18. Bölüm

18•

Derya
dreamdey

Hellooooo

 

Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın.

 

Keyifli okumalar ♥️

 

 

***

 

 

 

"Kızım nerde kaldın? Gelecekler şimdi!"

 

Annemin seslenmesine karşılık Ömer'in doğum günüm için aldığı kolyeyi takıp "Geldim." diyerek son kez kendime bakıp odadan çıktım.

 

Bugün Ömer'in ailesi ile beraber çarşıya çıkacaktık. Düğün öncesi alınması gerekenleri alacaktık. Bu yüzden de Ömer bana haber vermiş, bugün için hazırlanmamızı istemişti. Ardından gelip bizi alacak böylece ailesiyle çarşıda buluşacaktık.

 

Salona geçtiğimde annemin de beni beklediğini gördüm. Babam ve abimler de salondaydı, bugün çalışmadıkları için onlar da evdeydiler. Ama onlar çarşıya gelmeyecekti. Annem, ben, Meryem ve Asuman gidecektik. Fulya yengem de gelmek istiyordu ama annesi Emine teyze biraz rahatsız olduğu için gelemeyecekti.1

 

"Sonunda geldin kız." diyerek annem yanıma geldi.

 

"Ne yapayım? Ancak hazırlanabildim." dedim.

 

"Abla ben de geliyorum bak." diyerek etrafında dönmeye başladı Meryem.

 

"Biliyorum ablacım." dedim gülerek, ardından da eğilip yanaklarını öptüm.

 

Tam da bu sırada kapı çalındı. Ayağa kalkıp kapıyı açmaya gittim. Tabi açmadan da üstümü başımı tekrar düzelttim. Ne de olsa kapıdakinin Ömer olduğunu biliyordum. Gülümseyerek kapıyı açtım. Ömer'i görmem ile de "Hoş geldin." dedim.

 

Aynı şekilde Ömer de gülümseyerek "Hoş birini buldum." dedi. Tabi cevabıyla içim bir hoş olmadan duramadı. O yüzden gülümsedim en özelinden.

 

Benim bu halime o da gülümseyip "Gitmeden bir babanlara selam vereyim, öyle gideriz." diyerek konuşmaya devam etti.

 

Bu düşünceli hareketine karşılık biraz daha gülümsedim. "Olur, geç sen." dedim ve geçmesi için kenara çekildim. Ömer de başını sallayarak ayakkabısını çıkarıp içeri geçti. Ben de hemen arkasından ilerledim.

 

Ömer içeri geçince önce babamın ardından da annemin elini öpmüş ve abimlerle de tokalaşmıştı. Ardından da koltuğa geçip oturdu.

 

Ömer " Nasılsınız Ekrem baba? Durumlar nasıl?" diye sordu babama dönerek.

 

"İyidir şükür. Sizinkilerin durumu nasıl oğlum?"

 

"Onlar da iyi. Babamın da selamı vardı sizlere."

 

Babam da "Aleyküm selam." diyerek selamı almış bulundu.

 

Onlar biraz daha konuştuktan sonra Ömer ayaklanmış ve dışarı çıkmıştı. Biz de annemle tam çıkıyorduk ki "Ekrem oğullarını sakın mutfağa sokma. Yemek falan yapmaya kalkışmasınlar. Acıkırlarsa ekmek arası bir şeyler yesinler biz gelene kadar." dedi annem babama ithafen, bu sırada bakışlarını abilerimin üzerinde gezdirmişti. Ali abim de annemin bakışlarına karşılık teslim olur gibi ellerini havaya kaldırdı.

 

Eren abim hemen itiraz ederek "Valla ben sizi bekleyemem kendime yaparım bir şeyler." dedi.

 

Annem de abimin itirazına karşılık "Oğlum hele sen hiç girme! Mutfağı mahvedersin sen." diyerek itiraz etti.

 

"Dâye ben siz gelene kadar öleyim mi açlıktan? Ekmek arası benim neyime yetecek?" diye sordu Eren abim de.

 

Annem cevap verirken ben de çalan kapıyı açmaya gittim. O kadar dalmışlardı ki tartışmaya, kapıyı bile duymamışlardı.

