@draculessa
|
Bölüm Müziği; Erkin Koray- Öyle Bir Geçer Zaman Ki Bol bol yorum atmayı unutmayın. İyi okumalar dilerim. :) 〢 ╹ ╻ ╷ Dudaklarımda en sevdiğim şarkının nakaratlarını mırıldanırken aynanın karşısına geçtim. Siyah dalgalı saçlarımı tepeden toplamış hafif yuvarlak gözlüklerimi takmıştım. Astigmata sahip olduğum için gözlüksüz her şeyi bulanık görüyor ve dikkatim dağılıyordu. Elimde tuttuğum renksiz parlatıcıyı sürer sürmez son bir kez gardırobumun boy aynasından ayak bileklerime gelen kiremit rengi eteğimi, onu belimde sabit tutan kahverengi kemerimi ve krem rengi boğazlı kazağımın olduğu vücudumu bir kere daha süzdüm. Mavi gözlerim gözlüklerin arkasında saklandıklarından rengi çok belli olmuyordu. (Gülbaharın giydiklerini medyaya koydum) "Gülbahar!" Annemin mutfaktan gelen sesini işitir işitmez "Geliyorum anne." diye volümü düşük bir tonda bağırdım ardından son kez ayna da kendime göz atıp küçük odamdan dışarı çıktım. 2 oda 1 salondan oluşma evimizin mutfağına ilişir ilişmez fırından yeni alınmış sıcak ekmeğin kokusu ile bir huşu kapladı içimi. "Ya şu kokuya bayılıyorum." dedim mutfak masasının üstündeki ekmekten bir parça koparıp ağzıma atmadan önce. Annem bir bana bir de elime bakıp "Elini yıkamışsındır umarım?" "Elbette yıkadım annem." Çaydanlığı ocaktan alıp masaya koyar koymaz çayları bardaklara dökmeye koyuldum. "Anne, kahvaltıdan sonra benimle bir işin var mı?" Oturduğu sandalyede ekmek sepetine uzanırken bakışları beni buldu. "Hayırdır kızım, niye soruyorsun?" "Sinem ablaya bugün ev temizliğine yardıma gideceğimde eğer işin varsa diye sorayım dedim." Önüne koyduğum çaya 1 küp şeker atar atmaz karıştırdı. "Kevser de orada olacak mı?" Ensemi kaşıdım, biraz tedirgindim. Doğruyu söylemekte ama anneme yalan söylemek içinde bir nedenim olmadığından "Evet anne, o da orada olacak." dedim. Yüzü ekşimsi bir hal aldı. "Kızım şu kızla konuşman beni aşırı rahatsız ediyor." deyip tam laf söylemek için ağzımı açmıştım ki eliyle beni susturup devam etti. "Eli işte gözü oynaşta o kızın. Seni de bozacak diye ödüm kopuyor." "Anne ayıp oluyor. Genç kız o konuşulmaz öyle arkasından." deyip onaylamazcasına cık cıkladım. "Yahu, Allah'ın bildiğini kuldan mı sakınacağım kızım? Dün sen erken yattın uyudun ya ben de işlerimi halledip makineden çıkan perdeleri asıyordum gece 11 civarı. Camdan kimi görsem beğenirsin? Bizim zilli muhtarın oğlu ile karşı binanın ara sokağında sarmaş dolaş." Kevser'in muhtarın oğluna göz diktiğini zaten mahallede duymayan kalmadığı için Kevser'i anneme karşı savunamıyordum. Sadece iç çekmek ile yetindim. "Anne, benim için endişelendiğinin farkındayım ama Kevser'den başka arkadaşım yok biliyorsun." "Ben anlamam Gülbahar. O kızdan uzak duracaksın." Annemi ikna edemeyeceğimi biliyordum bu yüzden fazla üstünde durmadım. "Tamam anne söz çok yakın ilişki kurmayacağım." "İyi git bakalım izin veriyorum." Annem her zaman kararlarında net bir kadındı. Kimse onun istemediği şeyi ona diretemezdi keza babamla 10 yıl önce boşanmasının en temel sebebinden birisi de buydu. 