönük olduğu kapıya dönemeden önümde birisi diz çöktü. O birisi az önce kabuslarımda ölmüştü.

 

Elinin birini dizime koyarken tek dizi yerde bir eli de yüzümdeydi. Diz çökmesine rağmen oturduğum halimle bile eşit boydaydık.

 

"Çiçeğim?"

 

Şefkatli sesini duymak bile beni daha çok tetiklemeye başladı. Gözyaşlarım hızlandı, ellerimle silmeye çalıştım.

 

"Almina, ne oldu yavrum;neden ağlıyorsun?" Başımı iki yana salladıktan sonra gözlerimi baş parmaklarıyla silmesine izin verdim.

 

Nazikçe göz altlarımı silmesini izlerken yüzümün her bir noktasını endişeli gözlerle incelemesine daha fazla dayanmadım.

 

"İyiyim." Dedim iç çeke çeke.

 

Başını iki yana salladı.

 

"Değilsin,iyi falan değilsin Almina." Dedi. Evet değildim,elimi kalbimin üzerine koydum.

 

Nefeslerim sıklaşmaya tekrar başlarken elleriyle saçlarımı yüzümden çekti ve omuzlarımdan geriye doğru attı.

 

"Nefes..." derken zorlandım. Ayağa kalkıp beni koltukta geriye doğru yasladı. Yüzüm gökyüzüne dönükken hemen yanıma oturdu, kollarını bana sarmadı ama avuç içimi elinin içine koyarak avcumda parmak ucuyla daireler çizmeye başladı.

 

"Tamam, bak bahçedeyiz."

 

"Şimdi sadece bize odaklan. Bak gökyüzüne: Senin güzelliğini görünce sönen yıldızlar var,ay gökyüzünü aydınlatıyor. Cırcır böceklerinin sesini dıyuyor musun,ağaçların hareketlerini... Odaklan güzelim, sesime,doğaya..."

 

Onun tane tane konuşması ve dediklerine yavaş yavaş odaklanıyor olmam beni rahatlatmaya başlamıştı. Araya sıkıştırdığı iltifatlara cevap veremeyecek kadar bitap düşmüş hissediyordum.

 

Elleri saçlarımda dolaştı,avcumdaki parmağı desenler çizdi,sessizce sevdi beni. Sözleriyle sakinleştirdi,ılık ılık esen rüzgar ve yazın etrafa dağıttığı o taze koku bana iyi geldi.

 

"Zafir." Uyuşmuş sesimi duyunca başımı nazikçe tutup göğsüme yasladı,sonrasında ise hiç zorlanmadan beni kucağına alarak ayağa kalktı. Sendeler gibi oldu bu yüzden kollarımı boynuna sardım.

 

Mutfak kapısından girip merdivenleri teker teker çıktı.

 

"Yoruldun." İnmeye yeltensem de bırakmadı.

 

"Sen beni yormazsın." Yatağa yatırıp üzerimi örttü ve odadaki loş ışığı açtı.

 

Odadan çıkacakken korkup doğruldum.

 

"Gitme." Dedim çaresizce.Sanki bir saniye bile yanımdan ayrılsa kötü bir şey olacak gibiydi. Yüzümde oyalandı bakışları,kabus gördüğümü en başından anladığının farkındaydım ama sormamıştı,iyi ki de sormuyordu.

 

Öylece bakmaya son verdi. "Kapıyı kilitleyip geleceğim." Geri uzanıp dizlerimi kendime çektim. Sakince onu beklerken düşünmemeye çalıştım. Gözlerim ağırlaşmıştı. Bedeninin odaya süzüldüğünü hissettim ama o kadar sessizdi ki kalplerimiz bir olmasa kesinlikle hissedemezdim onun gelişini.

 

Belime elini koydu ve beni kendine yasladı.

 

"Ben buradayım,uyu hadi." Kolay değildi bu gece, ama deneyecektim.

 

Bedeni kaskatıydı,endişeli ve tetikteydi beni de geriyordu,bu doğrusal döngüyü bozmak adına ona doğru döndüm. Bedenimle hafifçe aşağıya kaydım, loş ışıkta parlayan yorgun gözleri beni izliyordu.

 

Başımı göğsüne gömüp alnımı kalbinin üzerine yasladım,kollarımı da sırtına doğru uzatıp avuç içimi kaslı sırtına yaslamıştım.

 

İç çekti,öyle derin solumuştu ki ben de iç çekme ihtiyacı duydum. Sırtımdaki elleri sıkılaştı bedenini bana yasladı.

 

"Bizim bir tatil işi vardı, onu yapalım mı haftaya?"

 

Alnımı göğsünden çekip çenemi oraya yasladım ve alttan melül melül baktım.

 

"Bilmem,müsait olur musun ki?" Derken sesim annesinden azar yemiş ufak bir çocuk kadar güçsüz ama bir umut annesi affeder diye dirayetliydi.

 

"Olurum..." Alnıma öpücük bıraktı. "Ben sana her zaman müsaitim,bilmiyor musun?" Ufak tebessüm ettim.

 

"Nereye gideceğiz peki?" Dediğimde bir anda içimi bir heyecan kapladı.

 

Elini uzatıp yüzüme dökülen saçlarımı iteledi.

 

"Sen nereyi istersin?" Dudak büktüm bilmiyordum ki.

 

"Hiç düşünmedim ki ben." Eğilip burnumun ucundan öptü.

 

"Hımm,o zaman ilk önce İzmir'e gidelim aileni ziyaret ederiz..."

 

Mezarlarını...

 

Yüzümdeki tebessüm sarsılır gibi olsa da toparladım.

 

"Sonra da Çeşme'de kalırız iki gün. Olur mu?" Başımı hevesle salladım.

 

"Bu güzellik hangi topraklarda çiçek açmış bir görelim bakalım." Yüzündeki tatlış tebessümü daha da büyütmek istedim elimi kalbinin üzerine koydum.

 

"O zaman uzağa gitmene gerek yok ki o çiçek burada açmış."

 

Yüzündeki ifade dondu,afalladığını fark ettim. Hep o mu iltifat edecekti canım?!

 

Ona ufak sürprizler yapın.

 

Bir şey diyecekti fakat izin vermedim aklıma gelenle hemen doğruldum ve dirseklerimin üzerinde durdum.

 

"BALIK DA TUTAR MIYIZ?!"

 

Babamın beni götürdüğünü çok silik de olsa hatırlıyordum.

 

Gözleri kocaman olurken yüzü gerildi sonra bir anda durup kahkaha attı,ellerini belime koyduktan sonra beni yatağa yatırıp üzerime çıktı,gülüşünü izlerken kıkırdayıp utandım.

 

"Bu kadar sevineceğini bilseydim daha önceden ayarlamaya çalışırdım,yeter ki sen iste.Sen iste hemen olsun."

 

Kalbim hızlı hızlı çarparken üzerime doğru eğildi.

 

"Çok mu özledin İzmir'i." Başımı yavaşça salladım,gözlerim çürük vişne renginde olan dudaklarına kaydı.

 

"Çok." Fısıltım dudaklarına çarpıp durdu.

 

"Ben de çok özledim; gülüşünü,kokunu,tenini."

 

Bedeninin bir kısmını bana bırakıp onu hissetmemi sağlamasıyla anlık nefesim kesildi,bileklerimi avuç içinden kurtarıp sırtına koydum ve üzerindeki tişörtten tırnaklarımı tenine bastırdım.

