Bütün okurlarımın yeri bende ayrı, hepinizi ayrı ayrı çok seviyorum ama bu bölümü bir kişiye, Viyan'a ithaf ediyorum. Umarım istediğin gibi olmuştur.♥️
Oy ve yorumlarınızı bekliyor olacağım.
***
Uyandığımda saat kaçtı bilmiyordum ama bunu pek de umursamıyordum aslında. Sıcak kolların arasındaki keyfimi sürüyordum. Ömer ile sürekli böyle dip dibe yatmak hoşuma gidiyordu yalan değil. Beni her seferinde böyle içine sokarcasına sarmasından memnundum.
Yatakta dönüp Ömer ile yüz yüze geldim. Bir elimi kaldırıp yavaş hareketler ile yüzünde gezintiye çıktım. Karşımdaki adam o kadar kusursuzdu ki bakarken bile eriyip gidebilirdim resmen. Kocam diye demiyorum ama çok yakışıklıydı. Ve sadece benimdi tabiki.1
Ömer'in yüzünü aklıma kazırcasına incelerken bir yandan da dün yaşanılanları düşünüyordum. Yaptıklarıma o kadar şaşırıyordum ki böyle sakince düşününce, nasıl yaptığımı anlamıyordum. Ama ne yapayım yani? O kızın öyle konuşması damarıma basmak olmuştu.
Düşünceleri kafamdan atıp Ömer'e odaklandım tekrar. Elim çenesindeki gamzeye dokundu. Parmaklarım orayı okşarken gülümsemeden edemedim. Ömer'e temas etmek çok hoşuma gidiyordu, her ne kadar Ömer bundan bi haberse de.
Ardından elim âdemelmasına kaydı. En sevdiğim yer diyebilirdim. Ne zaman alıştım, ne zaman böyle bağlandım ben de bilmiyordum ama en sevdiğim yer olarak birinci sırada yerini alıyordu.
"Yavrum..." Ömer'in uykulu çıkan sesi ile bir an afallayıp ödüm koptu. Gözlerimi kaçırıp ellerimi de Ömer'in âdemelmasından çekmek durumunda kaldım. Ama kocam bey her ne kadar uykulu olsa da gözünü açmadan çektiğim elimi bulup tekrar âdemelmasının üzerine koydu. "Devam et." dedi yeni uyandığından dolayı boğuk çıkan sesi ile. Anlaşılan o ki Ömer'in âdemelması ile oynamam en az benim kadar onun da hoşuna gidiyordu.
"Ben mi uyandırdım?" diye sordum elim hala boynunda gezintiye devam ederken.
Gözleri kapalı olarak "Bir nevi." dedi ardından bir gözünü açıp bana baktı. Saklamadan gülümsememi sundum.
"İnşallah hâlâ sinirli değilsindir yavrum?" diye sordu muzip bir tonda.
"Ya Ömer ya." dedim kaşlarımı çatarak "Hatırlatmasana dünü ya! Zaten utanıyorum aklıma geldikçe." diyerek boynuna hafifçe tırnağımı bastırdım.
Bu halime karşı Ömer'den boğuk bi gülme sesi geldi. "Aman ha sakın sinirlenmeyesin Hanım Ağam." dedi eğlenen bir tonda.
"Ömer sana kurban olsun." dedi ve beni kendisine iyice çekip aramızdaki boşluğu da kapattı.
"Bir hareketimden böyle etkilenmen hoşuma gider yalnız." demesiyle boğazımı temizleyip gözlerimi kaçırdım. Ama Ömer gözlerimi kaçırmamdan hoşlanmadığı için tekrar Ömer'e döndü bakışlarım.
"Aniden yaparsan böyle şeyler tabi afallarım." dedim çekinmeden.
"Öyle mi?" dedi tek kaşını kaldırarak.
Öyleydi ama ben tamamen Ömer'e odaklanmıştım zira şu an regl olmamdan dolayı her halde Ömer'i fazlaca istiyordum. Bir nevi de böyle düşünmekten utanmıyor da değildim. Ömer ile evlendikten sonra kesinlikle çok değişmiştim.
