Yeni Üyelik
47.
Bölüm

45.Bölüm "SONSUZA DEK"

@dolunaydakigelgit_


İyi okumalarr

 

***

 

"GÜNAYDIN!"

 

Beynime birisi kurşun yağdırıyormuş gibi günaydın,sözcükleri yağdırırken bir değil 5 kişi olduklarını yeni fark ediyordum. Yastığı yüzüme biraz daha bastırırken odamın açılan penceresinden içeriye sızan güneş ışığını engellemeye çalıştım.

 

"Ya kızım kalksana bugün senin kınan var!" Selin'in sesiyle gerçeği kabullenen beynim,gözlerime otomatik bir işaret vererek bana aydınlanma yaşattı.

 

Yastığı yüzümden çekerken ışığa alışamayan gözlerimi kırpıştırdım.

 

"Nasıl ya?" Yüzüme gelen saçlarımı itelerken,çatık kaşlarımla kızları süzdüm. Hepsi üzerlerini giyinip hazırlanmış başımda dikilerek beni bekliyorlardı.

 

"Hadi hadi kalk kuaföre geç kalacağız,kahvaltı yapıp çıkalım." Asu'nun kolumdan çekmesiyle yataktan kalkıp hızla banyoya girdim. Onların gülüşmelerini duysam da bir şey dememiştim çünkü tam anlamıyla ayılmamıştım,suyu açıp ılımasını beklerken kıyafetlerimi çıkardım ve hepsini kirli sepetine attım,aynada kendimi öylesine süzünce yüzüme aptal bir sırıtış geldi.

 

Ne yani cidden evleniyor muyduk?

 

Kalbim hızla çarparken gülüşümü bastırmak adına alt dudağımı dişledim ve hızla duşakabine girip yıkandım,hijyen adına vücudumda ne kadar fazlalık tüy varsa yok ettim. Zaten üniversite zamanında İzmir'de epilasyona gittiğimden neredeyse hiç yoklardı fakat yüzde yüz çözüm olmamasından kaynaklı çıkan tüyleri kendim yok ediyordum.

 

İyice temizlendikten sonra yıkandım ve çıkıp havluma sarındım vücudumu kurulayıp kokusunu,içeriğini hoş bulduğum kremlerden vücuduma sürdüm. Saç bakımlarımı yapıp odama geçtim,bugün için aldığımız iç çamaşırlarını giydikten sonra üzerime rahat çıkarabileceğim üstü fermuarlı,şortlu beyaz bir tulum giydim.

 

Saçlarım nemliyken kısaca kuruttum ve dağınık bir şekilde mandal tokayla toplayıp ellerime aldığım beyaz sandaletlerimle koşarak merdivenleri indim.

 

"Koş koş kol!" Melis eliyle kolumdan tutup beni hemen sandalyeye oturttu,önüme çay bardağını koyan Tuana eğilip yanağımdan öptü.

 

"Güzelce ye."

 

"Evet yenge,abimden sıkı tembihliyim karnını iyice doyurmazsa kuaförü basarım dedi."

 

"Saçmalamasın,yiyorum."

 

Telefonuma bakındım ama yoktu.

 

"Telefonumu alıp geleyim." Kalkacak gibi olduğumda omuzlarımdan baskılayan elleri hissettim,sağ tarafımdan Asu,soldan da Melis bastırmıştı. "Alamazsın yenge." Başını iki yana sallarken sinsi bir gülüş sunmuştu.

 

Anlamayıp bakakaldım.

 

"Neden alamıyormuşum?" Melis,Asu'yu işaret ettiğinde kaşlarımı çatıp ona baktım.

 

***

 

Kahvaltıyı kısa tutup da hızla geldiğimiz kuaförde ikinci papatya çayımı içiyordum. Gergindim ve sakinleşmem gerekiyordu sabahtan beri ne damat tarafından ne de Zafir'den bir haber yoktu.Çünkü kızlar bu iki gün boyunca mesaj yoluyla bile Zafirle görüşmemi yasaklamışlardı: birbirimizi özlemeliymişiz,sanki her an özlemiyormuşuz gibi...

 

Vücuduma yayılan gevşeklikle usulca bir soluk verdim.

 

Kızların makyajları sırayla yapılıyordu benimki biraz daha geçe kalacaktı ama bunu dert etmedim yetişeceğini biliyordum.

 

"Nasıl olmuşum bacım,bi' yorumlarda yazın!" Diye karşımızda bağıran Tuana'ya kahkaha attım.

 

Kıvırcık saçlarını düzleştirmişlerdi ve beline doğru uzanıyordu,makyajı doğal ve ışıltılı bir makyajdı üzerindeki pudra renk abiyesiyle uyum içindeydi.

 

"Çok güzel olmuşsun." Dedim gülüşümü yeni yeni bastırırken.

 

Tuana kendini yanıma bırakıp oturdu ve soluklanmak adına önündeki sudan içti.

 

Asu'nun daima kullandığı kısa saçları kırık dalgalarla şekillendirilmiş üzerine giydiği lacivert mini elbisesiyle adeta ışık saçıyordu. Onlar Tuanayla bol bol fotoğraf çekilmeye başladığında Selin'in makyajı bitmiş ve saçlarına geçilmişti. Beni çağıran makyözle ayaklandım. Telefonumun olmayışıyla dudaklarımı büzerek yerime oturdum.

 

"Nasıl bir makyaj istediğinize karar verebildiniz mi?" Diyen Pınar hanım bana oldukça güler yüzlü davranıyordu.

 

Ellerimle yüzümü sıvazladım ve parmağımla burun ucuma dokunup çekildim.

 

"Kınalığım daha sade ama bindallım daha desenli ve yöresel bir kıyafet böyle ne hafif ne ağır bir makyaj istiyorum aslında." Utanarak güldüm. "Yani böyle anlatınca da garip oldu ama siz daha iyi bilirsiniz."

 

Pınar hanım anlayışla gülümsedi.

 

"O zaman sen arkana yaslan ben de makyajına başlayayım." Maşalı saçlarımı geriye iterek arkama yaslandım. İlk önce cildin makyaja hazırlandı,uzun saatler yüzümde bu makyajla duracağım için olabildiğince ince ürünler seçildi.

 

İlk önce göz makyajım yapıldı,ara ara fikirlerim soruldu ve genel hatlarıyla bol sohbetli bir makyaj yapma seansı yaşadık.

 

Ten makyajım yapıldıktan sonra da kirpiklerim takıldı ve kuruması için birkaç dakika gözlerim kapalı durdum. Üzerimde papatya çayının ve gevşeyen bedenimin ağırlığı varken kısa bir süre şekerleme yapmış bulundum.

 

Yanıma gelip beni uyandıransa Asu olmuştu.

 

Pınar hanım yemek molasından döndü ve rujumu en son süreceğini söyledikten sonra makyajımı spreyle sabitleyerek beni saç yapımı için aşağı kata gönderdi.

