13. Bölüm

13•

Derya
dreamdey

 

 

Helloooo

 

Herkese yeni bölümden selam 🫡

 

Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın, seviliyorsunuz 🫶

 

Keyifli okumalar.

 

 

 

***

 

YAZAR ANLATIMIYLA ,

 

1 ay sonra,

 

Boran ailesi kız istemek için Yâdeleri (babaanne demek) Havin hanımı çağırmışlardı.

 

Ömer Ağa artık dayanamıyor ve Rojda'yı istemeye gitmek istiyordu. Tabi bunun için babası Azad Ağa, annesi Havin hanım olmadan isteme işinin olamayacağını söylemişti. Çünkü Yâde Havin ailelerinin büyüğüydü. Bu sebeple istemede kendisinin de olmasını istemişti Azad Ağa.

 

Ömer Ağa çok ısrarcı olunca Azad Ağa da telefona sarılmış ve Yâde Havin'i arayıp kız istemeden bahsetmişti.

 

Yâde Havin her ne kadar gelmek istemese de ısrarlara dayanamamış ve yola çıkmıştı.

 

Yâde Havin uçaktan inmiş. Ömer ağa da karşılamak için kapıda bekliyordu.

 

Ömer Ağa'nın içinde mutluluk pınarları taşıyordu. Evlenme teklifi ettiği Rojda'sına kavuşacaktı. İlk adımı atmıştı, kendisi için çok zor bir adım olmuştu ama yapmıştı, konuşmuş ve şimdi de evlilik yoluna girmişti.

 

Şimdi de Yâdesi gelecek ve Rojda'yı istemeye gidebilecekti. Sonunda kavuşuyordu sevdiğine. Yıllardır aylardır hayallerini kurduğu anlar gerçekleşecekti.

 

Sertti, acımasızdı, belki de yüzü hiç gülmüyordu ama Rojda'nın ona geldiği gün her tarafa gülümsememek için zor tutuyordu kendisini.

 

Evlenecekti ya! Nasıl gülmesindi?!

 

Kapıdan çıkan Yâde Havin, arkasında kızı Senem hanım ve torunu Gül ile birlikte gelmiş etrafa bakınıyordu. Torunu Ömer Ağa'yı görünce o tarafa yürümeye başladılar.

 

Ömer Ağa ise gördüğü kişiler karşısında şaşırmamış değildi. Çünkü babası Azad Ağa sadece Yâdesi Havin Hanımın geleceğinden bahsetmişti. Halası ve kuzeni olan Gül'ün geleceğini bilmiyordu.3

 

Üzerindeki şaşkınlığı atıp hızlıca önlerine gitti "Hoşgeldin Yâdem." diyerek elini öpmüş daha sonra da halası Senem'in de elini öpmüştü. Kuzeni Gül'e de baş selamı vermişti.

 

"Hoşbulduk da sen niye bu kadar acele ettin de isteme diye tutturuyorsun?" diye sordu Yâdesi Havin. Çünkü oğlu Azad çok ısrar etmişti bu isteme işinde. Kendisi de bir anlam verememişti.

 

"Çünkü bu işlerin aceleyle olması gerekir." demişti Ömer Ağa da. Ne diyebilirdi ki başka.

 

Daha sonra da beraber çıkıp arabaya geçmişlerdi. Ömer Ağa neşeli bir şekilde arabayı sürüyordu, çünkü sevdiği kadını istemeye gidebilecekti artık. Bugüne kadar Rojda için gizli buluşuyorlardı. Biliyordu ki kendisine bir şey olmazdı lakin Rojda'ya laf gelirdi. İstedikten sonra artık rahat rahat görüşebilecekti.

 

"Sen neler yapıyorsun Ömer Ağa?" diye sordu halasının kızı Gül.

 

Ömer arkaya bakmadan "Durumlar aynı, eyvallah." demişti kısa keserek.

 

Halasının kızı Gül aldığı kısa cevabı bozuntuya vermeden "İyi o zaman. Evdekiler neler yapıyor dayım, yengem?" diye sordu bu sefer de. Amacı Ömer ile daha fazla muhabbet etmekti. Lakin Ömer yüz vermiyordu.

 

Ömer farkındaydı Gül'ün kendisi ile konuşmaya çalışmasına lakin pek yüz vermek istemiyordu. Zaten küçüklükten beri Gül'ün kendisine ilgisinin olduğunun farkındaydı. Yanlış anlamasın diye pek konuşmuyordu kendisi ile ama Gül anlamıyordu.