 

Açtığım gibi de "Geç kalmadım değil mi? Enişte de kapıda ama?" diyerek sorularını dizdi Asuman.

 

Ben de "Yok kalmadın biz de yeni çıkacaktık zaten." dedim rahatlaması adına sakin bir ses ile.

 

"Ay iyi o zaman. Bana bi su ver Allah aşkına ya. Yetişecem diye koşarak geldim resmen." diyerek kapı pervazına yaslandı. Ben de onaylayarak mutfağa geçtim ve dolaptan bir bardak soğuk su doldurup geri Asuman'ın yanına geçtim. Asuman da hâlâ bıraktığım gibiydi.

 

Suyu verip içmesini bekledim. Asuman suyu içince boş bardağı alıp tekrar mutfağa gittim. Asuman'ın yanına gitmeden de salona gittim. "Anne hadi Asuman geldi. Gidelim." dedim anneme ithafen.

 

"Asuman da mı sizinle gelecekti? Haberim yoktu." diyerek araya girdi Eren abim.1

 

Haberi olmaması normal çünkü söylememiştim. Hayır söylemem mi gerekiyordu onu da bilmiyordum ya hadi neyse.

 

"Haberin olsa ne olacak?" diye sordu Ali abim tek kaşını kaldırıp şüphe ile Eren abimi inceleyerek.

 

Eren abim de boğazını temizleyip "Bir şey olacağından değil de. Annemler tek gidecek sandım ondan yani." diyerek lafı değiştirmeye çalıştı.

 

"Hanım hadi gidiyorsanız gidin artık. Adam kapıda beklemekten ağaç oldu." dedi babam salona girerken. Annem Eren ile konuşurken o ara tuvalete kalkmıştı babam.

 

Babamın konuşması ile evden çıkmış olduk. Arabanın yanına geldiğimizde Ömer de arabaya binmemiş ve bizi arabanın kaputuna yaslanarak bekliyordu. Bizi görünce de yaslandığı yerden çekilip arabaya binmemiz için eliyle işaret verdi. Annem benim öne oturmamı isteyince ben öne onlar da arkaya bindi. Ömer de binince arabayı çalıştırdı ve böylece çarşıya doğru sürmeye başladı.

 

 

*

 

 

Araba çarşıya girip lüks bir mağazanın önünde durunca arabadan indik. Annemler önce Ömer'e bakmıştı, nereye gideceğimizi öğrenmek için. Ömer anlayıp "Hemen bu mağazada annemler bekliyor." diyerek gideceğimiz mağazayı gösterdi.

 

Böylece annemler önden ilerlemeye başladı. Ben de hemen arkalarından yürüyordum. Arabanın kilit sesi geldikten sonra Ömer de hemen yanıma gelmişti. Bana doğru biraz eğilip kulağıma doğru "Çok güzel olmuşsun yavrum." dedi ve tekrar doğruldu.

 

Gülümseyerek Ömer'e bakıp "Teşekkür ederim, sen de çok yakışıklı olmuşsun." dedim. Ömer de dediğime karşılık göz kırptı. Zaten bu sırada mağazaya girmiştik.1

 

Etrafa baktığımda annemleri Berivan Dâye ile otururken gördüm ve ben de o tarafa ilerlemeye başladım. İlk önce Berivan Dâyenin elini daha sonra da Ömer'in halası olan Senem'in elini öpmüştüm.

 

Ömer'in ailesinden sadece Berivan Dâye ve Senem hala gelmisti. Aslında o Gül denen kız da gelir diye korkmamış değildim. Ama çok şükür korktuğum başıma gelmemişti.

 

Daha sonra ayaklanmış ve mağazadaki elbiselere bakmaya başlamıştık. Berivan Dâye en az 10 parça elbise, onun dışında da etektir,bluzdur, geceliktir onları alacaktık. Adetleri böyleymiş. Ayakkabısından elbisesine, geceliğinden iç çamaşırına kadar mutlaka alırlarmış.

