Hatam ve eksiğim varsa affola🫶
Oy ve yorumlarınızı bekliyor olacağım, keyifli okumalar dileriz 🤍
Çünkü en yakın arkadaşım abim ile nişanlanacaktı.
Çünkü kardeşim olan kızın, ailesi tarafından üzerinde bir burukluğu mevcuttu. Bu durum beni de üzüyordu, en az onun kadar.
Evet bugün Asuman'ın istemesi vardı. Her ne kadar erkek tarafı olarak görünsem de arkadaşımı asla yalnız bırakmak gibi bir niyetim yoktu. O yüzden de sabah erkenden kendimi yanında bulmuştum.
"Rojda." Dedi heyecanla çıkan sesi. "Ben çok heyecanlıyım ya. Ne yapacağım bunun geçmesi için?"
Güldüm bu tatlı heyecanına karşı. "Normal durumlar bunlar. Geçeceğini de bekleme." Dedim doğruları söyleyerek. "Ben de çok heyecanlıydım. Elim ayağım titriyordu resmen." O anlar gözümün önüne gelince, tebessüm yüzümde yer edindi.
"Ay el titremesi deyince." Telaşla konuşması ile ona odaklandım. "Ya kahveyi verirken elim titreyip, kahveyi insanların üzerine dökersem?" Kendi kendine kurduğu düşünceye bu kadar telaşlanması... diyecek söz yoktu. "Rezil olacağım kesin."
Sakinleştirmek ister gibi elini tuttum. "Öyle bir şey olmayacak. Sakinleş önce bi." Başını salladı dediklerime karşılık. "Hem nerde benim kendinden emin olan Asu'm? Ne yaptın arkadaşıma?"
Gülerek söylediklerime karşı o da bana ayak uydurdu. "Haklısın." Dedi başını sallayarak. "Acilen geri dönmem lazım.".
Kapının çalınmasıyla ikimizin bakışları o tarafa döndü. Asuman ayaklanırken kapı da aynı anda açıldı. Giren kişi Asuman'ın abisi olan Yusuf abiydi.
Yusuf abinin odada göz gezdiren bakışları kardeşine döndü. "Babam, birazdan geleceklerini söyledi de haber vereyim dedim."
"Tamam abi." Diye cevap verdi Asuman.
Ama Yusuf abi gitmeyip bu sefer de bana döndü. "Rojda." Dedi.
Ayağa kalktım istemsiz. Zira benle muhattabdı şu an. "Uzun zaman oldu seni buralarda göremeyeli. Ne var ne yok?"
Sorularına karşı ufak bir tebessüm sundum. Asuman ile bildim bileli arkadaştık ama hâlâ abileri ile konuşurken çekiniyordum. Tabi Asu benim gibi değildi, önceden de şimdi de abilerimle rahat konuşup sohbet edebiliyordu.
"Çok gelemiyorum." Dedim sorularına cevap vererek. "Durumlar da aynı, ek bir şey yok."
"Mutlu musun?" Dedi anlamadığım şekilde.2
Şaşırsam da suratımı aynı tutmaya çalıştım. "Çok şükür abi, gayet mutluyum."
Başını ağırca salladı. "Allah daha da mutlu etsin."1
"Amin, hepimizi daha da mutlu etsin." Daha sonra bir şey demeden hafifçe kapıyı kapatıp çıktı. "Neydi bu şimdi?" Diye sormadan edemedim.
Asuman'ın da benden aşağı kalır yanı yoktu. Hele bugün heyecandan olsa gerek benden daha beter bir durumdaydı. "Aman neyse." Dedi elini boşver anlamında sallayarak. "Normalde anlamıyoruz, şimdi hiç anlamak ile uğraşamam. Allah bilir bizimle kafa buluyor." Göz devirerek yanıma oturdu.
"Abi sevgin beni bitirdi yalnız." Dedim gülerek.
"Abimi severim." Yüzünde sahte bir gülümseme oluştu. "Ama benden uzaktayken daha da çok severim." Dedikten sonra gülümsemesi, yerini göz devirmeye bırakmıştı. Ben ise onun bu haline gülmek ile yetindim.
Çalan telefonumla gülmemi yarıda kesip ayaklandım. Masanın üzerinde bulunan telefonu elime alıp arayana baktım. Gördüğüm isimle kalbimde kelebekler halaya kalktı resmen. İsmi bile mutlu olmama yetiyordu, sesini duymadan veya yüzünü görmeden bile...
"Hayatım." Dedim açtığım telefonu kulağıma koyarken.
"Hayatın ölsün sana." Tebessümüm büyüdü iyice.
Bir elim istemsiz saçlarıma giderken geçip eski yerime oturdum. Asuman'ın ise yandan attığı ima dolu bakışları görmemezlikten geldim. "Ne yapıyorsun?"
"Bir şey yapmıyorum yavrum." Dedi. "Gelelim mi artık diye soracaktım. Sizinkiler ne durumda?"
"Babamlar birazdan gelecekler, gelebilirsiniz siz de."
"Tamam o zaman, çıkıyoruz şimdi."
"Çıkın o zaman siz." Dedim. Nişan aile arasında olacaktı ve babam Azad babaları da çağırmıştı. Onlar da böyle bir teklifi seve seve kabul etmişti. Aile arasında olup da kendilerini çağırmalarına karşılık çok mutlu olmuşlardı.
Telefonu kapatınca Asuman, "Ne diyor enişteciğim?" Diye sordu.