 

"Gidince görürsün." demişti soğuk bir tavırla.

 

Gül verilen her cevaptan sonra biraz daha kırılıyordu. O yüzden susmak zorunda kalmıştı.2

 

Eve gidene kadar da arabada pek konuşma olmamıştı. Bunlardan biri de gelenlerin yorgun olmasıydı.

 

Boran Konağı'na geldiklerinde arabayı durdurmuştu Ömer ağa. Daha sonra hep beraber arabadan inip kapının önüne geçmişlerdi.

 

Kapı, konaklarında çalışan Yağmur tarafından açılmıştı. İçeriye geçen üyeleri gören Azad Ağa ve Berivan Hanım hızlıca ayaklanmış ve karşılamak için yanlarına gelmişlerdi.

 

Hoş geldin diyerek sırayla Yâde Havin hanımın elini öpmüşlerdi, daha sonra Senem ve kızıyla da selamlaşmışlardı. Ardından hep beraber içeri geçmişlerdi. Yâde Havin yorgundu ama eski topraktı, o yüzdendir ki yorgunluğu pek belli olmuyordu.

 

Senem hanım ve kızı da gelir gelmez misafir odalarına geçmiş ve uyumaya gittiklerini söylemişlerdi. Şu an da Yâde Hanım, Azad Ağa, Berivan Hanım ve Ömer Ağa salonda oturuyorlardı.

 

"E anlatın artık kimdir bu kız? Ne diye acele ettirip beni çağırdınız?" diye konuya girdi Yâde Havin.

 

"Senin bu torun ısrar etti. Evlenmek istiyor artık. Zaten yaşı gelmişti. Aşirettekiler de konuşmaya başlamıştı bu evlilik işini. Kendisi istemese de mecbur bir evlilik olacaktı." demişti Azad Ağa da.

 

Ki doğruydu bu aralar aşiretten haber geliyordu. Ömer Ağa ne zaman evlenecek artık zamanın geldi diye. Çünkü herkes biliyordu ki bir aşiret ağasıysa evlenmek mecburiyetindeydi.

 

"Zaten yaşı gelmiş de geçiyor orası ayrı. Bu kız kimdir hele onu söyleyin. Aşirettendir?" diye tekrarladı sorusunu Yâde Havin.

 

"Aşiretten değil. Bizim bu oğlan tarlada çalışan bir kıza kaptırmış kendisini." diye cevapladı Berivan Hanım.

 

Yâde Havin Ömer Ağa'ya dönüp "Doğrudur bu? Seviyor musun kızı?" diye sordu emin olamayarak. Torunu suratsızın tekiydi ne anlardı sevdadan.

 

"Doğrudur Yâdem." diye cevapladı Ömer.

 

"Bak eminsin değil mi? Öylesine değil?" diye ısrar etti Yâde Havin. Hala inanamıyordu.

 

"Eminim yâdem. Bu ne sorgu sualdir." demişti Ömer Ağa da. Seviyorum demişti. Daha ne soruyorlardı.

 

"Oğlum ben nerden bilecem. Hiç seni birini severken düşünemiyorum." dedi Yâde Havin hala şaşkın bir şekilde.

 

Sabır çekti Ömer ağa. Ne diye kendisi ile uğraşıp üzerine gidiyorlardı ki?

 

"Tamam bir şey demedim. Öyle hallere girme hemen." dedikten sonra oğlu Azad Ağa'ya dönmüştü Yâde Havin. "Ne zaman gidiyoruz istemeye? Bu kadar acele ettirdiniz. Yarın gidiyoruz herhalde?" demişti.

 

"Yarın konuşacağım kızın babasıyla." demişti Azad Ağa.

 

Biraz daha sohbet ettikten sonra herkes odasına dağılmıştı. Zaten Yâde Havin yorgundu. Her ne kadar belli etmese de biliyorlardı.

 

Zaten halası ve kızı Gül de sabaha kadar uyanmazlardı. Bu yüzden herkes rahatça odalarına geçmişti. Yâde Havin'e onların neden geldiğini sormuşlardı. Yâde Havin de kızı Senem isteme işini öğrenince gelmek için ısrar etmişti. Yâde Havin de en son ısrara dayanamayınca gelmelerine müsaade etmişti.

 

Ömer Ağa odasına geçmiş arkasından da kapıyı kapatmıştı. Yarın babası isteme için Rojda'sının babası ile konuşacaktı. "Sonunda" dedi. Sonunda beklediği gün geliyordu.

