15. Bölüm

15•

Derya
dreamdey

Hellooooo

 

Herkese yeni bölümden selam 🫡

 

Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın.

 

Keyifli okumalar. 🫶

 

 

 

 

***

 

 

 

"Asuman gel otur artık." diye tekrar konuştum.

 

Asuman derin bir nefes alıp "Dur şunu da halledeyim de geliyorum." diyerek elindeki son bulaşığı da yerine yerleştirdi.

 

Bugün Asuman'lara oturmaya gelmiştim ama iş yapmaktan bir türlü oturamıyordu. Tam oturacak başka bir iş çıkıyordu ki bunun en büyük sebebi de Leyla teyzeydi. Sürekli iş veriyordu Asuman'a.

 

"Ay geldim be. Daha da bir şey yapamam valla. Yoruldum." diyerek kendini yanıma bıraktı. '' Annem bıraksa oturacağım da işte" diye söyleniyordu bir yandan da ki haklıydı da. Her geldiğimde böyle yapıyordu annesi, bize asla rahat vermiyor diyebilirim. Neden böyle yaptığına pek de anlam veremiyordum.

 

"Yapacak bir şey yok. Başka bir işin çıkarsa giderim artık ha." dedim şakayla karışık.

 

"Pardon da nereye? Bırakmam valla. Zaten sıkılıyorum evde bari kal da sohbet muhabbet edelim." dedi. Tam bu sırada içeriye Leyla teyze girdi.

 

Önce bizi bir süzdü ardından da Asuman'a dönerek "İşini yaptın mı da oturuyorsun?" diye sordu memnuniyetsiz bir bakış ile.

 

"Yaptım anne merak etme. Hem başka bir iş yoksa Rojda geldi onunla sohbet edeceğim." dedi Asuman da.

 

Her geldiğimde Leyla teyzenin böyle soğuk davranması hiç hoşuma gitmiyordu ama Asuman için geliyordum sonuç olarak o yüzden de Leyla teyzenin bu suratsızlığına katlanıyordum.

 

"Var başka iş. Kalk da şu çamaşırları ser." diyerek arkasını dönüp gitti Leyla teyze.

 

Asuman önce bir sabır çekti ardından da ayaklanıp "Yok oturamıyoruz anam." dedi.

 

Ben de ayaklanıp "Valla ben gidiyorum artık Asuman sen de işlerini rahatça yaparsın artık. Zaten doğru düzgün de oturup sohbet edemedik. Sonra görüşürüz." dedim.

 

"Valla artık gitme de diyemeyeceğim. malum." diyerek ellerini açtı. Ben de başım ile onaylayarak evden çıktım.

 

***

 

Asuman'ın anlatımıyla,

 

Rojda'nın gitmesiyle ben de ilk iş olarak çamaşırları sermeye koyuldum. İşim bittikten sonra da çamaşır sepetini köşeye, duvara yasladım ve eve girdim. Salona girdiğimde annemi televizyon izlerken gördüm. Ben de geçip yanına oturdum.

 

Annem beni farkedince "Ne o? Gitti mi arkadaşın?" diye sordu. Ama sormak için sorduğu da belliydi.

 

"Gitti anne gitti ama neden böyle yapıyorsun? Sırf senin bu davranışın için gitti kız." dedim. Rojda'nın neden gittiğini bilmeyecek kadar salak da değildik hani.

 

"Ne varmış bende? O kız hem bir ağa ile nişanlandı hem de burnu havada olmasın? Hem ayrıca nasıl koskoca ağayı ayartıp evlenme yoluna girdi anlamıyorum ya hadi neyse." dedi bir gözü de televizyondayken.

 

Dediği şeye ağzım açık kaldı. "Anne ne diyorsun? Çok ayıp. Hem Rojda öyle biri değil. Öyle olsaydı bize gelir miydi hiç?" diye sordum.

 

"Öyle ya da böyle kapmış ya o ağayı gerçekten helal olsun. Az tavsiye al arkadaşından da hem kendin kurtul hem de bizi kurtar bu yerden. Gör milletin kızını da az öğren. Gerçi seni alan olur mu bilemem de." diyerek burun kıvırdı.4

 

Dediği yine ve yeniden kalbimi kırdı. Hep böyle yapıyor beni beğenmemezlikten geliyor. Sürekli komşu kızı ya da herhangi biri ile kıyaslıyordu. Kalbim çok kırılıyor evet ama bunu goremiyorlar. Ne abimler ne de annem ve babam. Onların beni görmeyip farketmemesi yüzünden umursamaz bir insan gibi davranmaktan yoruldum ama belli de edemiyordum. Tıpkı annemin bana dediklerini şu an da umursamıyor gibi görünüp gülümsedigim gibi.

