Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın, seviliyorsunuz 🫶
***
İçeri geçtiğimizde Ömer'in ailesi gitmek için ayaklanmış, ayak üstü bizimkilerle konuşuyorlardı. Biz de Ömer'le hemen, beklemeden yanlarına geçtik.
"Düğünü de çok uzatmayalım. Hayırlı işlerin aceleye gelmesi makbuldür." diyerek konuştu Ömer'in babası Azad Ağa.
"Nasipse yaparız inşallah." diyerek cevap vermişti babam da.
"Bu işin nasibi mi kalmış? Evlenek işte en kısa zamanda." Ömer'in kulağıma kısık sesle söylediği şeye hafifçe gülümsemeden edemedim.
Ben de dudaklarımı büzüp "bilmem." dercesine baktım. O sırada Ömer'in gözlerini iki saniyeliğine dudaklarıma kaydığını gördüm.
Hafifçe öksürüp gözlerimi çektim ve bizimkilere döndüm. "O zaman en kısa zamanda yine görüşürüz inşallah." dedi Ömer'in Yâde'si Havin Hanım.
"İnşallah Hanım Ağam." diyerek onayladı babam da.
Daha sonra da tek tek el sıkışıp dışarıya çıkmaya başladılar. Ben de sırayla önce Yâde Havin Hanım'ın, Hülya Hanım Ağa'nın ve Ömer'in halası olan Senem Hanımın elini öpmüştüm. Gül'e de görüşürüz demek istemiştim ama mutfakta bana gösterdiği tavırdan hiç hoşlanmadığım için içimden gelmedi. O yüzden sadece yanından geçmekle yetindim.
Hepsi dışarıya çıkınca ben de kapıdan çıkmak üzereydim ki biri kolumdan tutunca durmak zorunda kaldım. Dönüp baktığımda karşımda duran Ömer'di.
"Beni uğurlamadan mı çıkıyorsun?" diye sordu.
"Babamların yanında nasıl uğurlayayım? Utanırım." dedim ben de. Ki utanırdım da.
"İyi öyle olsun bakalım." dedi.
"Sen şimdi eve gidiyorsun ya?" diyerek duraksadım.
Onaylayan bir mırıltı çıkardı, "Ama önce bizim çocuklarla toplanacağız." dedi ardından da.
Bizim çocuklar derken "Kim?" diye sordum.
"Fatih ve Mert işte." başka kim olacak der gibi söyledi.
Anladığımı belirterek başımı salladım. "Eve gidiyorsun ya. Gül Yani halanlar da sizde mi kalıyor?" diye sordum. O kızı hiç sevmemiştim. Halası için şimdilik bir şey diyemezdim ama.
"Başka nerede kalacaklar. Tabii ki de bizde kalacaklar. Neden sordun ki?"
"Şey... aslında... Ben o kızı hiç sevemedim. Gözüm tutmadı. Bir de seninle aynı evde kalıyormuş. Kalmayın aynı evde." dedim bir umut. Ne yapayım istemiyordum ve bu durum da beni geriyordu.
Ömer önce bana baktı sonra da küçük bir kahkaha attı. "Yerim senin kıskançlığını." diyerek yanağımdan bir makas aldı.
Dediğine kaşlarımı çattım "Ya ben ne diyorum sen ne diyorsun? Ciddiyim ben!" dedim hafif sinirle.
"Yavrum ne diyeyim şimdi evdekilere? Halam da yâdem de yeni gelmiş. Yanlış anlayacaklar." dedi sonlara doğru ciddileşerek.
"Gül konusunda haklıyım o zaman?" diye sordum. Ki hâlâ bir cevap vermemişti bu konuda.
Bana bir cevap vermek yerine alnıma kısa bir öpücük bıraktı. "Düşünme bunları. Boş şeyler zaten." dedi sonrasında da.
"Ay Rojda. Nerde kaldın kız? Adamlar gidiyor." diye içeri girdi Asuman. Bizi görünce de "Pardon ya. Siz devam edin. Ben bir şey görmedim." diyerek arkasını döndü.
"Asuman görmemen gereken bir şey yok ki? Niye arkanı döndün?" diye sordum gülerek.