12 yaşıma kadar İstanbul'da yaşamıştım. Fakat annemle babamın boşanmasından sonra annemin memleketi olan Bartın'a geri dönmüş ve baba mirası bu eve yerleşmiştik. Evimiz Bartın'ın küçük bir kasabasında yer almaktaydı. Bu yüzden kasabanın çoğunluğunu tanırdım burada öyle açık saçık giyinenleri yadırgarlardı. Gecenin bir vakti kızların dışarı da olunmasına bile izin verilmezdi kasaba ağır abileri yüzünden. "Temizlik için fazla süslü değil misin?" diyen annemle düşüncelerimden arındım. Kıyafetimi yeni fark eder gibi baştan aşağı beni süzdüğünde samimice gülümsedim. "Önce merkeze gideceğim, geçen hafta aldığım kitapları kütüphaneye geri iade etmeliyim." Anladım dercesine kafa sallayan annemle konuşmamızın sonu bu olmuştu. Sessizce kahvaltılarımızı yapar yapmaz ayaklandım. "Annem sana afiyet olsun ben kaçar." "Çok geç kalma bak." "Tamam annem." Yatak odama geri dönüp siyah küçük çantama cüzdanımı, el kremimi, şarj makinemi ve olmazsa olmaz dudak parlatıcımı koyar koymaz ne olur ne olmaz diye de regl günüme 1 hafta oluşunu riske atmayarak 2 tane ped koydum. komodinin üstüne duran telefonum ve siyah kablolu kulaklığımı elime aldım. Çantamı omzuma geçirip yatağın üstünde duran iki poşeti de bir diğer elime aldım. Birinde kitap öbüründe ise eşofman altı ve tişört bulunmaktaydı. Temizlik yapacağımız için şıkır şıkır elbiselerimin kirlenmesine çamaşır suyu dökülmesine gönlüm razı değildi. Odadan çıkar çıkmaz evin çıkışı olan demir kapıyı açtım. Çıkan gıcırtılı ses hakkın rahmetine kavuşmuş kapının değişmesinin gerektiği sinyalini inceden inceye veriyordu. kapı dışında duran ayakkabı rafından beyaz spor ayakkabılarımı alıp eğilerek sırasıyla giydim. İşim bittiğinde demir kapıyı kapatır kapatmaz kulaklığın ucunu telefona taktım, kulaklıkları kulağıma yerleştirip telefonun müzik bölümüne girdim. Erkin Koray- Öyle Bir Geçer Zaman Ki adlı şarkısını açıp evin dış bahçesinden yola çıktım. Bileğimdeki saate gözüm kaydığında saatin daha 09.47 geçtiğini fark ettim. Mahallenin sokağı tek tük insanla doluydu. Sonbahar da oluşumuzdan ötürü hava serindi üzerime hırka alıp almama konusunda kararsız kalsamda gözüme ilişen bir bedenle vazgeçtim. Meliha Abla evinin önüne elindeki yoğurt kovasıyla su döküp süpürürken müziğin sesini hafif kısıp "Günaydın Meliha Abla, kolay gelsin." diyerek sesimi ona duyurmak için bağırdım. Sesi duyan Meliha Abla eğildiği yerden doğrulup bana baktı. "Günaydın Gülbahar, Hayrola nereye?" diyen şen şakrat sesi ile beni süzdü. "Merkeze gideceğim, kütüphanede az işim var. Oradan da Sinem Abla'ya geçeceğim." "iyi bakalım canım, selam söyle Sinem'e." "Aleyküm selam abla görüşürüz." Mahallenin sokağında yürümeye devam ettim. Sinem Abla'nın evi mahallede olmasına rağmen o büyük ihtimal şu an işlettiği küçük pastanede duruyor olmalıydı. Yürüme mesafesi 15 dakika olan pastaneye hızlı adımlarla yürümeye başladım. Önceliğim elimdeki kıyafet poşetini pastanede bırakmaktı. Elim dolu olmasından ezelden beri nefret etmişimdir. ╏ ║ ╎ ┇ "Kahveler geldi." diye konuşan Kevser'le birlikte oturduğum koltukta dikleşip tepsi de uzattığı kahve fincanlarından birini aldım. "Canım