24. Bölüm

24•

Derya
dreamdey

Hellooooo

 

Herkese yeni bölümden selam 🫡

 

Neyse efendim,

 

Keyifli okumalar dileriz 🫶

 

 

***

 

 

"Baba." diye söze girdi Ali. Babası Ekrem bey bakınca devam etti konuşmasına "Diyorum ki bizim şu düğün işini de halletsek mi artık?"

 

Ali bu durumdan fazlaca sıkılmıştı. O da bir an önce sevdiği kadın ile yuvasını kurup beraber bir hayat sürmek istiyordu. Haklıydı da. Sonuç olarak bir yılı geçiyordu bu nişanlılık süreci.

 

Ekrem Bey ise kucağındaki Meryem ile beraber oğlu Ali'ye dönmüştü. "Halledelim oğlum. Hazırlıkları yaptıysak gelinin annesini de yemeğe çağırıp konuşuruz, günü de alırız." dedi.

 

Ekrem bey de oğluna hak vermişti. O da fazlaca oyalandıklarını düşünüyordu. Onlar da içlerinde bir şey kalmasın diye birikim yapıyorlardı. Altın olsun, düğün masrafları, gelen misafirlerin yemekleri için anca halledebilmişlerdi.

 

Ali ise babasından duyduğu kelimeler ile mutlu olmuş ve bunu da gizleme gereği duymamıştı. "Her şey tamamdır baba. O zaman ben söylerim Fulya'lara." dedi.

 

Azamet ailesi olarak birbirlerinin fikirlerini asla birbirinden saklamıyorlardı. Bir konu olduğunda herkesin de söz hakkı vardı. Son söz Ekrem Bey'indi ama çocukları ve karısı fikirlerini söyler Ekrem Bey de en uygun kararı verirdi.

 

Ali'nin söylediğine karşılık Ekrem Bey başını onaylar anlamda salladı. Bu sırada kucağında babası ile ilgilenen Meryem doğrulup "Siz niye hep evleniyorsunuz?" diye sordu. O da ablası ve abilerinin evden ayrılıp gitmesini istemiyordu gerçi her ne kadar istemese de ablası evlenip evden ayrılmıştı.

 

Meryem Ali'den cevap beklerken söze Eren girdi. "Kız en yakışıklı abin evde kalıyor ya daha ne istiyorsun?" diye sordu. Bu sırada dediği şeye içinden tövbe getirmişti, ne evde kalması ya demişti kendi kendine.

 

"Sen zaten evde kaldın abim." dedi Meryem de.1

 

Eren hayretle "Nerem evde kalmış ya?" diye sordu.

 

Meryem de "E ablamın kocası var Ali abimin de nişanlısı. Senin bir şeyin yok ki." dedi kendince haklı şekilde.

 

"Doğru diyor benim kızım." diye söze girdi Hülya Hanım. "Sen niye birini bulmuyorsun kendine? Şöyle yanına yakışacak bir kız?" diye devam etti.

 

"Nerden biliyorsunuz yok olduğunu? Belki var yanına yakıştığım biri." diye konuştu ve rahatça arkasına yaslandı.

 

Hülya Hanım da duydukları ile sevinçle Eren'e yaklaşıp "De valla. Kimdir bu kız?" diye sordu.

 

Eren de "Zamanı değil. Zaten ben evde kalmışım ya boşverin beni." diye kaşlarını kaldırdı.2

 

O sırada "Çok şükür evde kalmamışsın işte oğlum." diye keyifle konuştu Ali.

 

"Abi dur sen de ya." diyerek Eren de bozulmuş bir şekilde önüne döndü.

 

"Neyse tamam tamam. Sen zaten acelecisin tutamazsın içinde. Söylersin birkaç güne." dedi Hülya Hanım da.

 

"Neyse, Ekrem Bey." diyerek kocasına döndü bu sefer de Hülya Hanım.

 

Ekrem Bey "Buyur Hanım." diyerek bakışlarını eşine çevirdi.

 

"Rojda'lar bugün çiftlikten dönüyor, onları akşam yemeğine çağırdım haberin olsun." dedi.

 

Ekrem Bey de "İyi yapmışsın Hanım. Kızımı özlemiştim." dedi mutlulukla. Yalan değildi. İlk defa kızından ayrı kalmış e haliyle de özlemişti.

