Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın.
***
"Hangisini giysem acaba?" diyerek dolaptaki bakışlarımı Asuman'a çevirdim. Asuman halıya odaklanmış hiç bende değildi. Meryem de yatağımın üzerinde bizimle beraberdi.
Bugün Ömer ile yemeğe gidecektik. O yüzden yardım için Asuman'ı çağırmıştım ama bugün pek kendinde değil gibi. Bir değişik duruyor. Buraya zorla getirttim resmen. Geldiğinden beri de bir hayli dalgındı.
"Asuman abla. Ablam sana diyor." Meryem'in Asuman'a seslenmesiyle Asuman yerdeki bakışlarını bana kaldırdı.
"Ne? Bana mı bir şey dediniz?" diye sordu Asuman.
"Ben seni niye buraya çağırdım? Tabi sana söylüyorum Asuman'cım." dedim. "Sende bugün bir tuhaflık var da hadi neyse." diye devam ettim.
"Ne tuhaflığı be?! Aynıyım işte."
"Yok Asuman abla. Ben de fark ettim. Bence de değişik gibisin. Ama anlamadım ben de." diyerek dudak büzdü Meryem de.
Ben de Meryem'in dediğine hak verircesine başımı salladım. "Valla Meryem haklı. Neyse şu günü bir atlatalım da konuşuruz." dedim.
Ardından da Asuman'ı kaldırıp Ömer'le gideceğim yemek için uygun bir elbise seçtik.
Asuman ile seçtiğimiz elbise sonrası beraber salona geçip oturduk.
"Abla sen şimdi Ömer Ağa ile yemeğe mi gideceksin?"
Meryem'in sorusu ile bakışlarımı ona çevirdim. "Evet güzelim. Neden soruyorsun? Beraber kıyafet seçmedik mi içeride?" diye sordum.
"Seçtik ama o Ömer Ağa çok sinirli bakıyor. Sana kızmıyor mu hiç?" diye sordu.
Sorusuna gülümsedim. "Merak etme kızmıyor bana." dedim.
"E madem kızmıyor niye o zaman sinirli bakıyor sürekli?" diye sordu bu sefer de.
"Bakışı öyle." demekle yetindim. Başka ne diyebilirdim ki?
Bu sırada Asuman da hala sessiz sessiz oturuyordu. Bu halleri de neydi?
Hemen yanımda oturduğu için kolunu sarstım. "Moodun yerine gelsin." dedim bir yandan da.
"Moodum yerinde be. Ne sallıyorsun beni?" diye sordu Asuman da.
"Acaba niye? Boş boş etrafı izlediğin için olabilir mi?"
Bu sırada Asuman'ın omuzları çöktü. "Ben gitsem şimdi? Kimse gelmeden yani. Sonra konuşuruz. Valla bak." diyerek alttan alttan baktı.
"Kimse gelmeden derken? Asu, ailemden başka kim gelecek Allah aşkına? Sanki yabancılar." dedim şaşırarak.
"Öyle de işte ben gideyim ya." dedi bir kez daha.
Daha fazla ısrar edemedim. Bir şey vardı belli ama şu an anlatmak istemiyordu. Ben de daha fazla bir şey demedim ve Asuman'ı yolcu ettim.
"Ee Meryem'cim. Kaldık baş başa. Ne yapalım?" diye sordum Meryem'in yanına otururken.
Babamlar işte annem de komşuya gitmişti. Kaldık Meryem ile baş başa.
"Evcilik oynayalım." diyerek koltuktan yere indi Meryem. "Bekle oyuncaklarımı getireyim." dedikten sonra odadan çıktı. Bu anı bekliyormuş resmen. Onun bu haline gülüp beklemeye başladım.
Meryem oyuncaklarını almaya gitmişken ben de Ömer'e mesaj attım. Babamla konuştu mu diye. Ömer de şimdi konuşmak üzere olduğunu yazmıştı.
"Bak abla. Burası benim evim, burası da senin evin. Tamam mı?" Diyerek odanın iki ayrı ucunu gösterdi Meryem. "Şimdi ben şakacıktan yemek yapacağım seni de yemeğe davet edeceğim. Ama gelirken kapıyı çal tamam mı?" diye sordu.