 

"Zafir?" Dediğimde dudaklarımda olan gözleri,kahverengi gözlerimi buldu. Elaya kaçan gözlerinde ateşler vardı. Ya da abajurdan yansıyan loş ışık...

 

"Zafir sana hasret,sana tutkun,sana deli;divane."

 

Gözlerim yüzünde usulca gezindi.

 

Başımı kaldırıp dudaklarımızı birleştirdim,onu öpmeyeli uzun zaman olmamış mıydı? Olmuştu. Ondan birkaç dakika bile uzak kalmak uzun zamandı,hasretti.

 

Dudaklarımı nazikçe kavrayıp öperken gözlerim kapandı,nefesimi burnumdan usulca verdikten sonra sırtındaki ellerimi yanaklarına koydum,başım yastığa gömülürken onu kendime daha da çok çektim.

 

Alt dudağıyla üst dudağımı kavradığında sağ avcum ensesine kaydı. Ensesindeki kısa saçlarına parmaklarımı daldırırken onun da bir elinin belime kaydığını hissettim. Öpücüğünü daha da derinleştirmek istercesine dilini dilime değdirdi,bu temas karşısında istemeden inledim. Daha büyük bir hırslar birbirimizi öpmeye devam ederken nefesimin artık yetmediğini fark edip hareketlerimi durdurdum ve başımı geriye doğru atarak dudaklarımızı ayırdım.

 

Dişiyle alt dudağımı çekiştirip bıraktığında kısık bakışlarım gözlerine ulaştı.

 

Derin derin nefesler alıp verirken beynimin uyuştuğunu hissettim.

 

"Özlemişim." Dediğinde gözleri dudaklarımdaydı,dilimi dudaklarımda gezdirdim şiştiğini fark ettiğimde hafifçe aralandı.

 

"Üç hafta kaldı." Midemde hissettiğim yumruyla konuşmuştum,birbirimize tamamen kavuşmamıza üç hafta kalmıştı.

 

Dudaklarını aheste aheste yalarken burnunu çekti ve yarım ağız gülümsedi.

 

"İki hafta on iki gün. Sonsuza dek kavuşmamıza..." Yanıma yatarken beni göğsüne çekti.

 

"Yarın da alışverişe çıkacağız,biraz korkuyorum." Tedirgin bakışlarımla ona bakıp güldüm.

 

Kaşları hemencecik çatıldı. Kırışacaktı erken yaşta!

 

"O niyeymiş?" Dudaklarımı büktüm gözlerimi kaçırdım.

 

"Leyla abla kesin bir sürü eşya aldıracak bana."

 

"E aldırsın,ne güzel işte."

 

Aynen aşkım aldırsın sen de beni görünce kudur. Benim için hiç sorun yok zaten,utanmak dışında,ama seni düşünemiyorum ananaslı bayram şekerim.

 

"Hıhım,sen gelebilecek misin?" Gelme Zafir,bu ateş ikimizi de yakar.

 

"Akşamüstü geleceğim." Gözlerimi kırpıştırdım.

 

"Peki." Sessiz cevabımla kendinş geri çekti.

 

"Sen gelmemi istemiyorsun sanırım." Tövbe ne münasebo der gibi baktım.

 

"Hayır canım,o da nereden çıktı?"

 

Tek kaşı havalandı,konuşacağı sıra esnedim;elim ağzıma giderken yaşaran gözlerimle ona baktım.

 

"Uykucu,uyu bakalım gel. Sabah konuşmaya devam ederiz." Yan dönüp bana sarıldı.

 

"İşin erken biterse çabuk gel olur mu?" Sesim sarhoşlar gibi de çıksa umurumda olmadı. Kokusu beni mayıştırıyordu.

 

"Gelirim hemen,uyu hadi. Ben buradayım..." Sonrasında ne dediğini duyamadım ama rahat bir uyku için onun burada olduğunu bilmek bile yetti.

 

***

 

Sabahın ilk ışıklarında evden çıkan Zafir,karargaha geçmişti. Askerler sırayla selam verirlerken o hemen Zafer ile kullandığı odaya geçti üzerindekileri çıkarıp kamuflajları giydi,kimsenin olmayışıyla etrafı kontrol etti. Eğer her şey düşündüğü gibi ilerlerse bugün bu odayı Zafer didik didik arayacaktı.

 

Olur da aramazsa hâlâ o şüphe devam edecekti,Zafir Boran hiçbir zaman ne olursa olsun rakibini kendi içinde küçümsemezdi ama dışında ise o rakibi yerden yere vurmasını,psikolojisini çökertmeyi çok da iyi bilirdi.

 

Etrafta gezinen keskin bakışlarıyla eline birkaç dosya aldı,ilk önce dinleme cihazını yerleştirdiği gizli bölmenin içine o dosyaları bıraktı be bırakırken de o cihazı söktü,şu an odada kamera varsa direkt olarak o böcekleri söküp alması riskli olurdu.

 

O işini hep sağlama alırdı. Kapının çalmasıyla içinden sıkı bir küfür savurdu ama sorun yoktu.

 

"Gel!" Dedi o keskin sesiyle,Almina'ya kedi gibi çıkan sesinin askeriyede aslan kükremesine dönüşmesinin yegane sebebi belliydi.

 

"Oo komutanım erkencisiniz." Zafer yine sabahın altısında gevşekçe konuşmaya başlamıştı,başı ağrıyan Zafir bunu çekecek durumda değildi yine de sustu yarım ağız güldü.

 

Görev,dedi içinden.

 

Eğer Zafer kendilerine ihanet eden bir teröristse o zaman bu ses tellerini koparıp ona yedirebilirdi.

 

"Senin gibi yan gelip yatmıyorum." Elindeki dosyayı havaya kaldırdı. Açık çekmeceye koydu.

 

Dosyaları bıraktıktan sonra çantasına koyduğu birkaç kapıdı aldı,bunlar o toplantıda konuşulanlardı. Masaya geçti ve sandalyeyi çekerken kağıt dolu dosyaları bilerek düşürdü.

 

"Of çok sıkıcısın, uykunu bırakıp dosya incelemeye mi geldin buraya?" Derken Zafer kendi dolabına yöneldi.

 

Boran eğilip yerdeki kağıtları toparlarken göz ucuyla sürekli Zafer'i kontrol ediyordu. Yerleştirdiği iki dinleme cihazını daha söktü ve ceplerine koydu. Ayağa dikildiğinde Zafer üzerini giyiyordu. Bu herif buradan çıkmadan bütün cihazları toplamalı sonrasındaysa yine o çıkmadan odadan kendisi çıkmalıydı.

 

Kalan son cihazı alabilmek için odadaki lavaboya ilerlemeliydi.

 

"Ayılamadım zaten oğlum." Gerindi Zafir sonra da lavaboya gitmek için hareketlendi.

 

Zafer eline aldığı sandviçi yerken az önceki masaya oturmuştu. Zafir lavaboya geçip kapıyı kapadı sonra da suyu açtı yüzüne su çarptıktan sonra aynada kendine baktı sonrasındaysa o aynayı söküp arkasındaki cihazı aldı. Aynayı tekrar yerine koyarken yüzünde ahenkle ilerleyen su damlacıkları heykel gibi olan vücuduna inmek için belirgin çene hatlarında tutunuyorlardı. Suyu kapatan Zafir Boran Algan,kenardaki havluyla elini ve az önce tuttuğu aynayı kuruladı.