 

Biz de Asuman ile beraber reyonların arasına girip beğendiğimiz şeylere göz atmaya başladık. Ama fiyatlar fazlaca pahalı olduğu için bir süre sonra bakmak istememiştim. En son Asuman elinde pembe, hemen diz altında biten kalem bir elbise gösterdi. Açıkçası çok güzeldi.

 

"Kız ne öyle uzaktan bakıp duruyorsun? Baksana çok güzel." dieyerek Asuman beni yakından bakmam için çağırdı.

 

Yanına yaklaşıp elbiseyi incelemeye başladım. Gerçekten çok güzeldi. Tek kollu bir elbise ve bel kısmında taşları vardı. Sade ama çok zarif bir elbiseydi. Fiyatına baktığımda da gözlerim büyüdü. Baya pahalıydı çünkü.

 

Biz elbiseye bakarken yanımıza Berivan Dâye yaklaştı. "Beğendin mi kızım bunu?" diye sordu gülümseyerek.

 

"Evet, çok güzel ama..." diyerek duraksadım biraz. Evet onlar zengin olabilir ama görmemiş gibi pahalı kıyafetler de almak istemiyordum açıkçası.

 

"Ne aması? Ha eğer fiyatlar için söylüyorsan dert etme onu. Çok şükür alacak gücümüz de kuvvetimiz de vardır. Beğendiğin ne varsa al. İçinde kalmasın güzel kızım." diyerek saçlarımı okşadı. Ben de başımı sallayarak. "Tamam." diyebildim.

 

Berivan Dâye yanımızdan gidince Asuman elindeki elbise ile yanıma yaklaşarak "Valla çok şanslısın Rojda. Herkese böyle kaynana nasip olmaz. Çok iyi kadın vesselam." diyerek omzuma dokundu ve giden Berivan Dâye'nin arkasından hayran hayran baktı.

 

Ardından da tekrar Asuman ile elbiselere bakmaya devam ettik. Bu sefer içim daha rahattı. Çünkü Berivan Dâye konuşup rahatlamamı sağlamıştı.

 

Asuman ile beraber seçtiğimiz elbiseleri kabine koyduk ve sırayla denemeye başladım. Her kabinden çıktığımda da gözlerim direkt olarak Ömer'i buluyordu. Ve Ömer de her kabinden çıktığımda giydiğim elbiseyi inceliyor beğeniyorsa göz kırpıp yarımca gülümsüyordu.

 

İlk girdiğimiz mağazada işimiz bitince Ömer aldıklarımızı ödedi, böylece beraber ordan çıktık ve başka mağazaya geçtik. Bu seferki mağaza da ilk girdiğimiz mağazanın iki bina yanıydı. Oraya da girmiş ve anemlerle, Berivan Dâye ile beğendiğimiz parçaları alıp kabine girmiştim.

 

İki tane elbise giyip onlara göstermiştim. Simdi de kırmızı dizlerimin üstünde biten ve gösterişli bir elbise giyinmeye çalışıyordum. Ama sadece giyinmeye çalışıyordum çünkü bir türlü fermuarı kapatmıyordum. Büyük ihtimalle sıkışmıştı.

 

Yapamayacağımı anlayınca derin bir nefes alıp kabinden kafamı çıkardım. Yardım etmesi için Asuman'ı arıyordum ama etrafta ne Asuman ne de diğerleri vardı.

 

Diğer tarafa döndüğümde Ömer'in bana yaklaştığını gördüm. Yanıma gelip "Bir şey mi oldu?" diye sordu.

 

"Bir şey olmadı da sadece fermuarımı kapatamadım. O yüzden de Asuman'ı arıyordum." dedim ve tekrar etrafa bakındım.

 

Öyle mi der gibi kaşlarını kaldırıp "Onlar arka tarafta beraber elbise bakıyor. Ben yardımcı olayım?" diye sordu.

 

Etrafa son bir bakış attım kimseyi de göremeyince el mecbur Ömer'i başımla onayladım ve içeri girdim, hemen arkamdan da Ömer girdi. Arkamı döndüm ve saçımı da bir omzumda toplayıp önüme aldım ki fermuarı daha rahat kapatsın.

 

Ömer parmak uçlarıyla ensemden aşağıya dogru yavaşça sürtünerek inmeye başladı. Yaptığı hareket hem yutkunmama hem de ağzımdan titrek bir nefes çıkmasına neden olmuştu.