çıktı resmen." diye konuştuğumda yanı başımdaki Sinem abla "Kızlar vallahi hakkınızı ödeyemem çok teşekkür ederim." diyerek minnetini sözlerine yansıttı. "Ne demek abla, kırk yılın başı bir şey rica ettin." "Ee abla, anlat bakalım bu aniden dip köşe ev temizlemek nereden esti?" diyerek dedikodu moduna geçen Kevser tepsiyi küçük masaya koyup kalan son fincanı da eline alıp yere oturarak sırtını koltuğa yasladı. Aslında benimde merak ettiğim buydu. Çünkü Sinem abla dün telefonda beni aradığında sesi çok heyecanlı geliyordu ki kimse ev temizliği için bu kadar heyecanlanmazdı öyle değil mi? Kahveden bir yudum alıp dudaklarını yaladı. Gözlerinde bilinmez bir parıltı hakimdi. "Kızlar, Koray bugün cezaevinden çıktı." "Koray Abi mi? Ay!" der demez elindeki fincanı masaya bırakıp bedenini Sinem ablaya döndürdü. "Şimdi anlaşıldı bu evin temizlenme sebebi." deyip cilveli bir şekilde göz kırptı. Ben ise sadece "Gözün aydın abla." demekle yetinmiştim. Koray abi... Yüzünü hatırlayamadığım bir adamdı. Ben 12 yaşımdayken adam öldürmekten ötürü cezaevine girmişti. Öldürdüğü adamla arasında nasıl bir husumet vardı pek bilinmezdi çünkü büyüklerimiz bize hiçbir şey anlatmazdı bu konu da. "Teşekkür ederim Gülbahar'ım." Sinem abla ve Koray abi , cezaevine girmeden evvelden nişanlılardı. Fakat 10 yıllık hapis cezası yüzünden evlenemediklerinden ötürü Sinem abla 30 yaşına varana kadar bu günü bekledi durdu. Sinem abla alımlı bir kadındı, ona yakışan kızıl düz saçları, ela gözleri ve buğday bir teni vardı. Kasabada açık giyinmek hoş karşılanmasada Sinem abla her zaman insanların dediklerine aldırmak yerine istediği gibi giyinirdi. Mini etek giyer dekoltesi olan kazak veyahut tişörtler seçerdi. Burası küçük bir kasabaydı ve çoğunluğu Sinem ablayı tanırdı. Peşinde koştuğu erkeklerin haddi hesabı yoktu fakat Sinem abla hiçbirine yüz vermeyip sabırla Koray abiyi beklemişti. "Artık Koray abi geldiğine göre ateşli bir gece geçirirsin." diyen Kevser'e baktım. "Kevser!" dedim uyarırcasına. Gözlerini kıstı. "Aman Gülbahar ya seninle de iki seks konuşulmuyor anam hemen Kevser diyorsun." diyen sesi beni yadırgayan türdendi ve bu benim kaşlarımı çatmama vesile olmuştu. "İnsanların özel hayatı bizi ilgilendirmiyor hele ki yatakiçi konular." "Sen bu kafayla yeminle ev de kalırsın. Ne işven var ne cilven ne de seks hakkında bilgin. Porno nedir onu da bilmezsin sen." Yüzüm gittikçe kızarıp bozarırken tam ağzımı açtım Sinem abla benden hızlı çıktı. "Kevser tamam güzelim gitme kızın üstüne herkes sen gibi bir şeyleri deneyimlemek zorunda değil." diyerek elini çeneme koydu ve yüzümü okşadı. "Ay iyi tamam." Koca bir gülümsemeyi Sinem ablaya sunar sunmaz kollarını göğüs altında birleştirmiş Kevser'e döndüm. "Sen onu falan geçte gecenin bir vakti muhtarın oğlu ile ne karıştırdığını anlat?" Şaşırdı ve kollarını çözdü "Sen nerden biliyorsun kız?" "Nereden bileceğim annem görmüş sizi. Kadın zaten senden haz almıyor bir de evimizin karşısında cilveleşiyorsun." "Sen hala Yasin'i kapaklayamadın mı?" diye soran Sinem ablaya döndüm. "Az kaldı abla, düştü ağıma. Dün