30. Bölüm

30•

Derya
dreamdey

 

Helloooo

 

Herkese yeni bölümden selam 🫡

 

Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın.

 

Keyifli okumalar dileriz 🫶

 

 

 

***

 

 

 

Salonda kızlar ile biraz oturduktan sonra Asuman ile beraber yengemin odasına geçtik. Cidden yorgun ve uykusuzduk. "Kızlar." yengemin seslenmesiyle Asuman ile bakışlarımız ona döndü. "Battaniye ve yastıklar burada." diyerek dolaptan ikimiz için yastık ve battaniyeleri çıkardı. "Pijamalarınızı da şöyle vereyim." dedi ve dolaptan kendi kıyafetlerinden çıkarıp battaniyelerin üzerine koydu.

 

"Tamam yenge, sen geç yat. Yarın en çok sen yorulacaksın zaten. Gerisini biz hallederiz." dedim.

 

"Aynen Fulya ablacım, sen geç yat."

 

Asuman'ın onaylaması ile yengem seve seve geçip yatağına girdi. "Valla zaten ayakta duramazdım. İyi geceler." diyerek de gözlerini kapattı hemen.

 

Biz de Asuman ile beklemeden yan yana ikimize yer yatağı yaptık. Ardından yengemin verdiklerini üzerimize giyip yatağa geçtik. Öyle güzel bir histi ki, uyumama engel hiçbir şey yoktu. Ta ki telefonuma gelen bildirim sesine kadar.

 

Henüz uykuya dalmadığım için yastık altında duran telefonumu elime aldım. Ömer mesaj atmıştı. Heyecanla açıp mesaj yerine girdim. Her ne kadar akşam beraber olsak da yine de bir hafta ayrı olmamızdan dolayı özlemiştim kocamı.

 

"Güzelim, uyuyor musun?"

 

Mesaja gülümseyerek bakıp yatağın içinde kendime rahat bir pozisyon aldım. Ardından parmaklarım klavye ile buluştu.

 

"Yatmadım henüz, yatağa yeni girdik." diye mesaj yazıp gönderdim.

 

"Yorulmuşsunuzdur o zaman." mesajına sırıtarak baktım. Her an beni düşünmesi de ayrı hoşuma gidiyordu.

 

"Evet ama bu kocamla konuşmama engel değil." diyerek mesaj attım. Fikrimi de gayet açık şekilde belirtmiştim.

 

"Kocan ölsün sana."

 

Yazdığı genişçe sırıtmama neden oldu. Bu sırada Asuman da hafif kısık sesi ile "Hayırdır?" diye sordu yandan yandan.

 

Ona bakıp "Ömer." dedim sadece.

 

Kaşlarını 'anladım' diyerek kaldırıp tekrar elindeki telefona döndü. O da büyük ihtimalle abim ile konuşuyordu. Ben de böylelikle Ömer'e döndüm tekrar.

 

"Sen ne yapıyorsun?" diye yazdım zira ne diyebilirdim ki?

 

"Eve yeni geldim, yatağa yeni girdim."

 

"Niye yeni gittin ki? Geç de çıkmadınız ki? Yani eve niye yeni gidiyorsun?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

 

Hayırdır yani ne oluyor?

 

"Önce sakin ol yavrum." mesajını atıp yazmaya devam etti.

 

Ben de o sırada hızlıca "Niye? Ne diyeceksin ki?" diye yazıp gönderdim. Merak ediyordum ne yapayım?

 

"E bugün abinin bekarlığa vedası vardı ya hani."

 

"Evet." dedim anında.

 

"Oradan sonra da şirkete uğradım. Birkaç acil işim vardı."

 

"Ha. Yani iş için." dedim rahatlamış bir şekilde.

 

"Evet güzelim, sen ne sandın?"

 

"Hiç yani öyle merak ettim."

