Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Bölüm 16

@druilebicici

### Bölüm 16: Kayıp Işık

 

Ertesi sabah, Thalion ve Kael, Lirael’in ormanda kaybolduğunu düşündükleri için endişe içinde arayışa çıktılar. Güneşin ışıkları ormanı aydınlatırken, içlerindeki karamsar düşüncelerle ilerliyorlardı. Her adımda, Lirael’in başına bir şey gelmiş olabileceği korkusu daha da derinleşiyordu.

 

Bir süre sonra, ormanın derinliklerinde bir şeyin dikkatlerini çektiğini hissettiler. Kael, bir çığlık attı. “Thalion, buraya gel!” dedi, sesi panik doluydu. Thalion hızla yanına koştu ve ikisi, Lirael’in cansız bedenini bir ağacın altında buldular. Kalpleri sanki duracak gibi oldu.

 

Thalion, Lirael’in etrafında dönerken, içindeki şok ve acı birbiriyle çatışıyordu. “Hayır, Lirael!” diye fısıldadı. “Bunu yapmamalıydın!” Kael, hemen Lirael’in yanına diz çökerek, onun sıcaklığını kontrol etti. Ama her şey çok geç olmuştu.

 

Thalion, Lirael’in cebinden bir mektup çıkardığında, içindeki umutsuzluk biraz olsun yerini meraka bıraktı. Hızla açtı ve okumaya başladı. Mektup, Lirael’in iç dünyasını ve yaşadığı zorlukları tüm açıklığıyla ortaya koyuyordu.

 

“Sevgili dostlarım,” diye yazmıştı Lirael. “Biliyorum, beni seviyorsunuz ama bu dünyada yaşadığım acılarla başa çıkmakta zorlanıyorum. İçimde büyüyen karanlık, beni yok ediyor. Thalion’a duyduğum hisler, Elenara ile olan dostluğumun önüne geçti. Onu bu kadar sevdiğimi bilmek, benim için bir utanç kaynağı oldu.”

 

Thalion, bu sözler karşısında yıkıldı. “Neden böyle hissettin?” diye düşündü. “Neden bunu bizimle paylaşmadın?” Mektup devam ediyordu: “Kendimi hep bir yük gibi hissettim. Sizi üzmekten korktum. Bu yüzden yalnızca karanlıkta kaybolmayı seçtim.”

 

Kael, gözleri dolmuş bir şekilde Thalion’a döndü. “Bu acı verici. Lirael’in içinde savaştığı şeyleri hiç kimse tam olarak anlayamamış olabilir,” dedi, sesi titrek bir fısıldamayla. “Ama bu, onun hayata olan tutkusunu kaybetmesine neden oldu.”

 

Thalion, Lirael’in mektubunu okumaya devam etti. “Belki de sizlere zarar vermektense, kendimden vazgeçmek en iyisiydi. Affedilmek, belki de bu dünyada en çok istediğim şeydi ama buna ulaşamadan gitmem gerekti.”

 

Thalion, Lirael’in son cümlesini okuduğunda gözyaşları akmaya başladı. “Sizi seviyorum ama artık dayanacak gücüm kalmadı. Benim için bir zamanlar parlayan ışığı söndü. Hoşça kalın.”

 

Thalion, gözyaşları içinde mektubu bıraktı. “Bunu nasıl yapabildi?” dedi. “Hepimiz onun için savaşmaya hazırdık ama o, kendi karanlığına yenildi.” Kael, içindeki öfke ve acı karışımıyla boğuşarak, “Kendimizi yetersiz hissetmemiz için hiçbir sebep yoktu. Ama Lirael, içindeki savaşı tek başına vermek istedi,” dedi.

 

İkisi de Lirael’in cansız bedeninin yanındayken, kaybın ağırlığı altında ezilmiş hissediyorlardı. Thalion, Lirael’in ellerini nazikçe tuttu. “Seni asla unutmayacağız, Lirael. Bu, bizim için büyük bir kayıp. Ama senin anını yaşatmak zorundayız,” dedi, sarsılmış bir sesle.

 

Kael, başını sallayarak ekledi: “Bu olay, aramızdaki bağı daha da güçlendirmeli. Lirael’in kaybı, birer dost olarak birbirimize nasıl destek olabileceğimizi hatırlatmalı.”

 

Thalion, gözyaşlarını silerken, içindeki acıyı kabullenmeye çalıştı. “Bu karanlık, bizi yıkmamalı. Lirael’in anısını yaşatmalıyız. Onun için savaşmalıyız.”

 

İkisi de Lirael’in anısına saygı duruşunda bulunarak, ormandan ayrıldılar. Kayıp bir ışığın ardından, dostluklarının daha da güçlenmesi için bir adım atacaklardı. Eldoria’nın kaderi, Lirael’in anısıyla şekillenecekti.

Loading...
0%