8. Bölüm

8•

Derya
dreamdey

Hellooooo 👋

 

Herkese yeni bölümden selam 🫡

 

Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın.

 

Keyifli okumalar.

 

 

***

 

 

Yorgunluktan ölmek üzereydim. Güneşin tepemizde bize eziyet etmesi de ayrı bir dertti.

 

Elimdeki işi bırakıp su içmek için gölgelik olan yere gidip sürahiden bir bardak su doldurup oturarak içtim.

 

Bir beş dakika kadar da su içtikten sonra oturmuştum. Öğlen yemeği zamanı gelmişti ve çalışanların yemeğini yapan yemek arabası da gelmişti. Yerimden kalkıp sofra hazırlığı için yardıma gittim. Aslından önceden evden kendimiz yemeğimizi getiriyorduk ama Ömer burayla ilgilenmeye başladığından beri öğlen aralarında hazır yemek geliyordu. Bu da bizim için daha rahat oluyordu tabi.

 

Sofrayı el birliği ile kurup diğer, hâla daha çalışanları çağırmaya başladık.

 

"Baba, Dâye. Yemek hazırdır hadi geçin."

 

"Tamam kızım, sen git abinleri çağır. Biz de elimizi yıkayıp geliyoruz." babamın söylediği ile başımı sallayarak yanlarından ayrıldım.

 

"Abi hadi gelin. Sofra hazırdır."

 

"Oh be sonunda! Öldüm açlıktan!" Eren abimin söylenmesine tebessüm ettim.

 

"Abi valla ben de çok açım. Hadi geçin." dedim.

 

Ali abim önüme gelince durdu. Benden uzun olduğu için başımı kaldırıp gözlerine baktım. Bana sıkıca sarılması da beklediğim bir şey değildi.

 

Ali abim sever, hatta çok güzel sever, o kadar güzel sever ki kendimi her zaman güvende hissettirir. Ama belli etmez. Yalnızca gözlerine bakınca anlarsınız nasıl ve içten sevdiğini. Böyle gözlerinin içi güler ama belli etmez. Yapısı böyle. Ne sevdiğini söylemek, ne de sevdiğini göstermeyi beceremez pek.

 

Babamdan da olabilir böyle olması. Babam bana ve Meryem'e daha çok düşkündür. Ali ve Eren abimi de sever ama bize olduğu gibi onlara o kadar düşkün değildir. Babam çok sever ama erkek çocuklarına bu sevgisini göstermez. Zira Ali abim de bu sevgi göstermek konusunda babama çekmiş.

 

Sarılışınına karşılık verip ellerimi beline doladım. "Hayırdır abi?" diye sordum gülümseyerek. Memnundum. Az sarıldığı için de bu fırsatı geri tepemezdim. O yüzden memnunca bakıyordum.

 

"Ne hayırı kızım. Kardeşim değilsin?" diye sordu. Onun da gülümsediğini emindim.

 

"Kardeşinim tabii ki. Ama ne bileyim şaşırdım birden sarılınca." dedim.

 

Bir şey demedi, sarılmaya devam etti. Arada saçlarıma koyduğu öpücükleri de unutmayalım.

 

"Öhüm öhüm.Afedersiniz bölüyorum ama." Sesin sahibine baktığımızda karşımızıda Eren abim duruyordu.

 

"Ne var, ne oldu?" diye sordu Ali abim.

 

"Açız aç!" diyerek çemkirdi resmen Eren abim.

 

"Ne bağırıyon lan!" Ali abim benden ayrılıp Eren abimin ensesine çok güzel bir şekilde yapıştırdı. Zira çıkan ses buraya kadar gelmişti.

 

Eren abim"Abi napiyon ya!" diyerek Ali abime en acıyan ve masum bakışlarını attı. Bir eli de ensesinde bulunduğu yeri okşuyordu.

 

"Gözünü Eren gözünü!" dedi ve yanımızdan ayrılıp gitti Ali abim.

 

"Ne oldu ya? Ben ne yaptım?" diye kendi kendine söylendi Eren abim.

 

Bilmiyorum diyerek ellerimi havaya kaldırdım.

 

Bu dünyadaki en sevdiğim şeylerden biri de sanırım abimlerin birbiriyle olan kavgasını izlemekti. Hiçte kusura bakmasınlardı. Çok güzel ve eğlenceliydi.

 

Eren abim de Ali abimin arkasından somurtup ağzının içinde bir şeyler söyleyerek gitti.

 

Onların bu hallerine arkalarından gülümseyerek baktım.

 

"Abla hele bak." ne zaman geldiğini anlamadığım bir çocuk yanımda duruyordu.

 

"Ne oldu?" diye sordum gülümseyerek.

 

"Ha şu ağaçların arkasında Ömer ağam bekliyi seni. Çabuk gelsin dediydi." diyerek hızla yanımdan ayrıldı.