 

Kıyafetimi giymek için bir alt kata daha inerken kızların yardımıyla kabinde kına elbisemi giymiş bulundum,Zafir hakkında tek bilgiyi de burada edinmiştim.

 

"Eşyalarım nasıl geldi?" Diye sorduğumda Melis kıs kıs gülerek spoiler vermişti.

 

"Abim göndertmiş,sabah erkenden gelmiş kıyafetlerin. Sonra-" Melis'i çimdikleyen Selin gözlerini büyütmüştü. "Sus canım benim."

 

Selin'e göz devirdim ve elbisemi yukarıya çekiştirdim.

 

"Benden bir şey saklamıyorsunuz değil mi?" İçime düşen şüphe göreve gittiğiydi.

 

"Hayır aşkım saklamıyoruz,herkes iyi ve işinde gücünde gel hadi saçların yapılsın az kaldı." Yukarıya çıktığımızda Melis kıyafetlerimin olduğu poşeti kenara koydu. Eteklerimi kaldırarak benim için ayrılan sandalyeye oturdum,gözlerim saate kaydığında yaklaşık üç saatimiz olduğunu fark ettim. Kızlar arkada bir şeyler yerken midemin bulantısıyla önüme döndüm,stresten bu dönem hem zayıflamış hem de mide bulantılarımı önleyemez olmuştum.

 

İlk geldiğimde gösterdiğim modeli,ki bunu da kızların telefonuyla göstermiştim,yapmaya başladıklarında derin bir nefesle aynadaki suretime baktım.

 

Saçlarıma şekil verilirken eteğimdeki çiçeklerle oynuyordum.

 

Aradan geçen kırk beş dakikanın sonunda saçlarım bitmişti ve tacım da takılmıştı.

 

Saçlarım dağınık şekildeydi topuz değildi yarım toplanmıştı yüzüme doğru çokça dağılırken,saçlarımın uzun olması sebebiyle dalgalar omuzlarımdan sarkıp göğüslerime kadar uzanıyordu. Başımdaki taç prenses tacı gibi değildi yuvarlak ve başıma tam oturan kırmızı be parlayan taşlardan yapılma saçlarımın arasında yılan gibi süzülen bir taçtı. Çok beğenerek almıştım.

 

Pınar hanım son rütuşları yapıp makyajımın üzerinden geçti,rujumu da sürdükten sonra hazırdım.

 

Dikkatlice ayağa kalkmadan hemen önce de topuklu ayakkabılarımı giymiştim. En azından kır bahçesine kadar benimle kalacaklardı. Sonrasında daha rahat bir şeyler giyerdim.

 

Kızlar da ayaklandığında bizi almak için Kadir ile Erdem'in geleceğini öğrenmiştim.

 

Sevgilimi görme umudum tamamen sönmüştü.

 

Çantamdaki parfümden sıktıktan sonra aynada kendime bakarak etrafımda döndüm.

 

"Nasılım?" Melis beni videoya çekerken Selin yelpazesini sallayarak gözyaşlarını itelemeye çalışıyordu.

 

"Ay çok güzel oldun,prenses gibisin. Hep öyleydin ama şimdi gerçek manada prensessin." Asu'ya sarılıp sözleriyle dolan gözlerimi yukarıya çevirdim.

 

"Geldiler,hadi çıkalım." Arkamı dönüp Tuana'ya ardından da camdan gözüken dışarıya baktım. Bizi almaya gelen araçla nefeslendim.

 

"Her şey için çok teşekkürler yarın görüşürüz." Dedim Pınar abla ve ekibine.

 

Onlar bizi uğurlarken kızlar önden çıktı arkadan da ben.

 

"Yenge." Kadir merdivenin başında beklerken kızlar eteklerimi toplamama yardım ediyorlardı.

 

Kadir'in yardım için uzattığı eli tuttum ve dikkatlice indim.

 

Beni arabaya doğru ilerletip bindirdiklerinde içimde hala bir umut etrafıma bakınıp duruyordum.

 

Ama yoktu.

 

Ofladım.

 

"Ne oldu?" Diyen Selin'e omuz silktim bir şey yok dercesine.

 

Şimdiki durağımız kır bahçesiyken gidesiye kadar dinlensem iyi olacaktı. Gözlerim kapalı dururken saçlarımın bozulmaması için yoğun bir çaba göstermiştim, İçimdeki heyecan yüzünden midem o kadar kötüydü ki nefes almak bile zordu,çok heyecanlıydım,çok mutluydum. Sonsuza dek kavuşuyordum ona,bize...

Gözlerimi açıp akıp giden yolu izlerken Kadir'den telefonunu istememek için dilimi ısırdım. Allah için bu uzak kalma mevzusu ilk kimin aklına gelmişti?

Yine de içimdeki huzursuzluğu dindirmek adına Kadir'e onu aramasını söyleyecektim.

 

"Kadir?" Kadir oturduğu ön koltukta yarım bir şekilde bana döner gibi olduğunda arabada telefonunun arama sesi duyuldu.

 

"Pardon yenge." Diyip aramayı yanıtladığında huzursuzlukla arkama yaslandım. Dudaklarım bükülmüş Kadir'in konuşmasını dinliyordum.

 

"Şimdi çıktık abi,evet. Evet hallettik,hayır bir sorun yok." Kadir'in konuşmasına bakılırsa Zafir ile konuşuyordu bu yüzden omzuna dokunup elimle ver işareti yaparcasına avucumu açıp kapadım.

 

Kadir bana dönerken gözleri benimle yanımdakiler arasında gitti geldi.

 

"Verme,verme!" Tuana'ya öfkeli bir bakış attım,sırıtıp omuz silktiğinde yaklaşıp:"Yakında Kaanla sen de evleneceksin,o zaman yapacaklarımdan korkun." Dedim.

 

Gözleri büyürken başını camdan dışarıya çevirdi.

 

"Bir saniye abi,yengem istiyor." Kadir telefonu uzatıp önüne döndü.

 

Kadir'e en içten gülümsememi sunup hemencecik telefonu aldım.

 

"Zafir?" Titreyen sesimle Tuana'nın bana döndüğünü hissettim ama ona bakmadım,sebepsizce gözlerim dolmuştu.

 

"Bir tanem? İyi misin?" Dediğinde yutkundum.

 

"İyiyim ama çok heyecanlıyım. Sen?" Dedim merakla. Kısık sesle gülüşünü duyduğumda telefonu yasladığım kulağıma doğru boynumu büktüm.

 

"Bende güzelim,bende heyecanlıyım." Tuana'nın ve Erdem'in sırıttığını gördüm. Zafir'i duymasalar da bu hallerimiz komiklerine gidiyordu. Şimdi gösterirdim ben onlara.

 

"Zafir,telefonumu elimden aldılar bir de bana gülüyorlar ben etrafımdaki herkesten şikayetçiyim bunlar düğüne gelmeyecek tamam mı?"

Erdem'in gülüşü yarıda kesilirken Tuana ağzını hayretle açıp bana baktı. Bu sırada kadim dostum Kadir'in Erdem'e güldüğünü gördüm.