Bu sırada da Ömer göz kırpıp dışarı çıktı. Biz de Asuman'la yalnız kaldık. "Ay ne bileyim? Öyle bir anda sizi görünce..." diyerek duraksadı.
"Neyse hadi gel dışarı çıkalım." dedim hemen ardından Asuman'ın koluna girdim ve beraber dışarı, diğerlerinin yanına geçtik.
Gelenler de arabasına binmiş kornaya basarak tek tek çıktılar mahalleden.
"Hadi içeriye geçelim." diyerek babam da bize eve geçmemizi söyledi.
Biz de tek tek babamın arkasından içeriye geçtik. Fulya yengemler ve Asuman'lar da gitmişti geç olduğu için. Biz bize kalmıştık yani. Fulya yengem ve Asuman da gitmeden bana bulaşıkları yıkamaya yardım etmiş öyle gitmişlerdi
İşimiz bittikten sonra da ben de odama geçmiş ve üzerimdeki elbiseyi değiştirmiştim. Ardından da pijamalarımı giymiştim.
Odamdan çıkınca "Abim. Gel bakalım yanımıza." diyerek Ali abim yanına çağırdı. Ben de başımla onaylayarak içeri geçtim. "Meryem nerde?"
"Annem yatırmış. Yatıyor şimdi." diye cevapladım ve hemen yanına geçip oturdum. Büyük ihtimalle biz bulaşık yıkarken yatırmıştı Meryem'i.
Ali abim de benim gelmem ile kolunu omzuma atıp beni kendisine çekti ve saçlarıma da öpücük bıraktı.
"Çok güzel olmuştun bugün." diyerek bana baktı.
"Teşekkür ederim." dedim ben de gülümseyerek.
"Benim gördüğüm güzelliği herkesin görmesi bana biraz sıkıntı yaratıyor da hadi neyse." dedi hafifçe, yalandan kaşlarını kaldırarak.
"Kardeşim değil misin? Gördüğümüzü söylüyoruz. Yalan mı konuşalım." dedi.
"Ooo bensiz toplanmalar falan? Hayırdır?" diye ortama giriş yaptı Eren abim.
"Abi-kardeş konuşması." diye cevapladım.
Eren abim de "Ben abi değil miyim? Ben niye eksiğim bu ortamdan?" diye sordu hafif triple.
"Sanki iki saattir tuvalette olan benim de özellikle sen yoktun." dedi Ali abim de.
"Ohoo siz benim tuvalet giriş çıkışlarıma da karışacaksanız yandım ben." diye söylenerek yanıma oturdu Eren abim. "Gel kız biraz da diğer abine de sarıl." diyerek kollarını açtı. Ben de gülerek kollarının arasına girdim.
Eren abim "Sen evlenip gidersen biz ne yapacağız?" diye sordu beklenmedik bir duygusallıkla.
"Meryem var." dedim bozuntuya vermeden.
"Gelirim ki sık sık." dedim. Özlerdim ki gelmesem.
"Gelirsin değil mi?" diye sordu. Başımla onayladım.
"Bana bak Ömer ağa, sırf ağa diye her şeye boyun eğmiyorsun değil mi? Sana zorluk çıkarmıyor değil mi?" diye sordu Ali abim ciddiyetle.
"Yok abim. Merak etme. Öyle bir şey olsa sizden mi saklarım?" diye sordum Ali abime dönerek.
"Aman onu boşverin. Bu gece eski günlerdeki gibi beraber yatmayalım mı?" diye sordu Eren abim.
Ben hemen onayladım. Çok seviyordum abimlerle yatmayı. Hatta en sevdiğim şeydi. Ben geceleri üzerimi çok fazla açarım ama yanlarında yattığımda her defasında üzerim sımsıkı örtülü olarak kalkıyordum. Bu bile onlarla yatmama yeterdi.
"Çok isterim. Ali abi?" diye sordum. Ali abimin cevap vermesi için gözlerinin içine baktım
"Tamam bakma öyle, olur." diyerek başıma da bir öpücük bıraktı.
Daha sonra da Eren abim ve Ali abim yataklarını getirip salonun ortasına birbirine yapışık şekilde koydular. Ben de çarşafı serdim. Daha sonra da yastıklarını dizdim.
"Al, sen kendi yastığında daha rahat uyursun." diyerek Ali abim benim yastığımı uzattı.
