Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın, keyifli okumalar dileriz 🫶
***
Yatağın içinde ağırca gözlerimi açmak zorunda kaldım. Gece geç yatmamızdan dolayı üzerimde hala bir ağırlık, yorgunluk mevcuttu. Gözlerimi tam açıp yatağın sağ tarafına baktığımda boş olduğunu gördüm. Kaşlarım çatıldı gördüğüm boşlukla.
Ama ısrarla çalan kapı yüzünden yatağın boş tarafını es geçmek zorunda kaldım. Zaten bulunduğumuz otel odasının kapısı neden bu kadar ısrarla çalınıyor onu da anlamadım.
Yaklaşıp uykulu gözlerle kapıyı açtığımda karşımda çatık kaşlarıyla duran Ömer'i gördüm. O böyle durunca benim de kaşlarım çatıldı. "Neredeydin?" diye sordum, ardından boğuk çıkan sesim yüzünden boğazımı temizledim.
"Yavrum." dedi söze girerek. Ne var dercesine başımı salladım. "Böyle niye kapıyı açıyorsun?" diye sordu sağ elini kaldırıp üzerimi işaret ederken.
Söylediğiyle başımı eğip üzerimi kontrol ettim. Akşam duş aldıktan sonra iç çamaşırlarımı giyip üzerime de Ömer'in tişörtünü geçirmiştim yorgunlukla. Normal olarak kapıyı böyle açmam uygun olmamıştı ama bunu dillendirmek yerine başımı tekrar kaldırıp göz göze gelmemizi sağladım. "Niye?" dedim tatlı tatlı sırıtarak. "Güzel olmamış mı?" Bir yandan da gözlerimi ovuşturdum, yeni kalkmıştım ne de olsa?
Sabır dolu bir nefes alıp gözlerini yumdu. Ardından gözünü açıp içeriye girdi arkasından kapıyı hızlı bir hareket ile kapattı. Ne olduğunu anlamadan kendimi de kapıya yaslı şekilde buldum. Nefesi yüzüme çarparken. "Katil olmamı gerektirecek kadar çok güzel olmuşsun hem de." dedi ve yaklaşıp sıcak nefesini dudaklarıma bıraktı.
Gözlerimi yumdum hissetiğim sıcak duygu ile. Geri çekilip, "Anladın mı güzelim?" diye sordu.
"Hı? Neyi?" dedim afallamış halimle. Sabah kalkıp böyle bir olay yaşansa afallamayıp da ne yapacaktım?
Bu halime keyifli bir kahkaha attı. Ardından da bir adım geri çekilip beni bu durumdan kurtardı. "İki yakınlaşmama dayanamıyorsun daha." dedi keyifle.
Boğazımı temizleyip sırtımı dayandığım kapıdan uzaklaştırdım. "Öyle mi?" dedim kaşlarımı havalandırırken.
"Görünen şeyler ortada." dedi keyifle sırıtmaya devam ederken.
Başımı aşağı yukarı sallayıp, geri adım atıp aramıza koyduğu mesafeyi sıfırladım. İyice dibine girmem ile sırıtması suratında asılı kaldı aynı saniyede ağırca yutkunması ile âdemelması hareketlendi. Gördüklerim karşısında bu sefere ben keyifle sırıttım. "Aynen." dedim bir adım geri atarak.
Boğazını temizleyip, "Ne ayneni?" diye sordu.
Onun afallamış hali karşısında ben de keyifle kahkaha attım. "Görünen şeyler ortada." dedim söylediğine atıfta bulunarak.
Ardından onu o halde bırakıp arkamı döndüm. Odada bulunan valizlerden benim olanı alıp yatağın üstüne bıraktım. Aklıma gelen ile başımı kaldırıp Ömer'e döndüm. Bıraktığım yerde hâlâ boş boş duruyordu. Onun bu haline gülmemek için zor durdum. Bir de bana hava atıyor.
"Ömer." seslenmem ile ağırca bana döndü. Dili tutulmuş gibi başını ne oldu dercesine salladı. "Sen nereye gitmiştin?" diye sordum. Hayır sabah sabah bu kadar önemli ne olabilirdi de bana haber vermeden gitmişti.
"Ha." dedi kendine gelip yanıma doğru adımlarken. "Bunun için..." ne için olduğunu sormadım çünkü bir dakika diyerek dış kapıyı açtı ve çıktı. Ben olduğum yerde dururken o kısa süre içinde elinde büyük bir papatya buketiyle geri döndü. Bu gördüklerim ise cidden olduğum yerde ona ve elindekine şaşkınlıkla bakmama sebep verdi.
"Karıma." dedi gelip önümde durarak. "Onun kadar olmasa da, en güzel çiçeklerden." ardından papatya buketini bana uzattı.
"Ömer." dedim hayranlıkla elime aldığım papatyalara bakarken. "Bunlar çok güzel." bakışlarımı tekrar Ömer'in gözlerine çıkardım. "Çok teşekkür ederim."
"Karıma değer." dedi yaklaşıp alnıma dudaklarını bastırıp. Anında gözlerim kapandı bu hareketiyle. "Hele sen mutlu olduysan tamadır benim için."
Söylediğiyle gözlerimi açıp başımı göz göze gelebilmek için biraz geri attım. Malum karşımdaki adam 1,92 boyundaydı. "Çok mutlu oldum hem de." dedim gülümseyerek.
"Görevimi layıkıyla yaptım o zaman."
"Ne görevi?" dedim tek kaşımı merakla kaldırırken.
"Karımı mutlu etme." dedi başka ne olacak derecesine. Gülümsedim söylediğine karşılık.
"Görevin baya başarılı hem de."
"Tabi." dedi egoyla kasılırken.
"İki dakikada da havalanamazsın ya." dedim bu hali karşısında sırıtırken.
"Yo." dedi. "Bal gibi de havalanırım."
"Neyse." dedim derin bir nefes eşliğinde. "Hazırlanalım da Senem halalara gidelim geç olmadan."
"Acelen ne?" dedi göz kırparak.
"Benim değil senin acelenin olması gerkiyor. Sonuçta halanın oğluna kız istenecek. Hem sen niye umursamıyorsun?"
"Benim umursadığım şeyler başka." dedi sol dudağı hafifçe kıvrılırken.
Dudağımı büzdüm, ardından "Neymiş o?" dedim.
"Sen ve senden gelen her şey. İçinde bulunduğun her durum."
Ne desem bilemedim zira anlık olarak o kadar güzel cümleler kuruyordu ki olduğum yerde, tıpkı şu anki gibi, kala kalıyordum.
"Cevap vermen için söylemedim Rojda'm" dedi anlayışlı bir gülümsemeyle. "Sadece içimden ne geçiyorsa onu söyledim."
Elimdeki papatya buketini yatağın üzerine nazikçe bırakıp tekrar Ömer'in yanına adımladım. Gözlerine bakıp ellerimi elleriyle buluşturdum. Ne yapmaya çalıştığımı anlamadığı için kaşları merakla çatılmıştı.