 

"Ömer." dedim zar zor da olsa.

 

"Hmm." diye bir ses çıkardı.

 

"Hadi kapat artık. Annenler bekliyor." dedim kısık çıkan sesim ile. Zira şu an kalbim göğüs kafesini delecek bir heyecana sahipti. Bunu diyebildiğime şükretmeliydim.

 

"Ee ne olmuş? Beklesinler." dedi. Hemen ardından da fermuarın kapanma sesi geldi.

 

Daha fazla öyle durmamak için önümü döndüm ama Ömer'in de bu kadar dibimde olacağını tahmin etmemiştim açıkçası. Sağ elini kaldırıp boynuma götürdü ve parmaklarını önce boynumda ardından da taktığım kolyenin üzerinde gezdirmeye başladı, bu sırada gözleri de boynumdaydı.

 

Ardından da bakışlarını bana kaldırıp "Takmışsın."dedi.

 

Konudan bağımsız ayrı bir kafada olduğum için "Hı?" diyebildim.

 

Ömer bu halime gülüp boynumdaki kolyeyi hafifçe tuttu ve "Kolyeyi. Takmışsın." dedi.

 

"Ha! Kolyeyi diyorsun. Senin hediyen tabi takarım dedim." alık bir ifade ile.

 

"Benim hediyelerimi hep böyle takarsan sana başka şeyler de hediye etmek boynumun borcu." diyerek göz kırptı ve ardından da elini tekrar boynumda gezdirdi.

 

Tam da o anda kabinin kapısı çalınınca ödüm koptu tabi. "Kız nerde kaldın sen? Ne elbisesiymiş bu da bir saattir çıkamadın oradan?" diye sordu Asuman.

 

Kendime gelmek icin boğazımı temizledim ve "Fermuar sıkışmıştı da ondan." dedim.

 

"Aç kapıyı da kapatayım o zaman." dedi Asuman da.

 

Ömer'e bakarak "Merak etme hallettim ben. Sen git ben de geliyorum zaten." dedim.

 

"İyi o zaman. Hülya teyzelere söyleyeyim de gelip baksınlar." dedi ve gitti.

 

"Bu elbiseyi beğendiysen alırız ama hiçbir yerde giyemezsin. Benim yanım hariç." diyerek üstümü süzdü.

 

"Nedenmiş pardon?" diye sordum.

 

"Benim gördüğümü kimse görmesin diye." dedi ardından da göz kırpıp kabinden çıkmak için hareketlenmişti ki durup tekrar bana baktı.

 

"Ha bu arada sarı elbise de bak ve al." dedi ve öyle çıktı. Ben de arkasından anlamaz gözlerle bakmakla yetindim.

 

*

 

Elbise alma işleri bitince oradan iç çamaşırı ve gecelik satan bir yere girdik. Asuman ile kol kola bir şekilde yürüyorduk.

 

Asuman "Bak böyle ateşli gecelikler al ha! Sevindir Ömer Ağa'yı." dedi sadece benim duyabileceğim şekilde.2

 

"Ben alırım da almasına ileride seni göreceğim ben. Bana dediklerini kendin yapmazsan o zaman görüşürüz." dedim gülerek.

 

"Valla seni bilmem de ben her halükarda alırım. Kocama süslenmeyeceğim de kime süsleneceğim?" diye sordu tek kaşını kaldırarak.

 

"Hatırlatırım bu laflarını." dedim gecelikleri incelerken.

 

"Ay hatırlat canım yalan mı söylüyorum?" dedi Asuman da. "Bak bu çok iyi." diyerek eline aldığı siyah, üst bölgesi dantel, kalan kısımları da saten olan, mini bir gecelik gösterdi. Ben de Asuman ile inceleyip beğendiğime kanaat getirdim.

 

Biz Asuman ile geceliklere bakarken bir süre sonra yanımıza Ömer geldi. Şaşkınlık ile gözlerimi açtım. Ne işi vardı burda?

 

Bendeki bakışlarını alıp Asuman'a dönerek "Bize biraz müsaade verir misin?" diye sordu.

