Bu bölümü Ali ve Fulya'ya özel olarak yazmak istedim. Çünkü onlar da benim için özel ve biz de bu yüzden elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın.
Bölüm şarkısı • Ruken Yılmaz, Nergiz
***
~İLK TANIŞMA~
Hülya Hanım kızı Rojda ve Meryem ile beraber hazırlanmışlardı. Köylerine yeni taşınacak bir kadın olduğunu öğrenmiş ve komşularla beraber oraya gitmek için plan yapmışlardı.
"Kızım." Hülya Hanımın seslenmesi ile Rojda, ayakkabısını giydirdiği kardeşinden bakışlarını çekip annesine baktı. "Efendim Dâye?" diye cevap verdi ardından.
Hülya Hanım,"Sen Meryem'i de alıp önden git, ben Ali abine haber vereyim o da bizimle gelsin." dedi.
Rojda da itirazsız bir şekilde tamam diyerek başını sallamış ve kardeşinin ayakkabısını giydirtikten sonra kendi ayakkabısını da giyip evden ayrılmışlardı.
Böylece Hülya Hanım da salondaki oğlunun yanına doğru gitti. "Oğlum." diye seslendi girer girmez de.
Eşi ve diğer oğlu evde değildi. Oğlu Eren arkadaşları ile buluşmak için evden ayrışmıştı, aynı şekilde eşi Ekrem bey de kahveye gitmişti. Ama Ali bir yere girmek yerine evde kalmayı tercih etmişti.
Ali, elindeki telefondan başını kaldırmış ve kendisine seslenen annesine dönmüştü. "Söyle dayemin(annem)."
"Bizim köye yeni birileri taşınıyor bugün. Komşuların dediğine göre kadının kocası yok. Diyorum hele sen de gel bir el at, yardım et." Hülya Hanım konuştuktan sonra oğlunun cevabını beklemişti. Biliyordu kendisi ne isterse yapardı oğlu. Ki öyle de olmuştu.
Ali telefonunu kapatıp ayaklanmış. Hemen arkasından "Gidelim bakalım." diyerek de annesinin peşinden ilerlemişti. Hülya Hanım da memnuniyetle ilerlemişti.
Evden çıkar çıkmaz da Ali merakla "Siz nerden biliyorsunuz kadının kocasının olmadığını?" diye sormuştu.
Hülya Hanım bir yandan ilerlerken bir yandan da oğlunun sorularına cevap veriyordu. "Bizim Dürdane var ya hani. Onun kocası Yasin'in arkadaşının işi mi çıkmış ne? Bu adam Yasin'e söylemiş taşıma işini, Yasin de tamam demiş. İşte Dürdane de bize söyledi yardıma gidelim diye. Zaten şimdi çoktan gelmişlerdir."
Ali anlatılanları başını sallayarak dinliyordu. "Maşallah size de Dâye." demeden de edememişti.
"O niye oğlum?" diye sordu Hülya Hanım oğlunun söylediğine karşılık.
Ali ise haklılıkla "Nasıl niye? Bütün köylüler oturup konuşmuşsunuz resmen kadınıdır, kocasınıdır." diye konuşmuştu.
Hülya Hanım da kendisince haklı olarak "E oğlum biz iyiliğimizden ediyoruz. Sanki kötülük etmişiz?" diye cevapladı.
Ali annesinin cevabına karşı "Görüyoruz iyiliğinizi merak etmeyin." dedi.
Böyle böyle ilerlerken de anne oğul yeni komşularının evine varmışlardı.
Kapıda sadece bir kiz vardı, diğerleri aldıkları eşyaları içeriye taşıyorlardı çünkü. Başında, kendisini rahatsız etmesin diye topladığı saçlarının üzerine yazma örtmüştü. Altında da rahat olmak için ince bir penye ve şalvar benzeri bir kıyafet vardı.
