Yeni Üyelik
43.
Bölüm

43.Bölüm "İDDİALAR VE KAZANANLAR"

@dolunaydakigelgit_

 

Bekletmek istemedim ve erkenden yayımladım.

 

Ayayayayay geri döndük hem de güzel bir bölümle. Şimdiden İyi okumalar canlarım oy verip yorumlar yapmayı unutmayınızzz

 

 

***

Yazardan:

 

"Sağ koridoru kontrol ettik,temiz." Albayın dediği o kızıl saçlı kız az önce Zafir Boran'ın yanından ayrılmıştı,vermesi gereken belgeler ise elindeydi.Kulak içine yerleştirdikleri dinleme cihazıyla birazdan toplantıya girecekti.

 

"Cihazı aktifleştirelim." Boran'ın cümlesiyle silah arkadaşları bilgisayarı ayarladılar,Boran ise toplantıya girmek için hazırdı.

 

"Cihaz aktif,koridor temiz,görev başladı." Kulak içi cihazın arkasında onu dinleyen üst yetkililer bulunmaktaydı.

 

"Bekliyoruz." Komutu alan Boran,odadaki arkadaşlarına başıyla selam verdi ve oradan ayrıldı hiçbir şekilde tereddüt etmeden gözleriye her bir ayrıntıyı dikkatle inceleyerek aşağıya indi. Toplantı odasına gitmek için geçtiği dar koridorda serili olan kırmızı halıya yansıtılan loş ışıklar koridoru aydınlatıyordu,gecenin bir saatiydi etraf sessiz;ortamda ise kimse yoktu. Emin adımlar ve arkasında sanki korumalığını yapıyormuş gibi peşinden yürüyen Pöh'le takım elbiselerinin içinde herkese gözdağı vermeye gidiyordu.

 

Onu uzaktan gören kapıdaki birkaç koruma saygıyla kenara çekildiler,içlerinden birisi kapıyı onun için açarken sessizliği kapının şifresindeki mekanik ses bozdu.

 

İlkte hata veren şifreyle Boran adımlarını durdurdu ve ters bir ifadeyle önündeki adama baktı.

 

Adam yutkunduktan sonra gözleri Boran'ın üzerinde dolaştı.

 

"Pardon efendim,bildiğiniz üzere şifre değişti;karıştırdım." Bildiği falan yoktu,bozuntuya asla vermedi ve devam etti. Adama bir şey demeden açılan kapıdan içeriye girdi yanında sadece tek bir korumanın girmesine izin verildiğinden geri kalanlar döndü ve görev yerlerine geçtiler.

 

Boran, masada oturmuş ve onu bekleyen herkesin üzerinde gözlerini hızlı ve dikkatli bir biçimde gezdirdi en sonunda da kendine ayrılan boş sandalyeyi çekti,ceketinin düğmesini açtı ve yerine oturdu.

 

"Sonunda teşrif edebildiniz." Diyerek kendisine laf sokmaya çalışan Hasan'a baktı,yuvarlak masada tam karşısında oturuyordu.

 

Bir kolunu sandalyenin koluna bir kolunu da masaya koydu.

 

"Teşrif ettiğime şükredin Hasan Bey." Kel Hasan,diye geçirdi içinden. Adamın lakabı buydu,bunu söyleyince de sinirleniyordu;sonraya sakladı Boran ve ateş açan gözlerini ondan çekti. Bu herif ilk toplantıda da Boran'a takılmıştı.

 

Kulağındaki cihaz tiz bir sesle cızırdadı,gözleri en solda çaprazında oturan Zafer'e kaydı. Zafer ona hiç bakmadan Boran'ın yanındaki adama bakıyordu. Suratı asıktı,gergin görünüyordu. Görev öncesi görüşmemişlerdi,her iki koldan yönetildikleri için Zafer'in görevi ayrıydı. Pek tabi görevini yapıyorsa...

 

"Beyler,başlamadan gerilmeyelim bence. Şimdi sizlere,sır gibi kendini gizleyen ve işlerimizi yürütecek olan o adamla tanıştırayım çünkü içinizde tanımayanlar da var." Boran'ın hemen yanında oturan adam sandalyesini biraz geri çekti ve ayağa kalktı. Elini Boran'ın omzuna koyduğunda odadaki loş ışıklar biraz daha aydınlatıldı.

 

"Ahmed Haliti. Kendisi bildiğiniz üzere geçişlerimizi sağlayacak ve tırlarıyla da bize yardım edecek. Öyle değil mi Ahmed?"

 

Boran kolundaki ünlü markanın pahalı saatini herkesin göreceği şekilde düzeltti.

 

"Samimiyet sevmem,bana nasıl muamele edersen sen de aynısını görürsün."

 

Biraz gırtlaktan konuşan ve aksanını da gayet beceren Boran,esmer teniyle de kamufle olmuştu.

 

Adamın elinin omzundan düşmesi ve sessiz ortamda yükselen yutkunma sesiyle arkasına dönmesine gerek kalmamıştı. Zaten yanındaki adam da geri yerine oturmuştu.

 

Gerginlikle boğazını temizleyen başka birisi sözü devraldı.

 

"O zaman iş konuşmaya başlayabiliriz. İlk toplantıda karşılıksız iş yapmayacağınızı söylemiştiniz. Biz bir anlaşma hazırladık,şartlarımız belli eğer anlaşırsak ki öyle görünüyor... Sevkiyatı iki gün sonra yapmak istiyoruz." Adamın türkçesi iyi gibi gözükse de aslında dili kayıyordu ve hiç de düzgün konuşmuyordu. Sakalları uzun esmer adamın gömleği kırışıklık içerisindeydi,kaşının köşesinde ise yara bandı vardı.

 

Boran o an gülmek istedi ama mimiklerini sabit tuttu. Bu herif kadın ticareti hakkında Nazımla yani Zafer ile konuşan adamdı. Kaşını bu hale getiren ise hemen Boran'ın arkasında duran Pöh'tı.

 

Adamın arkasındaki koruma elinde tuttuğu kağıtla masanın etrafında dolandı ve kağıdı Boran'ın önüne koyduktan sonra yerine geçti,herkesin kendine ha koruması vardı ve hepsi korumakla yükümlü olduğu adamın birer metre arkasında duruyordu.

 

Boran herkesin ona bakmasını aldırış etmeden kapıdı eline aldı ve ilk maddeyi içinden okudu.

 

Kulağındaki kulaklıktan sadece kendisinin duyacağı bir şekilde albay konuştu.

 

"Eminim kafanda dönen bir tilki vardır,onlara değerli bir şart sun Boran." Boran komutanını onaylarcasına bir mırıltı çıkardı,masadakiler ise düşündüğünü varsayıp heyecanla yerlerinde kıpırdandılar. Bu sevkiyat çok ama çok değerliydi,her biri heyecanlıydı sadece zehirli madde değil silah da geçirmeyi planlıyorlardı.

 

O silahlarla Boran ve arkadaşlarını,bu yurdun evlatlarını katletmekti hedefleri... Boran'ın haberi olmadığını düşünseler de Boran zeki bir adamdı tabi onlar Ahmed ile karşı karşıya duruyorlardı orası ayrı.

 

"Yedinci maddede Süveyş Kanalını kullanmak istediğiniz yazıyor,bu sevkiyat Türkiye'den geçmeyecek miydi?" Dedi Boran,şüpheyle. Amacı pot kırmalarını sağlamaktı. Birkaç kişi birbirine baktı sonra sözü Hasan devraldı.

 

"O kadar sözün geçiyordur diye düşünüyoruz sonuçta ileri gelen bir iş adamısın. Ülkenin en zenginlerindensin,Mısır'da da elin kolun uzundur bence."

 

Boran'ın yüzünde alayvari bir gülüş belirdi.

 

"Gemilerle madde ticareti yapmak da büyük bir cesaret Hasan,tebrik ederim seni. Gelmeden yürek yedin galiba."

 

Hasan iyiden iyiye sinirlendi,Zafer yerinde hareketlendi ve Hasan'ın öfkeyle konuşmasına izin vermeden kendisi konuştu. Gerilmişti ve Boran bunu fark ediyordu.

 

"Uzun sürebilir ama en azından daha güvenli bir giriş çıkış olur,sınırı askerler koruyor limandan yaklaşmak daha avantajlı." Boran düşünür gibi yaptı ve diğer maddeleri inceledi.

 

"Bunu kabul et Boran."

 

"Limandan sokmak her zaman güvenli olmaz,herkesin işini dört dörtlük yapması gerek. Ee Hasan yapabilecek misin?" Diye ona laf attı.

 

Hasan kaşları çatılmış bir şekilde bakıyordu.

 

"Ben bunu yapacağımızı düşünüyorum, maddeyi kara yoluyla geçirsek de silahlar gemiyle gelmeli." İşte beklediği pot başkası tarafından kırılmıştı. İkinci olarak şüphelendiği adamlardan birinin böyle bir hata yapması gülünçtü,salaklığına veriyordu.

 

"Memo bir sussan mı sen?!" Sol taraflarda kalan bir adam öfkeyle konuştu,bu adamın da derdi mafyacılık oynamaktı.

 

Zafer başını gerginlikle öne eğdi,alnında oluşan boncuk boncuk yerler loş ışığa rağmen parlıyordu,aksi buydu ya içerisi sıcak falan da değildi.

 

Zafer beceriksiz bir adamdı ama aptal da sayılmazdı Boran'ın,neler döndüğünü anlayacağını biliyordu.

 

"Aferin Boran çok iyisin. Şimdi herkesin gerginliğini al ve şartlarını sun." Kulaklıktan gelen sesle Boran,arkasını dönmeden sahte korumasına parmaklarını oynatarak işaret verdi. Avcuna bırakılan dosyaya kısa bir süre baktı,Zafer hariç herkes onu izliyordu.

 

Beş maddelik kağıt herkese yetecek kadar hazırlanmıştı,aslı ise şu an Boran'ın elindeydi. Kağıdı dağıtıldıktan sonra herkes kağıda baktı. Zafer'in gözleri Boran'a çevrilse de Boran ona bakmadı fakat bakışlarını hissediyordu.

 

"Şartlarım bunlar,eğer kabul ederseniz ben de kabul ederim ha yon etmem derseniz de sevkiyatınızı patlatırım." Boran'ın tehdidi üzerine yutkunan birkaç kişi birbirlerine baktılar.

