20. Bölüm

20• DİLAN

Derya
dreamdey

DİLAN: DÜĞÜN

 

Hellooooo

 

Herkese yeni bölümden selam 🫡

 

Neyse efendim.

 

Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın.

 

Bölüm şarkısı • Rojda - Disa Dilan , Le Buke1

 

Keyifli okumalar 🫶

 

 

 

***


 

"Ay geliyorlarlarmış." diyererk heyecanla yanımıza geldi Fulya yengem.

 

Tabi o böyle heyecanla gelince ben de bir paniklemedim değil. "Çok heyecanlandım, elim titriyor resmen." dedim elimi uzatıp Asuman ve yengeme göstererek.

 

Sabah erken kalkmış kuaföre gitmiştik, eve döneli bir saatten fazla oluyordu ve Ömer'ler de sonunda geliyordu.

 

"Kim söyledi?" diye sordu Asuman, yengeme.

 

"Ali söyledi şimdi, yoldalar, gelmek üzereler diye." dedi yengem de.

 

Bu sırada yakınlardan korna sesleri gelmeye başladı. Zaten heyecanlıydım, şimdi de ikiye katlanmıştı. Oturduğum yataktan kalkıp ayakta beklemeye başladım. Bu sırada derin nefesler alıyordum.

 

Odamın kapısı açılınca bakışlarımız o tarafa döndü. Annem gelmişti. Kapı açıldığı gibi de içerideki kalabalık sesler yüzümüze vuruyordu. Ev o kadar kalabalıktı ki kızlarla çareyi odamda oturarak bulmuştuk, tabi bu bir şeyi değiştirmemişti. Sesler hiç kesilmeden devam ediyordu.

 

Annem onu duymam için yanıma geldi. Bakışları hüzünlüydü, gözleri dolu doluydu. Ağlayacak da ağlamamak için kendini zor tutuyor gibiydi. O bana böyle baktıkça ben de kendimi zor tutuyordum.

 

"Güzel kızım." diyerek koluma girdi. "Salona geçelim." diye devam etti. Ardından da beraber salona geçtik.

 

Salona girdiğimizde kalabalık olan ortamın bakışları bize döndü. Hepsi konuşmalarına bir son verdi. Merakla ne yapacağımızı izliyorlardı.

 

Annem köşedeki koltuğun oraya ilerletti. Bu sırada dışarıdaki korna sesleri iyice yaklaşmıştı. Fazlasıyla çok ses vardı. Zaten dün Ömer demişti, bugün daha kalabalık olacaktı diye.

 

Bir süre sonra odadaki sesler kesildi. Ses sadece dışarıda vardı. Halay müziği. Dışarıda gelinin alınmasını beklerken halay çekiliyordu. Bu bir gelenek olmuştu artık. Ne zaman gelin alma olsa, gelinin kapısında halay çekilirdi. Şimdi de öyle oluyordu.

 

Dış kapı çaldı. Asuman bana sırıtarak bakıp kapıya ilerledi hızlıca. Onun bu haline gülümsemekle yetindim. Kapı tekrar çalınınca Asuman "Kapı açılmıyor. Sıkışmış herhalde?" diye bağırdı kapının dışındakilere. Salondaki herkes de Asuman'ın bu halini gülümseyerek izliyordu.

 

Bir kaç saniye sonra kapı açılınca Asuman da önden salona girmişti. Ama gördüğüm ile ağzım açık kalmıştı. Tek benim değil, odadaki herkes de şaşkınca Asuman'ın elindeki para destesine bakıyordu.

 

Asuman'a çok bakamadan arkasından tüm heybetiyle sevgili kocam girdi. Yine dün kınada olduğu gibiydi. Fazlasıyla yakışıklıydı yani. Ama bunu sadece benim değil de herkesin de görmesi beni biraz kıskaçlık duygusuna itiyordu.