 

Konuşmaların ardından Ali ayağa kalkıp kardeşinin odasına girdi, arkasından kapıyı kapatıp kendini sırt üstü yatağa attı. Telefonu eline alıp nişanlısını aramaya başladı.

 

Birkaç çalışın ardından telefon açılmış ve "Ali'm." diye bir ses duyulmuştu karşı taraftan.

 

"Fulya'm" demişti Ali de. "Ne yapıyorsun?"

 

"Ne yapayım be Ali'm. Akşam için yemek hazırlığı falan." dedi.

 

"Sana bir haberim var." diye söze girdi Ali.

 

Fulya da heyecanla "Ne haberi?" diye sordu.

 

"Birkaç güne yemeğe çağıracağız sizi."

 

Fulya anlamayarak "Ne yemeği? Nerden çıktı?" diye sordu.

 

"Şu bizim düğün zamanı için konuşacağız." dedi.

 

"Valla mı Ali'm?" diye sordu heyecanla. Az bu günleri beklemedi. Demek sonunda kavuşuyoruz diye düşündü sevinçle.

 

"Valla Fulya'm." diyerek onayladı. Bu sırada nişanlısının bu heyecanına gülümsüyordu. En az o da nişanlısı kadar heyecanlıydı, fark yoktu ikisi için de.

 

Ali bir süre daha nişanlısı ile konuşunca telefonu kapatıp odadan çıkmıştı. Salona geçmeden Eren'in hazırlanıp dışarı çıktığını gördü.

 

"Hayırdır? Nereye?" diye bir soru yöneltti çıkmak üzere olan kardeşine.

 

"İşim var, gelirim." diye cevapladı Eren de.

 

Ali işini gayet de anlamıştı o yüzden yaklaşıp Eren'in omzunu tuttu. Eren de abisinin bu hareketine anlam veremeyerek Ali'ye baktı.

 

"Bana bak." diye söze girdi Ali.

 

Eren her ne kadar 'Ee sana baktım söyle.' dememek için kendini zor tutsa da "Buyur abi." demişti.

 

"O kız ile ciddi değilsen kızı boşuna oyalayıp üzmeye kalkma sakın! Senin de kardeşin var. Onların başına gelmesini istemediğin şeyi bir başkasına yapma, ha eğer onların başına gelmesini istiyorsan orası ayrı. Yalnız öyle bir şey varsa söyle bileyim." diye uyarıda bulundu. Bu tür olayları sevmezdi, heleki de kardeşleri de varken.

 

Eren abisinin dediklerine karşı "Hayır abi ne alaka? Niye kızı oyalayayım? Ciddiyim ben." dedi. O da istemezdi böyle bir şeyi. Zaten bugüne kadar da oyalanmak için de olsa biriyle olmamıştı ya.

 

Eren'in söylediklerine karşılık Ali de başını sallayarak "Aferin." demişti. "Selam söyle." diyerek de Eren'i serbest bırakmıştı.

 

Eren de "Aleyküm selam." diyerek selamı alıp evden çıkmıştı.

 

Elini ceketinin ceplerine koymuş hızlı bir şekilde yürüyordu. Bugün Asuman'ı görmek istiyordu. O yüzden dün haberleşmişlerdi. İlerledikçe heyecanı artıyordu resmen.

 

Köyden uzaklaşınca buluşacakları noktaya gitti. Bir süre sonra da arkasından Asuman da geldi. "Çok bekledin mi?" diye sordu gelir gelmez.

 

Eren ise yaslandığı ağaçtan doğrulup "Yok yeni geldim ben de." dedi. "Hoş geldin bu arada."

 

Asuman da gülümseyerek "Hoş buldum." dedi. Hiç böyle şeyler yapmadığı için buluşmada ne yapılır bilmiyordu, nasıl davranması gerektiğini falan. O yüzden de içten içe bir heyecan mevcuttu.

 

"Niye öyle kaldın? Gelsene." diyerek Eren, Asuman'ı yanına çağırdı.

 

Asuman da söylenen ile Eren'e yaklaştı, beklemeden elini de tutmuştu Eren ve yaklaşıp ağacın dibine oturdular. Asuman birleşen ellerine bakıp içten bir tebessüm sundu. Parmaklarını, Eren'in elinin tersinde gezdiriyor, küçük hareketlerle okşuyordu. Eren ise bu durumdan oldukça memnundu.