"Ömer." diye seslendim bana odaklanması için. Bakışları birleştirdiğim ellerimizden ayrılıp bana döndü. Devam ettim böylece. "Benim bir anda böyle duraksadığıma bakma." dedim içimde hep yaşadığım ama Ömer'e söylemediğim şeyleri dile getirerek. "Ne bileyim?" dudaklarım da eş zamanlı bilmem dercesine büzüldü. Söyleyeceklerimi toparlamaya çalışıyordum belki de. "Beni çok seviyorsun, gösteriyorsun da, her anlamda hem de." başımla da onayladım dediğimi. "Belki ben sevgimi o kadar yansıtamıyorum sana, ne bileyim?"
"Sakın öyle düşünme." dedi ciddi bir ses ile. Sağ elini de sol elimin arasından çekip, sol yanağıma yerleştirdi. "Ben senden bana sevgini dile getirecek methiyeler dizmeni istemiyorum. Ben senden sadece gözlerini, bana bir bakışınla her şeyi analatacak gözlerini istiyorum."
Cümlesi biter bitmez sıkıca kollarımı boynuna sardım. Gözlerimi mi istiyordu, tüm ömrüm boyunca ona sıkılmadan bakabilirdim. "Gözlerim." dedim geri çekilirken. Devam etmem için gözünü açıp kapatınca devam ettim. "Senin olduğun her yerde sadece sana ait olacak, seni görecek, sadece sana anlatacak her şeyi."
"Başka da bir şey istemem zaten." dedi yaklaşıp saçlarımın arasına derin bir öpücük bırakarak.
"Ha bu arada." deyip geri çekilmesi ile dikkatim kendisine döndü. "Geldiğimden beri böylesin." üzerimi işaret ederek konuşunca kızardım istemsizce. Tamam biraz daha cesur olmak istiyordum ama bir anda da atamazdım, gerçi benim bu durum zaten hep vardı. Abilerimin ettiği en ufak iltifat karşısında da böyle oluyordum. "Üstünü değiştirsen iyi olur yoksa erken gitmek istediğin yere geç gitmek zorunda kalacaksın."
Söylediğiyle boğazımı temileyip hızla geri çekildim. Ömer'e bakmadan arkamı dönüp açtğım valizin içinden giyeceğim kıyafetleri çıkartıp koşar adımlarla banyoya ilerledim.
Üzerimi giyip son kez kendimi kontrol ettim. Akşama kız istemeye gidecektik ama onun öncesinde Senem halalarda duracaktık bir süre. Çalan kapı ile topladığım saçımı elimle önüme alıp banyodan çıktım.
Kaşlarım havada durmuş şekilde "Kapıyı çaldın?" dedim sorarcasına.
"Evet." dedi başını da onaylar şekilde sallayarak.
"Odamızın kapısını söktükürdükten sonra kapı çalman tuhafıma gitti sadece." dedim dudağımı da büzerek.
Anlamış olacak ki onun da kaşları havalandı. "Burada kapı sökemeyeceğim için mecbur kaldık yavrum."2
Öyle mi dercesine bir bakış atıp banyonun kapısında daha fazla beklememek için içeriye girdim. Tabi arkamdan gelen ıslık sesi ile çok fazla ilerleyemeden olduğum yerde durup Ömer'e döndüm.
Bakışlarıyla tüm vücudumu süzdükten sonra en son tekrar gözlerime baktı. "Maşallah karıcığım." dedi göz kırparak. "Çok güzel olmuşsun."
Keyifle sırıttım. "Çok güzel baktığın içindir o kocacığım." demekten geri durmadım. Çünkü üzerimde öyle abartılı veye göze çarpan bir elbise yoktu. Lila renginde hemen diz altımda biten, düz kesim olup yaka kısımları pırlanta taşlar ile biten bir elbise vardı. Gösterişli yeri sadece yaka kısımlarında olan pırlantalardı onun dışında çok da abartı yoktu.
"Güzel biri varsa demek ki karşımda."
Gülümsemek ile yetindim, başka ne diyecektim ki.
Odadan çıkmamız ile Ömer gitmeden önce kahvaltı yapalım diye tutturup bizi, dışarıdan bile ben burdayım diyen bir yere getirdi. Oturmamız ile gelen garsona, Ömer siparişleri vermiş çok fazla beklemediğimiz sürede de kahvaltılar masaya dizilmişti.
"Tanıdık mı peki bu kız? Yani akraba falan mı?" diye sordum bir yandan da kahvaltımı ederken.
"Aslına bakılırsa tanımadığımız biri. Rıza'nın okuldan tanıştığı biri diye biliyorum." yaptığı açıklama karşısında başımı salladım.
"Peki istemeye çok kişi gidecek miyiz?" diye sordum bu sefer.
"Sana gelince nasıldık?" diyerek göz kırptı. Kalabalık, hem de fazlaca. "Aynı o şekilde gideriz sanırım."
"Anladım." dedim çayımdan bir yudum alıp.
Ömer elindeki çay bardağını masaya bırakıp, oturduğu sandalyede de geriye doğru yaslandı. Bana, bir şeyi anlamaya çalışıyormuş gibi baktı. Ne anlamaya çalıştığını bilmediğim için benim de kaşlarım çatıldı. "Ne?" dedim en son dayanamayıp. "Niye öyle bakıyorsun?"
"Tedirginsin." dedi yüzümü incelerken.
Söylediğiyle boğazımı temizleyip ben de onun gibi oturduğum sandalyede geriye yaslandım. "Ne için tedirgin olacakmışım?"
"İlk defa bulunduğun bir ortamı önceden duyup öğrenmek, bilmek istiyorsun. O yüzden de bana böyle sorular soruyorsun. Kendini rahatlatmaya çalışıyorsun." yüz ifadesi anlıyorum der gibi bakıyordu.
İçimde tedirginlik yaşadığım doğruydu ve bu tamamen dediği gibi ilk defa gideceğim bir ortamdan dolayı böyleydi. Ama dışarıya böyle yansımasını beklemiyordum, belki de sadece Ömer böyle görüyordu.
"Sessiz kaldığına göre..." konuşması ile aklımdakileri gönderip tekrar ona odaklandım. "Haklıyım." yani dercesine başımla onayladım. "Ama unuttuğun bir şey var."
"Ne?" diye sordum hemen, gerçi balıklama atladım desem daha doğru olurdu sanırım.
Güldü bu halime karşı ama ben vereceği cevaba odaklandığım için es geçtim gülmesini. "Yanında ben varım. Bildiğin, tanıdığın ben varım." daha ne olsun dercesine söylemişti bunu. "Her zaman her koşulda seni bilen ben varım."
"Öyle." dedim. "Öylesin, bildiğim, tanıdığım tek sığınağımsın." cümlem bitince genişçe sırıttım karşımdaki adama. Çünü gülümsemelerin en güzelini hak ediyordu.
Kahvaltımızı yapar yapmaz kalkmış ve direkt olarak Senem halalara geçmiştik. Ev akşamki istemeden dolayı telaşlıydı, ortalıkta çok fazla giden gelen vardı. Onların bu haline bakıp acaba biz de mi istememde böyleydik, diye düşünmeden edememiştim.