"Hayırdır yavrum?" Ömer'in konuşması ile boğazında takılı kalan bakışlarım Ömer'in yüzüne döndü. "Ne düşünüyorsun da böyle yüzün kızarmış?" diye sordu göz kırparak.
Tabi o böyle deyince biraz daha kızarmış gibi hissettim kendimi. Ama engelleyemediğim halden olsa gerek "Kocamı düşünüyorum ne var? Olamaz mı?" diye sordum çekinmeden.
Ömer benden böyle bir tepki beklemiyor olacak ki yüzünde afallama hakim olmuştu. Dün bir bugün iki bana ne olduğunu merak ediyordu herhalde. Ama ne yazık ki bunu ben de bilmiyordum. Ayriyeten de bir şey olduğu yoktu aslında. Kocamdı sonuçta, düşünürdüm istediğim kadar kime ne?
Tabi ben bunları düşünürken Ömer boynumdan tutup başımı yukarı kaldırdı ve bekletmeden de dudaklarımızı birleştirdi. Bir eli de giydiğim üstten içeri sızmış ve çıplak tenimi okşuyordu.
Ömer az önce nasıl afalladıysa ben de şu an öyle afallamıştım işte ama benimki daha kısa sürmüştü zira Ömer'in temasına ihtiyacım vardı.
Başta yumuşak başlayan öpüşmemiz bir süre sonra kendini daha sert bir öpüşmeye bırakmıştı. Ve ben de kendimi tutamayıp Ömer'in ağzına boğukça inlemiştim. Ellerimin biri Ömer'in ensesindeki kısa saçları çekiştirirken bir diğer elim de Ömer'in çıplak göğsünde gezintiye çıkmıştı.
İnlemem Ömer'i daha fazla tahrik etmişti. Ani bir hareketle üzerime çıkıp kendini bana yaslamıştı. Nefesim kesildiği için dudaklarımı çektim ama Ömer'in nefessiz kalmak umrunda değilmiş gibi bu sefer beklemeden boynuma indi. Kendini sertçe bir kez daha bana yasladığı için. "Ahh, Ömer." diyerek saçlarını çekiştirdim. Zar zor da olsa "Reglim." dedim hatırlatmak için.
Başını boynumdan kaldırıp, yoğun gözleriyle bana baktı. "Merak etme, durmam gereken yeri biliyorum." dedi ve tekrar dudaklarımızı birleştirdi.
*
Aşağıya indiğimizde ev halkının salonda, kahvaltının hazırlanmasını beklediğini gördük. Öyle huzurluydu ki Konak şu an. Belki de sevmediğim insanların bugün olmayışından dolayıydı bu huzur.
Ömer salona geçerken ben de mutfağa ilerledim. Bu sırada Yağmur da kahvaltının hazır olduğunu söylemeye geliyordu. Beklemeden de hep beraber kahvaltya geçtik.
Ben reglken mideme pek bir şey alamıyordum, aldıkça sancım çoğalıyordu sanki o yüzden midemin boş olması benim açımdan daha iyiydi. Tabi bunu bilmeyen Ömer tabağıma sürekli bir şeyler koymak ile meşguldü. Her ne kadar istemediğimi belirten kaş göz işareti yapsam da Ömer bu haraketimi es geçip tabaktakileri bitirmem için işaret veriyordu.
Biz böyle birbirimiz ile uğraşırken Azad babanın telefonu çaldı. Çok bekletmeden de telefonunu açıp kulağına götürdü. "Alo?" diyerek karşıdakini dinlemeye başladı. Sofradakiler de bir yandan yerken diğer yandan da kulakları Azad babanın telefon görüşmesindeydi.
Azad baba karşıdakini dinlerken kaşları çatılmış "Ne zaman oldu?" diye sordu. Ne olmuştu asla bilmiyordum ama fazlasıyla merak ediyordum diğerleri gibi. O yüzden biz de yemeyi bırakıp iyice Azad babaya odaklanmıştık.
"Tamamdır." dedi Azad baba başını sallayarak. "Biz birazdan geliyoruz." diyerek de telefonu kapattı. Yüzünde düşünceli bir hal oluşmuştu.
Sessizliği bozan Yâde Havin oldu. "Ne oluyor Azad? Kim aradı da öyle susup kaldın?" diye sordu o da kaşlarını çatarak. "Nereye gidiyorsunuz birazdan?"