 

Bir süre sonra "Ne zaman benden hoşlanmaya başladın?" diye söze girdi Asuman. Bu konuyu gerçekten merak ediyordu. Hep de aklını kurcalıyordu.

 

Eren ise dudak büzerek "Açıkçası bilmiyorum." dedi. Asuman'a baktığında anlamayarak baktığını görünce devam etti. "Yani öyle bir anda oldu diyemem. Şu şekilde şu an oldu da diyemem." duraksayıp Asuman'ın gözlerine baktı. "Yavaş yavaş gönlüme düştün. Benim bile haberim yokken." diye tamamladı sözlerini.

 

Asuman ise Eren'in söylediklerine ne cevap vereceğini bilemedi. Kaldı öylece. Gerçi Eren'den böyle anlamlı sözler beklemiyordu orası da ayrı şaşırtmıştı onu.

 

O yüzden de şaşkınlığını dile getirip "Sen böyle şeyler bilir miydin? Böyle cümleler falan?" diye sordu.

 

Eren ise kollarını kabartıp "Tabi kızım ne sandın? Bende ne cevherler varda kimse değerimi bilmiyor." dedi.

 

Asuman ise dediğine gülerek "Ne cevherler varmış?" diye sordu.

 

"Hepsini tek tek gösterirsem tadı olmaz. Yavaş yavaş rındamın (güzelim)" dedi.

 

Asuman ise Eren'in söylediği hitap ile gülümsemişti. Bir şey demeden bir adım atarak başını Eren'in göğsüne yaslamıştı. İçinden geleni yapmıştı..

 

Eren ise bu beklenmedik hareket karşısında her ne kadar şaşırsa da bir şey dememiş, boştaki elini kaldırıp Asuman'ın saçlarını okşamaya başladı zira diğer eli hala Asuman'ın eline kenetliydi.

 

"Bu arada." dedi Eren. "Abimin selamı var."

 

Asuman ise hızla kafasını kaldırmıştı. "Benden mi bahsettin?" diye sordu.

 

"Yani biri olduğunu biliyor da kim olduğunu bilmiyor." diye cevapladı Eren. Niyetinin ciddi olduğunu göstermek için de "Ama yakında senden de bahsederim." dedi.

 

Asuman ise Eren'in söylediği şeyin heyecanıyla tekrar başını Eren'in göğsüne yasladı. "Nasıl olacak çok merak ediyorum. Acaba nasıl tepki verirler." dedi. İçinde garip bir his vardı bunun nedeni de Eren'in arkadaşının abisi olması. Sürekli onların evine girip çıkıyordu o yüzden ne tepki vereceklerini çok merak ediyordu.

 

"O zaman göreceğiz. Biz istedikten sonra kimse bir şey diyemez orası ayrı." demişti Eren de. Bu sırada tekrar elini Asuman'ın saçlarına götürmüş okşuyordu. Asuman da cevap vermedi öylece anın tadını çıkardı Eren ile.

 

*

 

"Yavrum? Hazır mı her şey?" Ömer'in sorusu ile son kez unuttuğum bir şey var mı diye etrafa baktım. Olmadığını görünce Ömer'e dönüp "Tamamdır." dedim.

 

Böylelikle Ömer ile el ele çiftlik evinden çıkıp arabaya bindik. Annemler yemeğe çağırmıştı o yüzden Ömer beni oraya bırakıp şirkete gidecekti, yemek vaktine yakın da geri gelecekti.

 

Bir süre sonra Ömer kendi camını açtı. Ardından uzanıp sigara paketini aldı ve içinden bir tane çıkarıp dudaklarına götürdü. Çakmakla yakıp derin bir nefes çekti içine. Sonra da o çektiği havayı burnundan verip kolunu da açtığı cama yasladı.

 

Öyle çekici görünüyordu ki şu an. Normalde sigara sevmezdim ama bu içen kişi sevdiğim adam, kocam olunca çok farklı geliyordu. Sigara içişine bile hayran kalıyordum resmen. Nasıl oluyor anlamıyorum ama böyleydi gerçekten.

 

"Ne oldu?" Ömer'in sorusu ile bakışlarımı daldığım yerden çekip ona odaklandım.

 

"Çok çekici bir kocam var, ona bakıyordum." dedim saklamadan.

 

"Kocan ölsün sana." diyerek çapkınca gülümseyip tekrar sigarasından bir nefes aldı.

 

Ardından "İşimi halledip hemen gelirim." diye devam etti konuşmasına.