Bugün de tıpkı dün olduğu gibi gelip büyüklerin elini öpmüştük ardından Yâde Havin beni yanına oturtmuştu. Ömer ise onun yanına oturmadığım için babaannesine memnuniyetsiz bakışlar atıyordu. Yapmamasını kaş göz hareketiyle anlatmaya çalışırken umrunda değildi bu söylemeye çalışmam.
Yâde Havin'in konuşmasıyla bakışlarımı ondan çekip yanımdaki kadına döndüm, onun bakışları ise Ömer'deydi. Biz Yade Havin'e dönünce devam etti konuşmasına. "Ne öyle değişik bakıyorsun hayırsız?"
Ömer'in sorusu ile başını salladı Yâde. "Başka kime diyeceğim?" diye sordu kaşlarını çatıp.
"Dünkü çocukları mahvetmişsin iki saat içinde." onayladım yanında durarak. Zira çocuklar bezmişti yalan değil. Ömer de benim başımı sallamam ile bakışlarını anlamaz gözlerle bana çevirdi. Daha çok sende mi be diyor gibiydi.
"Benim arkamdan kim konuşuyor?" çatık kaşlarını, yanımda duran Yâdesine çevirdi.
"İnsanların içini pişir sonra gel arkamdan konuşuyorlar, diye kaşlarını çat." Yâde Havin sinirlendi mi yoksa kızdı mı anlamadım burda. "Sinirini sen niye ha gençlerden çıkarıyorsun? Biz de diyoruz büyüdü de ağa oldu ha bu oğlan?"
"Ne diyorsun Yâdem. Hele bana ima etmeden konuş."
"E sen de bir şey anlasaydın şaşardım zaten. Boşuna hayırsız demiyorum ben."
Biraz daha zorlarsa Ömer sinirden fenalaşacak gibi duruyordu ama bu Yademizin umrunda değildi tabii ki. "Hele gelinimi sen utanmıyor musun da üzüyorsun?" Bakışlarını Ömer'den çekip bana baktı. "Bulmuşsun gül gibi kızı bir de üzüyorsun utanmadan."
Yadenin sitemle konuşmasına karşılık Ömer bıkkın bir nefes aldı. "Yav Yâdem." dedi tane tane. "Kim demiş gelinini üzdüm? Sen ne diye bana kızıyorsun yani?"
Yâde Havin "Hele şuna bak" diyerek yüzünü buruşturdu. Ama daha çok tatlı olmuştu. Hele Ömer ile böyle uğraşıp sinirlendirmesi ise ayrı bir keyifli oluyordu. Kadın, Ömer'i sinirlendirmekte keyif almakta haklıydı yalan değil. O yüzden şu an tek yaptğım, yapmak da istediğim kenardan didişmelerini izlemek.2
"Sanki bilmiyorum seni. Kızımı sinirlendirmişsin senin yüzünden de dün morali yoktu. Anlarım ben." dediklerine şaşırmadım desem yalan olur. Çünkü gayet de umursamıyor ve bir şey olmamış gibi davranıyordum. "Hayır, ne diye sen utanmadan sinirleniyorsun? Sana n'olmuş yani?"
Yâde sözünü bitirince söze Ömer girdi. "Aramızda olan bir durum bu Yâdem, rica ediyorum karışma sen o yüzden."
Yâde'den "Hı." diye bir ses çıktı, yanımda durduğu için net duymuştum. "Yıllar sonra kendisiyle evlenecek birini bulmuş bir de sinirleniyor." bakışları kısıldı Ömer'e bakarken. "Ben Rojda kızımı da kaybetme diye söylüyorum."
Son söylediği bende bir şok etkisi yarattı. Rojda da derken? Benden öncesi de mi vardı? Hani ilki de sonu da bendim.
Duyduklarımdan dolayı Ömer'e çatık kaşlarımla baktım. Benim ona bakmamla o da bakışlarını bana çevirdi. Gördüğü manzara hoşuna gitmemiş gibi gözlerini sıkıca yumup ağzının içinde bir şey mırıldandı. Küfür ettiğine emindim.
"Yâdem." dedi gözlerini açarak. Babaannesiyle konuşuyordu ama bakışlarını benden ayırmıyordu. Ben de ayırmadım çatık kaşlarımın altındaki hayal kırıklığıyıla dolu olan bakışlarımı ayırmadım. Görsün istedim. "Kaybetmem, kaybetmem de ama sen böyle devam edersen gelinim diye beni yıpratacağın kimse de kalmayacak gibi."
Ömerin gözlerini ayırmasına fırsat vermeden ben çektim. Yanımdaki tatlı kadına dönüp, "Yâdem, ben bi gideyim içeriye bakayım." dedim. Geldiğimizden beri oturuyordum, ortalıkta akşam için hazırlık yapanlara da yardımda bulunamamıştım. Gerçi zaten geçecektim ama duyduklarım bunu hızlandırmıştı bir nevi.
"Aman kızım, bırak yapsınlar. Sen gel yanımda otur." dedi yade Havin gitmemi istemezcesine.
Yâde ise "Gelin kızım bir sürü insan var içeride sen yardım etmesen de olur. Boş ver." dedi, aynı zamanda başını da boşvermişlikle sallayarak. Mecburen oturmak zorunda kaldım.
Bir süre öylece Yâde Havin ile sohbet ettim. Tabi bu sırada Ömer ona bakmıyorum diye sinirlenip yanımızdan ayrıldı böylece baş başa kalmıştık Yâde ile.
"Kızım." dedi bana dönüp elimi tutup kırışmış, yumuşamış ellerinin arasına alarak. Bakmam ile devam etti. "Senden öncesi yoktu bu hayırsızın. "
Benim kaşlarım otomatikmen çatıldı tabi, az önce duyduğum ile şimdiki ne alakaydı diye soruyordum istemsizce. Ama yine de belli etmeyerek gülümsemeye zorladım kendimi.
"Ben Ömer ile uğraşmayı seviyorum ha o yüzden öyle dedim." anlayışlı duran yüzüyle, ona inanmam için beni ikna etmeye çalışıyordu sanki. "Baksana nasıl da öyle içi içini yedi sen kızacaksın diye." beklemediğim için attığı keyif dolu kahkaha karşısında şaşkınlıktan gözlerim büyüdü. "Valla çok hoşuma gidiyor."1
Onu anlamıştım zaten ama attığı bu keyifli kahakahadan dolayı iyice emin olmuştum.
"Zaten kimse de buna bu kadar tahammül etmezdi. Ortalıkta hama böyle kaşlarını çatıp geziyor, sanki düşmanıyız." gülümsemesi bu sefer memnuniyetsiz bakışlara dönüşmüştü. Ömer'i sevdiğini bilmesem bu bakışlar yüzünden nefret ediyor derdim.
Yade Havin anlatacaklarını anlatıp namaz kılacağım diyerek yanımdan ayrıldı, böylece tek başıma kaldım bulunduğum odada. Zaten evdekiler bir şeyler ile uğraştığı için ben dışında oturan kimse yoktu. Ömerin anne babası da başka odada büyüklerle oturuyordu. Biz ise bu odaya geçmiştik yer olmadığı için, tabi Yadenin de burda olmasını beklemiyorduk.