 

Asuman da bana kaş göz işareti yaptı ve Ömer'e dönüp "Tabii ağam." dedi ve gitti.

 

Asuman'ın gitmesini bekleyip Ömer'e döndüm. "Ne işin var burda?" diye sordum şaşkınlığım hala üstümdeyken.

 

"İşim sensin." diyerek göz kırptı. Ardından "Bunlara mı bakıyorsunuz?" diye sordu önümüzdeki rafları göstererek.

 

Ben de Ömer'in bu yaptığından utandığım için"Ya Ömer utandırmasana beni daha fazla. Sen git ben bakarım." diyerek kolunu tutum ve göndermeye çalıştım ama nafile çünkü gram hareket etmiyor ve rafların arasındaki gecelikleri ciddi ciddi inceliyordu.

 

Ömer ileriye uzanıp eline full dantel olan siyah bir takımı alıp bana döndü. "Bak bu iyi, bence bunu al." diyerek elindekini yanımda bulunan sepete bıraktı ve tekrar geceliklere bakmaya devam etti. "Ayriyeten ne diye utanıyorsun? Hafta sonu düğünümüz var çok şükür." dedi.

 

Ömer rahat rahat bakmaya devam ederken ben de "Gidiyorum ben. Sen bak kendine."dedim ve yanından ayrılmak için hareketlendim.

 

Ama Ömer engel olup kolumu tuttu. "Nereye? Gel beraber bakalım işte. Varsa beğendiğin söyle." dedi bana bakarken.

 

"Allah razı olsun canım ya. Zahmet oldu sana da." dedim Ömer'e hayretle bakarken.

 

"Ne zahmeti? Gel bak işte." dedi rahat bir tavırla.

 

Görende diyecek Ömer'le beraber her gün gecelik bakmaya geliyoruz. Rahatlığa bak.

 

Ama ben bakmak yerine Ömer'in aldıklarına bakıyordum. Sepeti her çeşitten kırmızı, siyah, pembe tonlarında gecelikle doldurmuştu resmen, sadece bir tane sarı renk gecelik vardı.

 

Dayanamayıp "Hani hepsini anlarım da sarı peki? Sarı ne alaka o zaman." diye sordum. "Elbise alırken de sarı al dedin? Ne bu sarı merakın Ömer'cim?" diye devam ettim.

 

"Gülleri sarı severim; toprağı ıslak' Türküleri yanık, siirleri hoyrat, Havayı nemsiz, çayı demsiz, Bir seni her şeye rağmen, Bir seni,hala.." hatırlıyor musun bunu diye sordu. Söylediklerini başımla onayladım. Bu notu bana, ona evet dediğim gün vermişti. Eve gittiğimde okumamı istemişti hatta.

 

"Sana ilk açıldığımda da üstünde sarı renk bir elbise vardı. Bir de sen ilk bana tamam dediğinde de sana bunu yazmıştım. Yani sarı renginin sayende bir anlamı var benim için." diyerek de devam etti.

 

Detayları o kadar güzel anlattı ki burada eriyip buhar olabilirdim "Yaa Ömer." dedim Ömer'e aşk ile bakarken. Ardından da "Senin sevgin kadar olmasa da çok seviyorum seni." dedim. "Bu anlamlı sözlerin de ayrı hoşuma gitti." diyerek devam ettim konuşmama.

 

"Anlamlı şeyleri severim ama onları giydirmeyi daha da çok severim." diyerek göz kırptı.1

 

Tabi yanaklarım kızarmaya başlamıştı söyledikleriyle.

 

 

*

 

 

FULYA'NIN ANLATIMIYLA,

 

"Ali, gerek yok demiştim gelmene ama." dedim. Bir yandan da kapıdan içeri alıyordum Ali'yi.

 

"Gerek olup olmamasına doktor karar verir. Hadi hazırlanın da bir sağlık ocağına gidelim hiç olmazsa." dedi Ali de.

 

Ali buluşmak için beni aramıştı ama annemin hasta olduğunu ve gelemeyeceğimi söylemiştim. Bunu demem ile de Ali hemen gelip 'Anneni bir hastaneye götürelim en azından.' demişti. Her ne kadar itiraz etsem de gelmişti.