 

"Sorun değil. Yani hemen gelsen iyi olur ama sıkıntı etme." dedim.

 

"Sıkıntı ederim yavrum. Sonuçta o kadar bizi çağırmışlar, ayıp olacak böyle de."

 

"Ayıp olmaz hem anlarlar seni." dedim. Bu kadar düşünceli olması beni çok sevindiriyordu. Bu düşünceli halleri, aileme olan tavrı da ayrı hoşuma gidiyordu.

 

Evimizin önüne geldiğimizde içimi bir mutluluk dalgası kaplamıştı. Özlemiştim.

 

Arabadan inip el ele eve doğru ilerledik. Ömer gömleğini düzelterek kapıyı çaldı. Çok geçmeden de kapı Meryem tarafından açılmıştı. Ben Meryem'i kucağıma aldım ve Ömer'le beraber içeriye girdik. Ailem hepsi de buradaydı. Hepsi ile selamlaştıktan sonra oturmuştuk. Babam beni yanına aldığı için Ömer'den ayrı oturuyorduk. Biz bir süre sohbet muhabbet edeken Ömer ayaklandı.

 

"Hayırdır oğlum, nereye?" diye sordu babam da Ömer'in bu ani ayaklanmasına karşılık.

 

Ömer de "Şirkete geçeceğim ama merak etmeyin yemekten önce burada olurum." diyerek yaklaşıp babamın elini öptü. "Ha bir de Ali ve Eren de benimle gelecekler, konuşmak istediklerim var."

 

"Olur oğlum nasıl istiyorsanız." demişti babam da.

 

Böylece onlar kapıya giderken ben de ayaklanıp peşlerinden gittim. Abimler önden çıkınca Ömer ile baş başa kaldık. "Abimleri niye götürüyorsun? Ne konuşacaksın ki?" diye sordum merakla.

 

Ömer de elini yanağıma koyup yavaş hareketler ile okşamaya başladı. "Bizim şirkete götüreceğim, bizimle çalışmalarını istiyorum. Eğer istedikleri uygun bir pozisyon varsa ayarlayalım diyorum."

 

Ömer'in söyledikleriyle mutlu olmuştum aslında. Yazın, sıcağın altında çok eziyet görüyorlar, kışın da iş olmadığından bazen sorun çekiyorduk. "İyi düşünmüşsün aslında." dedim ben de.

 

Ardından Ömer abimleri bekletmemek adına "Allah'a emanet ol." diyerek alnımı öpüp abimlerle beraber arabaya bindi.

 

Onlar gittikten sonra ben de kapıyı kapatıp içeri, mutfağa geçtim. Annem yemek için kollarını sıvamıştı, bende yardıma gittim. "Ne yapayım ben Dâye?" diye sordum tezgahta annemin yanına geçerek.

 

"Kızım hele sen şu köşeye koyduğum sebzeleri küçük küçük doğra." diyerek sebzeleri işaret etti. Ben de vakit kaybetmeden işe koyuldum.

 

"Ee kızım nasıl gidiyor evlilik? Konaktakiler ile aran nasıl?" annemin sorusuyla bakışlarımı kendisine çevirdim.

 

"İyi dâyem, sıkıntı yok. Evlilik de güzel gidiyor aslında, yani zaten başlardayız ne diyeyim? Konaktakiler ile de aramız iyi" dedim sorduğu sorulara kısa cevaplar vererek.

 

"İyi olun kızım. Kaynanana, aynı şekilde kayınbabana, babaannesiyle aranı güzel tut. Onlar da artık senin bir ailen. Saygıda kusur etmeyesin ki sevgiden de mahrum kalmayasın. Emi kızım?" diye öğütte bulundu nahif bir ses tonu ile.

 

"Merak etme Dâyem, elimden geleni yaparım." dedim.

 

Biz annemle bir yandan sohbet edip bir yandan da yemek yaparken aramıza Meryem de katılmıştı. O da kendince yere oturmuş salata yapıyordu.

 

Bir süre sonra çalan zil ile elimi yıkayıp kapıya gittim. Açtığımda Asuman'ı görmem ile mutlulukla sıkıca sarıldım. "Nerden çıktın sen?" diye sordum gülümseyerek.

 

"Geleceğini duydum geldim ben de." dedi o da gülümseyerek.