 

"Kalk da yemeği üstüne koy abinler ve babanlar gelir birazdan. Acıkmışlardır oğullarım." diye söylendi.

 

Ben de gözlerimi devirmek suretiyle kalkıp mutfağa geçtim. Aman kıymetli oğulları aç kalmasındı.1

 

Yemekleri üzerine koyduktan sonra bana bir sıcak basınca biraz kapıya çıktım. Oturduktan sonra yine aklıma bugün annemin dedikleri geldi. Ne yapacaktım inanın bilmiyordum. Üzerime geliyorlar ama bir tek benim.

 

Ayriyeten abimleri de her seferinde benden üstün tutmaları da ayrı bir zoruma gidiyor. Her seferinde "Onlar erkektir. Tabi kıymetli olacaklar. Onlar soyumuzu devam ettiriyorlar. Sen gidip elalemin soyunu devam ettireceksin." diyerek beni mahvediyordu. Sanki beni elaleme gelin olayım diye doğurmuş, sanki kızı değilmişim gibi davranıyor.

 

"Ağlıyor musun?" yakınımdan gelen ses ile irkildim. Döndüğümde hemen sol tarafimda Eren abi duruyordu. Kendimi yokladığımda yanağımdan bir yaşın yol aldığını gördüm. Hemen silip ayağa kalktım.

 

"Niye ağlıyorsun? Bir şey mi oldu?" diye sordu tekrar sorusunu yenileyerek.

 

"Yok. Yani bir şey olmadı." dedim gülümseyerek. "Hem ne oldu? Sen ne arıyorsun burada Eren abi?" diye sordum.

 

Önce ağzının içinde anlamadığım şekilde bir şey mırıldandı daha sonra da "Bir şey olmadı. Eve geçiyordum, seni de böyle görünce bir şey oldu sandım. Ondan." dedi.

 

"Valla gördüğün üzere Eren abicim bir şey yok." dedim bir yandan da gülümsemeye devam ederken.

 

Duygularını belli etmemek deyince de ben be kardeşim.

 

Derin bir nefes aldı Eren abi önce "Asuman." diyerek duraksadi. "Bana abi deme demedim mi ben sana geçen gün ha?" diye sordu.

 

"Evet dedin." dedim. "Ama ne diye söylemeyeyim ki? Hem benden büyüksün sen. Saygısızlık mı yapayım?" diye sordum ben de.

 

"Sen söyle saygısızlık olmaz. Anladın mı güzelim?" diyerek göz kırpıp arkasını döndü.1

 

Ben ise olayın şokundaydım.

 

Bir dakika bir dakika! O bana güzelim mi dedi? Bana göz mu kırptı? Ne???

 

Olduğum yerde mal gibi kalınca annemin yemeklere bakmam için seslenmesiyle yavaş ama şaşkın adımlarla içeriye girdim.

 

***

 

Rojda'nin anlatımıyla,

 

Eve geldigimde annem ve babam tek vardı tabi bir de Meryem. Meryem babamın kucağında uykuya dalmış, babam da saçlarını okşuyordu. Beni farkedince hem annemin hem de babamın bakışları bana döndü.

 

"Hoş geldin kızım. Neredeydin?" diye sordu babam.

 

"Asuman'lara gitmiştim, oturmaya." dedim ve annemin yanına geçip oturdum.

 

"Kim vardı? Durumları nasıldı? Ramazan amcan nasıldı? diye sordu.

 

"Onlar işteydi oğullarıyla." dedim.

 

"E iyi madem." dedi babam da. Tam bu sırada da annem Meryem'i babamın kucağından aldı.

 

"Gel kızım bakayım babanın yanına." diyerek babam yanına çağırdı. Ben de hemen yanına geçip oturdum. Babam benim gelmemle bana sıkıca kollarını sarıp saçlarıma da bir öpücük bıraktı. "Durumun nasıl? İyisin değil?" diye sordu bir yandan da saçlarımı okşuyordu.