 

"Hepsi tamam ama ilk madde?" Yanındaki adamın sesini duyan Boran başını ona çevirdi,dudaklarının kenarı usulca kıvrıldı. Bu gülüş tehlikeliydi,yanındaki adam bunu hissetti.

 

Herkes onları dinliyordu,zaten hepsi de ilk maddeye takılmıştı. Diğerleri kabul edilebilir maddelerdi fakat ilki?

 

"O maddeyi kabul etmediğiniz an diğer maddelerin hiçbir önemi kalmaz,bana sunduğunuz şartların da..."

 

"Almina Öztürk başta olmak üzere,üzerinde ticaret yaptığınız yapmayı düşündüğünüz herkesin peşini bırakacaksınız. Almina Öztürk'ü de bana teslim edeceksiniz,o kadını istiyorum." Dedi Boran. Sert çıkan sesiyle ortamdaki sessizlik daha da arttı Hasan kıpkırmızı olurken öfkeyle Boran'a baktı.

 

O kadını kendine istiyordu,bu herife teslim etmesi söz konusu olamazdı.

 

"Bunu kabul etmiyorum,o kadın benim hakkım. Adarla birbirimizi yedik bu karı yüzünden. Sana verecek değilim." Boran gevşekçe arkasına yaslandı. Önünde kahvenin koyu tonunda olan masadaki kağıdı parmak ucuyla iteledi.

 

"O zaman sevkiyatı unutun."derken oldukça ciddi oluşu birçok kişiyi tedirgin etti. Hasan'ın yanında bulunan ve koluna vuran başka bir adam öfkeyle soludu. "Salak mısın lan sen,aptal bi' karı için neleri kaybediyoruz farkında mısın?"

 

Boran iyiden iyiye sinirlenirken sakinleşmek adına kimseye fark ettirmeden derin bir nefes aldı. Sakin olması gerekiyordu. Boynunu gevşetmek adına bir sağa bir sola yatırdı ardından da Hasan'ın öfkeli soluklarını dinledi.

 

"Diğerleri sikimde bile değil zaten bu sevkiyatla baya iyi gelir elde edeceğiz." Başka bir adam konuştuğunda bunun da insan ticareti yaptığını bilmek Boran'ın damarlarındaki kanı kaynatıyordu.

 

"Nazım sen bir şey desene!" Hasan öfkeyle masaya vurduğunda Zafer tedirgin bakışlarını Boran'dan çekmek durumunda kaldı.

 

"Ne istiyorsa verelim,bu sevkiyata ihtiyaç var." Ortalık kaos alanına dönerken Boran arkasına yaslanmış keyifle bu heriflerin birbirini yemesini izliyordu.

 

"Sen de peşinde değil miydin bu karının,hatta Türklerin içine sızdın o karının dibindeydin! Ne değişti şimdi,yoksa Türkler aklını mı çeldi Nazım?!" Hasan hâla öfkesini kusarken kırdığı potlar Boran'ın ve kulaklığın ardındaki üstlerinin zihnine ulaşmıştı.

 

Abi,yenge bebek mağazasındaydı;peşinden Zafer girdi yengeyi rahatsız ediyor müdahale edelim mi?

 

-Bekleyin,etrafta Zafer'in adamları var. Müdahale ederseniz dikkat çeker. Güvenlikleri yollayın hemen!

 

Aylar önceki konuşma Boran'ın kulaklarında çınlarken artık emin olduğu bir şey vardı:Zafer de onlardandı,o kadar iyi bir şekilde ikili oynuyordu ki buna iki tarafta inanmazdı ama salak yandaşları bugün kendisini patlatmıştı,diye düşündü.

 

Bu olay olduğunda Zafer'e gizli görev verilmemişti. Kendi başına çıktığı ve yasa ihlali yaptığını beyan etse bile o zaman da yine o tarihlerin çok daha ilerisine dayanıyordu. Yani Zafer,bir haindi.

 

Zafer,Boran'a baksa da karşılığını alamıyordu. Anlamamazlıktan gelmeyi tercih etmişti.

 

"Zafer,hain. Kırmızı kod verin,tüm birimlere bildirilsin." Diyen Kemal komutanla,Yarbay Ali mahçupça başını salladı. Bu adam bile neredeyse ona inanıyordu.

 

Boran,aldığı zevkle iç geçirirken o masadaki son karar şuydu: Almina kaçırılacak ve terlese terinden para akacak kadar zengin sözde iş adamı Ahmed Haliti'ye teslim edilecekti. İnsan ticareti şimdilik son bulacak sevkiyat ise gerçekleşecekti. Sevkiyat bittiğinde Ahmed Haliti'yi öldürecekler,Almina'yı geri alacaklar ve insan ticaretine devam edeceklerdi. Fakat ütopyolar sadece zihinlerde hakimdi ,gerçek hayat ise tokatını atmak için hazırda bekliyordu.

 

***

 

Almina'dan

 

"Evet anne tatile gidecektik ama artık erteledik zaten düğün de yaklaştı." Son yarım saattir annemle görüntülü konuşuyorduk,elimdeki kupayı masaya koyarken öğle aramın bitmesini bekliyordum.

 

Yemek yemiş ardından da kısa çaplı bir sorguya çekilme odasına alınmıştım.

 

"İyi bakalım,balayını uzatırsınız. Annecim bak dikkat et,düğün önü hasta olayım deme. İçiyorsun şu soğuk kahveleri sonra..." Annemin sözünü kesen kapı tıklayılmasıyla resmen diz çöküp Allah'a dua edecektim. Çocukmuşum gibi hala gözetmesi bazen çok sıkıyordu,elbette ki saygımı koruyup bir şey demiyor ilk kez dinlercesine onaylayıp gönlünü kırmadan geçiştiriyordum.

 

"Anne kapatmam lazım,danışanlarım geliyor. Dediklerine uyacağım,Mihriban anneyi de dinleyeceğim kocamı da merak etme. Öptüm seni hadi görüşürüz iki gün sonra."

 

"Eh iyi madem,kolay gelsin görüşürüz çocuğum." Annem aramayı kaparken derin bir nefes aldım ardından kapıya seslendim.

 

"Gel!"

 

İçeriye giren sekreterim önüme istediğim birkaç dosyayı bıraktı. Elinde tuttuğu çiçeğe anlamsızca bakarken onu da masamın kenarına koydu.

 

"Bunlar ne Demet?" Dedim sanki ilk kez çiçek görür gibi.

 

"Size getirdiler Almina Hanım. Bu arada danışanınız geldi." Tebessümle teşekkür ettim ve beş dakika istedim çiçeğin üzerindeki kartı bulduğumda merakla açtım. Zafir olabilir miydi ki?

 

"Yengelerin bir tanesi bana Demet'i ayarlasana?"

~Alp Algan

 

Elimi alnıma vurup gülerken çiçeği de kenara koydum sonrasında da notu içine sıkıştırdım ki Demet görmesin.

 

Bu çocuk cidden deliydi.

 

Mesaj atmak için telefonumu elime aldım ve hızlıca Alp'in ismini buldum.

 

Gönderilen: Alp

Çiçekler için sağ ol Alp,akşam bizin kafeye gel de orada konuşalım bu konuyu hem belki Demet de gelir.

 

Anında gelen mesajla kıkırdadım.

 

Gönderen: Alp

 

Aslansın yenge, akşam sekizde oradayım. Smokinimi hazırlatayım.

 

Başımı iki yana salladım ve güldüm.

 

Telefonumu sessize alıp danışanımı odaya davet ettim. Günüm o kadar yoğundu ki Zafirle iki gündür konuşamıyordum. Çünkü o da görevdeydi ne olduğunu asla bilmiyordum yalnızca gizli olduğunu biliyordum. Yüz yüze görüşmeyeli dört,sesini bile duymayalı iki koca gün geçmişti.

 

Bugün gelmesini isterdim,onu çok özlemiştim hem de endişeliydim. Bir de Kemal amcayla ailemle ilgili olan dosyayı konuşmak istiyordum,cesaretimi ancak toparlamıştım ama bunu bugün halledecektim.

 

"Almina Hanım,nasılsınız?" Danışanımın konuşmasıyla birlikte güler yüzle cevapladım onu...

 

***

 

Kapım çalındığında şaşkın bakışlarımı oraya çevirdim,Derya Hanım içeriye başını uzattı ve kocaman bir tebessüm ile bana baktı. Kendisi ameliyatımı yapan doktordu.

 

"Almina,çıkmadan yakaladım seni. Müsaitsin değil mi?"

 

Ayakta dururken elimdeki eşyaları tek kolumda toparlamıştım. "Bir sorun mu var Derya?" İçimi bir şüphe kaplamıştı.

 

Hızla başını iki yana salladı.

 

"Yok yok,gel hazır mesai bitmek üzereyken seni kontrol edeyim,dedim." İçim rahatlarken gülümsedim.

 

"Olur, ben de gelecektim zate. Biliyorsun haftaya evleniyoruz,neler yapmam gerektiği hakkında sana danışacaktım." Sonuçta bir kadın doğum uzmanıydı,kendi başıma hareket etmek istemiyordum. Zafirle pek bu konuyu konuşmasak da çocuk istediğimizi pek düşünmüyordum,en azından şimdilik.

 

"Biliyorum, onları da konuşalım." Biz birlikte yukarı çıkarken çiçeği odamda bıraktım ve kapımı da kilitledim.

 

Odasına geçtiğimizde çantamı da kenara koymuştum.

 

"Regl döngün nasıl gidiyor?" Dudaklarımı büzdüm. "Şu sıralar stresten midir bilmiyorum ama biraz düzensiz."

 

O sedyeye uzanmamı istercesine eliyle gösterince ayakkabılarımı kenara çıkardım ve uzandım.

 

"Olabilir,stres büyük bir etken ama sakin olmaya çalış. Peki ya ağrın ne durumda?" Karnımı açarken üzerimdeki kumaş pantolonun da düğmelerini açmıştım.

 

"Çok şükür eskisi gibi değil,hiç ağrımıyor da diyemem tabi." O elindeki cihazı kasıklarımda dolaştırdı.

 

"Bana o ağrıyı sıfır en düşük on en yüksek olmak üzere puanlar mısın?" Gözleri o ekrandaydı,gözlüklerindeki bakışlarımı tavana çevirdim.

