Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.BÖLÜM- TEKLİF

@durutaskulakk_

Canlar selam ben geldim1

Asla aklımda olamayan ama bir o kadar da hızlı gelişen bir yaz kurgusu ile sizlerleyim...

Elimde birikmiş bölüm yok. Bu sefer sizle birlikte ilerlemek ve akışına bırakmak istiyorum :)))

Tatlı bir kurgu olacağını düşünüyorum, hep birlikte tatlı bir aşk okuyalım dedim bu sefere özel.

Ağır kurgular yazmaktan hoşlandığım için böyle sade ve tatlı bir kurgu bana tezat düşüyor ama yazın ağır bir şeyler okumak tercih edilmeyebeilir.

Kurgu ile ilgili haberler için sosyal emdyada buluşalım...

Kendi hesabım: durukurtk

Kitap hesabımız: sonderbiofficall

Uzatmayalım ve açılışı yapalım ballar!

Uzun bir bölüm değil, başlangıç diyelim:

Yıldız ve satır arası yorumlar...

Keyifli okumalar ballarım hayırlı olsun!

 

SON DERBİ 1.BÖLÜM- TEKLİF

2023 Yazı Hazırlık Çalışmaları Zamanı,

 

“Ege, in oğlum Alican’ın sırtından!”

Serdar Hoca bıkkınlıkla Ege’ye bağırırken takım bunaltıcı sıcak yüzünden kendi aralarında şakalaşıyorlardı.

“Hocam artık başlasak mı güneş tepeye çıktı biz ısınana kadar!”

“Hocam dede yok!”

Serdar Hoca köşeye attığı su şişelerinden birini başından aşağı boşalttığında sinirle bağırdı. “Ulan sıcaksa sıcak, güneş ben miyim?! Gazanfer git dedeyi getir sende, başlayın artık!”

Takım, hocalarının sinirine hak veriyordu vermesine ama yılın en sıcak gününde olduklarını düşünmekten de alıkoyamıyorlardı kendilerini.

Dede geldiğinde kadro artık tam anlamıyla tamamlanmıştı. Serdar Hoca takımın idmanını tek tek açıklayarak geri çekildiğinde çocuklar çoktan çalışmaya başlamışlardı bile. Serdar Hoca kenardan bir şişe daha alıp başından aşağı döktüğünde sahaya giren kameramanı görünce hızlıca ayaklandı. Kameraman Serdar Hoca’yla el sıkıştıktan sonra çocukların idmanından birkaç kare fotoğraf ve video çekerek sahadan ayrıldı.

Takımın miniklerinden Ege her zamanki gibi haylazlık peşindeydi. Dede diye andıkları Demiralp Topal’ın sırtına atladığında Dede’nin dengesi bozulmuştu. Dede’nin ağzından çıkan küfür etraftaki çocukları güldürürken yere düşen Ege birkaç tur yuvarlanarak ayağa kalktı.

“Serdar Hoca görecek şimdi, bitirelim de gidelim oğlum dur iki dakika.” Alican gülerek Ege’ye söylenirken Alican’a çalım atan Canberk ile işler değişmişti. “Lan!” Alican bağırarak ayağından topu alan Canberk’in arkasından koşmaya başladığında Dede başını iki yana sallayarak çocuk gibi boğuşan üçlüye umutsuz bir bakış attı.

Canberk Alican’ın peşinden koştuğunu bildiği için hızlıca kalenin yakınında kalan Ferdi’ye pas verdi. Ferdi önündeki imkândan faydalanarak kaleye şut çektiğinde ağları yırtarcasına gerilen top ile takımdan güçlü bir bağırış koptu.

“Ferdiiiii, Ferdiiiii!”

Ferdi’nin ismini bağırarak sahayı turlayan Canberk’e gülerek baktı tüm takım. Alican Canberk’in arkasında kalmanın verdiği hinlikle gücünü artırarak Canberk’in sırtına atladığında yere düşen ikiliyi Serdar Hoca gördü. “Lan gene mi birbirinizin üzerine atladınız siz? Oğlum yeter ulan!”

Serdar Hoca’nın bağırışları ile ayaklanan ikiliyi Dede kenara çektiğinde, ikisinin de kafasına sertçe vurdu. “Çocuklaşmayın da bitirelim artık şu idmanı.”

Takım sıcağa rağmen terlerinin son damlasına kadar idman yaparken Serdar Hoca arkasında beliren adamın varlığından habersizdi. Carlos Bento, eski Portekiz teknik direktörüyken artık alınan kararlar doğrultusunda Türkiye Millî Takımını Avrupa ligine Serdar Hocayla birlikte hazırlayacaktı.