"Gelmesinler yavrum,almayız içeriye olur biter. Ayrıca söyle o etrafındakilere hepsinin elimden çekeceği var."

"Yaa,demek Erdem'i işten çıkaracaksın. Kaan da yanındaydı dimi doğru anladım?" Erdem öksürmeye başladığında Tuana usulca camını açmıştı.

 

Zafir'in hoş kahkahasını duyduğumda bozuntuya vermemeye çalıştım.

 

"Aynen öyle,karım ne derse o."

Karın yesin seni,derken ağzımın içinde geveledim.

 

"Tamam aşkım öpüyorum seni."

Bir süre ses gelmedi sonrasında ise gırtlağından yükselen sesini duydum.

 

"Seviyorum seni." Yüzümdeki tebessümle aramayı sonlandırıp telefonu da Kadir'e uzattım.

Nispet yapar gibi bir bakış atıp güldüm:"Ne oldu bir renginiz atmış?"

Erdem yavaşça omuz silkti. "Bir şey yok yenge öyle bir tansiyonum şey oldu sanırım."

Tuana çantasından çıkardığı çikolatayı ona uzattı.

"Al Erdem al,anca kendine gelirsin." Erdem tereddüt etmeden çikokatayı alıp önüne döndü.

"Yenge sen bir şey diyecektin bana." Dedi Kadir soruyu bana yönlendirirken.

Başımı iki yana sallarken sırıttım.

"Gerek kalmadı Kadir,teşekkürler." Dedim.

Kadir anlam vermese de yola devam etti.

Kır bahçesine kadar gözlerim kapalı ve yarı uyanık yarı uykulu gelmiştim,oldukça heyecanlıydım. Kapıda beni babam karşıladı,içeriye kadar o götürdü,kendisi de kır bahçesinin arka tarafında arkadaşlarıyla oturup sohbet edecekti.

"Çok güzel olmuşsun prensesim,bahtın da güzel olsun." Gözlerim sulanmaya şimdiden başlamıştı.

"Baba,ağlatma lütfen;kendini de üzme. Benide." Babamsa omuz silkti,iç çekerek kapıda benimle birlikte durdu.

"İstemesem de üzülürüm kızım,büyüdün ve yuvadan uçuyorsun." Dudak büzdüm ve babama hak verdim,kendi evladım olsa ben de sanki gurbete yolluyormuş gibi üzülür bırakmak istemezdim.

"Olsun sen yine de yapma böyle," Beni çekip sıkıca sarılan babama bende sarıldım sıkı sıkı. "Hadi bakalım bu gece senin gecen." Tebessüm edip geri çekildim. Babam da kendini toparlayıp beni çiçekli kapıdan içeriye soktu,normalde az insan gelir dediğim bahçe tıkabasa doluydu.

Şaşkınlığım,heyecanım ve stresim aynı oranda arttı.

Herkesin alkışı uğultuyla duyulurken Mihriban annem babamın elinden beni aldı ve bana hazırlanan tahta ilerletti. Gece heyecanla başlarken babam arkadaşlarının yanına gitmiş,annelerimiz aman o eksik olmasın diye koşuşturup durmuştu.

Kızlarla ve gelen konuklarla ki bunlar Zafirlerin aşiret topluluğunun davetlileri olarak sayılabilirlerdi,delice eğlenmiştik. Çeşitli yörelerden oyun havaları açtırmış oynamıştık,herkes yanıma gelip tebrik ediyor ne kadar çok yakıştığımızdan bahsediyordu. Her şey iyiydi hoştu da damat ortada yoktu,telefonum da yanımda değildi arayamamıştım...

Şimdiyse hazırlanıyordum,kaftanımı giyip kına yakma merasimine inecektim.

 

 

 

"Ay nasıl olmuşum?" Kaftanımı boy aynasında düzeltirken bir yandsn da kızlara soruyordum. Kızlar ellerindeki tefleri sallayarak ıslık çaldılar,bu duruma gülüp gerginliğimi bastırmaya çalıştım. Evet hala gergindim çünkü sonuç olarak ilk defa evleniyordum.

 

 

"Maşallah anneciğim." Annem yanımda omuzlarımdan destekleyip arkamdan aynaya doğru baktı, "Çok güzel oldun,bahtın da güzel olsun." Aynı sözleri babamdan da duymuş olmak beni duygulandırdı. "İyi ki beni evlat olarak seçtiniz." Dedim anneme dönerek.

 

 

Annem,yaşlı gözlerini silerek gülümsedi.

 

 

"Asıl iyi ki sen bize anne,baba dedin."

 

 

"Hadi başlıyoruz," koşarak gelen kızlardan talimatı aldıktan sonra annem başıma duvağımı örttü. Benim koluma girdi biz önden kızlar da tek sıra halinde arkamızdan çıktılar, ortadaki tahtın başında da Mihriban annem,Leyla abla,Melis vardı.

 

 

Önümü çok göremesem de dikkatlice yürüdüm. Arka fonda çalan kına giriş müziği,loş ışıklar ve ailelerimiz ortamı daha duygusal bir hale büründürdü. Tahtın önüne geldiğimizde müziğin sesi azıcık kısıldı,kızlar çember şeklinde çevremizde;ellerinde tefler,kına tepsisi tutarak dönüyorlardı. Kına tepsisi Selin'in elindeydi.

 

 

Annem,Mihriban teyzeye ve kızlarına ithafen şu sözleri söyledi: "Kızımı,kızınız;bazen ablanız,bazen kardeşiniz olarak görmenizi temenni ederim. Onun kalbi kuş gibidir,kanatları kırılırsa uçamaz;kızımı ne sizlerin ne de eşinin kırmasına izin vermeyin. Birbirinizi el üstünde tutun,siz ona değer verin ki o da sizi sevsin,saysın. Kızım önce Allah'a sonra oğlumuza sonra da sizlere emanet tıpkı oğlumuzun bize emanet olduğu gibi." Annemin sözleriye hazırda bekleyen yaşlarım usulca süzüldü.

 

 

Mihriban teyze önce annemin sonra da benim elimi tuttu avuçlarının içine hapsederek. "Hiç şüpheniz olmasın,o artık benim canım,kanım,kızım. Emanetinize gözüm gibi bakacağım," Melis ile Leyla abla da gülümseyerek anneme baktılar.

 

 

"Bizler de öyle,aklınız kalmasın." Mihriban teyze beni dikkatle tahta oturttu,kına müziği yükseldiğinde kızlar son bir kez turladılar sonrasında tepsi sonuncu kişiye geçerek yanıma geldi,o kişi Tuana'ydı. Her daim yanımda olan kardeşimdi.

 

 

Önümdeki duvaktan göremiyordum tam ama ağladığını hissediyordum.