 

"Beş-altı falan. Eskiden on üzerinden sonsuzdu." Yüzümde alayvari bir gülüş peyda oldu.

 

"Güzel,bu gitgide azalacak. Ama bu bir yıl kesinlikle hamile kalma Almina. Allah'tan tabi ama elinden geldiğince önleminizi al. Bu durum tekrarlayabilir mi şu an kestiremeyiz,pek sanmıyorum ama ne seni ne de ilerideki bebeğini tehlikeye atamayız." Başımı usul usul salladım,iç çekerken o da peçeteyi uzattı.

 

Kendimi temizlemeye başladığımda ekran başına geçti.

 

"Şu an her şey yolunda,bebek sahibi de olabilirsin ama bu bir yıl içinde değil olur mu? Bu ihtimal dahilinde bile olsa bizim için önemli."

 

Başımı salladım ve ayakkabılarımı giyip kenardaki koltuğa oturdum.

 

"Teşekkür ederim,dikkat edeceğim."

 

Bana tebessümle baktı. Sonra da çekmecesinden bir ilaç kutusu çıkardı.

 

"Şimdi biraz yöntemlerimizi konuşalım. İlk öncelikle spirali geçiyorum..." Ürpererek yutkundum.

 

"Kesinlikle." Dedim gülerek.

 

"Ertesi gün hapı kullanabilirsin eğer sen korunacaksan ki bu en çok tercih edilen yöntemdir. Bunun dışında eğer eşin korunacaksa zaten kondomlar bunun için var ki senin bedenine de ilaçlarla çok zarar vermemiş olursunuz. Bunun dışında iğne yöntemi var ama bunun için üç ay önceden başlamak gerekiyordu, yine istersen bunu uygularız ve ileride rahat edersin birkaç ay boyunca korunma derdin olmaz. Ama karar senin."

 

Yanaklarım yansa da bunlar konuşulması gereken konulardı hem doktorumdan utanmam doğru da değildi.

 

"Her ihtimale karşı kesin bir koruma sonucu veriyor mu?"

 

"İğne mi?" Başımı salladım.

 

"Elbette ama belli bir süre." Bunu düşünecektim,şimdilikse kararım haptan yanaydı.

 

Derya ile vedalaşıp bolca minnetimi sundum sonrasındaysa hastaneden çıkıp arabama bindim,karargaha doğru yola çıktım. Telefonumu kontrol ettiğimde hala bir arama yoktu,Zafir'e ulaşamamak beni endişelendiriyordu.

 

Radyodan herhangi bir kanal açtığımda sakin melodiler beni biraz daha gevşetti. Yarım saat kadar süren yolun ardındansa karargaha varmıştım. Arabayı düzgün bir yere park ettikten sonra çantamı aldım ve indim,arabayı kilitledikten sonra da karargaha doğru ilerledim. Beni kapıdaki askerler karşılarken tanısalar da kimlik kontrolü yaptılar,üzerimi de aradıktan sonra içeriye geçmeme izin verdiler.

 

Telefonumdan saate baktığımda beş buçuğa geldiğini gördüm,ayrıca da sinyal saptırıcılar yüzünden telefonum burada çekmiyordu. Zafirle konutuğumuzda da kesik kesik geliyordu bu yüzden alışkındım,Zafir ise hala aramamıştı.

 

Ezbere bildiğim koridorları yürürken etraf sakindi herkes görevinin başındaydı,gözlerim buraya sorguya getirildiğim kapıda takılı kaldı. Adımlarım duraksar gibi olsa da gözleri kaçırdım ve merdivenleri çıkmaya başladım. Ne çok şey olmuştu,evet her şey geride kalmıştı ama unutulmuyordu;sadece acısı azalıyor ve o hissiyata alıştığımız için de normalmiş gibi geliyordu.

 

Buraya beni kurtararak gelen yüzbaşıyla bir hafta sonra evlenecektim,birbirimize aşıktık. Yine beni kurtarmaya gelen ekiptekiler bana abi ve kardeş olmuştu. Tuana Kaan'a kavuşmuş bense Kemal amcayla aileme yeniden kavuşmuş hissediyordum.

 

Kapısının önüne geldiğimde görevli bir asker içeriye haber verdi. Sonrasında ise beni odaya aldı. Kemal amca pencerenin önünde durmuş,ellerini de bel hizasında arkadan bağlamıştı. Uzun boyu dolayısıyla heybetli bir komutan edası taşıyordu.

 

"Gel Almina." Yutkunarak birkaç adım attım,o da bana döndü ve çatık kaşlarına rağmen gülümsedi.

 

"Nasılsınız?" Diye sordum saygıyla,sanki benim de komutanımmış gibi sizli bizli konuşmak zorunda hissediyordum.

 

"İyiyim kızım,geç otur bakalım." Yekli koltuğa geçip oturdum,karşımdaki boş koltukta ise Zafir varmış gibi geçmişe gittim. Anneme,yurt dışına gitmek istediğimi söylediğim o güne...

 

"Nasılsın,nasıl gidiyor hazırlıklar?" Sorusuyla kendime gelip kucağımdaki deri çantaya tırnaklarımı bastırdım. Yüzümü ona çevirdiğimde ikimizin de dudaklarından bir tebessüm geçti.

 

"Yorucu ama her şey halloldu,güzel gidiyor. Siz neler yapıyorsunuz?"

 

Sorum o gizli görevi çözmek ister gibiydi ki bunun mümkünatı yoktu,yine de denemekten zarar gelmezdi.

 

Kemal amca ufak bir kahkaha attı.

 

"Size karı koca çok fenasınız. Ne yapalım kızım,iş güç." Gözlerimi azıcık kısıp başımı salladım sonra da güldüm.

 

"Boran'ın karargahtan neden ayrıldığını öğrenmeye geldiğini düşünmüyorum." Doğru düşünüyordu.İç çekip başımı salladım.

 

"Son kez ailemle ilgili konuşmaya geldim. O gün çoğu şeyi konuştuk biliyorum ama kabullenemiyorum. Bu adamların yirmi yıl boyunca benim büyümemi bekleyip üzerimden ticarete girişmeleri,ailemi sırf davalarında başlarındaki adamı hapse tıktıkları için onları öldürmelerini kabullenmek zor."

 

Kemal amca o gün olduğu gibi yeniden başını anlayışla salladı.

 

"Bak Almina,sana açıkladığım kadar açıklamadığım şeyler de var. Ailen doğru olanı yaptı fakat gerekli önlemleri o zaman için almamışlardı. Hapse tıktıkları herif güçlü bir militan lideriydi,arkasındakiler ise birer cani... Anlıyorsun değil mi? Zaten her şey bir intikam uğrunaydı ama bunu da gerçekleştiremediler." Benden bahsediyordu,kaçırılsam da kurtulmuştum hem de en az zararla.

 

İçli bir nefes çektim.

 

"Gerekli önlemler alınsaydı ailem yaşayacaktı." Dedim mırıltıyla. O ise tatsız bir ifadeyle başını salladı.

 

"Anlıyorum." Dedim yılgınca,içimdeki o keder geçmiyordu.

 

"Ailen bunları tahmin ediyordu Almina ama onlar öylesine batan sevgisiyle doluydu ki hiçbir şeyi düşünmediler. Sadece seni koruyabildiler o kadar." Dolan gözlerimi kaçırdım. Beş dakikaya yakın süren sessizliğimizde ben düşüncelere dalmıştım Kemal amca ise yerinden kalkıp karşıma oturmuştu ve elini omzuma koydu.

 

"İnan bana,ailen çok mutlu. Onların en büyük isteği buydu ve gerçekleştirdiler. Büyük bir topluluğu çökerttiler. Seni canlarından daha çok seviyorlardı bu yüzden de hep yaşamanı istediler. Şimdiyse içleri eminim çok rahattır çünkü müstakbel damatları onların katillerini çökertmeye gitti." Soluğum içimde tıkanırken gözlerimi ellerimden ayırıp onun kahve gözlerine baktım.

 

"Zafir..." daha fazla soru sormamam için beni sustururcasına konuştu:"Bu arada,Boran seni arayacaktı aradı mı?" Dediğinde başımı robot gibi iki yana salladım,ağzım hafif aralıktı;içim değişik bir hisle doldu. Öğrendiklerimle sanki yüreğim ferahladı,Zafir'e olan aşkım katlanarak göğüs kafesimde çiçekler açtı.

 

"Aramadı."

 

Kaşları çatıldı.

 

"Aramış olması gerekiyordu." Yerinden hızla doğruldu onun telaşlı hareketi beni de tedirgin etti.

 

"Neden arayacak ki? Bir şey mi oldu?" Kalbim bu sefer de sarmaşıkların göğüs kafesimi sıkmasıyla daraldı.

 

Kemal amca bir şeylerle uğraştı ardından da kulağına yerleştirdiği cihazla bilgisayar ekranına baktı.

 

"Kutsal Çiçek?" Göz bebeklerim büyürken Kemal amcaya bakakaldım. Boran bana böyle seslenirdi...

 

Kemal amca bir süre bekledi ardından konuştu.

 

"Sen Almina'yı aramadın mı?!" Sinirli sesiyle gerildim avuç içlerim terlerken üzerimdeki kumaş pantolona sürttüm.

 

"Kız burada Boran. Hayır,iyi. Tamam görevine dön ben hallederim,aramana gerek yok."

 

Cihazı söküp çıkardı ve bana baktı. Biraz öfkeli gibiydi.

 

"Sana ulaşamamış beyefendi." Telefonumu çıkarıp baktım ama arama yoktu,burada çekmiyordu. Çünkü Albayın odasındaydım.

 

"Arama gözükmüyor." Ellerini masada birleştirdi.

 

"Her neyse,seninle bir şey konuşmam gerekiyor Almina. Bize bir konuda yardımcı olmalısın."

 

Kaşlarım çatılırken dudaklarımı dilimle ıslattım ve yutkundum.

 

"Tabi ki." Derken konuşmaya dikkat

 

***

 

"Demet,hem arkadaşlarımla tanışırsın olmaz mı?" Derken ikna etmem için dizimin dibinde bekleyen Alp'e bıkkınca baktım. Cidden dizimin önünde yerde siz çökmüş merakla bekliyordu.

 

"Peki Almina Hanım,on beş dakikaya gelirim." Zafer almış gibi gülümsedim.

 

"Ne oldu ne dedi?" Alp alttan alttan bana bakarken derin bir nefes verdim.