Carlos elini Serdar Hoca’nın omzuna koyduğunda Serdar Hoca hızla ayaklandı. Serdar kaşlarını kaldırarak karşısındaki adama bakakalırken Carlos genişçe gülümsedi. Serdar şaşkındı çünkü Carlos takıma senenin başında doğru geleceğini bildirmişti.

Serdar Carlos’un elini sıkarak onu zorlamamak adına Portekizce sordu. “Neden erken geldiniz?”

Carlos alay edercesine güldü. “Erken gelmemin etkisi daha fazla olur diye düşünmüştüm. İstersen gidebilirim.”

Serdar adamın dediklerine karşılık başını iki yana salladığında, oturması için yedek kulübesinin boş koltuklarını işaret etti. Carlos oturduğunda Serdar’da yanına geçti. Carlos takımın idmanını izlemeye başladığında Serdar sıkıntıyla olayın ciddiyetini kavrayamayan birkaç haylaz öğrencisine baktı. Derin bir iç çekerek, “Tek başıma onların üstesinden geleceğimi düşünüyordum ama bir araya gelince hepsi çok samimileşti. Maçlara çok zamanımız kalmadı, nasıl toparlanacaklarını bilmiyorum Carlos.” Dediğinde Carlos’un gözü Fernando’nun üzerine atlayan Ege’de takıldı. Ege’yi işaret ederek, “Bu yeni transfer edilen çocuk değil mi?” diye sordu.

Serdar başını sallayarak onayladı Carlos’un dediğini. Carlos uzun bir süre idmanı izlediğinde onun da kafası karışmıştı. Çocuklar her ne kadar birbirlerine sahip çıksalar da bu durum performanslarını geliştirmekte pek fayda sağlamayacak gibiydi. Carlos eski takımında yaptığı başarılı çalışmalar ile Türklerinde ilgi odağına girmeyi becermiş bir teknik direktördü. Geçenlerde gördüğü bir haber kanalında haberi sunan spiker kadından kendisine gelen övgüler onu oldukça mutlu etmişti. Ama şu an bunları neden düşünüyordu sahi? O kadını eski takımı içinde çok aramıştı ama bir türlü arayışına dönüt alamamıştı Carlos.

“Ne yapacağız?” dedi Serdar kararsızlıkla.

Carlos takımı saymaya başladığında yedeklerde eksik olduğunu gördü. Kaşları çatılan adam Serdar’a dönerek, “Yedeklerde eksik mi var?” dedi şaşkınlıkla.

Serdar sakallarını sıvazlayarak dirseklerini bacaklarının üzerine bastırdı. “Aklımızda iki oyuncu var, onlara çağrıyı ilettik gelmelerini bekliyoruz.”

Carlos’un kafası duydukları ile daha da karışmıştı. “O zaman ilk 11 kadrosunda mı eksiğimiz var? Ben yedeklerde eksik çıktı diye düşünmüştüm.”

Serdar oflayarak Carlos’a baktı. “Hayır herhangi bir eksiğimiz yok. İkisinin de işi olduğu için geç geleceklerini bildirdiler o kadar.”

İkili idmanı izlemeye devam ederken, takımı nasıl toplayacaklarını düşünüyorlardı. Carlos’un aklına güzel bir fikir gelmişti aslında ama pek de emin olamıyordu bu düşünceden. Carlos’a göre her biriyle özel ilgilenecek bir akıl hocasına ihtiyaç vardı. Belki böylelikle maça daha iyi odaklanarak herhangi bir sorun yaşamazlardı.

Carlos aklında dönüp dolaşan bu fikri Serdar’a detaylıca anlattığında Serdar bu fikre çok da soğuk bakmamıştı. Her biriyle özel ilgilenecek birisi, hem idmanlarda başlarında durup çalışmalar için destek olurdu hem de şahsi hayatlarında yaşadıkları zorluklar için akıl hocalığı yapardı.

Serdar ve Carlos bu kişinin kim olacağı hakkında derin bir düşünceye dalarken takım gene kendi halindeydi.

“Yapıştıııırrrr!”

Kaleye abanan Ferdi ile bağırışlar artarken kenarda kendi halinde takılan Efehan Ege’nin radarına takılmıştı. Efehan şortuna bulaşan lekeyi incelerken üzerine atlayan Ege ile yüz üstü yere yapıştı. “Ağabeyim, Ege’m, yavrum yapma lan!” Efehan sinirle bağırırken Dede Efehan’ın imdadına yetişerek Ege’yi sertçe kenara çekti.

Serdar Hoca’nın takım kaptanı olarak seçtiği Gazanfer Atay elindeki su şişeleri ile ortada çember haline gelen takımın üzerine koştu. Gazanfer şişeleri sertçe çalkalarken üstleri başları ıslanan takım hızla son kalan şişelere koştu. Kalan şişeleri ellerine alan adamlar birbirlerinin üstlerini ıslatırken kenarda onları izleyen iki direktörden haberleri yoktu.