 

"E hadi geç içeri." diyerek kenara çekildim. Asuman da ayakkabılarını çıkartıp içeriye geçti. Böylelikle ben de Asuman'ın koluna girdim ve beraber mutfağa geçtik.

 

Bizim girmemizle annem de arkası dönük şekilde "Kim gelmiş kızım?" diye sordu.

 

"Asuman gelmiş anne." dedim, annem de arkasını dönüp Asuman'ı görünce "Hoşgeldin kızım" dedi.

 

"Hoş bulduk Hülya teyzem. Yemek mi yapıyordunuz?" diye sordu tezgaha bakarak.

 

"Ömer de akşam yemeğe gelecek. Öyle hazırlıyoruz bir şeyler." diyerek tekrar işine döndü.

 

"Yardım edeyim." diyerek Asuman da kollarını sıvadı ve annemin yanına geçti.

 

"E geç bakalım." diyerek annem de elindeki işi Asuman'a verdi. Zaten çoğu şey hazır olduğu için annem de Meryem'i alarak salona geçti. Böylece biz de Asuman ile mutfakta yalnız kaldık.

 

"Ee ne var ne yok kız?" diye sordu Asuman.

 

"Ne olsun ki? Yani iyi, her şey yolunda çok şükür." dedim.

 

"Peki o Gül denen cadaloz? Ters davranıyor mu hala? Gerçi bir haftadır çiftlik evindesiniz ama ilk gün falan yani gördün sonuçta. Aynı mıydı hala?" diye sordu bana kısa bir bakış atarak.

 

"Yalan yok yani yine arada saçma hareketlerde bulunmuştu. Yapmayacağım şeyleri yaptıracak bana." dedim kaşlarımı çatarak.

 

"Ne yapacaksın?" diye sordu merakla.

 

"Saçını başını yolacağım en son başka ne yapacağım?" dedim.

 

"Kız o zaman beni de çağırsana, valla koşarak gelirim ha." diyerek omzuma vurdu keyifle.

 

"O gün gelsin de." dedim. "Hem onu boşver de sen nerden biliyordun benim geleceğimi? Söylemedim ki ben sana." diye sordum kaşlarımı kaldırarak.

 

"Ee abin söyledi." dedi omzunu kaldırıp indirerek.

 

"Aradı mı seni?" diye sordum.

 

"Yok kız buluştuk da orda söyledi." bu sırada işi bitmiş olacak ki elini yıkadı. "Valla Ömer ağam bu çeşmeyi yaptırmakla ne iyi etmiş ha, mis gibi kolay iş." dedi.

 

"He valla." diyerek onayladım. "Böylesi çok rahat."

 

*

 

Asuman biraz daha kalınca geç oldu diyerek eve gitmişti. Zaten çok geçmeden de Ömer, abimlerle beraber gelmişti. Abimler de yarın Ömer'in şirketinde güvenlik olarak başlayacaklar. İkisi de lise mezunu olduğu için yanlış bir şey yapmamak adına kendilerince en uygun olanı pozisyonu almış. Böylece yemeğe kadar sohbet ile geçmişti.

 

Yemek vakti gelince Ömer elini yıkamak için ayaklandı, ben de temiz havlu vermek icin peşinden gittim. Tuvalete önce ben girdim, köşedeki dolaptan temiz havlu çıkarıp temiz olan köşeye koydum. Çıkmadan da "Başka bir şey lazım mı?" diye sordum.

 

Ama Ömer konuşmak yerine içeri girip arkamızdan kapıyı kapattı. Şaşkınlıkla "Ömer ne yapıyorsun?" diye sordum. "Bizimkiler içeride."

 

Bu sırada Ömer iyice bana yaklaşıp boynuma eğildi. Derin bir nefes alıp geri çekildi. "Bu kokuya beni o kadar alıştırdıktan sonra bu kadar uzun süre mahrum kaldım bu kokudan." dedi ve tekrar eğilip boynumu kokladı. "Reva mı bu bana?"

 

İçeride annemlerin olmasından dolayı "Yaa Ömer." dedim heyecandan titreyen ellerimle Ömer'i uzaklaştırarak. "Ayıp olur." dedim. Ömer de her ne kadar istemese de geri çekildi. "Başka bir şey lazım mı?" diye sordum.

 

"Yok güzelim." demesiyle ben de çıkıp mutfağa geçtim. Abimler zaten kurmaya başlamıştı sofrayı ben de hızlıca yanlarına geçip yardım ettim.