 

Saate baktığında 11'e geliyordu. Rojda'yı arayacaktı. Ama uyanık mıydı veya babası, abileri yanında mıydı bilmiyordu? O yüzden ilk önce "Müsait misin?" diye mesaj atmıştı. Nerdeyse 10 dakika kadardır mesaj gelmemişti.

 

Ömer Ağa da elinde telefon ile bütün işlerini yapmış ve yatağa geçmişti. Rojda mesaj atar diye telefonu gözünün önünden ayırmamıştı.

 

Gelen bildirim sesi ile elinde olan telefonu açmıştı hemen. Mesaj tabii ki Rojda'sındandı.

 

"Müsaitim, bir şey mi oldu?" diye yazıyordu.

 

"Arayacaktım." diyerek atmıştı mesajı.

 

Rojda da gelen cevap ile gülümsemişti. Salonda otururken telefonu yanında değildi ancak odasına gelince telefona bakmış ve mesajı görmüştü.

 

"Arayabilirsin şimdi." diyerek mesaj attı.

 

Saniyeler sonra ekranda Ömer'in ismi görünmüştü. Rojda derin bir nefes alarak telefonu açmış ve camın önüne geçmişti.

 

"Ömer?"

 

"Rojda'm" diye cevaplamıştı Ömer ağa. Bugün görmemişti sevdiğini. Her ne kadar arada görse de yetmiyordu. Ne yapsındı seviyordu.

 

"Bir şey mi oldu?" diye sordu Rojda.

 

"Bir şey olmadı. Olması gereken oluyor." dedi Ömer Ağa.

 

"Olması gereken?" diye sormuştu. Bu bir ay içerisinde Rojda da kendini aşmıştı. Şimdilerde Ömer'in yanında daha rahat edip konuşuyordu. Başlardaki gibi fazla utangaç da değildi.

 

Ömer Ağa "Babam yarın babana haber verecek. İstemeye geleceğiz." dedi mutlulukla.

 

Rojda şaşırmıştı. Bekliyordu evet ama bir anda söyleyince elinde değildi. "Ne zaman geleceksiniz?" diye sordu bu sefer de heyecan ile.

 

"Ne zaman gelmemizi istersin?" diye sordu Ömer Ağa.

 

"Ne bileyim? Ben de sana soruyorum." diye cevaplamıştı Rojda da.

 

"Yarın bir konuşsun da babamlar o zaman öğreniriz." dedi Ömer Ağa.

 

"İstemeye geliyorsun yani?" diye sordu Rojda. İçindeki heyecana dur diyemiyordu.

 

"Geliyorum, sevdiğimi almaya." demişti Ömer Ağa mutlulukla.

 

Rojda Ömer Ağa'nın dediğine güldü önce, daha sonra "Sevdiğime kavuşuyorum yani?" diye sordu.

 

"Şöyle sevdiğim falan diyorsun ya beni öldürüyorsun farkında değilsin." diyerek iç geçirdi Ömer Ağa.

 

Rojda da "Aman ağam demeyin öyle." diye konuştu hemen. Abisinin üzerinden geçen olayı, acıyı, o duyguları bir daha yaşamak istemiyordu.

 

"Demedim bir şey. Hem daha kavuşacağız."

 

"Kavuşacağız." diyerek onayladı Rojda.

 

Saat kaç olmuştu bilmiyorlardı ama bir süre daha konuşmaya devam ettiler.

 

 

***

 

ROJDA'NIN ANLATIMIYLA,

 

Dün akşam Ömer'in söyledikleri hala aklımdaydı. İstemeye geleceklerdi beni. Ömer'in Yâdesi bile gelmişti.

 

Sofrayı kurmuş ve evdekilerle beraber oturmuştuk. Bu bir ay süre içerisinde Ali abimin yarası da iyi duruma gelmişti. Artık daha rahat hareket ediyor, bazen de babamla tarlaya gidiyordu.

 

Yemekten sonra ortalığı düzenleyip topladıktan sonra Asuman'ı arayıp çağırdım. Önceden hiçbir şey anlatamamıştım çünkü ne diyeceğimi nasıl anlatacağımı bilmiyordum ama şimdi her şeyi anlatabilirdim. Yanımda olmasını istiyordum.

 

Çalan kapıyı Meryem koşarak açtı. "Kim geldi?" diye sordu annem.

 

"Benim ben!" Diyerek içeri girdi Asuman.

 

Kalkıp sıkıca sarıldım. "Hoş geldin." dedim ayrılırken de.