 

Odadakilere dönüp "Boşuna bakmayın, tapusu bende." dememek için kendimi zor tutuyordum.1

 

Bu sırada Ömer de gelip hemen yanımda durmuştu. Üzerimdeki bakışlarını hissediyordum. Beni gelinlikle yeni görüyordu. Dönüp baktığımda da Ömer'in bakışlarını üzerimi baştan aşağıya izlerken buldum. Adem elmasının hareketlendiğini gördüm. Bakışları gözlerimi bulunca derin derin baktı.4

 

Koluma vurulunca yanımdaki Fulya yengeme döndüm. Anlamayarak bakınca "Sabretseniz mi? Fazla kalmadı." dedi beni uyararak. "İnsanlar size bakıyor." diye de devam etti. Ben de söyledikleriyle utanarak bakışlarımı kaçırdım.1

 

Ömer'in yanındayken sanki başka kimse yokmuş gibi hissediyordum. O ve ben tekiz yan yanayken. Etrafımızdakiler sanki yok oluyordu.

 

Bu sırada da içeriye abilerim ve babam girdi. Ali abim gelip hemen önümde durdu, elindeki kırmızı kuşak ile. Başlıyorduk işte. Ailemden, evimden ayrılacağım, son anları yaşıyordum bu evde. Ali abime baktığımda ise bana gülümseyerek bakıyordu ama gözlerindeki yoğunluk ve doluluk buna engel oluyordu.

 

Az önceki halimden eser yoktu şimdi, benim de gözlerimin dolmaya başladığını hissediyordum. Ali abim bana iyice yaklaşarak elindeki kuşağı serbest bıraktı. Ucunu tutup belimden geçirdi, daha rahat yapması için kollarımı kaldırdım. Üç kere kuşağı geçirdikten sonra önümde bağlamıştı.

 

Daha sonra yüzümü avucuna alıp alnıma kısa bir öpücük koydu. Geri çekilirken de "Çok mutlu ol inşallah. Sakın üzülme." dedi. Ardından Ömer'e dönüp "Kardeşim, gözümüzün nurunu sana emanet ediyoruz Ömer Ağa. Ona iyi bak. Sakın ola gözünden bir damla yaş akmasına izin verme." dedi.

 

"Gözün arkada kalmasın Ali. Kardeşin en az senin kadar benim de gözümün nurudur. Değil tek damla yaş, onun yüzünü düşürecek bir şey yapmam da. Gözün arkada kalmasın." dedi. Ardından Ali abim Ömer'e sıkıca sarıldı.1

 

Ali abimden sonra Eren abim geldi yanıma. Bir şey demeden bana sıkıca sarıldı. Ben de gelinlikten dolayı elimden geldiğince sıkı sıkı karşılık verdim "Sakın üzülme tamam mı? Biz hep buradayız. Ne zaman istersen gel." dedi. Ben de başımı salladım söylediğine karşılık. Çünkü konuşursam biliyordum ki duramaz ve ağlardım ki şu an bile ne kadar kendimi zorlasam da yine gözümden yaşlar akıyordu. Eren abim de gözümden akan yaşları silip alnımı öpmüş ve geri çekilmişti.

 

Bu sefer karşıma geçen kişi annemdi. Bana dolu dolu gözlerle yaklaştı ve yüzümü tutup alnıma, yanaklarıma, yüzümün her yerine öpücükler koydu. Daha sonra bana sarılıp içinde tuttuğu hıçkırıkları saldı. Anneme sarılınca ben de daha fazla içimdekileri tutamadım. İkimiz de birbirimize sarılmış içimizdekileri boşaltmak ister gibi ağlıyorduk.

 

Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama içerideki kadınlar annemle beni zar zor ayırmıştı. Kendime gelmek için derin nefesler alıyordum ama tıkanıyordum sanki. Bu sırada Ömer elimi tutup sıkmıştı, sakinleşmem için.

 

Ama bu derin nefes alış verişlerim babam gelince yarım kaldı. Baktığım gibi babamın gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm. Onun bu haliyle ilk defa karşılaşıyordum. Dudaklarım titredi, ağzımdan bir hıçkırık firar etti. Bu sefer ben kimseyi beklemeden babamın boynuna sarıldım. Babam da beni sıkıca sardı.