Kapının açılıp kapanması ile bakışlarım o yöne döndü. Gelen kişi Ömer'di. Bakışları, duygu durumumu tartar gibi üzerimde gezindi. Bu haline ne kadar gülmek istesem de kendimi zor tuttum zira ben de Yâde Havin gibi eğlenmek için oyunumu devam ettirmek istiyordum.
"Rojda'm." dedi yanıma usulca otururken. Ben olduğumu belirten mırılıtı çıkarınca devam eti. "Nasılsın?"
Bu sefer gülmeye hazır mimiklerimi saklamak için dönmek zorunda kaldım. Boğazımı temizleyip, "İyiyim." dedim belli belirsiz bir tonla.
"Ben de iyiyim." dedi o da ne diyeceğini bilemeyerek. "Bir şey istiyor musun?"
Cevap vermek yerine omzumu hayır anlamında salladım. Konuşursam gülerdim, lütfen ama.3
Boğazını temizledi, sanırım ona bakmamı istiyordu. Gülmemek için hayır asla olamaz demek istedim lakin tuttum kendimi. "Bana bi bak hele yavrum." diye seslice dile getirince, sesli bir nefes alıp el mecbur dönmek durumunda kaldım.
"Bir şey mi oldu?" dedi tekrar bakışlarını yüzümde gezintiye çıkararak.
"Bilmem." dedim dudağımı da eş zamanlı bükerek. Bakışları kısa süreliğine oraya düşüp hemen geri gözlerime döndü. "Bana değil ama onu benden öncelerine sor istersen."
Kaşları rahatsızlıkla çatıldı. "Ne senden öncesi ya?" dedi. Bana sesini yükseltmemek için elinden gelenin fazlasını yapıyordu. İçimden helal olsun dedim bu sabrına karşı. Ben olsaydı çoktan bağırmıştım herhalde.
"Duyduklarım canım." dedim tek kaşımı kaldırarak.
"Ah Yâde." dedi sitemle gözünü yumup. "Yaktın beni."
"Yanmışsın zaten önceden." dedim oyunuma devam ederek.
"Yavrum." dedi kendini sakinleştirmek ister gibi, ardından da derin bir nefes aldı. "Sence ben ordan çapkın birine mi benziyorum?" diye sordu.
Yani şöyle bir baktım. Yakışıklı olmasından mütebelli evet ama tanıdığım için hayırdı cevabım. Bilmem dercesine dudak büzdüm. "Neyse ." diyerek ayaklandım. Gülme sınırıma yaklaşıyordum daha fazla tutamazdım kendimi.
"Güzelim." dedi o da benle birlikte ayaklanıp önümde durarak. "Benim senden öncem hiç olmadı." dedi gözlerime, kendisine inanmam için bakarak. "O yüzden bana boş yere kızıp trip atma." elleri usulca belimin iki yanına yükselip orada kendine yer edindi.
"Yani ben boş yere trip atıyorum?" dedim sorarcasına. "Peki öyle olsun." arkamı gitmek için döndüm lakin asıl amaç şu anki suratımda olan sırıtmayı saklamaktı.
Ben adım atamadan elleri karnımı bulup kendine çekti. İşte bu sırıtmamı, ani şaşkınlıktan dolayı suratımda kalmasına sebep oldu.
"Benim." dedi eğilip, açıkta olan boynuma sıcak nefesini üflerken. "Senden öncem yok, olmadı. Gözümü senle açtım, senle kapatırım." boynuma değen sıcak dudakları ile nefes alışverişlerim düzensizleşti. Her defasında yaşadıklarımıza rağmen onun bir hareketinin beni böyle etkilemesine asla anlam veremeyecektim sanırım. Tıpkı şu anda düşmemek için karnımın üzerinde duran ellerine sarılmam gibi. "Anladın mı?" diye sordu.
"Hı hı." diyerek onayladım. "Anladım." dedim titrek bir nefes eşliğinde.
Boynuma tekrar bir öpücük bırakıp geri çekildi. Ben de kendime geldim böylelikle. Kapı açılmadan birbirimizden ayrılmamız da bizim şansımızdı sanırım.
İçeriye giren küçük kız çocuğuyla biraz da olsa rahatladım. "Siz ne yapıyorsunuz burada?" diye sordu bize bakıp yanımıza adımlarken.
"Bir şey yapmıyoruz çiçek kız." diyerek Ömer, gülümseyen bir yüz ile karşıladı. Adı çiçek miydi küçük kızın yoksa Ömer mi böyle sesleniyordu onu henüz anlamadım.
"Ömer'cim." dedi çiçek kız. "Bak senin için giyindim?" diyerek üzerindeki elbisesini işaret etti minik elleriyle. Ömer'cim demesi de aralarındaki yakın bağı gösteriyordu sanırım.
"Çok güzel olmuşsun yine." diye cevapladı Ömer, gülen yüzüyle.
Karşısındaki kız da aldığı cevapla mutlu olmuş olacak ki elbisesini ucunu tutup olduğu yerde salındı. Ardından bana dönüp. "Ömer'cim bu kız kim?" diye sordu.
Ömer "Bu ablan..." dedi duraksayıp bana bakarak. "Benim güzel karım."
Çiçek kıza baktığımda beni incelediğini gördüm. Onun merakla böyle yaptığını düşünerek gülümseyen yüzümle onu izledim ben de. "Ömer'cim." dedi bakışlarını benden alıp kocama çevirerek. "Karın çok güzel ama." duraksayıp, Ömer'in kendisini kucağına alması için kollarını uzattı. Ömer de isteğini geri çevirmeyip hafifçe eğilip çiçek kızı kucağına aldı.
Ömer, "Ama." diyerek devamını söylemesi için çiçek kıza baktı.
"Seninle ben evlenecektim." duyduklarımla hem şaşırmış aynı zamanda isteğinden dolayı bi gülme belirmişti içimde.
Ömer "Benim niye haberim yok bundan?" diye sordu tek kaşını da kaldırarak.
"Çünkü büyümeyi bekliyordum, sonra sana söyleyecektim." çiçek kızın bilmiş halleriyle gülümsedim.
"Ama sen büyüdüğünde kendi yaşıtlarınla evlensen olmaz mı?"
Az sonra Ömer bizden olmaz unut bu sevdayı derse şaşırmazdım.
"Karının da gözleri yeşil renk." çiçek kızın söylediğiyle onun da gözlerinin yeşil olduğunu farkettim. Tesadüf karşısında gülümsedim. "Sen hep yeşil gözlü kadınları mı seviyorsun?" çiçek kızın bu sefer söyledikleri gözlerimin şoktan açılmasına sebep oldu.
Her şeyi geçtim benim neden küçücük bir kızın dediklerinden dolayı içimde kısakançlık beliriyordu?
"Başka kadınlar derken?" Ömer'in sorusu ile ben de dikkat kesildim.
"E ben." diyerek elini göğsüne koydu çiçek kız. "Sen beni de sevdiğini söylemiştin." Söylediği anlamsızca rahatlattı beni.
"Çiçek kız bana bak bakayım." çiçek kızın kendine bakmasıyla devam etti Ömer. "Sen şimdi içeriye geç ben de karımla geleceğim şimdi. Tamam mı?"