Kaşları vay be dercesine havalandı. "Koksoca Ömer ağaya bak sen. Gelmek için karısından izin alıyor." Söylediklerine ben tebessüm ederken Asuman devam etti. "Aşk adamı olup çıktı, valla helal olsun sana Rojda'cım."
"Teveccühünüz." Dedim kendimi tutamayarak.
Bir süre sonra son kez hazırlıkları kontrol etmek için ayaklanmış ve odadan çıkmıştık. Her şeyde olduğu gibi bugün de çoğu şeyi Asu kendisi halletmişti. Leyla teyzenin içine sinmeyen bir evlilik olduğunu, her ne kadar dile getirmese de, hareketleriyle belli etmesinden dolayı biliyorduk.
Nitekim istemediği için de kızına pek yardım ettiği söylenemezdi. Asuman dünden beri hazırlık yapıyordu. Neyseki dün yengem burdaydı da benim de içim biraz rahattı.
Mutfakta beklerken kapı çalmıştı sonunda. Asuman'ın bakışları anında bana döndü. Dediği gibi eli titriyordu gerçekten. Elini tutup mutfaktan çıktık. Kapının önüne gelince derin bir nefes alıp, elini kapı koluna uzattı. Boğazını temizleyerek açtı kapıyı.
Bizi ilk karşılayan babamlar oldu. Asuman sırayla annem ve babamın elini öptü. Ben de eksik kalmayarak Asu'dan sonra onlara sarıldım. Babamların arkasından Azad babalar giriş yaptı. Aynı şeyi onlar için de tekrarlayınca Ömer ile karşı karşıya geldik. Yanıma gelip saçlarımın arasına bir öpücük bıraktı. "İyi misiniz?" Geri çekilip sorduğu soruya tebessüm ettim. "İyiyiz merak etme, içeriye geç hadi sen." Diyerek kendisini salona gönderdim.
Ömer'in gitmesiyle yengem yanıma geldi abimle beraber. Ali abim yanağımdan makas alıp göz kırptı ve kapıda beklememek için yanımızdan uzaklaştı. "Ömer Ağalar niye şimdi geldi?"
Yengemin sorusuyla başımı kendisine çevirdim. Omzumu kaldırıp indirdim. "Babamlarla aynı zamanda gelmek istediler. Azad baba dünür olduğumuz için aynı anda gelmemiz daha uygundur dedi." Diyerek nedeni kendisine açıkladım. "Hem önceden gelip de ev halkını strese koymayalım diye düşündüler." Sabah ben çıkarken Berivan Daye yanıma gelmiş ve sonra geleceklerini, bu nedenlerle beraber söyleyip ben öyle uğurlamıştı. Her zaman da derdim, Ömer'in ailesi çok düşünceli insanlardı, her yönden.
Kapıda kalmış, birbirlerine sırıtan iki çifte kaydı gözlerimiz. Çok masum, çok tatlı duruyorlardı. Abim elinde tuttuğu beyaz gülleri Asuman'a uzattı. Bekletmeden uzatılan gülü alıp tebessüm sundu. "Teşekkür ederim, çok güzeller."
Asuman'ın konuşmaıyla Eren abim de kendisini tebessüm ederek bulmuştu. Belli ki uzun zamandır bu anı bekliyordu. "Sen de." Diyerek durakasayıp, karşısıdaki kadının üzerinde gözlerini gezdirdi. En son gözlerinde durdu bakışları. "Çok güzel olmuşsun, fazla güzel..." Duraksadı, belki de ne diyeceğini bilemediğindendi. Ama Asuman'a olan hayran bakışları her şeyi anlatıyordu, konuşmasına gerek yoktu.
Daha fazla kapıda kalmamak adına önden Eren abim olmak üzere hep beraber içeriye geçtik. Salonda sessiz diyebileceğim şekilde az konuşma vardı. Bunun sebebi de isteme heyecanı, gerginliğiydi. Tabi bir de memnuniyetsiz bakışlar da mevcuttu. Leyla teyze. Zorla, silah dayanmış gibi suratsız şekilde oturuyordu.
Kızına destek olmuyorsun, hadi buna da tamam. Ama bari hiç olmaza doğurduğun kız için biraz tebessüm et ortamda, zorla durmuş gibi görünme. Derdi neydi bilmiyordum. Ama tek düşündüğüm kız kardeşimdi.
Oturmak için yengemin yanını seçmiştim ki Ömerin bakışlarıyla karşılaşınca durmak zorunda kaldım. Hemen yanında, boş olan yeri kaşlarıyla işaret edince, anladım ki yanına oturmamı istiyordu. Ama bir sorun vardı ki ben şu an hiç hanımağalık falan yapamazdım. Ben bugün buraya arkadaşıma destek olmaya gelmiştim. Köşede durup isteme merasimini izlemeye gelmedim.
Ona , ben burada Asuman'ın yanında duracağım, bakışları attım. Ya da öyle baktığımı sandım. İnşallah anlamıştır beni. Ki başını sallayıp önüne dönmesi de beni anladığını gösteriyordu. Böylece ben de oturmak için seçtiğim yere yani yengemin yanına oturdum ve ortamda olan sessizliğe ortak oldum.
Sadece büyükler konuşuyor, geri kalanlar da sessizce konuşanları dinliyordu. Biz ise, ben ve Ömer yani, liseli aşıklar gibi bakışıp duruyorduk. Böyle olmamız hem komiğime gidiyordu hem de çok tatlı olduğumuzu hissettiriyordu. Tam o bakışmaların birindeyken ömer telefonunu eline alıp bir şeyle yaptı ve tekrar cebine attı.