 

"Dışarıdaymış,arkadaşlarıyla. Ama gelecek on beş dakikaya." Hemen bana sarılıp sağa sola yatırdı.

 

"Aslan yengem ya,adamsın. Oh be,oh sonunda." Başımı iki yana sallarken karışan saçlarımı düzelttim. Ayağımdaki spor ayakkabılarla ayağına vurdum,kafam sallanmıştı!

 

"Boran görmesin,biçer seni." Gözleriyle Alp'in özel organını işaret eden Kaanla gözlerimi kaçırdım. Alp,yutkundu ve benden uzaklaşarak en uzaktaki sandalyeye oturdu.

 

"Pardon bacım ama erkek olmayı seviyorum. Kocan olacak o yürüyen biçme makinesine kurban gidemem." Tuana kendini tutamayıp gülerken başımı iki yana sallıyordum. Önümdeki tatlıdan birer çatal aldım ve yavaş yavaş yedim.

 

"Nikah şahidiniz kim olacak?" Kaan'ın sorusuyla düzleştirip tepeden sımsıkı topladığım saçlarımı omzuma doğru savurdum.

 

"Hiçbir fikrim yok." Aslında vardı ama söylemeyecektim.

 

Kemal albayla dün görüşmüştük bugün ise sabahtan hastanedeydim,akşam da eve uğramış üzerimi değiştirip çıkmıştım. Kafeye gelip yemek yedikten sonra da Alp'in ısrarlarıyla Demet'i davet etmiştim. Kaan ve Tuana da bize eşlik ederken aradığımız Adayış timi izinli olmaları sebebiyle uyuyacaklarını söylemiş ve gelmemişlerdi.

 

Düğünümüze altı gün kalmıştı ama hala Boran ortalıkta yoktu,bana iki gün demişti ama 6 gün olmuştu onu görmeyeli.

 

Üç gündür de sesini duymuyordum.

 

İçim sıkılırken masada dönen sohbete dahil olmaya çalıştım.

 

"Biz de baharda evlenelim diyoruz nasıl fikir?" Kaan'ın sorusuna Alp'ten cevap gecikmedi.

 

"Demetle manita olursam size sıra gelmeden ben evlenirim. Şansına küs birader." Tuana sinirle Alp'e baktı.

 

"Biz sizden önce sevgili olduk,ilk biz evleneceğiz!" Buna kocaman bir kahkaha attım.

 

"Alp siz daha sevgili bile değilsiniz ilk defa tanışacaksınız." Dedim. Bana göz devirdikten sonra soğuk içeceğinden bir yudum aldı.

 

"Sen öyle san,biz tanıştık bile." Şokla gözlerim büyüdü.

 

"Nasıl be?" Tepkiyi Tuana verirken hala Alp'e bakıyordum.

 

"Bayağı,acile koşacaktım o da koridordaydı yanlışlıkla..." göz kırptı diliyle de saçma hareketler yapıp anlatmaya devam etti. "...sonra bir anda çarpıştık,yere düştü ben de kaldırıp özür diledim acil hastam olduğunu söyledim ve kaçtım. Cidden acil hastam vardı,neyse sonra özür dilemek adına ikimize kahve aldım öğle arasında da ona verdim kendimi affettirebilmek için çünkü kıza bodoslama dalmıştım. O da affetti,sessizce oturduk sonra kalktı gitti."

 

Şaşkın şaşkın ona bakıyordum.

 

"Ben biliyordum abi,bu gevşek yüz vermeyem hiçbir kızda ısrarcı olmaz. Olmaz..."

 

Kaan'a öfkeyle baktı.

 

"Öyle deme la,ilk defa böyle kalbim sevgi için attı sanki. Tamam sevgililerim oldu ama daha çok eğlenmek,birlikte vakit geçirmek içindi. Bu sanki,aşk gibi." Hülyalı bakışları tavandaki kalp motifli ışıklarda gezindi. Dudaklarım istemsizce kıvrıldı.

 

O sırada gözüm kapıdan giren Demet'e kaydı.

 

Elimi kaldırıp salladığımda Alp ne oluyor der gibi bana baktı.

 

"Demet de geldi." Tuana da Demet'i tanıyordu o yüzden rahat olacaklarını hissediyordum. Ayağa kalkıp sarıldım.

 

"Merhaba." Demesine karşılık,Tuana da sarıldı. "Hoş geldin." Dedik ikimiz de.

 

Kaan ile el sıkıştı ve Tuana'nın sevgilisi olduğunu bildiği için de onun yanına oturmak yerine Alp'in yanındaki boş sandalyeye geçti ve şaşkın şaşkın Alp'e bakarken bozuntuya vermeden onun da elini sıktı.

 

"H-hoş geldin,Alp ben." Alp'in kekelemesine kıpkırmızı kesildim kahkahayı koymama az kalmıştı bu yüzden asla Tuana'ya bakmıyordum yoksa kendimi tutamaz gülerdim.

 

"Hoş buldum,sizi tanıyorum Alp Bey." Çantasını kenara koyan Demet ile Alp yutkundu.

 

"Bey demene gerek yok,Alp desen yeterli." Alınmış gibiydi,bu yüzden önüne döndü. Tuana garsona seslendiğinde Demet de siparişini verdi.

 

"Nasılsın canım,son zamanlarda dışarıya çıkamıyorduk hem seni bizinkilerle de tanıştırmak istiyordum o sebeple davet ettim. Umarım planını bozmamışımdır." Dedim bardaktaki sudan bir yudum alıp.

 

"Yok,arkadaşlarımla birlikteydik zaten dağılıyorduk planım bozulmadı. Dediğin gibi son zamanlarda çıkamadık benim için de iyi oldu hem,tanışma fırsatım olduğu için sevinçliyim." Dedi utangaç bir tavırla.

 

"Sevindim o zaman."

 

Demet sarı saçlarını kulağının gerisine sıkıştırdı ve gözleri usulca Alp'e değil geçti. Alp ise dikkatini tamamen kıza vermişti ama ona bakmıyordu.

 

Aptal çocuk.

 

"Siz nereden tanışıyorsunuz?" Bilmezden gelip Alp'i ve Demet'i gösterdim.

 

Demet yutkunup gözlerini Alp'e değdirdi. Bu kız bu kadar utangaç mıydı yoksa ben mi anlamıyordum?

 

"Yanlışlıkla koridorda çarpıştık,Alp de özür dilemek niyetiyle öğle aramda kahve almıştı o şekilde tanıştık."

 

Fazla konuştuğunu düşünmüş olacak ki sessizleşti.

 

Başımı ağır ağır salladım.

 

"Alp de bizim kuzenimiz,daha doğrusu eşimin kuzeni." Dedim.

 

Tuana Demet'e döndü ve gülümsedi. Bu gülüş bir şeyler ayarlıyorum gülüşüydü.

 

"Demet,haftaya düğün var biliyorsun ki. Geleceksin değil mi?"

 

Demet dudaklarını yaladı ve yediği kek parçasını yuttu.

 

"Aslında buralara biraz yabancıyım ,ben daha birkaç ay önce atandım ve bir iki arkadaşım dışında da burada kimsem yok. Gelmeyi isterim tabi ama yalnız olacağım için ailem izin verir mi bilmiyorum." Dedi. Bu doğruydu,ailesi biraz katı ve korumacıydı,evden işe işten eve gibi bir düzeni vardı. Arkadaşım dediği kişilerden birisi kuzeni diğeri de bizim hastanede hemşireydi.

 

"Yalnız olmayacaksın ki hem arkadaşların da gelebilir isterlerse." Dedim.

 

Tuana beni onayladı ve ardından da Alp'e döndü.

 

"Hem o gün sizi Alp alır,gece de evinize kadar bırakır. Değil mi Alp?"

 

Sırıtarak Alp'e baktım. Telaşla oturduğu yerde kıpırdandı.

 

"Evet,evet ben alırım sizi. Hiç şüpheniz olmasın hem o gün en boştaki kişi benim."

 

Damadın kuzeni evet.

 

Kaan kendini tutamayıp birazcık gülünce Tuana bacağına vurdu,bunu görmek bendeki iplerin ucunu koparmama nedem olurken sanki Alp'e gülüyormuşum gibi güldüm.

 

"Ama yük olmayayım size,kendimiz de gelebiliriz." Dedi Demet. Alp hemen itiraz etti.

 

"Yok ben alırım,şey numaranı alabilir miyim. Ulaşmak için?" Demet numarasını vermeden önce bana baktığında ona güven verici gözlerle baktım ve onayladım. Onlar birbirinin numarasını alırken telefonuma gelen bildirimle doğruldum.

 

"Beni annem çağırıyor,kalksam sorun olur mu?" Demet ve diğerleri başlarını iki yana salladı.

 

"Bir sorun mu varmış?" Kaan'a başımı salladım. "Yok,bu gece orada kalacağım da ondan." Dediğimde onayladılar.

 

"Ben de kalkayım o zaman." Diyen Demet'e itiraz ettim. "Hayır hayır ,sen otur. Alp seni bırakır eve,tamam mı Alp?"

 

"Tamam yenge bırakırım merak etme. Dikkat et,Mihriban yengeme selam söyle." Dediğinde Tuanayı öpüyordum. Başımı salladım ve el sallayarak kafeden çıktım.

 

Telefonuma bakarken bildirimini okudum,istedikleri için merkeze inmem lazımdı.Çantamdan arabanın anahtarını buldum ve kemerimi takıp yola çıktım.

 

Siteden çıkıp merkeze indim ve saat geç olduğu için az kişinin olduğu benziliğe yaklaştım,yakıtım azdı. Araba daha benzinliğe ulaşamadan stop edince çalıştırmaya çalıştım ama çalışmıyordu.

 

Derin bir nefes aldım ve tekrar denedim olmayınca da çantama fırlattığım telefonu aldım tam bizimkileri arıyorken bir anda kapım açıldı. Maskeli adamlar kolumdan tutup beni dışarıya çekince kemer boynumu çizdi yan koltuktaki herif kemeri çözüp diğerine yardımcı olurken bağırmaya çalıştım.

 

"Bırak beni,imdat!" Avcunu ağzıma kaparken ayaklarımla ona vurmaya çalışıyordum kalbim o kadar hızlı atıyordu ki,damarlarımdaki kan boynumu zorluyordu.