 

"Ağlama kızım. Ben, biz buradayız. Kapımız sana hep açık." dedi, bir yandan da sırtımı okşuyordu. Ama ben babamın söylediklerini dinlemek yerine ağlıyordum.

 

Kızlar için babalarının yeri hep ayrıdır derler. Evet benim için de öyleydi. Babam benim ilk aşkım diyebileceğim kişiydi. Onu canımdan çok severdim, onun bana gülümsemesi için elimden geleni yapardım da yapıyordum da.1

 

Bugüne kadar ne babam ne de abilerim bana sesini yükseltmişti. İşte bu benim sahip olduğum en büyük şansımdı.

 

*

 

Ömer ile kol kola evden çıktık. Dışarıdaki gözler de bize döndü. Heyecan ve stres ile Ömer'in kolunu sıktım. Ömer sakin olmam için bana bakıp gülümsemesini sundu. Ardından önden hazırlanmış olan gelin arabasına bindik. Ben yerleştikten sonra Ömer de sürücü koltuğuna geçti.

 

Bizim arabaya binmemiz ile diğer, dışarıdaki insanlar da arabalara bindi. Ömer bana bakıp "Sonunda. Kavuşuyoruz artık." dedi gülümseyerek. Benim hüzünlü olduğumu görünce "Böyle yapma yavrum. İstediğin zaman geliriz babanın evine. Sıkma canını." dedi ve sol elimi tutup avucumun içine öpücük bıraktı.

 

"Yapamıyorum ki. Elimde değil." dedim ama yine de derin nefesler alıp kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

 

Ömer daha iyi olduğumu görmüş olacak ki arabayı çalıştırdı ve kornaya basarak sürmeye başladı. Aynı şekilde arkadan gelen arabalar da kornaya basıyordu. Aynadan arkaya baktığımda kimileri de araba camlarından renkli mendiller çıkartıp sallıyordu. Düğün konvoyu o kadar çoktu ki sonunu göremiyordum.

 

Ömer bir anda belinden silah çıkarınca şok ile ona baktım.

 

"Sakin ol yavrum. Bugün Ömer Ağa'nın düğünü var. Duymayan kalmasın." dedi ve silahı camdan çıkartıp ateşlemeye başladı. Ömer ateşlemeye başlayınca silah sesleri artmıştı. Arkadakiler de Ömer durana kadar silahları ateşlemeye devam etmişti.4

 

Düğün konvoyumuz Ömer'lerin konağına gelene kadar her yerden geçmişti. Ömer Ağa'nın evlendiğini herkese göstermek istercesine her sokaktan geçmiştik. Mardin'de Ömer'in evlendiğini duymayan kalmamıştı.1

 

Araba Konağın önünde durunca Ömer bana baktı gülümseyerek. O kadar derin gülümsüyordu ki gözlerinden parıltılar çıkıyordu resmen. Bulaşıcıymış gibi ben de gülümsedim.

 

Arkadaki arabalar da durunca zılgıt sesleri yükselmeye başladı. Herkes arabanın etrafına toplantı. Rojda'nın Le Buke şarkısı çalınıyordu kapının önünde. Bir yandan söylenen şarkılar bir yandan da çalınan zılgıt sesleri birbirine karışıyordu. Kalabalık o kadar çoktu ki konağın dışına bile sandalyeler dizilmişti.

 

Ömer arabadan inip benim kapımı açtı. Daha sonra koluna girdim ve konağın kapısına yürüdük. Yâde Havin elinde bir tabak bal ile yanımıza yaklaştı. Elimi tutup balın içine daldırdı ve yükselebildiğim en yüksek yere balı sürdüm.

 

Bunun amacı gelin geldiğim eve tatlılık ile girmemdi. Adetti.

 

"Bi xêr hatî keçamın malêxe (evine hoş geldin kızım)" dedi bana gülümseyerek.

 

Ben de aynı şekilde gülümseyip "Min xweş dît Yâde. (hoş buldum babaanne)" dedim.