Ben de dediklerini başımla onaylayarak bana gösterdiği, benim olan eve geçtim ve Meryem'in beni çağırmasını bekledim.
***
"Baba ben şimdi tarlaya geçiyorum. Başka bir şey var mı?" diye sordum babama.
"Yok oğlum bir şey. Gideceksen git artık. Sabahtandır söylüyorsun. Ha gidecem ha gidiyorum. Gitmemek için yer arıyorsan açık açık söyle oğlum." diye sitem etti en son babam.1
Yani gitmemek için sormuyordum aslında. Ne de olsa sevdiğimiz kızın babasının karşısına çıkacağız. Her ne kadar ağa olursan ol sevdiğinin ailesinin karşısında boynun kıldan ince oluyordu.
Babamın yanından ayrılıp arabayı tarlaya doğru sürdüm. Bugün sabah Rojda'm ile konuştuğumda babasının da tarlaya gittiğini öğrendim. Hem tarlayı kontrol edeceğim hem de babası ile konuşacağım.
Bugün önemli bir gündü benim için. Herkes için normal bir gün olabilir ama benim için değerli.
Tarlaya gelip önce çawiş Mustafa efendiden tarla ve işçiler hakkında son bilgileri de aldım. Bu sırada işçilerin öğle yemeği vakti de yaklaşmak üzere idi.
Rojda'nın babası Ekrem amcayı görünce o tarafa yaklaştım. Beni fark eden Ekrem amca da elindeki işi bırakıp bana döndü.
"Hoş geldin Ömer oğlum." dedi gülümseyerek.
"Hoş bulduk Ekrem amca." diyerek eline uzandım.
"Aman oğlum ne yapıyorsun? Elim kirlidir." diyerek elini çekti Ekrem amca.
"Bir şey olmaz Ekrem amca. Emektar eli ne olusra olsun öpülür." diyerek öptüm elini bu sefer.
Söz zamanından sonra aramızdaki ağa-köylü ilişkisini kaldırmıştık haliyle. Onun yerine damat ve kayınpedere geçiş yaptık. Normal olacak şekilde.
"Hayırdır oğlum? Yanıma kadar geldin. Bir şey mi söyleyecektin?" diye sordu.
Boğazımı temizleyip "Senden izin alacaktım." dedim.
"Ben Rojda'yı yemeğe götürmek istiyordum. Ama öğlen yemeğine. Yani ne size ne de kızınıza sıkıntı çıkarmak istemem." dedim ve Ekrem amcanın cevabını bekledim.
"Sorun yok oğlum gidebilirsiniz. Yalnız geç kalmayın. Ha böyle bizi ve kızımı da düşündüğün için sağol." diyerek koluma iki kez vurdu.
Mutlu olduğumu belli etmeden başımı salladım. Allah var. İzin vermez diye korkmadım değil.
"Ha bir de şeyi söyleyecektim." dedim.
"Geçen fark ettim de sizin mutfakta musluk yok. Yani Hülya Hanım da bulaşıkları dışarıda yıkıyordur. Havalar soğuk olunca zor olur. Benim tanıdığım sağlam, güvenilir bir usta var. Sorun olmayacaksa gelsin halletsin bu musluk işini." dedim. Ne zamandır aklımda ama bir türlü fırsat bulup söyleyemiyordum.
"Ben de yaptırmak istiyordum ama güvenilir bir usta bulamadım. Herkese de emanet edemem ya. Sen dediysen tamamdır. Ustayı gönder, gelip bir baksın." dedi Ekrem amca da.
Ekrem amca ile biraz daha ayak üstü konuşup tekrar arabama bindim. Arabayı çalıştırmadan da Rojda'ya hazırlanması için mesaj attım.
***
Ömer'in attığı mesaj sonrası Meryem ile oyunu bitirip annemi aradım. Meryem evde tek kalmasın diye. Annem de gitmeden getir bana bırak deyince ben de üzerimi değiştirmeye başladım.