aklını bir almışım ki onun bitiriyorsun beni dedi durdu." der demez gömleğinin birkaç düğmesini açarak gerdanını önümüze serdi. O gerdan da gördüğüm morarmalar bir ön sevişmeden olduğunu biliyordum ama niyeyse bu tarz ilişkiler beni ürkütüyordu. "Oo, bana diyorsun ama senin gece benden ateşli geçmiş." diyerek gülen Sinem ablayla Kevser de ona katıldı. Ben ise boş boş yüzümde hiçbir mimik oynamadan ikisini izliyordum. "Valla abla, Yasin'i kakalayıp evlenecek ardından paşalar gibi yaşayacağım. babası muhtar kendisininde mobilya dükkanı var. Eh kapıda da bir araba, Ondan iyi koca mı bulacağım." Yasin abi, çapkınlığıyla tanınırdı. Kevser'in bunu bilmesine rağmen Yasin abiye olan takıntısı sadece parası içindi. "Bu devirde işin de gücünde koca bulmak zor. aklını kullanıyorsun aferin aşk meşk geçeceksin o işleri." "Abla sen, Koray abiye aşıksın ama?" derken buldum kendimi. Cümleler bir an da dudaklarımdan firar etmişti. "Aşığım inkar edemem. Ama şu da var ki eli iş tutmayan, varı yoğu olmayan bir erkeğe adam denip varılmaz." Koray abinin oto tamir dükkanı, Amasra'da denize yakın bir yerde yazlık evi ve arabası bulunmaktaydı. Cidden bir söz var ya hani parası olmayan erkeği sadece annesi sever diye çok doğruydu. Fakat bir şey diyemiyordum ne ben bir şey desem zihniyet değişirdi ne de sussam suçlu olurdum. Herkes yolunu yapma derdindeydi ben ise annemle birlikte küçük eski evimizde huzur içinde yaşama derdindeydim. Aşk falan benim kapı zilimi çalacak duygular değildi. daha demin iştahla anlattıkları cinsel arzularda aynı şekilde. Hiçbir zaman hayatımda bu iki şeyi ön plana koymamıştım. Ben düşüncelerimde kendi kendime konuşurken onlarda aralarında muhabbetin dibine vuruyorlardı. Sonunda aralarına karışma kararı alıp onları dinlemeye devam ettim. "Kız sen o fındık kadar göğüslerinle nasıl Yasin'i etkiledin en çok buna şaşırıyorum. Hayır Yasin'i de tanırım kafam kadar meme sever o kalpazan." Kumral saçlarını elinin tersiyle arkaya atıp "Dişiliğimi konuşturdum." beni işaret etti. "Bunda montofon ineği cinsi gibi koca memeler varda ne oluyor? Baksana rahibe gibi takılıyor etrafta." derken yine topu bana attığında göz devirdim. Şimdi de giyinişimi rahibeye benzetmişti.. Çok az pantolonu olup çok fazla uzun etek ve elbiselere sahipti bir kızdım. Türbanlı değildim fakat bu şekilde giyinmek aslında benim bir hobim bir nevi tarzımdı. Etekle rahat ettiğim gibi pantolonla rahat edemiyordum ve eteğin bana daha çok yakıştığının kanısındaydım. Mini eteği desen asla tercih etmiyordum keza insanların bacaklarıma baktığının vesveseleri yüzünden düzgün yürüyemiyordum. En iyisi kişi kendini nasıl iyi hissediyorsa öyle giyinmekti. "Kimsenin çüküne sponsor olmaya niyetli değilim Kevser. Tüm erkekler sizin olsun." Herkesin hayatına saygım vardı. Lakin susupta seçtiğim yolda yargılanacak bir kız değildim. Kabul naif bir kızdım ama yeri geldiğinde çenemde çalışıyordu. Sadece insanlarla kavga etmek yoktan yere bolca dedikodu yapmak falan benlik değildi. Ben bir kitap kızıydım fantastik kurgularda hayal gücümün sınırlarını zorlar tarihi kurgularda