Azad baba sıkıntılı bir nefes vererek Yâde Havin'e "Birazdan aşirettekiler toplanacakmış. Acil durum var" dedi. Konuyu tam açmadan.
Söyledikleri ile bir şey anlamamıştık ama tekrar soru da sormamıştık. Ömer de "Nereye gidiyoruz baba?" diye sorup ayağa kalkmıştı hızla. Azad Ağa bekletmeden nereye gideceğini kısa bir özet olarak geçmişti. Ömer'in karısı olduğum için benim de gitmem gerekiyormuş. O yüzden hızla odalarımıza dağılmış ve hazırlanıp arabalarımıza binmiştik.
Ömer yol boyunca kaşları asla düz bir hal almamış sürekli çatıktı. Araba başka bir konağın önünde durunca beklemeden inmiştik. Ardından Yâde Havin ve Berivan Dâye ile biz kadınların olduğu kısma, Ömer ve babası da erkeklerin olduğu kısma geçmişti. Ev sahibi olduğunu düşündüğüm bir kişi bizi görünce ayaklanmış ve bizi baş köşeye oturtmuştu.
Tıpkı bizim gibi başkaları da bulunuyordu konakta. Konuyu sadece yüzeysel olarak biliyorduk. Ne olduğunu ne olacağını da çok geçmeden öğrenmiştik.
*
Genç kız babasının arkadaşının evinde ailesi ile bir günlük mecburiyeten konaklamıştı. Bu olacakları başta bilseydi anne ve babasına yalvarır orada kalmaktan vazgeçirirdi.
Genç kız herkes uykuda iken tuvalet ihtiyacından kolayı kalkmıştı. Kimsenin uyanık olmadığını görünce biraz rahatlamıştı aslında. Genç kız tam tuvalete girecekti ki arkasından bir el ağzını kapatıp kendiyle beraber tuvalete sokmuştu.
Genç kız ise babasının arkadaşının bir anda böyle karşısında görünce korkuyla, kurtulmak icin çırpınmaya başladı. Ama buna cüret eden şahıs kızı tehdit edip durdurana kadar vazgeçmemişti.2
Genç kız çaresizce durunca kızın alt pijamasini çıkarıp kızın özel bölgesini ellemiş ve arkadan da kendini kıza dayamıştı. Adam, kızın durması için de içeride uyuyan anne, babası ve kardeşleri ile tehdit edip duruyordu.4
O şahıs ise kendini rahatlatana kadar orada işini yapmıştı. Ardından kızı o halde bırakıp tuvaletten çıkıp gitmişti.3
Genç kız ise henüz 14 yaşında olmasına rağmen böyle korkunç bir durum ile karşılaşınca korkudan yere çöküp ağlamaya başlamıştı.
Bir süre sonra kendine gelince anne ve babasının yanına gitmiş ve onları uyandırıp yaşadığı o iğrenç anları anlatmıştı. Ailesi ise onlar uyurken yaşanılan olaylardan dolayı şok olmuş ve kızlarını sakinleştirmeye koyulmuştu. Kızın babası da sinirle o herifin yanına gidip tüm gücünü kullanmıştı. Sabah olur olmaz da aşirettekilere haber vermişti.
*
Ömer duydukları ile bir yandan içi parçalanıyordu bir yandan da kaşları sinirden dolayı iyice çatılıyordu. Küçücük bir kız! Ne yaşatmış, nasıl travmalar üzerinde bırakmıştı diye düşünüyordu.
Son karar Ömer Ağanındı neyseki. O ne derse o olacaktı. İşte bu çok güzel olacaktı. Karar verilmişti.
Ömer önden çıkmış arabasına geçmişti. Arkasında da onu takip eden bir araba vardı. Bir deponun önüne gelince durdu genç ağa. Arkasındaki araba da durdu. Ömer'in adamı olan Raşit, o iğrenç herifi arabanın bagajından indirip hızla depoya soktu. Adam ise korku ile olanlara bakınmak ile yetiniyordu. Yani sonunu bekliyordu.