Neredeyse yarım saatin ardından hazırdım. Hem saçlarım olsun hem de yaptığım hafif makyaj olsun hepsi tamamdı.
"Sen böyle yaptığın zaman o ağa sana sinirli bakmaz ki." Meryem'in sorusuyla kendisine baktım. Yatağın üzerinde oturmuş beni izliyordu ablası heyran.
"Niye öyle dedin kız?" diye sordum.
"E çok güzel olmuşsun. Sana böyle güzel bakar. Aynı Ali abimin yengeme baktığı gibi." dedi gülümseyerek.
"Öyle mi diyorsun?" Meryem soruma karşılık başını salladı. Ali abim ve Fulya yengemin arasındaki ilişkiyi tek ben değil ailecek seviyorduk.
Ömer'e hazır olduğuma dair mesaj attım ve evden çıktım. İlk iş olarak Meryem'i anneme bırakıp tekrar eve döndüm.
Çok geçmeden de Ömer'in arabası kapıda göründü zaten. Odamdan çantamı aldım ve ayakkabılarımı da giyip dışarı çıktım.
Arabaya yaklaştıkça içim kıpır kıpır oluyordu. Bir de böyle saklanmadan gizli saklı olmadan buluşmamız da bir tuhaf geliyordu ama kendimi daha rahat hissettiğim de bir gerçekti.
Arabanın ön kapısını açıp koltuğa yerleştim. Ömer'e döndüğümde ise gülümseyerek bana bakıyordu. "Hoş geldin güzelim." dedi.
"Hoş buldum." dedim ben de gülümseyerek ve yönümü biraz daha Ömer'e çevirdim.
Ömer'in bana gülerek bakan bakışları yerini çatık kaşlı bakışlara bıraktı.
Ben de anlamayarak "Niye öyle bakıyorsun? Bir şey mi oldu?" diye sordum.
Önce bir boğazını temizledi ardından da üzerimde ki bakışlarını yüzüme çıkardı. "Yok. Bir şey olmadı. Sen böyle üşürsün. Üstüne şal olur, ceket olur bir şey mi alsaydın?" diye sordu.
Önce üzerime ardından da Mardin'in yakıcı, bunaltıcı ve sıcak havasına baktım. "Bu havada mı?"diye sordum kaşlarımı kaldırarak.
"Ne olmuş havaya? Üşürsün sen işte." diyerek ısrara devam etti.
"Bu sıcakta üstüme hayatta ceket almam." dedim. Hele de bu havada.
"Sabır. Sabır Allah'ım." diyerek derin bir nefes çekti içine.
Şaşkınca Ömer'e döndüm. "Ne oldu ya? Elbisem güzel olmamış mı?" diye sordum anlamayarak.
"Yavrum sorun da o zaten. Elbisenin güzel değil hatta çok güzel olması. Bir de şu." diyerek üstümü işaret etti.
Üzerime baktım ama bir şey anlamadım. "Ne?" dedim.
"Yavrum. Gerdan merdan her şey ortada. Bugün sabır çekerek mi gezeyim ortalıkta?" diye sordu ardından da bakışları tekrar üzerimde dolaştı.
"Sen demedin mi istediğini giy diye? Ne diye şimdi oyun bozanlık yapıyorsun?" diye sordum.
Ömer bir kez daha "Sabır, sabır." dedi ardından da arabayı çalıştırdı.
*
Neredeyse yirmi dakika süren araba yolculuğumuz bitmiş ve bir mekanın önünde araba durmuştu. Yolculuk boyunca Ömer istersem hemen şimdi bir yerden şal alabileceğimizi söyleyip durmuştu. Ben de her seferinde havanın sıcak olduğunu söyleyip durmuştum.
Arabadan inip mekana doğru ilerlemeye başladık. Çok gösterişli bir yer olduğu dışarıdan bile belli oluyordu. Bu yüzden de üzerimi kontrol etme ihtiyacı hissettim ve bakışlarımı üzerime değdirdim.