 

Anneme çok değer veriyordu. 'Neden?' diye sorduğumda ise bana "Seni doğurmuş yetmez mi?" demişti. Tabi böyle söylemesi ona olan sevgimi biraz daha arttırmıştı.

 

Ali'ye tamam dedikten sonra anneme haber verdim, ardından da hazırlanmaya başladık. Neredeyse on beş dakikanın sonunda da hazırdık. Bu sırada Ali de bizi salonda bekliyordu.

 

Ali bizim salona girdiğimizi görünce ayaklandı ve "Hazırsanız çıkalım?" diye sordu anneme ve bana bakarak.

 

Annem de mahçupça "Sana da zahmet verdik oğlum." dedi.

 

Ali de gülümseyerek "Ne zahmeti dâye? Bu benim görevim. Nişanlımın annesi benim de annemdir. Elimden ne geliyorsa da yaparım." demişti.

 

Annem bir kez daha "Sağol oğlum." dedi ve sonrasında da dışarı çıktık.

 

Ali kapıdaki arabaya doğru gidince biz de peşinden ilerledik. Bu arabayı biliyordum. Eğer Ali'm ile uzak bir yere gidersek, Ali bu arabayı arkadaşından alıyordu.

 

Üçümüz de arabaya yerleşince Ali de arabayı çalıştırdı. Tabi arabayı sürmeden dikiz aynasından bana göz kırpmayı unutmamıştı.

 

Önce sağlık ocağına gitmiştik. Annem üşütmüştü, bir de bu aralar yaygınmış bu soğuk algınlığı. Dikkat etmemiz gerektiğini söyledi doktor. Sonrasında da eczaneye gitmiştik. Ali annemin ilaçlarını alınca tekrar eve dönmüştük.

 

 

*

 

 

ROJDA'NIN ANLATIMIYLA,

 

Alışverişimiz bitmişti. Ayriyeten gelinlik ve kınalığımı da seçmiştim. Bu hafta sonu düğünümüz vardı o zamana kadar da tadilatı yetiştirebileceklerini söylediler. Ardından da Ömer'lerle beraber yemek de yemiştik. Şimdi de Ömer bizi eve bırakıyordu.

 

Araba bizim kapıda durunca sırayla indik. Çok yorulmuştuk ama özellikle ben. Giy çıkar resmen on kilo vermiştim.

 

Ömer annemlele vedalasip en son bana baktı. "Teşekkür ederim." dedim Ömer'in gözlerinin içine bakarak.

 

Ömer anlamayarak "Ne için?" diye sordu.

 

"Bugün için." dedim. "Yani başta biraz tedirgindim ama devamında çok rahat geçti." diyerek devam ettim.

 

"Yavrum bunun için teşekküre gerek yok. Biz ne yapılması gerekiyorsa onu yaptık." dedi.

 

"Öhüm öhüm." Yanımızdan gelen öksürük sesi ile Ömer'le beraber o tarafa baktık. "Ağam, Rojda'cım . Bölmek istemem ama annen bekliyor." diyerek Asuman araya girdi.

 

Ben de başımı sallayıp Ömer'e döndüm ve "Ömer." dedim ve duraksayıp gözlerinin içine baktım. "Görüşürüz o zaman." diyerek devam ettim.

 

Aynı şekilde Ömer de gülümseyerek "Görüşürüz, Rojda'm." dedi ve ardından da tekrar arabasına bindi.

 

Hemen birkaç adım ötemdeki Asuman'a yaklaşıp "Hadi gidelim." diyerek koluna girdim. Asuman da beni başıyla onaylayarak yürümeye başladı. Aldıklarımızı evde açıp , hepsini de güzelce paketleyecektik. Asuman da yardım için benimle biraz daha kalacaktı.

 

Annem kapıyı açtığında hep beraber içeri girdik. Ama girmemiz ile bizi tuhaf bir koku karşıladı. Annem önden girip eve bakmaya başladı. En son mutfağa girdiğinde de "Eren!" diye yükseldi.

 

"Efendim annecim." diye seslendi Eren abim.