geçmişin içinden geçerdim. Kim ne yapsın yaşadığım Dünya'da gelip geçici seks denilen dakikalık zevki? "Neyse kızlar uzatmayalım." diyen Sinem abla ortamı yumuşatırken bu ortamın içine düşen telefon zili sesimle odak noktamı koltuğun üzerindeki telefona kaydırdım. Ekrana baktığımda arayanın annem olduğunu gördüm. Yeşile kaydırıp "Efendim anne?" "Kızım, teyzen kısır yapmış onlara gidiyorum ben işin bitince sen de gel eve beraber geçeriz." "Tamam anne, sen geç. Ben de birazdan kalkacağım zaten." "Tamam hadi görüşürüz." "Görüşürüz." deyip telefonu kapattığımda ayaklandım. Merakla bana bakan 2 çift göze "Annem, teyzemlere geçecekmişte eve gitme sen de gel dedi." deyip Sinem ablaya hitaben "Abla müsaaden olursa ben senin odanda üstümü değiştireyim." "Müsaade senin hayatım git değiştir üstünü sen." Hızlı bir şekilde üstümü değiştirip teyzemlere gitme kararı aldım. Nedense bugün Kevser çok fazla haddini aşıyordu ve ben ağzımı zor tutuyordum. En iyisi annemi dinlemem gerekti... ╏ ║ ╎ ┇ Şu Dünya'da neyi çok seviyorsun deseler sanırım yemek derdim. Çok yiyip asla kilo almayanlardan biri olarak tıka basa dolu iki kısır tabağından sonra sıcak çayımla açık televizyondaki diziyi izliyordum. Bir yandan da ilgimi çeken bir konu olursa annem ve teyzemin muhabbetine katılıyordum. "Gül'üm, Hilal dönüyor bu hafta sonu." diyen teyzeme bakıp sırıttım. "Ya, teyze gerçekten mi?" Olumluca kafa salladı. "Sahi kız, işi bırakmış patronuyla kavga etmiş adamın kafasından aşağı kahveyi döküp karakolluk olmuş bizim arıza." "Vallahi senin kızda yani erkek gibi yeminle. Hır gürcü mübarek. Gider ayak kovulmuşsun uslu dursana." diyen annemle güldüm. Böyle söylerdi ama her ortamda da en çok Hilal'i överdi. Hilal, benden iki yaş büyük 24 yaşında olan kuzenim. Çok açık sözlü ve kavgacı bir tip oluşuna rağmen pamuk gibi bir kalbi vardı. 2 yıl önce Bartın'dan ayrılıp İstanbul'a amcasının evine çalışmak için gitmişti. Kasaba haricinde iş bulmak biraz zordu çünkü kasaba ve Bartın arası 45 dakikaydı. Yol ayrı yorması bir yana parası da pahalıydı 70 tl ye sadece tek sefer için veriyordun ve geliş gidişe günlük 140 tl harcamak zorundaydın. Çalışan biri olarak bu iş zarar sayılacağından Hilal, amcasının yanına çalışmaya gitmişti. Bartın.. Merkez... Kütüphane... derken aklıma gelen şeyle bir hışımla yerimden kalktım. Annem anlamazca bana bakıp "Noldu kızım?" "Anne, ben bugün kütüphaneye gidecektim ya gidemedim. Kitapları, sohbet muhabbet derken Sinem ablanın evine geçmeden evvel pastaneye gitmiştim orada unuttum." "Alırsın yarın dert ettiğin şeye bak." "Anne alamam ki yarın. Yasemin'in düğünü var ya ona yardıma gideceğiz. Bir koşu gidip alsam? zaten Sinem abla şimdi pastanededir. Şurada zaten pastane." derken elimle bir yeri işaret ediyordum anlamsızca. Annem huzursuzca kıpırdandı. "Bilemedim ki kızım akşamda oldu şimdi." deyip duvardaki saate kaydı bakışları. 