Biraz heyecan ve alışık olmadığım bir yer olunca ne yapacağımı bilemedim. Hemen önümde yürüyen Ömer'in ceketini sıkıca kavradım ve öyle bakınmaya devam ettim. Bu sırada mekanın giriş kısmına gelmiştik bile. İçerisi de yeterince kalabalıktı.
"Ömer Bey, buyrun masanız bu tarafta." diyen adam ile bakışlarımı o tarafa çevirdim.
Bu sırada Ömer de ceketini sıkıca kavradığım elimi ceketten ayırıp sıkıca tuttu. "Rahat ol. Ben yanındayım." diyerek bana döndü. Bu sırada bakışları tekrar gerdanıma kaydı. Başını sallayarak ilerledi, ben de peşinden.
İkimiz de masaya oturunca Ömer baş hareketi yaptı ve garsonlar gelip masamıza yemekleri koyup gittiler. "Ne ara ayarladın?"diye sordum şaşırarak.
"Sana söyleyince." dedi gülümseyerek. "İstediğin başka bir şey varsa söyle hemen getirsinler."
"Yok. Yani başka bir şey istemiyorum. Zaten bir sürü şey var." dedim.
"Afiyet olsun yavrum o zaman." dedi.
Böylece ikimiz de yemek yemeye başladık. Zaten bugün de heyecanlı olduğum için sabah doğru düzgün kahvaltı bile yapamamıştım.O yüzden de açtım.
Yemekten sonra çay ve tatlı söylemiştik. Siparişlerin gelmesini beklerken Ömer ile sohbet ediyorduk.
"Doğum günün kutlu olsun Rojda'm." dedi Ömer bir anda.
Anlamadığım için "Hı?" diye bir ses çıktı benden de.
Önüme koyulan ve üstünde mum olan çikolatalı pasta ile şaşkınlığım biraz daha arttı.
Bugün benim doğum günüm müydü?1
Bugünün tarihi aklıma gelince hatırladım ve kaşlarım havalandı. Bugün benim doğum günümdü ya!
Bu aralar zaman o kadar hızlı geçiyordu ki ne zamanın nasıl geçtiğini, ne de doğum günümü hatırladım.
Ömer masanın üzerindeki sol elimi tutup avuç içime bir öpücük bıraktı. "İyi ki doğdun yavrum. İyi ki bu dünyaya geldin de biz bir araya gelebildik. İyi ki varsın roniya dılemın (kalbimin ışığı)"
Kocaman gülümseme sundum "Ömeeer..." dedim hayranlıkla. "Ben bile unutmuştum."
"Seninle ilgili olan hiç bir şeyi unutmam ben." dedi gülümseyerek. Ardından da elini ceketinin iç cebine atıp bir kutu çıkardı ve bana uzattı. "Senin için. Umarım beğenirsin."
Açtığımda çok güzel ve zarif bir kolye ile göz göze geldim. "Bu çok güzel." diyerek kolyedeki bakışlarımı Ömer'e çevirdim.
"Senin kadar olmasa da güzel." dedi Ömer de gülümseyerek.
Daha sonra Ömer ayağa kalktı ve kolyeyi boynuma taktı. Elleri önce yavaşça gerdanımda gezindi oradan da boynuma. Ellediği, dokunduğu her yeri yakıyor gibiydi. Bu sırada da içli bir nefesi ağzımda tutamadım daha fazla. Yerine oturmadan da saçlarıma öpücük bıraktı.
Ömer yerine geçince boğazımı temizleyip "Nasıl? yakıştı mı?" diye sordum bir elim de kolyedeyken. Amacım bulunduğumuz havayı dağıtmaktı.
"Oraya yakışacak daha iyi şeyler biliyorum ama şimdilik bu da idare eder." diyerek göz kırptı.2
Tam ne olduğunu soracakken yaptığı imayı anlamam ile kolyenin üzerindeki elim durdu ve öksürmeye başladım.
Ömer de bu sırada gülerek "Helal helal." dedi ve masada ki suyu önüme uzattı. "Sanki yalan bir şey dedim?" diyerek de devam etti.
Ömer'in söylediğine göz devirerek sudan bir kaç yudum aldım.