 

Böylelikle Ömer ile beraber sağ ayak ile içeriye girdik. Berivan Dâye de hemen yanımızda başımızda Kuran tutarak bizimle ilerliyordu. Avlunun kalabalıklığını görünce ayrı bir şaşırmıştım. Ömer beni balkonun altına götürüp durdurunca, beni bırakıp üst kata çıktı. Çok geçmeden de üzerime şeker ve paralar atıldı.

 

Bu da bereket ve tatlılıkla gelmem içindi.

 

Tabi bunu gören çocuklar ise hızlıca etrafıma toplandı ve çoğunlukla yerdeki paraları toplamaya başladılar.

 

Bu sırada Ömer de yanıma gelmişti, tekrar koluma girip asıl oturmamız gereken yere götürmüştü beni. Biz oturur oturmaz yine halay şarkıları açılmış ve halaylar çekilmeye başlanmıştı. Çok geçmeden de Asuman ve Fulya yengem yanıma gelmişti. Annemleri sorduğumda da onların da geldiğini ve oturdukları yeri göstermişlerdi.

 

Böylece ben de biraz olsun rahatlamıştım. Kızlarla konuşurken iyice rahatlamıştım. Sabahki halimden eser yoktu diyebilirdim. Üzgündüm ama daha iyiydim en azından.

 

Düğün ilerledikçe ortam da iyice coşmuştu. Bir ara uzun masalar kurulmuş ve yemek dağıtılmaya başlanmıştı. Yemek için beni de boş bir odaya çıkarmışlardı, daha rahat yemem için. Odada ben, Fulya yengem ve Asuman vardık. Yemeği beraber yiyorduk.

 

"E heyecan var mı?" diye sordu Asuman.

 

"Ne için ?" diye sordum ben de suyumu içerken.

 

"Düğün sonu için canım. Başka ne için?' diye sordu îma ile.

 

Ama onun söylediği ile su boğazımda kaldı. Bu sırada Fulya yengem ayağa kalkıp sırtımı sıvazladı. "Tamam demedik bir şey heyecanlanma hemen." dedi gülerek.

 

Benim iyi olduğumu görünce de yerine geçti."Allah'tan bir şey söylemediniz." dedim gözlerimi devirerek "Bir de deseydiniz ne olacaktı acaba?" diye devam ettim.

 

Asuman ve yengem bu halime gülerken kapı çaldı. İkisi de kendine gelince Asuman kalkıp kapıyı açmaya gitti. "Kim o?" diyerek açtı kapıyı.

 

Ömer'i görmemiz ile şaşırmıştık. Çünkü bildiğim kadarıyla o da aşağıda yemek yiyordu. Asuman ve yengeme ithafen "Bize biraz müsade verir misiniz?" diye sordu.

 

İkisi de başlarını sallayarak "Tabi ağam." diyerek odadan çıktılar. Ömer ile baş başa kalınca ayağa kalktım "Ne çabuk yedin?' diye sordum. Çünkü biz de geleli çok olmadı.

 

"Ben hızlı yerim." diyerek göz kırptı.

 

"Ee ne diye geldin o zaman?" diye sordum

 

Yanıma yaklaşıp "Sabahtandır zor duruyorum çünkü." dedi.

 

Söylediği ile gözlerim büyüdü . "Ne için?" diye sordum ardından.

 

Önce bakışları gelinliğimden görünen gerdanıma kaydı, oradan boynuma ve en son da yüzüme çıktı. O beni süzerken kızardığımı hissediyordum. "Böyle gelinlik seçmek zorunda mıydın?" diye sordu. "Bu kadar güzel olmak zorunda mıydın?" diye devam etti.

 

"Anlamadım? Kötü mü ettim iyi mi?" diye sordum anlamayarak.

 

"Bana göre iyi etmişsin ama diğerlerine göre kötü." dedi. "Ben seni böyle güzel buluyorsam başkaları kim bilir seni nasıl görüyordur." diye devam etti, bu sırada kaşları çatılmıştı.1

 

"Kıskandın mı sen?" diye sordum gülerek.