 

Ellerimi tutmaya çalışan diğer adama vurmaya devam ederken birisi elindeki bez parçasını burnuma bastırdı. Nefesimi tutup o bezi koklamadım,sanki bayılmışım gibi yaptığımda beni kucaklamalarına izin verdim.

 

Bilincim hala açıkken,kalbim hızla çarpıyor ve midem bulanıyordu. Ama en ufak bir yanlışımda hayatımın hatasını yapmış olurdum bu yüzden baygınca beni arka koltuğa fırlatmalarına izin verdim.

 

"Bu karı bize hep aynı zorluğu çıkarıyor he!"

 

"Ne buluyorlarsa bunda,bundaki am diğerlerinde de var." Diye konuştu bir diğeri. Öfkeyle solumamak için zor durdum,olur da yutkunursam diye saçlarımın yüzümü kapamasına izin vermiştim.

 

"Öyle demeyin lan Arap bi' herif bu karı için dünyanın riskini almış."

 

"Demek ki var bir şey,o derece zevk veriyorsa..." Bir ayılayım var ya şu herifi boğazlayacaktım.

 

Araba süratle gidiyordu, hissediyordum. Asla hareket etmiyor,ortamdaki sessizliği dinliyordum.

 

Araba bir anda durduğunda ne olduğunu anlamadım ama kapının açılması içeriye temiz havayı doldurdu. Kalbim hala telaş içindeydi.

 

"Buradan sonrasını biz devralıyoruz,siz işinize bakın." Göz ucuyla baktığımda az önceki ahlaksızca konuşan şeref yoksunu göz açıma girdi,yüzünü hafızama kazıyıp gözlerimi kapadım. Birisi beni kucağına aldı ve başka bir araca bindirdi.

 

"Hallettik." Bu az önce konuşandı. Tanımıyordum,sesi çok yabancıydı. Ellerimin titrediğini hissederken nefeslerimi sabit tutmaya çalıştım.

 

"Emredersiniz."

 

Yola tekrardan çıkarken biraz daha bekledim. Uzun bir zaman daha geçmişti ki araba durdu. O an kendime yeni geliyormuş gibi yaptım ve uyandım.

 

"Nerdeyim ben? Siz kimsiniz?!" Sesimi yükseltip bağırırken yanımdaki adamın bana tokat atması bir oldu. Gözlerim hızla dolarken geçmişe giden zihnim,şu an için sırası değildi. Hatırlamamam gerekiyordu.

 

Yüzüme damlayan gözyaşlarım,kalbimde peyda olan acı yüzündendi.

 

"Yürü lan!" Kolumdan çekip beni indirmeye çalışmalarına direndim hatta bir ara kurtulup da koştum ama belimden yakalanıp bir tokat daha yemiştim.

 

Ağlamaya devam ederken içim öfke doldu,midem çok bulanıyordu.

 

"Rahat dur be bir rahat dur!" Kapalı iki kapıdan geçtiğimizde dağ başında bir yere gelmiştik. Burada bu depo gibi şeyin ne işi vardı?

 

"Getirdiniz mi?" Diyem kapıdaki adamla yanındaki bana doğru döndü,tiplerine baktıkça kusasım geliyordu.

 

"O kadar kavgaya değermiş." Öfkeyle ona baktım,arkamdakiler beni sürükleyerek kapalı bir kapıdan daha geçirdiler. Dışarının sıcağına rağmen içerisi soğuktu. İleride birkaç adam vardı yerde ise ufak bir ateş yanıyordu.

 

Ateşin başında taburede birisi oturuyordu sırtı bana dönüktü,arkamdan iteleyenlerle tökezlesem de yürüdüm,gözlerimden akan yaşlar durmuş ve yüzümde kurumuştu.

 

"Hasan Bey,getirdik." Ayakta durup sağa sola giden bir adam aniden bana döndü sonrasında göz göze gelince yutkundu ve iğrenç bir sırıtışla gülümsedi. Bana doğru bi adım atacakken taburede oturan adam elini kaldırıp onu durdurdu. Hasan denilen herif öfkeyle ona bakarken beni biraz daha itelediler. Üzerinde siyah gömlek ve siyah kumaş pantolon,sol bileğinde ise pahalı olduğu belli olan bir saat vardı adamın.

 

Taburede oturmaya devam ederken bana doğru döndü yüzünü görünce kaşlarım gevşedi.

 

Zafir'di. Sevdiğim adam tam karşımdaydı.

 

Oynadığımız oyunu bozmamaya çalıştım.

 

"S-sen kimsin?" Dedim bağırmaktan kısılan sesimle.

 

O sırada kapı gürültüyle yere düştü korkuyla sıçrayıp ellerimi kulaklarıma bastırdım. Gözlerim sımsıkı yumuluyken silah sesleri duyulmaya başlayınca birisi beni belimden çekti. Gözlerimi açmadan dahi kokusunu alınca beni yönlendirmesine izin verdim.

 

"Yat yere, yere yat!" Diye bağıranlar Adayış timiydi. Polis Özel Harekattı.

 

Gözlerimi zar zor araladım. Bedenini önüme siper eden Zafir keyifle dudağını yaladı be gülümsedi. "Hanımefendi sakin olun,bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından koruma altındasınız." Beni ilk bulduğu anda söylediği cümleydi bu. Bizi bir araya getiren cümle...

 

Usulca gülümsedim,gözlerim doldu. Geçmişin zehirli sarmaşıkları kalbimi sıktıkça kanattı.

 

O giderken etrafta kan kokmaya başlamıştı herkes teker teker götürülürken geriye Adayış timi ve pöh kalmıştı.

 

"Yenge iyi misin?" Fatih'in sesini duyunca eğdiğim başımı kaldırdım ve onu onayladım.

 

"İyiyim,iyiyim. Siz iyi misiniz?" Dedim gözlerim timde dolanırken. "İyiyiz."

 

"Boşaltalım burayı." Diyen bir polisle herkes çıkmaya başladı. Zafir elinde silah ve üzerindeki dağılmış gömleğiyle bana doğru yürürken ben de titreyen bacaklarımla ona yürüdüm.

 

Kollarını belime sardı ve bana sıkı sıkı sarıldı.

 

"İyisin değil mi?" Dediğinde kollarımı boynuna dolamış başımı da boynuna gömmüştüm.

 

"Hıhı." Mırıltım göğsüne doğru dağıldığında elleri saçımda gezindi. Beni kendinden ayırdıktan sonra da elimi tuttu ve etrafta gözünü gezdirip bizi çıkardı.

 

"O ateşi söndürün." Dedi Fatih'e doğru. Kaan bize gelirken de yanından geçtiğimiz Orhan abi saçlarımı okşadı. "Abicim iyisin değil mi?"

 

Burnumu çektim hala şokta gibiydim.

 

"İyiyim abi sağ ol. Siz de iyisin değil mi?" Yüzünde tebessüm belirdi ve başını salladı.

 

"Yenge valla zor yetiştim arkanızdan." Kaan'ın sözleriyle gülmeye zorladım.

 

Dün Kemal komutan ve Almina:

 

Ne isteyecekti merak ediyordum ama koşulsuz yardım ederdim.

 

"Bir operasyon düzenliyoruz ve başrolde sen varsın. Bu adamları yakalamamız için senin kaçırılman gerekiyor. Plan bunun üzerine kurulu. Fazla detay vermem söz konusu değil,aslında bunu Boran anlatacaktı fakat ulaşamadığı için ben anlatıyorum.

 

Yarın arkadaşlarınla dışarıya çık ardından da bir sebeple merkeze in. Yolda araban kalmış gibi yap bizim verdiğimiz konumda dur. Konumu sen arkadaşlarınlayken vakit gelince atacağız. Sonrasında o herifler seni kaçırma girişiminde bulunacaklar,buna izin ver ama asla belli etme. Onlar seni Boran'a götürecekler. Biz de inlerini öğrenip orayı basacağız. Kabul ediyor musun?"

 

Düşünmeme gerek bile yoktu. Tabi ki kabul edecektim.

 

"Bunlar,beni daha önceden kaçıranlar mı? Ya da ailemi katledenler mi demeliyim?" Kemal amca başını salladı ağırca.

 

Derin bir nefes alarak dik durdum.

 

"Kabul ediyorum. Ne gerekiyorsa yapacağım." Dediğimde yüzünde bir gülümseme oluştu. Kalbim korkuyla sıkışırken Boran'a gidecek olmak beni rahatlatıyordu.

 

Şimdi

 

"Sen var ya,bu iki oldu lan!" Diye bağıran şerefsize döndüm bu az önce arabada ahlaksızca konuşandı. Zafir'in elini bırakıp öfkeyle ona yürüdüm.

 

"Almina!" Diyen Zafir'i duyamayacak kadar da öfkeliydim.

 

Yanına yaklaşıp erkekliğine tekmemi geçirdim. O acıyla inlerken yanındaki polisler sırıttı.

 

"Seni öldürürüm duydun mu beni? Ahlaksız,şeref yoksunu piç!" O kadar gözüm dönmüştü ki belimden tutup geri çekmeye çalışan Zafir'i tekmeliyordum.

 

"Yenge sakin ol,ne yaptı bu şerefsiz?" Diyen adamla sakinleştim,sustum. Zafir de kolumdan tuttu. "Ne yaptı sana?!" Derken öfkeliydi.

 

Gözlerindeki ateşe bakarken yutkundum hafif esen rüzgarla gözlerimi kapayıp açtım.

 

"Ahlaksızca konuştu işte." Dedim tekrardan ona bakıp. Alt dudağını aheste aheste yaladı.

 

Sakinleşmek adına boynunu bir sağa bir sola yatırdı sonra aniden yanına dönüp ona yumruğunu geçirdi.

 

"Gebertirim seni yordamını siktiğimin amcığı." Yandaki asker ve polisler onu tutarken geri çekildim,hak etmişti. Bir şey demiyordum.

 

Onları götürürlerken Zafir gömleğinin düğmelerini açarak söve söve yanıma geldi. Yanımdaki Mustafa ve Salih geri çekilirlerken hepsi arabalarına bindi.

 

"Komutanım biz karargaha geçiyoruz." Dediklerinde Zafir "Tamam gidin geliyoruz." Dedi.

 

Yaklaşıp ellerini yüzüme koydu ve baş parmaklarıyla yüzümü sevdi. Parmağına sıkıştırdığı sigara dumanı aramızda yükseliyordu.