 

"E tamam o zaman." diye mesaj attı çok uzatmadan. "Yarın da kalıyor musun? Bana kalıyorum deme sakın valla bu sefer ben de seninle kalırım." diye mesaj atmıştı hemen ardından.

 

Yazdığına mı gülsem, sitemine mi bilemedim. Şu an surat ifadesini de ayrı merak ediyordum yalan yok.

 

"Sakin ol kocacığım, geliyorum yarın." mesajı gönderip tebessümle yatağın içine iyice yerleştim.

 

Bildirim sesi ile tekrar telefona baktım. "Çok şükür roniya dılemın (kalbimin ışığı)." diyordu Ömer.

 

 

*

 

 

Sabah yorgunluk ve uykusuzluk ile kalkmıştım. E haliyle dünden kalan bir yorgunluk vardı. Ömer ile mesajlaşırken baya bir geç olmuştu zaten.

 

Tabi bunlar tatlı yorgunluklardı. Abimle yengem mutlu bir yuva kurana kadar yaşamamış gereken tatlı ve minik yorgunluklardı.

 

Fulya yengem, ben, Asuman sabah kalktığımız gibi yengemlerin evinde çok kalmadan bir şeyler atıştırıp çıkmıştık.

 

Ali abim gelip bizi kuaför götürdü, tabi götürmeden de yolda bizim için poğaça falan almıştı. Ardından bizi kuaföre bırakıp kendisi de damat tıraşı olmak için yanımızda çok kalmadan ayrılıp berbere gitmişti.

 

Böylece bizim de kuaför maceramız başladı. Fulya yengem beklemeden boş koltuğa geçip oturmuştu. Önce saçı yapılacaktı.

 

Biz de bu sırada kuaförde çalışan genç bir kızdan ricada bulunmus ve poğaçları hazırlamıştık. Genç kız da poğaçaların yanına sıcak çay koymuştu.

 

Ardından Fulya yengemle beraber hızlıca yemiş ve tekrar hazırlanmaya koyulmuştuk.

 

 

*

 

 

Neredeyse üç saatin sonunda hazırdık artık. Son olarak yengemin gelinlik giymesinde yardım etmiş ve son dokunuşları yapmıştık.

 

"Çok güzel oldun yenge." dedim hayranlıkla. Üzerindeki gelinlik öyle yakışmıştı ki tam bir peri olmuştu. Hayran kalmamak elde değildi.

 

"Sağol güzelim." dedi Asuman'la benim üzerimde bakışlarını gezdirerek. "Siz de çok güzel olmuşsunuz."

 

Asuman da "Şimdi siz ağlamadan bi selfi yapalım. Sonra içimiz çıkana kadar ağlıyor muyuz, gülüyor muyuz, artık ne yapmak isterseniz." diyerek bu duygusal ortami bozdu.

 

Onun bu haline gülerek ayak uydurduk. Hemen ardından açılan telefon kamerası ile ekranda üç gülen yüz belirdi. Sonsuza kadar hep böyle gülmeyi, gülebilmeyi diledim. Yengem ayrı arkadaşım ayrı hak ediyordu.

 

Çekilen fotoğrafın ardından dışarıdan korna sesi geldi. Asuman, yengemi sakinleştirirken ben de kapıyı açmaya gittim. Açtığım gibi de karşımda Ali abim vardı. Öyle yakışıklı olmuştu ki maşallah demeden tutamadım kendimi. "Abim." dedim gülümseyerek.

 

O da bana gülümseyerek bakıp "Güzelim." dedi beni baştan aşağıya süzerken. "Bugün daha da bi güzel olmuşsun sanki."

 

"Sağol abim." dedim memnuniyetle gülümseyip. Hemen ardından "Yengem bekler." diyerek de içeri geçmesi için kenara çekildim.

 

Ali abim geçince benim de gözlerim hemen arkasına takıldı. Ömer şu an tam karşımda durmuş, bana beğeni dolu gözler ile bakıyordu.