 

"Seven sevdiğini kıskanır. Tabi kıskandım." dedi hiç saklama gereksinimi duymadan. Bu sırada tam karşımda durmuştu.

 

Arkama göz atıp "Zaten şu kısım beni iyice zorluyor." dedi ve yaklaşıp elini gelinliğimin açıkta bıraktığı tenime koydu. Şu an eli çıplak sırtımdaydı.

 

Gözlerim büyüdü ve "Ne yapıyorsun?" dedim şaşırarak.

 

"Ben bir şey yaptığımı düşünmüyorum." dedi elini geri çekerek. "Henüz." diyerek de devam etti.

 

"O ne demek?" dedim gözlerimi büyüterek.

 

"Ne demekse o demek işte." dedi hemen ardından da göz kırptı.

 

Tam ağzımı açacaktım ki odanın kapısı çalınınca ikimizin de bakışları o tarafa döndü. Ömer "Gir" deyince kapı açıldı. Bu çocuk Ömer'in arkadaşı olan Fatih'ti. "Ne oldu?' diye sordu Ömer.

 

"Nikah memuru geldi." dedi.

 

Ömer de başını onaylar anlamda sallayarak "Tamam, geliyoruz." dedi. Böylelikle Fatih de odadan çıktı.

 

Aşağıya indiğimizde Ömer ile bizim için hazırlanan masaya geçtik. Nikah memurunun söze başlamasıyla pür dikkat ona odaklandık. Bir süre sonra da nikahımızı sorunsuz bir şekilde kıyılmıştı.

 

Hemen ardından da takı takılacaktı. Bizde adet böyleydi. Kına gecesinde kız tarafı takar, düğünde de erkek tarafı. Tabi bazen her iki taraf da iki gün üst üste takıyordu.

 

Biz de masanın arkasından çıkıp daha rahat ve geniş olan köşeye geçtik. Ömer'in dediği gibi düğün kınadan daha kalabalıktı. Bunu takı takma için sıraya giren ve böylelikle oluşan kuyruktan anlayabiliyordum.

 

Her gelen bizi tebrik edip altın ve paralar takmıştı. O kadar çok takılmıştı ki, dünden bile fazlaydı. Her seferinde şaşkınlık ile Ömer'e bakıyordum o da biraz sabır dercesine bana bakıyordu.

 

Neyseki uzun anlar sonucunda takı takma bitmişti. Yorgunluk ile kendimizi masaya atmıştık, daha doğrusu ben. Çünkü Ömer oturmadan halaya iteklenmişti, o da el mecbur gitmişti.

 

"Bu altınlar ne?" diye sordu Fulya yengem üzerimdeki altınlara ağzı açık bakarken.

 

Asuman da "Valla ha. Bu kadar çok da yani biraz şov bence." diyerek onayladı. "Ama maşallah diyelim tabi orası ayrı." diye devam etti.

 

Bir süre biz kızlarla oturup sohbet ettik, arada yanımıza gelip sohbet edenler de oluyordu. Berivan Dâye her seferinde yanında biri ile gelip beni tanıştırıyordu.

 

Bir ara da çok şaşırdığım bir durum olmuştu. Yâde Havin halayın başına geçip Ömer ile omuz omuza halay çekmişti. Bu görüntü biraz hoşuma gitmedi desem yalan olurdu, onların o hallerini gülümseyerek izlemiştim.

 

Biz sohbet ederken "Ben birazdan gelirim." diyerek bir anda ayaklandı Asuman.

 

"Nereye?' diye sordum bakışlarımı ona çevirerek.

 

"Tuvalete gideceğim, merak etmeyin." diyerek yanımızdan ayrıldı. Ama tuvaletin olduğu yerin tam tersine gitmişti. Çünkü Ömer'lere oturmaya geldiğimizde öğrenmiştim yerini. O yüzden kaşlarım havalanmıştı. Biraz daha baktığımda ise Eren abimi gördüm ilerde. Şaşkınlığım biraz daha artmıştı.

