Yeni Üyelik
5.
Bölüm

IV - Bir Sorunumuz Var

@dragras

Kralın ayak sesleri uzun koridorda yankılanıyordu. Önünden yürüyüp kapıyı açan şövalye bile Carlex'ten sessizdi. Büyük torunu, herkes bilmese de en sevdiği torunu, eşiyle birlikte gelmişti. Onları beklettiği için hem üzgün hem de heyecanlıydı. Kulede çalışan insanlar, Carlex'i pek göremezlerdi. Alışkın olmadıkları için onun hızlı yürüyüşüne şaşıranlar oldu. Odasına girdiğinde ilk gördüğü kişi Yelena'ydı. Balkonda durmuş, manzaranın tadını almaya çalışıyor gibiydi. Ancak Yelena'nın aklında kayıp babası ve Marcus vardı. Bakışları ile düşünceleri bir değildi. Uzaklara daldığını fark etmesi Clorusy'nin elini tutmasıyla oldu. Arkasına döndüğünde Kral Carlex'in iri cüssesine baktı. Clorusy:

 

"Dede. Bu, karım Yelena."

 

Yelena başını eğip saygı gösterdi.

 

"Memnun oldum."

 

Kral Carlex gülümseyerek koltuğuna oturdu.

 

"Başını kaldır kızım."

 

Yelena tekrar krala baktı. Bir yandan elini Clorusy'nin elinden çekmeye çalışıyordu. Clorusy:

 

"Nerdeydin? Çok bekledik."

 

"İşlerim vardı çocuğum. Kral olduğunda anlayacaksın işlerin önemini."

 

Yelena elini kurtarmayı başardı, yan tarafındaki küçük koltuğa oturdu. Clorusy dedesine aklına takılanları sormaya başladı.

 

"Ne zaman senin yerine geçeceğim dede?"

 

Carlex oturuşunu düzeltti, koltuğuna yaslandı. Üç Bayrak kanunlarında en fazla yirmi beş yıl tahtta kalınabilme kuralı yer alıyordu. Kraliçe Nuxuyi ve Kral Menthis 25 yıldır tahttaydılar lâkin kendisi 18 yıldır tahttaydı. Sebebi Kral Baryus'un 1105 yılında yapılan Sisler Savaşı'nda ölmesi, olağanüstü durum olduğu için yerine kendisinin getirilmesiydi. Ancak torunu Clorusy'nin tahtına geçecek olması, taht düşkünlüğünü unutmasına yol açıyordu. Bu sebeple dert etmedi, sorusuna içtenlikle yanıt verdi.

 

"Gelecek hafta taç giyme merasimi olacak. Ben de kendi tacımı, mührümü ve yüzüğümü sana vereceğim. Kral Carlex emekli, Kral Clorusy ebedi diyecekler."

 

Yelena onları dinlerken dikkatini veremiyordu. Kral eşi olmak umrunda bile değildi. Odadan çıkmamak için kendini zorluyordu. Clorusy ise dedesinin söylediklerine yükselmiş, kaslı vücudunu gererek kendini taç giyerken hayal etmişti. Carlex:

 

"Senin yanında iki kişi daha söz sahibi olacak, sakın unutma Clorusy. Nuxuyi'nin torunu Talya yüksek ihtimalle kraliçe olacak. Menthis'in kız torunu yok. Bir kral geleceği kesin."

 

"Kim gelirse gelsin son sözü ben söylerim. Benim kadar iyi dövüşebilen kral tarihimizde yok. Onlarla iyi anlaşacağız."

 

Konuşmaya devam ederlerken kralın yaveri kapıyı açtı. Carlex'in kulağına bir şeyler fısıldadı.

 

"Hay aksi. Siz keyfinize bakın çocuklar."

 

Ayağa kalkıp kapıdan çıkarken Clorusy seslendi.

 

"Ben de geleyim mi dede?"

 

"Karını ilk günden yalnız mı bırakacaksın?"

 

Yelena araya girdi.