22.08 geçiyordu. "Fidan bir şey olmaz zaten kızında dediği gibi şurası. Hem bizim Hasan kahvehane de dönüş yolunda ararız Hasan'ı alır Gül'ü." Pek ikna olmamış gibi olsa da "Peki madem." dedi annem. Salondan hızlıca çıkarken annemin "Dikkatli git." sesini işitmiştim. Evden alelacele çıkmıştım. spor ayakkabılarımı giymek yerine Hilal'in terliklerini ayağıma geçirdim. Sokaklar ıssızlaşmış köpek sesleri ve araba sesleri haricinden tek tük insanlar geçip gidiyordu. Adımlarımla koşarcasına bir sokak altta olan pastaneye ilerliyordum köşeyi döner dönmez ise sokağa girmiştim. Bu sokak daha ıssız ve sessizdi. Koşar adımlardan ötürü topuzumdan kaçmayı başaran bir tutam dalgalı saç ensemden göğsüme doğru inmişti. Pastanenin önüne geldiğimde müşterilerin olduğu kısmın ışığı kapalı olduğunu fark ettim. "Erken mi kapattı acaba?" diye kendi kendime mırıldandığım esnada personellere arılan bölümün ışığının açık olduğunu fark ettim. Kapıyı ittirmemle içeri girer girmez "Sinem abla?" diye orta düzeyde bir volümle bağırmıştım ama karşılık olarak hiçbir ses alamamıştım. "Allah Allah.." diyerek personel kısmına ilerledim. Ben yaklaştıkça oradan gelen sesler de artmaya başlamıştı. Önce bir inleme sesi duydum. Bu ses Sinem ablaya aitti. Ardından bir şeyin yere düşme sesiyle hafif irkildim ve hırsız girdiğini düşünerek ister istemez korkup gözle görebileceğim kadar içeriye adımladım. Bodoslama daldığım personel odasında telaşlı sesimle "Sinem abla iyi mi-" diye sormaya başlamıştım ki sözlerimi yutmak zorunda kaldım. Gözlerim açılabildiği kadar açılmıştı. Sinem abla, her yanına gelişimde personel kısmında yemek yediğimiz masanın üzerinde sırt üstü yarı çıplak yatıyor ve onun üzerine abanmış iri bir adam tarafından ağzıma almak istemediğim o şeyi yapıyorlardı. Adamın hırıltılı nefesleri arasında Sinem abla inildedi. "Ah, Koray daha hızlı!" dediğinde yüzü bana dönük olan adam gözlerini açtı ve ister istemez kara deliği andıran gözleri ile gözlerim buluştu.
〢 ╹ ╻ ╷ YAZAR; Öncelikle sizin aklınızda Koray ile ilgili soru kalmadan ben bir konuya daha değineceğim. Yazar neden böyle yaptın? Aklınızda büyük ihtimal bu soru var bu yüzden açık konuşacağım arkadaşlar ben asla bir erkeğin anadan doğma ak kaşık kalacağına inanan biri değilim. Misal kendi sevgilim veyahut eşimiz dahi geçmişte bir şeyler yaşamıştır haksız mıyım? Gülbahar'ın bu olaya tanıklık etmesi ne Koray'ın ne de Sinem'in suçu. İleri de Gülbahar ve Koray olacak diye bu sahne sizi rahatsız edebilir lakin benim aklımdakini de dinlemenizi rica edeceğim. Öncelikle ben Koray'ın hatalarının olmasını ve bu hataları Gülbahar'ın bilmesini istiyorum. Koray, Gülbahar'a aşık olduğunda geçmişi yüzünden bu aşk hep imkansız hep bir uçurumun ucunda olmuş olacak. Ve Koray aşkı için çok çabalayacak Sinem'de yaptığı hataları Gülbahar'a yapmayacak mesela. Onu kendi gözünden sakınacak kimse onların aşkını istemeyecek. Koray'ın hem katil oluşu hem de Sinem'le çıkan dedikoduları yüzünden yadırganıcak. Ben emekle örülmüş sevdadan önce hatalar yapılmış ama sevdası ağır bastığından bu aşk için çabalayan bir Koray yaratmak istiyorum. Aşklarım her insan hata yapar önemli olan telafisi be hatanın bir daha yapılmamasıdır. Bu kitapta sizden tek ricam her karakterle empati yapmanız. ❤️ Lütfen yazarınızı kırmayın ❤️
|
0% |