 

Dışarıya çıktığında çantasının kenarına yerleştirdiği telefonuna doğru ilerledi Zafer'in yanından geçerken yüzünde sinsi bir tebessüm vardı.

 

Çünkü Zafer'i çekmek için ayarladığı kamera tam olarak Zafer'i görüyordu. Telefonunu alıp kaydı durdurdu ve kapatıp telefonu çantaya koydu. Dolabına kilitlerken odadan çıkmak için hareketlendi,keyifle tutturduğu ıslıkla saçlarına şekil verdi.

 

"Hayırdır,bir keyiflendin? Yenge mi mesaj atmış?"

 

Onun cümlelerine duraksamadı Boran,sakindi;ıslık çalmaya devam ederken durdu ve başını ondan tarafa çevirdi. Almina'dan bahsetmesi Zafer'in kendi topuğuna sıkması demekti.

 

Adımlarını ona doğru attıkça gerilen Zafer zorlukla yutkundu.

 

Boran masaya ellerini koyup eğildi,yüzlerini hizaladı. Zafer rahat görünmeye çalışarak arkasına yaslandı ama Boran bordoydu,hareketlerini,mimiklerini kolayca okurdu.

 

Öyle de yaptı.

 

"Evet yengen,kenarda köşede sıkıştırdığın yengen." Tek gözünü kırpıp geri çekildi ve adımlarını güçlü bir şekilde atarak odadan çıktı. Kapyı sertçe kapadıktan sonra toplantı odasında kendisini bekleyen yarbayın yanına ilerledi.

 

Ama herkesin bildiği toplantı odasını es geçti. Üst kata çıktı yarbayın odasının olduğu bölüme. Yarbayın askerleri dışında kimse yoktu burada.

 

Etrafı kontrol ettikten sonra duvardaki çubuğu kenara itti. Duvar usulca içeri göçerken kendisi de o duvar görünümlü kapıyı kenara kaydırdı. İçeriye girdikten sonra da kapıyı kapattı. Ve ilerledi.

 

"Komutanım?" Ona seslenen ses ile durdu, sola dönüp odaya girmesi gerekiyordu ama bekledi.

 

"Söyle teğmen."

 

Elindeki flash diski ve bir adet de fotokopi kağıdını kendisine uzattı.

 

"Burada dünkü kayıtların sesleri mevcut,burada da odaya giriş çıkış saatleri." Zafer'den bahsettiğini anlayınca başını salladı Boran.

 

"Sağ ol aslanım." Asker selam verip veri odasına tekrar döndü. Zafir Boran,toplantı odasına girdi.

 

Selam verdi ve omzundaki bereyi çıkarıp masaya koyduktan sonra yarbayın izniyle oturdu.

 

Elindekileri de yarbaya doğru uzatması için askere verdi.

 

"Anlat bakalım yüzbaşım,nasıl gidiyor?"

 

Zafir olduğu yerde dikleşti. Önlerindeki ekranda tefonunu kapatmadan önce yarbay taburundaki yazılımcıya gönderdiği video vardı. Tam karşısında da masanın altına dinleme cihazı yerleştiren bir adet Zafer.

 

***

 

"Anne,canını çıkardık kızın azıcık soluklanalım şurada." Leyla ablanın önünde diz çöküp de minnet duymama az kalmıştı.

 

Mihriban annem, saatlerdir görüntülü konuştuğu anneme bakıp durdu.

 

"Ay bunlar da hemen yoruluyor Zerrinciğim. Kızım,kardeşinin düğününe üç hafta kaldı senin haberin var değil mi?" Leyla ablaya kınayıcı bakışlar attı.

 

İçimden bir ses iki hafta on bir gün diye geçirdi.

 

Derin bir soluk verirken belli etmeden kangren olan parmaklarımı hareket ettirmeye çalıştım.

 

Elimdeki poşetler beni çökertmişti.

 

Bir bu kadar da Leyla ablada,Kadir ve Erdem'de,Tuana'da da vardı.

 

"Haberim olmasa da artık var anneciğim bak!" Elindeki poşetleri havaya kaldırınca dudaklarımı birbirine bastırdım.

 

"Mihriban,hepiniz yoruldunuz zaten tek tük şeyler kaldı onları da Boranla Almina halleder bir soluklanın siz olur mu zaten bir hafta sonra geleceğiz bir eksik barsa da o zamana kadar hallederiz.

 

Bir hafta mı! Anne olmaz,damadınla ufak kaçamak yapacağız.

 

"Anne,anneciğim..." tatlış tatlış gülümsedim kameraya. "Efendim annem?" Ay kurban verene.

 

"Akşam arayayım da şu gelme işinizi konuşalım olur mu?" Dedim tek kaşı havalansa da bir şey demedi ve kabul ettikten sonra Mihriban annemle vedalaştılar.

 

Bu hafta full çalışıyordum, hafta sonu iki gün izin için. Oldukça da dolu olacaktım,ismim duyuldukça randevu talepleri artıyordu bu beni sevindiriyordu çünkü insanlar artık psikologa gidip tedavi olma fikrini kabullenmişlerdi ama bir yanı da şuydu ki insanların bu derece dertlerinin olması beni de üzüyordu. Yine üstesinden geleceğim iki hafta olacaktı.

 

Balayı için de izin almam gerekiyordu tam beş gün o yüzden randevularımı sıklaştırmıştım.

 

Belime sarılan kollarla irkildim arkamı dönecekken bana gelen kokuyla durdum.

 

"Zafir." Mırıldanışımı umursamadı.

 

"Oğlum,şükür geldin. Nasılsın annem?" Zafir geriye çekildi ve annesini öptü.

 

"İyiyim iyiyim anne de..." gözleri bir benim elimdekilere bir de diğerlerinin elindekilere kaydı.

 

"Bunlar ne bu kadar?"

 

"Çık şükür aynı fikirdeyiz canım kardeşim." Leyla ablaya Tuana ile birlikte kıkırdadık.

 

Tuana:"Boran biraz daha gelmeseydi bayılacaktım. Şimdi koşa koşa sevgilimin yanına gidip evliliği ertelememizi söyleyeceğim ben bunlarla baş edemem." Dedi.

 

Bu sözlerine hem güldüm hem de göz devirdim. Ne vardı yani kaynanam biraz eşya seviyorsa,gösteriş seviyorsa. Allah Allah!

 

"Kadir,sen annemleri eve bırak ben Alminayla geleceğim. Şu eşyaları da taşıyalım bunları evin içine koyarsınız kardeşim." Kadir çaresiz ama bir o kadar da mutlulukla başını salladı. Erdem ise başını kenardaki direğe yaslamış zorlukla ayakta duruyordu. Zafir elimdekileri ve ablasının da elindekileri kendisi alırken annesinin elindekileri ve Tuanadakileri de Kadirle Erdem bölüştü.

 

Onlar ileride park halindeki araca ilerlerken Tuana beni yanağımdan öptü.

 

"Geceliklerin kaldı,size kolay gelsin aşk böceğim." Kıvırcık saçının birkaç telini çekerken gözlerimi büyüttüm.

 

Zaten utanıyordum.

 

"Ay dizlerim dizlerim. Kızım hadi siz gelirsiniz ben eve gidip uyuyayım. Görüşürüz yavrum,içine ne siniyorsa aldır hepsini." Annem beni öperken ben de kollarımı ona sardım.