 

 

Avuçlarımı açarak eteğimin üzerine koyduğumda Leyla abla avcumu kapattı. "Açma ablacığım da altın koparalım damat tarafından." Dediğinde gözyaşlarım arasından güldüm. Duvağımı kaldırıp bakan kişi Zafir'in amcasının eşiydi,onun tarafından çoğu kişiyle bugün tanışmıştık.

 

 

"Ay kız bu hem ağlıyor hem gülüyor." Diyip kendisi de gülmüştü,Alp'in annesiydi ve Alp gibi şeker birisiydi.

 

 

"Hadi yakalım o zaman kınayı." Mihriban annem gülerken kınayı Leyla abla avuçlarıma sürdü. Mihriban annem avcuma altın yerleştirip üzerine de tül eldiveni geçirdi.

 

 

"Anne..." desem de omzuma dokunup bir şey dememe izin vermedi.

 

 

Annem bir kenarda ağlarken,kızlar da diğer yanda kendilerine kına yakıyorlardı.

 

 

Elime tutuşturulan peçeteyle gözyaşlarımı duvağımın altından silmek için hareketlendim,bu sırada davulların sesi duyulduğunda bir anlık olduğum yerde sıçradım,gözlerim girişin olduğu çiçekli yola çevrildiğinde önden gelen Kerem ile Alp'in zıplayışlarını,ortada olan Zafir'i ve arkasından gelen asker arkadaşlarını gördüm . Şaşkınlıkla bakarken duvağımı çıkarmadan önce ayağa kalkıverdim.

 

 

Erkekler etrafımızda çember şeklinde dizilirken kızlar da aralarına geçmişlerdi haberler olduğu çok belliydi ama ben çok şaşkındım. Zafir tam önümde durduğunda her iki annemin de kenara geçip gülümseyerek alkışladıklarını gördüm.

 

 

İlk önce duvağımı kaldırdı,gözlerindeki ışıltı dünyamı aydınlattı,sonrasındaysa avuçlarını yüzüme yerleştirdi ve baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi. Eğilip alnımdan öptü,siyah takımının ceketi üzerine konulmuş türk bayraklı yeşil duvak dikkatimi çekti ve gülümsedim.

 

 

"Geldin." Dedim şaşkın şaşkın bileğini parmaklarımla tutarken.

 

 

"Geldim,sensizliğe dayanamıyorum ben." Elimi tutup on getirilen sandalyeye oturduğunda bende yanına oturmak zorunda kaldım. Bu taht ne ara kenara alınmıştı?

 

 

Gözleri ellerimdeki kınaya takıldı,üzerindeki tüle baktıktan sonra bozuntuya vermeden tutuşunu sıkılaştırdı. Tam karşısında oynayanlara bakarken yanımıza tebrik etmek için asker arkadaşları geldi.

 

 

Düğünde de burada olacakları için çok uzun uzadıya sohbet edemedik ama kına bitişi yemek yemeye gidecektik. O zaman konuşurduk.

 

 

"Yavrum var mı bir eksik falan? Mutlu musun?" Derken boştaki eliyle saçlarımı düzeltiyordu.

 

 

"Mutluyum,her şey çok güzel." Başımı omzuna koydum. "Hayal ettiğimden bile güzel." Diye ekledim.

 

 

Saçlarıma dudaklarını bastırdı.

 

 

"Özlemişim kokunu." Başımı kaldırıp yüzüne baktım.

 

 

"Seni aramama izin vermediler." Ufak bir çocuk gibi şikayet ettim ona. Yüzüne ufak bir tebessüm yayıldı.

 

 

Bütün ciddiyetiyle konuştu: "Kızarım ben hepsine."

 

 

Memnuniyetle gülümsedim,Zafir'in arkadaşları buraya doğru yaklaştığında hepsi oldukça coşkulu duruyordu. Zafir'i kolundan tuttukları gibi çektiler.

 

 

"La hadi abi ya azıcık oynayalım! İzninle yengem." Fatih izin alırken kocaman bir kahkaha attım,Zafir ile ellerimiz ayrıldığında yanıma Asu geldi ve o da benim kolumdan tuttu.

 

 

"Hadi ellerini yıkayalım." Gülerek onu takip ederken bütün erkekler karşılıklı oyun havası oynuyorlardı. Gözlerim bunca kalabalığın içinde Zafir'e takıldı,yüzü gülüyordu. Karşısında da babam vardı,yani babamız.

 

***

Ayaklarımı artık hissetmezken yorgunluktan arabaya ilk ben binmiştim. Bütün misafirleri yarın görüşmek üzere göndermiştik ardından da kendi aramızda gideceğimiz yeri kararlaştırmış kadınlar olarak çok yorulduğumuz için erkeklerin getirdiği arabalara binmiştik. Yani ben binmiştim onlar da biniyorlardı. Ön koltukta,gece sonunda giymek için aldığım kırmızı abiyemle oturuyordum. Arabada bizi yalnız bırakmışlardı,çok şükür yani.

Zafir,sigara izmaritini çöpe atıp sürücü koltuğuna bindi ve kapıyı kapatarak kemerini taktı.

Gözlerini bana çevirdiğinde başımı koltuğa yaslayıp onu izlediğimi gördü.

"Çok mu yoruldun?" Avuç içi ait olduğu yere yanağıma yerleşti.

Omuz silkip gülümsedim.

"Gerginlik bitti ya bir gevşedim."

Kaşları havalandı. "Neden gerildin? Daha çok heyecanlı olman gerekmiyor muydu?" Dedi merakla ve gülerek.

Dudaklarımı büzüp doğruldum ve yanağımdaki elini parmaklarımın arasına aldım.

"Zaten çok heyecanlıydım sadece seninle konuşamadık ya o beni gerdi,sesini duyamadıkça... Ama şimdi iyiyim,hatta o kadar iyiyim ki. Çok mutluyum Zafir." Yüzüne kocaman bir tebessüm yayıldı.

"Bende yavrum,bende çok mutluyum." Arkadan kornaya basıldı,hatta bir bağırış sesi geldiğinde camlarımızı açtık,arkama dönüp kafamı hafifçe camdan çıkardım.

"Ya abiciğim bugün gider miyiz? Açlıktan zaafiyet geçireceğim şimdi!"

Alp'e eşlik eden tabi ki Salihle Fatih oldu.

"Ben birini yedim galiba,sanırım kızın kolu koptu. Neyse olur öyle şeyler dimi yenge?" Fatih'e garip garip bakarken güldüm.

"Hadi gidelim komutanım yoksa bu herif benim de kolumu koparacak,silah tutamazsam siz suçlusunuz komutanım!"

"Birbirinizi yemeden bencede gidelim." Dedi Zafir yerine otururken. Fatih bana bileği çıkarcasına el salladığında bende ona salladım,sanki yemekte görüşmeyecektik.

İçeriye oturup camımı kapadım çünkü klima açıktı.

Zafir hareket ederken kemerimi çekiştirip avuçlarıma baktım.