Genç kız eline aldığı, çok da ağır olmayan eşyaları sıkıca tutup arkasını döndü. Döndüğü gibi de bir kadın ve genç bir çocuk ile karşılaşmıştı. Bunların da diğer köydekiler gibi yardım etmek için gelenler olduğunu düşündü.
Ama genç çocuğa baktığında bir süre gözlerini ayıramadı ve bu isteyerek yaptığı bir şey değildi. Sanki gözlerini kaçırmasına engel olan bir şey vardı.
Bu bakışmayı bölen taraf Ali oldu zira kız daha fazla rahatsız olmasın diyerek bakışlarını çekip annesine dönmüştü.
Genç kız da böylelikle kendine gelmiş ve gülümseyerek kadına doğru yaklaşmıştı. "Hoş geldin teyzecim." demişti gülen yüzüyle. Aynı şekilde genç adama da "Hoş geldiniz." demişti.
Ali "Hoş bulduk." diyerek başını sallarken annesi Hülya Hanım başını sallamış ve "Hoş buldum." demişti. "Çok gelen var mı kızım?" diye sordu hemen ardından da.
Genç kız başını onaylar anlamda sallayarak "Valla Allah razı olsun diyorum. Duyan gelmiş. Herkes içeride bir yandan yardım ediyor." dedi.
Ali "Bi sor bakayım duymayan kalmış mı?" diye mırıldanmadan edemedi.
Bunu duyan Hülya Hanım bozuntuya vermeden gülümsemiş, "Adın neydi kızım senin?" diye sormuştu.
Ali yine dayanamayarak "Hayret, bunu nasıl duymadınız?" dedi tekrar mırıldanarak.
Genç kız ise kısık sesle konuşan çocuğu anlamamış ama buna rağmen cevap vermişti karşısında duran kadına. "Fulya ben teyzecim."
Ali "Nergisgillerden." demeden duramamıştı.
Fulya anlamayarak "Anlamadım?" diye sordu genç çocuğa bakarak.
Ali kızın gözlerine bakarak, "İsminin anlamı diyorum. Nergisgillerden bir çiçek adı, güzel kokulu bir çiçek." diyerek açıkladı.
Fulya etkilenmişti, yalan yok. E adam güzel konuşmuştu ne yapsın?
Fulya tebessüm ederek "Doğrudur, sizin isminiz neydi?" diye sordu genç çocuğa.
"Ali." diyerek kısaca cevaplamıştı.
Daha sonra Ali, pikapın arkasına geçmiş ve ağır olan, taşıyamayacaklarını düşündüğü ağır olan eşyaları taşımaya başlamıştı.
Fulya ise genç adamın arkasından "Hey maşallah, bu ne kuvvet." demeden duramamıştı.
Ardından eşyalar içeriye taşınmış. Kadınlar düzenleme işlemini yaparken erkekler de ağır olanlara yardımcı oluyordu.
Bir süre sonra çoğu iş bitince Fulya çay demlemiş ve önce gelen kadınlara ikram etmişti. Ardından da erkekler için de çay doldurmuş ve onları da götürmek için tepsiye dizmişti.
Kapıya çıktığında Ali'nin etrafta gezen bakışları Fulya'ya değdi. Genç kızı elinde tepsi ile gördü.
Yanındaki adamlara bir şeyler söyleyip kendilerine gelen kızın önüne doğru gitti. "Alayım ben." diyerek elini uzattı durunca.
Fulya seve seve tepsiyi Ali'ye uzattı. "Sağol, bugün için." demeyi de ihmal etmedi. Genç adam gün boyu baya bir yardımcı olmuştu kendilerine. Teşekkür etmek borçtu.
Ali edilen teşekkür karşısında mütevazi bir şekilde "Yapılması gerekeni yaptık." diyerek çay tepsisini eline aldı. Hemen arkasından "Yine bir seye yardımım dokunursa çağır." diyerek ekledi.
Fulya da tebessüm ederek "Olur." diyebilmişti sadece.