 

"Yavrum,özür dilerim. Seni bu ile bulaştırdığım iç-" Konuşmasına izin vermedim etrafımızda kimse de yoktu depodaki polisler hariç. Bu yüzden parmak uçlarımda yükseldim ve kendimi dudaklarına bıraktım.

 

Alt dudağını kavradığımda bedeni titredi. Öpüşü yumuşak ve şefkatliyken benim daha sert bir öpücüğe ihtiyacım vardı bu yüzden dilimi ağzına ittim. Yüzümdeki avcunu belime koyup beni arkamdaki arabaya sertçe yasladı,kolu yüzünden canım yanmazken gözlerimi asla açmıyordum,nefesim tükenince geri çekildim,gözlerim usulca açıldı. Kendisi sigarasını dudaklarına yasladıktan sonra derin bir nefes aldı ve tekrardan dudaklarıma yapıştı. Onun dudaklarından dudaklarıma sızan duman ciğerlerime ulaştı nefesim anında kesilirken tırnaklarımı ensesine değdirdim. Anlayıp geri çekildi,ben derin bir nefes alıp ufakça öksürdüğümde o da ciğerlerinde kalan dumanı yüzüme üfledi.

 

Bu hareketinin ardından kasıklarımda oluşan yangınla gözlerine bakkaldım,yutkunup boynunu geriye attı ve gözlerini kapattı.

 

"Zafir." Dediğimde dişlerini dudaklarına geçirdi. Bana şölen sunan adem elması ve belirgin boyun damarlarıyla iç çektim,sesim oldukça arzuluydu.

 

"Siktir,konuşma. Sakın,sakın adımı söyleme." Derken dişlerini sıkıca birbirine bastırmıştı.

 

Sessizleşip yerime sindim,bacak aramdaki ıslaklığı hissetmek zulüm gibiydi.

 

Arka arkaya derin derin nefes aldı,elindeki sigarayı yere atıp söndürdü ardından da eğilip aldı ve kenardaki çöp kutusuna fırlattı,gözlerini bana değdirmeden ellerini beline attı ve kemerini düzeltti gözlerim ayın ve arabanın ışığında görebildiği kadarıyla pantolonun önüne kayınca yutkundum ellerimi arkamda birleştirdim ve bacaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi de yüzüne çıkardım,dağılmış ve uzamış saçlarıyla yan profiline bakınca içindeki yangının büyüdüğünü hissettim,gömleğinden açıkta kalan esmer teni kalbimdeki çırpınışları hızlandırdı.

 

Gözlerimi kapatıp açtım gözleri bana değdi ve usulca üzerimde gezindi birbirine bastırdığım bacaklarımda oyalanınca yutkunup bir adın geri çekildim ve arabaya bindim. Yoksa asla karargaha gidemeyecektik.

 

Az sonra o da arabaya bindiğinde, kemerlerimizi takıyorduk. Sessizdik.

 

O arabayı çalıştırıp karargaha sürerken ben de usulca arkama yaslanıp akan yolu izledim. Aklıma geçmişten sızan görüntüler gelince irkilip başımı iki yana salladım ve camımı açtım.

 

"Almina?" Dediğinde ona baktım.

 

Gözlerimde ne gördü bilmiyorum ama kendisi de acı çekercesine yüzünü buruşturdu.

 

"İyiyim." Dedim sadece. Yolun geri kalanında gözlerini üzerimde hissetsem bile hiçbir tepki vermedim.

 

Karargaha vardığımızda el ele toplantı odasına girdik.

 

"Gel aslanım." Diyen Kemal amcayla Zafir elimi bir anlığına bıraktı ve elini belime koydu.

 

"Hepinizle gurur duyuyorum,yılların dosyasını kapattınız. Hepsi yakalandı aferin. Almina kızım,artık için rahat olsun. Ailenin katilleri de senin hayatını mahvedenler de cezasını çekecekler. Sana da teşekkür ederim sen olmasan başaramazdık. Bu yüzden Boran bu göreve senin adınla başladı ve kod adınla bitirdi."

 

Almina operasyonu;

 

Kutsal Çiçek kodu.

 

Gözlerim mutlulukla dolarken "Asıl ben hepinize teşekkür ederim,iyi ki varsınız." Dedim.

 

Sonrasında özel konuları konuşacakları için onları kapının dışında bekledim gözlerimden akan yaşlar yeni yeni durmuştu. Bitmişti her şey,artık gönlüm rahattı. Ailemi de haftaya görecektim içim huzur doluydu.

 

On beş dakika süren toplantının ardından kapı açıldı. İçeriden ilk Kemal amca çıktı ve saçlarımı okşayarak yanımdan geçti gitti, ardından Adayış Timi çıktığında Mustafa yanıma geldi.

 

"Yenge,çantan ve araban yarın teslim edilecek haberin olsun. Şimdi inceletmeye gidiyorum. İyi geceler."

 

Elimle koluna dokundum. "Sağ ol Mustafa,sana da iyi geceler kolay gelsin." Dedim.

 

Adayış timi önümde belirdiğinde ayağa kalkmıştım.

 

"Senin boynuna noldu?!" Zafir çenemden tutup nazikçe kaldırdı.

 

"Kemer,kemer çizdi." Dedim tek solukta.

 

Kaan "Sana vurdular mı?" diyince gözlerimi kaçırdım.

 

Zafir'in öfkeli soluğu göğsüme çarptı.

 

"Vallahi şeytan diyor,gebert gitsin!"

 

Fatih hemen bir koşu gittiğinde herkes arkasından bakmıştı.

 

"İçeride hallederler onları merak etme,kızı da germe artık. Zaten kötü." Orhan abiye zar zor bakabildim ama tebessüm ettim, sadece gitmek istiyordum.

 

"Yettim!" Kayarak gelen Fatih elindeki kremi bana uzattı. "Al yenge bunu sür hemen de izi kalmasın,düğüne kadar geçer zaten derin değil."

 

Kremi alıp başımı salladım. "Sağ ol Fatih. Her şey için teşekkürler." Dedim son kez ve bedenimi Zafir'e yasladım.

 

Kolunu omzuma atıp beni dik tuttu.

 

"Ne demek iyi geceler." Timin hep bir ağızdan konuşması tebessüm ettirdi.

 

"Komutanım,artık cidden komutanımız olduğunuz için çok mutluyum yarın piknik mi yapsak?" Diyen Emre herkesi şaşırtıp güldürdü. Demek Zafir geri dönmüştü.

 

"Yarın bir olsun da akşam haberleşiriz. Eyvallah,hadi iyi geceler." Dedi herkese. Biz yan yana çıkarken o sessizdi,ben daha sessiz.

 

***

 

"Her şey çok güzel olmuş,ellerinize sağlık derken kendi evini inceliyordu. Artık bizim evimizdi.

 

"Açsındır,sana yemek ısıtayım." Diyerek yanından geçecekken durdu. Yüzündeki sakallara bakarken onu ilk kez bu kadar uzun sakallarla görmek garipti hala yakışıklıydı orası ayrı.

 

"Aç değilim,duş alıp uyuyalım. İlk önce boynuna şu kremi sürelim." Kremi yukarı kaldırdı be gözlerini boynumda gezdirdi.

 

"Tamam, o zaman sen duşa gir ben de üzerimi değiştireyim. Şimdi duş alacak halim yok."

 

Dibime kadar girip nefesini yüzümde hissettirirken dudaklarını boynuma sürttü. "Ben yardımcı olayım."

 

Ellerimi göğsüne koyup yavaşça kendimden uzaklaştırdım. Sanki üzerinde onların kanı kokuyor gibiydi ve midem,midem çok bulanıyordu.

 

"Kan,üzerinde onların kanı kokuyor. Midem..." dememe kalmadan alt kattaki lavaboya koştum,arkamdan gelen adım seslerini duyuyordum. Klozete midemde ne var ne yok çıkarırken Zafir belimden tutmuştu. Saçlarım bağlı olduğu için şanslıydım.

 

Bedenim güçsüzce düşünce tutup beni kaldırdı.

 

"Git." Diye mırıldandım. Elimi yüzümü yıkarken boynumu da ıslattım. Geriye çekilen ve merdivenlere yönelen adımları evde duyuldu. Aynada kendime baktım. Buradan çıkmadan klozeti temizledim ardından ellerimi yıkayıp mutfağa geçtim midemi bastırması adına bulduğum ekmek dilimine dolaptaki sostan sürdüm ve zar zor da olsa onu yedim ardından kendime az miktarda bir bitki çayı yapıp onu da içtim. Bardağı elimde yıkayıp odaya çıktım.

 

Aynada kendimi görünce sinirlerim bozuldu ve bakmayı kesip makyajımı sildim,üzerime şortlu bir gecelik takımı geçirdim saçlarımı açınca gevşeyen başımla ufak ufak inledim. Saç diplerimi masaj yapar gibi taradım. Sonrasında boynuma o kremi sürdüm.

 

Banyonun kapısı açıldığında belimdeki beyaz havluyla çıkan nişanlıma bakakaldım. Sakallarını kısaltmış kirli sakal bırakmıştı.

 

Saçlarından damlayan su damlacıkları üzerine düşüp havluda son buluyordu.

 

Parça parça olan kaslarına yutkunarak baktım. Elini duvara yaslamış bana bakıyordu. Sırtım dikleşirken bana doğru yaklaşmaya başladı her hareketinde hareket eden kaslarına bakmamaya çalışıp sadece güzel gözlerine odaklandım.

 

Yanıma kadar gelip bana üstten bir bakış attı.

 

Derince nefes alıp aynaya döndüm ve ikimize baktım. Tam arkamda dururken eğildi ellerini iki yanımdan makyaj masama bastırdı,sırtım göğsüne yaslandı.

 

"Sürdün mü?" Başımı salladım,dilim tutulmuş gibiydi.

 

"Miden nasıl?" Başımı omzuna yasladım. "Çok iyi,fazla iyi." Derken gözlerim kapandı. Sonra boynuma bırakılan öpücükle geri açtım. Ayağa kalkmak isteyince geri çekildi.

 

"Dişlerimi fırçalayıp geleyim sen de giyin." Bileğimden tutup durdurdu. Ellerini kelepçe gibi belimde kilitledi:"Kaçma artık." Burnunu burnuma sürttü.

 

"Kaçmıyorum. Hemen geleceğim." Dedim ve tutsağından kurtuldum.