Ben ne yaptığını bilmediğim için meraklı gözler ile ona bakıyordum. Telefonu cebine attıktan sonra bana döndü ve kaşlarıyla, gözleriyle bir şey demeye çalıştı. Müneccim de olmadığıma göre tabiki anlamadım. Başımı ne var dercesine salladım o yüzden. Baktı olmayacak, sol elini kaldırıp burnunu kaşıyor gibi yaptı, ardından bana bakıp elini telefon anlamına gelecek şekilde hareket ettirip anında kimse görmeden elini indirdi.
Bu haline gülereken yanımda, ortamda çalmasın diye sessize aldığım telefonu, elime aldım. Mesaj atmıştı. Ona baktığımda bakmam için işaret yapıyordu. Daha fazla bekletmemek adına dudaklarımdaki tebessüm silinmeden mesajı açtım.
"Şu şekilde bakıp durma" diyordu.
"Ne şekilde bakıyormuşum." diye mesaj atıp kendisine baktım. Bu sefer telefona bakması için ben kaş göz yaptım. Beni anlayarak telefonu usulca cebinden çıkardı. Mesajı okuyup tek kaşını kaldırarak bana baktı, bakışmayı kısa kesip hemen bir şeyler yazıp tekrar cebine koydu. Asuman'ların salonu çok küçük ya da çok büyük değildi. Herkes kendi halinde büyükleri dinlediği için kimse bizi görmüyordu aslında. Yoksa çok da gizli hareket ediyorduk diyemem.
Telefon elimde olduğu için mesajın geldiğini fark ettim. Açıp gördüğüm mesaj ile gözlerim kocaman açıldı. Sanki boğazımda bir şey kalmış gibi beni bir öksürük krizi tuttu ki anlatamam.
Hemen yanımda olan Fulya yengem belime hafifçe vurup, "Ne oldu kız?" Diye sordu.
Derin nefesler alıp kendime geldim. Gülümseyerek," Bir şey olmadı, gıcık tuttu herhalde." Dedim. Yengem yüzüme, iyi olduğumu kanaat getirircesine bakıp tekrar önüne döndü.
Mesaja tekrar dönmeden önce Ömer'e baktım. O ise bu halim karşısında gayet keyifli bir ifade takınmıştı. Dudağının sağ tarafı hafifçe yukarıya kalkmış olması da keyifli haline keyif katıyordu. Ona ters bir bakış atıp mesaja döndüm.
"Buradaki kimseyi umursamadan seni öpmemi ister gibi." Diyordu mesaj. Sadece bu bile benim heyecanlanmama sebep oluyor.
Arkasından gelen mesaj ise beni daha da şoka uğrattı.
"Beni, bunu yapmaya zorluyorsun yavrum. Ve biraz daha o derece bakmaya devam edersen gözüm kimseyi görmez. Buna emin ol."
"Tamam bakmıyorum." Diye yazıp mesajı alelacele attım. Bi bakışımla yükselip, böyle şeyleri yapmaya kalkışması hiç hoş değil.
Tamam hoştu ama herkesin içinde değil.
İsteme anına kadar gözlermi kendisine fazla değdirmemeye özen gösterdim. Bir anda dediğini yapıp da hepimizi şokta bırakmasını istemem.
Asuman kahveyi yapıp fincanlara doldururken bir yandan da Meryem'in sorularına cevap veriyordu. Salonda bir süre daha bulunmuş ve kahveleri yapmak üzere mutfağa geçmiştik. "Bundan sonra sana yenge diyecekmişim Asuman abla."
Asuman gülerken "Kim dedi?" Diye sordu.
"Eren abim gelmeden, evdeyken dedi."
Meryem'in söylediğiyle bu sefer de ben güldüm. Zira abim Asuman ile olduğunu büyük, küçük demeden herkese anlatma derdindeydi.
Meryem kendisine gelen soruyla beraber hevesle anlatmaya başladı. "Dedi ki, Asuman artık senin yengen. Abla demek yok, tamam mı? diye sordu." Meryem anlatacakları daha devam edecekmiş gibi derin bir nefes aldı. "Dedi ki, arkadaşların da yenge desin. Abla falan artık yok."
Dediğiyle yengem de ben de kahkahamızı tutamadık. Meryem'in arkadaşlarına bile yenge detirtme peşinde. Abim büyük kitleye oynamak istiyordu anlaşılan.
"Abinin abartması şaka mı?" Diye sordu Asuman gülerken.
Meryem Asu'nun dediğini anlamamıştı. "Evet, gerçek. Hatta inanmıyorsan annem de ordaydı, ona sor." Diyerek şaka yapmadığını söylemeye çalışıyordu.
Asuman'ın kahve doldurma işi bitince ben arkasından kahvenin yanına olan suları alıken, yengem de tatlıları aldı. İsteme de olsa o tatlı o sehpada duracaktı.
Meryem önden salona girerken biz de arkasından salona giriş yaptık. Bizim girmemizlee de bakışlar otomatik olarak bize döndü.
Asuman sırayla kahveleri verirken biz, arkasından suları ve tatlıları ikram ediyorduk.
Ömer'e gelince tepsideki suyu alması için ona uzattım. Anlamsız beni bir utanma duygusu kapladı. Bu an, aklıma kendi istememi getirdi ve heyecanlanmama sebebiyet verdi ister istemez. Ömer'in göz kırparak suyu alması da kalbime atılan kurşun misali, vücudumdaki kan akışını hızlandırdı. Suyu almasıyla gümbürdeyen kalbim ve ben önünden çekildik.