 

Kısa süre sonra sofra kurulmuş ve herkes yerini almıştı.

 

Yemeğimiz yemiş, çayla beraber sohbetimizi yapmıştık. Ardından Ömer ile birlikte ayaklanmış ve eve geçmiştik.

 

Konağın kapısına geldiğimizde, kapıda bizi gören adamlar hızla arabaya yaklaşıp Ömer'in kapısını açmıştı. Bir başkası da benim kapımı açmak için hareketlenmişti ki Ömer "Sen dur." diyerek adamı geri eski yerine göndermişti. Böylece Ömer arabadan inip benim tarafıma geldi ve kapımı açtı. "Rojda'm." diyerek de elini uzattı. Ben de onun bu haline tebessüm ederek elini tutup arabadan indim.

 

Ardından beraber konaktan içeriye girdik. Terastan sesler geldiğini farkedince Ömer'le beraber direkt olarak oraya uğradık. Tıpkı tahmin ettiğimiz gibi hepsi de buradaydı.

 

Yâde Havin'den başlayarak sırayla hepsinin elini öpmüş ve geçip boş olan koltuğa Ömer ile yan yana oturmuştuk.

 

"Oğlum siz niye bu kadar erken geldiniz? Ben demedim mi hemen gelmeyin diye?" Yâde Havin'in söyledikleri ile kıpkırmızı olmuştum resmen. Bir de bütün aile buradaydı.

 

Ömer de "Başka zaman yine gideriz merak etme Yâde." diye rahatça konuşup arkasına yaslandı, bir elini de arkama atmıştı.

 

"Gidin bol bol zaten oğlum." dedi Yâde Havin de. Diğerleri de keyifle bizi dinliyordu. Yâde Havin ardından bana dönerek "Gelin, hele bi kahve yap da içelim şöyle keyifle." dedi.

 

Ben de söylediği ile hemen ayaklanmıştım "Yaparım şimdi Yâde." dedim ve yanlarından ayrıldım.

 

Mutfağa geçtiğimde Remziye teyzenin tezgah sildiğini gördüm. O da beni farkedince "Buyur Hanım Ağam, bir şey mi lazım oldu?" diye sordu yanıma gelerek.

 

"Yok, Remziye teyze. Kahve yapacaktım." dedim etrafa cezve için göz gezdirerek.

 

"Ben yapardım Hanım Ağam." diye konuşunca bakışlarımı etraftan çekip ona döndüm.

 

"Yâde Havin benden istedi, benim yapmam daha uygun olur." dedim. Böylece Remziye teyze de daha fazla ısrar etmeyip bana cezve ve kahveyi hazırlamıştı. Ben de oyalanmadan kahveyi karıştırıp pişmesi için ocağa koydum.

 

"Yâde Havin her ne kadar kalın dese de Ömer Ağa'yı özlemişti." Remziye teyzenin konuşması ile ona döndüm. "Öyle konuşuyorum ama kötülüğümden değil valla." diyerek kendini açıklamaya başladı. "Yani samimi gördüğümden öyle söyledim."

 

Gülümseyerek "Yok, sorun değil." dedim. "Nerden anladınız Yâde Havin'in öyle düşündüğünü?" diye sordum bir yandan da kahveyi karıştırmaya devam ediyordum.

 

"Sürekli Ömer Ağa'dan bahsediyordu, hiç dilinden düşürmüyordu. Bugün geleceğinizi duyunca da ayrı bir keyiflenmişti." dedi gülümseyerek.

 

"Anladım." dedim. Bu sırada kahvelerin olmak üzere olduğunu görünce fincanları hazırlayıp olan kahveyi dikkatli bir şekilde fincanlara doldurdum. Yanına da lokum ve suları da koyunca tepsiyi alarak tekrar terasa doğru yol aldım.

 

Kahveyi ilk önce Yâde Havin'e ardından da sırasıyla diğerlerine de ikram etmiştim hatta bunların arasında Gül de dahildi. Aslında ona her ne kadar yapmak istemesem de herkese yapıp ona yapmamak dikkat çekeceğinden mecbur yapmıştım. Zaten yine ters bakışları arada beni buluyordu, derdi neydi gerçekten anlamıyordum. Önceden bir yaşanmışlığımız bile yoktu.