***
Ömer ile biraz daha oturduktan sona beni eve bırakmıştı geç olmadan. Anahtarı kapıya taktım ve ayakkabımı çıkarıp içeri girdim.
"İyi ki doğdun." diye bağırma ile ödüm koptu. Salona iyice girdiğimde herkesi orada gördüm. Abimler, yengem, annem, Asuman ve babam vardı. Kısacası biz bizeydik.
"Gel kız." diyerek Fulya yengem koluma girdi ve hazırladıkları el yapımı pastanın önüne götürdü. "Bak pastayı ben yaptım değerimi bil ha." diye ekledi.
"Teşekkür ediyorum." dedim hepsine tek tek mutlulukla bakarken.
"Teşekkürlük bir şey yok kızım. Hadi pastanı üfle." diyerek babam omzuma dokundu. Ben de başımı sallayıp pastanın tam önünde durdum.
"Dilek de tut kız." Fulya yengemin söylediğine gülerek pastanın üstündeki mumları söndürdüm.
Pasta kesilince de servisi yengem yaptı. Şu anda hep beraber salonda oturuyorduk. Babam da doğum günümü kutlayıp odasına geçmişti. Başı ağrıyormuş ve dinlenmek istedi.
"Kız bu kolyeyi Ömer Ağa mı aldı?" diye sordu Fulya yengem boynumdaki kolyeyi işaret ederken.
"Evet, güzel değil mi?" diyerek elimi kolyeye götürdüm ben de.
"Güzel valla. Parası da güzeldir şimdi." dedi Asuman da.
Buna hepimiz de hak vermiştik. Zaten kolye de pahalı bir şeye benziyordu.
"Rojda." diyerek Ali abim çağırdı bu sırada.
Hemen yanımızda ayakta duruyordu. Ben de kalktım o yüzden. Elindeki hediye paketini bana uzatarak "İyi ki doğdun rındame (güzelimiz)." dedi.
"Abi, çok teşekkür ediyorum." diyerek sıkıca sarıldım. Aynı şekilde abim de bana sarıldı.
"Hele ayrılın. Ben de vereyim kardeşime hediyesini." diyerek Eren abim de yanımıza geldi.
Böylece Eren abim de elindeki hediyeyi bana uzattı "İyi ki doğdun kız." diyerek sıkıca sarıldı.
"Sağol abim." dedim sarılırken.
Abimden ayrılıp yere yengemlerin yanına oturdum. "Aç kız bakayım abin ne almış." dedi Fulya yengem merakla.
İlk önce Ali abimin hediyesini sonra da Eren abimin hediyesini açtım. Ali abim bana çok tatlı olan bir kolye almıştı. Eren abim de aynı şekilde çok tatlı sarı bir elbise almıştı.
"Abilerinin zevki de güzelmiş ha." dedi Asuman hediyelere bakarken.
"Abla. Bak bunu da ben aldım sana." diyerek elindeki poşeti bana uzattı Meryem.
"Oy ablası. Sen de mi aldın." diyerek Meryem'i kucağıma çekip öpmeye başladım.1
Meryem gülmelerinin arasında "Hee aldım." dedi.
Bir süre daha beraber oturunca Fulya yengem ve Asuman da çok geçmeden evlerine gitmişti.
***
"Bak şuradakiler güzel, buraya girelim." diyerek Asuman'ın kolunu çekiştirip sağdaki mağazaya girdik.
Bu akşam Ömer'lere akşam yemeğine davetliydik. Gitmeden de Asuman ile çarşıya çıkıp akşam için elbise almak istiyordum. Ne de olsa oraya ilk defa gidecektim. O yüzden de yeni bir kıyafet ile gitmek istiyordum.
İçeriye girip Asuman ile elbise reyonlarına girdik direkt. Zaten Asuman da iki gün öncesine göre daha iyiydi, en azından dalgın değildi. Ne olduğunu bir kaç kez daha sormuştum ama her seferinde de beni geçiştirmişti. Ben de artık bir şey dememeye karar verdim ve olayları akışına bıraktım.