 

 

ASUMAN' IN ANLATIMIYLA,

 

Kızların yanından kaçarak gitmiştim resmen. Çünkü Eren bana meaj atmıştı. Başımı kaldırdığımda ise karşımda bana hadi dercesine bir baş hareketi yapmıştı. Kızlar anlamasın diye hemen tamam diyerek ayaklanmıştım.

 

İçimde biraz heyecan vardı. Çünkü biz en son konuştuğumuzda da bana güzelim demişti ve onun üstüne bir daha konuşmamıştık. Ben kaçıyordum desem daha doğru olurdu. Çünkü Eren'in bana dedikleri yüzünden aklım karışmış ve kendimi sürekli onu düşünürken buluyordum, tabi bu sırada da kalbim sürekli hızlı bir şekilde çarpıyor ve anlamlandıramadığım sebeplerden midem kasılıyordu.

 

Kalabalıklığı aşmış ve sonunda Eren'in yanına gelmiştim. "Efendim?" dedim aceleyle.

 

"Sana bir şey söyleyeceğim." dedi ve gözlerimin içine baktı. "Artık dayanamayacağım valla." diye devam etti.

 

"Neye dayanamıyorsun?" diye anlamamazlığa vurdum kendimi. Düşündüğüm sürece tabiki anlamıştım bana olan hislerini, beni önemsediğini. Ama yine de kendisi açıklasın istiyordum.

 

"Ben senden hoşlanıyorum hatta seviyorum." dedi pat diye.

 

Tamam söyleyeceğinin farkındaydım ama bu kadar da net beklemiyordum. Ben şok ile Eren'e bakarken "Bir şey demeyecek misin?" diye sordu omuzları çökmeye başlarken.

 

Silkelenip kendime geldim. Bugüne kadar abimler ve annem yüzünden bırak kimseyle konuşmayı, bakmamıştım bile. Bu sefer içimden geleni yapacaktım. Hem Eren'in de bana olan tavrını, yumuşaklığını farketmiştim. Belki bana hep böyleydi de ben anlamamıştım, bilmiyordum. Beni mutlu edeceğini, bana iyi geleceğini umuyordum. En azından onun olmasını istiyordum.

 

"Yani." dedim gözlerine bakarak. Ama benim suskunluğumdan olsa gerek morali bozulmuştu, hayır diyeceğimi düşünmüştü. Onun bu haline zıt bir şekilde gülümseyerek "Denemek isterim." dedim

 

Söylediğim ile Eren karşımda bir an afalladı. Sanırım hayır diyeceğime kendini o kadar kaptırmıştı ki, şaşırmıştı cevabıma. Daha sonra kendine gelerek gülümsemeye başladı "Valla mı?" diye sordu ardından.

 

Bulunduğumuz kısım biraz da ücra bir köşe olduğu için kimsenin bizi görme korkusu yoktu üzerimde. Başımı sallayarak "Valla." dedim. "Denemek istiyorum." diye devam ettim dediğimi tekrarlayarak.

 

Bir anda Eren bana sarılınca şok ile ağzımdan "Hi!" nidasi dökülmüştü, aynı şekilde de gözlerim de şaşkınlıktan açılmıştı. Eren beni kendi etrafında bir kaç tur döndükten sonra tekrar yere bıraktı. Hala daha şaşkın olduğum için bir şey diyemiyordum, sanki ağzım mühürlenmişti.

 

"Çok teşekkür ederim, valla pişman etmeyeceğim seni." diyerek bir iki adım uzaklaştı, beni daha fazla strese sokmamak icin yapmıştı sanırım.

 

"Umarım." dedim alttan alttan bakarak.

 

"Umma, yaşatacağım çünkü." dedi hala gülümseyerek. Dayanamamış ve ben de onun bu haline gülümsemiştim.

 

 

ROJDA'NIN ANLATIMIYLA,

 

Halaylar artık son demlerini yaşıyordu. Hava kararmak üzereydi ve gelen misafirler de artık yavaştan gidiyordu. Bir ara yanıma Berivan Dâye gelmişti ve imam nikahı için beni odaya götürmüştü.