Ardından arkasını dönüp içeriye geçti. İş yapmaktan yorulan ve şu an salonda oturan kadınların yanına gitmeden kendine de bir çay doldurmuştu.
**
~ŞİMDİKİ ZAMAN~
Arabadan indiğimiz gibi Ali'nin yardımıyla dikkatle ilerlemeye başladık. Kapının önüne geldiğimizde durdu ve kapının kilidini açıp bana baktı. Ben anlamaz gözler ile bakarken o beklemeden beni kucağına aldı. "Adettendir." diyerek ayakkabılarını çıkartıp sağ ayak ile içeriye girdi.
Yatak odamıza kadar kucağında ilerledim, indirmedi. Ancak odanın ortasında, yatağın hemen önünde indirdi.
"Fulya'm." dedi hayranca bana bakarak. Yaklaşıp alnıma bir öpücük bıraktı. "İyi ki varsın." diyerek de geri çekildi.
"Ali'm." Dedim ben de gülümseyerek. "Sen de iyi ki varsın."
Gülümsedi dediğim ile. Alnıma tekrar öpücük bırakıp geri çekildi. "İstemezsen yani." dedi duraksayarak.
Anladığım ile "Seni nasıl istemeyeyim?" diye sordum ben de hemen.
Mesajı almış gibi beklemeden dudaklarımızı yavaşça birleştirdi. Öyle yumuşak davranıyordu ki...
Bir eli de gelinliğimin arkasında, gelinliği çıkarmak ile ilgileniyordu.
Bir süre sonra iki beden çıplak kalmıştı. İki beden, tüm sevgileri ile birbirlerinin vücutlarına sevgi mühürlerini işaretlemişlerdi.
İki beden, sonsuza kadar tek beden olmak için yemin etmiş ve her bir anlarına özel olarak bağlanmış, birbirlerini derinden hissetmişlerdi...
*
Sabah yataktan gülümseyerek çıkmıştım. Hemen yanımda bana sıkı sıkı sarılmış bir beden vardı çünkü. Bu halimizi memnuniyetle karşıladım zira beklediğimiz anlardı, birlikte uyanmak.
Gece yatmadan önce Ali ile beraber duş aldığımız için beklemeden giydiğim pijamaların üzerime ince bir ceket alıp mutfağa geçtim.
İlk olarak çayı üstüne koyup dolapta, önceden alıp yerleştirdiğimiz, kahvaltılıklardan çıkardım ve tezgahın üzerine koydum.
Ne kadar süre mutfakta kaldığıma bakmadım ancak belime sarılan kollar ile daldığım yerden çıkıp kendime geldim. "Rındamın(güzelim)" dedi kulağıma dolan Ali'nin sesi.
Gülümseyerek elimdeki işi bırakıp Ali'nin kolları arasında döndüm. "Ali'm." dedim.
Aynı evdeydik, baş başaydık. Kurduğumuz hayaller bir bir gerçekleşiyordu çok şükür.
"Yardım edilecek bir şey var mı?" diye sordu elini yanağıma koyup okşarken.
Başımı hayır anlamında salladım. "Her şey hazır ama." dedim. "Ekmek yok." diye devam ettim.
"Görevimi yerine getirmem gerekiyor o zaman." dedi göz kırparak.
"O zaman ben gidip ekmek alayım." dedi ve yaklaşıp dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı. "Ha bu arada." dedi aklına yeni bir şey gelmiş gibi. "Ağrın falan var mı? Gerçi bu kadar da hazırlık yaptın ama?"
Sorduğu sorulara gülümsemek ile yetindim. Düşünceli adamdı vesselam. "Yok Ali'm o kadar ağrım, merak etme. İdare ediyorum ben." diye cevapladım karşımda, bana meraklı gözler ile bakan adama.
"Bak ağrın varsa söylemezsen olmaz. Hatta ben gelene kadar başka bir şeyi elleme." dedi tembihler gibi.