Aynı şekilde diğerlerine de verdikten sonra geçip aynı yerimize oturduk. Tabi bu sefer ortamda birden bire kesilen sessizlik olmuştu, bunun nedeni de isteme konuşulması yapılacak olmasıydı. Babamın boğazını temizlemesiyle hepimizin bakışları pür dikkat o tarafa kesildi.
"Ramazan." Diye söze girdi. Asuman başlanılan konuşma ile elimi tuttu. Destek olmak istercesine iki elimle, elini sıktım. "Sebebi ziyaretimiz belli." Ramazan amca başını salladı. "Çocuklar, birbirini görmüş beğenmiş. Bize de bu iki genci birleştirmek düşer." Babam derin bir nefes aldı bu sürede. Kendisi de bir kız babası olmasından ötürü zorlanıyordu. "Allah'ın emriyle peygamberin kavliyle, kızımız Asuman'ı oğlumuz Eren'e istiyoruz."
Babam soruyu sormasıyla, üzerinden büyük yük kalkmış gibi nefes aldı. O sırada Ramazan amcanın bakışları, hemen yanımda oturan kızına döndü. Buruk bir tebessümle bakıp tekrar babama döndü. Başını salladı önce, ağırca. "Hayırlı olsun, verdim Allah'ın izniyle."
Bu şekilde hepimiz ayaklanmıştık. Asuman ve abim ortaya geçerken biz de yanlarında duruyorduk.
Edilen dualar ardından kırmızı kurdale babam tarafından kesildi. Ardından abimle Asuman sırayla büyüklerin elini öptüler.
İsteme sonrası ortam daha rahat bir hal almış, herkes daha samimi, kendisini kasmadan oturup konuşuyordu. Tabi Azad babaların olmasından ötürü yine bir çekingenlik vardı orası ayrı.
Bir süre sonra saatin geç olmasıyla ayaklanmıştık. Asuman'a sıkıca sarılmış öyle çıkmıştım evden. Annemlerle de kapıda vedalaşmıştık zira Asuman ile evlerimiz arasında çok az bir mesafe vardı.
Ömer sürücü koltuğuna geçerken yan tarafına da Azad baba geçmişti. Ömer'in arkasında ben, Azad babanın arkasında ise Berivan Daye vardı.
Araba hareket etikten bir süre sonra bacağımda hissettiğim parmaklar ile gözlerim büyüdü. Ömer'in parmakları olduğunu elbette anladım. Kimse görüyor mu diye önce yanıma sonra da öne baktım. Herkes kendi halinde, sohbet ediyordu. Öndeki dikiz aynasına bakınca Ömer'in bakışlarıyla karşılaştım. Göz kırpıp tekrar yola döndü.
Yaptığıyla yutkunup, düşünmememeye çalıştım ama bir hayli zordu. Zira bacağımda hareket eden eli hız kesmeden hareketlerine devam ediyordu ve bunu biliyor olmak ise beni zorluyordu.
Hafifçe eğilip bacağımda hareket eden elini tumak istedim ama daha tutamadan Berivan Daye beni yakaladı. "Ne oldu kızım?"
Sorusuna, oğlun rahat durmuyor diyemediğim için, "Ayağım ağrıyor." Demekle yetindim.
"Tabi ağrır kızım, o kadar ayakta kaldın bugün. Eve gidelim de dinlen biraz, olmazsa krem sür."
Başımı salladım tebessümle. Ömer'e dikiz aynasından tekrar baktığımda sırıtarak hatta keyifle karışık bir yüz ifadesiyle beni izlediğini gördüm. Kendisine göz devirmek suretiyle önüme döndüm. Ki zaten o da araba kullandığından dolayı bakmayı kesip önüne döndü. Lakin bir eli hala rahatça bacağımda geziniyordu. Tam bacağımı çekecektim ki anlayıp önce davrandı ve bacağımı sıkıca tuttu.
Tek düşündüğüm şey şu an; Hem araba kullanırken hem de nasıl beni böyle kuvvetli tutabildiğiydi.
Eve geldiğimizde arabadan indik. Azad baba ve Berivan Daye önde giderken biz de Ömer ile hemen arkalarından ilerliyorduk. Yanımdaki adama, arabada yapıklarından dolayı ters bir bakış attım. O ise arada bana bakıp dudağının bir köşesini keyifle kıvırıyordu.
Gösterecektim ben ona nasıl keyif alınacağını.
Saatin çoktan on biri geçmesinden dolayı salona uğramadan odalarımıza geçtik. "Yavrum." Ömer'in sesiyle ne var dercesine kendisine baktım. "Hayırdır? Suratının bu hali ne?"
Başımı sallayıp yalandan bir gülücük yerleştirdim yüzüme. "Hiç hayatım, birazdan çok eğleneceğiz de onu düşünüyorum."
Kaşları merakla havallandı."Neymiş o?" Yaklaşıp belimden tutup beni nazikçe kendisine çekti. "İkimizin eğleneceği bir şey mi?"
İmasını anladım. İkimiz eğlenir miydik bilmem ama benim eğleneceğim kesindi.
"Çok eğleneceğiz hem de." Dedim tebessümle. Cevabımla yaklaşıp dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı. "Merakla bekliyorum karıcığım." Diyerek göz kırptı ve benden ayrıldı. Daha çok beklersin demek vardı ama sustum. Onun yerine aklımdaki planı işe koymaya başladım.
İç çamaşırı çekmecesinden kırmızı, fazlaca iddialı bir geceliğimi elime alıp banyoya ilerledim. Tabi o sırada Ömer'in elimdekileri görmesiyle gözleri ışıldadı.