 

Beni bırakma anne,diye ağlamak istiyordum. Zafir beni utandırmak için her şeyi yapardı emindim.

 

"Kadın hala alışveriş diyor. Kuzum kaçtık biz hadi Allah'a emanet." Onlar arabaya Leyla ablamın sürüklemesiyle giderken Tuana arkasını dönüp dönüp sırıtıyordu bense en sonunda dil çıkardım ama bu sefer de bana doğru yürüyen Zafir'e yakalandım.

 

Arkasını dönüp kısa bir an Tuana'ya baktı ve bana döndü.

 

"Anlaşılan en güzel kısımda gelmişim,şu esmer tenine rağmen kızardığına göre."

 

Göz devirdim ve arkamı dönüp yürüdüm.

 

Hemen koşup kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti.

 

"Kızınca da ayrı seksi oluyorsun,demiş miydim?" Dudak büzdü hatırlıyormuş gibi düşündü sonra dilini damağına vurdu.

 

"Yok,dememiştim. Aa bak burası çok güzel hadi girelim." Dediği yer lüks bir iç çamaşırcıydı.

 

Sen kaşındın Boran Algan,sen! Gösterecektim şimdi sana Mardin kaç köşe bucak!

 

"Hoş geldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim?" Diyen kadın kibarlıkla yaklaşmıştı. Boran'ın konuşacağını hissettiğim an söze kendim girdim.

 

"Gecelik bakacaktık takım olarak. Yeni evleniyoruz da." Normalde asla belirtmeyeceğim konuyu belirtmemin tek sebebi yanımdaki adamdı.

 

"Hayırlı olsun,buyrun üst kata çıkalım o zaman." Kadın önde biz de onun arkasından çıkarken Zafir gözlerini asla etrafa değdirmemişti.

 

Yani şu an bazı filmler ya da dizilerde gördüğüm,okuduğum bazı kitaplarda şahit olduğum o klişe sahneyi yaşadığıma inanamıyordum ama ne yapalım klişelerin hastasıyız.

 

Yıkarıya çıktığımızda etraftaki cüretkar iç çamaşırlara bakarken yutkundum. Tövbe tövbe...

 

"Ben size birkaç parça göstereyim ve sizi baş başa bırakayım." Abla sus Allah için.

 

"İlk öncelikle şu lacivert saten gecelik takımını göstermek istiyorum. İçinde saten elbisesi ve iç çamaşırları mevcut,eşiniz için de tamamen pamuk alt üst bir takım. Sabahlığı da bulunuyor ve farklı renkleri var." Kadın paketi açıp önümüze koyduğunda gözlerim kısa bir an gezindi idealdi az önce mankende gördüğüm kedili tangayla uzaktan yakından alakası yoktu.

 

O diğer paketi üst raftan almak için gittiğinde elimi saten elbisede gezdirdim sırtında çapraz ipleri vardi ve diz üzerinde bittiği belliydi,iç çamaşırı ise full danteldendi,Zafir için olana baktım,kısa kollu lacivert bir üstü ve uzun bol bir altı mevcuttu.

 

Açıkçası hoşuma gitmişti,göz ucuyla Zafir'e baktım alnında biriken damlacıkları görünce bir an için gülesim geldi hafiften boynu da kızarmıştı.

 

Utanıyor muydu yoksa ben mi yanılıyordum?

 

Elini alnına atıp avuç içini alnında gezdirdi ve önümüze koyulan diğer pakete baktık.

 

Kırmızıydı.

 

Yeterliydi,açıklama yapmama bile gerek yoktu fazlasıyla abartılıydı...

 

"Onun bir benzeri bu da,eşinize siyah takımı var içinde. Full siyah bir gecelik bardı ve Zafir'e yakışacağına adım kadar emindim. Dokusu biraz daha sertti,kumaşı kendinden desenliydi ama gecelikte tek bir desen yoktu sadece göğüs kısmında üç tane düğme vardı.

 

Bana olana elimi uzatamıyordum. Zafir hiç müdahale etmeden sadece izliyordu. Kadın yanına aldığı başka bir kutuyla bize baktı.

 

"Benim aşağı inmem gerek yardıma ihtiyacınız olursa seslenebilirsiniz." O gidince ikimiz kaldık. Genzimi usulca temizleyip kırmızı takımı elime aldım şortlu bir takımdı üstü askılıydı ve salaş,saten,derin göğüs dekolteli kısa bir crop gibiydi.

 

Şortu oldukça kısaydı asıl olaysa iç çamaşırıydı. Kırmızı bir tangaydı,tüldendi resmen.

 

Zafir'in tehlikeli bir adım attığını hissettim.

 

Elimdekini geri koyarken kollarını belime doladı.

 

"Senin üzerinde bunun beyazını görmeyi istiyorum. Mümkün mü?" Kulağıma değen dudaklarıyla huylandım karnıma oturan bir his yavaş yavaş aşağılara inmeye başladı.

 

"Daha güzelleri vardır,beyaz." Fısıldayarak konuşuyorduk ki olmayan kimse bizi duymasın.

 

"Bakalım o zaman." Geri çekildi ve etrafta yürümeye başladı.

 

"Pembe,beyaz,siyah,lacivert,yeşil..." durdu ve bana döndü ki zaten hemencecik önündeydim.

 

"Asker yeşili." Göz kırptı,göz devirdim asker yeşili...

 

Pekala.

 

"Bak şu güzel." Gösterdiği yere baktım. Kedili takım. Oflayarak omzuna vurdum.

 

"Ya yapma şöyle. Gıcık gıcık gülüyorsun." Omuz silkti. Bir adım atıp ona yaklaştım.

 

"Neyse ki az önce utançtan terliyordun." Arkasındaki toz pembe,takıma uzandım ve geri çekildim.

 

İşaret parmağıyla kendini gösterdi.

 

"Ben ve utanmak? Başka şeyden terliyor olabilir miydim sizce küçük hanım?"

 

Neyden diye sormak bile istemedim elimdekine bakarken hülyalı bir bakış attım çok hoştu,göğüs kısmının yarısı çiçekliydi geri kalanı ise tülden,aynı şekilde külotta öyleydi.

 

Bunu bir kenara ayırdım. Zafir az ileride kendine birkaç bir şey seçti ve aldı. Ortak olarak o lacivert gecelik takımını alırken Zafir'in tutturması üzerine beyaz bir tanga da aldım,gelinliğiminki ayrıydı ve onu görünce umarım bayılmazdı çünkü şu an bile soğuk soğuk terliyordu.

 

"Şunu da al." O kadar çok şeyi almamı söylemişti ki işin içinden çıkamayacaktık bu yüzden seçtiğimiz belli başlı şeyleri aldım. Kimisi cidden utançtan beni şimdiden bayıltıyordu kimisi ise daha usturuplu şeylerdi. Yine de cüretkarlığımı arada ona çaktırmadan göstermiştim ve o görmeden birkaç takımı altlara sıkıştırıp almıştım.

 

Ödeme işini o yaparken küskün tavrımı gram umursamamıştı. Benimkileri o ödedi onunkileri ben oysa hepsini kendi paramla almak istemiştim fakat onunkileri bile almaya onu o kadar zor ikna etmiştim ki bir ara bana sinirlenmiş en sonunda sadece bunu kabul etmişti.

 

Elindekilerle yürürken alışverişin bitmesine şükürler ediyordum ayaklarım ölmüştü.