Çok düşünceli abilerim vardı vesselam.
"Sağol abim." dedim ve elindeki yastığı alıp tam ortaya koydum. Böylece ben de yerime geçince abimler de yerlerine geçti. Bir yanımda Ali abim, diğer yanımda da Eren abim yatıyordu.
"İyi gecele abiler." dedim ve gözlerimi kapattım.
"İyi geceler güzelimiz." diyerek aynı anda konuştular ikisi de. Bu hallerine gülümsemeden edemedim.
***
Babamlar eve geçince biz de Mert ve Fatih ile her zamanki gittiğimiz yere geçtik. Konuşulacak çok şey var mıydı bilmiyorum ama yan yana duracağımız çok şey vardı orası kesindi.
"Hayırlı olsun kardeşim benim." diyerek önce Fatih daha sonra da Mert sarılmıştı.
"Eyvallah. Darısı başınıza mı diyeyim?" diye sordum ikisine bakarak.
"Yok ben istemiyorum, eksik kalsın şimdilik." dedi Fatih ekşiyen bir surat ile.1
Mert de "Olursa neden olmasın." diye cevapladı.
Fatih'in sorusu ile bakışlarım kendisini buldu. "Bana kalsa hemen bu hafta da olur. Ama işte. Bilmiyorum şimdilik." diye cevapladım.
"O değil de. Sen niye bu evlilik işinde bu kadar acele ediyorsun? Hayırdır? Ne oluyor? Biz mi bir şey kaçırdık? Burnuma kötü kokular geliyor bilesin." dedi Mert.
"Vardır bir nedeni oğlum." dedim derin bir nefes alarak.
"İşte o neden ne?" diye sordu Fatih de.
"Bu kızı nerde? Ne zaman gördüm? Biliyor musunuz?" cevap vermelerini beklemeden tekrar konuştum. "Ben bu kızı neredeyse üç yıldır bekliyorum." dedim ikisine de bakmadan.
İlk birkaç saniye ses gelemeyince dönüp onlara baktığımda ikisi de boş gözler ile bana bakıyordu.
"Ne demek ben üç yıldır bekliyorum? Ne demek?" diye sordu Mert. "Ve ayriyeten de bizim niye bundan hiç haberimiz olmadı?"
"Daha ben kendime yediremiyorken size nasıl anlatsaydım?" dedim. Ben bile zor kabullenmiştim.
"Gerçekten de ayıp ettin kardeşim yani." diye konuştu Fatih.
"Haklısınız. Yalan diyemem. Ama diyorum ya ben daha kendime yedirememiştim. İki yıl ben bu kıza açılamadım. Bilmiyorum engel olan bir şey vardı sanki. Bir türlü konuşmaya cesaret edemiyordum. En son söyledikten sonra da işler bu hale geldi işte." dedim tek bir nefeste.
"Fazla beklemişsin konuşmak için. Ne gerek vardı yani böyle bir maceraya?" diye sordu Mert.
"Macera yaşamak istedim biraz. Ne olmuş?" diye yalandan kızgınlıkla sordum.
"Hep böyle maceralar yaşamaya kalkma sakın ha." diye konuştu Fatih de.
İkisine de göz devirip tekrar önüme döndüm.
Biz biraz daha sohbet ettikten sonra vedalaşıp evlerimize dağıldık. Eve geldiğimde ayakta kimse yoktu. Herkes yatmıştı büyük bir ihtimalle. Merdivenleri çıkmaya başladığımda birden karşımda Gül'ü görmem ile duraksadım.
"Nerde kaldın Ömer Ağa?" diye sordu bana.4
"İşim vardı." diyerek kısa kestim.
"Seni ilgilendirmeyen konular." diyerek yanından geçtim.
"O değil de. O evleneceğin kızın köylü kızı olmasını beklemiyordum. Sana aşiret kızı daha iyi olmaz mıydı? Ne diye köylünün biri ile evleniyorsun? Yakıştıramadım senin gibi bir ağaya, ne yalan söyleyeyim." söyledikleri hem duraksamama hem de sinirlenmeme sebep oldu.