"Merak etme." dedim inanması için harfleri uzatarak. Yani ağrı vardı yalan yok. Ama o kadar da abartılacak gibi değildi. "Yok ağrım, olsa söylerdim."
Önce beni süzdü emin olmak ister gibi ardından da "İyi öyle olsun." dedi ve sonrasında da mutfaktan çıktı.
*
Çalan kapıyı açtığım gibi bana gülümseyerek bakan adama, ardından da uzatmış olduğu koluna döndü bakışlarım.
"Nerden çıktı bu Ali'm?" diye sordum şaşkınlıkla.
Elindeki ekmek poşetinin yanındaki nergis buketini tekrar bana uzatarak "Seversin." dedi almam için. "Ekmek alırken yolda satıyordu biri, görünce aklıma geldin. Sevdiğin için de aldım."
Gülümsedim. "Çok severim hem de." diyerek elindeki buketi aldım. Ardından da bugüne bugün kocam olan adama sarıldım.
Geri çekilirken de gözlerine, kalbimdeki tüm sevgimle baktım. "Hadi gel, karı koca kahvaltımızı yapalım." dedim cilveyle.
"Kocan." dedi düşünür gibi dudak bükerek. "İyiymiş. Bundan sonra böyle seslenmeni tercih ederim karıcığım."
Bu tatlı haline gülüp yanağına sıkı bir öpücük bıraktım. "Seve seve kocacığım." dedim.
Ardından da elimdeki nergislere bakıp büyükçe gülümsedim. "Bana ilk tanıştığımızda, ismimi söylediğim zaman. Ne dediğini hatırlıyor musun?" diye sordum.
Emindim hatırlıyordur, ben unuturdum ama unutmazdı. Ama yine de sormak, Ali'den duymak istemiştim bunu bir kez daha.
"Nergisgillerden. İsminin anlamı nergisgillerden bir çiçek adı, güzel kokulu bir çiçek."
Söylediklerini harfi harfine hatırlıyordu hem de. Memnuniyele gülümsedim.
"Sen de benim çiçeğim, güzel kokulu nergisimsin." diye tamamladı sözlerini.
"Kocacığım." dedim. "Çok güzel konuştuğunu söylemiş miydim?" diye devam ettim keyifle.
Söylediğime bir cevap vermek yerine beni sıkıca kollarının arasına hapsetti. Memnuniyetle karşılık verdim. Saçlarımın arasına bir öpücük bırakıp derince bir nefes cekti içine. "Güzel kokulum benim."diye ekledi hemen arkasından da.
Bir süre öylece kaldıktan sonra el ele mutfağa, hazırladığım masaya geçtik. Alışveriş zamanında da eşya alınırken de gözüm yükseklerde olmamıştı. Sadece ihtiyacımız olacak kadarını almıştık.
Sevgi. Bu kavram bizim kalbimizde bulunduğu sürece hiçbir şeye ihtiyaç duymazdım, duymazdık.
Tek anlamlı olan yan yana, ömür boyu beraber yaşamak, yaşlanmaktı.
***
Herkese bölüm sonundan selam 🫡
Nasıl buldunuz Ali ve Fulya'nın hikayesini?
Bu kadarını da beklemediğimize eminim. Yalan yok ben de beklemiyordum. Yazarken çok şaşırdım. Cidden kendilerini yazdırdılar.
Bebek çiftim, aşk çiftim. Çok güzelmişsiniz.
İşte asıl, düşündüğüm Ali ve Fulya böyle. Bunlar yani. Normal bölümlerde istediğim gibi aktaramıyorum ama böyle bir bölüm yazdığım iyi oldu.
Normal bölümlerde Ömer ve Rojda'nın önüne geçmesin diye çok bahsedemiyordum, o yüzden kimse de bilmiyordu onları aslında. Ama artık öğrendik.
Bebek çiftim ile görüşürüz diyoruz♥️
Oy verdiğiniz için ve yaptığınız yorumlar için teşekkür ediyorum, seviliyorsunuz
Okur Yorumları | Yorum Ekle |