Fernando kendisi gibi Portekiz olan Liam’a abanarak sırtına atladığında Liam üzerindeki adama bakarak sırıttı. İkisinin de örgülü saçları, kafa derilerini öldürmek istercesine gerdiği için ilk bakışta insan bir garipsiyordu. İkili’nin anneleri Portekiz’di. Her ne kadar Türklük kanlarında olsa da konuşma açısından pek sıcak değillerdi.

“Espera chicos!” üst üste devrilen adamların en altından zor duyulan İspanyolca bağırış ile Gazanfer kaptanlığını konuşturarak bütün adamları kenara itti. En altta nefes almaya çalışan David kaptanı görünce gülmeye başladı. Gazanfer alayla David’e baktığında, “Demek durun beyler ha? Ulan eğlenmene bak kasma bu kadar!” diyerek bağırdı.

Çocuklar idman sonrası eğlencelerine devam ederken düşünen adamlar ise oldukça büyük bir karmaşasının içerisindeydi.

53

1 ay sonra (Hazırlık Maçı)

“Gazanfer ağabey ısınmaya çıkmamız gerekiyormuş!”

Soyunma odasına girip kaptana bağıran Ege ile herkes hızla ayaklandı. Bugün artık hafif ısınma adına maçlara başladıkları ilk gündü takımın.

Gazanfer kaptan olarak en önde çıkarken arkasından çıkan adamlar ile kadro oldukça kalabalıktı. Maç spikeri millilerimizin isimlerini boğazını yırtarcasına sayarken, tribünlerden kopan ıslıklar, bağırışlar ve tezahüratlar hepsini daha da coşturmuştu.

Isınmaya başlayan takımı alkışlayan taraftarlar bu maçı kazanacaklarına inanıyorlardı. Carlos ve Serdar yedek kulübesinden ısınan takımı izlerken kaybetmemek adına dualar ediyorlardı. Takım asla kötü değildi lakin insanın içine doğan o olumsuz histen de uzaklaşamıyorlardı.

Isınmalar nihayet sona erdiğinde hakemin başlangıç vuruşu ile maç çoktan başlamıştı. Yerinde duramayan Serdar Hoca ve taraftarlar çocukları daha da hırslandırırken, karşı takımdan gelen atak ile ilk sarı kart çoktan çıkmıştı. Gazanfer hızla takımı toplarken herkes görevini biliyor gibi yerlerine yerleşmişti. Karşı takımdan ayı gibi hareketlerle Ege’nin bacağına çelme takan adam top kontrolünü kaybederken top hızla çizgiden çıktı. Hakem düdüğünü öttürerek bizim çocuklara köşe vuruşu hakkı verirken köşe vuruşunu kullanan Ferdi derin bir nefes alarak topa abandığında direği birkaç santimle sıyıran topa kafasını gömen kişi Efehan olmuştu. Fileyi zorlayan top ile takımdan ve taraftarlardan gür tezahüratlar yükselirken bu anı bekleyen Canberk Efehan’ı hızla sırtına attı.

Maç spikeri golün etkisinden çıkamamış gibi bağırıyordu. “Efehaaaaannn! Efehaaaaaann! Efehan vurdu ve gooooool! İlk yarının ilk golü Efehan Balcı’dan geldi!”

İlk yarının bitmesine saniyeler kalırken, hakem düdüğünü çalarak ilk yarının bittiğini işaret etti.

Canberk’in bacağına sarılan Ege ile üçü de yeri boylarken, Gazanfer yere düşen üçlünün etrafında takımla birlikte geniş bir çember oluşturmuştu. Kollarını birbirlerinin omuzlarına atarak ortada dönen adamlara tribünlerden alkış yağıyordu.

“Helal lan Efehan!”

Dede Efehan’a bakarak bağırdığında bütün takım zıplayarak gülüşmeye devam etti. Kahraman Ayhan, Canberk’e bakarak pisçe sırıttığında Kahraman Ayhan ayaklanmaya çalıştı ama artık çok geçti. Kahraman Ayhan Canberk’in üzerine atladığında Efehan bu fırsattan yararlanarak hızla ayaklandı. Takım yerde boğuşan ikiliden bağımsız tribünlere yürüdüğünde Efehan en öne geçerek güldü. Ellerini titreterek havaya kaldırdığında herkesin ağzından aynı şey çıktı. “Oooooooo! Şşşşt!”