Bir hışımla arkamı dönüp Gül'ün üzerine yürüdüm. "Bana bak!" diyerek sinirle bakmaya başkadım. "Bir daha benim evleneceğim kadın hakkında tek kötü bir söz daha duyarsam değil seni öldürmek, yaşadığına pişman ederim. Bir daha ne evleneceğim kişi hakkında ne de herhangi bir köy ile ilgili bir şey söyleyebilirsin." dedim. Ardından da emin olmak için "Anladın mı beni?!" diye sordum sert çıkan sesim ile.
Her ne kadar korksa da "T-Tamam, anladım." diye cevap verdi.
"Aferin. Böyle güzel güzel anla da beni yorma." diyerek arkamı dönüp hızla odama geçtim.
***
Sabah uyandığımda yine üzerim sıkıca örtülü idi. Bu halime gülümseyip yataktan yavaşça çıktım. Babamlar tarlaya gideceği için hemen kahvaltı hazırlamaya koyuldum.
Ardından da ev halkını teker teker uyandırmış ve abilerimle beraber sofrayı sermiştim.
Meryem uyanmadığı için onu kaldırmadık o yüzden de sofrada o yoktu. Yapılan kahvaltının ardından babam ve abimler gitmişlerdi. Ali abim de daha iyi olduğu için gitmeye başlamıştı.
Kurşun bana gelmemesine rağmen ben asla bir daha tarlada çalışamazdım. O görüntü, yaşadığım şok, gözümün önünden gitmeyen o olay yüzünden yapamazdım. Gidemezdim bir daha oraya.
Biz de annemle ortalığı toplamaya giriştik. Annem kahvaltıda bugün komşuların hayırlı olsuna geleceklerini söylediği için evi toplayıp yemek için bir şeyler hazırlamaya başladık.
"Dâye. Gelenler kim? Yani çok olacak mı?" diye sordum. Bir yandan da böreği yapıyordum.
"Valla ben de bilmiyorum. Hanife aradı.
Size geleceğiz komşular olarak diyerek telefonu kapattı." Ben de anladım diyerek başımı salladım.
"Dâyem ben doydum." diyerek konuştu Meryem de. Geç kalktığı için yemeği yeni yiyordu.
"Tamam kızım. Kalk elini yıka şimdi." diyerek annem de Meryem'i mutfaktan gönderdi.
Ardında da işimiz bitmiş hazır bir şekilde misafirleri bekliyorduk. Çalınan kapı ile ayağa kalkıp kapıyı açtım. Karşımda neredeyse 15-20 kişi vardı. Şaşkın olduğumu belli etmeden hepsini tek tek içeriye buyur ettim.
"Ay sonunda gördüm seni." Asuman'ı görünce biraz daha şaşırdım.
"Ben seni görmedim. Yeni mi geldin?" diye sordum.
"Ay ne yeni gelmesi. Bu kadar kadının içinde görünmemem normal değil mi?" diye sordu ve içeriye geçti.
"Hoş geldin." dedim ve geçmesi için kenara kaydım.
"Hoş buldum, hoş buldum. Hadi gel çay servisine başlayalım da erken gitsinler." diyerek kolumdan tutup beni mutfağa çekti.
"Ayıp, deme öyle." dedim ama ben de gülüyordum dediğine.
"Aman ne ayıp olacak. Sanki meraktan gelmemişler de öylesine gelmişler." diye konuştu Asuman da. "Ee. Fulya yenge gelmiyor mu?"
"Gelir birazdan. Bir işi mi varmış ne?" dedim.
Daha sonra da beraber tabakları hazırlamış ve servisleri yapmıştık. "Ee? Nasılsın kızım?" diye sordu Hanife teyze.
"İyiyim Hanife teyzem, siz nasılsınız?" diye sordum ben de.
"İyi olur tabi. Sonuçta koskoca ağa istemeye gelmiş." diye söylendi biri. Kısık sesle konuşuyordu ama sessiz konuşmaya çalışmıyordu aksine duymamızı ister gibiydi.
"Ne alaka Medine teyze?" diye sordum söylenen kadına dönerek.
Medine teyze de bozuntuya vermeden cevap olarak "Ne alaka olacak kızım, mutlu olduk ondan." diyerek omzunu kaldırıp indirdi.
