5. Bölüm

5•

Derya
dreamdey

 

Helloooo

 

Herkese yeni bölümden selam 🫡

 

Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın.

 

Keyifli okumalar.

 

 

 

 

 

***

 

 

 

 

Sabah kalktığımda ilk olarak çay suyunu üstüne koydum ve kahvaltıyı hazırladım. Ardından da salonda yatan abilerimi uyandırmak için yanlarına gittim. Evimiz iki oda bir salondu. Bir odada annemler diğer odada da Meryem ile beraber kalıyorduk. Bu yüzden abimler de salonda yatıyordu.

 

"Ali abi, Eren abi. Hadi sabah oldu kalkın. Sofrayı koymam gerekiyor." diyerek ikisini de uyandırmaya çalıştım. Sofrayı salona kurduğum için kalkmaları gerekiyordu.

 

"Kızım bi git ya. Uyuyacağım ben." Eren abimin söylediği ile üstündeki ince battaniyeyi çekmeye çalıştım.

 

"Abi kalk ya. Kahvaltıdan sonra tarlaya gideceğiz daha." diyerek bir kez daha uyandırmaya çalıştım. Bu arada Ali abim çoktan kalkıp banyoya geçmişti. Eren abim uykuyu çok sevdiği için her sabah böyle yapıyor. Ben uyandıramayınca Ali abim gelip Eren abimi kolundan tuttuğu gibi kaldırdı.

 

"Noluyor lan!" Eren abimin çıkışı ile gülmemek için kendimi zor tuttum.1

 

"Sabah oluyor. Her sabah senin yüzünden aynı şeyleri yaşıyoruz. İlkinde kalk da şu kıza eziyet verme!" diyerek Ali abim Eren'i bıraktı.

 

"Abicim sen git babamları çağır kahvaltıyı Eren kuracak." diyerek Ali abim beni gönderdi.2

 

Bu sırada "Ya ben daha yeni kalktım ya! Önümü göremiyorum kahvaltıyı nasıl hazırlayayım?" diye söyleniyordu Eren abim de.

 

"Onu bunu bilmem. Kızı oyalamasaydın kahvaltı hazırdı şimdi." diyerek cevapladı Ali abim.

 

Eren abim mızmızlanıp banyoya gitti ardından da çıkıp mutfağa kahvaltılıkları getirmeye gitti. Ali abim yattıkları yatağı, battaniye ve yastıkları kaldırırken ben de annemleri uyandırdım. Daha sonra odama geçip Meryem'i uyandırmaya başladım.

 

"Meryem, güzelim kalk hadi. Kahvaltı yapacağız." diyerek Meryem'i çağırıyordum. Ama hanımefendi gözlerini her seferinde sıkı sıkı yumuyordu. Onun bu haline gülüp gıdıklamaya başladım bu sefer. Meryem kahkaha atmaya başlayınca bende onunla birlikte gülüyordum.

 

"Kalk artık uykucu. Hadi." diyerek doğrultmaya çalıştım.

 

"Ama abla ben uymak istiyorum." diyerek dudak büzüyordu Meryem uykulu uykulu.

 

"Bebeğim olmaz ama kalkman gerekiyor hem daha kahvaltıdan sonra tarlaya gideceğiz." diyerek bu sefer yataktan çekip kucağıma aldım.

 

Meryem tekrar "Ama abla benim uykum vaaar" diyerek mızmızlanarak gözlerini ovuşturuyordu.

 

En son artık Meryem'i kucağıma alıp hemen odamın yanında bulunan banyoya geçtim ve uyanması için elini yüzünü yıkamaya başladım.

 

"Ablaa" Meryem'in bağırması ile dönüp yüzüne baktım.

 

"Ne oldu?" dedim.

 

"Su çok soğuk. Üşüdüm." dedi. Ama söylediklerini umursamadan yüzünü yıkamaya devam ettim.

 

Meryem ile işim bitince salona abimlerin yanına gönderdim ardından anne ve babamı da uyandırıp salona geçtim.

 

"Ne yapıyorsun bakalım cimcime." Ali abim kucağında oturan Meryem ile ilgileniyordu bu sırada.

 

"Abi kucağında oturuyom görmüyor musun?" Meryem'in sorusu ile hepimiz de güldük. "Uykum var zaten." diyerek de kendisini Ali abimin göğsüne bıraktı.

 

"Öyle bir şey değil o. Neyse. Sen bizimle gelecek misin tarlaya bakiyim. Yoksa yine komşuda mı kalmak istiyorsun?"

 

Abimin sorusu ile Meryem biraz düşündükten sonra "Bu sefer geliyim?" diye sordu abime.

 

"Bilmem gelmek istiyor musun? İstiyorsan gel." dedi abim de.

 

"Tamam. Geliyim bu sefer." Meryem'in cevabı ile abim de başını salladı.

 

Bu sırada babamlar da gelince kahvaltımızı yaptık. Ardından ben bulaşıkları yıkamak için kapının önüne çıktım. Sabahları soğuk oluyor ve ellerim çok çatlıyordu ama yapacak bir şeyim de yoktu. Mecburiydi bu.