 

"Hoş bulduk kız. Valla sıcaktan öldüm. Arada bir mesafe yok ama öldüm." diyerek kendini koltuğa attı. Onun bu haline gülüp ben de hemen yanına geçtim.

 

"Hoş geldin kızım." dedi annem de.

 

"Ay hoş bulduk Hülya teyzem." diyerek yanıtlamıştı Asuman'da.

 

Asuman daha sonra bana dönerken "Ee anlat bakalım, bu seferki derdin ne?" diye sordu.

 

"Anlatırım hele sen bi soluklan da." diyerek ayaklanıp mutfağa geçtim. Ardından da dolaptaki soğuk sudan bir bardak doldurup tekrar salona geçtim. Sonuçta hava sıcaktı ve sıcak havaya en iyi giden şey de soğuk, buz gibi bir sudur.

 

"Al iç de rahatla." diyerek Asuman'a uzattım.

 

"Ay ver. Soğuktur inşallah." diyerek bardağı elimden aldı.

 

"Soğuk, soğuk merak etme"

 

Suyu içip "Oh çok şükür." diyerek bardağı indirdi.

 

"Rahatladın mı?" diye sordum.

 

"Valla çok rahatladım."

 

Daha sonra annem de "E ananlar nasıl bakalım. Kaç gündür görüşemiyoruz." diye bir soru yöneltti Asuman'a.

 

"Ne yapsınlar be Hülya teyzem. İş güç, ek olarak bir şey yok. Durumlar aynı yani." dedi Asuman da. Annem de başını sallamıştı cevaba karşı.

 

"Asuman gel bir sen benle." diyerek Asuman'ın kolundan tutup kaldırdım. "Dâye biz odama gidiyoruz." diyerek salondan çıktım.

 

"Anlat artık. Ne diye beni sürüklüyorsun?" diyerek kendini yatağa attı.

 

"Dün akşam Ömer ile konuştum da." diyerek konuya giriş yaptım.

 

"Eee ne diyor canım ağa eniştem?" diyerek doğruldu Asuman da.

 

"Bugün babası babamla konuşacakmış isteme için." dedim ve güldüm.

 

"Ne diyorsun kızım?! Seni istemeye mi geliyor?" diye sordu.

 

Başımla onayladım "He, öyleymiş." dedim mutlulukla.

 

"Ayy ne zaman gelecekler acaba?"

 

"Valla bilmiyorum. Babam gelsin öğreniriz işte." dedim.

 

"Ay çok heyecanlandım. Evleniyorsun demek ha?" diye sordu mutlulukla.

 

"Öyle valla." dedim.

 

Asuman ile biraz daha konuşup tekrar salona geçmiştik. Çay hazırlayıp annem de bize katılmıştı.

 

"Ay dur ben bir su getireyim. Valla bu sıcakta sadece çayla da olmuyor." diyerek ayaklanmıştı Asuman.

 

Asuman gittikten sonra kapı çalmıştı. Tam açmak için ayaklanıyordum ki "Ben bakarım." diyerek Asuman kapıya doğru gitti.

 

"Kim geldi?" diye sordu annem.

 

"Eren abi." diyerek cevaplamıştı Asuman da.

 

"Abim, hoş geldin." diyerek Meryem de kapıya koşmuştu. Asuman da içeri geçmişti.

 

"Hoş geldin oğlum. Aç mısın?" diye soru sordu annem.

 

"Yok dâyem, aç değilim." demişti Eren abim de.

 

"Gel çay iç o zaman." diyince abim bu sefer kabul etmişti.

 

Ben de hemen kalkıp çay bardağı getirdim mutfaktan. Çayı doldurduktan sonra Asuman da abime vermişti bardağı.

 

"Sağol." dedi abim Asuman'a.

 

"Afiyet olsun Eren abi." diyerek tekrar bizim tarafa geldi Asuman.2

 

"Eyvallah." demişti abim de. Bardağı da tek içişte bitirmiş ve salondan çıkmıştı.4

 

Bu yaptığına pek bir anlam veremesek de pek bir şey de dememiştik.

 

Asuman ile bir süre daha oturunca annesi çağırmış ve gitmişti.

 

Biz de annem ile yemek hazırlamaya koyulmuştuk. Bu sırada babam da gelmişti. Ömer'in babası ile ne konuştuklarını hala merak ediyordum. Ama gidip de soramazdım.

 

 

***

 

Akşam yemeğimizi yemiştik, şimdi de çay hazırlıyordum. Babamlar, abimler de salondaydı.

 

Bir süre sonra annem yanıma gelmiş "Rojda'm kızım." diye seslenmişti.