Ömer Ağa bu herifi görünce aklına kızın o gözlerindeki ışıltının gittiği hali gelmiş ve yine, yeniden sinirlenmesine engel olamamıştı. "Şimdi yaktım lan seni!" dedi dişlerinin arasından. Karşısında tir tir titreyen herifi asla umursamıyordu. Zira mecazen değil gerçek anlamda adamı yakacaktı.
"Raşit." dedi istediği şeyi getirmesini belirterek. Raşit başını 'anladım' anlamında sallayarak hızla oradan ayrılıp ağasının istediklerini getirmişti. Vakit kaybetmeden de önce o şerefsizi bağlamıştı hareket etmemesi için.
Ömer Ağa yapacaklarını düşünüp keyifle bir nefes alıp sırıtmıştı. Daha sonra o herifin karşısına geçmiş, üstten üstten bakmıştı. "Seni şimdi öyle bir rahatlatacağım ki, bir daha rahatlamaya ihtiyacın olmayacak!" dedi sesinden bile belli olan o korkutucu tını ile. Bu sırada sandalyeye bağlı olan adamın nefes alışverişleri hızlanmıştı bilinmez bir korkudan dolayı.
Ardından Raşit'e elini uzatmıştı, Raşit de bekletmeden eline bir çakmak bırakmıştı.
Adam gördükleri ile korkudan çırpınmaya başlamıştı. "Dün de o kız korkup çırpınmıştı, hatırlıyor musun? Senin umrundamıydı PİÇ!" diye sordu sonlara doğru bağırıp adamın çenesini sertçe tutarak. "İnanır mısın bugün de benim umrumda olmayacak senin çırpınışların. Şerefsiz!" dedi ve adamın yüzüne sert bir yumruk atıp geri çekildi.
Tekrar Raşit'e işaret etmişti. Raşit de hızlıca sandalyede bağlı olan adamın pantolununu dizlerine kadar indirmiş sadece iç çamaşırıyla kalmasını sağlamıştı. Adam ne olacağını anlayınca iyice paniklemiş ve korkudan bağırmaya başlamıştı ama ağzının üzerindeki bant buna engel olmuş ve bağırmasının boğukça çıkmasına sebep olmuştu.
Ömer Ağa umursamadı bunu. Çakmağı yaktı, çıkan ateş ile keyifli bir gülümseme sundu. Ardından ateşi tam olarak adamın penisinin üzerine bıraktı.
Adam boğukça bağırırken kumaş parçası çoktan tutuşmuş ve ateş tenine değmişti. Ömer bu sahneyi içi bir gram acımadan izledi ve Raşit'e yeterli olduktan sonra söndürmesi talimatını verip oradan çıkmıştı.
Bugüne kadar yaptığı belki de en acımasız davranış olabilirdi ve bundan gram vicdan azabı duymamıştı. Hatta elinde olsa böylelerini tek tek bulup aynı işlemi uygulardı.
*
Olayı az çok öğrenmiş ve içim yanmıştı. Kendimi de kötü hissetmekten geri duramamıştım. Bildiğim kadarıyla Ömer kararı vermiş ve o pisliği yapan herifi de götürmüştü. Ne yapacağı konusunda en ufak bir fikrim yoktu.
O kızı da görmüştüm bu sürede, hatta kısa bir tanışma şansım da olmuştu. Adı Viyan, henüz 14 yaşında, liseye giden genç bir kızdı. Ama bu olaydan dolayı fazlaca kapanmıştı sanırım. O yüzden çok bir şey konuşamadık. Annesinin söylediği üzere de kızı bir daha evden dışarı çıkmak istemiyormuş.
Ben ise bu duruma karşı gelmiş ve "Viyan kolay bir şey yaşadı diyemem ama onu da böyle eve mahkum olmasına izin mi vereceksiniz? O herif yüzünden neden hayatından vazgeçmesine neden oluyorsunuz? Ona destek olup bu süreci atlatmasına yardımcı olacakken neden böyle arkaya atıyorsunuz?" diye sormuş ve sitem etmiştim.
O kızın bu süreçte yalnız kalmayıp desteğe ihtiyacı vardı, bu desteği hissedip ayaklanmaya ihtiyacı vardı. Arkalara atılmaya değil!