 

Düğün alış verişinde nikah için aldığımız beyaz elbiseyi üzerime giymiş ve başıma da beyaz bir örtü takmıştım. Gelinliği de köşede bulunan koltuğun üzerine bırakmıştım. Asuman ve yengemle beraber odada Berivan Dâye'nin gelip bizi çağırmasını bekliyorduk.

 

Tabi bu sırada Asuman'ın sürekli durduk yere sırıtması gözüme çarpmıyor değildi. "Ne sendeki bu haller?" diye sordum dayanamayarak.

 

Asuman ilk başta ona dediğimi anlamamıştı ama ona baktığımı görünce "Ne var halimde?" diye sordu.

 

"İşte onu da sen söyleyeceksin." dedim. "Yanımızdan bir gidip geldin halin değişmiş." diyerek devam ettim.

 

Söylediğim ile gözlerini kaçırdı Asuman. "Yok bir şey işte." diyerek diretti.

 

Vardı bir şey ama neyse. Zaten bu sırada da odamızın kapısı çalınıp Berivan Dâye tarafından açılmıştı. Biz de böylelikle odadan çıkıp imam nikahının kıyılacağı salona geçtik.

 

Ömer hazır bir şekilde hocanın karşısında oturmuştu, bende hemen yanındaki yerime geçip oturdum. Oturur oturmaz da tekrar kafamdaki yazmayı düzelttim kaymaması için. Hemen yanımızda da şahitlerimiz olarak Fatih ve Mert vardı.

 

Bizim yerleşmemiz ile hoca dualar etmeye başladı. Ardından bana dönüp mehir olarak ne istersin diye sordu. Aslında bir sey istemiyordum, bu iki gündür zaten yeterince takı takılmıştı, fazlasına gerek olduğunu düşünmüyordum.

 

Ben tam ağzımı açıp bir şey istemiyorum diyecektim ki Ömer benden önce davranıp "Çiftlik evimizi, 2 araba, burada bulunan bir konağı, şirket hissesemin yarısını, 5 dönümlük arsa, İstanbul'dan da beş tane villa, ve Rojda'nın kilosu kadar da altın." dedi.8

 

Ben söylediklerinin şokundayken hoca Ömer'e kafa sallayıp elindeki kağıda yazmıştı. Ben de Ömer'e dönüp şaşkınlıkla baktım. Sadece "Hakkındır." demişti bana.

 

Ardından da nikahımız kıyılmıştı. Hoca gittikten sonra ayağa kalkıp tek tek büyüklerin elini öpmüştük.

 

Ardından annemlerle vedalaştım. Tabi Fulya yengem gitmeden "Kolay gelsin size." demişti îma ile.

 

Herkes gittikten sonra ev ahalisi ile kalmıştık. Yâde Havin de yorgun olduğunu söyleyerek önden gitmişti.

 

Azad baba "Hadi iyi geceler size. Geç oldu." diyerek Berivan Dâye ile odadan çıktı.

 

Ama tam karşımda bulunan Gül gitmek yerine ters ters bana bakmak ile yetiniyordu. Onun gözlerinin içine bakarak "Uykum geldi, odamıza gidelim kocacım." dedim. Gül'ün yüzü iyice düşerken keyifle Ömer'e döndüm.

 

Ömer ise hayranlıkla bana bakıyordu. Başını sallayarak "Gidelim." dedi ve elimi tutup ilerlemeye başladı.

 

Odaya geldigimizde Ömer sakince kapıyı açtı ve içeri girmemi bekledi. Ben girince Ömer de arkamdan girip kapıyı kapattı. Aşağıda Gül'e nispet yapacağım diye Ömer'e odaya çıkalım dedim ama şu an yüzüne bile bakmaya utanıyorum.

 

Şimdi ne yapacaktım?

 

Beni düşüncelerden ayıran Ömer oldu "Kocana bakmayacak mısın?" diye sordu. Sesinde memnuniyet tınısı vardı.

 

Boğazımı temizledim ve yavaşça Ömer'e döndüm. Benim dönmem ile o da üç büyük adımda önümde bitmişti. Yüzümün her bir yerini ağır ağır izlemişti.