 

Banyoya girip sırtımı kapıya yasladım elim kalbime giderken yüzümdeki gülüşü durduramıyordum bu arzu artık karnımı ağrıtıyordu.

 

Dişlerimi fırçalayıp dolaptaki güzel kokulu kremlerden sürdüm,saçlarıma da sprey sıktım ve güzel koktuğumdan emin olup çıktım.

 

Altındaki şortla ve boynundaki künyesiyle oturan Zafir'in geniş sırtında gözlerim gezindi. Loş ışık her şeyi met gösterirken perdeyi kapamış odadaki klimayı açmıştı ama asla vurucu derecede değildi hafif serindi.

 

"Yanıma gel." Bunu demesini bekler gibi adımlarım onun yanına ulaştı.

 

Yatakta geriye kaydı yanına oturmamı beklerken yatakta emekleyerek bacaklarımı iki yana açtım ve kucağına yerleştim.

 

Elleri belimi bulurken şaşkındı. Saçlarımı savurup boynumu açıkta bıraktım,fazlasıyla derim dekolte veriyordum.

 

"Almina." Dediğinde kucağında biraz daha yukarı kaysam onu hissedecek olmanın bilinciyle yutkundum.

 

"Hım?" Ellerimi geniş omuzlarına yerleştirdim sonra eğilip boynuna ıslak bir öpücük bıraktım.

 

"Seni özledim." Elleri geceliğin içinden belime değdi. Tenimde onu hissetmek ürpermeme neden oldu.

 

"Bir de bana sor." Belimdeki elleriyle beni daha da kendine çektiğinde tam kasıklarına yerleştim onu hissetmek boynuna doğru inlememe neden oldu.

 

"Ah Zafir." O da parmaklarını tenime gömdü,başını yatak başlığına doğru atıp yutkundu.

 

"Sadece beş gün,beş gün Zafir sabret amınakoyim." Kendi kendine telkin vermesi beni güldürdü. Saçlarımdan tutup beni geri çekti hareketi sert,tutuşu yumuşaktı.

 

"Sen bir de beni bu hale getirip gülüyor musun?" Bilmemiş gibi gözlerimi kırpıştırdım sonra ellerimi göğsüne koyasıya kadar tırnaklarımı sürterek çizdim.

 

"Ne hale,ben bir şey yapmadım ki." Masumca söylediğim sözle belimden tuttuğu gibi beni yatağa yatırdı kendi üzerime çıktı.

 

Kasıklarıma kendini yaslayınca ikimiz de dudaklarıma doğru inledik. Bu sertti kabul. Derinden hissediliyordu.

 

"Hım? Anladım sanki biraz." Derken işaret ve baş parmağım arasında mincik mesafe bırakarak ona gösterdim.

 

Kaşları havalandı ve saçlarımı geri çekti.

 

"Birazcık mı anladın?"

 

Dudağımı ısırıp başımı salladım.

 

"Evet,azıcık."

 

Yanaklarıma sırasıyla öpücük kondurdu.

 

"Ellerini kıracağım o puştların ama şimdi seninle ilgilenmem gerekiyor." Tebessüm ederken tokat yediğimi anlaması gözlerimi doldurdu.

 

+17 (ne 16lık ne 18lik tam ortası,okumak istemeyenler atlayabilir.)

 

"Şş,biraz mıydı?" Geri çekilip ellerini şortuma attı. İzin ister gibi bakınca doğrulup ensesinden tuttuğum gibi onu yana devirdim ve üzerine çıkarken dudaklarına yapışmıştım. Dişlerimiz birbirine çarparken inledik. Elleri çıplak bacaklarımda gezinirken yer yer okşuyor bazen de sıkıp bırakıyordu.

 

Dudaklarını tarumar ederken ellerim saçlarında gezindi ve çok uzun olmayan tutamlarını çekiştirdim. Geriye çekilirken dudaklarımdan ayrılmak istemeyip benimle o da doğrulmaya başladı bu beni öpüşürken gülümsetti,tebessümümü hissedince daha sert öptü ama göğsünden ittim ve uzanmasını sağladım,elleri kalçamdaydı okşayıp sıkıyordu haz her yerdeydi. Ellerimi üzerimdeki askılıya attım ve bir çırpıda çıkarıp kenara fırlattım.

 

İçimdeki takım gözlerini kararttı.

 

"İnşallah ben yokken de bunlardan giymemişsindir,olmadığım her gün için bin kat daha fazla pişmanlık duyarım." Kıkırdayıp başımı iki yana salladım.

 

"Sana özeldi. Bugün giydim."

 

Dudaklarını yalayıp boğuk bir sesle güldü,kalçama sert olmayan bir şekilde şaplak attı.

 

"Bak sen..." tekrardan dönüp beni altına aldığında terleyen vücuduma yapışan saçlarım,göğülerimi gizledi. Dudakları boynumdan başlayarak göğüslerime inerken saçlarımı nazikçe kenara çekti ve ıslak dudaklarını göğüs oluğuma bastırdı. Elini sırtıma attıktan sonra kopçayı buldu kollarımı uzatarak üzerimden çıkarmasına yardımcı olduğum siyah tül sütyenimi fırlattı. Bacaklarımın arasına daha da sokulurken büyüyen göz bebekleriyle bana kısa bir bakış attı.

 

Ellerimi sırtına koyup tırnaklarımla usul usul desenler çizdim.

 

Diliyle birlikte sağ göğsümü yavaşça emmeye başladığında ufak ufak inledim.

 

"Ah Zafir..." O kadar usta bir şekilde bunu ilerletiyordu ki haz duymamak imkansızdı,aynı hassasiyeti diğer göğsüme de gösterdikten sonra yavaş yavaş aşağılara inmeye başladı. Göğüs oluğumun hizasından başlayarak karnıma dizdiği ıslak öpücüklerini sıralarken bana alttan bakıyor olması daha tahrik ediciydi.

 

Yutkunarak ismini söyledim.

 

Künyesi vücuduma sürttükçe üşüyor sonrasında ise dudaklarıyla yanıyordum. Şortuma kadar geldiğinde doğruldu ve hızlıca dudaklarıma kapandı. Ellerini şortumun kenarında hissederken elimi yüzüne koydum be onu kendime daha da çok çektim.

 

"Hangimiz daha çok özlemiş,tartışılır." Dedim soluklanırken.

 

"Bu tartışmayı benim kazanacağım kesin." Dilini dudaklarıma dokundurup çekti ve şortumla birlikte külodumu da indirdi.

 

Bacaklarımı kaldırıp ona yardımcı oldum,artık gözüm dönmüş gibiydi asla karşı koyamıyordum. Düğünümüze az bir zaman kalmış olması bile şu an ikna edici gelemiyordu.

 

"Emin olma bence." Dedim sözlerine atıf yaparak. Dizlerinin üzerinde doğrulup beni bacaklarımdan başlayarak yukarıya kadar inceledi.

 

İlk kez bu anda utandığımı hissettim. Bacaklarımı kapatma ihtiyacı duysam da bacak aramda o vardı bunu yapamadım,ellerini bacağım içine koyup daha da araladı.

 

"Kapama bacaklarını,bırak da keyfini süreyim." Ellerini beline atıp şortunu ve baksırını indirdi,gözlerimi gözlerinden asla ayırmıyordum o da sadece gözlerime bakıyordu. Zihninde bir şeyleri tartıyor gibiydi.

 

Elinin birini yatağa bastırıp avına yaklaşan kaplan edasıyla üzerime eğildi ardından diğer eliyle de çenemi nazikçe tuttu.

 

"Ne oldu,kediye döndün bir anda?" Göz kırpıp başını sallayınca nemli saçları ahenkle dans etti.

 

Çeneme uyguladığı baskıyla başımı eğmeme neden oldu. "Ben nasıl seni izliyorsam sen de beni izleme hakkına shipsin. Kullan bunu." Gözlerim karın kaslarından adonisine oradan da penisine kaydı.

 

Derince yutkundum.

 

Çenemdeki elinin tersini vücudumda gezdirirken gözleri gözlerimdeydi.

 

Dilim lâl olmuş,tutulmuştu.

 

Dudaklarımın kuruduğunu hissediyordum.Ellerini aniden bacaklarıma atıp daha da ayırdı. Tatlı bir sızıyla inledim,şu sert hareketleri onu daha da istenilesi yapıyordu.

 

Kendini bana bastırdığında ıslak vajinama değen penisiyle gözlerim geriye kaydı ve inledim.

 

O da boğukça inlerken alnında beliren damara ve kızaran boynuna iç Kendini her bana sürttüğünde daha da çok ıslanıyordum.

 

"Zafir!" Başımı geriye atıp inledim.

 

"Ah delireceğim amınakoyayım, şeytan diyor gir içine..!"

 

Elinin birini göğsüme koyup sıktı.

 

"Ah,şeytanı dinle o zaman." Ne dediğimi bilmezcesine. Bu,vajina dudaklarımın arasında daha da sert kaymasına neden oldu.

 

"Dudakların şişti,alanımı daraltıyor." Dedi muzipçe.

 

"Sen de büyüyorsun,o yüzden." Bu sözlerim onu delirtti.

 

"Sus Almina,nolur sus yoksa..." O kadar hızlıydı ki yanmaya başlamıştı. Aramızdan kıvılcım çıkacaktı sanki. Keşke içimde olsaydı,dedim o an ama sesli söylemek yerine arka arkaya adını inledim. O da benim adımı inlerken dudakları göğsümde geziniyordu.

 

"Yavaşla,acıyor." Dedim zevkten ağlarcasına.

 

"İçine girince ne yapacaksın?" Dedi ve geri çekildi aniden durunca kapalı gözlerimi açtım. Resmen sızlandım. "Ne yapıyorsun?" Diye soludum öfkeyle.

 

Yataktan indi dudaklarım aralanırken seyiren erkekliğine baktım,dimdikti...

 

Yatağın ucuna ilerledi ve dudaklarını yalayarak bana baktı.

 

"Zafir." Direseklerimi yatağa yaslarken doğrulmaya çalıştım. Ayak bileklerimden tuttuğu gibi bedenimi yatağın ucuna kadar çekti,dudaklarımdan ufak bir çığlık fırladı.

 

Ne yaptığını anlayamadan gözlerime bakarak yavaş yavaş önümde diz çöktü. Dudaklarını vajinama yasladı bu sefer attığım çığlık emindim ki çevre evlerden bile duyulmuştu.