 

"Gidebilirsin. Annemin işi bitmemiştir, onu bulurum."

 

Carlex hızlıca düşünüp uygun gördü.

 

"E gel madem."

 

Clorusy arkalarından yürüdü, dedesini ve yaverini takip etti. Yelena balkona çıkıp derin bir nefes aldı. Kristal Kule'nin en yüksek katındaydı. Yeryüzündeki insanlar karınca gibi gözüküyordu. Olması gereken yer sevdiğinin kollarıyken, olduğu yer Cennet gibi de olsa tatmin etmiyordu. Geriye dönüş yolu yoktu. Artık annesi de izin vermezdi.

 

"Abimin yanına döneceğime ölürüm daha iyi."

 

Nefesini toplayarak odadan çıktı, annesini bulmaya koyuldu. Kuledeki yoğunluk ona fazla gelmişti.

 

Kral Carlex taht odasına girdiğinde kırmızı halı üzerinde yürüdü. Üç taht yan yana duruyordu. Yaşlı Nuxuyi'nin beyaz saçından dökülen teller halıya bakıldığında gözüküyordu. Menthis her zamanki gibi bacaklarını üst üste atmıştı. Keskin bakışları ile Carlex'in arkasından gelen Clorusy'i süzdü. Carlex, Clorusy'e dönüp kısık sesle konuştu.

 

"Yanıma geç ve öğren."

 

Ardından tahtına oturdu. Clorusy dedesinin yanına gelip yaverlik görevini üstlendi. Nuxuyi:

 

"Hoş geldiniz kralım."

 

Carlex memnuniyetle karşılık verdi.

 

"Hoş buldum kraliçem. Sağlığınız nasıl?"

 

"Stabil efendim. Bakıyorum torununuzu getirmişsiniz."

 

"Haftaya benim oturduğum yerde oturuyor olacak. İşimizi yakından görsün istedim."

 

"Evet, haklısınız. Talya da Renn'den yola çıkacak. Yakında burada olur."

 

Menthis ikilinin arasına girerek asıl konuya geçmelerini istedi.

 

"Bu kadar acil toplanmamızın sebebi de bu aslında. Haftaya yapılacak taç çıkarma, taç giyme ertelenebilir."

 

Clorusy bunu duyar duymaz kaşlarını çattı. Kral Menthis'in sözlerini daha dikkatli dinledi. Carlex:

 

"Ne demek ertelenebilir? Yirmi beş yıl önümüzdeki hafta doluyor. Hukuka uygun şekilde vazifemizi yerine getirmeliyiz."

 

Menthis kaldığı yerden devam etti.

 

"Ertelenebilir çünkü bir sorunumuz var."

 

Eliyle yaverine işaret yaptı. Menthis'in yaveri üç tahtın da net görebileceği şekilde harita çıkardı. Diyarın güncel haritasıydı. Başkent'ten Travna'ya her bölge çizilmişti. Yaveri eliyle Kulvar Çölü'nü işaretledi. Menthis konuşmasına devam etti.

 

"Bugün sabah saatlerinde iki izci, Sonsuz Orman'ın Kulvar Çölü'ne teğet geçen noktalarında Kronomor görmüş."

 

Sonsuz Orman Dünya'nın kalbi gibiydi. Her bölgeye uzanıyor, her yeri içine çekiyordu. Carlex:

 

"Kronomor mu?"

 

Nuxuyi sözü devraldı.

 

"Evet. Bu ne demek? Apaçık ortada kralım."

 

Menthis, Nuxuyi'nin sözlerini onayladı.

 

"Savaş yakındır demek. Bu da olağanüstü bir durum ve amatör kralların eline bırakılmaması gerekiyor."

 

Clorusy sessizliğini bozarak Kral Menthis'e konuştu.

 

"Amatörlük kastınız kendi torununuz ise bir şey diyemem. Lâkin ben ve şövalyelerim savaşmaya hazırız. Yönetmeye hazırım!"

 

Menthis ses tonunu yükseltti.