 

"Geç bakalım." Kapımı açıp geçmemi sağladı ve binince kapattı. Elindekileri de arka koltuğa koyduktan sonra yerleşti,kemerimi yakıp saçlarımı geriye attım be saatler sonra oturmanın verdiği rahatlıkla iç çektim.

 

"Başka bir şey kalmadı sanırım." Başımı sallarken esniyordum,ağzımı elimle kapadım yoksa ikiye ayrılacaktı.

 

"Acıktım." Dediğimde yeni çıktığımız yolda aniden fren yaptı bana şaşkınlıkla baktı.

 

"Sen?" Kaşlarının havalanmasıyla neden böyle bir tepki verdiğini anlayamadım.

 

Başımı salladım. "Evet ben. Ne oldu ki?" Dudaklarında beliren tebessümle önüne döndü.

 

"Hiç." Sesli harfi uzatarak konuşmasına kıkırdadım,bu günlerde fazla mı tatlıydı ne?

 

"Ne istersin,ne yiyelim?"

 

Omuz silktim ve camdan dışarıdaki yemek dükkanlarına baktım.

 

"Bilmem ki,ne olsa yerim şu an. Midem bulanmaya başladı." Bana baktığını camın yansımasından gördüm ama dönüp bakmadım bir elim midemdeydi diğeri de kucağımda. Uzanıp kucağımdaki elimi tuttu.

 

"Hemen yiyelim bir şeyler." Gaza yüklenip otoyola çıktık.

 

Telefonunu tutmak için elimi bıraktı ve birini arayıp hoparlöre verdi.

 

"Alio?" Gülmemek adına dudaklarımı ısırdım.

 

"Alo! Vehbi usta nasılsın?"

 

"Eyiyem oğul sen de iyisen?"

 

"İyiyim eyvallah,sana şey diyeceğim. Benim hatunla senin oraya geliyoruz da sen bize bir masa ayarlasan bir de on köfte atsan?"

 

Benim hatundan sonrasını dinlemeyip bayılmıştım. Şaka şaka,köfteyi duyunca bir gözlerim parladı.

 

Kesin köfteden hıı...

 

İç ses,ben de diyorum bu nerelerde?

 

Ben hep buralardayım kızım.

 

Aman eksik olma!

 

"Tamamdır ustam beş dakikaya oradayım."

 

Telefonunu bırakıp bana kısa bir bakış attı.

 

"Yersin değil mi?" Başımı salladım.

 

Mırıltımı duymasın diye başımı camdan tarafa çevirdim. "Seni bile yerim şu an."

 

"Onun için biraz daha beklemen lazım." Kafamı aniden çevirip ona baktım. Duymuştu,Allah da beni taş etsindi. Tövbe tövbe.

 

"Boran!" Utanıp yerime sindim.

 

Kendisi ise keyifli keyifli sırıtıyordu.

 

"E kızım hem söylüyorsun hem utanıyorsun ona utan buna utan ne yapacağız seninle?" Keyfine sinir olduğum için dikleştim.

 

"Sen,sen var ya! Göstereceğim sana,utanmak neymiş..." Dudaklarını yalayıp üzerime hafifçe eğildi gözleri dudaklarıma değdi. "Heyecanla bekliyorum." Geri çekildiğinde kirpiklerimi kırpıştırdım.

 

"İn bakalım." Geldiğimizi bile şu an fark ediyordum.

 

Hemencecik indim. Arabayı kilitleyip elini uzatarak bekledi,avcumu avuç içine kaydırdım.

 

Parmaklarını parmaklarıma kenetlerken içeriye girdik,bizi kapıda karşılayan esmer orta boylu,saçlarının yanlarına aklar düşmüş adam az önce Zafir'in konuştuğu kişi olmalıydı.

 

"Hoş geldin oğul." Zafir elini sıktı. Ve başını eğip kaldırdıktan sonra elini belime koydu.

 

"Nişanlım Almina." Beni tanıtmasıyla elimi Vehbi amcaya uzattım.

 

"Sen de hoş geldin kızım. E buyrun geçin hayde." Bizi masaya doğru ilerletti,içerisi çok güzel kokuyordu ve masaların çoğu da doluydu.

 

Karnımın guruldadığını hissedince elimi mideme bastırdım.

 

Zafir'in bakışlarının bana döndüğünü hissettim de ona bakmadan çektiği sandalyeme oturdum. Ortamda çatal bıçak gürültüleri bunun yanı sıra da sohbet eden ailelerin şen gülüşleri vardı.

 

"Miden çok mu bulandı?" Dedi karşıma geçince,masaya gelen garson salatayı ve birkaç mezeyi koydu. Çatal bıçakları yerleştirdi ve geri gitti. O gidince başımı kaldırdım üzerimde olan ela gözlere baktım.

 

Gözlerimi kaçırdım. "Yok iyiyim,karnım guruldadı sadece." Başını eğip gülüşünü bastırdığını gördüm,göz ucuyla ona baktıktan sonra kenardaki peçetelikten peçete aldım ve çatalımı,bıçağımı sildim.

 

Çatalımı da alıp,kenara yeni bırakılan taze balon lavaşa uzandım. Zafir benden önce davrandı ve benim için lavaşı küçük küçük böldü.

 

Öylece durmuş onu izlerken benim için hazırladığı şavaşı dudaklarıma uzattı.

 

Etrafa bakmadan benim için uzatılan lavaşı yedim. Dudaklarım parmaklarını sıyırıp geçerken bu sefer o,gözlerini kaçırdı.

 

"Bu sos buraya özel başka yerde zor bulursun bak bakalım beğenecek misin?" Derken yine bana uzatmıştı,ağzımdaki lokmayı bitirdim ve yutkunup eline uzandım,bu sefer elimle almak istedim ama elini geri çekti,ellerindeki gözlerimi yüzüne çevirdim.

 

Anlam veremeden baktım.

 

"Ne oldu?"

 

Kaşıyla elimi işaret etti.

 

"Ellerin batmasın,arala o güzel dudaklarını." Midem bu sefer fazla heyecandan bulanırken gözlerine bakamayarak elindekine uzandım.

 

Ağzımda çevirdiğim lavaştaki sos o kadar güzeldi ki gözlerim usulca kapandı ve bedenimi hafifçe sağa sola salladım.

 

Kıkırtısını duyunca gözlerimi açtım ve dudaklarımı yalayarak durdum.

 

"Beğendin mi?" Başımı hızlı hızlı salladım.

 

"Çok güzelmiş."

 

Bir şey diyecekken sustu,az önce dudaklarımın değdiği parmağını kendi dudaklarına götürüp parmağına bulaşam sosu emdi ve gelen köftelerle içecekleri gözleriyle takip etti.

 

"Başka bir isteğiniz var mı abi?" Diyen genç oğlana "Yok koçum eyvallah." Dedi.

 

Bıçağımı alıp köfteleri birkaç küçük parçaya böldüm,üzerinde dumanı tütüyordu.

 

"Bunu yiyince bir daha asla başka yerde yemezsin,annemin köftelerinden kaçıp buraya çok gelirdim ben." Ağzıma attığım küçük parçayı çiğnerken ona kınayıcı bir bakış atıyordum ya da attığımı düşünüyordum çünkü çok güzeldi.

 

Tadıyla mest olmuştum.