 

"Söyle dâyem." diyerek anneme dönmüştüm.

 

"Kızım hele gel şöyle köşeye." diyerek ellerimden tutup mutfaktaki köşeye doğru çekmişti. İkimiz de oturunca meraklı gözlerle anneme baktım.

 

"Kızım baban Azad ağayla konuşmuş isteme için." deyince kalbim heyecanla atmaya başladı. Başımı sallayarak devam etmesini istedim. "İsteme için hafta sonunu uygun görmüşler." diyerek bana günü söyledi.

 

"Tamam dâyem." demiştim daha sonra da beraber çayları götürdük salona.

 

Ali abim "Bu adamın acelesi nedir de bu kadar erken istemeye geliyor?" diye sordu ters bir ses ile.

 

Ali abim Ömer'i öğrendiğinden beri bana biraz daha bağlandı gibi. Her hareketime dikkat ediyor, evlenecek olmama, bir adamla görüşmeme inanamıyor gibi hala. Kıskandığını fark ediyorum yani.

 

"Bu işlerin acelesi makbuldür." dedi babam da.

 

"Valla ben bilmiyorum. Adamın bu kadar ısrarcı olmasına da bir anlam veremedim." diyerek tekrar konuştu Ali abim.

 

"Oğlum sen niye bu kadar düşünüyorsun? Babanlar anlaşmış işte." dedi annem de.

 

"Ablam evleniyor mu şimdi?" diyerek ortaya girdi Meryem. Şu an ortamda benimle ilgili konuşması beni biraz utandırmıyor değildi ama konuşulması gereken konular bunlar. Alışmam lazımdı.

 

"Hayırlısıyla kızım." diyerek Meryem'e cevap verdi annem.

 

Meryem "Ne zaman gidecek ki? Erken gitmez değil mi?" diye sordu bu sefer de.

 

"O kadar da değil. Hemen evlenme olmaz değil mi?" diye sordu Ali abim.

 

"Aman ne karışıyorsunuz? Ne zaman evlenirlerse evlensinler. Mutlu olsunlar da" diyerek araya girdi Eren abim.

 

Bu konu da artık babamın "Tamam. Biz ayarladık günü de. Geriye kalan hazırlığımızı görmektir." demesiyle kapanmıştı.

 

Çaylar içilince de artık odalarımıza geçmiştik. "Hadi Meryem'cim yatağa gir artık." diyerek Meryem'i yatağa göndermeye çalışıyordum.

 

"Ama sen evlenip gidecekmişsin. Ben senin yanında yatmak istiyorum." diyerek biraz daha kucağıma yerleşti.

 

"Ama bebeğim ben hemen gitmeyeceğim, merak etme." diyerek rahatlatmaya çalıştım.

 

"Hemen gitmeyecek misin?" diye sorunca başımla onayladım.

 

"Gitmeyeceğim. Hadi sen şimdi yatağa geç bakalım." diyerek yatağına yatırdım bu sefer.

 

Daha sonra kendi üzerimi değiştirip yatağa girdim. 2 gün sonra istemem vardı. Her aklıma geldiğinde kalbime bir heyecan hücum ediyordu.

 

Bu sefer telefonu elime alıp Ömer'i ben aradım. Çok çalmasına müsaade etmeden telefon açıldı.

 

"Rojda'm" diyerek açtı telefonu.

 

"Yatmıyordun inşallah." dedim.

 

"Sen ararsın da ben yatar mıyım?" diyerek mutlulukla konuştu.

 

"Bugün babamlar konuşmuş da isteme günü belli olmuş." dedim heyecanla.

 

"Biliyorum yavrum. Kavuşuyoruz sonunda." dedi.

 

"Kavuşuyoruz." diyerek onayladım.

 

 

***

 

2 GÜN SONRA

 

YAZAR ANLATIMIYLA,

 

Günler su gibi akıp gitmişti. Ve sonunda beklenen o gün gelmişti. Bir yanda heyecanla bekleyen Azamet Ailesi, bir yanda da Boran Ailesi.

 

İsteme için her şey hazırlanmıştı. Neredeyse yarım saat sonra Boran Aşireti gelip Rojda'yı isteyecekti.

 

Azamet ailesi biraz hüzünlüydü bir yandan, bir yandan da mutluydular kızları, bacıları evlenip yuva kuracaktı.