*
Ömer'lerin geldiğini duyunca bende ayaklanmış ve kocamın yanına geçmiştim. Benim yanına gitmem ile o da elini belime koymuştu.
Ömer'in gelmesi ile her kafadan ayrı bir ses çıkınca Ömer onları susturup. "Ben yapılması gerekeni yaptım. Ki eğer bir kere daha böyle bir şey duyarsam o şerefsizden beter hale getiririm! Bu da gözünüzün önünde örnek olsun!" diyerek tehditle konuşmuş ve bakışlarını çekinmeden herkesin üzerinde gezdirmişti.
Ardından köşede annesinin yanında duran Viyan'ı görünce ona biraz yaklaştı ve tabi ben de. "Merak etme." dedi daha yumuşak bir ses tonu ile. "Ne o ne bir başkası bir daha böyle bir şeye kalkışabilir. Senin arkanda ben varım. Koskoca Ömer Boran." dedi omuzlarını dik tutup Viyan'a güç vermek istercesine.
Viyan gözündeki yaşa zıt bir şekilde zor da olsa gülümsemişti. Ve beklemeden Ömer'e yaklaşıp sıkıca sarıldı, böyle sarılınca ağlaması daha da hızlanmış hıçkırıklara dönmüştü. Karşımdaki görüntüyü, gözümden düşen bir damla yaş ile izlemiştim.
*
Zor da olsa oradan ayrılıp eve geçmiştik. Tabi biz eve gelene kadar hava da kararmıştı. Ama aklımın orada kalmasına engel olamamıştım. Ben böyleysem kim bilir Viyan nasıldı. Keşke orada kalıp ona biraz daha sarılsaydım diyerek iç çektim.
Terasta oturmuş düşüncelere dalmışken omuzlarıma örtülen şey ile aniden sıçramıştım. Ömer'in olduğunu görünce sakinleşip derin bir nefes almıştım.
Bana sardığı battaniyeyle anca üşüdüğümü farketmiştim. Zaten regldim, bir de böyle üşüyünce yarına hatta belki de geceye mahvolacaktım. Yeni farkettiğim başka bir şey ise Ömer'in elindeki yemek tepsisiydi.
"Bugün bir şey yemedin." dedi bana nahifçe bakarak.
"İstemiyorum." dedim yüzümü buruşturarak. Zaten yiyemiyordum bir de duyduklarımdan sonra iyice iştahım sıfırlanmıştı.
"Yavrum, zaten bugün doğru düzgün bir şey yemedin." dedi yemem için ısrar ederken. "Bari midende biraz yemek olsun da kendini toparla."
Ömer'in söylediğini es geçerek "O kişiye ne oldu?" diye sordum sabahtandır içimdeki merakla.
"Boşver." dedi tekrar tepsiyi uzatarak. "Olması gereken oldu, hak ettiği oldu yani."dedi. Ve kendim yemeyeceğimi anlayınca kaşığı eline alıp çorbadan bana verdi el mecbur ağzımı açıp çorbayı kabul ettim.
Ben tepsiyi kucağıma alınca Ömer de ayaklanıp terasın köşe duvarına geçti. Cebinden sigarasını çıkarıp yaktı ve bekletmeden de içine derin bir nefes çekti. Bunun dışında da bir kaç kez sigara içmişti ve ben Ömer'in bu kadar sigara içtiğine ilk defa şahit oluyordum. Ama pek de bir şey dememiş ve kucağımdaki yemeklere dönmüştüm.
Hayatımda ilk defa bu ortama giriyordum. Ve öyle bir giriş yapmıştım ki hayatın gerçekleri bir kez daha sertçe yüzüme vurmuştu. Öyle ki kaldıramayacak kadar ağırdı ve ben onu bugün zor da olsa kaldırmıştım ya da kaldırdığımı zannetmiştim...
*
Sabah yataktan kalkmak o kadar zordu ki. Sancım dün akşam terasta çok kalmamdan dolayı artmıştı. Bu yüzden gözlerimi açtığım anda beni karşılayan bir sancı olmuştu. Karnım yetmezmiş gibi bacaklarım, kasıklarım ve belim de ağrıyordu.
