21. Bölüm

21•

Derya
dreamdey

Hellooooo

 

Herkese yeni bölümden selam 🫡

 

Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın.

 

 

Bölüm şarkısı • Xece , Pismamo

 

Neyse efendim.

 

Keyifli okumalar.

 

 

***

 

 

Kendime geldiğimde saçlarımda hissettiğim parmaklar ile gülümsedim, ardından yavaşça gözlerimi açtım. Hemen sağıma baktığımda Ömer ile göz göze geldim.

 

"Günaydın güzel karım." dedi bana gülümseyerek.

 

"Günaydın." dedim ben de "Kocacım." diye de devam ettim.

 

"Bu anları ne kadar hayal ettim bir bilsen. Böyle yan yana uyumayı. Sabah kalktığımda yanımda seni görmeyi, sen uyurken saçlarınla oynayarak seni izlemeyi. Şu an yanımda olman bile o kadar değerli ki benim için." diyerek alnımı öptü ve geri çekilip gözlerime baktı gülümseyerek.

 

"Benim için de çok değerli. Yan yana olmamız, beraber olmamız." dedim ben de.

 

Ömer'in saçlarımdaki eli yanaklarıma indi. Yaklaşıp önce alnımı öptü ardından yanağımı öptü, sonrasında dudakları dudaklarım ile buluştu.

 

Öyle güzel, öyle yumuşak öpüyordu ki kendimden geçiyordum resmen. O alt dudağımı emip öperken ben de üst dudağına aynı şekilde karşılık verdim. Bu sırada Ömer'in eli belime indi ve dokunduğu yeri okşamaya başladı.

 

Bir süre sonra nefesim yetmediği için geri çekilince Ömer de mecburen geri çekildi. Nefes nefese kalmıştım, göğsüm hala kalkıp iniyordu. Ömer gözlerime, en derinime bakmak istermiş gibi bakıyordu. Yanaklarım iyice kızarıyordu gibi hissettim.

 

Ömer de hissetmiş gibi elini kaldırıp yanağıma koydu ve yavaşça parmaklarının tersi ile okşamaya başladı. "Bugün çiftlik evine gideceğiz." dedi yumuşak bir sesle.

 

"Neden ki? İlk günden gitmemiz sorun olmaz mı?" diye sordum elimi kaldırıp Ömer'in boynunu okşarken.

 

"Normalde seni balayına götürecektim ama işler yoğunlaşmaya başladı. Balayına götüremiyorum o yüzden şimdilik bununla idare edelim." diye açıkladı. Dediğine karşılık başımı salladım, bu kadar düşünceli olması da ayrı bir içimi ısıtmıştı.

 

O sırada elim Âdem elmasına kaydı. Parmak uçalarımı üzerinde gezdirmeye başladım.

 

Bakışlarımı oradan kaldırıp Ömer'e baktığımda beni koyulaşan gözleriyle izlediğini farkettim. O bakışları karşısında yutkunmadan edemedim. "Yavrum." diyerek duraksadı, bende gözlerimi ayırmadan diyeceklerini bekliyordum. Daha sonra derin bir nefes alıp kulağıma yaklaştı "Kalk. Yoksa bugün bu odadan bir daha çıkartmamak için elimden geleni yaparım." diyerek kulağımı öpüp emdi ve üstümden kalktı.

 

Ben de boğazımı temizledim ve yavaşça yataktan çıktım. Ömer dolabın önüne geçerken bana bir bakış atarak "Yakışmış." dedi tek kaşını kaldırarak.

 

Dediğine anlam veremedigim için "Ne yakışmış?" diye sordum.

 

"Birazdan anlarsın." dedi ve tekrar dolaba döndü.

 

Ben de hızla banyoya geçtim. Kapıyı kapatır kapatmaz da kapıya yaslandım ve derince bir nefes aldım, elimi de ısınmış yanaklarıma koydum.