"Ellerime bak! Sol taraf daha koyu olmuş gördün mü? Yengen dedi ki 'Boran elini tuttuğu içindir,koyu sevda denir.' ay çok güzel değil mi?" Avuçlarımı ona gösterirken çoktan ana yola çıkmıştık. Yorgundum hüya değil mi?

Ellerime kısa sürelerle bakıp yolu takip ederken sağ avcumu tuttu. Tam ortasına bir öpücük kondurdu,gözleri bu sırada yoldaydı.

"Güzel olan sensin kutsal çiçeğim."

Şımararak önüme döndüm,ayaklarımdaki ağrıdan ötürü kemerin izin verdiği kadar topukluları çıkardım.

Kalın sesiyle: "Kemerini çıkar da ayaklarını uzat kucağıma."

Hiç itiraz edecek durumda değildim. Hemencecik ayaklarımı kucağına uzatıp sırtımı kapıya yasladım.

Bir elini ayak bileğime koyup parmak uçlarıyla masaj yaparken pür dikkat de arabayı kullanıyordu. Üzerindeki siyah gömleğin kollarını dirseklerine kadar kıvırmıştı. "Karnım çok acıktı!" İsyan eder gibi söylediğim cümleden sonra güldü.

"Beş dakikaya oradayız,nasıldı günün anlat bakalım." Derin bir nefes aldım.

Düşünüyor gibi yaptıktan sonra heyecanla ellerimi birbirine çarptım.

"Şimdi sabah uyandım,daha doğrusu kızlar uyandırdı yoksa uyanamayacak kadar uykum vardı. Kalktım kahvaltı yaptım,duş aldım sonra direkt kuaföre gittik. Saçlarımı yaptılar sonra makyajımı yaptılar nasıl olmuşum bu arada?" Derken saçlarımı omuzlarımdan geriye attırıyordum. Bana dönüp kısa bir bakış attı,beni dinlerkense hep tebessüm etmiş yolu izlemişti.

"O kadar güzelsin ki,bir insan bu kadar kusursuz olamaz;bu kadar mükemmel... Kirpiklerin bile sırayla senin öyle özenmiş yaratan." Yüzümde saçma sapan bir gülümseme oluştu.

"Ya aşkıım!" Araba çakıllı yola girerken ben erimekle meşguldüm.

Toparlanıp topuklularımı giydim,açlıktan bayılacaktım.

Zafir dolanıp yanıma geldi ve kapımı açarak önümde eğilerek ayakkabımın giyemediğim tekini eline alarak giydirdi.
Uzattığı elini tutarak arabadan indim. "Gel yavrum." Birlikte ilerlerken bizimkiler hala makara yapma peşindelerdi. İçeriye girdiğimizde rezarvasyonumuz olan yere geçtik ve baş köşeye oturduk,diğerleri de masya yerleştiğinde artık sipariş verebilirdik.

Garson geldiğinde şiparişleri verdik,masada dönen sohbete odaklanmak bir yana dursun aç karnımı mezelerle doyurmaya başlamıştım. Elimdeki çatal çekildiğinde bakakaldım.

Dudaklarım aralanmıştı. "Ne oldu?" Dedim Zafir'e. "Karnını bunlarla doyurma." Kaşlarımı çattım tam konuşacaktım ki Asu lafa atladı.

"Allah için bırak yesin,sabah hiçbir şey yemedi gece sonunda bayılacak sandık." Sırtımı dikleştirip sevimlice gülümsedim,Asu'ya ise evde fight var bakışı atmıştım.

"Hani kahvaltı yapmıştınız hanımefendi." İğneleyeci konuşmasına göz devirdim.

"Bazı ucubeler telefonuma el koyduğu için stresten gebermek üzereydim,mideme vuruyor biliyorsun." Dedim.

Zafir'in sert bakışları masadaki suçlulara döndü. Alp başka yana Fatih başka yana bakarken Asu,Selin ve Tuana ise sanki başka bir şeylerle ilgileniyormuş gibi yapıyorlardı.

"Bunun hesabı elbet görülecek hanımlar beyler,umarım biliyorsunuzdur." Demişti. İçimden kötü karakter kahkahası atarken çatalımı geri vermesi üzerine hemencecik aldım. Masaya gelen alkolden bardaklarımıza doldurup üzerine su eklediler,o kadar susamıştım ki birkaç büyük yudum aldım.

"Yenge yavaş la." Fatih konuştuğunda kocam beyin bana baktığını fark ettim ama hiç ona dönmeden önümdeki mezeyi çatalladım.

"Benimlen uğraşmayın." Dedim gülerek.

"Yavaş iç." Dedi Zafir. Sonrasında başıma öpücük kondurdu.

"Her şey çok güzel oldu." Leyla ablaya gülümsedim. "Sayenizde."

"Ay evet yaa,o kadar güzeldi ki... Ama yarın daha güzel olacak." Selin'e tebessüm ettim,içimde uçuşan kelebekler vardı,midemde değişik bir ağrı ona eşlik ediyordu. Başımı çevirip zaten bana bakan adama baktım.

Tuana konuştuğunda yemeklerimiz gelmişti. "Siz neler yaptınız?"

Salihle Fatih birbirine bakarak sinsi sinsi güldüler. "O kadar iyiydi ki yenge. Hemen anlatıyorum,şimdi biz gittik bir mekan ayarlamıştık zaten. Adamlar çalıyor biz deli gibi oynuyoruz,komutanım bile öyle döktürdü ki fark etmeden videoya almışım." Gülmemek için zor durdum.

"Zaten anlamıştım bir boklar yediğini." Zafir bunu derken daha fazla kendimi tutamadım.

"O videoyu at bana."

Yanımdan yükselen ses:"Yemeğini ye."

"Emredersiniz komutanım. Sen evlenince de böyle olursan yandık biz." Güldüm. Ama o gülmedi,göz devirip önüne döndü ve bardağından ufak ufak yudumladı. Alkol sevmiyordu biliyordum.

"Ee sonra?" Dedi Selin merakla.

"Çılgınca eğlendik,bir şeyler yedik bir ara ben yerde gömlek çitiliyordum roman havasına kendimi fazla kaptırmışım." Biz gülüp sohbete devam ederken yemek yiyorduk,bir yandan da biten bardağımı dolduruyordum.

Ortam o kadar güzeldi ki,saatlerce sohbet edebilirdik ama yemek yiyip biraz daha oturduktan sonra dağılma kararı aldık. Zaten başımı tutamıyordum ki sanırım sarhoş olmuştum. Etraf bulanıktı,hesabı kim ödedi bir fikrim yoktu oysa biz verecektik,ayağa kalkıp elbisemi ellerimle tutarak toparlamaya çalıştım.

Salih,Fatih'in omzundan tutunarak ayaktaydı. Orhan abi ve eşi ise gayet sapasağlamlardı ve Fatihleri onlar bırakacaktı. Emre,Mustafa ve timdekilerde de çok bir şey yoktu. Kızlara dönüp baktığımda Tuana çok bir şey içmemişti,Selin zaten kullanamazdı. Asu ise bünyesi sağlam birisiydi pek etki etmemişti. Leyla abla hafif çakırkeyif sayılırdı,Allah'tan deniz ek gıdadaydı,anne sütü içmiyordu.