 

Ağzıyla komple yalayıp emerken inledim.

 

"Çok güzelsin..." Benimle alay edercesine dilini kilitorisimde dolandırdı.

 

İnleyi bacaklarımı kendime çektim ve bir elimi saçlarına atıp başını kendime bastırdım.

 

"Nolur!" Dedim yalvarır gibi. Kalçamı da ona ittim.

 

"Zafir. Aşkım lütfen."

 

Aniden doğruldu ve dudaklarıma yapıştı. Sertçe öperken ayaklarımı beline bastırdım ve penisini kendime yasladım.

 

"Ne dedin?" Dedi parmaklarını içime iterken.

 

"Aş-aşkım!Zafir,nefes alamıyorum."İçime parmaklarını o kadar hızlı itip çekiyordu ki delirecektim.

 

"Ah,yavaş Zafir! Delireceğim." Resmen işkence ediyordu ve ben halimden memnundum.

 

"Sikeyim kızım,delirtiyorsun beni. Seni izlerken boşalacağım."

 

Kulağıma doğru eğilirken parmakları klitorisimdeydi.

 

"Gel bebeğim,bana ak." Elini çekti ve yerini penisi aldı,kendini bana son kez sürttü ve eliyle tuttuğu penisini tam o hassas noktaya vurdu. Bu benim sonumu getirirken kollarında olan elimi sırtına çıkardım ve tırnaklarımı geçirdim. Titreyerek orgazm olurken adını haykırıyordum. Penisine doğru süzülen sıvılarımı hissediyordum,bir kolunu yatakla belimin arasından geçirmiş hiç bırakmayacak gibi kavramıştı beni.

 

Kollarım güçsüzce yanıma düşerken bulanık bakış açımda onun tebessümü vardı,alnıma derin bir öpücük bıraktı.

 

"Kim kazandı sence?" Dedi iddialaşarak. Bu sözüne sinirlenirken ellerimi sırtına koydum hiç beklemediği anda onu yanıma devirdim.

 

Kucağına oturduğumda ellerini kalçama koydu ve inledi. Vajinam tam onun üzerindeydi.

 

Sırtı yatak başlığına yaslıydı.

 

Dudaklarımı yaladım ve kalçamı hareket ettirdim. Kasılmalarım devam ederken sıkı bir küfür savurdu buna.

 

"Yavrum..." dudaklarımı boynuna bastırdım ve tıpkı bana yaptığı gibi karnına doğru ıslak bir yol çizmeye başladım. Saçlarımı eliyle toplamış rahat bir pozisyon elde etmiş beni izliyordu.

 

Karın kaslarına da öpücüklerimi sıraladım ve dilimi çizgilerin etrafında dolandırdım. Saçlarımı daha sıkı kavradı sonra canımı yakmaktan korkar gibi gevşetti.

 

"Almina."

 

Keyifle gülümsedim,adonislerine inince dilimle orayı emdim. Ona çok yakışıyordu.

 

"Of siktir."

 

Biraz daha aşağı kaymama izin vermedi elimle penisini kavradım.

 

Sıktığımda saçlarımı bıraktı ve başını yatak başlığına vurup elleriyle yüzünü sıvazladı. "Sıkı kavra." Dediğinde elimin üzerine elini koyup gösterdi.

 

"İşte böyle,delireceğim. Siktir,hızlan." Dediğinde parmaklarımı daha hızlı hareket ettirdim etrafını tam kavrayamadım bu yüzden de eğilip penisinin başına dilimi değdirdim. Yarı aralık gözleri açılırken saçlarıma yapıştı.

 

"Yapma,buna gerek yok." Onu umursamadan dilimi etrafında gezdirdim.

 

"ALMİNA!" Yatakta resmen işkence çekiyordu ama o kadar yakışıklıydı ki...

 

Onu aniden ağzımın içine aldım.

 

"Hassiktir! Bebeğim." Saçlarımı toplayıp bana yardımcı oldu. Tamamını almam mümkün değildi ve o inadına kalçasını hem bana itiyor hem de başımı kendine bastırıyordu. Gözlerim yaşarsa da geri durmadım,dişlerimi usulca sürttüm.

 

"Sikeyim,kızım. Ah! Dişlerini sürtme." İnadına sürttüm sonrasında ise o kadar derin inledi ki dudaklarımı zar zor ondan ayırdım ve yerini elim aldı. "Daha sıcak,daha hızlı yap. Dudaklarının sıcağını arıyorum. Yak beni Almina,sanki hiç yakmamışsın gibi." Elimi iteleyip kendi eliyle kendini kavradı ve gözleri bendeyken kendine dokundu.

 

Sonra aklına bir şey gelmiş gibi bana baktı. "Yatağa uzan." Emir vermesi bile şu an hoşuma gidiyordu hemen dediğini yaptım.

 

O da üzerimde dizleri üzerinde doğruldu.

 

Vücudu ateş gibiydi. Parmaklarını uzatıp dudağımın kenarındaki sıvıları sildi.

 

"Kendine dokun." Dediğinde anlamamış gibi ona baktım.

 

"Birbirime bakarak rahatlayacağız. Dokun kendine." Yutkundum. Karşımdaki adamın ateşi bana sıçradı ve parmaklarımı vajinama sürttüm o da kendini sıvazlarken delirmiş gibi oldum. Onun inleme sesleri beni tahrik etti daha da hızlandım. Bir elini göğsüme attı.

 

"Her gece böyleydim Almina. Bu hayali kurup kendi elimi siktim. Sikeyim ah."

 

"Zafir." Dediğim an şirazesi kaymış gibiydi.

 

O da yakındı kasları kasılmıştı ikimizden çıkan ıslak sesler birbirine karışıyordu.

 

"O düğün günü seninle öyle sevişeceğim ki kalçanı kullanamayacaksın." Dedi inlerken.

 

Sonra karnım içime göçtü.

 

O ise hırıltılı bir inleme koydu. Nefesleri o kadar gürdü ki...

 

Her şey aynı anda oldu bir anda ikimiz de inledik.

 

"Zafir."

 

"Almina!" Derin bir soluk verdi penisindeki sıvıları bacaklarıma akıttı.

 

"Of siktir. Aşığım sana,köpek gibi aşığım." Dedi sona gelirken sonrasında ise kendini üzerime bıraktı bense hala daha titriyordum.

 

"Ben daha çok aşığım sana."

 

(Burdan devam edilebilir.)

 

"Berabere kaldık." Dedim. "İkimiz de kazandık."dedi.

 

Birbirimize sarılıp dinlenirken o düğün gecesini çok merak ediyordum.

 

"Seni seviyorum." Diye fısıldadı kulağıma.

 

Yüzümdeki tebessüm artarken o üzerimizi örttü. Sonra da beni kendine çekti.

 

"İyi misin?" Diye sorduğunda yorgunca başımı salladım.

 

"Çok güzelsin ve ben çok şanslıyım senin gibi bir karım olacak,çocuklarımızın annesi olacaksın sen de istersen." Boğuk sesi yerindeydi.

 

"Seninle bir şey konuşmam lazım."dedim başımı geri çekip. Alnıma yapışan saçlarımı iteledi.

 

"Söyle güzelim,söyle bir tanem." Alnımdan öptü ve gözlerini yüzümde gezdirdi.

 

"Bugün Deryayla görüştük ameliyatımı yapan doktor..." başını salladı ama kaşları çatılmıştı. Saçlarımı okşayan eli duraksar gibi oldu.

 

"Bir sorun mu var?" Başımı iki yana salladım. Elimi alnına atıp saçlarını parmaklarımla taradım.

 

"Hayır sevgilim,sadece bu korunma sürecinden bahsetti bana." Gözleri kısıldı.

 

"Sanki bunun yanında başka bir şey de var." Başımı salladım.

 

Sıkıntılı bir nefes aldım.

 

"Bir yıl boyunca kesinlikle hamile kalmamam gerekiyormuş." Saçlarımdaki elleri kısa bir an duraksadı sonra yutkundu. Bakışları donmuştu,irkilerek kendine geldiğinde gülümsedi ve burnumun ucundan öptü.

 

"Olsun,acelemiz yok sonuçta. Biz de çok dikkatli oluruz." İçim rahatlarken derin bir nefes verdim.

 

Ensesindeki saçlarıyla oynamaya devam ettim.

 

"Korunma hakkında ne dedi?"

 

Dudaklarımı kısa bir an büzdüm biraz tadımız kaçmış gibiydi.

 

"İstersen sen istersen ben korunabiliyormuşum." Yastığını düzeltti ve tekrardan yattı.

 

"İlaç kullanmanı istemiyorum,ben korunurum."

 

"Ama sen korunursan bazı durumlarda hamile kalma riskim var,bu yüzden ben mi korunsam." Başını iki yana salladı.

 

"Bu ihtimal hepsi için geçerli değil mi?" Başımı usulca salladım sonra duraksadım.

 

"Aslında bir şey daha var,iğne. Ama düzenli olarak yaptırmam gerekiyormuş bir ay sonunda da üç ay kesin korumaymış. Ama o iğneyi yaptırasıya kadar da korunmamız lazım." Dedim sesim kısılırken.

 

"Tamam o zaman öyle yapalım." Başımı salladım ve kapanmaya yüz tutan gözlerimi kırpıştırdım.

 

"Duş alalım öyle uyu." Bu cümlesi beni yaramaz bir çocuk gibi ağlatabilirdi ama itiraz etmedim ve beni kucaklamasına izin verdim sırayla duş aldıktan sonra o hem çarşafı değiştirmiş hem de saçımı kurutmuştu.

 

Yatağa uzandığımızda sabah olmak üzereydi. Ve düğünümüze de dört gün kalmış olacaktı.

 

Zafir beni kollarıyla sararken eli usul usul yüzümde ve boynumdaki izde geziniyordu.

 

"İyi uykular meleğim." Dediğinde ona daha sıkı sarıldım. O da beni daha sıkı kavradı. Bilincim kapanırken kulağımda onun düzenli kalp atışlarının sesi vardı.

 

****

 

 

Bölüm sonu.

 

 

Nasıldıı? Özlediniz biliyorum ve yorumlarınızı merak ediyorum.

 

Yıldıza basmayı unutmayın.

 

Çokça sevgiler.

Loading...
0%