 

Bulaşıklar da bittikten sonra hep beraber bize çok da uzak olmayan neredeyse on, on beş dakikalık uzaklıkta olan tarlaya gittik.

 

 

                                  *

 

 

Güneş tam tepede olduğundan artık çok sıcak olmuştu ve terlemeye başlamıştım. Yaptığım işe odaklanmıştım ki bir çocuk yanıma gelip "Abla" diye seslendi.

 

"Efendim?" diyerek çocuğa döndüm. Bir şey demeden elindeki kağıdı bana uzattı. Elindeki kağıdı alıp "Bu ne ki?" diye sordum. Ama cevap vermeden gitti. Ben de arkasından bakmakla yetindim. Elimdeki işi bırakıp kağıtta tanıdık el yazısı ile yazılanları okumaya başladım.

 

"Dün seni sevdim. Bugün de seviyorum. Öbür gün borcum olsun yaşarsam söz seni seveceğim."6

 

Okuduğum sözler Nazım Hikmet'e ait sözlerdi. Altında da küçük bir not vardı.

 

"Cevabını hala bir umut bekliyorum. Seni sevdiğimi senin gözlerine bakıp söylemek istiyorum. Beni bundan mahrum etme. Bekliyorum, hep bekliyor olacağım seni..."

   

Ömer...

 

Okuduğum ile yüzümün yanmaya başladığına emindim. Gönderenin kim olduğuna emindim artık.

 

En son neredeyse iki ay önce yaptığı itiraftan sonra bana haftada bir böyle küçük notlar yolluyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum.

 

Okuduğum kağıttan başımı kaldırıp etrafa baktığımda tam karşımdaki ağacın altında gülümseyerek beni izlediğini gördüm.

 

Hiç gülmeyen, Mardin'in sert, herkesin korktuğu ağanın bana böyle bakması çok tuhaf geliyordu bana. E haliyle ben de şaşırıyordum karşılaştığım bu durum karşısında.

 

Utanıp bakışlarımı kaçırıp tekrar ellerimdeki kağıda baktım. Bir kaç kez daha okudum yazılanları. Her seferinde içimde bir kıpırtı hissetmeme neden oldu okuduklarım.

 

Böyle birinin Nazım Hikmet bilmesi beni de ayrı bir şaşırtıyordu. Ne tepki vereceğimi bilmiyordum. Gerçi bu şaşırmaya son vermeliydim. Her gönderdiği notlarda birine ait söz ve altına da kendi yazdığı küçük bir not bırakıyordu.

 

Benden bir cevap beklediğini biliyordum. Hala bir umut benden cevap almak için uğraşıyordu görüyordum. Ama içimde bir korku oluşuyor istemsizce.

 

Böyle bir şeye evet desem etraftakiler konuşur. "Koskoca ağaya ne dedin de seni seçti? Büyü mü yapmış koskoca ağaya? Allah bilir nasıl gözünü boyamıştır? Böyle bir ağanın yanına hiç maraba kızı yakışır mı? Çalıştığı tarlanın sahibine nasıl evet der? Hiç kendine yakıştırıyor mu?" Evet bu iki aydır zihnimde sadece bu düşünceler var.

 

Korkuyordum etraftaki tepkilerden. Bana bir şey derlerse ağzımı açıp da kimseye cevap veremeyeceğimi de biliyordum. Olan sadece bana olurdu.

 

Bu iki ay içerisinde Ömer ağanın bana gönderdiği el yazısı ile özenle yazılmış küçük notlar göndermesi, beni sevdiğini sürekli belli ediyor oluşu, sürekli etrafa baktığımda gülümseyerek gözlerinin içi parlayarak bana bakması kalbimde bir şeylerin uyanmasına sebep olmuştu.

 

İlk defa hissettiğim duygulara...

 

Bir yandan da kafam çok karışıktı ve korkuyordum.2

 

Bu sırada yanıma gelen Asuman ile hızla elimdeki kağıdı katlayıp cebime koydum.

 

Asuman köyde hem komşumuzun kızı hem de çok yakın arkadaşımdı. Benim tersime konuşkan ne istediğini bilen, hiç kimseyi takmadan ne istiyorsa yapan biriydi. Onun bu halini çok kıskanırdım.

 

"Rojda'm ne yapıyorsun güzelim." diyerek iyice yanıma yaklaştı. "Kızarmışsın kızım. Gerçi hava da çok sıcak haklısın." diyerek kendi sorduğu soruyu kendi cevapladı.

 

Daha yeni olan olay aklıma gelince yine kızardığımı hissediyordum. Alışık değildim birinden böyle ilgi görmeye.

 

"Evet çok sıcak. Havalar da bu aralar ayrı ısınmaya başladı." dedim onu onaylayarak.

 

"Off aynen ya. Bir de bu sıcağın altında tarlada çalışıyoruz. Reva mı bu bize Allah'ım" diyerek ellerini havaya doğru kaldırdı.