 

Kahveleri herkese verdikten sonra Ömer'in yanına geçip oturdum. "Eline sağlık gelinim." Yâde Havin'in konuşmasıyla bakışlarım ona döndü.

 

"Afiyet olsun Yâde." dedim ben de gülümseyerek. Bu sırada herkes yine havadan sudan sohbet etmeye başlamıştı. Sadece Ömer ve babası Azad Ağa iş ile ilgili konuşuyordu. O yüzden ben de kulaklarımı kadınlara vermiş, sohbetlerine dahil olmuştum.

 

Bir süre sonra artık geç olduğu için herkes dağılmıştı. Biz de Ömer'le odamıza çıktık. Her ne kadar çiftlik evinde tatil yapsak da yine de bu yorulmuş olmama engel değildi. Odaya girer girmez Ömer beni kapıya yasladı.

 

"Ne oldu?" diye sordum bu ani hareketinden dolayı şaşkınlıkla.

 

"Karımı seviyorum." diyerek dudaklarıma öpücük bıraktı. Ardından geri çekilip gözlerime baktı.

 

"Ama yorgunum ki." dedim dudak bükerek. "Valla, yatıp uyumak istiyorum hemen kocacım." dedim yaklaşıp yanağını öperek.

 

"İyi öyle olsun bakalım." diyerek beni serbest bıraktı. Ben de böylelikle dolaptan bir tane normal pijama takımı çıkardım.

 

Giyinmek için tam banyoya giriyordum ki gördüklerim ile ağzım açık kaldı. "Ömer." dedim o yüzden afallamış sesim ile.

 

"Söyle yavrum." dedi yanıma gelerek.

 

"Benim gördüğümü sen de görüyor musun? Yoksa biz gittiğimizde var olan kapı artık yok mu?" diye sordum. Zira kapı olması gereken yerde, kapıya rastlar bir iz yoktu.

 

"Çok güzel olmuş değil mi?" dedi. Ömer'in söyledikleri ile bakışlarımı ona çevirdim. Dikkatli bir şekilde banyonun olmayan kapısına bakıyordu.

 

"Ben göstereceğim dediğin şey bu muydu?" diye sordum. Gitmeden önce kapıyı kilitledim diye bana sen görürsün demişti.

 

"Evet. Sen ne sandın?" diye sordu o da bana bakarak.

 

"İnanmıyorum sana." dedim hayretle.

 

"İnan yavrum inan gerçeğim ben." dedim göz kırparak. "Ayriyeten her şey bizim ve ilerideki çocuklarımız için." diyerek dolaba yöneldi keyifli haliyle.

 

Ben ise afallamış bir şekilde her ne kadar kapısı olmasa da banyoya girip acelece üzerimi değiştirdim. Yüzümü ve boynumu da yıkadım böylece hafif sararmış olan izler tenimde göründü. Annemlerde de sırf ne olur ne olmaz diye bir kez daha üstünden geçmiştim.

 

İşim bittikten sonra tekrar odaya geçtim. Ömer de bu sırada odada üzerini değiştirip yatağa girmişti. Beni görünce de "Ne duruyorsun öyle yavrum? Gelsene." diyerek yanındaki boş yere iki kere vurdu.

 

Ben de ikiletmeden yanına gittim. Yatağı açıp içine girdim ve Ömer'e doğru kaydım. "Ne zaman ayarladın sen bunu?" diye sordum.

 

"Biz gider gitmez usta gönderdim. Sağ olsunlar hemen hallettiler." Dedi ve beni çekip göğsüne yasladı.

 

"Gerçekten sana ne diyeceğimi bilemiyorum." dedim bir kez daha hayretle.

 

"Bir şey deme rındamın (güzelim) sev yeter bana." dedi ve başını boynuma gömerek nefeslendi.

 

"Seviyorum ki zaten." dedim saçlarını okşayarak.

 

"Roniya dılemini tü rındamın (kalbimin aydınlığısın sen güzelim)" dedi ve ben yine eriyip gitmiştim.

 

Söylediklerine karşı saçlarına bir öpücük bıraktım ve huzurla gözlerimi kapattım.

 

 

 

***

 

 

 

Bölüm sonundan herkese selam 🫡

 

Nasıl buldunuz bölümü efendim?

 

Rojda&Ömer

 

Fulya&Ali

 

Asuman&Eren

 

Oy verdiğiniz için ve yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum, seviliyorsunuz🫶

Bölüm : 10.12.2024 15:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...