Sorusuna karşılık çiçek kız başını salladı. "Ömer'cim." demeyi de ihmal etmedi. Ömer onu yere koyup kalkmadan söyleyeceğini bekledi bir süre. "Seni seviyorum o yüzden başkası ile evlendiğin için kızmıyorum." dedi.
"Teşekkür ediyorum o zaman çiçek kız." dedi Ömer gülümseyerek.
"Rica ederim Ömer'cim." dedi ve bana döndü. "Görüşürüz Ömer'ciğimin güzel karısı."
"Görüşürüz çiçek kız." dedim ben de gülümseyerek.
Bir şey demeden arkasını dönüp kapıyı açtı ve odadan çıktı.
"Bu neydi şimdi diye sordum." ayaklanan Ömer'e.
"Senem halamın eşinin akrabasından." dedi bana dönerek. "Her geldiğimde benle görüşe görüşe anlaştı. Gördüğün gibi evlenmek bile istiyor kocanla."
Omzuna bir tane vurmadan duramadım. "Kendini övmeden dur iki dakika." dedim gülmemek için kendimi sıkarken. "Hem adı gerçekten çiçek mi?"
"Değil." deyince kaşlarım çatıldı.
"Adı Ela aslında ama ilk karşılaştığımızda üzerinde çiçekli elbise vardı. O gün adını bilmeyince öyle seslendim, hâlâ daha öyle seslenirim. Her geldiğimde de çiçekli elbise giyip gelip bana gösterir, az önce gördüğün gibi. Zaten ben dışında kimse ona çiçek kız demez, izin vermiyor ela."
"Çünkü karımsın ve farkettiysen sana biraz tripliydi benimle evli olduğun için."
"Bi sevdiğim adamla evli olduğum içi trip yememiştim yani." dedim gülerken.
"Sevdiğin adam ölsün yoluna." dedi saçlarımın arasına öpücük bırakarak.
*
Herkes isteme için ayaklanmış ve arabalarına binmişti, ben de Ömer'le geçtim arabaya. Çok heyecanlıydım çünkü ilk defa Ömerin ailesinden birinin isteme törenine katılıyordum.
Uzun sayılmayacak bir süre sonra arabalar durmuş ve binenler tekrar inmişti. Geldiğimiz yer bir apartmandı. Bu kadar kişi apartmana nasıl sığacak diye düşünmeden edememiştim. İlerleyen insanlar ile beraber biz de peşlerine takılmıştık. Gerçi Ömer yanımda olduğu için kendisinin önce geçmesini isteyerek yer veriyorlardı. Zaten çok kısa süre sonra da kendimizi ön tarafta bulmuştuk.
Eve girmemizle sıcak bir ortam bizi karşılamıştı. Ev sahipleri gayet güler yüzlüydü yani. Hoş geldin hoş gördük faslından sonra artık herkes kendine oturacak yer aradı. Ayakta kalanları ise ev sahibi başka odaya davet etmişti. Sıkışık da olsak herkes kendine yer edinmişti.
Yapılan isteme töreninin ardından yüzükler takılmış el de öpülmüştü. Ortam şu an için daha rahat olmuştu o yüzden. Mutfağa su içmek için geçtiğimde gelini ve yanında bir kaç kızı gördüm. Selam verip direkt su almak için tezgahın önüne geçtim.
"Rojda'ydı sanırım." bana seslenilmesi ile döndüğümde isminin Meral olduğunu öğrendiğim gelin bana bakıyordu.
"Evet." dedim aynı tebessümle.
"Ya biz kızlarla istemeden sonra eğlenmek için bir yere gideceğiz. Herkes geliyor, seni de çağırmak istedim. Gelmek ister misin bizimle?"
Sorusu ile dudaklarım büzüldü. Nereye gideceğimizi nasıl bir ortam olacağını bilmiyordum çünkü.
"Kız kıza olacağız zaten. Gideceğimiz yeri bugün kapattırdık. İçinde bu konudan dolayı sıkıntı varsa merak etme yani." dedi.
"Bilmem ki." dedim. "Olabilir aslında."
Kızların yanından ayrılınca salona geçtim tekrar. Ömer yanına oturmamla bana baktı. Ne oldu dercesine başını salladı.
Boğazımı temizleyip "Gelsene bi." dedim kısık sesle. Ardından ayaklanıp yerini öğrendiğim balkona geçtim, kısa süre sonra ömer de kapıyı açıp yanıma geldi. "Ne oldu?" diyerek sessiz sorusunu yineledi.
"Şey." dedim konuya nasıl gireceğimi bilemeyerek. "Meral kızlarla bir yere gidecekmiş de beni de çağırdı, eğlence tarzı bir şeymiş." Ömer'e söyleme nedenim tamamen buraları bilmemem, nasıl olduğunu bilmemem. Ve en önemlisi de kocam olmasıydı.
"Yavrum." dedi çeneme parmaklarını yerleştirip ona dönmemi sağlayarak. "Gitmek istersen git, bana neden söylüyorsun?"
"Bilmediğim için." dedim daha ne olsun dercesine. "Sonradan bir şey olmasın diye."
"Olmaz güzelim. Gitmek istiyorsan git. Gelmek istediğin zaman beni araman yeter, gelip alırım."
"Tamam." dedim tebessümle beraber. "Olur."
*
Kızlarla beraber dedikleri mekanın önüne gelmiştik, evlerine çok uzak değildi zaten. İçeri girmemizle gürültülü bir ortam karşıladı bizi. Yüzümü buruşturmadan edemedim. Bizim düğünlere alışıktım ama bu kadar basık ortamda böyle ses olması hoşuma gitmemişti.
Ortam Meral'in dediği gibi boştu. O yüzden herkes direkt olarak istediği yere geçti. Meral de yabancılığımı farkettiği için yanından ayırmıyodu beni. Böyle sıcakkanlı olması güzeldi.
Meral'in bizi boş alana yönlendirmesi ile masaya bilmediğim içecekler servis edilmeye başlandı. "Rojda, hangisini içersin? Çeşit çok istediğin varsa söylemen yeterli canım."
Meral'in sorusuna tebessüm edip, "Meyve suyu kafi." dedim. Başını sallayıp önüme şeftalili olduğunu düşündüğüm meyve suyunu bıraktı. "Teşekkür edrim." dedim elime alarak.
"Rica ederim, başka bir şey istersen söylemen yeter." diyerek o da kendi yerine geçti.
Etrafa göz gezdirdiğimde bazı kızların çalan şarkıya eşlik edip dans ettiğini gördüm. Halay dışında oynayabildiğim başka bir dans türü yoktur sanırım. O yüzden bir süre oturmak ile yetindim.
Ta ki Meral'in gelip beni ısrarla dans etmeye çağırmasına kadar. Yapılan ısrara dayanamadığım için ayağa kalktım ve onunla beraber dans alanına geçip çalan şarkının ritmine ayak uydurarak dans etmeye başladık. Utanmasam halay yok mu diye bağırırdım ama içimdeki o tükenmek bilmeyen duygudan dolayı söyleyemedim.