 

Bana biraz daha yaklaştı kulağıma eğildi. Sıcak nefesini üfledi önce. Yaptığı ile titrek bir nefes aldım. "Hazır değilsen söyle, beklerim."dedi ama eli hazır ol dercesine belimdeydi.

 

İstiyordum. Onu tüm hücrelerim ile, tum zerrem ile hissetmek istiyordum. Benim olduğunu, sadece bana özel olduğunu hissetmek istiyordum.

 

"İstiyorum." dedim cılız bir ses ile.

 

Ömer söylediğim ile yüzümüzün arasındaki mesafeyi sıfıra indirmişti. Anında, hiç beklemeden dudaklarıma yapışmıştı. Belimdeki eli de beni biraz daha hissetmek için beni kendisine biraz daha yaklaştırdı. Yavaş ama sakince alt dudağımı emip ısırarak bıraktı sonra da üst dudağıma geçti. Ben de ona ayak uydurup öpüşüne karşılık verince hızlandı.

 

Bir elimi omzuna, bir elimi de ensesine götürüp devam ettim öpmeye. Ömer bu halimizden rahatsız olmuş gibi dudaklarımızı ayırmadan yatağa ilerledi. Kendine rahat bir yer bulunca oturdu, beni de hemen kucağına çekti. Ardından benden biraz geri çekilip gözlerime baktı. Nefes nefese kalmıştım ve eminim ki yüzüm de kıpkırmızıydı.

 

İlk defa bu duyguları yaşıyordum, heyecanım paha biçilemez derecede fazlaydı.

 

Ömer bana bakmayı kesip seri şekilde boynuma yöneldi. Öpüyordu ardından da çekerek bırakıyordu. "Sıkma kendini." dedi bana bir bakış atarak. "Sesin çıksın." dedi ve tekrar boynuma döndü. Kendimi rahat bıraktığımda vücudumu kastığımı fark etmemiştim bile.

 

Ne kadar oldu bilmiyorum ama hazzın doruklarına çıktığımı bildiğim bir gerçekti. Unutulmaz bir an yaşatmıştı sevdiğim adam bana.

 

Ömer'in üzerimden kalkması ile beni utanma duygusu kapladı ve hızlıca örtünün içine girdim. Ömer'in yüzüne baktığımda bana gülerek bakıyordu. Ardından o da gelip yatağa, hemen yanıma girdi ve beni kendine çekti.

 

Şu an Ömer'e bakamadığım için başımı göğsüne sakladım. "Utanma." dedi saçlarımı okşarken. "Bu yaşadığımız artık bir rutin olacak." dedi. Sesinde eğlenen bir ton vardı.1

 

"Yaa Ömeer." dedim çıplak göğsüne hafifçe vurarak.

 

"Söyle Ömer sana kurban olsun." dedi. Söylediği ile gülümsemeden edemedim.

 

"Deme öyle şeyler. Şimdi utanıyorum." dedim hafif kısık ve incelmiş olan sesim ile.

 

"Az önce öyle utanmıyordun." dedi.

 

"O, o zamandı" dedim hemen.

 

"İyi öyle olsun. Ama o zamanlar sürekli olacak bunu da bil." dedi.

 

"Ne süreklisi." dedim şok ile başımı kaldırıp, Ömer'i görmek için göğsüne koydum.

 

"Boş olduğumuz her an." dedi normal bir şeymiş gibi.

 

"Olmaz." dedim ve hemen tekrar aynı pozisyona gectim.

 

"Yoo bal gibi de olacak." diyerek benle uğraşmaya devam etti.

 

 

***

 

 

Bölüm sonundan herkese selam 🫡

 

Nasıl buldunuz bölümü?

 

Bu arada düğünü tamamen bizim düğünlerden esinlenerek yazdım. Adetler falan hepsi bizimki yani.2

 

Asuman ve Eren?

 

Rojda?

 

Ömer?

 

Rojda&Ömer?

 

Oy verdiğiniz için ve yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum, seviliyorsunuz 🫶

 

Bölüm : 09.12.2024 19:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...