 

Onun bu haline gülümseyerek "Ne yapalım mecbur." dedim bende.

 

"Ne mecburu be! Neye mecburuz? Hiçte bile mecbur değilim valla." öyle mi diyorsun dercesine suratına baktım. "Ya tamam tamam biraz mecbur olmuş olabiliriz." dedi.

 

Onun dediği ile onayladım kendisini. Ki mecburduk zaten ailelerimiz ile beraber gelip onlara destek olmak için çalışıyorduk.

 

"Varya biliyor musun?" diye bir soru yöneltti bana.

 

"Neyi?" diyerek sordum ben de.

 

"En iyisi zengin koca bulup evlenmek. Başka çıkar yolu yok arkadaş! O zaman anca rahatlarım ben de." demesi ile güldüm. "Ya ne gülüyorsun? Bu ciddi bir konu bir kere!" diyerek ters ters bana baktı.

 

"Asucum kusura bakma ama zengin kocayı nerden bulacaksın? İlerdeki hayallerin için." diye sordum.

 

Önce bir düşündü ardından "Valla bilmiyorum ya. En iyisi ben bunu bir düşüneyim." diyerek cevapladı.

 

"Saçmalama. Öyle şeyler yapma." dedim.

 

"Ya kızım pavyona mı düşecem dedim. Niye öyle şeyler yapma diyorsun?" diyerek gülmeye başlayınca ben de omuz silktim.

 

"Ne bileyim sen şimdi düşünüp ciddi ciddi araştırırsın." dedim.

 

"Yok kız ben konuşuyorum da yapmam. Beni bilirsin hiç uğraşıp kendimi yoramam. Üşenirim ben." dedi. Haklıydı, kendisi çok şeye üşendiği için yapmıyordu. Üşeniyor diye de kimseyle görüşmüyordu.

 

 

                                 *

 

Hava kararmaya başlayınca biz de gitmek için toparlandık. Abimler eşyalarımızı alırken annem, babam ve Meryem önden beraber gitti ben de abimlerle eve ilerledim.

 

Elimi cebime koyunca bugün hızlıca katlayıp koyduğum kağıdı fark ettim. Elime alıp baktığımda bir kez daha yazılanları okudum.

 

"Dün seni sevdim. Bugün de seviyorum. Öbür gün borcum olsun yaşarsam söz seni seveceğim."

 

"Cevabını hala bir umut bekliyorum. Seni sevdiğimi senin gözlerine bakıp söylemek istiyorum. Beni bundan mahrum etme. Bekliyorum, hep bekliyor olacağım seni..."

   

Ömer...

 

Okuduğum kelimeler yine kalbimde bir hareketlenmeye sebep oldu. Beni bekleyecekti. Koskoca ağa beni beklediğini söylüyordu. İnanamıyorum bir türlü bu olaya.

 

"Hayırdır niye sırıtıyorsun?" Eren abimin bana bakarak söylediği sözler yüzünden aniden başımı okuduğum kağıttan kaldırdım. Ben sırıtıyor muydum?

 

"Efendim abi?" diyerek Eren abime baktım ben de.

 

"Diyorum ki neden sırıtıyorsun?"

 

Okuduğum kağıt aklıma geldi. "Hiiiç. Sadece anlamlı bir söz okudum da hoşuma gitti." dedim ben de yalan değildi ki hem, anlamlı sözlerdi ve hoşuma gitmişti.

 

Hem yürüyor hem de bir yandan konuşuyorduk.

 

"Bize de söyle de bizim de hoşumuza gitsin." demesiyle bi telaş bastı beni.

 

Elimdeki kağıdı hızla cebime koydum "Olmaz abi özel bir şey. Okuyamam." dedim

 

"Kime göre, neye göre özel?" diye sordu hemen.

 

Hızlıca "Bana özel abicim söyleyemem." dedim.

 

"İyi öyle olsun ama burnuma hiç iyi kokular gelmedi bilesin." dedi. Abicim senin burnuna da şimdi başlicam dedim içimden, dışımdan söyleyemezdim.

 

 

*

 

 

Eve geldiğimizde annemle hemen bir şeyler hazırlayıp sofra kurduk. Yemek sonrası çay falan derken uyuma vakti gelmişti bile.

 

Önce Meryem'in üzerini değiştirip yatağa yatırdım arından aynı işlemi kendim için de yapıp Meryem'in yanına yatıp sıkıca sarıldım.

 

Gözlerimi kapatmam ile gözlerimin önüne Ömer ağanın sana ihtiyacım var diyerek gözlerimin içine bakıp yaptığı itiraf geldi.3

 

Kalbime bir heyecan bastı. Şu aralar iyi değildim kalbim yüzünden. Sürekli Ömer ağanın itirafı, söylediği sözler, bana gülümseyerek bakması geliyordu aklıma.

 

Zihnimdeki düşünceler ile ne zaman uyuduğumu da bilmiyordum.

 

Bölüm : 08.12.2024 17:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...