Asuman ile beğendiğimiz bir kaç tane kıyafeti alıp denemek için kabine götürdüm. Üzerime bir tane siyah bir elbise giyip kabinden çıktım. Asuman beni görünce reyonların arasından yanıma geldi.
Asuman önce üzerimdeki elbiseyi inceledi daha sonra da bana baktı. "Nıç." diyerek burun kıvırdı. "Yaşını büyük göstermiş bu. Diğerlerini dene." dedi ardından da.
Bende aynadan kendime bakarken Asuman'ın dediklerine hak verdim. Yaşımı büyük göstermişti gerçekten.
Diğer elbiseyi denemek için kabine girdiğimde "Roja." diye seslendi Asuman.
"Ne oldu?" diye sordum kapıyı açarken. Zaten üzerimi de çıkartmamıştım henüz.
"Ben şimdi karşıdaki mağazaya gidiyorum. Geçen sana bir elbise göstermiştim ya. Ha işte o elbisenin aynısını gördüm. Bir bakacağım ona. Gelirim hemen zaten olur mu?" diye sordu aceleyle.
Onun bu haline gülüp "Tamam git hadi ama bekletme beni fazla." dedim.
Asuman da "Tamam tamam hemen bakıp gelirim zaten." diyerek yanımdan ayrıldı.
Ben de kabine girip diğer elbiseyi giydim. Pembe renginde sade ama aynı zamanda şık bir elbiseydi.
Kabinden çıkıp aynanın karşısına geçtim daha iyi görmek için. Elbiseyi beğenmiştim doğrusu. Sanırım bu elbiseyi alacaktım. Asuman'ın gelip gelmediğini görmek için arkamı döndüm.
Tam o sırada hemen dibimde Ferhat'ı gördüm. Aniden karşıma çıkınca irkilmeden edemedim.
"Yakışmış. Al bunu bence." diyerek üzerimdeki elbiseyi işaret etti.
"Ne işin var burada?" diye sordum. "Ne diye dibimdesin?"
"Korkutmak istemezdim. Sen elbisene hayranca bakarken ben de seni izlemeye dalmıştım." dedi geniş geniş.
Allah'tan korkutmak istemiyor. Bu dediği de neydi o zaman?1
"Gider misin?" diyerek yanından geçip kabine gireceğim sırada kolumdan tutup beni durdurdu. "Ne yaptığını zannediyorsun?" diye sordum kaşlarımı çatarak.
"E ne olmuş yani?" diye sordum bir yandan da kolumu kurtarmaya çalışırken.
Bana yaklaşarak "Yok öyle dünya güzelim. Seni ilk ben gördüm. Başkası ile evlenebileceğini mi sanıyorsun?" diye konuştu kolumu sıkmaya devam ederken.2
"Ne saçmalıyorsun sen?" dedim yüzümü buruştururken. Bir yandan da etrafı inceliyordum, birisinin bizi böyle görmesini istemiyordum. Ömer'in kulağına giderse kötü şeyler olurdu sonuçta.
Kolum acıyordu. "Bırak kolumu, acıtıyorsun." dedim bir yandan da.
"Bana bak. Benden başkasıyla evlenemezsin! Boşuna hayal kurma!" diye tısladı resmen yüzüme. "Sok bunu o aklına." diyerek kolumu sert bir şekilde bıraktı.
Ferhat gittikten sonra yanağımın ıslandığını fark ettim. Nefret ediyordum bu durumdan. Önce yüzümü elimle hızlıca sildim ardından da Asuman gelmeden tekrar kabine girdim ve üzerime kendi kıyafetlerimi giydim. Kolumda da hafif bir morluk belirmişti bu yüzden de seçtiğim elbiselerin arasından uzun kollu olan mavi bir elbiseyi almaya karar verdim. Asuman gelmeden de parasını ödeyip mağazanın önüne çıktım. Tam o anda da Asuman karşı mağazadan çıktı.
"Ne o almadın mı?" diye sordum gülümsemeye çalışırken.
"Gönül isterdi ki almak ama fiyatlar malum." dedi üzülerek.
"Yapacak bir şey yok." dedim ve koluna girdim. "Neyse ben de elbiseyi aldım zaten."