Çok fazla dans edemeden, sadece Meral için bir süre kalıp tekrar yerime geçtim. Hareketli danslar yaptığımız için susamıştım o yüzden önümde duran meyve suyunu alıp kana kana su içer gibi içtim. Tamamını bitirmem ile ağzıma gelen değişik tad karşısında yüzümü buruşturamadan edemedim. Dilim, ağzımın içi uyuşmuştu sanki.
Bardağa garip bakışlar atmaktan kendimi alamamıştım. Gittikçe ağzımın tadı bozulurken bu sefer önümde duran suyu kafama diktim, tabi inşallah sudur.
Ama ne yazık ki içtiğim su bile bu tada etki etmedi. Başım dönmeye başlamış, kendimi de uyuşuk hissediyordum, zaten kulağıma müzik sesi gelmesi gerekirken uğultu seslerinin gelmesi de ayrı dertti.
*
Eren, oturduğu koltukta söyleyeceği şey için biraz daha dik konuma geçti. "Baba, daye." dedi kendilerine dönmelerini isteyerk.
Ekrem bey kucağında, saçlarını yapan kızına rağmen bakışlarını oğluna çevirdi, Hülya hanım da elindeki örgüden başını kaldırdı.
"Ben size bir şey söyleyeceğim." dedi Eren, konuşmaya devam etmek için boğazını temizledi.
Annesinin sözü üzerine kendisine baktı. "Hani bir kız var demiştim ama o zaman size söylememiştim."
"He." diyerek onayladı Hülya hanım. "Şükür evlenmeye mi karar verdiniz?"
"Ailelerin tanışması daha çok, evlilik sonra."
"Kimdir bu kız oğlum? Tanıyoruz?"
Ekrem beye döndü bu sefer Eren. Başını salladı soruya karşılık. "Tanıyorsunuz." diyerek de seslice dile getirdi.
"Oğlum çatlatma hele bizi." Hülya hanımın heyecanlı halleri sesine de yansımıştı. Çocuklarının mürvetini ölmeden önce her anne baba gibi o da görmek istiyordu. "Ha ne öyle taksit taksit konuşuyorsun?"
"Asuman." dedi Eren bir çırpıda, daha fazla kıvrandırmak istemiyordu kendini.
"Ablamın arkadaşı mı?" diye sordu Meryem. Bu sırada babasının saçlarına çıtçıtlı pembe toka takmak ile meşguldü.
"Evet Rojda'nın arkadaşı olan Asuman." diyerek onaylamış bulundu.
Bu duruma en çok sevinen kesinlikle Hülya Hanım olmuştu. Severdi Asuman'ı, Eren'e ondan iyi gelin mi bulacaktı?
"Valla helal olsun oğlum, turnayı gözünden vurmuşsun. Asuman kızımdan iyisini mi bulacaktın?" diyerek seslice döktü içindekileri de.
"Eyvallah anam, yine ilk dakikada gelinci olup oğlunu attın."
Nitekim Fulya için de böyle yapmıştı. Değer verirdi gelinlerine. Zira biliyordu gelin olmanın zorluklarını. Kendisi de çok şükür yaşamamıştı, gelinlerine de yaşatmazdı.
"Şimdi benim yeni yengem Asuman abla mı?"
"Evet Meryem, beğenmedin mi yoksa?"
Eren'in tek kaşını kaldırarak sormasıyla başını olumsuz anlamda salladı küçük kardeşi. "Seviyorum ki ben Asuman ablayı."
Eren sevilmeyecek gibi mi diye içinden geçirdi.
"Sen demeyecek misin bir şey bey?"
Hülya hanımın eşine sorduğu soru ile Eren de babasına baktı. Cevap vermemişti, bir sorun mu var diye düşünmeden edemedi.
"Ne diyeyim hanım." diye cevapladı Ekrem bey. "Eğer istiyorlarsa önlerine çıkıp engel olamam ya."
Eren rahatlamıştı. Babası bir şey demezdi ama yine de duraklaması onu şüphelendirmişti.
Kısa geçen konuşma sonrası herkes memnun kalmıştı.
Tabi Asuman'ın ailesi için bu durum böyle değildi...
Asuman, mutfağa giren annesiyle beraber konuya giriş yapmak istemişti. Kendisi için zor olacaktı çünkü korkuyordu, alacağı tepkiden, hayır denilmesinden. İlk defa istediği bir şey olmuştu buna da karşı gelinsin istemiyordu.
"Daye." diye söze girdi. Leyla Hanımın kendisine bakması ile devam etti. "Bir şey söylemem gerek."
"Ne böyle bir hale girmişsin? Ne söyleyeceksin?"
Annesinin bu ketum halini şu an düşünmek istemedi. İçindekileri artık söylemek istiyordu. "Ben birini seviyorum ve uygun zamanda ailelerin tanışmasını istiyoruz."
Leyla hanım duydukları karşısında şaşırmıştı, kızı hiç bu konuda karşısına geçip konuşmamıştı. "Ne demek birini seviyorum? Tanışacağız?" sorusu daha çok kabullenemez tarzdaydı. Kendisi kızına istediği bir damat bulacaktı çünkü.
"Seviyorum ve ilk defa istediğim bir şey için karşına çıkıyorum. Bari sevdiğim adam ile evlenmeme izin ver." Asu'nun söyledikleri isyandan çok istediği istekti. Hırpalayan ise annesinin daha bilmeden böyle karşı çıkmaya çalışmasıydı.
Leyla hanım tıpkı kızının söylediği gibi bu tepkiyi de ondan beklemiyordu. Şaşırmıştı. "Önemli olan senin isteğin değil, bizim vereceğimiz cevap."
Bu kadarını da beklemiyordu. Ne demek istediğinin bir önemi yok? Kendisinin istemediği bir evliliğin olması daha da mı iyiydi?
"Kim bu? Kim için böyle ısrarla konuşuyorsun?"
"Eren." dedi hiç düşünmeden. "Sevdiğim kişi, Eren." tek sevdiği, ilk sevdiği, kendisini yanında değerli hissettiği tek kişi...
"Bir de Eren için mi kendini bu hale sokuyorsun?" annesinin memnuniyetsiz yüz ifadesi bu işin zor olacağını yüzüne haykırıyordu.
Ama vazgeçmeyekti, ilk defa biri sayesinde bu duyguları yaşamışken ona asla ihanet edip bırakmazdı. Sabredecek elinden de geleni yapacaktı.
"Sakın bir daha bu konuyu açma. Ne ben duydum ne de sen söyledin." Leyla hanım onaylamaz bakışlar attı kızına. "Sevgi karın doyurmuyor. Boşuna da bekletme. Onayım yok benim. Eren'e de söyle heveslenmesin, başlamadan bitir."
Annesi son sözlerini acımasızca söyleyip arkasını döndü ve mutfaktan çıktı. Arkasında ise gözü yaşlı kızı bıraktığını umursamadı.
Asuman annesinden gelen kalp yıkan sözler karşısında ayakta duramaz dereceye geldi. Sırtını mutfak tezgahına yasladı. Güç almak ister gibi sevdiği adamın kendine verdiği kırmızı ipten bilekliğin üzerinde, güç almak ister gibi parmaklarını gezdirdi. Sol gözünden akan yaşı da tutamamıştı, yanağından içindeki acıyı akıtmak ister gibi akıp gitmişti...