 

"Dediğin kadar varmış,aşırı güzel. Ama annem dediğini duymasın yoksa seni haşlar." Sırıtırken onun da güldüğünü görüp etrafında yoğuşmanın etkisiyle biriken damlacıklı cam şişedeki içeceğimden bir yudum aldım.

 

"Köfteyi beceremiyor,doğruya doğru. Gençken de tartışırdık,ben harbiyeye gittiğimde çeşit çeşit yiyecek getirirdi yanıma geldiklerinde. İçinde mutlaka köfte de olurdu. Her yemeği çok güzel yapardı ama köftesi hep çok baharatlı ya da kuru olurdu,bu konuda bir iki defa ga şamar yemiştim annemden." Ben gülüp ağzımı elimin tersiye kaparken o ise başını hafif yana eğmiş,yanağında beliren çukurla hem sırıtıyor hem de köftelerini bölüyordu.

 

"Benim de annem,baharatlı yemek yapmayı o kadar sevmezdi ki çocukken hep azar işitirdim çünkü ben de her şeye tat versin diye ondan biraz bundan biraz koyuyordum. Yemek yapmaya ilk başladığım zamanlarda yedi sekiz yaşındaydım,anneme göre değil de yemekhanedeki yemeklerin tadına göre yaptığım için alışmıştım." Burukça güldüm ve gözlerimi çekip tabağıma baktım.

 

"Yemekhanede hep baharatlı yemekler mi oluyordu?"

 

Düşünmeden başımı salladım lokmamı yutup konuştum.

 

"Her zaman,pilav bile baharatlı olurdu. Nedenini hiç anlamıyordum ama sonradan anladım,çocukken bunları düşünmemiştim karnımı doyurma derdindeydim bir de oyun oynama... Yalnızdım tabi ama en azından okulda falan işte."

 

Kaşları çatıldı içeceğimdem bir yudum aldı.

 

"Neden o kadar baharatlı yapıyorlarmış? Çocuksunuz sonuçta zararlı değil mi?"

 

Çok dile getirmek istemesem de konuşmaya devam ettim.

 

"Ya aslında ilk gün çıkan yemekler öyle olmuyor. Nasıl anlatsam mesela pazartesi günü çıkan yemeği çarşamba bir daha veriyorlar,salı yeni yemek yapılıyor perşembe günü aynısını veriyorlar. Arta kalmasın diye ve hep o yemeğin ikinci günü baharatlanıp geliyordu,bozuksa falan fark etmeyelim diye."

 

Bıçağı tutan elinin duraksadığını göz ucuyla görsem de köfteden ağzıma attım.

 

"İşte ben de alışmıştım,her şeye tat versin diye öyle yapıyordum ama ergenliğe giresiye kadar normal yemek yapmayı öğrendim. Korkma sana baharatlı yemekler yedirmem." Ben gülsem de o gülmedi aldırış etmedim.

 

"Ne korkacağım senin elinden her şeyi yerim."

 

"Annem duymasın,alınır." Oldukça ciddi kurduğum cümleye güldü.

 

Kendini parmağıyla gösterdi.

 

"Benim annem? Var ya senin mutfakta harikalar yarattığını bir kere görsün her gün senden yapılış tarifi alır. Annem yemek yapmasını Berivandan öğrendiği için hep Mardin usulü yapar,senden gördüklerini evde uygulayacağına adım kadar eminim çünkü yemek konusunda sürekli bir şeyler dener. Farklı mutfak kültürlerini seviyor." Gülümsedim ayy kaynanoşuma her şeyi öğretirdim ben.

 

"Tatil işini acaba yapmasak mı?" Dedim pat diye durdu,gülüşü silinir gibi oldu.

 

"Neden?"

 

Ellerimi peçeteyle sildim ve dikkatimi ona verdim.

 

"Sonuçta üç hafta sonra balayına gideceğiz,bir de önden buna masraf etmeyelim balayını uzatabiliriz. Şimdi buraya izin alırsan bir de ona izin alman zor olacak."

 

Keyfi biraz kaçar gibi oldu arkasına yaslandı bir eli masadayken diğer eli kucağındaydı başını yana çevirdi ve etrafına bakındı.

 

Sessizce onu izledim,biraz modu düşmüştü uzanıp elini tuttum.

 

"Sevgilim,beni yanlış anlamadın değil mi? Sadece hem izin sorunu olsun istemiyorum hem de..."

 

"Hem de balayındayken göreve çağırılmamdan korkuyorsun." Omuzlarım düştü,yani biraz onun da payı vardı ama... of!

 

"Aşkım benim,yanlış anladın. Evet haklısın onu da düşündüm ama seninle daha uzun vakit geçirmek için öyle dedim. Şimdiki iznimizi o tatili uzatmak için kullanırız. Hem oradan da ailemizi ziyarete gideriz İzmir'i dolaşırız... Olmaz mı?"

 

Öne doğru eğildi.

 

"Orada da göreve çağırılabilirim Almina,bu elimde olan bir şey değil. Gel,derler;giderim. Benim hayatım bu." Kızgın değildi aksine açıklayıcı ve anlayışlıydı. Gözlerinde bana yansıyan bir hüzün vardı.

 

"Biliyorum ve bundan asla pişman değilim ki. Asla da olmayacağımı biliyorsun senin hayatın benim hayatım. Ben sadece bir fikir sundum sen gitmek biraz kafa dinlemek istiyorsan bu hafta sonu gideriz hayatım,hiç sorun değil. Zaten yarın izin almaya gidecektim." Tebessümüm heyecanlı bir ifadeye büründü.

 

"Düşüneceğim." Başımı salladım.

 

***

 

Yazardan:

 

Yemekten sonra güçlükle Almina ile vedalaşan Zafir iki günlük bir görev için yola çıkmıştı, Almina'ya bunu söyleyemese de Almina anlamıştı ve anlayışla yaklaşıp Zafir ile vedalaşmıştı.

 

Üzerini giyinip hazır olan Boran,el bavulunu aldı. Kendisine verilen talimatları uygulayacak ve bir haftaya kalmadan da bu görevi bitirecekti.

 

Gittikleri otelin her yerinde sivil arkadaşları vardı fakat kendi timi yoktu,öğrendiği bilgiler doğrultusunda Kaanlar şu an sınırda bir göreve gitmişlerdi,bu durum Boran'ı derin düşünceye itiyordu yakında düğünleri vardı,bir arkadaşını daha şehit vermek istemiyordu bundan dolayı da aklı doluydu.

 

Üzerine giydiği siyah takım elbiseyle bugün bu sevkiyatın asıl sahipleriyle görüşecekti. Zafer ise onlara sonradan katılacaktı ve Zafer' de başka birisi taki edecekti.

 

"Hazır mısın Boran?" Lakabı gibi ismi Boran olan Boran,İmparator Boran.

 

"Hazırım komutanım. Her daim hazırım." Mırıltısının içi öfke doluydu kurduğu her bir kelime kurduğu her bir harf öfkeyle harmanlanmıştı.

 

"Bu görevde seninleyiz,başlayalım Boran."

 

"Emredersiniz." Yola çıkıp,onu bekleyen araca bindi gömleğinin yakasını düzeltirken planının tıkır tıkır işlediğini öğrenmenin keyfi içerisindeydi.

 

Sadece birkaç güne daha ihtiyacı vardı.