Birazdan hayaller ve gerçekler ile karşılaşacaktı.
Yaptığım kısa bir duşun ardından vücudumu olduğu kadar kurutup aldığım iç çamaşırlarını giydim. Banyodan çıkmadan önce saçlarımı kurutup, tarayıp öyle çıktım.
Odaya baktığımda Ömeri sırt üstü, üstü çıplak olacak şekilde yatakta uzandığını gördüm. Beni görünce baştan aşağıya ağırca süzmüş ve yatakta toparlanmıştı. "Güzelim."
Ben de onu süzmüştüm tabiki. Karşımda kaslı, üstü çıplak duran kocam vardı ne de olsa. Süzmeyip ne yapacaktım?
"Efendim kocacığım." Tatlı tatlı, hiçbir şeyden haberi olmayan kocama bakıyordum.
Boğazını temizledi kendisine gelmek için. Ben ise onun konuşmasını bekliyordum ki yatağa girip yatayım.
Yataktan kalkıp önümde durdu. Eli usulca gerdanıma kaydı, tüy gibi hareketlerle orayı boydan boya gezdi. Ardından boşta kalan elini çıplak belime yerleştirdi. İrkildim ama belli etmemeye çalıştım, yani inşallah.
"Çok güzel olmuşsun." Gözleri, gözlerimde kaldı. Gerdanımdaki eli yavaşça vücudumdan kayıp karnımın üstünde durdu. "Çocuğumuzdan mı yoksa."
Gülümsedim. Aynı saniyede omuzlarımı oynattım. "Olabilir bence."
Başını salladı. "Olabilir tabi, güzelliğine ekleme yapmış gibi."
Yaklaşıp dudağıma kısa bir öpücük bırakıp geri çekildi. Ardınan hemen önünde durduğumuz yatağa oturdu ve beni de çekip önünde durmamı sağladı. Ne yapacağını merakla beklerken o bir elini belimde sabit tutarken diğer elini de karnımda gezdiriyordu. Yaklaşıp karnıma sayısız kere öpücük bıraktı. İşte bu da yaşadığım, tarif etmesi zor bir andı. Ne diyebilirdim ki, ya da nasıl anlatılabilirdi ki.
"Her anıma, seninle, sizinle geçireceğim her ana şükürler olsun. " Bakışları usulca bana kalktı. Kendisine yukardan baktığım nadir anlardan biriydi, boyu malumdu.
"İyi ki varsın." Dedim sağ elimi kaldırıp saçlarının arasına daldırırken. "Bana, bize yaşattığın her an için teşekkür ederim." Bir şey demedi ama siyah gözlerinden yansıyan parlak ışıklar yeterince her şeyi anlatıyordu. Yaklaşıp karnıma bir öpücük bıraktı ve beklemediğim şekilde beni kucağına çekti.
Gözlerim iricene açılmışken, düşmemek için omzuna tutunmuştum, halbuki Ömer yanımda, yakınımdaysa asla düşmem, düşmeme izin vermezdi.
"Şimdi." Dedi, yaklaşıp boynuma öpücükler bırakırken. "Bence artık sürprizini anlatabilirsin." Geri çekilmesiyle göz göze geldik. Ve bakışları da kendi istediği sürprizi açıkça bekliyordu.
Sabahtan beri her yerde beni utandırmayı başarmış, yetmezmiş gibi bir de o hallerim ile keyiflenmişti. Hem de ben zor durumdayken.
Ama bunu Ömer'e yansıtmak yerine yalandan bir tebessüm taktım yüzüme. Aynı saniyede sürprizim geliyor dercesine kaşlarım havalanmıştı. "Sürpriz tabi." Dedim omzundaki elim, ensesinde bulunan saçlara yol alırken. Başını hevesle salladı. Neredeyse acıyıp vaz geçecektim. Ama yoldan düşenin kaşığı kırılsın diyerek başımı salladım ve aklımdaki şeyi yapmaya koyuldum.
Onun da aynı saniyede belimdeki elleri sıkılaşmıştı. "Gözlerini kapat." Dedim gülümsemeye devam ederken. Bir şey demeden yumdu gözlerini. O gözlerini kapatınca gülmemek için kendimi zor tuttum. Çok masumdu.
Boğazımı temizleyip kendisine yaklaştım. Önce kulağına eğilip kısık bir ses ile "İyi geceler." Dedim ve geri çekildim. Gözleri açılmamıştı ama kaşları ne oluyor dercesine çatılmıştı. Bu sefer bekletmeden alnına dudaklarımı bastırmış ve şaşkınlıktan olsa gerek gevşemiş olan kolları arasından hızla sıyrıldım.
Önünde, ellerimi arkamda birleştirmiş şekilde bağlayıp dururken gözlerini şaşkınlıkla açtı. Çok komikti. "Yavrum." Dedi sorarcasına.
Hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi tatlı tatlı sırıttım kendisine. "Hayatım?"
"Sürpriz!" Dedim büyük bir coşkuyla.
Ağzı şaşkınlıktan olsa gerek birkaç kez açılıp kapandı. Ne diyeceğini bilmiyordu, ya da ne demesi gerektiğini. "Ne sürprizi tam olarak? Anlamadım güzelim."
Dişlerimi dudağıma geçirdim gülmemek için. O sırada Ömer'in bakışları kısa süreliğine dudaklarıma değmiş, ardından tekrar gözlerime bakmıştı. "İyi geceler sürprizi." Dedim gayet rahat bir tavırla. "Çok beğendin değil mi? Kesin beğendin. Nasıl şaşırdın bak."