"Beni niye beklemedin?" diye sordu bana dönüp.
"İşin uzar diye düşündüm." dedim. Ferhat'tan ve az önceki olaydan bahsetmek istemiyordum.
"Mavi, uzun kollu olanı." dedim.
"Bu sıcakta ne uzun kollusu?" diye sordu şaşkınca.
Bir süre daha Asuman ile çarşıda gezip eve döndük.
***
Eve girdiğimde bizimkilerin de hazırlandığını gördüm. Annem beni görünce "Kızım nerede kaldın?" diye sordu.
"Neyse. Hadi geç hazırlan. Babanlar da şimdi gelir. Biz hazır olalım onlar da zaten iki dakikada hazır olurlar." ben de tamam diyerek odama geçtim.
"Abla. Bak ben nasıl olmuşum?" diye sordu Meryem etrafında dönerken.
"Çok güzel olmuşsun ablam." diyerek eğilip yanağına öpücük bıraktım.
İkimiz de hazır olunca odadan çıktık. Babamlar da bu sırada salonda bizi bekliyorlardı. Biz odada hazırlanırken gelmişlerdi ki hemen de hazırlanmışlar zaten.
"Kız bu ne güzellik?" diyerek Eren abim yanıma gelip saçlarıma öpücük bıraktı.
"Ben de güzelim." alttan alttan bakıp konuşan Meryem'e gülmeden edemedik.
"En güzelimiz sensin zaten." diyerek Meryem'i kucağına aldı Eren abim de.
Bu sırada da babam ayaklanip "Hadi daha fazla bekletmeyelim." dedi ve salondan çıktı, biz de peşinden.
Dışarı çıktığımızda kapıda siyah bir araba vardı. Hemen yanında da bir adam. Bizi görünce hızlıca önümüze geldi.
"Ekrem Bey. Azad ağam sizi almamı söyledi. Buyrun arabaya." diyerek arabayı işaret etti.
Babam da biraz mahçup olsa da bu durumdan, el mecbur arabaya doğru ilerledi.
Araba bir süre sonra büyük bir konağın kapısında durunca sırayla arabadan indik. Hayatımda ilk defa Konak görmeyi geçtim, bir de böylesine büyük bir Konak'ı ilk defa görüyordum.
Daha fazla incelemeden kapıdaki adamın, bizim için kapıyı açmasıyla içeriye girdik yavaş yavaş.
Kapıda duran bir kız bizi Azad ağaların bulunduğu yere götürmeye başladı. Büyükçe bir salona girdiğimizde ev halkının orada olduğunu gördük. Hatta o Gül denen kızın da. Onu görünce biraz moralim bozulmadı değil. Ama Ömer'i görmem ile bozulan moralim toplandı.
"Hoş geldiniz." diyerek Azad ağa ayağa kalktı. Peşinden de diğerleri. Sırayla selam faslını yaptıktan sonra geçip oturduk.
"Kızım sen hele gel yanıma otur." dedi Yâde Havin.
Baktığımda, bana dediğini görünce annemin yanından kalkıp Yâde Havin'in yanına geçtim.
"Nasılsın kızım?" diye sordu elimi tutarak.
"İyiyim Yâde, sağol. Sen nasılsın?" diye sordum.
Biz Yâde Havin ile konuşurken diğerleri de kendi arasında sohbet ediyordu. Ama Ömer hariç. Onun bakışları bizim üzerimizdeydi.
"İyi davranıyor sana değil mi benim torun?"
"İyidir yâde." dedim biraz da çekinerek.
"İyi öyle olsun zaten. Hele iyi olmasın. Gel hemen bana söyle. Tamam mı? Çekerim ben kulağını." dedi Ömer'e bakarak.1
"Öyle olursa ilk size gelirim merak etmeyin." dedim ben de Ömer'e bakarak.
Bir süre daha salonda oturunca beraber yemek için avluya geçtik. Sofra zaten hazırdı. İlk defa hazır olan bir sofraya oturacaktım. O yüzden de şaşkındım biraz.