 

Aynanın önüne geçtiğimde de yanaklarımın kızarmış olduğunu gördüm. Daha sonra gördüklerim ile duraksadım, aynaya iyice yaklaşıp baktım. Çenem ve boynumda yer yer morluklar vardı, ama az değildi, kendini belli ediyordu.

 

Elimle morlukların üzerinden geçtim. Acımıyordu ama böyle görünmesi de bir tuhaf oluyordu. Ömer'e ne desem bilemedim şu an. Mecburen makyaj ile kapatacaktım, bu halde aşağıya inemezdim.

 

Daha fazla oyalanmadan hemen soğuk su ile yüzümü yıkayıp kuruttum. Elimle de biraz hava yaptım, daha iyi görününce banyodan çıktım.

 

Etrafa baktığımda yatağın toplanmış olduğunu gördüm, bu olay gülümsememe sebep oldu. Ömer de yatağın üzerinde oturmuş telefonu ile ilgileniyordu. Beni görünce de "Güzelim üzerini giyin de inelim." dedi.

 

Ama ben karşısına geçip durdum. Ömer de anlamayarak bana baktı. "Boynumu ne hale getirmişsin." dedim kaşlarımı çatarak.

 

"Sende haklısın valla. Bence de çok yakışmış. Hep yapalım biz bunu." dedi boynumu incelerken.

 

"Ya ben onu mu diyorum? Şimdi biri görse ne diyeceğim?" diye sordum.

 

"Görsünler. Kocanın eserinin olduğunu bilsinler ne var?" dedi muzip tonda.

 

"Off Ömer ya. Şimdi bir de bunu kapatmak ile uğraşacağım."diyerek yanından ayrıldım.

 

Dolabın önüne geçtiğimde sol tarafı açtım. Sol taraf bana aitti, sağ taraf da Ömer'e. Elbiselerin çoğu Berivan Yâde'nin aldığı elbiselerdi. Aralarından bir tane beyaz elbise çıkardım. Buralarda adetti, yeni gelinler bir hafta boyunca beyaz giyinirdi.

 

Elbiselere göz gezdirip, dekoltesi en az olan elbiseyi elime aldım, elbise hemen dizlerimin altında bitiyordu. Ardından da giyinmek için banyoya doğru ilerledim.

 

Banyoya girmeden Ömer "Nereye?" diye sorunca durmak zorunda kaldım.

 

"Üzerimi giyineceğim." dedim Ömer'e bakarak.

 

"E banyoya niye gidiyorsun?" diye sordu.

 

"Orada giyineceğim çünkü." dedim ve banyonun kapısını açmak için elimi uzattım.

 

"Olmaz. Burada giyin." diyerek bana engel oldu.

 

Dediği ile afallarken Ömer'e baktım "Olmaz." dedim hafif de utanarak.

 

"Niye olmazmış?" diye sordu tek kaşını kaldırarak.

 

"Utanırım çünkü." dedim.

 

"Ama ben utanmıyorum o yüzden burada giyin." dedi normal bir şekilde.

 

"Zaten üstümü ben değiştiriyorum sen niye utanacaksan?" dedim dediğine şaşırarak.

 

"Yavrum. Karı kocayız biz artık farkındaysan. Utanıp durma benden. Hem ben göreceğimi tüm çıplaklığı ile gördüm, alış sen de." dedi göz kırparak.

 

Yaptığı îma ile gözlerimi kaçırdım ve "Alışamam öyle." dediğim gibi hızlıca banyoya girdim ve arkamdan da kapıyı kilitledim.

 

Hemen arkamdan da Ömer kapıya vurup "Güzelim, açar mısın kapıyı?" diye sordu.

 

Beni görmese de omzumu kaldırıp indirerek "Açmayacağım ki." dedim nazlı bir şekilde.

 

"Sen bilirsin, o zaman ben seni alıştırırım." dedi.

 

Dediğine anlam veremeyerek "Nasıl olacakmış o?" diye sordum.

 

"Yakında görürsün." dedi ve gelen seslerden dolayı kapıdan uzaklaştığını anladım.