 

Otele ulaşmasıyla birlikte,kapısını açan sivil pöh'ün omzuna iki kere dostça vurdu. Otelden içeriye girip resepsiyona ilerledi. Şu an kendisi oldukça tanınan ama sır gibi kimliğe sahip olan bir iş adamıydı,zengindi bu yeterliydi. Herkes onun ayağında dönecekti.

 

Hayat böyleydi işte çoğu zaman paranın olduğu kadardın.

 

"Hoş geldiniz efendim,odanız hazır size yardımcı olsunlar. Ya da isterseniz ben de yardımcı olabilirim." Kadına öylesine baktı ama bu bakışı kadını yakmaya yetmişti.

 

Bu kadın da onların içindendi biliyordu ama tabi ki çaktırmadı.

 

"Fark etmez." Diyip göz kırptı Boran. Çapkın rolü yapmak onun için artık daha zordu,evlenecekti o. Kafasında kalbinde sır gibi sakladığı hazinesiyle kavuşacaktı rol de olsa ihanet ediyormuş hissi sardı etrafını ama profesyonel olması gerektiğini hatırlattı kendine. Yüzüğünü çıkarırken de bunu hatırlatmıştı kendine.

 

Kadın işveli cilveli bir halle çıktı mermer bölümün ardından sonrasında ise soluğu Boran'ın yanında aldı. İkisi asansöre ilerlerken kadının heyecanla titrediğini fark ediyordu ama umursamadı,telefonuyla uğraşıyor gibi yaptı ve telefonda ayarlı olan bir oyundan gizlice mesaj attı.

 

Direkt olarak mesaj uygulamasından atsaydı asansördeki kameraya yansıyacaktı.

 

Geldikleri katta hızlıca indi,aldığı bir habere sinirlenmiş gibi yaptı. Anında çalan telefonuyla aramayı yanıtladı. Arayanlar onu izleyen Albay Kemal,Yarbay İsmet'ti.

 

"Siz nasıl böyle bir aptallık yaparsınız o sevkiyat olacak duydunuz mu beni?!" Kendi yükselişiyle hemen dibindeki kadın telaşla irkildi odaya girdiklerinde elindeki çantayı yatağın üzerine fırlattı. Kapının kapandığını duydu, duymazdan geldi uzun camın önüne ilerledi.

 

"Kız onlardan,sadece bu gecelik etkisiz hale getir sonra da diğer kızıl saçlı kızı odaya al o bizden,sana verilmesi gerekeni verecek. Konuştuğumuz gibi."

 

"Başka bir şey yoktur umarım,bunu halledemezseniz sabaha uyanmazsınız. Anladınız mı lan?!"

 

Güldü iki komutan.

 

"Bu çocuk fırtına gibi,esip geçiyor. Anladık Boran anladık kapa bakalım telefonu."

 

Boran telefonu kapatıp öfkeyle cam önündeki iki kişilik masaya oturdu.

 

Ona yaklaşan kadını hissediyordu ama hissetmiyor gibi yaptı ve kadın ona dokununca irkildi.

 

"Gitmedin mi sen?!" Kızsa da sesi bocalamış bir şekilde çıktı.

 

Şu an def olup gitmesi gerekiyordu çünkü bu temastan zerre hoşlanmıyordu.

 

"Çok öfkelisiniz yardımcı olabilirim diye düşündüm." Başını sandalyede geriye atıp yutkundu,bu hareket kadının başını döndürdü.

 

Elini aniden kadının sırtına koydu ve bastırdı.

 

Kadın keyifle güldü.

 

"Bir şişe viski kapıp getirirsen neden yardımcı olamayasın?"

 

"Hay hay!" Diyen kadın odadan çıktı. Zafir hızlıca ama sessizce ayaklandı.

Etrafı minik adımlarla gezindi kendince dinleme cihazlarını nereye koyardım diye düşündü ama maalesef bu herifler onun kadar zeki değillerdi. Aradığı yerlerin daha kolay versiyonlarına baktı. Yatağın altı,abajurun içi banyo dolabının üzeri gibi yerlere...

 

Aradıklarını buldu ama sökmedi almadı sadece ne yapması gerektiğini artık daha iyi biliyordu.

 

Yine ufak bir mesaj attı.

 

Kalktığı yere geri oturdu.

 

Kapı tekrar açıldı,işin zorlu kısmı şimdi başlıyordu.

 

Zafir ayağa kalktı. Ceketini yatağın üzerine attıktan sonra gömleğinin düğmelerini çözdü.

 

Gelen kadının elinde bir dolu bir boş iki bardak ve bir de viski şişesi vardı. Tepsidekilere bakıp buz dolu kovayı görünce keyifle gülümsedi.

 

"Hızlısın." Çapkın gülüşüne avlanan kadın planı çoktan unutmuş Boran'a tutulmuştu.

 

"Senin için." Güldü Boran,yaa;dedi... benim için,öfkeyle soludu. Bir kalık suda boğmak istese de masaya konulanlara baktı. Çantasından tişört çıkarmaya başladı.

 

"Yardımcı olayım mı?"

 

Bu cırtlak sese tahammül edemeyecekti.

 

"Eyvallah," döndü arzuyla kadını süzdü.

 

Hayır arzu falan değildi yüzünde kusan emoji ifadesi vardı.

 

Kadın anlamadı.

 

"Üzerine viski dökülmüş,kirden hoşlanmam ya banyoyu kullan ya da üzerini değiştirip gel." Atabileceği en bariz konu buydu,daha hızlı bir şey bulamazdı.

 

Öfkeyle üzerini süzen kadın başını salladı ayaklarını yere vura vura gitti. Boran arkasından bağırdı.

 

"Sana da dolduruyorum viski." Banyoya girmeden duraksadı kadın.

 

"Olur." Umutla gülümsedi.

 

O banyoya girince Zafir elindeki dolu bardağı aldı içindeki viskiyi açık camdan aşağı döktü,umarım aşağıdan biri geçmiyordur dedi.

 

Elindeki bardağı delil poşetine koyup çantasına fırlattı ve kendine getirdiği bardağı alıp masaya koydu. Viski şişesini de çantasına atıp kendi viski şişesini çıkardı kendine aynı miktarda katarken kadına da doldurdu, toz halindeki uyku ilacını viskiye döktü tepkimeye giren ilaç eriyip gitti,bunu da Alp'e hazırlatmıştı.

 

Kendi çantasını kapayıp bütün delilleri hızlıca yok ettikten sonra keyifle tişörtünü giydi ve masaya oturdu.

 

Bunları yapması bir dakikasını almıştı ki kadın hala lavabodaydı. Alkolden biraz içmiş gibi görünsün diye az kattığı zekiliğimi unutmadan kovadaki buzları karıştırdı,dibinde şeffaf poşete sarılı minnacık dinleme cihazını görünce gülmek istedi ama yapmadı.

 

Kadın lavabodan çıkıp yanına gelince karşısına oturması için eliyle işaret verdi,gözleriyle etrafı süzdü herhangi bir problem sezmeyen zeki ablamız bardaktaki viskiden kocaman bir yudum aldı,kendini ödüllendirmeliydi çünkü ona verilen her şeyi başarıyla yapmıştı.

 

Bir de bu adamla bir kerecik olsun aynı yatağı paylaşırsa keyfine diyecek yoktu.

 

Zafir ise gözleri bardaktayken evine bıraktığı sevgilisini düşünüyordu. Ne hayalleri vardı,bu hafta sonu için ama yine ertelemek zorunda kalacaktı. Çünkü kızın dediği de doğruydu,kısa tatildense uzunu daha iyiydi ayrıca Zafir adı kadar emindi o kısacık balayı ona yetmezdi bu yüzden en mantıklısı izin günlerini doğru kullanmaktı.