Daha sonra Hanife teyze "İyiyiz biz de. İstemeye gelmişler seni?" diye sordu bu sefer. Siz nasılsınız diye sorduğum soruya karşılık olarak.
Böylece sorular ard arda gelmeye başladı. Tam isyan bayraklarımı çekiyordum ki kapı çalındı. "Ben bakayım." diyerek ayaklandım hemen.
Kapıyı açmam ile karşımda Fulya yengemi gördüm. Hemen sıkıca sarılıp "Seni bana Allah gönderdi yengelerin en güzeli." dedim.
"Ne oldu kız?" diye sordu Fulya yengem de anlamayarak.
"İçeride komşular var ve beni sorguya çekiyorlar." dedim bıkkın çıkan sesimle.
"Yetiştim be görümcem benim." diyerek önden ilerleyince ben de peşine takıldım.
"Cümleten Selamün Aleyküm." diyerek boş bir yere oturdu. Herkesten selamı aldığına dair ses çıktı.
Ben de hemen Fulya yengemin yanına oturdum. Diğer yanımızda da Asuman vardı. Gerçi biz zaten yerde oturuyorduk ya hadi neyse.
"Ee? Nerde tanıştınız bu ağa ile de evleniyorsunuz bakalım?" diye sordu komşulardan biri.
Ne diyeceğimi bilemediğim için kala kaldım. "Sizi ne ilgilendirir nerede tanıştıkları? Yoksa siz de nerde tanıştıklarını öğrenip kızlarınızı ağa bulmaları için oralara mı göndereceksiniz?" diye sordu Fulya yengem.
Asuman da "Helal kız sana." dedi diğer yandan yengeme gururla bakarken.
Soruyu soran kadın da pişman olmuşçasına yerine sindi bir daha da ağzını açmadı. Diğer misafirler de gidene kadar böyleydi. Söyleyecekleri şeyleri iki kere düşünüp öyle söylüyorlardı. Yoksa Fulya yengem laflarını ağzına tıkıyordu.
Herkes gittikten sonra yine biz bize kalmıştık. Fulya yengem annemle sohbet ederken biz de Asuman ile kapıya çıkıp bulaşıkları yıkamaya başladık. Meryem de hemen yanımızda arkadaşlarıyla oynuyordu.
"Valla hayranım senin bu Fulya yengene. Nasıl da lafları kadınların ağzına tıkıyordu. İdolüm resmen." diyerek hayran hayran konuştu Asuman.1
"Şimdi hak etmediler desem yalan olacak." dedim kaşlarımı 'iyi oldu' dercesine kaldırarak.
"Ne? Yalan mı sanki. Hakkettiler zaten." dedi Asuman da.
Bulaşıklar bitince içeriye geçip dizmeye başladık. Bu arada da Fulya yengem bize yorgunluk kahvesi yapıyordu.
İşimiz bitince hep beraber salona geçtik bir yandan yorgunluğumuzu giderip kahvemizi içiyorduk bir yandan da sohbet ediyorduk.
Kapı çalınca kalkıp açtım. Karşımda Meryem ve Eren abim vardı. "Hoş geldiniz. Babamlar nerede?" diye sordum.
"Hoş bulduk. Babam birazdan gelir Ali abim de babamla işte." diyerek içeri girdi Meryem ile Eren abim. "Kim var evde?"
"Fulya yengem ve Asuman dedim." bu sırada abimin kaşları havalanmıştı.
"İyi o zaman. Ben bir üzerimi değiştirip geleyim. Üstüm kirli şimdi." diyerek ilerledi. Ben de başımı 'anladım' şekilinde salladım.2
Ardından da kapıyı kapattım ve salona geçtim. "Abin nerde kız?" diye sordu Fulya yengem Meryem'e.
Meryem de "Hangisi?" diye sordu.
"Ay kim olacak kız? Ali abini soruyorum." dedi gülerek.
"Ha. Onu bilmiyorum ki. Ben Eren abimle geldim. Babamı da görmedim ki zaten." dedi Meryem de. Ardından da annemin kucağına sindi.
"Acıktın mı kızım?" diye sordu annem Meryem'e. Meryem de cevap vermek yerine olumsuz anlamda başını salladı sadece.
Bir süre sonra abim de üstünü değiştirip yanımıza gelmişti. "Hoş geldiniz." diyerek hemen yanıma oturdu.