 

Rojda'nın babası Ekrem bey Rojda'yı çağırmış ve kızının odasına geçmişlerdi. Ekrem bey bu güne kadar pek bir şey konuşmamıştı bu evlilik ile ilgili ama istemeden önce kızına söylemek istedikleri vardı. Bugüne kadar bir türlü kendisini konuşmak için hazır hissedemiyordu. Beklemiş ve en son bugüne gelmişti.

 

"Kızım." diyerek Rojda'nın elini tutmuştu Ekrem bey. Rojda da sessizce babasını dinliyordu.

 

"Evleniyorsun demek..." dedikten sonra biraz duraksadı Ekrem bey. Önce derin bir nefes aldı. Zordu, kolay değildi. Kızı evlilik yoluna giriyordu ve bu bir baba için hiç kolay değildi. Ekrem beyde zorlanıyordu.

 

"Anan bana biraz bahsetti. Gönlün var diyor. Doğru mudur?" diye sordu. Aslında biliyordu Ekrem bey. Kızının da gönlü vardı lakin kendi ağzından duymak istiyordu.

 

Rojda "Doğrudur, baba." demişti utangaç bir şekilde.

 

Ekrem bey devam etti konuşmasına. "Sen şimdi evlilik yoluna giriyorsun. Sanma ki seni yalnız bırakacağız. Benim için de zor seni birine vermek ama istiyorsan yapacak bir şeyim de yok. Geriye kalan sadece sizin mutlu olmanız." diyerek konuştu. Hafif buruk bir yanı vardı, zor da olsa birkaç kelimeyi bir araya getirebilmişti.1

 

Ekrem Bey daha sonra kalkıp kızına sıkıca sarılmış ve saçlarını da öpmüştü. Rojda ise hiç istemese de duygulanmıştı, babasına aynı şekilde sıkıca karşılık vermişti.

 

Ekrem Bey daha sonra odadan çıkmış ve salona geçmişti. Rojda ise odadan çıkmadan önce hemen kendine gelmiş ve derin bir nefes almıştı.

 

"Kız nerde kaldın? Gelmek üzereler." diyerek Asuman, Rojda'nın yanına gelmişti.

 

Rojda'nın yüzüne baktığında gözlerinin hafif dolu olduğunu görmüştü. Babasıyla konuşmuştu az önce biliyordu. O yüzden pek bir şey de demedi.

 

Çalan kapı ile kendilerine gelmişlerdi. Asuman ve Fulya heyecanla Rojda'yı kapıya itmişlerdi.

 

Kapının arkasında heyecandan kalbi duracak bir adam vardı. Kendini zor zapt ediyor, belli de etmek istemiyordu.

 

Kapıyı açan Rojda ile kalp atışları biraz daha hızlanmıştı. Gülümseyerek sevdiğine baktı genç Ağa. 'Bugün ayrı bir güzel olmuş' diye düşündü.

 

"Hoş geldiniz." diyerek gelenleri sırayla içeriye davet edip ellerini tek tek öptü Rojda. Ömer'in ailesi dışında başka gelenler de vardı. Elbette kalabalık olacaktı ama bu kadarını da beklemiyordu.

 

Kapıdakiler sırayla içeriye geçince en son Ömer Ağa ve Rojda kaldı.

 

Ömer Ağa "Çok güzel olmuşsun." diyerek hayran hayran baktı sevdiğine.

 

Rojda'nın üzerinde buz mavisi renginde kollarında hafif çiçek detayları olan bir elbide vardı. Şöyle bir gerçek vardı ki çok yakışmıştı.

 

"Sen de çok yakışıklı olmuşsun." diyerek cevaplamıştı Rojda sevdiği adamı.

 

İkisi de birbirine dalmışken arkadan gelen öksürük sesi ile bakışlarını kaçırmışlardı.

 

Fulya "İçeriye geçin, şimdi merak ederler." diyerek ikisini uyarmıştı.

 

Rojda ve Ömer de başını sallamıştı.

 

"Bunlar senin için." diyerek elindeki papatyayı Rojda'ya uzattı. Biliyordu ki Rojda papatya seviyordu. Güzelliğine o kadar dalmıştı ki az daha vermeyi unutuyordu.

 

Rojda ise gülümseyip"Teşekkür ederim, çok güzeller." diyerek almıştı. En sevdiği çiçeklerden almıştı. Bu ise Rojda'yı ayrıca mutlu etmişti.

 

"Senin kadar değil." demişti Ömer Ağa da ve içeri geçmişti.

 

Rojda da Ömer'in arkasında sırıtmakla meşgul idi. Daha sonra Fulya'nın uyarması ile beraber mutfağa geçmişlerdi.