 

"Ne düşünüyorsun?" Eline dokunan elle irkildi. Kadının baygın bakan gözlerine baktı.

 

"Seni." Dedi pat diye. Sonra irkilen kadınla birlikte yavaşça ona eğildi.

 

"Seninle bir olmayı düşlüyordum." Aynen. Kesin öyledir.

 

"Yaa." Kadının yaygın yaygın konuşmasından belliydi birazdan pilot olacaktı,çoktan uçuşa hazırdı. Dudaklarını kendine uzatan kadınla çekildikçe çekildi. Çekildikçe çekildi geriye... Uyu lan artık,diye geçirdi içinden sonra tam kadın bayılıyordu ki Zafir acı dolu bir inleme çıkardı.

 

Kadının başı masaya çarpınca saçlarından çekip kaldırdı uyuyor mu diye kontrol etti. Evet başarılıydı. Kadını kucaklayıp yatağa bıraktı ve yatağı da bir güzel dağıttı, hiç yapmak istemedi ama zorundaydı kadının üzerindeki elbiseyi çekip çıkardı bunu yaparken gözlerini bir saniye bile açmamıştı. O,Almina'ya hiçbir koşulda ihanet etmezdi.

 

Sessizce odadan çıkarken eşyalarını da aldı Zafir. Bütün katlardaki kameraları görev arkadaşları iptal etmişti.

 

Bu yüzden rahat rahat yürüdü. Onu dinleyenler Zafir Boran Algan'ın bayıldığını zehirlendiğini düşünüyor olacaklardı daha çok beklerlerdi. Bunlar katıksız maldı.

 

"Katıksız mal ve katıksız piçlerle uğraşma derneği." Derken asansörde denk geldiği görev arkadaşını da güldürdü. Rütbeye girip ciddiyetini koruyan askere ters ama keyifli bir bakış attı Zafir.

 

Keyifli ıslığıyla kendine ayrılan diğer bir odaya geçti burada bu gece kalacak sonrasında da toplantı için kendine atılan konuma gidecekti.

 

Odada olan iki sivil askere baktı.

 

"Temiz mi?" Diye sordu.

 

Cihaz falan olmayışını onaylayan askerlerle kendinş tek kişilik yatağa bıraktı sonrasında çatlayan başını parmaklarıyla ovuşturdu. Kendileri yerleştirdikleri ses kayıtlarını bilgisayardan takip eden iki askere bir bakış attı yattığı yerden doğrulup balkona çıktı ve beyaz sandalyeye oturdu.

 

Etrafa kısık bakışlarıyla tararken keskin nişancıyla göz göze geldi elini kaldırıp selam verdi aynı komutu alamadı. Alsaydı buradan çıkınca bir temiz döverdi onu.

 

Kendine ait telefonu çıkarıp saate baktı sabah olmak üzereydi.

 

Uyuyor.

 

İçindeki özlemi bastırmak adına telefonundaki videoları izledi,resimlerine baktı. Ondan uzak olduğu her saniye yine onu özlüyordu,bu özlem duygusu son zamanlarda arsızlaşmaya başlamıştı.

 

Arsızlaşan özlem tutkuyu da beraberinde getirmişti. Boran artık kendini tutarken zorlanıyordu çünkü karşısındaki kadın bu evrende yaşamış olan bütün güzellik Tanrıçalarına üstünlük sağlayacak seksilikte ve güzellikteydi.

 

Ofladı Boran,başını geriye attı. Dayanamayıp mesaj yazmaya başladı sonra durdu ve aradı. Yapmazdı normalde hatta kendine sövüyordu çünkü onun uyuması her şeyden daha önemliydi. Zaten kolay uyumuyordu,kabusları bazen sıklaşıyordu dün gece olduğu gibi ama dayanamadı Zafir Boran.

 

Çaldı çaldı ve çaldı.

 

Son kez çalınca kapatmak istedi o an aramaya yanıt verdi ve Boran olduğu yerde dikleşti.

 

"Zafir?" Korkuyla çıkan sesini duyunca kendine bir kere daha sövdü,azıcık daha sabredememişti.

 

"Güzelim,iyiyim sadece sesini duymak istedim." Rahatlayıp geri yattığına emindi.

 

Ki çalan telefonu korkuyla açan Almina cidden de rahatlyarak geri uzanmıştı yatağa. Zafirsiz bomboş olan o yatağa...

 

"Yaa,hala görevde misin?" Dedi mahmur sesiyle.

 

"Maalesef,şu an senin yanında olmak isterdim." Derince soludu Almina,o da son zamanlarda iyice Zafir Boran'a çekiliyordu. Tensel çekimlerinin önüne geçmekse zor gelmeye başlamıştı. Ama Zafir'in durumu kat ve kat daha kötüydü.

 

"Keşke,sarılır uyurduk ama olsun ben de işe gideceğim birazdan. Yarın bir arada oluruz." Gülümsedi Zafir Boran. Kendini teselli eden çocuksu sesini seviyordu.

 

Her şeyiyle aşık değil miydi zaten?

 

Öyleydi,her şeyiyle her bir zerresine aşıktı.

 

"Oluruz,oluruz bebeğim. Uyu hadi sen,seni seviyorum."

 

Gülümsedi Almina,kalbi patlayacak kadar çok seviyordu Zafir'i. "Bem de seni seviyorum." Dedi sadece.

 

Zafir telefonunu yine sessizs alıp iç cebine yerleştirdi. Sessizce komut beklemeye başladı. Gün iyiden iyiye ağarıyordu.

 

Timdekileri düşündü,pusuya yattıklarına emindi. Gerçekten de öyleydi. Yeni komutanları ile iyi anlaşam tim Boran'ın yerini deli gibi arıyorlardı,görevlerde Kaan ike ters düşen yeni komutan time illallah ettirmişti ki tim de her ne kadar yeni geleni sevseler de Kaan'a hak veriyorlardı çünkü Boran komutanları da o şekilde yönetirdi bu görevi.

 

Herkesin dikkati keskindi ama neşeleri kaybolmuştu. Boran'ın yerini arıyorlardı,herkes daha gergindi Fatih bile az konuşuyordu. Biraz daha sabır dedi tim,iki haftaya varmaz buraya dönecek. Eminlerdi,Boran gizli görevdeydi ve zaten günü geldiğinde Zafir'in en zor anında ona Adayış Tim'i yetişecekti.

 

Balkonun kapısı açıldı.

 

"Komutanım,başlıyoruz." Diyen askerle Zafir ayağa dikildi. Heybetinden irkilen asker bir adım geriye gitti. Bu adama hepsi hayrandı ama şu an görevde oldukları için ağzını açıp tek kelime etmiyorlardı.

 

"Başlayalım bakalım." Diyen Zafir Boran Algan,silahlarını kuşanmıştı.

 

***

 

 

 

 

Bitti.

 

Yeni bölüm görüşlerinizi bekliyorum.

 

Yıldızları partlatmayı ve bol yorumlar yapmayı unutmayınızzz.

 

Bölüm hakkında düşüncelerinizi bekliyorum.

 

Yazım hatalarım için kusura bakmayın,telefondan yazması çok zorr

 

Sizleri seviyorum,iyi bayramlar!

Loading...
0%