Yemekten sonra da tekrar avluda kaldık. Bu sefer de evdeki yardımcılar çay servisi yapıyorlardı bize. Böyle misafirliğe can kurbandı dememek için zor tuttum kendimi zira fazlasıyla memnun olduğum bir durumdu.
"Ekrem." diyerek konuştu Azad ağa.
"Buyur ağam." diye cevapladı babam da.
"Biz bu evlilik işini en kısa sürede olmasını istiyoruz." dedi Azad Ağa. "Bir mahsuru var mı?" diye sordu ardından da.
"Yani bir mahsuru yok da. Acele etmiyor muyuz bu işte?" diye sordu babam da haklı olarak. Ki sürekli düğün aceleye gelsin diyorlardı.
"Etmiyoruz Ekrem. Biliyorsun bizim işler biraz yoğundur. Bu aralar da biraz durulmuşken düğünü yapalım diyoruz." dedi Azad Ağa.
Babam da biraz düşünür gibi baktı. "Biliyorum yoğunluğunuzu. Artık nasip." dedi babam.
"Madem acele ben niye bir yıldır nişanlıyım?" diye sordu kısık sesle Ali abim.
"Sen aşiret misin abi?" diye sordu Eren abim kısıkça.1
"Sen birikim için hemen evlenmedin herhalde." diye de devam etti Eren abim.
Ben de bir süre sonra tuvalete gittim. İşim bitince tam çıkmak için kapıyı tam açıyordum ki içeriye birinin girmesiyle tam bağıracaktım ki ağzımın üzerine bir el kapandı. Gözlerimi açtığımda karşımda sırıtarak bana bakan Ömer vardı.
Elini ağzımdan çekince "Ödüm koptu." dedim derin bir nefes alırken.
"Ne diye peşimden geldin? Şimdi yanlış anlarlar?" dedim.
"Bir şey olmaz. Anlasınlar yanlış falan. Böylece biz de hemen evleniriz değil mi?" diyerek göz kırptı.
"Ya ne diye öyle diyorsun? Hadi çıkalım. Kimse görmesin." diyerek Ömer'in kolundan tutup ilerlettim.
Ömer ilerlemek yerine kolumdan tuttu. Tabi tuttuğu kol bugün o Ferhat denen herifin sıktığı kolumdu. O yüzden de yüzümü buruşturmadan edemedim.
"Ne oldu? Çok mu sıktım?" diye sordu Ömer ardından da kolumu bıraktı.
"Yok yani. Sıkmadın çok." dedim gülümsemeye çalışırken.
"Aç kolunu!" dedi kaşlarını çatarak.
"Kolunu aç! Madem sıkmadım ne diye o zaman yüzünü ekşittin?" diye sordu.
"Ya yok bir şey. Gerçekten." dedim yalandan gülerek.
"Var bir şey!" diyerek diretti Ömer.
Daha fazla diretmemesi için aklıma ilk gelen şeyi yaptım ve yaklaşarak Ömer'in dudaklarına bir öpücük bıraktım.
Geri çekildiğimde Ömer şaşkınca bana bakıyordu, ben de o sırada hemen tuvaletten çıktım.
İçeri geçtikten beş dakika kadar sonra Ömer de geldi. Tam karşıma oturup bana ters ters bakıp başını salladı. Ben ise sadece gülümsemek ile yetindim.
Çok güzel geçen bir akşam yemeği ve sonrasında artık eve dönmüştük. Gidişte olduğu gibi gelirken de bizi arabayla bırakmışlardı.
Son kez düğün tarihi için konuşmuşlardı. Ve düğünü bu ay içerisinde yapmaya karar vermişlerdi. En kısa zamanda da alış verişe çıkacaktık Berivan Hanım Ağa ile.
Tek temennim de düğünün sıkıntısız geçmesiydi.
***
Herkese bölüm sonundan selam 🫡
Ulan Ömer bir evlenin de rahatla artık. Yedin bitirdin bizi be!
Ferhat da ortama giriş yapmış bulunmakta. Bakalım ne olacak.1
Okur Yorumları | Yorum Ekle |