Boğazını temizleyip yataktan kalktı. Böylece ona üstten bakan bakışlarım yerini yukarıya bakan bakışlara döndürdü."Sürpriz nerde tam olarak yavrum? Ben göremedim de."
"Ben gayet açık iyi geceler demiştim aslında." Yüz ifadem de bu söylediklerimi onaylıyordu.
Kaşları çatıldı. "Benimle oynuyorsun?" Dedi sorarcasına. Bir şey demedim çünkü evetti cevabım. "Eğleniyor musun bari?"
Omuzlarımı oynattım. "Ben de bundan keyif alıyorum ne var?"
Gözlerinde oluşan ifadeden hafif tırsmıştım ama belli etmedim. Ne olmuş yani kendisiyle eğlendiysem? Ne yapabilirdi ki en fazla?
"Demek bundan keyif alıyorsun?"
Başımı salladım keyifle. "Sen sabahtandır benim o hallerimle eğlenirken iyi ama." Dedim tek kaşımı kaldırarak. "Ne olmuş ben sana iyi geceler sürprizi yapmışsam?"
"Hiç bir şey yavrum? Ne olacak? Hep yap ama sen bu iyi geceler sürprizlerini."
Seve seve dercesine başımı salladım. Ardından, "Şimdi yatmaya gidiyorum, çok uykum var." Diyerek yanından ayrılıp yatağa ilerledim.
O ise bir umut ararcasına arkamdan, "İnşallah böyle yatmayı düşünmüyorsun yavrum?" Diye sordu.
"Yoo gayet düşünüyorum." Dedim yatağın içine girerken. "Hem baksana, hava da çok sıcak."
"Aynen çok sıcak." Yatağın diğer tarafına girerken bakışları bana döndü. "Ama sıcak olan yatak değil."
Utançtan kıpkırmızı olurken başımı yastığa bıraktım. "Utanıyorsun, ama beni bu hale sokmaktan keyif alıyorsun." Diyen homurtulu sesi kulağıma geldi.
Her ne kadar uzanmış olsam da yine de omzumu oynattım. "İkisi farklı şeyler."
"Bence gayet de aynı. " Dedi ve beni çekip kendisine yasladı. Başım onun kolunun üzerindeyken göz göze geldik. "Beni zorlayacağın bir akşam olacak." Diyerek iç çekti.
Gülümsedim keyifle. "Beni zorladığın anlara say." Dedim ve iyice kendisine yaklaşıp, göğsüne sokuldum. Görünmese de benim için de sorun zira onun da üzeri çıplaktı ve bu bana hiç yardımcı olmuyordu. Biz şikayet etmiyoruz ama neyse tabi.
"Öyle olsun tabi." Dedi ve saçlarımın üzerine kısa bir öpücük bıraktı.
Sorum üzerine aynadaki bakışları bana döndü. "İşim ne zaman biterse?" Diyerek sağolsun bana çok yardımcı bir açıklama yaptı.
"Çok açıklayıcı oldu kocacığım." Dedim yalandan tebessümle.
Dolabın önünde işi bitmiş olacak ki yanıma geldi. Alnımı öpüp geri çekildi. "Çünkü ne zaman geleceğimi ben de bilmiyorum yavrum. Girmem gereken iki toplantı var ve uğraşmam gereken başka işler var."
Anladım dercesine başımı salladım. "Ama yine de çok geç kalma tamam mı?"
"Hayırdır yavrum?" Göz kırptı ne oluyor dercesine. "Neden erken gelmemi isteyip duruyorsun?"
Omuzlarımı oynattım. "Hiç." Dedim gülümseyerek. "Geç kalırsan özleriz."
Kaşları memnuniyetle havalandı. "Karım beni mi özlüyormuş?"
"Hm hmm." Dedim başımla da onaylayarak. "O yüzden geç kalma."
Bu söylediğim onu çok mutlu etmiş gibi yüzünden eksik olmayan bir tebessüm bulunuyordu. "Erken gelmeye çalışacağım güzelim."
Beraber aşağıya indiğimizde Azad baba ile karşılaştık. Kendisi de her ne kadar mecbur olmasa da işe gidiyordu. Genel olarak çoğu şey ile Ömer ilgileniyordu ama anlaşılan Azad baba da her baba gibi evde duramıyordu. Kendi babamdan dolayı anlıyordum ama. Azad baba kısa bir selam verip dışarıya çıkarak bizi Ömer ile yalnız bıraktı. Gerek yoktu oysa zira zaten yukarıda, işe uğurlama seansını yapmıştık.
"Allah'a emanetsiniz." Alnıma dudaklarını değdirip geri çekildi. "Dikkat et kendine."
Başımı salladım." Allah'a emanet ol ve geç kalma."
Ömer'in de gitmesiyle mutfağa geçtim. Berivan Daye'ye kahve yaparken kendime de meyve suyu hazırlayıp tepsiye koydum. Ardından adımlarım salona doğru ilerledi. "Daye." Dedim yanına yaklaşırken.
İzlediği televizyon programından başını kaldırıp bana baktı. "Kızım, kahve yaptın?" Bir şey demeyerek elimdeki tepsiyi, kahvesini alması için kendisine uzattım. "Eline sağlık, ne zahmet ettin?"
"Ne zahmeti daye?" Yanındaki boş kısma geçip oturdum, aynı anda da tepsiyi masaya bırakırken meyve suyumu elime aldım. "Ne izliyorsun?"
Sorumla kahveden aldığı bir yudumu yutarak bana döndü. "Şu yemek programlarından izliyordum kızım, elişi yaparken güzel gidiyor." Anladım dercesine başımı sallayıp meyve suyumu içmeye başladım.