 

"İyiyim babam sağol." dedim hafif de çekinerek. Çekinmemin bir nedeni yoktu aslında. Babamla her böyle olduğunuzda içimde anlaşılmaz bir çekingenlik duygusu beliriyordu.

 

"Ha böyle hep iyi ol kızım. E mi?"

 

"Olurum babam. Siz hep böyle yanımda olun ben de hep iyi olurum." dedim.

 

"Oluruz kızım. Ben de annen de abilerin de hep buradayız zaten." dedi.

 

Biz öylece otururken bir süre sonra kapı çaldı. "Kapıyı açın hele yemek yapıyorum." annemin seslenişiyle babamdan ayrılıp kapıya gittim.

 

Kapıyı açtığımda karşımda gülerek duran Eren abim vardı. "Hoş geldin abi de hayırdır?" diye sordum. Normalde içeriye girdiğinde 'açım, yemek hazır mı?' diye soruyordu. Bu sırada kenara çekildim abimin içeriye girmesi için.

 

Abim de ayakkabısını çıkarıp içeri girdi. "Hoş bulduk güzel kardeşim benim. Nasılsın bakalım?" diyerek bana sıkıca sarılıp başıma da bir öpücük bıraktı.

 

"İyiyim ben abim sağol da ne bu neşe?" diye sordum.

 

"Sorma kardeşim şimdi. Sonra söylerim." diyerek yanımdan ayrılıp içeriye geçti. Ben de bir süre arkasından anlamayarak baktım ve mutfağa annemin yanına geçtim.

 

 

*

 

 

Annemle beraber yemekleri üzerine verince ben de odama geçtim. Kendimi sırt üstü yatağa attım. Daha sonra telefonu elime alıp Ömer'in isminin üzerine bastım ki telefon odadayken beni üç kere aramıştı.

 

Telefon ikinci calışın ardından açıldı.

 

"Rojda'm" diyerek açıldı hem de.

 

Gülümsedim. "Ömer." dedim. "Beni aramışsın." diye devam ettim.

 

"Aradım." dedi. "Ne yapıyorsun?" diye sordu ardından da.

 

"Annemle yemeği hazırladık, şimdi de odadayım." dedim.

 

"Yemek demişken. Seni yarın yemeğe götürmek istiyorum." dedi. "Gelir misin?" diye devam etti.

 

"Yani gelirim de nerden çıktı ki bu yemek? Hem babam ne der?" diye sordum. Evet artık sözlüydük ama yine de babamdan gizli saklı ya da izinsiz hareket etmek istemiyordum. Sonuçta hala bu evde yaşıyordum. Ayriyeten de söylemeye utanırdım ki.

 

"Ben hallederim. Sen sadece yarına hazır ol yeter." dedi.

 

"Nereye götüreceksin? Ona göre hazırlanayım bari." dedim.

 

"Ne giymek istersen giy. Yeri boş ver şimdi." dedi.

 

"Ama söyle. Sonra rezil olmayayım." dedim. Nereye gideceğimizi bilmediğim için rezil olmak istemiyordum. Hem de Ömer ile ilk defa yemeğe gidecektik.

 

"Sen istediğini giy. Gerekirse ortamı sana göre ayarlarım ben. Rezil falan da olmazsın merak etme rındamın (güzelim)" dedi.2

 

O böyle söyleyince durur mu bu kalp, tabiki de hemen eridik.

 

Ömer ile konuştuktan sonra tekrar odadan çıktım ve mutfağa geçip yemeklere baktım. Yemeklerin pişmek üzere olduğunu görünce sofrayı hazırlamaya koyuldum.

 

Ali abim yemekte olmayacaktı çünkü akşam yemeğine Fulya yengelemlwre davetliydi. O yüzden bu akşam bizimle değildi yemekte.

 

Yemekler ve sofra hazır olunca Meryem'i uyandırmaya gittim.

 

"Meryem, kalk hadi. Bak yemek yiyoruz." dedim. Bir yandan da gıdıklıyordum. Meryem uyandığına dair sesler çıkarınca ben de gıdıklamaya devam ettim. Bir süre sonra Meryem artık gülmeye başlamıştı.

 

Meryem'in tam uyandığına emin olunca onu tuvalete götürüp elini yüzünü yıkayıp salona gönderdim. Ben de arkasından yemek tenceresini alıp salona geçtim. Meryem yeni uyandığı için babama yapışmıştı resmen. Salondakiler de benim geldiğimi görünce de hep beraber sofraya gectik.