 

"Ne yapıyorsun sen? Bu koku ne?" diye sordu annem de, sinirlendigi sesinden de belliydi.

 

Eren abim de normal bir şeymiş gibi "Yemek." dedi harfleri uzatarak.

 

"Eren, oğlum. Ben sana özellikle sen mutfağa girme demedim mi?" diye sordu annem.

 

Biz de bu sırada Asuman ile hâlâ koridordaydık, Meryem de koşarak salona gitmişti. O da ayrı bir yorulmuştu zaten.

 

Eren abim "Valla anne acıktım. Sizi bekleyene kadar ölürdüm." diye cevapladı annemi.

 

Bu sırada biz de Asuman ile poşetleri koridorda bir köşeye bıraktık ve mutfağa annemlerin yanına ilerledik. Mutfağın kapısına geldiğimizde tezgahın taşmış olduğunu ve aynı zamanda da yerlerin de kirli olduğunu gördük.

 

Ben alışmıştım artık abimin bu hallerine. Ama Asuman için aynı şeyi söyleyemeyeceğim çünkü Eren abimin dağınıklığını ilk defa bu şekilde görüyor. Tamam o da dağınık olduğunu biliyordu ama böylesini o da ilk defa görüyordu. O yüzden de ağzı açık kalmıştı bu duruma.

 

"Kız bu ne hal?" diye sordu Asuman bana ithafen.

 

"Eren abim acıktığında mutfağa girer ve kendince yemek yapmaya çalışır. Yani her zamanki halimiz." dedim.

 

"E geldik hala yaşıyorsun işte oğlum." dedi annem, bir yandan da ortalığı toplamaya çalışıyordu. "Hem sana mutfağa girmek yasaklanmalı." diyerek devam etti annem.

 

"Kime göre neye göre?" diye sordu Eren abim de arkası dönük bir şekilde.

 

"Mutfağın hali yeterince durumu bize anlatıyor." dedi annem de.

 

Eren abim cevap vermek icin arkasını döndü ki bizi görmesiyle elindeki kepçeyi yere düşürdü.

 

"Oğlum az kirlettin de için mi rahat etmedi." diye yükseldi annem. Annemin yükselmesine karşılık Eren abim bizdeki bakışlarını çekip yerdeki kepçeyi aldı.1

 

"Yok ondan değil de.." diyerek tekrar bu tarafa baktı.

 

"Tamam. Çık şu mutfaktan da kapıdaki poşetleri kızların odasına taşı." dedi annem.

 

Eren abim de cevap vermek yerine başını salladı ve yanımıza geldi. Boğazını temizleyip."Çıkın da geçeyim." dedi. Biz de kenara çekildik ve abimin arkasından ilerlemeye başladık.

 

Elime ikişerli olarak dört poşet aldım. Asuman ve abim de poşetleri alıyordu ki bir poşeti beraber tutunca durmak zorunda kaldılar. Bir an ikisi de öyle kaldı daha sonra da birbirlerine baktılar. Bir an hint dizileri gibi uzun uzun bakışacaklar sandım ama Asuman boğazını temizleyip gözlerini kaçırdı.

 

Eren abim de kendine gelince "Ver o poşet ağır. Şunlar hafif sen onları getir." diyerek yandaki poşetleri işaret etti. Asuman da başını sallayıp "Tamam." dedi ve abimin gösterdiği poşeti aldı.

 

El birliği ile poşetleri odaya taşıdıktan sonra kendimi yatağa attım. "Oh be." dedim en sonunda.

 

Asuman da aynı benim gibi kendini yanıma attı. "Gerçekten ohh be." dedi o da.

 

Biraz öyle kalınca az önce olanları sormak için hemen yanımdaki Asuman'a döndüm. Benim dönmem ile Asuman da döndü.

 

"Az önce olanlar da neydi?" dedim göz kırparak.

 

"Ne olmuş?" diye sordu Asuman da.

 

"Yeme beni be." dedim omzuna hafifçe vurarak.

 

Omzunu kaçırıp "Ben bir şey görmedim." dedi.