 

Ben de hızlıca üzerimi giyindim ve saçımı taradım. Ardından elime aldığım kapatıcı ile morlukların üzerinden geçtim. Hepsine sürdükten sonra aynadan son kez boynumu ve üzerimi kontrol ettim. Hazır olunca da kapıyı açıp odaya girdim. Benim gelmem ile Ömer de ayaklanıp yanıma geldi.

 

"Hadi gidelim." diyerek elini uzattı.

 

Ben de seve seve elimi, elinin içine bıraktım. Ardından beraber odadan çıktık. "Geç kaldık sanırım." dedim gelen konuşma seslerine odaklanırken.

 

"Yok geç kalmadık." dedi.

 

"Hani ben yeni gelinim ya. Erken kalkmam daha iyi olurdu." dedim Ömer'e bakarak.

 

"İlk günden bir şey olmaz. Hem neden geç kalacağımızı biliyorlardır diye düşünüyorum." diyerek îma ile gülümsedi.

 

"Yaa Ömer." dedim koluna hafifçe vurarak.

 

"Söyle Ömer sana kurban olsun." dedi bana bir bakış atarak.

 

Başka bir şey konuşmadık çünkü salona gelmiştik. Herkes buradaydı. Ömer ile sırayla önce Yâde (babaanne) Havin'in elini öpmüştük, daha sonra Ömer'in anne babasının ve Senem halanın da elini öpmüştük.

 

Ardından koltukların birine oturmuştuk. Yade Havin "Maşallah güzel gelinim sana. Bugün sanki daha da bir güzelleşmişsin." dedi gülümseyerek.

 

Söylediğiyle utanarak "Sağol Yâde." dedim.

 

"Doğru diyor Yâde'n, bugün ayrı bir güzelsin." diyerek onayladı Berivan Dâye(anne).

 

Söyledikleri benim iyiden iyiye utanmama sebep oluyordu. Başımı kaldırıp Ömer'e baktığımda alttan alta sırıttığını gördüm. Ona karşı kaşlarımı çattım. Ardından tekrar Berivan Dâye'ye döndüm. "Sağol Dâye." dedim ona da.

 

"Gitmeyin hele gelinimizin üzerine bu kadar." Senem halanın konuşması ile herkes gülerek önüne döndü.

 

Hemen Senem halanın yanında duran Gül'e baktığımda ise beni kaşlarını çatarak izlediğini gördüm. Onun bu haline gülümseyerek baktım ve ortamdaki sohbete katıldım.

 

 

*

 

Bir süre sonra ayaklanıp mutfağa geçmiştim. İçeriye girdiğim gibi orta yaşlarda olan bir kadın "Bir emriniz mi var Hanım'ım?" diye sordu.

 

Bana Hanım'ım demesi bir tuhaf gelmişti. Bugüne kadar böyle bir hitap ile karşılaşmamıştım. O yüzden biraz değişik oldum. "Bir şeye ihtiyacım yoktu aslında. Merak ettim." dedim. "Bu arada adınız neydi?"

 

"Remziye adım." diye cevap verdi.

 

"Var mı yardım edeceğim bir şey?" diye sordum etrafı incelerken.

 

"Yok Hanım'ım her şey hazır zaten." dedi. Bu sırada içeriye daha genç bir kız girdi.

 

"Anne her şey hazır." Dedi. Ardından beni görmüş olacak ki "Hanım'ım, bir şey mi isteyecektiniz?" diye sordu.

 

"Bir şey istemiyorum, sağol." dedim.

 

"Kendisi kızım olur Hanım'ım, ismi Yağmur." diyerek kızını tanıttı. Dediğine karşı başımı salladım.

 

Mutfakta biraz daha oyalanıp sohbet ettik. Remziye teyzenin eşi ve oğlu da Ömer'in şirketinde çalışıyormuş.

 

Daha sonra ben de tekrar yukarı salona geçtim ve kahvaltının da hazır olduğunu söyledim.

 

Beraber terasa geçip hazır olan kahvaltı sofrasına oturduk. Ben hemen Ömer'in solunda oturuyordum.