"Daye, bence şu kadın rol yapıyor." Ne kadar süredir televizyonun önünde oturuyoruz bilmiyorum ama izlediğimiz programa çekilmiş, artık merakla bakıyordum. "Baksana. Tabağı bitirdi hâlâ memnuniyetsiz bakışlar atıyor."
Söylediklerimi onaylarcasına mırıltılar çıkardı. "Hee. Sen bir de diğer günlerde görseydin bu karıyı." Elişiyi tamamen köşeye bıraktı ve çay bardağını eline aldı. Biz oturduktan bir süre sonra Remziye teyze çay yaptığını söylemiş ve demliği de alıp yanımıza getirmişti. İşte bu çok iyi olmuştu. Çay candır. "Yiyip yiyip ne diyor millettin arkasından."
İnanmıştım çünkü şu ana kadar izlemem yetmişti kadını çözmeme. "Nasıl bir şeyden haberi yok gibi duruyor."
"Ne fena işte." Çayından hüpleterek bir yudum aldı. İzlediğimiz programın etkisinden olsa gerek heyecanlıydı. Gülmek ile karşılık verdim onun bu heyecanlı hallerine. "Ben biliyorum kesin az puan verecek. Hele hareketine bak."
Hak verircesine başımı salladım. "Belli zaten. Kadın kendini belli ediyor."
Berivan Daye izlemeye devam ederken ben gördüğüm şey yüzünden bakışlarımı ekrana kilitledim. Gördüğüm yemek, canımın çekmesine sebep oldu. Ve hemen yemem gerekiyor hissiyatı oluşturdu ben de.
Oturduğum yerden kalkıp mutfağa geçtim Remziye teyzeye akşam menüsünü sorunca istediğim şeyi arasında bulamadım. Şimdi yapılmasını istesem geç olurdu diye söylemeye de yanaşmadım.
Onun yerine odama çıkıp telefonu elime aldım. Aramak ve aramamak arasında kalmıştım. Sonuçta kendisi iş üzerindeydi, bunun için aramam saçma gelebilirdi. Dudaklarımı esir alan dişlerimle beraber bir süre düşündüm. Ve en son böyle olmayacağına, daha doğrusu dayanamayacağımı anlayınca odamızda bulunan koltuğa oturdum. Direkt olarak Ömer'i aradım.
Kısa bir çalışın ardından telefon açılmıştı. "Yavrum bu ne acele? Tamam geliyorum." Sesinde belli olan mutluluğu şu anlık es geçmek mecbriyetindeydim zira daha önemli konularım vardı.
"Ömer." Dedim söyleyeceğim şeyin kararsızlığıyla. "Bak bu sefer saçma sapan bir şey istemiyorum. Görünce canım çekti. Ne olmuş yani? Al ama sen tamam mı?"
"Güzelim, önce bir sakin ol. Sonra ne istediğini söyle."
Görmese de başımı sallayıp istediğimi söyledim. "Bu sefer Mardin yemeklerinden aşerdim tamam mı?" Bunu neden açıkladım bilmiyorum ama belki de öncesinde değişik şeyler istediğimden dolayıydı. "Ve Remziye teyzeler de menüyü hazırlayıp yapmışlardı bile. Söylersem geç olur."
Oflayarak nefes verdim. "İrok istiyorum"3
"İşte böyle şeyler iste canımı ye yavrum." Sesinde keyifli bir ton mevcuttu.
Tebessüm ettim sesiyle. "Çıktın mı peki sen? Yani gelince alsan da olur ama erken al. Erken al tamam mı?" Son söylediklerim ile baskı uyguluyordum resmen ve bu da telefonun diğer tarafınfan gelen gülme sesinden anlaşılıyordu.
"Tamam Rojda'm, erken alacağım ve eve yaklaşmak üzereyim."
"Ayy alıp mı geldin yoksa? Nasıl tahmin ettin?" Dedim büyük bir heyecanla. Erken yiyecektim sonuçta.
"Güzelim müneccim miyim ben? Nasıl tahmin edebilirim?"
"Çünkü eve geliyordum ama sen aradın."
"Şimdi geri mi gideceksin?" Diye sordum.
"Acıdın mı kocana?" Sesinde muzır bir ton vardı
"Hayır." Dedim net bir ifadeyle. "Hadi sen iroku getir hızlıca. Bak bekliyorum ha." Telefonu kapatmadan önce yankılanan kahkahasını duymak benim de yüzümde bir tebessüm oluşturmuştu.
İrokun geleceğinin neşesiyle aşağıya, tekrar salona girdim. Bu sırada çay kalkmış Berivan Daye de salondan gitmişti. Ben ise gelecek olan yemeğimi hayal ederek koluğa oturup arkama yaslandım.
Sonunda çalan kapı ile heyecanla ayaklandım. "Kızım dur hele, ne bu heyecan?"
Utandım istemsiz. Zira Berivan Daye'nin yanımda olan varlığını unutmuştum. Salona geçtikten bir süre sonra gelmişti. "Şey, ben gidip bakayım."Daha da bir şey demesini beklemeden salondan hızlıca çıkmıştım.
Kapıya varmadan merdivenlerin başına gelirken kapının açıldığını görmüştüm ama umursamadım. Ömer'in merdivenleri çıkmasıyla, merdivenin başında durarak onun çıkmasını bekledim. Önüme geldiği gibi de kollarımı sıkıca boynuna sardım. Onu sevgiden boğmak istercesine sıkarken. "Hoş geldin." Dedim.