 

Önce etrafıma baktım. Herkes ilerideki sofrada yemek yiyordu. Daha sonra çocuğun gösterdiği ağaçlara baktım. Ömer'in orada beni bekliyor olması kalbimi harekete geçirmişti.

 

Derin bir nefes aldım ve son kez yemek yiyenlere baktım. Kimsenin beni görmediğine emin olunca hızlı adımlarla ağacın oraya doğru ilerlemeye başladım. Ne olur ne olmaz diyerek arkamı kontrol etmeyi unutmuyordum.

 

Bir anda kolumun tutulup çekilmesiyle neye uğradığımı şaşırdım. Tam bağıracaktım ki ağzımın üstüne bir el kapandı. Gözlerim kocaman açıldı. İçimden 'ne oluyor lan!' diyen bir nida döküldü.

 

Önüme dönüp ağzımdaki elin sahibine baktığımda otuz iki diş sırıtan Ömer'i görmeyi kesinlikle beklemiyordum.

Korkum geçtiğini görünce elini ağzımdan çekti.

 

Böylece ben de rahatladım. Sinirli olduğunu umduğum bakışlarımı Ömer'e gönderdim. "Ne diye beni çekiyorsun? Ödüm koptu!"

 

Çatılan kaşlarımın arasını öptü. "Çatma o güzel kaşlarını." diyerek bir kez daha öptü.

 

"Öpme." dedim yine kızgın olduğunu düşündüğüm ses tonu ile.

 

"Korkuttun beni." dedim konuşmaya devam ederken. Sesimin sinirli çıkmaması da ayrı bir dertti. Ben neden sinirlenmiyordum acaba?

 

"Korkutmak istemedim. Yanıma gelmeni hızlandırdım." diyerek göz kırptı.

 

Dediği ile omuzlarımı kaldırıp indirdim. Konuşursam eğer gülerdim. Bir an Ömer'e aydınlanmış bir şekilde trip attığımı farkettim. Ne tripi? Ben nereden bileyim ki trip atmayı? Ayriyeten ben bugüne kadar hiç kimseye yalandan da olsa trip atmadım ki.

 

"Ne düşünüyorsun öyle?" Ömer'in sorusu ile daldığım yerden çıktım.

 

"Hiç." diyerek net bir cevap verdim kendimce.

 

"Ben hayatımda ilk defa birine trip atıyorum o da sensin, sevdiğim adam. Ama trip attığımın farkında değilim. Çünkü trip atmayı bilmiyorum. Böyle mi diyeyim?"

 

Ömer'e baktığımda gözlerinin içi bile gülerek bana bakıyordu. Eee ne oldu şimdi? Ben anlamadım. Niye böyle baktı şimdi.

 

Ama aydınlanmıştım. Zira az önce içimden düşündüklerimi dışımdan Ömer'in yüzüne söylediğimi farkettim.

 

Ne yapmıştım ben? Gözüm iyice açıldı. Ömer ise hala gülüyordu.

 

"Az önce ne dedin sen?" dedi yüzündeki gülümseme ile.

 

Boğazımı temizledim. "N-Ne dedim ki?" diyerek masumca, anlamazca sordum.

 

"Hatırlarsın, bir düşün bakayım? Bulursun sen, güveniyorum sana." dedi. Ama gülmemek için kendini zor tuttuğu her halinden belliydi.

 

"Hiç. Hiç bir şey demedim ki. Sen yanlış duymuşsun. Belki kuş sesi falandır. Değil mi?" dedim. Saçmalıyordum hem de fazlaca, biri beni durdursundu.

 

"Trip falan bir şeyler diyordun sanki?" diye sordu hala gülmemek için zor dururken.

 

"Öyle mi?" dedim alttan alttan masum olduğunu düşündüğüm bakışlarımı atarak. "Haberim yok." diyerek devam ettim konuşmama. Ne kadar saçma bir açıklama yaptığımı düşününce gözlerimi yumdum.

 

"Gel buraya." diyerek Ömer bana sıkıca sarıldı. Başımı utancımdan göğsüne bastırdım. Zira yüzümün şu an kızardığına emindim. Beni böyle görmesindi.

 

"Sadece ama sadece bana trip at! Hiç kimseye değil. Bana! Ben senin bütün nazının, tripinin sahibiyim." Saçlarımın arasına bir öpücük bırakıp derin bir nefes çekti içine. "Nazının da tripinin de yakıştığı tek adam olayım. Senden gelen her şeye boynum kıldan incedir, yeter ki sadece bana gel." diyerek son sözlerini tamamladı.1

 

Söylediklerinin her birine ayrı ayrı düştüm.

 

"Başkasına gidemem ki zaten." dedim. Bunu derken hiç olmazsa biraz sesim çıkmıştı çok şükür.

 

"Göndermem zaten seni hiçbir yere. Sen artık benimsin. Ben senin. Başkası haram bize." dedi.

 

"Benimsin." diyerek onayladım onu. Güldü. Göğsünün oynadığını hissediyordum. Ben de gülümsedim.