 

Herkes kahvaltıya başlayınca içimde bir burukluk hissettim. İlk defa ailem olmadan bir sofraya oturuyordum. İlk defa onlardan ayrıydım. Bu düşünceler gözlerimin dolmasına sebep oluyordu.

 

Kucağımdaki elimin üzerinde başka bir el hissedince dönüp elin sahibine baktım, Ömer'e baktım. "Burda senin ailen benim. Düşünme, üzme kendini." dedi beni anlayarak.

 

"Öylesin." dedim gülümsemeye çalışarak. Ki Ömer benim gerçek anlamda ailemden sonra gelen tek ailemdi.

 

*

 

Kahvaltımızı yapmış şimdi de avluda kahve eşliğinde sohbet ediliyorduk. "Baba." diyerek Ömer konuya girdi.

 

"Söyle oğlum." diyerek Azad baba da Ömer'in söyleyeceğine dikkat kesildi.

 

"Biz çiftlik evine gidiyoruz."' dedi.

 

"İyi yapıyorsunuz oğlum. Ne zaman gidiyorsunuz?" diye sordu Azad baba.

 

"Birazdan gideriz." dedi Ömer de. Azad baba da başını salladı Ömer'in söylediğine karşılık.

 

"Hemen gelmeyin ha. Vakit geçirin kendinize." diyerek konuşmaya dahil oldu Yâde Havin.

 

"Kalırız Yâde merak etme sen." dedi Ömer de.

 

Kahvem bitince ayaklanıp tekrar odamıza geçtim. Köşede duran bir valizi aldım ve çiftlik evi için birkaç parça kıyafet elime aldım ve güzelce katlayıp valize yerleştirdim. Daha sonra gözüm çekmecedeki geceliklere kayınca düşünmeden üç tane aldım. Sonra da Ömer'e de kıyafet hazırladım. Valiz hazır olduğunda köşeye bırakıp odadan çıktım.

 

Çıkmam ile karşımda Gül'ü görmem bir oldu. "Ne oldu?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

 

"Dün bir şey yaşamadınız değil mi?" diye sordu kendinden emin bir ses ile.8

 

Ama ben dediğine karşılık sinirlenmiştim. Ne haddineydi benim özelimi sormak. "Bu nasıl bir soru?! Sen kimsin de bana özelim hakkında soru sorup beni olmadık bir ithamda yargılıyorsun?!" diye sordum.

 

Hayatımda hiçbir şeye bu kadar sinirlendiğimi hatırlamıyordum.

 

"Eğer bir şey yaşasaydınız lekeli çarşafınızı görürdük ama öyle bir şey görmedik." dedi tek kaşını bilmiş bir şekilde kaldırarak.

 

Konuştukları, söyledikleri sinirlerimi fazlalaştırıyordu.

 

"Kimse benim karımla ileri geri konuşamaz!" Ömer'in sert sesi ile küçük bir afallama yaşadım. Sağ tarafa baktığımda Ömer'in bize yaklaştığını gördüm. Ama bana bakmıyor sinirli bir şekilde bakışlarını Gül'ün üzerine dikmişti.

 

Yanımıza gelip Gül'ün yüzüne bakarak "Sen kendini ne zannediyorsun? Kimsin de benim karıma uygunsuz yakıştırmalar yapıyorsun?! Haddini bil Gül!" dedi sert bir şekilde.

 

"A-Ağam ben öyle, vermeyince çarşafı..." diye devam ediyordu ki Ömer konuşunca irkilerek susmak zorunda kaldı.1

 

"O kadar çarşafa meraklıysan babanı arayayım da sana çarşaf aldırsın ki bu kadar milletin odasındaki çarşafı merak etme!" diyerek uyarı yaptı.2

 

"Ayriyeten de en kısa zamanda da buradan defolup gidiyorsun, halam kalabilir ama sen gidiyorsun!" diyerek Gül'ün kolunu iterek bıraktı. Gül de dolu gözleriyle arkasını dönüp hızlıca gitti.