 

Üzerimde fıstık yeşili tonlarında, saten, diz altımda biten, çok beğenerek giydiğim bir elbise vardı. Ne çok abartı ne de çok sade. Tam düğün için uygun bir elbiseydi.

 

"Ömer." dedim kocamı daldığı yerden çıkararak.

 

Seslenmem ile daldığı yerden çıkıp göz göze gelmemizi sağladı. "Rojda'm" dedi ve aramızdaki mesafeyi azalttı. "Çok güzel olmuşsun yine." dedi ve yaklaşıp saçlarımın arasına bir öpücük bıraktı. "Her zamanki gibi yani." diyerek de geri çekildi.

 

"Sen de çok yakışıklı olmuşsun ağam." dedim gülümseyerek. "Her zamanki gibi."

 

Dediğim ile memnuniyetle kaşları havalandı. "Beni her zaman yakışıklı buluyorsun yani?" diye sordu keyifle.

 

"Her zaman hem de." dedim. Yalan söylemeye veya saklamaya gerek yoktu. Doğrular bunlar.

 

"E her zaman senden alayım bu cümleyi." dedi.

 

"Seve seve ağam." dedim salınarak.

 

"Ağan yer seni." dedi ve yaklaşıp saçlarıma tekrar bir öpücük bıraktı.

 

Daha fazla bir şey konuşamadık zira yengemlerde kuaförden çıkmak için hareketlendi. Böylece Ali abim ve Fulya yengem gelin arabasına biz de Asu ile Ömer'in arabasına bindik.

 

Hemen Ali abimlerin peşinden ilerliyorduk. Önce Fulya yengemlerin evine geçecektik. Orada kuşak bağlanılacak ardından konvoy yaparak bizim eve geçecektik düğün bitene kadar. Sonrasında abimler kendi evine geçecek ve düğün de bitmiş olacaktı.

 

 

*

 

 

Araba yengemlerin kapısına yaklaştıkça halay müziklerinin sesi de fazlalaşıyordu. Ki görünürde de halay çeken, mendil sallayan insanlar vardı. Ömer arabayı durdurunca beklemeden arabadan indik ve hızlıca abimlerin olduğu arabaya geçtik. Fulya yengemin arabadan çıkmasına yardımcı olup beraber içeriye geçtik.

 

Salona geçtiğimiz gibi bizi hatrı sayılır bir kalabalık karşıladı, öyle ki oturacak yer bile yoktu. Ama neyseki bazıları anlamış olacak ki ayaklanıp yer verdiler. Böylece biz de rahat olarak ilerledik. Boş olan koltuğa Ali abim ve yengem yan yana oturdular.

 

Biraz oturduktan sonra Emine teyze geldi. Fulya yengem de abimin yardımıyla ayaklandı. "Kızım." diye söze girdi. "Allah seni daima mutlu etsin. Eşinle yuvanda bir ömür boyu huzur, güven ve mutluluk içinde yaşa. Sakın birbirinizin kalplerini kırmayın. Annen olarak bugüne kadar yanındaydım, bundan sonra da arkandayım. Yanını Ali oğluma teslim ediyorum." diyerek abime döndü. "Kızım sana emanet oğlum. İnşallah birbirinizi hiç üzmezsiniz." dedi ve son noktayı koydu.

 

Ardından da yengemle sıkı sıkıya bir sarılma yaşadılar. Onların bu hallerini duygu dolu gözler ile izlemekle yetindim.

 

İkisi ayrıldıktan sonra Eren abim gelmiş ve yengemin kuşağını bağlamıştı. Daha sonra hep beraber dışarı çıkıp tekrar arabalarımıza binmiştik. Konvoy böylece başlamıştı. Evlerimiz arasında çok mesafa olmadığı için de yolu uzatmıştık.

 

Konvoy babamların evinin önüne gelene kadar devam etmişti. Arabalar tekrar durmuş ve insanlar çalan müzik eşliğinde halaylarına kaldıkları yerden devam etmişti.