 

 

***

 

Fulya'nın anlatımıyla,

 

Çalan kapı ile yerimden kalktım. Büyük ihtimalle Ali'm gelmişti. Neşeyle kapıyı açmaya gittim. "Kızım sırıtarak gideceğine hızlı git de beklemesin çocuk kapıda." annemin söyledikleriyle gülümsemem büyümüştü. Bu sırada kapının önüne gelmiştim bile.

 

Kapıyı açıp karşımda bana gülümseyerek bakan adama baktım. "Ali'm. Hoş geldin." diyerek sıkıca boynuna atladım.

 

"Fulya'm, güzelim. Şu an çok iyiyiz ama annen içeride. Ayıp olur şimdi bizi böyle görmesin." dedikten sonra benden ayrılırken de saçlarıma da bir öpücük bıraktı.

 

Beraber salona geçtiğimizde Ali ilk olarak annemin elini öptü. Daha sonra da beraber sofraya geçip yemeğimizi yemeye başladık.

 

Arada böyle annem Ali'yi yemeğe davet ederdi. Annem de çok sever Ali'yi. Ki böylesi benim için de ayrı güzel bir olaydı. Her ne kadar seversem seveyim eğer annem memnun olmasaydı içim hiç rahat etmezdi. Bir yanım da hep buruk kalırdı. Bu da yaşansın istemezdim.

 

"E oğlum durumlar nasıl. Daha iyisindir inşallah." annemin sorusu ile Ali elindeki çay bardağını önündeki masaya bıraktı.

 

"İyiyim Allah'a şükür. Bir sorun da yok." diye cevapladı Ali.

 

"Rojda da artık evlilik yoluna girdi. Düğün ne zaman olur?"

 

"Valla bana kalsa en az bir yıl daha evlenmezler ama son söz babamın. Nasip artık." dedi Ali.2

 

Allah'tan ki Ali'ye kalmadı bu iş. Yoksa bu gidişle evlenemezlerdi Allah korusun.

 

Rojda'yı seviyor ve başka aileye gidecek olması onu endişelendiriyor. Rojda'ya kötü davranırlar ya da Rojda o yaşamı kaldıramaz diye düşünüyor. Rojda köy kızı sonuçta, laf gelir diye korkuyor. İstemiyor kardeşinin üzülmesini normal olarak.

 

Annemler çay içmeye devam ederken ben de çayları tazelemek için mutfağa geçtim. Bardakları tezgaha koyup tam dolduracaktım ki tezgaha dayanılan el ile duraksadım ve önüme döndüm.

 

"Allah'tan ayıp oluyordu. Senin bu yaptığına ne demeli peki?" diye sordum gülerek.

 

Ali de "Annen tuvalete gitti. Yani bir şey olmaz merak etme." dedi gülerek.

 

"Baya sağlama almışsın işini." dedim kaşlarımı kaldırarak.

 

"Her zaman."

 

Bana yaklaşmaya başlıyordu ki "Kızım çaylar nerede kaldı?" diyen annemin sesi ile gerilemek zorunda kaldı Ali.

 

"Baya sağlama almışsın gerçekten." diyerek arkamı dönüp çayları doldurdum. Bardakları tutacakken de aniden dudaklarımın üstüne kapanan dudaklarla gözlerim kocaman oldu.

 

Ali öpüp geri çekildi, hemen ardından da göz kırptı. "Buluruz o zaman baska bir yol." diyerek mutfaktan çıktı.

 

 

***

 

Yazar anlatımıyla,

 

Boran konağında şu an her şey sıradandı. Yâde Havin, gelini Berivan Hanım, kızı Senem Hanım ve torunu Gül ile salonda oturuyorlardı. Beraber hem sohbet ediyorlar hem de çay içiyorlardı. Şu an da Ömer Ağa'nın evlilik mevzusunu konuşuyorlardı.

 

Yâde Havin bir an önce Ömer Ağa'nın evlenmesini istiyordu. Hem yaşlandığı için hem de torununun evliliğini ölmeden önce görmek istiyordu.

 

"Berivan kızım. Bir hafta icinde gelini ve ailesini yemeğe çağırıp düğün tarihini de konuşalım." diye konuştu Yâde Havin.