 

"Torunum Danteh sizden daha büyük ve tecrübeli genç Clorusy. Konumuz bu değil. Kronomorlar kitleler halinde ortaya çıkıyor."

 

Kraliçe Nuxuyi de üstüne ekledi.

 

"İzciler Kronomor sürüsünün ormanın içine doğru gittiklerini de söylediler."

 

Kral Carlex hızlı bir karar verdi.

 

"Yapılması gereken bellidir o hâlde. Derhal ormana sekiz elit şövalyenin gönderilmesini istiyorum. Söz edilen noktaya da bir gözcü kulesi yapılmalıdır."

 

Carlex'in söylediklerinin yapılabilmesi için en az birinin daha onaylaması gerekiyordu. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Kraliçe Nuxuyi ve Kral Menthis onayladılar. Şövalyelerin başında bulunan Başşövalye Ginnis, en yeni şövalye olmuş sekiz eliti görevlendirdi. Detaylı planlar yapılırken Nuxuyi ve Menthis taht odasını terk etmişlerdi. Carlex torununa baktı.

 

"Benim halletmem gereken ufak işler var. Karının yanına gitmelisin."

 

Clorusy konuyu değiştirdi.

 

"Ben de onlarla ormana gideyim. Dokuzumuz karşısında hiçbir varlık duramaz."

 

"Saçmalama Clorusy. Aklını kullan. Başına bir iş gelirse taht kardeşine geçer. Onun elinde krallık oyuncağa dönsün mü istiyorsun?"

 

"Menthis'e gücümü göstermek istiyorum. Bugüne kadar savaşçı bir lider olmak için eğitildim. Kendimi tutmak istemiyorum artık dede."

 

Carlex tahttan kalkıp Clorusy'e tutundu. Açlığı bastırınca ayakta durmakta zorlanmıştı.

 

"Kral torunum benim. Seni tutamayacağımı biliyorum. Ne yaparsan yap, sonunda mutlaka geri dön."

 

Birlikte dışarı çıkıp yemek yemeye gittiler. Kulenin yemekhanesinde her tür yemek bulunuyordu. Kral Carlex karnını doyururken kimyageri istediği silahı tamamlamıştı. Elektrum ve magmanın tepkimesi sonucu alevden bir kılıç üretmeyi başarmıştı! Kimyager sevinçten havalara uçuyordu. Deneklerin yarısı ölmüş, diğer yarısı ise umutsuzca kurtarılmayı bekliyordu. İnsan deneklerin hepsi yarı soylu insanlardı. Sanki bir soykırım, bir komploydu. Diyarda ya soylu ya da soysuz insanların kalması, ortanca sınıfın yok edilmesi komplosu. Rex'in elleri, hapsolduğu hücrenin kapısına vurmaktan kan içindeydi. Kimyager kayıt dışı programın adını Alevden Çehre koymuştu. Normal şartlarda elektrumun yanması görülmeyecek bir olaydı.

 

"Ben yaptım! Ben!"

 

Kılıcı eline aldı. Kılıç kapkaraydı. Yakıcılığı temas etmesiyle belli oluyordu. Deneklerin üzerinde denemek istedi. Eski bir savaş atı kalan son hayvan denekti. Bembeyaz bir derisi vardı. Kılıcı ata değdirdi. At acıyla yerinden sıçradı. Kimyager küçük bir kesik atınca at yanmaya başladı. Çok geçmeden yere yığılıp can verdi. Yangın çıkmaması için atın üstündeki ateşe su döktü. Kılıcın yapabileceklerinin sınırı yoktu. İnsan deneklerden birisinin bölmesini açınca üstüne aniden saldırı yaptı. Kılıcı sertçe kendine çekti, elinden almaya çalıştı. Diğer eliyle kimyageri boğuyordu.

 

"Bırak!"

