@dsyydiarss
|
‘’Gökten üç elma düştü ama tutan olmadı. Biri karanlığa biri aydınlığa biri de bilinmezliğe hapsoldu.’ ÜÇ GÜN ÖNCE Günlerdir uğraştığım haberi yazmak için son düzenlemeleri yapıyordum. Uykusuz geçen iki günün sonunda zafere ulaşmama çok az kalmışken bunun bir telefon ile bölünmesini ister miydim? Hayır. Sevgili kardeşim Rüzgâr her zaman olduğu gibi en kritik anları seçmeyi bilmişti. Çalınan 12 aramadan sonra eğer biraz daha açmazsam polisi arayabilirdi. Ki onda bu potansiyel var. Etrafımdaki rahatsız edici bakışların sebebini bilmek zor olmasa gerek. Kısa bir gülümseme bırakarak sandalyemden kalktım. Koridorun sonundaki terasa çıktım ve hattın diğer ucundaki sevgili kardeşimi daha fazla merakta bırakmak istemezdim öyle değil mi? ‘’Ne var Rüzgâr? Bu ısrarlarının sebebini öğrenebilir miyim acaba? ‘’ sesim düşündüğümden yumuşak çıkmamalıydı. ‘’Ha ha ha. Çok komiksin sevgili kardeşim. Şu an sana gülebilirdim ancak pek o durumda değilim.’’ ‘’Neden? Yanlışlıkla kroşe mi yedin? ‘’ sessiz gülümsememi dudaklarıma kondurmak istesem de canım kardeşim bunu sezmişti. ‘’O gülümsemeni fark etmedim sanma. Neyse bu mevzuyu gelince de konuşabiliriz. Acil buraya gelmen lazım. Büyük bir sıkıntı var?’’ Tebessümün yerini sinir almaya başlamıştı bile. ‘’Ağzında gevelemeden anlatır mısın şunu.’’ ‘’Tamam peki anlatacağım. Ama buraya gelince. ‘’. Belli ki laf alamayacaktım oysaki ben her haberde tutuğunu koparan Kayra Günalp’tim. Elimden kaçmış olay olmazdı. İsteksizce onaylamak zorundaydım. ‘’İyi peki geliyorum.’’ Nasıl olsa bugün çok bir şimdi yoktu. Birkaç saat olmamam kimsenin gözüne batmazdı. ‘’Bir saate orada olurum. Sakın ben gelmeden bir şey yapma.’’ Ondan onayı aldıktan sonra şefime söyleyerek ajanstan çıktım. Yoldan çevirdiğim taksiye binerek Kağıthane deki antrenman yerine vardım. Burası oldukça büyük ve etkileyici bir çalışma ortamıydı. Eski bir fabrikayı andıran yerin içi dışarısına göre daha modern döşenmişti. Çoğu deri kaplı olan çalışma aletleri ve girince tam karşıda koca bir ring sahası sizi karşılıyordu. Antrenman yaban birçok sporcu vardı. Sağ tarafta minik bir bar vardı. Hemen çaprazında Fitness aletleri göze çarpıyordu. Gözlerimle koca salonda Rüzgâr’ı ararken arkadan gelen bir çarpma sesi ile dengemi kaybettim, tam düşeceğim sırada neyse ki kontrolü sağladım ve olası bir kazayı önlemiş oldum. Rezil olmayı desek daha doğru olur. Çarpan kişiyi ararken gözüm bara doğru giden birini gördü. Hemen peşinden bende bara yöneldim. ‘’Hey sen! Dursana.’’ Evet sesim biraz yüksek çıkmış herkesin dikkatini çekmiş olabilir o dışında. Derin bir nefes ve hızlı adımlar ile yanına varmam ile neyse ki arayı kapatmıştım. ‘’Pardon ama siz hep böyle misinizdir?’’ iki elimi de yumrukla belimi tutturduğumun farkında bile değildim. Dönmedi. Evet ne cevap verdi ne de döndü. Sanki duvara konuşuyordum. Bir insan bu kadar mı umursamaz olur. Bir adım yaklaştım ve elim ile sağ omzunu dürterek bana dönmesini sağlamaya çalıştım. Ama bilin bakalım ne oldu dönmedi. Yavaş yavaş sinirlenmeye başlıyordum. Evet bir cevaba ihtiyacım vardı. Beni bilen bilir ben cevabımı almadan gidecek biri değilimdir. ‘’Pardon ama çarptığınız kişiyi görmemezlikten gelmek adetiniz sanırım. Yüzleşmekten bu kadar korktuğunuza göre.’’ Sol omzunun üzerinden gördüğüm o gözler aksini iddia etse de. Demir kadar soğuk ateş kadar sıcak o gözlerde. ‘’Sen her zaman bu kadar çok ısrarcı ve konuşkan mısın?’’ önünü dönmüş ve aramızdaki son adımı da kapatmıştım. Yüzlerimiz arasında mesafe yok dercesine kadar azdı. Etrafa yayılan gerginlik hat safhadaydı. Ve o gözler bir sürü göz hiç ama hiç iyi değildi. Çeneme dikleştirdim ve gözlerimi gözlerine sabitleyerek altta kalmadığımı gösterdim. ‘’ Eğer biri size çarpıp bir özür bile dilemeden arkasını dönüp çekip giderse sizde bu kadar ısrarcı ve konuşkan olursunuz?’’. Demek öyle dercesine büzdüğü o dudak ve kalkan iki kaş sinir bozmak için yetiyordu bile. Bu adam gerçekten sinir bozucuydu ama gerçekten. ‘’Uff!’’ evet ağzımdan çıkan tek kelime. Ama o kadar kolay pes etmeyecektim. Öyle çarpıp gitmek var mıydı? Hangi çağda yaşıyordu bu acaba. Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyorken aynı bakış ile karşılık verdim ama benimkisi ondan farklıydı. Evet öyle. Dudakları sağa doğru kıvrılırken yüzümün her detayını incelemeyi de es geçmiyordu. Sonra gözlerini tekrar gözlerime çevirdi ve o pis gülüşünü yüzüne kondurarak arkasını dönerek çekip gitti. Tam peşinden gidecekken Rüzgar’ın sesi ile hızlıca arkama döndüm. ‘’Gelmişsin.’’ Evet geldim ve anında pişman oldum. ‘’Geldim ama nedenini de bilmek isteyerek geldim.’’ Ne diyorsun diye kaşlarını çatarken boş ver dercesine omuzumu silktim ve koluna girerek ilerlemeye başladım. ‘’Evet seni dinliyorum sevgili kardeşim.’’ Gözleri haal arkamda kalan kısımdaydı. ‘’Bana baksan san diyorum.’’ Kafası karışsa da çok üstünde durmadı ve bir heyecan ile söze girdi. ‘’Hani şu geçen başvurduğum yurt dışı eğitimi vardı ya?’’ evet dercesine kafamı salladım. Tabi kafama sonradan dank etmişti ‘’Yoksa kabul mu oldu?’’ Kafasını heyecan ile sallayarak bana sarıldı. Bende ona sıkıca sarıldım ve kocaman gülümsememi de unutmadım tabi. Gurur duymak böyle bir şey sanırım. Çok rastladığım duygu olmasa da Rüzgâr ile birçok şahit oldum. Bu da onlardan biri. Birbirimize sımsıkı sarıldık ve kol kola kutlamak için salondan çıktık. Üstümdeki bir çift kara gözü ve sonrasını bilemeden. |
0% |