 

Yengemler indiğinde, annem elinde bal ile yanlarına gelmişti. Kapı eşiğinde durunca annem, yengemin elini bala batırıp kapının üzerine sürmüştü. Ardından annem eline Kuran alıp abimlerin başının üzerine tutmuş ve Kuran'ın altında içeriye girmişlerdi.

 

İçeriye girmemizle yengemleri alıp bizim odaya götürdüm. Bal olan eli için de ıslak mendil verdim. Ali abim ve yengem biraz baş başa kalsınlar diye odadan çıktım. Hem zaten Yâde Havin, Berivan Dâye gelmişti onların yanına gitmem gerekiyordu.

 

Dışarı çıktığım gibi onların bulunduğu yere geçtim. "Hoşgeldin Yâde." dedim elini öperek.

 

"Sağol kızım." diyerek yanındaki yere geçmemi istedi. Berivan Dâye'nin de elini öpünce oturdum. Yâde Havin "Nasıl geçti bir hafta? Çok yoğundunuz?" diye sordu bu sefer.

 

"Valla yoğunduk Yâde'm. Gelen çoktu." dedim.

 

"Maşallah o zaman." diyerek başını salladı Yâde Havin.

 

Onlarla biraz daha oturduktan sonra kalkıp içeriye geçmiştim. Ali abim de benim gelmemle çıkmıştı. Böylece odada yengem, Asu ben ve köyden kızlar kalmıştı. Bir de bizim gelen akraba kızları. Tabi biz geldikten kısa bir süre sonra yemek dağıtımı başlamıştı. Ben de ayaklandım haliyle.

 

Kadınlara Asuman ve birkaç kişiyle beraber biz servis yapıyorduk, erkeklere de başkaları. Düğünlerde yemek dağıtımından daha zor bir iş bilmiyorum. İnsan nasıl ölmüyor bu yoğunluktan anlamıyorum. Bir de ek olarak çocuklar vardı, sıra kavgaları falan... Yollara dökülen yemekleri saymıyordum bile.

 

Ama her şeye rağmen sonunda yemek dağıtımı bitmişti. Ben de bir kendime bir de yengeme servis hazırlayarak içeriye geçtim Asuman ile beraber.

 

Bir süre de böyle yemek faslı ile geçti. Ardından tekrar dışarı çıkmak için hareketlendik. Takı takılacaktı çünkü.

 

Bizim dışarıya çıkmamız ile birlikte orta kısım açılmış, böylece biz de rahatça ilerleyebilmiştik. Oturacağımız yere geçince Ali abim de gelip yengemin yanında yerini aldı.

 

İnsanlar da çizim gelmemiz ile sırayla takı takmaya geliyordu. Köydekiler sağolsun desteklerini esirgemiyorlardı. Asuman yengemin yanına geçince ben de ayaklanan kocamın yanına ilerledim.

 

"Nereye?" diye sordum yanında durunca.

 

"Takı takacağım yavrum." dedi.

 

"Ne takmayı düşünüyorsun?" diye sordum.

 

"Sözüm vardı. Yengene hediye vereceğim diye."

 

Biraz düşündüm ama anında aydınlanarak "Ha şu evlenme teklifi yaparken yanına gelmemde yengem yardımcı olmuştu... O hediyeden mi bahsediyorsun?" diye sordum şaşkınlıkla. O günü hatırlıyordum hatta arabada demişti hediye işini..

 

"Aynen ondan bahsediyorum." dedi ve elimi tutup ilerlemeye başladı.

 

"E ben?" diye sordum yanında yürürken.

 

"Beraber vereceğiz düğün hediyemizi çünkü." bir şey demedim, başımı salladım sadece.

 

Sıra bize gelince Ali abim ve Ömer tokalaştı. "Hayırlı olsun Ali." dedi Ömer ayrılırken.

 

"Sağol ağam." diye cevap verdi abim de.

 

Ömer bu sefer de yengeme bakıp "Hayırlı olsun." dedi.