 

Bu Rex'ti. Elindeki bağları çözmüş, kendini kurtarmıştı. Kimyagerin elinden kılıcı almayı başardı. Kimyager dehşete kapılıp sürünerek kaçmaya çalıştı. Rex hapsolduğu bölmeden dışarıyı net göremese de yerdeki at leşini görünce durumu anladı. Elindeki kara kılıcı kaçmaya çalışan kimyagere acımadan sapladı.

 

"AH! YANIYORUM!"

 

Serzenişiyle dışardaki insanları endişelendirdi. Bütün vücudu durmadan yandı, sonunda geriye sadece külleri kalmıştı. Rex kılıcın yapabildiklerini görünce burada bırakmak istemedi. Laboratuvarın camından atlamayı düşündü. Başka şansı yoktu. Şövalyelere karşı direnemezdi. Camdan atlarken kılıcı duvara sürterek kendini yavaşlattı. Sanki merdivenle iniyor gibiydi. Kılıç çok keskin ve ağırdı. Taşıdığı elini yormuştu. Aşağı indiğinde kılıcı duvardan çekti, duvarın yandığını gördü. Yedinci Karargah'ta yangın çıkarmıştı. Hızla koşmaya başladı, bir an önce Başkent'ten çıkmalıydı.

 

Yangın gitgide şiddettini artırmıştı. Şövalyeler insanları, ordu teçhizatını ve mühimmatını karargahtan çıkartmaya çalışıyorlardı. Tulumba Birlikleri ise yangını söndürmeye çalışıyordu. Siyah dumanlar Kristal Kule'den gözükür hâldeydi. Yelena, annesi Rebecca'nın yanında babasının kayıp ilanlarını bastırıyordu. Clorusy ve dedesi Kral Carlex yemek yiyorlardı. Şans Rex'in yanındaydı. Yeşil Yol'a çıkan kapıya ulaşmıştı. Başkent'in üç giriş ve çıkış kapısı bulunuyordu. Yeşil Yol'a çıkan kapı birisiydi. Koşarken dikkat çekmiş, arkasından gelen şövalyeleri atlarına bindirmişti. Bir yandan Alevden Çehre'yi tutmak onu yoruyordu. Elit Şövalyeler Rex'e seslendiler:

 

"Dur, kaçma!"

 

Rex kapının önünde kılıçlarını hazırda bekleten nöbetçi şövalyelere hızla yaklaşıyordu. Tek çıkış yolu orasıydı. Geri dönerse konuşamadan öldürülebilirdi. Yanına birden bir at çıkageldi. Etrafta sahibi de yoktu. Hızlı bir manevrayla atın üstüne çıktı, kılıcı ata değdirmemeye çalıştı. At en hızlı haliyle koşuya başladı, elit şövalyeleri püskürterek kapıdan çıktı. Arkalarından hızla yaklaşan atlı şövalyeleri görmezden gelemezdi. Rex bir eliyle ata tutunurken diğer eliyle kılıcı koruyordu. Arkalarındaki şövalye yayını çıkardı, okunu taktı. At üstünde ok isabet ettirmek oldukça zordu. Şövalye sertçe oku bıraktı, ok Rex'in bacağına isabet etti. Acı çekerek attan düşen Rex, kılıcı da elinden düşürmüştü. Kılıç yoldaki otlara temas ettiği an yanmaya başladı. Bir şövalye kılıcı yerden kaldırdı. Rex ani bir hareketle şövalyeyi itti, kılıcı göğsüne temas ettirdi. Şövalye bir anda yanmaya başladı. Diğer şövalye:

 

"Yangın çıkacak! Su getir!"

 

Diğeri su ile alevleri söndürürken yanan şövalyeden geriye iç organları ve elektrum kılıcı kalmıştı. Rex'i tutan şövalye:

 

"Başın büyük belada!"

 

Yeşil Yol fazla yanmadan yangın söndürüldü, Alevden Çehre özel kapsülüne koyuldu. Rex'in ellerini bağlayıp ipi ata bağladılar. Atlar koşmaya başladı. Rex mecburen, bir kez daha koşmak zorundaydı. Yorulup sürünürse ölecekti.

Loading...
0%