 

Diğer yandan Yâde Havin isteyecekleri gelini görmüş ve açık söylemek gerekirse de beğenmişti. Şimdi Allah vardı. Bu suratsız torunu bu kızı nasıl kandırmış onu anlamıyordu. Ama memnundu Yâde Havin. Kız güzel olmak ile beraber, efendi birine benziyordu.

 

Başlarda aşiretten biri ile evlenmesi istiyordu torunu Ömer Ağa'nın. Yalan söyleyemezdi. Ama bu kızı ve Ömer'in bu hallerini görünce vaz geçmişti.

 

Salondakiler konuşmaya dalmış sohbet ediyorlardı. Ömer Ağa da bu durumdan keyifsizdi. 'Ne diye hemen istemiyorlardı? Sohbetin sırası mıydı? Başka zaman da konuşabilirlerdi.' diye düşünüyordu.1

 

"Bu Ömer ağa bu kadar yakışıklı mıydı ya?" diye sordu Fulya. İlk defa Ömer Ağa'yı bu kadar yakından görüyordu.

 

Rojda "Öyle, yakışıklı." diye cevaplamıştı.

 

"Siz şimdi şu yakışıklı işlerini boşverin de. Biz şimdi bu kadar kişiye nasıl kahve yetiştireceğiz." diyerek araya girdi Asuman. Bu kadar kişiyi görünce gözü korkmadı değil hani.

 

Fulya da Rojda da başını sallamıştı bu duruma. Haklıydı Asuman. Çok fazla kişi vardı içeride.

 

Bir süre sonra içeriye Hülya Hanım girmiş ve kahveleri yapmalarını istemişti. Rojda da eline aldığı büyük tencerede kahve yapmaya koyulmuştu. Ne de olsa anca yeterdi.

 

Bu sırada "Kolay gelsin." diyerek içeriye Ömer Ağa'nın halasının kızı olan Gül girdi.

 

"Sağol." diyerek cevap verdi Rojda.

 

Gül Rojda'yı baştan aşağıya süzdü. Ama burun kıvırarak. Ömer Ağa'nın nasıl böyle köylü kızını sevdiğine anlam veremiyordu.

 

"Hayırdır? Bir şey mi istiyorsun?" diye sordu Rojda. O bakışları farketmişti. En çok bu bakışlar yüzünden değil miydi Ömer'e cevap vermemesi. Ama şimdi o kız yoktu. O zaman çok yanlış düşünmüştü, şimdi ise farkındaydı. Eğer o zaman isteseydi Ömer onu korurdu zaten.

 

"Öyle bakmaya geldim." diyerek duraksadı Gül. "Koskoca ağanın beğendiği köylü kızına." diyerek devam etmişti memnuniyetsizce.

 

Bu söylenene Rojda dışında Fulya ve Asuman da sinirlenmişti. "Pardon da sen kimsin de beni yargılıyorsun? Senin karşında o koskoca ağa dediğin kişinin sözlüsü duruyor." demişti Rojda sinirli olduğunu belli etmeden ama sert bir sesle.2

 

Kendisine şaşırmamış değildi. Nasıl böyle konuşabilmişti ona da hayret etmişti. Ama Allah var iyi de demişti.

 

Gül aldığı cevap yüzünden keyifsizce mutfaktan çıkmıştı. 'Ömer'den de anca böyle bir kız beklenirdi' demiş ve tekrar salona anasının yanına geçmişti.

 

"Aferin kız. İyi dedin valla." diye konuştu yengesi Fulya.

 

"He valla. Çok güzel konuştu." diyerek onayladı Asuman da. Rojda da her ikisine gülümsemekle yetinmiş ve kahveyi yapmaya devam etmişti.

 

Kahveler pişince sırasıyla fincanlara koymaya başladılar. Fulya yengesi ve Asuman da evlerinden fincan getirmişlerdi. Anca yeterdi çünkü.

 

Rojda derin bir nefes alıp tepsiyle ilerlemeye başladı. Hemen arkasında Fulya ve Asuman da tepsiyle geliyorlardı.

 

Rojda büyüklere sırasıyla vermiş şimdi de sevdiği adama verecekti. Hızla atan kalbini görmezden gelerek Ömer Ağa'nın karşısında durdu.

 

Ömer Ağa ise bir süre sevdiği kadının yüzünü izleyip derin bir nefes aldı. Daha sonra Rojda'nın fincanı göstermesiyle kendine gelip kahvesini aldı. Böylelikle de Rojda hemen köşede bir yere geçip beklemeye başladı. Ömer kahveyi ağzına götürürken dikkatle izledi.