Sarılmama karşılık verip belimden tuttu ve beni yukarı kaldırdı. Böyle yapması ayaklarımın yerden kesilmesine sebep verdi. Öyle olunca ayaklarım istemsiz beline sarıldı. "Bu kadar özleyeceğini tahmin etmiyordum." Diyen sesi keyifli çıkıyordu.
"Çok özledim hem de." Geri çekildim ve gözlerine bakmak için hafifçe başımı geri çektim. O anda gözlerindeki parıltıya şahit oldum ve bu da beni fazlaca mutlu etti. Sonuçta bir bana bakarken gözleri böyle parlıyordu.
"İsteğin geldi." Derken tek koluyla beni tutmaya devam ederken diğer elindeki poşeti kaldırdı, görmem için.
"Sen bir tanesin kocacığım." Dedim ve uzanıp dudaklarına kısa bir öpücük bıraktım. Bu onu daha da keyiflendirirken kimse bizi bu şekilde görmesin diye kucağından indim. "Bakim." Dedim poşeti elinden alarak.
"Bak bakim." Beni izlediğinin farkındayım ama benim de acilen iroka bakmam gereken konular vardı.
Poşetten çıkan paketi elime alıp açtım. Açtığım gibi hafif bir buhar karşıladı beni, sıcaktı. Hemen ardından da kokusu. Şu an, yemeden eriyip gidebilirdim. "Mis gibi kokuyur." Dedim derin bir nefesi içime çekerken.
"Sizinle yemem daha uygun olur." Dedim dudak büzerek. Sonuçta hepsi sofrada otururken benim sofrada bulunmamam ayıp olurdu.
"Şimdi ye bunu, bizimle de oturursun."
"Tamam." Dedim anında, soruyu hazırda bekler gibi.
Bu halime gülerken ben elimdeki paketle önden ilerlerken o da hemen arkamdan geliyordu. Mutfağa geçtiğimiz gibi boş sandalyelerden birine oturdum. Remziye teyze ve kızı Yağmur, Ömer'e bir şey istiyor musun diye sorarken ben paketi açıp önüme koydum.
Gözlerim ışıldarken bir tanesini alıp elimle yedim. Elle yemek her zaman daha iyidir. Ağzıma gelen tad ile keyiften dört köşe olmuştum. Ömer de bu halim karşısında keyiflenmiş ve "Sen yemeğini ye, ben yukarı gidip bi üstümü değiştireyim." Dedi, kendisini başımla onaylayıp önümdeki yemeğe döndüm.
Kısa süre içinde paketteki iroku bitirmiş ve mutfaktan çıkmıştım. Odamızın önüne geldiğimde kapıyı açıp içeriye girdim. O sırada ömer de pencereyi kapatıyordu. "Teşekkür ederim."
Yanına iyice yaklaşmam ile duyduğum koku midemi harekete geçirdi. Bu halimi farkeden adam kaşlarını çatarak "Ne oldu?" Diye sordu.
Ne olsun canım kusacağım sadece.1
Cevap vermeme zaman kalmadan ağzımda hissettiğim tat ile koşar adım banyoya girdim. Klozetin önünde durup midemdekileri çıkardım. Yanımda eğilmiş. "Ne oldu birden bire?" Diye sordu. Rahatladığıma kanaat getirince ayaklanıp lavabonun önüne geçtim. Ömer ise hala yanımda iyi olduğuma emin olmaya çalışıyordu. "Rahatladın mı?"
Elimi yüzümü yıkayıp, ağzımı çalkaladıktan sonra geri çekildim. Bana yaklaşacakken elimle durdurdum onu. "Ne? Ne oluyor?" Sorusuyla kendisine baktım.
Kaşları çatıldı. "Benden mi?" Afallayarak sorduğu soru çok komiğime gitti. "Sakın benden miden bulanıyor deme!" Uyarıcı tonda söylediklerine aldırış etmedim.1
"Midem bulanıyor." Dedim, kaşları iyice çatıldı. "Senden değil ama sigara kokusundan." Söylediğimle kaşları eski haline döndü. "Bir anda duyunca midem bulandı."
Düşünceli bir hal aldı, sigara konusundan olsa gerek. "Anladım, dikkat ederim bundan sonra." Dedi. "Beğendin mi bu arada iroku, tadı nasıldı?"
"Çok güzeldi." Dedim memnun olmuşçasına. "Ayriyeten teşekkürümü geri alıyorum."
"Niyeymiş o?" Kaşları merakla çatılmıştı bu sefer.
"Hepsini kustum çünkü?" Dedim daha ne olsun dercesine.
Güldü anladığıyla. "Alırım ben karıma."
Yine yaklaşıyordu ki tekrar durdurdum. "Bu sefer ne oldu?"
"Hala sigara kokusu geliyor." Elimi tekrara gelmemesi için salladım. "Duş al."
Oflayarak başını salladı. Şu an küçük bir çocuktan farkı yoktu. "Karımıza yaklaşmak için geçiğimiz yollara bak."
"Hadi canım, sen duşa gir." Diyerek onu orada bırakıp banyodan çıktım.
Herkese bölüm sonundan selam 🫡
Nasıl buldunuz bölümü? Yorumları şöyle alalım 👉1
Rojda'cığımın sürprizi der susarım🤌🫠
Bu arada Rojda'da ki gelişim, ilerleyiş der susarım. Kızım nasıl da açılmış kocasına karşı. Yerimmm
Oy verdiğiniz için ve yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum 🫶 yeni bölümde görüşmek üzere 🤍
Okur Yorumları | Yorum Ekle |