 

Ardından Ömer bakışlarını bana çevirdi. Az önceki gibi sert değil aksine yumuşak bakıyordu. "Çok sıktı mı canını?" diye sordu.

 

"Yok sıkamaz o benim canımı." dedim kendimden emin bir ses ile.

 

"İşte benim karım be." dedi gülerek. "Hazırsan çıkalım."

 

Başımı sallayarak "Hazırım" dedim.

 

"Bir şeyler hazırladın mı? Çantan nerde?" diye sordu.

 

"Hazırladım, sana da hazırladım."

 

"İyi yapmışsın yavrum." dedi ve odaya girip gösterdiğim valizi aldı.

 

Ardından aşağıya inip tek tek hepsinin elini öpüp arabaya geçtik.

 

 

ASUMAN'IN ANLATIMIYLA,

 

İçimdeki heyecan hiç geçmeyecek gibi hissediyordum. Dün Eren'e denemek istiyorum dedikten sonra bu hallerimden çıkamıyordum. Kalp atışlarım hızlanmış sanki nefes alamıyor gibiydim.

 

Evde kimse olmadığı için kendimi koltuğa atmış ve dünü düşünüyordum. Eren'in bakışlarını, o umutla kurduğu cümleleri, mutluluktan bana aniden sarılışı. Her aklıma geldiğinde kendimi gülümseyerek buluyordum.

 

Ben koltukta erimiş bir şekilde otururken çalan telefonum ile irkildim. Kalkıp oturur pozisyona geldim ve hemen ayağımın ucundaki telefonu elime aldım.

 

Arayan ismi görünce yine kalbim ağzımda atmaya başladı. Panikle ayağa kalktım. Bir kaç adım atıp derin nefesler aldım ve telefon kapanmadan açıp kulağıma görtürdüm. "Efendim." dedim.

 

"Asuman." dedi.

 

"Evet benim." dedim.

 

"Heyecanlandım şu an valla. Ne diyeceğimi bilemedim." dedi. Sesindeki o heyecanı anlamıştım, en az benim kadar heyecanlıydı.

 

"Aynı durumdayız." dedim ben de hafif gülümseyerek.

 

"E ne konuşacağız ki biz şimdi? Başıma hiç böyle bir şey gelmedi. Hiç düşünmedim de." dedi.

 

"Benim de gelmedi, akışına bırakalım." dedim.

 

"Doğru diyorsun." diyerek onayladı beni "Ee ne yapıyorsun akşama?" diye devam etti.

 

"Nasıl ne yapıyorum?" diye sordum.

 

"Ya yemek olarak." diye açıkladı.

 

Dediği ile gülmemi tutamadım. Bir süre güldüm bu sırada Eren de "Ya sen demedin mi akışına bırak diye." dedi anlamayarak.

 

Kendime gelince "Evet dedim de ne bileyim böyle bir akış beklemiyordum." dedim. Ardından kendimi tutamayıp yine güldüm.

 

"Valla söylediklerime böyle gülüyor oluşun bile benim için çok özel ve güzel bir durum." diyerek iç çekti.

 

Söylediğiyle gülmemi durdurdum ama ne diyeceğimi bilemedim. Afalladım öyle. "Cevap ver diye söylemedim, öyle içimden geldi." dedi benim cevap vermeyeceğimi anlayınca.

 

"Sen böyle şeyler söyleyince afallayıp kalıyorum." dedim durumumu açıklamak ister gibi.

 

Hayatımın hiçbir yerinde böyle bir ilgi görmemiştim ben. Hep kıskandığım bir durum olmuştu bu durum. Ama Eren'in o ilgiyle olan bakışları, sözleri olsun afallamama sebep veriyordu her defasında, elimde değildi.

 

"Sana umma çünkü yaşatacağım demiştim. Bunun içinde hakettiğin değer ve ilgi de var, her açıdan yaşatacağım." dedi.