Ağrıdan ne hareket edebiliyordum ne de başka bir şey. Elimi karnıma sarmış acısı belki geçer diyerek yavaş yavaş masaj yapıyordum. Ama değişen tek şeyin değişen hiçbir şeyin olmamasıydı ve ben ağrıdan ağlamak üzereydim, gözlerim bile buğulanmıştı.
Bu sırada yatakta uyuyan kocam kıpırdamış ve ardından da gözlerini açmıştı. Beni görünce kaşlarını çatmış neden böyle olduğumu sorguluyordu büyük ihtimalle."Yavrum?" dedi yeni kalktığından dolayı boğuk çıkan sesi ile. Ardından boğazını temizleyip doğrularak. "Ne oldu?" diye sordu.
Ağlamamak için dudağımı ısırdım ardından da derin bir nefes almaya çalışarak "Sancım var ve çok ağrıyor." dedim ağlamaklı çıkan sesim ile.
Ömer yeni kalktığından dolayı olsa gerek sancımın neden olduğunu sorguluyordu kendince ama çok geçmeden anladığını belirterek kaşlarını havalandırmıştı. "Tamam." dedi ve yataktan çıktı.
Ben ona anlamaz gözlerle bakarken o dolabın önüne geçti. Dolabın kapağını açıp eline bir tane takım elbise aldı ve bekletmeden hızlıca üzerini değiştirdi.
Tekrar yanıma geldiğinde "Hadi, seni giydirelim." dedi.
"Tamam da niye?" diye sordum. Böyle bir anda söylemesinden dolayı anlayamamıştım sanırım.
"Hastaneye gidiyoruz çünkü." dedi ve aklına yeni gelmiş gibi tekrar dolaba yönelip bu sefer benim için iki parçadan oluşan bir kıyafet alıp yanıma geldi.
"Ne hastanesi?" dedim şaşkınlıkla. "Biraz sıcak su torbası koysam, çay içip dinlensem daha iyi olurum." evdeyken de böyle yapıyordum ve daha iyi geliyordu. Bugüne dek her ne kadar fazla sancım olmuş olsa da hiçbir zaman doktora gitme ihtiyacı duymamıştım açıkçası.
"Onları da yaparsın yavrum. Biz bi hastaneye gidelim de." dedi ve üzerimdeki örtüyü kaldırdı. Ardından bekletmeden uzun kollu badimi ve altıma ısınmak için giydiğim poları çıkardı. Karşısında çıplak kalmamışım gibi Ömer'in üzerimi giydirirkenki bilerek yaptığı tehlikeli temasları hiç yardımcı olmuyordu bana.
Üstümü giyindikten sonra Ömer beni kucağına almak istedi. Onu durdurup "Ne yapıyorsun?" diye sordum şaşkınlıkla. "Böyle görürlerse utanırım ben." dedim yataktan kalkarak. Fazla sancım vardı ve ben bunu bir anda ayağa kalkınca tekrar farketmiş bulundum.
Bu sırada Ömer bu halimi farkedip beni dinlemeden kucağına aldı. "Kim görürse görsün. Sen burda böyle ağrıyla yürümeye çalışacaksın ben de tamam mı diyeceğim? Kusura bakma Rojda'm ama olmaz." dedi ve bir şey dememi beklemeden kucağında benle beraber aşağıya indi.
Avluda bizi gören ev ahalisi de bizim bu halimize anlamaz gözler ile bakıyordu. Ben bulunduğumuz pozisyondan dolayı utanç içinde gözlerimi kaçırmıştım. Hem ne diye avluda oturuyorlardı ki sabah sabah? Bir de karşılarında Ömer'in kucağındaydım, olacak iş değil resmen!
"Hayırdır oğlum?" diye sordu Berivan Dâye kalkıp yanımıza gelerek.
Ömer de "Rojda'nın sancısı var da hastaneye gidiyoruz biz. Siz edin kahvaltınızı biz dışarıda yeriz." dedi ve kimsenin, başka bir şey demesini beklemeden dışarı çıktı. Kapıda bulunan adamlardan biri bizi görünce hızla Ömer'in arabasının kapısını açtı ve tekrar eski yerine gitti. Ömer de beni yan koltuğa bırakıp sürücü koltuğuna geçti ve bekletmeden arabayı çalıştırdı.