Zafir,bir dakika o neredeydi? Etrafa bakındığımda onu göremeyince bir adım öne attım ama eteğime takıldım. Önümde duran Kadir'in sırtına çarpınca atik bir tavırla döndü. "Pardon." Ağzımdan çıkab kelimeler biraz yayılmaya başlamıştı.

"Yenge,gel otur istersen arabaya." Kadir'e itiraz ettim. "Yok kocam gelecek." Dediğimde Erdem arkama doğru baktı. "Geldi yenge."

Hemen arkamı dönüp kocama ilerledim.Kollarına atılırken belimden tuttu. "Yürü küçük ayyaş." Kızgınca ona baktım.

"Sensin o,küçük müyüm ben?"

Kahkaha attığında kollarımı ondan çekerek bir adım geriye gittim,bu sefer de topuğum eteğime dolandı. "Hop,tuttum."

Ellerim telaşla omzunu buldu.

"Biz kaçıyoruz iyi geceler." Birileri iyi geceler diyordu ama kimlerde bilmiyordum sadece el sallıyordum. Kadirle Erdem'e bile el salladım. "İyi geceler."

Zafir beni ilerletirken ona da el salladım,gözünün önünde salladığım elimi tuttu ve indirdi. "Sana da iyi geceler kocacığım."

Başını iki yana sallarken hala gülüyordu. Sanki konik bir şey vardı.

"Bin bakalım arabaya." Beni oturtup kemerimi taktı sonra da kapıyı kapayıp arabanın önünde sigara içerek Kadir,Erdem ve Kaanla sohbet ettiler.

Başım iyiden iyiye geriye doğru düşerken gözlerim de kapanmak üzereydi,görüntü silikleşmek üzereyken kapı açıldı. İçeriye dolan temiz hava kokusuyla gözlerimi araladım.

"Kocam gelmiş!" Derken oldukça neşeliydim. Zafir bana bakıp güldü ve başını iki yana salladı.

"Ya şapşik misin,niye bu kadar yakışıklısın? Bir de gülüyorsun. Sana gülmeyi yasaklayacağım,bir de şey yasaklayacağım... Şey." Kafam karışmış halde ona bakarken ellerini uzatıp saçlarımı düzeltti.

"Neyi yasaklayacaksın karıcığım?" Hemencecik gülümsedim,karısıydım değil mi?

"Sen bana karım falan diyorsun da hayırdır biz seninle evlendik mi?" Arabayı çalıştırdığında yola odaklanmıştı ama hala gülüyordu.

"Evlenmedik mi?" Düşündüm.

"Ben sana soruyorum." Ellerimle onu gösterdim.

O da bana döndü. "Ben de sana soruyorum." Kemal Sunal ve Şener Şen'in o sahnesine dönmüştük.

"Kocacığım." Dedim aniden. Dudaklarını yaladı ve sağa sinyal verip dönerken kısa bir an bana baktı.

"Biz evlendik mi?" Diye sorduğunda benim şartellerim yeniden atmıştı.

"Boş ver aşkım,evleniriz bir ara. Ben şey diyecektim." Durdum,düşünmeye başladım.

"Ne diyecektin yavrum benim,söyle." Derken elimi tutup dudaklarını bastırıp öptü.

"Sen şimdi çalışıyorsun ya,biz de eveleneceğiz ya..." Başını salladı.

"Hıhım. Ee?" Yutkundum. "Evlenince çalışmanı istemiyorum." Dedim. Gözleri aniden bana dönünce yüzündeki şok ifadeyi okudum.

"Neden? Niye istemiyorsun?" Dedi,sesi tedirgin gibiydi.

"E şimdi senin çalıştığın yerde bir sürü kadın da çalışıyor olacak,sen otur evde yemek yap ben çalışırım o bize yeter." Dedim.

Yüzündeki ifade gevşedi sinirleri mi bozuldu bilmiyorum ama bir anda gülmeye başladı. O kahkahalarla gülerken neden güldüğünü anlayamadım.

"İyi de güzelim,ben zaten askerim ya hani. Çoğunluğumuz erkek,timimde kadın askerimiz yok. Olan kız kardeşlerim de havacılıktalar." Bir süre baktım yüzüne.

"Hım,tamam o zaman çalışabilirsin." Esneyip arkama yaslandım.

Yakışıklım konuştu:"Uyu istersen,daha var ben seni uyandırırım." Omuz silktim.

"Ay kocacığım yarın ciddi kocam olacaksın." Ellerimle alkış tutarken yerimde kıpırdandım.

"Çok şükür güzelim,şükür kavuşturana."

"Gelinliğim çok güzel Zafir. O kadar beğenerek hazılattım ki... Sabırsızlanıyorum." O sırada esniyordum. "Ben de seni görmek için sabırsızlanıyorum." Demişti.

Beni iyiden iyiye uyku daha da çok basarken gözlerimi kapadım. "Uyu meleğim." Uzaktan gelen sesini duysam da bir şey diyemedim.

Saat kaçtı ya da neredeydik bir fikrim yoktu ama bedenimin birisi tarafından kucaklandığını hissettim. Soğuktu üşümüştüm,yüzümü kucağında olduğum bedenin boynuna daha da gömdüm. Sonrasındaysa sıcak bir ısı vücuduma yayıldı,ayağımdaki ayakkabıların çıkarıldığını ve bir yere yatırıldığımı hissederken sıçrayarak gözlerimi açtım. Kalbim korkuyla kasılırken tekaşlı nefeslerimi birisi sakinleştirdi.

"Benim güzelim,buradayım korkma hadi uyu." Zafir'in sesini duyup yüzünü görünce derin bir nefes vererek başımı koydum onun sıkıntıyla verdiği nefesi de yüzümde hissederken alnıma öpücük kondurması beni rahatlattı.

Odada birileri konuşuyordu ama uyku ağır bastı bu yüzden derin bir uykuya dalıverdim.

***
 

Sabah telaşla uyandığımda nerede olduğumu idrak edemedim,yatakta doğrulurken odamda olmak beni şaşırttı sonrasında ise üzerime baktım. Geceliklerim giydirilmişti,telefonuma uzandığımda saatin 9.30'a geldiğini görüp telaşla kalktım. Baş ağrım yüzünden yüzümü buruşturup yavaş yavaş banyoya gittim,aynada görmeyi beklediğim yüz bana aitti bir pandayı görmeyi bende beklemiyordum bu yüzden ilk önce genel ihtiyaçlarımı giderip hemen duşa girdim. Dünkü saç spreylerinden arındıktan sonra güzelce temiz hissedene kadar yıkandım. Kurulanıp kremlendim ve ardından bugüne özel alınan o beyaz iç çamaşırı takımını giydim.