Sevgi gerçekten zor muydu? Engellere rağmen onu ayakta tutabilmek zor muydu? Her şeyi göze alıp sevginin peşinden gitmek suç olur muydu?
Genç kız ilk defa sevgiyi iliklerine kadar yaşadığı adam sayesinde bu sevgiden vaz mı geçecekti. Bunu asla istemiyordu. Ne olursa olsun sevgisinin arkasında sağlam olarak kalacaktı. Ne olursa olsun, ne engel çıkacaksa çıksın...
*
Çalan telefonu elime alıp arayana baktım. Saatlerdir aramasını beklediğim kişiydi, karımdı.
"Rojda'm" dedim açıp kulağıma götürdüğüm telefona doğru.
"Ömeeer." diyerek uzatarak cevap vermişti.
Şaşkınlıktan dolayı kaşlarım çatılmıştı, çünkü hiç böyle telefonu açmamıştı.
"Güzelim." dedim uzandığım yataktan doğrulup.
Rojda'nın gitmesiyle ben de otel odasına geçmiştim, Rojda'nın ne zaman döneceğini bilmediğim için başkalarının evinde saatlerce durup kimseyi rahatsız edemezdim.
"Yaa Ömeeer, güzelin miyiiim gerçekteen?" diye sordu.
Asla böyle de sormazdı. Ne olmuştu?
"Almaya geleyim mi?" diye sordum bu sefer. Gitmeden önce yeri unutmadan bana söylemek istediği için biliyordum gittikleri yeri.
"Beni mi özledin kocacığım?" Hem kelimeleri yayarak konuşuyor hem de kahkaha atıp duruyordu.
"Yavrum sen bir şey mi içtin?" diye sordum ayakklanıp ceketimi ve araba anahtarımı alırken.
"Eveet." dedi yine uzata uzata. "Meyve suyu içtim, 3 tane hem de."
"Ben şimdi geliyorum olduğun yerde kal, tamam mı?" diye sordum. Otel odasının kapsını açıp asansöre doğru ilerledim. Gelen asansör ile beraber giriş katına basıp beklemeye başladım.
İçki içmişti ve bunun farkında değildi.
Eğlenmek için geldikleri mekanın önünde arabamı durdurup hızla arabadan inip aynı hızla da içeriye girmiştim. Gözlerim erafı tarayınca kısa süre içinde gülümseyerek başını masaya yaslamış karımı gördüm.
Adımlarımı aceleyle o tarafa yöneltim. "Rojda." dedim.
Sesimi duymasıyla anında başını yavaşça kaldırardı. Gözleri bana dönünce bir şeyler içtiğine iyice emin oldum.
"Aa kocacığım gelmiş." dedi sırıtarak.
Ben de sırıtmak isterdim lakin önce buradan çıkmamız gerekiyordu.
"Ömer abi." gelen ses ile bakışlarım arkama döndü. Rıza'nın yeni sözlüsü olan Meral'i görünce başımı ne var dercesine salladım. "Niye geldin ki sen?"
Sorusu ile kaşlarımı çatıp karımı gösterdim. "Karımın bu halde olmasından sebep." dedim sertçe. "Nasıl içki verirsiniz? Hem de hiç içmeyen birisine?"
Sorum üzerine kendisi de şaşırmış olacak ki panikle gözleri büyüdü. "Abi yok valla, meyve suyunu ben kendi ellerimle verdim, bir yanlışlık olmasın?"
"Yanlışlık mı?" diye sordum sert ses tonu ile. "Madem öyle karımın bu hali ne?"
Cevap vermesine fırsat vermeden araya Rojda girdi. "Karısı benim." dedi gülerek. Ardından masadan kalkmaya çalışması ile düşecek gibi olması bir oldu. Anında elim belinde yer buldu.
"Yavaş güzelim." dedim kendime çekerken. Daha sonra gözlerim Meral'i buldu. "Bu mevzuyla sonra ilgileneceğim, şu an karımla ilgilenmem gerekiyor." Konuşmam bitince Rojda'nın masada bulunan çantasını sağ elime aldım ve Rojda'yı da kucağıma aldım.
Kucağımda duran kadından keyifli bir kıkırtı dökülünce bakışlarım ona döndü. "Ne oldu?" dedim.
"Kucağında olmam çok komik." dedi bir kere daha gülerek.
"Çok güzel." dedi başını omzuma yaslayarak, ellerini de boynuma iyice doladı. "Çok rahat."
"Alayım mı seni hep kucağıma?"
"Oluur." dedi harfleri de uzatarak. "Ben seviyorum."
Adım kadar eminim ki kendinde olsa bunları diyemez, utanırdı.
"Ömer." seslenmesi ile düşüncelerimden uzaklaştım.
Arabanın önüne gelmemizle Rojda'yı indirmek zorunda kaldım. Bu durumdan benim kadar karım da memnun değildi ki onaylamaz mırıltılar çıkardı. "Ben kucağında kalmak istiyorum ama." diyerek de keyfsizce mırıldandı.
Bana hava hoş ama kaza yapmamamız için en iyisi buydu. Açtığım kapıdan Rojda'nın geçip oturmasını sağladım. O oturunca ben de sürücü koltuğuna geçtim hızla.
Arabayı çalıştırmamla Rojda bir kez daha "Ömer." diye seslendi.
"Efendim güzel karım." dedim bir bakış atarak.
"Hiç." dedi sırıtarak. Yoldaki bakışlarımı kendisine çevirdiğimde beni gülümseyerek izliyordu. "İsmini söylemeyi seviyorum. Seni de seviyorum ama merak etme."
Bu sefer arabada benim kahkaham yankılandı. Sevdim bu halini, sevmediğim bir şey olmasaydı arada içirirdim yalan yok.
"Sen beni sevmiyor musun? Niye ben de seviyorum demiyorsun? Ha Ömer?"
Sorusuna karşılık yoldaki bakışlarımı kısa süreliğine çekip kendisine baktım. "Çok fena seviyorum hem de." dedim, ardından tekrar yola döndüm. "Oldu mu?"
Arabayı çalıştıralı henüz kısa süre olmuştu ki Rojda'nın yanıma yanaştığını hissettim. Gözümü yoldan kısa süreliğine çekip baktığımda kendisini dibimde görmüştüm. "Ne oldu?" dedim sorarcasına.
"Hiç." dedi yine harfleri uzatarak ama sağ elini de kaldırıp âdemelmama getirdi. Yaptığıyla neredeyse kaza yapacaktım.
"Yavrum. Rahat dur." Uyarmama rağmen eli durmuyordu, ısrarla orada geziniyordu. Sıcak terler basıyordu bana ve şu an kendinde olmayıp böyle davranması da cabasıydı.
İkimizin iyiliği için sağ elimi kaldırıp boynumda dolaşan elini tuttum. Mızmızlanır şekilde yüzünü buruşturdu.
"Kazasız otele yetişmemiz için rahat dur." dedim tuttuğum elinin içine bir öpücük bırakarak.
Omzunu silktiğini gördüm. "Seviyorum âdemelmasını, niye bırakmıyorsun?" diye sordu.