 

Ömer Ağa içtiği kahveyi bir dikişte içmişti. Memnunca sevdiğine baktı.

 

Rojda kahveye tuz eklememişti. Yengesi ve Asuman çok ısrar etmişti ama yapmamıştı. Çünkü eskilerde kız istemeye geldiklerinde eğer kız istemiyorsa kahveye tuz koyulurmuş. Bu da "Ben bu evliliği istemiyorum." demek anlamına geliyordu. Bu yüzden de Rojda kahveyi bol şekerli yapmıştı.

 

İçilen kahvelerin ardından Yâde Havin Azad ağaya işaret vererek söze girmesini istedi. Azad Ağa da derin bir nefes alıp boğazını temizledi. Böylece herkes anlayıp dikkatle izlemeye başladılar. "Allah'ın emriyle, peygamberin kavliyle Rojda kızınızı oğlumuz Ömer'e istiyoruz." demişti.

 

Ekrem Bey ilk önce biricik kızına baktı. Kızının gözlerindeki mutluluğu görünce bakışlarını tekrar Azad Ağa'ya çevirdi. Zor da olsa derin bir nefes alıp "Hayırlısı olsun." diyerek cevap vermişti.

 

Ömer Ağa da memnunca gülümsedi ve gözleri sevdiğini buldu, aynı şekilde Rojda da gülümsemişti.

 

Daha sonra yüzükler için Rojda ve Ömer Ağa ortaya alınmış hayır dualarıyla yüzükler takılmıştı. Tam kurdele kesilecekken "Ağam makas kesmiyor." diyerek araya girmişti Eren. Odada bulunan herkes buna gülmüştü yalnızca Ömer dışında. Korkuyordu ya sözlenmezler de bir şey olur diye.

 

Neyseki sıkıntısız bir şekilde hallolmuştu da Ömer Ağa da derin bir nefes almıştı.

 

"Sözlendik demek ha?" diye sordu Ömer ağa. İnanamıyor gibiydi bu hallerine.

 

"Sözlendik valla." diyerek onaylamıştı Rojda da.

 

Yüzükler kesildikten sonra ikisi de kapıya çıkmıştı. Zaten fazla da kimse kalmamıştı. Çoğu gelen de gitmişti.

 

Ömer Ağa'nın arkadaşlarından Fatih ve Mert de gelmişti. Bu mutlu günlerinde kardeşlerini yalnız bırakmak istememişlerdi. Sözden sonra beraber oturup sohbet edeceklerdi daha. O yüzden gitmemişlerdi henüz.

 

"Düğünümüzü de en kısa sürede yapmak şart." diyerek konuştu Ömer ağa. Ne kadar erken o kadar çabuk kavuşmak demekti.

 

"Bilmiyorum ki. Babamların konuşması lazım." demişti Rojda da. Bu evlilik işlerinden asla da anlamıyordu.

 

"Biz evleneceğiz yavrum babamlar mı evleniyor da haberimiz yok?" diyerek konuştu Ömer Ağa da.1

 

"Ne bileyim ben anlamıyorum ki fazla."

 

"Öğretirim yavrum merak etme." diyerek Rojda'nın anlına kısa bir öpücük koyup geri çekilmişti.

 

"Rojda hadi gelin artık. Babamlar çağırıyor. Azad Ağa kalkıyormuş." diyerek Asuman yanlarına gelip konuştu.

 

Ömer Ağa ve Rojda da başını tamam anlamında sallayıp içeriye girdiler ama iki sözlü olarak.

 

 

***

 

 

"Zorlayınca olmaz. Nasipse olur.

 

Ama zorlamadan da nasip olmaz.

 

Çünkü kader gayrete aşıktır."

 

 

 

***

 

 

Herkese bölüm sonundan selam 🫡

 

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alayım.

 

Şunu da belirtmek isterim ki Ömer üniversite mezunu, Rojda da lise mezunu.(bunu belirtmemin nedeni Rojda ne okuyor? Okuyor mu? Ya da Ömer ne okudu? diye soranlar için)

 

O değil de SONUNDA SÖZ TAKTILAR! YARABBİ ŞÜKÜR dediğinizi duyar gibiyim. Evet arkadaşlar sonunda beklenen an geldi.

 

Bölümde küçük bir detay var farkeden olur mu? 🫠4

 

Oy verdiğiniz için ve yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum, seviliyorsunuz 🫶

 

Bölüm : 09.12.2024 13:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...