Üzerime normal bir elbise geçirdim spor ayakkabılarımı giyip çantamı hazırladım ve sonrasında da kavuştuğum telefonumu da alıp aşağı indim.

"Anne! Geç kalıyorum." Endişeli cümleme annem göz devirdi. "Daha on saat var anneciğim sakin ol. Kızlar erken gitti onlar işlerini halledecekler sen biraz daha uyu diye bu şekilde yapmak istediler." Annemin sözleriyle rahatlarken beni zorla oturttuğu masada birkaç bir şey atıştırdım,heyecandan midem almıyordu.

"Kızım,gelinliğini kuaföre gönderttim eşyalarını da kızlar götürdü,hadi seni bırakayım biz de annenle hazırlanmaya başlayalım." Babamı onaylayıp çayımın son yudumunu da kafama diktim. Sonrasında annemi yanağından öptüm. "Bol şans bebeğim,sakin ol en güzel gelin sen olacaksın."

Kocaman gülümsedim ve el salladım. Karşı bahçeden Mihri annem de el salladığında gidip ona da sarıldım. "Anne nasılsın?"

"İyiyim canım kızım,beni boş ver sen nasılsın?" Demişti.

"Çok heyecanlıyım." Diye konuştum.

Anlayışla tebessüm etti ve beni arabaya yönlendirdi. "Kızım,bundan sonra bütün hikayen artık sizin hikayeniz olacak. Evden çıkmadan da konuşuruz ama ben baban olarak her zaman arkandayım eğer şu an bile aklında bir şüphe varsa inan bana hiçbir şey için geç değil." Babamın sözlerine kulak verdim.

"İnan bana baba,aklımda da kalbimde de en ufak bir şüphe yok. Arkamda olduğunuz için size minnettarım,iyi ki varsın babacığım."

"Sen de güzel kızım." Demiş kuaförün önünde beni indirmişti. Elimdekilerle koştur koştur kuaföre girdim sonrasındaysa beni karşılayan ekibe gülümsedim ve elimdeki tatlıları verdim.

Kocaman bir tebessümle "Kızlar nasıl gidiyor?" Diyerek heyecanımı paylaştım.

"Çok iyi! Ay çok güzel olacaksın aşkım." Dediklerinde utanarak gülümsedim. Çantama koyduğum sudan birkaç yudum aldım,ardından Selin'in,Melis'in,Leyla ablanın,Tuana ve Asu'nun yanlarına teker teker giderek onları inceledim.

"Hepinizin güzelliği şaka mı?"

"Bir de bana yakışmaz diyordun elbisen dehşet güzel olmuş." Dedim,Tuana'ya.

"Ay cidden mi?" Hevesle sorduğu sorusuna güldüm ve yanağına kocaman bir öpücük bıraktım.

"Asu hanım,çok güzelsiniz." Asu güldüğünde elindeki telefonun kamerasıyla fotoğrafımızı çekti. "O sizin güzelliğiniz efenim."

"Pişt kızıl bomba,Leyla ablamla ikisini sokakta görsem bu kadınlar çocuk doğurmuş bile diyemem. Benden gençsiniz." İkisi kahkaha atarken Pınar hanım bana seslendi. "Almina hanım,buyurun gelinliğinizi giyinmenize yardımcı olsunlar."

Derin ve içli bir nefes aldım,işte başlıyorduk. Heyecanla aşağıya inmeye başladım. Merdivenlerin bitiminde beni karşılayan güler yüzleriyle bana yardımcı olan kızlar kabine yönelmemi sağladılar içeride asıl duran asil gelinliğime iç geçirdim. İlk önce üzerimdeki kıyafetleri çıkardım,sonrasında ise onları yandaki çantaya katlayarak koydum. İçimdeki iç çamaşırı düzelttikten sonra gelinliğimi üzerime geçirdim.

"Kızlar yardımcı olabilirsiniz." Dediğimde kabinin kapısını açmıştım. Arkamdaki ipleri kızlardan birisi bağlarken diğeri eğilmiş eteklerin kumaşlarını düzeltiyordu,aynada kendime bakarak beni bir süs bebek gibi hazırlamalarını bekliyordum. Saten eteklerini düzelttikten sonra kalkan kıza teşekkür ettim kollarımdaki dantel ve taş süslemeleri düzeltip göğüs dekoltemi rahat hissedeceğim biçimde ayarladım. Ayakkabılarımı şimdi giymeyecektim. Kabindeki eşyalarımı kızlar alırken eteklerimi tutup yanda duran asansörle ikinci kata çıkarıldım.

Pınar hanım beni gördüğünde gelinliğime hayranlıkla baktı. "Çok güzel olmuşsun,sana muhteşem bir makyaj yapacağım." Yerime oturup kendi isteklerimi de belirttim. Ağır istemiyordum zaten elbisem ağır bir makyaj için değildi. O da benimle hem fikir olduğunda kendimi onun sihirli parmaklarına teslim ettim. İlk önce göz makyajımı yapıp benden onay aldıktan sonra da ten makyajımı yaptı. Kalıcı bir makyaj istediğimden ürünleri özenle hazırlamıştı. Makyajım bittikten sonra sabitleyici bir sprey sıktığındaysa hazırdım. Saçlarımı yapmaları için bir kat aşağıya indiğimde gelinliğimi gören kızların gözleri bir nebze doldu. Onlara hak veriyordum,uzun yıllardır beraber olduğumuz arkadaşlarımla artık tamamen büyümüştük.

Bunu kabullenmek ne kadar zor olsa da hepimiz artık yuva kuruyor,bir evlat ediniyorduk. Onlara kocaman sarılıp kucaklaştım. Tam yerime geçecektim ki kapıdan içeriye Sezen,ellerinde koca bir demet çiçekle girdi.

"Almina bu çiçekler sanaymış!" Dedi coşkuyla. Heyecanla alıp hemen karışık çiçek buketinin içindeki notu buldum.

"Güzeller güzeli gelinime,seni çok seven kocan."

Yüzümdeki şapşal gülümsemeyle çiçeği masanın üzerine bıraktım,masada duran telefona uzanıp onu aradım ki ilk çalışta açtı.

"Teşekkür ederim." Dedim direkt.

"Daha fazlasını hak ediyorsun ama en güzel çiçeği ben aldığım için maalesef sana bunlar kaldı." Dedi. Kahkaha atarken yerime oturdum, İstediğim modeli dün de göstermiştim ama tekrsr göstermemi istedikleri için airpodslarımı takıp modeli açtım.

"Tüh ya şansıma küseyim,ayrıca çok şanslısını beyefendi." Saçlarımı dalgalandırmaya başlamışlardı.

"Ne yapıyorsun yavrum,var mı bir sıkıntı?" Aynada çok beğendiğim makyajıma bakarken bir sıkıntı göremiyordum. "Yok aşkım,saçlarım yapılıyor şimdi sonra da bitmiş olur ararım zaten."

Arkasından gelen seslere bakılacak olursa o da hala kuafördeydi.

"İyi güzelim," demiş susmuştu çünkü arkadan Fatih konuşuyordu.