 

Fulya yengem de "Sağol agam." dedi ve başını salladı.

 

Ömer de hemen ardından elindeki, benim daha önce farketmediğim, kutuyu uzattı. Yengem şaşkınlıkla uzatılan kutuyu aldı. "Ne ki bu?" diye sordu şaşırmış sesi ile.

 

Ben bilmiyorum anlamında dudak büzerken Ömer, "Düğün hediyem, sözüm vardı." dedi.

 

Olaydan habersiz olan yengem anlamayarak bakışlarını Ömer çevirdi bu sefer de, "Anlamadım ağam, bana mı sözünüz vardı?" diye sordu.

 

"Bir nevi." diyerek tekrar hayırlı olsun demiş ve yanımızdan ayrışmıştı. Ben de yengeme sonra anlatırım diyerek konuyu şimdilik kapatmıştım.

 

 

*

 

 

Her şeyiyle çok güzel geçen bir düğün olmuştu. Gelen kişiler de yavaş yavaş dönüyordu. Biz de köyden kızlarla beraber el birliğiyle ortalığı toplamıştık. Ardından yengem ve abim imam nikahı kıymış sonra da evlerine gitmişti.

 

Böylelikle biz de Ömer ve Berivan Dâye, Yâde Havin ile beraber eve dönmek için arabalara binmiştik. Ömer'in arabasında sadece ben vardım. Diğerleri de Azad baba ile gitmişti.

 

Ömer de arabaya bindiğimizden beri sırıtıyordu. Dayanamadım ve "Hayırdır ağam?" diye sordum en sonunda.

 

Bana kısa bir bakış atıp "Ne için?" diye sordu.

 

"Arabaya bindiğimizden beri sırıtıp duruyorsun." dedim.

 

"E karım yanında, ondandır bu halim." dedi ve hemen ardından göz kırpıp tekrar yola çevirdi bakışlarını.

 

Cevabi ile kaşlarım memnuniyele havalanmıştı. Gerçekten de Ömer kadar sevemeyecektim. Her defasında, her söylediğiyle, her yaptığı ile bana sevgisini iliklerime kadar hissettiriyordu. Bu bile benim icin çok değerliydi.

 

Onu seviyordum ama onun kadar yansıtamıyordum bu bir gerçek. Gözlerimden anlıyordu ama beni işte buna emindim. Dilimle bir şey söylemesem de ona bakarken ki bakışlarım her şeyi anlatıyordu. En çok da yanımdaki adamı ne kadar sevdiğimi.

 

"Seviyorum seni." dedim ve yaklaşıp koluna başımı yasladım.

 

Ömer yaklaşmam ile saçlarımın arasına küçük bir öpücük bırakmıştı. "Seviyorum." demişti saçlarımdan uzaklaşırken de.

 

Kıvrılan dudaklarımı engellemeyerek âna bıraktım kendimi.

 

 

*

 

 

Konağın önüne geldiğimizde yavaşça arabadan indim. Yorgundum ve kendimi taşıyamıyordum resmen. Tam arka kapıyı açmak için hareketleniyordum ki Ömer gelip benden önce davrandı. "Ben alırım yavrum." dedi ve geri çekilmemi sağladı.

 

Ardından çok da büyük olmayan valizimi eline alıp kapıyı kapattı. Biz alacaklarımızı alana kadar diğerleri çoktan içeriye geçmişti.

 

Ömer bu yavaşlığından karşı "Çok mu yorgunsun?" diye sordu.

 

"Hem de nasıl." dedim ilerlemeye devam ederken.

 

"Gel buraya o zaman."

 

Daha ben nereye diye soramadan kendimi havada, Ömer'in kucağında buldum.

 

"Ömer." dedim şaşkınlıkla.

 

"Söyle çaw keska min (yeşil gözlüm)." dedi sırıtarak.

 

"Böyle içeriye girmeyi düşünmüyorsun değil mi? Hem sonra diyecekler gelinimiz hep kucakta geziyor."