"Ayıp oldu." dedim kısık bir ses ile.
"Ne ayıbı?" diye sordu Ömer yoldaki bakışlarını kısa süreliğine bana değdirerek. "Karımı hastaneye götürmenin neyi ayıp?"
"Onu demiyorum ki. Karşılarında bulunduğumuz pozisyondan bahsediyorum." dedim bir yandan da bir elimle karnıma masaj yaparak.
Ömer tekrar bana dönünce karnıma masaj yaptığımı gördü. Benim elimi çekmiş sağ elini karnımı üzerine koyup kendisi masaj yapmaya başladı.
Ardından "Daha iyi pozisyonlarımız vardı aslında, hakkımızı yeme." dedi muzır bir ses tonu ile, bu sırada dudağının bir tarafı da yukarı kıvrılmıştı. "Hem pozisyonda da kötü bir şey göremedim ben."
"Yaa Ömer." dedim kaşlarımı çatarak. "Ben ondan mı bahsediyorum?" diye sordum karnımın üzerinde masaj yapan elinin üzerine elimi koyarak.
"Başka bir şey mi dedin? Ben duymadım." dedi eğlenen bir tonda.
"Sana da bir şey söylemeye gelmiyor ha." dedim kaşlarımı çatmaya çalışarak.
Bu sırada hastanenin önüne geldiğimiz için Ömer bir cevap veremeden hızlıca arabadan inip benim tarafıma geçti ve aynı şekilde beni kucağına alıp hastanenin içine girdi.
*
Takılan serum ile biraz daha rahatladığımı hissetmiştim. Baş ucumdaki kocama dönerek "Ömer." dedim. Bana bakması ile devam ettim "Susadım." Sabahtandır bir şey yiyip içmemiştim anca biraz da olsa rahatlayınca farketmiştim bu halimi.
Ömer başını sallayarak "Geliyorum şimdi." dedi ve yanımdan ayrıldı. Onun gitmesinin üzerinden çok geçmeden odaya bir hemşir girdi.
Yaklaşıp seruma baktı. Ardından bana dönüp "Şey, bir şey sorabilir miyim?" dedi meraklı ama çekingen bir ses ile.
Başımı sallayıp hafifçe gülümsedim. "Tabii." diyerek de onayladım.
Önce boğazını temizledi ardından da "Yanınızdaki adam gerçekten ağa mı?" diye sordu sesindeki şaşkınlık ile.
Sorduğu soru beni şaşırtsa da belli etmemeye çalıştım ve "Evet." dedim "Neden ki?"
"Abla valla kusura bakma. İlk defa canlı canlı bir ağa görüyorum da o yüzden şaşkınım. Hep dizilerde görüyordum." dedi hayretle konuşmaya devam ederek. "Bunlar gerçekten her gün çatışmaya katılıyor mu? Ya da her zaman kız kaçırma gibi şeyler oluyor mu?" diye başka merak ettiklerini sordu.
Dediği ile gülmemi tutamadım. Bunlar nasıl sorulardı? Bir de ciddi ciddi sorması ayrı bir gülmeme sebep olmuştu.
Karşımdaki hemşir bana anlamaz gözler ile bakarken bir anda odanın kapısı sertçe açıldı. Ben neye uğradığımızı şaşırırken içeriye Ömer girdi. Önce benim bu gülen halime ardından da hemşir'e baktı kaşları çatık şekilde.
Hemşir Ömer'in bu hareketi ile korkuyla "Ben gideyim. Birazdan serumu çıkartmaya gelirim ya da başkasını da gönderebilirim." diyerek yanımızdan hızla ayrıldı.
"Ne oldu?" diye sordum hemşirin arkasından çatık kaşlarla bakmaya devam eden kocama.
Bana dönüp "Neye gülüyordun?" diye sordu. "Hayır yani elalemin hemşiri ne anlattı da böyle gülüyorsun? Mantıklı bir şey söyle de gidip o çocuğun ağzını burnunu kırmayayım." dedi yanıma doğru gelerek.1
Kıskanmıştı sevgili kocam hemde baya baya. Ve bunu net bir şekilde belli ediyordu. Bu halinden anlamsızca keyif almıştım. "Saçmalama Ömer." dedim son söylediğine karşılık. "Hem bir şey olduğu yok... Suyum nerde?" diye sordum.