 

Söyledikleri gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Hayatımda hiçbir şeyde kolay kolay ağlamazdım ama bana değer veren biri böyle konuşunca çeşme gibi ağlayasım geliyordu.

 

"Teşekkür ederim, gerçekten." dedim içten bir ses ile.

 

"Etme teşekkür, yanımda ol yeter." dedi.

 

"Olurum." dedim gülümseyerek.

 

O sırada kapı açılma sesi gelince hızlıca "Kapatmam gerekiyor." diyerek Eren'in suratına telefonu kapattım.

 

Panikle telefonu koltuğun üzerine attım ve derin bir nefes alıp gelene baktım. Yusuf abim gelmişti.

 

"Hayırdır kız? Beni kapıda mı karşılamaya karar verdin?" diye sordu.

 

Söylediğine göz devirip arkamı döndüm "Senin olduğundan haberim mi vardı acaba?" dedim salona geçerken. Ama tam o anda başıma bir şey gelince durmak zorunda kaldım. Attığı çorabı görünce sinirle ona baktım.

 

"E ne diye hemen kapıya koştun?" diye sordu.

 

"Sana ne?" dedim hafif yüksek ses ile. "Ayriyeten su çoraplarını her seferinde bana atmaktan vazgeç. Elin yok mu senin ya?" dedim sinirle. Her geldiğinde o çoraplarını çıkarıp bana atıyordu.

 

"Çok şükür elim var ama sen olunca kullanmama gerek kalmıyor." dedi tek kaşını kaldırarak, ardından arkasını dönüp mutfağa gitti.

 

"Keşke şu elin çorabını atarken de gerek kalmasa." dedim arkasından bağırarak.

 

"Boş yapma da gel bana yemek hazırla."

 

Söylediğine göz devirerek "Yapmıyorum. Git kendin yap da elin kolun bir işe yarasın." dedim ve telefonumu alıp odama geçtim.

 

 

FULYA'NIN ANLATIMIYLA,

 

"Geldin mi?" diye sordum telefonun ucundaki Ali'ye.

 

"Kapıdayım güzelim." diyince telefonu kapattım ve anneme haber verip evden çıktım.

 

Ali'yi görmem ile gülümsemem büyüdü. Yaklaşıp sıkıca boynuna sarıldım. "Hoşgeldin Ali'm." dedim ve geri çekildim.

 

"Hoş bulduk Fulya'm hadi gidelim." diyerek arabanın ön kapısını açıp binmemi bekledi ardından da kendisi bindi, böylece yola çıktık.

 

*

 

"Ee ne düşünüyorsun?" diye sordum dalgın olan Ali'ye.

 

"Kardeşim evlendi. İlk defa bugün onsuz geçti." diyerek bana baktı.

 

"Oyy sen üzüldün mü Ali'm?" diyerek başını göğsüme yasladım.

 

"Üzüldüm tabi." dedi.

 

"Üzülme. Kardeşin mutludur emin ol. Hem Ömer Ağa onu üzmez, görmedin mi gözlerindeki kararlılığı?" diye sordum saçlarında elimi gezdirirken.

 

"Gördüm görmesine ama kız vermişiz burda. E bu kız kardeşimiz olunca merak ediyoruz." dedi.

 

"Haklısın ne diyeyim."

 

"O değil de bizim de acilen evlenmemiz lazım." diyerek kafasını kaldırdı.

 

"Bence de." diyerek onayladım.

 

"En kısa zamanda bir araya gelelim de günü konuşalım." diyince gülümseyerek başımı salladım.

 

Valla yeterdi yani nişanlı kalmaktan bıkmıştım.

 

 

ROJDA'NIN ANLATIMIYLA,

 

"Çok güzelmiş." dedim etrafı incelerken. Çiftlik evine gelmiştik ve ben de etrafı inceliyordum.

 

Ömer de "Senin kadar olmasa da." dedi yanımda yürürken.

 

Çiftiliğin etrafını dolaşıyorduk yemyeşil alan vardı. İleride de atlar için sanırım kulübe vardı.