"Söz başka zaman sevdireceğim, tamam mı? Ama Allah için şu an rahat dur Rojda'm"
Başımı salladım. "Verdim de acaba sen hatırlayacak mısın?" diye ağzımın içinde konuşmadan duramadım.
Otele gelmemizle Rojda'yı tekrar kucağıma aldım. Memnun olduğu kıkırdayıp boynuma sarılmasından belliydi.
Odaya girip sevgili karımı yatağa bıraktım. "Üstümü değiştirelim, böyle yatamam." dedi çatık kaşlarıyla.
"Çıkartalım." diyerek onayladım. Ardından kapalı olan valizden kendisi için pijama çıkardım.
Yanına geldiğim zaman sağolsun bana zahmet vermeyerek doğruldu. "Niye beni soyuyorsun?" diye sordu kapalı gözleriyle, çatılmış kaşlarıyla. "Kocam var benim. Bir tek o beni soyabilir." ciddi ciddi konuşması ile yüzümdeki sırıtma ile kendisine baktım.
"Bu sefer ben soyayım, sonra kocan soyar." dedim bu haline takılarak.
"Kocam çok kıskanç." dedi başını da olmaz anlamında sallayarak. "Bak döver seni. Ağa da biliyor musun?"
"Sen söylemezsen kocan öğrenmez ama." dedim eğlenen tonda. "Hem ben de ağayım."
"Ama ben kocamdan bir şey saklamam. Bi de benim kocam daha yakışıklı zaten."
"Öyle mi?" dedim kaşlarımı havalandırırken.
Başını salladı. "Çok yakışıklı hem de ama benim yakışıklım sadece."
Gülmek ile yetindim. Böyle açıkça konuşup benimle ilgili söyledikleri fazla hoşuma gitmişti ne yalan söyleyeyim.
"Artık gitsen iyi olur. Ömer şimdi gelir. Seni görürse kötü olur."
"Olmaz merak etme." dedim sırtındaki fermuara uzanarak.
Ama açmamam için omzunu oynatıyordu hanımefendi. "Evliyim ben." dedi sinirle.
"Ben de evliyim." dedim yumuşak bir sesle.
"O zaman karının yanına git." dedi hala sinirli çıkan sesiyle.
"Karımın yanındayım zaten." dedim artık bana dönmesi için zira üstünü giydiremiyordum. "Açarsan görürsün gibi Rojda'm."
Açtığı gözleriyle yüzüme bir süre baktı, emin olmak ister gibi. "Ömer." onaylayan mırıltılar çıkardım.
"Üstünü değiştirelim." dedim sırtındaki fermuara tekrar uzanarak. Bu sefer karşı gelmediği için açtım.
Üstünü değiştirdikten sonra yatağa yerleştirdm ardından kendi üzerimdeki takım elbisemi çıkartıp altıma pijama geçirip yatağa girdim. Benim girmemle de Rojda direkt olarak yamacıma geldi.
Göğsüme iyice sokulup derin bir nefes çekti içine. "Kokunu seviyorum." dedi belli belirsiz sesle.
"Kokunu seviyorum." diyerek saçları arasına öpücük kondurup nefeslenerek.
*
Sabah uyandığımda başıma giren sancılı ağrı ile yüzüm buruşmuş, aynı saniyelerde ağzımdan da küçük bir inleme kaçmıştı
Yanımda oluşan hareketliliğe bakamadan sesi doldu kulaklarıma. "Güzelim?" yeni kalktığından dolayı sesi boğuk çıkmıştı.
Gözlerimi zorla da olsa araladığımda eş zamanlı olarak da sağ elim başıma kapanmıştı. "Ne oldu?" dedim bu halimi sorarcasına.
Ömer'e baktığımda sırıtarak beni izliyordu. "Ne var?" dedim. "Niye böyle bakıyorsun?"
"Dün." dedi tek kaşını kaldırarak. "Hatırlamıyor musun dün gece ne olduğunu?"
Düşünmeye çalıştım, gözlerimi kapattım odaklanabilmek için. Gerçi bu ağrı ile biraz zor olsa da başardım bunu.
Ama keşke başarmaz olaydım. Zihnime düşen görüntüler utanmama sebep verdi. Bu yüzden Ömer'e çaktırmadan arkamı döndüm. Dişlerimi sıkıp, gözümü de iyice yumdum.
Kaçacaktım lakin Ömer beni tutup kendisine doğru çekince mecbur yatakta hapis kaldım. "Nereye kaçıyorsun karıcığım?" dedi keyifli bir yüz ifadesiyle.
Sırıttım üzerimdeki gerginliği çaktırmak istemeyerek. "Hiiç kocacığım." dedim harfleri uzatarak. "Başım ağrıyor ya öyle yüzümü yıkayacaktım."
"Yemezler güzelim." dedi anlayarak. "Dünkü halin üzerine konuşmak istiyorum."
"Ne konuşacağız ya?" dedim kaşlarımı çatarak. "Ben bir şey konuşmak istemiyorum."
"Mesela dünkü açık sözlülüğünü konuşalım. Anlatmak ister misin senin olan yakışıklı kocana."
Hatırlıyorum evet hatırlıyorum. "Yalan bir şey söylediğimi hatırlamıyorum. Ne var bunda?"
"Kurban olurum sana." dedi bu açık söylemime karşı. Ardınadan yaklaşıp alnıma da sıcak bir buse kondurdu.
"Banyo etmem lazım." dedim gelen kötü koku yüzünden, yüzüm buruşmuştu o yüzden de.
"Edelim yavrum." dedi yataktan doğrulup. "İstersen kucağıma alabilirim." ima ile söylediği kızarmama sebep oldu. "Malum, seviyorsun. Rahatmış da."
Boğazımı temizleyip ben de doğruldum. "Yok yok." dedim yataktan ayağımı sarkıtarak. "Ben giderim."
"Olmaz öyle." demesiyle kendimi onun kucağında görmem bir oldu. "Sevdiğin şeylerden mahrum kalma istiyorum yavrum." dedi göz kırparak.
Kahkaha attım sadece. "Çok iyisin kocacığım." dedim durup kendisine yan bir bakış atarak.
"Sana özel." dedi tek kaşını da kaldırarak.
Ardından banyoya girmemizle beni nazikçe yere bıraktı. "Sadece kocanın seni soymasına iznin olduğuna göre?" dedi göz kırpıp yaklaşarak.
"Evet." dedim yaklaşmasını izleyerek. Elleri üst pijamama gitti ve yavaşça tenimden ayırdı. Sırasıyla üstümde bir şey kalmayana kadar bekledim onu. Ardından beraber banyoda bulunan duşa kabine geçtik.
***
Herkese bölüm sonundan selam 🫡
Nasıl buldunuz bölümü? Yorumları şöyle alalım👉
Eren ve Asu'nun ailelerine açıkladığı kısım?
Rojda'nın bilmeyerek sarhoş olduğu kısım?1
Yanlış ve eksiğim varsa affola diyorum💚
Oy verdiğiniz için teşekkür ediyorum, seviliyorsunuz
Okur Yorumları | Yorum Ekle |