Ömer söylemediğim için bozulmuştu sanırım ama elindeki poşeti bu haline tezat şekilde nazikçe kucağıma bıraktı. Ben sadece su istemiştim ama Ömer ek olarak bir kaç tane de çikolata almıştı. "Yaa Ömer." dedim bakışlarımı poşetten kaldırıp gülümseyerek Ömer'e baktım "Çok teşekkür ederim."
"İşte biz karımıza incelikler yapalım o da elin adamıyla gülüşsün." dedi ima ile.
Ömer yanımda oturduğu için doğrulup dizlerimin üzerinde durdum. "Kıskandın mı bakayım sen?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak.
"Kıskanmayayım mı bir de?" diye sordu hayretle.
Onun bu haline küçük bir kahkaha atıp iyice dibine sokuldum. "Bir kere kimse benim kocam gibi olamaz." dedim çenesindeki çukura elimi bastırarak. "Ben bir tek sana bu kadar açık olabilirim başka kimseye değil." dedim ve eğilip yanağına bir öpücük kondurdum.
Ömer'e baktığımda yüzü yumuşamış ve bana gülümseyerek bakıyordu. "O zaman ne anlattı da öyle gülüyordun sen?" diye sordu tek kaşını kaldırarak.
"Senin gerçekten ağa olup olmadığını... İlk defa canlı bir ağa görüyormuş... Bir de her gün çatışma yapıyor musunuz ve kız kaçırma gibi şeyler oluyor mu diye sordu." dedim rahatlaması için de bir yandan da yüzünü okşuyordum.
Kaşları havalanmış ve gülümsemişti söylediklerim ile. "Söyleseydin gelip gösterirdim ben ona gerçek miyim değil miyim?" dedi.
"Yok canım o kadarına da gerek yok. Zaten çocuk bir bakışınla anlayıp odadan çıktı hemen baksana." dedim gülümseyerek.
"Bir de çıkmasaydı." dedi ve yaklaşıp dudağıma küçük küçük öpücükler bıraktı.
*
Hastaneden çıkınca çok daha iyi bir haldeydim. Sancım bir anda yok olmuştu resmen. Şimdi de kahvaltı yapmadığımızdan dolayı Ömer bizi bir yere götürüyordu. Çok geçmeden de bir mekanın önünde durmuş ve beklemeden el ele içeriye girmiştik. Ömer'i gören çalışanlar hızla yanımıza gelip bizimle ilgilenmişlerdi. Tabi tek onların değil müşterilerin de bakışları üzerimizdeydi ve ben bir türlü bu dışarıdan bakışlara alışamayacaktım sanırım.
Oturmamızın üzerinden on dakika kadar bir süre sonra masamız çeşit çeşit kahvaltılık ile donatılmıştı. Her ne kadar regliyken bir şey yiyemesem de bu iki gündür fazla bir şey yemediğimden olsa gerek çok açtım. O yüzden ben ayrı yiyordum Ömer de tabağıma ayrı yiyeceklerden dolduruyordu.
Güzel ve hızlı geçen kahvaltının sonunda tekrar arabaya binip konağa dönmüştük. İçeriye girer girmez Yâde Havin ve Berivan Dâye bana ne olduğunu sormuştu. Sorularını tek tek cevaplayıp beklemeden odamıza çıktık. Tekrar sancımın başlayacağına emin olduğum için de sıcak su torbasını hazırlamasını istemiştim Yağmur'dan. Ardından da hemen sıcak yatağıma girmiştim.
Ömer de işe gitmeden evdekilere benim hasta olduğumu ve beni rahatsız etmemlerini söyleyip evden öyle ayrılmıştı.
***
Herkese bölüm sonundan selam ♥️
Bölümü nasıl buldunuz efendim?
Viyan , diyorum ve susuyorum...
Rojda'nın değişiminin farkında mısınız ey ahali???
Rojda sevgisini belli etmiyor diyenler utanır mı? Sanmam....
Oy verdiğiniz için ve yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum, seviliyorsunuz 🫶
Okur Yorumları | Yorum Ekle |