 

Tabi ben bunları söylerken Ömer umursamadan ilerliyordu. "Sanki başkasının kucağı? Kocanın kucağı, hem alışık olduğun yer zaten." dedi bana göz kırparak.

 

"Ömeer." dedim fısıldayarak. Aniden böyle cümleler kullanıp konuşunca utanmadan edemiyordum ve bu ister istemez belli ediyordu. Yanaklarım sağolsundu.

 

"Söyle Ömer'in Hanım Ağası."

 

"Şöyle şeyler söylemesene ortalıkta." dedim utandığım için kısılan sesim ile.

 

"Ha yani yoksa söyleyebilirim?" dedi îma ile.

 

Cevap veremedim zira içeriye girmiş bulunuyorduk. Yâde Havin ve Berivan Dâye tek vardı Allah'tan. Azad babaya böyle yakalanmak istemezdim.

 

"Kızım?" diyerek oturduğu yerden ayaklandı Berivan Daye. "İyi misin?" diye sordu hemen ardından.

 

"İyiyim." dedim, hemen ardından da Ömer "Yorgun." dedi.

 

"Aferin ha böyle karına güzelce bak oğlum." diyerek araya girdi Yade Havin.

 

Ömer de memnuniyetle başını salladı ve "Her zaman." diyerek ilerledi.

 

"Şimdi seni kullanıyorum sanacaklar Ömer." dedim mahçup bir şekilde.

 

"Kim ne düşünecek yavrum?" diye sordu kaşlarını çatıp bana bakarak. "Şöyle saçma sapan düşünceleri de aklına takma." dedi. "Karımsın, değerlimsin. Sen beni kullanmayacaksan da kim kullanacak?"

 

"Düşünmeden duramıyorum ama." dedim dudak büzerek.

 

Odamızın kapısını açıp içeriye girdik. Girmemiz ile dudaklarıma kapanan dudaklar ile afallamadan edemedim. Tam kendime gelip karşılık verecektim ki "pat" diye bir ses gelince irkildim. Ama Ömer beni indirip kapıya yaslayınca anladım ki elindeki valizi yere bırakmıştı.

 

Ellerimi kaldırıp Ömer'in ensesinde birleştirdim, elimden geldiğince de Ömer'in hızına ayak uyduruyordum. Kendini bana öyle yaslamıştı ki aramızdan hava geçmiyordu. Tabi bir de incinen belim vardı.

 

"Ömer." dedim ağzına doğru. Beni duymadığı için ensesinde oynadığım saçları tutup sert şekilde çektim. Böylece Ömer de zor da olsa ayrılmıştı benden.

 

Her ne kadar bana olan yoğun bakışları konuşmama engel olsa da "Sırtım acıyor." diyebildim.

 

Ömer de sağolsun beni bütünleşmekten son anda kurtulduğum kapıdan çekti. Tabi anında kucağına aldı.

 

"Bakıyorum da iyi alıştın sen bu kucağa alma işine." dedim.

 

"Alıştıranlar utansın." dedi yamuk bir gülümsemeyle.

 

"Öyle mi diyorsun?"

 

"Tabiki." dedi.

 

Ardından banyoya girdik. Ömer de beni lavabo tezgahına bıraktı ve hemen bacak aramda yerini aldı. "Özledim kızım!" dedi isyan eder gibi, hemen ardından da sert bir şekilde dudaklarımızı birleştirdi.

 

Bir yandan kendisini bana bastırıp onu tüm hücremle hissetmemi sağlıyordu bir yandan da üzerimdeki kıyafetleri çıkarıyordu. Elleri ayrı, dudakları ayrı hızlıydı.

 

Tam Ömer'e yoğunlaşmıştım ki bi yırtılma sesi gelince anında gözlerimi açtım. Kendimi zorla da olsa Ömer'den ayırdım ve sesin geldiği yere yani üzerime baktım.