"Abi jöle de sürelim Allah için ya."

Dudaklarımdan kaçan kıkırtıdan sonra konuştum. "Hala kuafördesiniz anlaşılan."

"Evet,kalabalığız malum. Prenses hazretleri hazırlanamadı." Derken dişlerini sıkarak konuşmuştu. Fatih'ten söz ettiğine emindim.

"Kızma can dostuma." Güldüm sonra da:"Aşkım saçım yapılıyor kapatıyorum." Dedim. "Tamam,dikkat et." Demişti.

Vedalaşıp kapattıktan sonra saçlarımın nasıl olacağından söz edildi. Ben de nasıl olmasını istediğimden sonrasındaysa yaklaşık bir saat süren bir saç yapma serüveni geçirmiştim,kızlar çoktan hazırlardı. Bir ara annem aramış her şeyin yolunda olduğundan bahsetmişti.

Zafirler de bizin kalacağımız evden bizim eve gelecekler kız alma merasiminin ardından konvoyla da askeriyenin o tarafına oradan da düğün alanına gidecektik.

"Çok güzelsin ya!" Dedi Tuana. Tek bir sözüyle bile içimi rahatlatıyordu. Aynada dönüp kendime bakarken kızlar bir sürü fotoğraf çekmişlerdi.

Heyecanla beklerken babamlar geldi. Sezen'e ve ekibine çokça teşekkür edip kapıdan dikkatle çıktım. Babamın kolunda arabaya kadar ilerledim sonrasındaysa dikkatle oturdum. Kızları Kaan,Kerem,Ahmet abi alırken Zafir tabi ki yoktu. Çünkü onun beni sadece evden çıktığımız anda görmesini istiyordum.

"Çok güzelsin canım kızım benim. Allah seni,sizi korusun." Babamın omzuna başımı koydum. Yol boyunca bu şekilde durup sessiz kelimelerle konuştuk. Eve geldiğimizde Asu,Selin,Tuana bana yardım ederek salona getirdiler. Babam ve annemle birlikte ayakta bekliyordum. Artık vakit gelmişti,Zafirlerin korna seslerini duyabiliyorduk. Erkekler ve erkek tarafı Zafir'in evinden geliyorlardı.

"Güzel kızım,canım. İyi ki bizim evladımızsın,iyi ki bizi seçtin. Şimdi bizden ayrılarak kendine bir eş seçiyorsun,biz her daim her an arkanda,yanında olacağız. Kendini asla yalnız hissetme biz her daim senin ailen olarak kalacağız. Şimdi bu evden ayrılıyorsun,kendi kaderini çizmek için... Umarım yüzün gibi bahtın da güzel olur,biz her zaman bir telefon kadar yakınındayız." Dedi babam. Gözlerim dolarken ağlamamak için tavana baktım.

 

"Bir tanem,güzeller güzeli kızım. Kendine kurduğun bu yuva hayallerinden bile güzel olsun. Eşini kendin gibi,ailesini ailen gibi bil. Biz her zaman yanındayız bunu asla unutma. Boran elbette yapmaz ama olur da canını yakar,seni derinden etkilerse her zaman kapımız sana açık bunu asla unutma güzel kızım tamam mı?" Başımı salladım.

"Annem,babam. Her şey için o kadar minnettarım ki sizlere. İyi ki benim ailemsiniz. Sizleri çok seviyorum." Annem ve babamla sarıldığımızda kapıdan gelen davul sesleri ile cama ilerledim. Meşaleler yanarken Zafir en önde yürüyordu. Üzerindeki takım elbisesi heybetli bedenine tam olmuştu. O kadar yakışıklıydı ki iç geçirmeden edemedim.

"Topuklularını giy." Selin elime verdiği ayakkabılarımı giymem için beni oturttu. Eğilip ayakkabılarımı giydikten sonra kalkarsk çiçeğimi aldım. Kızlar eteklerimi düzeltip salonun ortasında beni beklettiler. Annemle babam dışarıya çıkmadan son kez benden onay almışlardı.

"Şu an bile aklında ufacık bir tereddüt varsa bu işi sonlandırırız. Hiç korkma biz yanındayız ve sormak da zorundayız. Emin misin kızım?" Boynumu sola doğru büküp babama ışıldayan gözlerimle baktım. "Eminim." Annemler dışarıya çıktıktan sonra kızlar kapıda beklemeye başladılar müzik sesleri kesilmişti.

"Ne konuşuyorlar?" Dedim kulağını kapıya yaslayan Selin'e.
"Duyamıyorum ki ama baban bir şeyler söylüyor." Heyecanla elimi kalbime bastırdım.

Kısa bir süre sonra davul yeniden çaldı,kapı tıklatıldığında kızlar kapıyı açtılar ama beni göstermediler.

"Damat Bey maalesef gelin hanım görüşmek istemiyormuş." Diyen Asu'yla güldüm. Zafir'in bir demet para uzattığını görünce kaşlarım havalandı. Kızlar parayı aldıktan sonra teker teker dışarıya çıktılar.

Derin bir nefes aldım. İlk önce adımını gördüm sonrasında ise bedenini. Yüzünü gördüğüm anda kapı kapandı. Gözleri aheste aheste üzerimde gezindi. Yutkunduğunu adem elmasının hareketinden anladım. Gözleri yüzüme ulaştığında bana doğru bir adım attı. Ellerim gelinliğimin eteğine gittiğinde düzeltir gibi yaptım. Bir adım daha attı derin bir nefes aldım. Son adımında tam önümde durdu,serin nefesimi usulca verdim.

"Ben seni hak edecek ne yaptım?" Midemdeki kelebekler uçuşurken soluk soluğaydım. Gözleri hayranlıkla üzerimde gezindi. "Sen şimdi benim eşim mi olacaksın? Sonsuza dek..." dediğinde kirpiklerini kırpıştırdı.

Dudaklarım kıvrılırken onun hayran bakışları altında eziliyor gibi hissettim. "Sonsuza dek seninim." Dediğimde dudaklarını alnıma derince bastırdı,kokumu içine çekti.

"Seni sonsuza dek başımın tacı yapacağım,sonsuza dek sadece sana ait olup sonsuza dek sadece seni bana katacağım." Yüzümdeki gülümsemeyle yutkundum.

"Sana çok aşığım." Mideme bir yumruk daha yediğimi hissettim. Sözleri karşısında susup kaldım,kapı yumruklandığında ise yerimde sıçradım. Ters bakışlarını kapıya diktikten sonra alnımdan bir kere daha öptü ve koluna girmemi sağladı.

Bu kapıdan çıkarken sağımda o vardı bense onun her daim sol yanıydım,o da benim sol yanımdaydı.

***
 

Bölüm sonuuu,sizleri özledim umarım beğenirsiniz. Diğer bölümde kaldığımız yerden devam edeceğiz sizleri seviyorum. <3

Bir sonraki bölümde buluşalım.

 

Loading...
0%