 

"Atınız var mı?" diye sordum Ömer'e bakarak.

 

"Var tabi yavrum, göstereyim mi?" diye sordu.

 

Hızlıca başımı sallayarak "Göster." dedim. Ömer de benim onaylamam ile elimi tutup atların olduğu tarafa ilerletti. Yaklaştıkça sesleri daha net duyuyorduk.

 

İçeri geçip ikinci kapının önüne geldiğimizde kahverengi bir at gördüm. Telefondan falan küçük gibi duruyorlardı bu atlar ama yakından görünce hiç öyle değil. Kafası tek bile çok büyüktü.

 

"Senin mi bu?" diye sordum.

 

"Benim ama artık senin de." dedi.

 

"Adı ne peki?"

 

"Poyraz." dedi ve yaklaşıp atın başını okşamaya başladı. Poyraz da Ömer'in eline sert bir tepki vermedi aksine mutlu olmuştu.

 

"Gelir miydin hep?" diye sordum.

 

"Vakit buldukça geliyorum Poyraz'ı görmeye." dediğine karşılık başımı salladım.

 

*

 

İkimiz de acıktığımız için beraber mutfağa girmiş ve yemek yapmıştık. Yeri geldi eğlendik yeri geldi sohbet ettik. Böyle olacağımızı hiç hayal etmemiştim aslında ama kesinlikle çok memnundum.

 

Yemekten sonra çayımızı alıp salona geçmiştik. Beraber bir şeyler izliyorduk. Ömer de saçlarımla oynuyordu bu sırada.

 

Ama Ömer bir anda ayağa kalkıp önümde durdu. Ne oluyor der gibi bakınca elini uzattı tutmam için. "Hayırdır?" diye sordum elinin içine elimi bırakırken.

 

"Karımla dans etmek istiyorum sadece." dedi ve kalktığım gibi belimden tutup beni kendine çekti.

 

Gülümsedim kocaman. "E şarkı?" dedim. Böyle sessiz sessiz birbirimize mi bakacaktık. "Nasıl dans edeceğiz şarkı olmadan?"

 

"Ben söylerim yavrum.

İstediğin şarkı olsun." dedi.

 

Vay be dercesine kaşlarım havalanmıştı. "O zaman sendeyiz ağam." diyerek başımı salladım. Ömer de gülümseyerek şarkıya giriş yaptı.

 

"Hevîdar hevîdarım ez ji bona te"

"Umutlu, umutluyum senin için."

 

"Brîndar brîndarım ez ji bona te."

"Yaralı yaralıyım senin için."

 

"Hevîdar hevîdarım ez ji bona te."

"Umutlu, umutluyum senin için."

 

"Brîndar brîndarım ez ji bona te."

"Yaralı, yaralıyım senin için."

 

"Sozdar sozdarım ez ji bona te, ax."

"Sözlüyüm, sözlüyüm senin için, ahh"

 

"Ez aşıqi çave teme."

"Aşığım o gözlerine."

 

"Sozdar sozdarım ez ji bona te, ax."

"Sözlüyüm, sözlüyüm senin için, ahh.

 

"Ez aşıqi çave teme."

"Aşığım o gözlerine."

 

 

Ömer durunca "Ömer." dedim hayran bir şekilde.

 

"Söyle rındamın (güzelim.)"

 

"Sesin de çok güzelmiş." dedim.

 

"E öyledir tabi." dedi tek kaşını kaldırarak. Ardından beni göğsüne çekti ve başıma da bir öpücük bıraktı. "Çok seviyorum valla seni."

 

"Ben de çok seviyorum seni." dedim kollarımı beline dolayarak.

 

 

 

***

 

 

 

Herkese bölüm sonundan selam 🫡

 

Nasıl buldunuz bölümü ey ahali???

 

Karakterlerin ilerleyişi hakkında;

 

Ömer aşkım?

 

Rojda?

 

Eren?

 

Asuman?

 

Ali?

 

Fulya?1

 

 

Bölüm : 10.12.2024 15:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...