 

Yavaşça benden ayrıldı. Gözlerimiz buluştu. İkimiz de gülümsüyorduk en içten halimizle.

 

Kim derdi ki bir ağa gelipte beni sevecek diye? Kim derdi ki ikimizin de böyle gözlerimizin içi gülerek birbirimize aşkla bakacağımızı?

 

Yaklaştı, yaklaştı. Dudaklarımızın arasında milim aralık kalmışken bir ses duydum. Hızlıca geri gidip Ömer'den ayrıldım. Ömer de sinirlenmiş olacak ki sakinleşmek için gözlerini sıkıca yummuştu.

 

"Rojdaaa!" bu ses Asuman'a aitti. Canım arkadaşım tam vaktinde gelmişti (!)

 

"Kim bu?" sorusu ile Ömer'e döndüm.

 

"Şey. Arkadaşım. Annemler göndermiştir. Yemek vakti ya. Beni göremeyince göndermişlerdir." dedim. Daha fazla sinirlenmemesini umarak. "Hadi sen git. Görmesin seni." diyerek koluna yapıştım ve itmeye başladım.

 

"Başlayacağım birisine de gelip görmesine de. Seni gelip isteyeceğim artık. Bu ne! Ağız tadıyla sevdiğimiz ile de görüşemiyoruz!" diyerek söylene söylene ilerledi.

 

Ben ise dediklerinin şokundaydım. Beni gelip isteyecek miydi? Kalbimin atışı biraz daha hızlandı.

 

Ömer uzaklaşınca derin bir nefes aldım.

 

"Rojdaaaa! Kız nerdesin?! Alooo!" Asuman'ın seslenmesiyle yerimden sıçradım neredeyse.

 

"Buradayım." diyerek ağacın arkasından çıkıp Asuman'a doğru ilerlemeye başladım.

 

"Kız nerdesin sen? Sabahtandır sana sesleniyorum. Boğazım yırtılacaktı neredeyse. Hem senin burada ne işin var?" diye sordu. Bu sırada tarlaya doğru ilerliyorduk.

 

"Tuvalete gittim, ne yapacağım başka?" dedim küçük bir yalan söyleyerek.

 

"Ha. Niye haber etmedin? Beraber gelirdik."

 

"Bir şey olmaz. Hem yemek yiyordunuz o yüzden." dedim.

 

"Nolacak kız? Sende." dediği ile omuzlarımı kaldırıp indirdim. Bu sırada zaten sofranın olduğu kısma gelmiştik. Annemlerin yanına geçip bana kalan yemekten yemeğe başladım.

 

 

*

 

Neredeyse yarım saat sonunda herkes yemeğini yedikten sonra kalkıp işlerine geri dönmüştü. Biz de kızlarla sofrayı toplayıp yemek aracına koymaya başladık.

 

Elimdeki son tabağı araca götürecekken bir silah sesi duydum. Olduğum yerde kalakalmıştım. Elimdeki tabak da yavaşça ellerimin arasından kayıp yere düştü. Kulağım uğuldamaya başladı. Etraftan sesler geliyordu ama duymuyordum. Kalbim sıkıştı. Nefes alamadığımı hissettim.

 

Tam o sırada Ömer koşarak tarlaya girdi. Etrafa bakındı. Benim olduğum tarafa bakınca gözlerimiz buluştu. Gülümsedi. Ama ben gülemiyordum. Duyduğum o silah sesi benim hareket etmeme engeldi sanki.2

 

Etrafta koşan insanları görüyordum ama tepki veremiyordum. Gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım. Gözlerimi açtığımda Ömer'in bana doğru geldiğini gördüm.

 

İnsanların koşuşturduğu yöne doğru bacaklarımı hareket ettirdim. O tarafa doğru adım atmaya çalıştım.

 

"Oğluuuummm! Oğlumm! Aç gözünü! Sen beni bırakıp nereye gideceksin?!" bu sesi biliyordum. Ama bilmek istemiyordum. Bu. Bu ses anneme aitti. Oğlum diyordu. Kim vurulmuştu? Annemin iki oğlu vardı. Eren ve Ali? Onlara mı bir şey olmuştu? Abilerime mi?

 

Başımı salladım. Hayır dedim. Olamaz böyle bir şey. Abimler beni bırakmaz. Olmaz. Olamaz.

 

"Abi! Kalk! Duyuyor musun beni? Abiii!" bu ses Eren abimindi. Ama acılı bir sesti.

 

Ali abime mi bir şey oldu? Başımı hayır anlamında sallayıp ileriye doğru yürümeye başladım. Başıma giren sancılı bir ağrı hareket etmemi engelledi. Olduğum yerde kaldım. Gözlerimin karardığını hissettim ve düştüğümü.

 

Son hatırladığım ise sert bir yer değil de yumuşak bir kucağa alındığımdı.

 

 

 

Bölüm : 08.12.2024 19:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...