"Hoş bulduk Eren." dedi yengem.
"Hoş bulduk Eren abi. Sen de hoş geldin." dedi Asuman da.
Bu sırada abim ağzının içinde bir şey mırıldandı ama anlamadım ne dediğini.7
"Çok gelen oldu mu?" diye sordu Eren abim anneme dönerek.
"Yani. Vardı 15-20 kişi kadar." dedi annem.
"Yorulmadınız fazla inşallah." dedi. Ama tam bu kısmı Asuman'a bakarak söylemesi gözümden kaçmamıştı.1
"Yani yorulduk ama öyle çok da değil. Zaten çoğu işi de kızlar sağolsun yaptı." diyerek annem tek tek baktı hepimize. Teşekkür mahiyetinde.
"Ay ne demek Hülya teyzem. Her zaman çağırabilirsin." dedi Asuman da.
"Çağırırım kızım." dedi annem de.
Eren abim "Ee Asuman. Annenler nasıllar?" diye sordu Asuman'a.
"Valla iyiler. Nasıl olsunlar be Eren abi. Yaşayıp gidiyoruz işte." diye cevapladı Asuman da. Abim de başını sallamak ile yetindi.
"Neyse ben kalkayım. Sonra yine gelirim." diyerek ayaklandı Asuman. Ben de uğurlamak için peşinden kalktım.
"Hadi görüşürüz." diyerek arkasından kapıyı kapattım. Arkamı döndüğümde Eren abim ceketini giyiyordu.
"Hayırdır abi? Nereye?" diye sordum.
"İşim var. Çık kız ordan." diyerek beni köşeye çekip hızla kapıdan çıktı. Ben de el mecbur kenara kaydım.2
***
Rojda'lardan çıkmış şimdi de eve ilerliyordum. Zaten evimizin arasında iki ev vardı. Fazla uzak değildi.
Sevinmiştim Rojda'nın adına, bu evlilik olayına. O kendisini pek belli edemez, istediğini açıkça söyleyemez. Ama sadece dışarıya. Etrafındaki, güvendiği kişilere her zaman Güler yüzlü, çekinmeden istediğini söyleyen biri oluyor. Bu da demek oluyordu ki Ömer Rojda'ya güven vermişti.
Ben ilerlerken arkamdan biri "Asuman. Bir baksana." diye seslenince durup arkama baktım.
Eren abi bana yetişmek için hızla yürüyordu. "Bir şey mi oldu abi?" diye sordum. Böyle hızlı olmasına anlam veremiyordum.
Yanıma gelip tam karşımda durdu. "Bir şey olmadı." dedi.
Anlamayarak baktım. "Ne diye o zaman hızla peşimden geldin abi?" diye sordum.
"İlk önce bana abi demeyi bir bırak." dedi.
"Ne diyeyim? Abim yaşındasın." dedim. Olması gereken buymuş gibi.
"Eren abi ne diyorsun Allah aşkına? Hiçbir şey anlamıyorum." dedim haklı olarak.
"Neyse, boşver." diyerek yanımdan ayrıldı. Ben ise boş boş arkasından baktım.2
Neydi şimdi bu yaşadığım?1
***
"Ne düşünüyorsun Ali'm?" diye sordum. Ali eve gelmemiş ve beni dere kenarına çağırmıştı. Şimdi de yan yana oturmuş dereyi izliyorduk. Ama Ali de çok durgun ve düşünceliydi.
"Rojda'yı." diyerek kısa bir cevap verdi.
"Niye? Evlenmesini istemiyorum deme sakın bana." dedim.
"Yok öyle değil de. Yani ne bileyim ben. Böyle evlenecek olması, evden ayrılacak olması bir garip geliyor. Elimize doğdu. Her zaman beraberdik. Ayrılacak olmamız biraz koyuyor be Fulya'm. Yoksa istemediğimden değil. Ben de istiyorum kardeşimin mutlu, huzurlu bir yuva kurmasını tabii ki." diyerek bana döndü.
"Ne diyeyim. Kardeşim hiç olmadığı için bilmiyorum böyle duyguları." dedim. Anlayamazdım ki.
"Güzelim. Hani ben senin her şeyindim?" diye sordu Ali.