 

"Az önce abimle bir hallere girdiniz. Ayriyeten abim sana başka poşeti al deyince hemen tamam dedin?" diye sordum hem şüphe ile hem de gülmemek için kendimi zor tutarken.

 

"Ne diyeyim çocuğa? Mecbur tamam dedim." diyerek kendini tekrar sırt üstü yatağa attı.

 

"Sorun tamam demen değil zaten. Hanım hanımcık tamam demen." dedim tek kaşımı kaldırarak.

 

"Bunu mu konuşacağız cidden?" diye sordu bıkmış bir şekilde.

 

"Konuşalım ne olmuş?" diye sordum.

 

"Hadi su eşyaları ayarlayalım da daha eve gideceğim ben." diyerek ayaklandı.

 

"Lafı değiştiriyorsun ama neyse." dedim ve ben de ayağa kalktım.

 

Annemi de çağırıp bir süre beraber aldıklarımızı paketlemeye başladık. Çünkü iki gün sonra gelip eşyalarım, çeyizlerim falan alınacaktı. Biz de annem ile aldığımız her şeyi hazır bir şekilde beklemesi için hemen paketliyorduk. Böylece işimizi kolaylaştırıyorduk.

 

 

*

 

Asuman ile paketleme işlerimiz bitince eve gitmişti. Biz de annemle hızlıca bir şeyler hazırlamış ve babamla Eren abime sofra kurup yemeklerini vermiştik.

 

Sofrayı topladıktan sonra da çayı hazırlamıştım. Şimdi de demlikleri salona götürüyordum.

 

Eren abim çayları doldururken kapı çaldı. Meryem hızla babamın kucağından inip kapıya koştu. Büyük ihtimalle Ali abimdi.

 

Tam da tahmin ettiğim gibiydi. Salondan Ali abim kucağında Meryem ile içeriye girdi. Selam verip hemen tekli koltuğa oturdu.

 

"Nerdeydin oğlum?" diye sordu babam.

 

Eren abimin dediğine göre biz gittikten sonra o da evden çıkmıştı.

 

Ali abim de "Fulya'lardaydım. Emine teyze hastaydı onu bir sağlık ocağına götürdüm." dedi.

 

"Ay iyi yapmışsın oğlum. Ben de yarın gideceğim yanına. Bugün işimiz vardı çıkamadım. Şimdi daha iyi mi?" diye sordu annem de.

 

"Doktor ilaç verdi zaten. Gelir bir iki güne kendine." dedi Ali abim. Annem de başını salladı abimin söylediklerine.

 

"Ee kızım alışveriş nasıl geçti bakalım?" diye sordu babam bana dönerek.

 

"İyi geçti baba." dedim gülümseyerek.

 

"İstediğini aldın değil? Azad ağa bana söylemişti. Kızımızın içinde bir şey kalmasın diye." dedi babam.

 

"Yok babam. Zaten Berivan Dâye de almam da yardımcı oldu. İstediklerimi aldılar." dedim.

 

"İyi bakalım." dedi babam da.

 

Bu sırada Eren abimin doldurduğu çayları dağıtıyordum.

 

Bir yandan Ali abim ile oynayan Meryem bir yandan babamla annemin sohbeti, bir yandan da Eren abimin dedikodu yapması. Yine her zamanki gibi bir gün oluyordu. Yani sıcak ve güzel bir ortam.

 

 

 

***

 

 

 

Herkese bölüm sonundan selam 🫡

 

Bölümü nasıl buldunuz efendim?

 

Asuman ve Eren'e ölebilirim. Niye bu kadar tatlısınız yaaa 🫠1

 

Ali'nin bu kadar düşünceli olmasına da ayrı ölürüm🫠

 

O değil de düğün yaklaştıkça Ömer daha da bir azgın oluyor AHSHHAHAHAAHHAHA.1

 

O sırada Ömer'in yakarışlar; YAZAR ARTIK YAP ŞU DÜĞÜNÜ YOKSA OLACAKLARDAN BEN SORUMLU DEĞİLİM.

 

Neyse efendim yeni bölümde görüşmek üzere ♥️

 

Oy verdiğiniz için ve yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum, seviliyorsunuz 🫶

Bölüm : 09.12.2024 19:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...