 

"Ya Ömer ya!" dedim kaşlarımı çatıp isyan ederek. Elbisemi yırtmıştı resmen. O kadar da beğeniyordum bunu. "Üzerimdeki kıyafetleri yırtmayı bırak artık!" diyerek de karşımda bana yoğun bakışlar ile bakan kocama çevirdim bakışlarımı.

 

"Alırım ben daha güzellerini yavrum. Boşver sen şimdi elbiseyi falan bana odaklan." dedi ve tekrar dudaklarımızı birleştirdi.

 

Bir eliyle gömleğini yırtacak derecede sert açarken bir yandan da beni kendine çekiyordu. Üzerindeki gömleğin tüm düğmeleri açılınca üzerinden çıkartmasıyla çıplak üstüyle baş başa kaldım. Benden ayrılıp bu sefer eli kemer kopçasına hemen ardından da pantolonuna gitti. Ve onları da çıkardı.

 

Benden biraz ayrılıp bu sefer benim üzerimde, yarı yırtık olduğuna dikkat çekmek istiyorum, elbisemi çıkardı. Ben de böylelikle karşısında iç çamaşırımla kaldım.

 

Beni indirip üstten üstten bana baktı. Şu an bir utanma duygusu kapladı ki beni anlatamam. "Güzelliğine kelimeler kifayetsiz kalır rındamın(güzelim)" dedi vücudumu süzmeyi bırakıp.

 

Ardından dudaklarımızı birleştirdi ve geri geri ilerlememi sağladı. Ona ayak uydurdum ben de. Bir elim göğsünde bir elim de ensesindeki saçlarla oynamak için yerini almıştı.

 

Duşa kabinin içine girmemiz ile üzerimizden soğuk su akmaya başladı. İrkilerek gözlerimi açtım. Ömer bunu hiç umursamayarak sırtımı soğuk fayans ile buluşturdu. Vücudum titredi.

 

Geriye kalan zamanda vücutlarımız bir parça olmuştu an itibariyle. Her hareketiyle bana sert ve yumuşak duyguları aynı anda yaşatmayı becermişti.

 

Sona geldiğimde yorgundum hem de fazlasıyla. Bir de titreyen bacaklarım bana hiç yardımcı olmuyordu. Ömer alnıma bir öpücük bıraktı. "Seni seviyorum." dedi hemen ardından. Daha sonra da beni kendi elleriyle yıkamaya başladı.

 

 

*

 

 

Odaya geçtiğimiz gibi ben yatağa geçip oturdum. Üzerimi giyinecek halim bile yoktu. O yüzden çok düşünmeden yatak örtüsünü açıp içine yerleştim. "Hayırdır yavrum? Böyle mi yatacaksın?"

 

Ömer'in sesini duymam ile yeni kapattığım gözlerimi tekrar açıp ona döndüm. "Halim yok." dedim yorgunlukla.

 

Düğünde ayrı yorulmuştum bir de eve gelir gelmez Ömer ile bedenlerimizi arzu ile tekrar birleştirmiştik. Ayakta duracak halim bile yoktu şu an.

 

"Ağrın falan mı var?" diye sordu bu sefer de.

 

Başımı olumsuz anlamda sallayıp "Sadece yorgunum." diyebildim.

 

Ömer başka bir şey sormadı zira altına bir pijama giyip yatağa, yanıma geldi. Anında beni de kendisine çekti.

 

"Ömer'in sevdasısın sen." dedi ıslak saçlarımın arasına bir öpücük bırakarak.

 

"Sevdamsın." dedim iyice göğsüne sinerek.

 

 

***

 

 

Herkese bölüm sonundan selam 🫡

 

Sizler nasıl buldunuz bölümü efendim?3

 

Ömer nasıl da özlemiş karısını ya. Yerim aşk çiftimi. Ben de fazlaca özlemiştim zaten.

 

Oy verdiğiniz için ve yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum, seviliyorsunuz 🫶

 

Bölüm : 10.12.2024 19:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...