"Öylesin ki zaten." dedim gülümseyerek.
"Eksikliğini yaşadığın hiçbir şeyi yaşatmayacağım sana. Merak etme." diyerek alnıma kısa bir öpücük koyup beni sıkıca sardı.
"Teşekkür ederim. Ama her şey için." dedim başıma koyduğu öpücük ile memnuniyetle konuşarak.
***
"Babam açsan kurayım sofrayı hemen?" diye sordum babama. Eren abim çıkınca babam da gelmişti. Ama Ali abim biraz daha geç gelmişti. Fulya yengem yanına gideceğini söylediği için nerede olduğunu biliyorduk.
Babam "Kur kızım." diyince ben de tekrar mutfağa geçtim ve sofrayı hazırlamaya başladım.
Biz annemle gelen misafirler ile yediğimiz için pek aç değildik. O yüzdendir ki sofraya oturmadık.
Babamlar yemeklerini bitirince sofrayı toplayıp, bulaşıkları yıkamak için de dışarı çıktım.
Bulaşıkları bitirince mutfağa geçtim ve hepsini yerine yerleştirip Meryem'le odama geçtim. Annem babamlara çay vereceğini söyleyince kabul etmiştim ki yorgundum zaten yani.
Önce Meryem'i yatırdım sonra da kendi üzerimi değiştirdim. Yatağa geçmeden de elime Ömer'in aldığı kremi sürüp öyle yatağa geçtim.
Tam o sırada da telefonum çalınca elime alıp arayana baktım. Ömer'di.
"Efendim?" diyerek açtım telefonu ve yatağa biraz daha yerleştim.
"Efendin sana kurban olsun." dedi yine ve yeniden.
Bana her böyle cevap verdiğinde kalbim kanatlanıp uçuyordu resmen.
Gülümsedim söylediğine karşılık.
"Yataktayım. Uyuyacağım birazdan ama sesini duymak istedim."
"İyi yaptın. Ben de arayacaktım seni." dedim. Ki arayacaktım da.
"Sesin yorgun geliyor. Ne yaptın?" diye sordu.
"Yorgunum çünkü. Misafirler vardı bugün. Hayırlı olsuna gelmişlerdi isteme için." dedim.
"Böyle yorulduğuna göre çoklardı herhalde?"
"Hee. Çoktu gelenler." diyerek onayladım. "Sen neler yaptın? Hem o Gül etrafında değil, değil mi?" diye sordum. Uykuluyum ama aklıma nasıl geldi inanın bilmiyorum.
Ömer'den bir gülme sesi geldi önce. "Merak etme etrafımda olamaz zaten." dedi. "İş güç işte, uğraşıp duruyoruz." diyerek devam etti ardından.
"Tamam. Ama dikkat et kendine. Tamam mı?" diye sordum.
"Ederim ki merak." dedim. Bu sırada gözlerim kapanmak üzereydi. "Ömer." dedim. Onaylayan bir mırıltı çıkarınca devam ettim. "Uykum geliyor. Ama kapatmak da istemiyorum?" dedim.
"Uykun geliyorsa kapatalım yavrum." diye sordu.
"Yok kapatmayalım, bir şeyler konuşalım. Uykum açılır belki?"
"Ne konuşalım yavrum?" diye sordu.
"Bilmem. Mesela en sevdiğin renk ne?" diye sordum.
"Gözlerin yavrum, gözlerin." diyerek açıkladı.3
"Yaa Ömer." dedim erimişlikle.
"Söyle Roniya dılemın (kalbimin ışığı demek)"
Dedikleri kalbimi iyiden iyiye hızlandırıyordu. Niye bu kadar güzel konuşuyor? Ben niye konuşamıyorum diye sorguluyorum kendimi.
"Tı ji roniye dılemıni ağaymın (Sen de benim kalbimin ışığısın ağam.)" dedim ben de.
Dediğime karşılık küçük bir kahkaha attı. "Valla seni çok seviyorum." dedi ardından da.
"Ben de seni çok seviyorum vallaha ha." dedim.
***
Herkese bölüm sonundan selam 🫡
Asuman&Eren2
Oy verdiğiniz için ve yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum. seviliyorsunuz 🫶
Okur Yorumları | Yorum Ekle |