 

"Çağıralım Dâye (anne). Zaten ben de istiyordum. Azad ağa ile konuşayım müsait olduğu gün çağıralım." Berivan Hanımın söylediğine karşılık Yâde Havin başını memnuniyetle sallamıştı.

 

Ama bu durumdan memnun olmayan bir kişi vardı. Gül. O ne bu evliliği istiyor ne de onların yemeğe gelmesini. Ömer Ağa söz akşamı kendisini uyarmış ve kızmıştı ama bu Gül'ün umrunda değildi şu an. İlk bir korkmuştu ama sonrasında eski haline dönmüştü.

 

O hâlâ o köylü kızını Ömer Ağa'ya yakıştıramıyordu. Gül'e göre Ömer Ağa'ya yakışan kişi kendisiydi. Hem kendisi de aşiret kızıydı sonuçta. Yakışırdı Ömer Ağa'nın yanına.6

 

Senem Hanım ise kızının bu düşüncelerinden bi haberdi. Yoksa bırakır mıydı Mardin'e peşinden gelmesini.

 

Kadınlar kendi arasında konuşmaya devam ederken Yâde Havin yanlarından ayrılmış ve torunu Ömer Ağa'nın odasının önüne gelmişti. Amacı Ömer'in durumunu sormaktı.

 

Yâde Havin beklemeden de kapıyı çalmadan içeri girdi.

 

Bu sırada Ömer Ağa da üstüne tişört giyiniyordu. Yatacaktı çünkü. Açılan kapı ile neye uğradığını şaşırmış ve "Lan!" diye yükselip elindeki tişörtü hızlıca üzerine geçirmişti. Kapıya baktığında Yâdesini görünce biraz rahatlamıştı. Başkası da olabilirdi sonuç olarak.

 

"Korkma korkma benim." diyerek içeri girip odadaki koltuğa oturdu Yâde Havin.

 

"Böyle pat diye girmezsen biz de korkmayız." diyerek Yâdesinin yanına gelip oturdu Ömer Ağa. "Ne oldu da geldin bu saatte?" diye sordu ardından da.

 

"Gelip ne yapıyorsun diye baktım. Sormayayım durumunu da?" diye söylendi Yade Havin. "Bu kızdan sonra kafan da iyice gitti. İyi mi oldu? kötü mü oldu bu evlilik işi? Bak onu bilmiyorum işte." diye devam etti.

 

"Ne alaka Yâde? Hem sen ne diye konuyu döndürüp dolaştırıp benim evlilik işlerine getiriyorsun?" diye sordu Ömer Ağa. Yâdesi ile oturamıyordu. Sürekli laf dönüp dolaşıp ya Ömer'in hallerine ya da evliliğine geliyordu.

 

"Ha onu iyi dedin bak."

 

"Neyi iyi dedim?" diye sordu Ömer Ağa.

 

"Ha bu evlilik işini. Düğünü bir an önce yapıyoruz. Ne gerekiyorsa hemen yapalım." dedi Yade Havin.

 

Ömer duyduklarıyla mutlu olmuştu. Sırıtma isteğini zor bastırmıştı. "Niye öyle dedin?" diye sordu Yâdesine.

 

"Hadi hadi yeme beni. Senin de ne kadar erken bu düğün işinin olmasını istediğini bilmiyor muyum?" diye sordu Yâde Havin. Biliyordu, tanıyordu torununu.

 

"Ben istiyorum da sen ne diye istiyorsun?" diye sordu Ömer Ağa.

 

"Ölmeden göreyim diyorum. Başka ne isteyeceğim?" Başka bir şey daha vardı aslında ama bunu Ömer'e söylemek istemiyordu şu an.1

 

Ömer Ağa ve Yâde Havin biraz daha konuşup dağıldılar.

 

Ömer yarın ilk iş olarak yemek için Rojda'nın babasına haber verecekti. Akşam götürmeyecekti Rojda'yı tam tersine öğlen gideceklerdi yemeğe. Hem böylece Rojda'nın ailesinin içi de rahat ederdi.

 

 

 

***

 

 

 

Herkese bölüm sonundan selam 🫡

 

Umarım beğenmişsinizdir.

 

Ömer&Rojda

 

Asuman&Eren

 

Ali&Fulya

 

Oy verdiğiniz için ve yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum, seviliyorsunuz 🫶

 

Bölüm : 09.12.2024 13:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...