Efehan işaret parmağını dudaklarına yasladığında gür bir sesle bağırdı. “Bir iki üç! Türkiye!” alkışlayarak duran kalabalığa baktığında tekrardan bağırdı. “Türkiye! Türkiye!”

Takım üçlü çektiren gence bakarak güldüğünde, Gazanfer Efehan’ı kolunun altına çekerek zıplamaya başladı. “Lay lay lay lay lay lay lay lay layyyy! Oooo Türkiyeeee!”

Islıklar ve alkışlar birbirine girerken ilk yarıyı önde kapattıkları için herkes mutluydu.

53

Maç bitmişti. İkinci yarı iki takımdan da herhangi bir gol gelmediği için Türkiye takımı bu maçı 1-0 önde bitirmişti. Takım maçın son saniyelerinde hakemden gelen düdük sonucu koparken, tribünler yıkılmamak adına zor direnmişti. Bizim çocuklar heyecanla oldukları yerde zıplarken Gazanfer tribünlere koşarak üçlü çektirmiş ve taraftarları coşturmuştu.

Soyunma odasına geçen takım ortada kalan yuvarlak mobilyanın üzerine çıkarak formalarını sallamaya başladı.

Gazanfer çocukları susturarak üzerindeki formayı kenara fırlattığında, ellerini diz kapaklarına yaslayarak hafifçe eğildi.

“Kırmızı!”

Cevap hızla geldi. “Beyaz!”

Kaptan bir kere daha bağırdı. “Kırmızı!”

“Beyaz!”

Gazanfer hızla doğruldu. “En büyük?”

Çocuklar bu anı bekler gibi bağırarak mobilyanın üzerinde zıplamaya başladılar. “Türkiye!”

Nefes nefese kalan adamların arasından sıvışan Canberk Trabzon damarını tutturarak telefonunu hızlıca ses bombasına bağladı. Şarkı listesinin en başındaki şarkıya tıkladığında soyunma odasının içerisini saran şarkı ile çocuklar kendilerini bozmadan oynamaya başladılar.

“Çayır biçiyom çayır yanıyom cayır cayır, çayır biçiyom çayır yanıyom cayır cayır, o kırmızı yanaktan o kiraz dudaklardan, benim payımı ayır!”

Karadenizliler bir araya geldiğinde, Muhammed, Canberk ve Ferdi nefesleri kesilene kadar şarkıya eşlik ederek ortada oynadılar. Gazanfer Kaptan ortadaki üçlüye bakarak alkış tutarken arkasında oynamaya çalışan Fernando ve Liam çocukları kahkahaya boğdular. İkili asla bilmediği şarkı ve anlamadıkları sözlere inat deli gibi oynarken yanlarında beliren Trabzonlular ile ufak bir kültü şoku yaşamışlardı.

53

Carlos çocukların eğlencesinden sıyrılarak sakin bir odaya geçtiğinde kapı çaldı. İçeriye giren kadın Carlos’u şaşırtırken kadının arkasında kalan Leo alayla güldü. Carlos Serdar Hoca ile planı kesinleştirdiğinde arkadaşı Leo’dan bu kadını bulmak için yardım istemişti.

Leo Carlos’a yaklaşarak Carlos’un omzuna vurduğunda ukalaca güldü ve arkasında kalan kadını işaret etti. “O deli haberciyi bul demiştin. Al, senin için getirdim onu.”

Carlos şaşkınlıkla kadını süzdüğünde sormadan edemedi. “Nasıl buldun kadını? Geçen seneden beri ulaşmaya çalışıyordum ama herhangi bir dönüt alamamıştım, bu süper bir haber!”

Leo gülerek kadına baktığında, “Futbol bilgisi çok iyi gözüküyor, maçta bir an olsun gözünü sahadan ayırmadı. Çocuklar için iyi bir fırsat olabilir.” Diyerek kenarda duran koltuğa oturdu.

Carlos kadına yaklaştığında ne diyeceğini bilemez bir tavırla yüzüne baktı. Leyan şoknu bir kenara atarak Carlos’a elini uzattı. “Merhabalar efendim.”

Carlos kadının Portekizce bilmediğini düşündüğünden yüzü düşerken Leo şen bir kahkaha attı. “Anlıyormuş hocam.”

Carlos yüzünü toparlayarak kadının elini sıktı ve zorda olsa Türkçe konuşarak derdini anlatmaya çalıştı. “Seni geçen seneden beri arıyordum. İsmini çok duyduk ama yüzünü görmek bu zamana nasipmiş.”

Leyan adamın Türkçe konuşmakta zorlandığını anlayınca Portekizce karşılık verdi. “Bu beni çok mutlu etti ancak beni neden aradığınızı anlamadım hocam.”

Carlos elini Leyan’ın omzuna koyduğunda hafifçe gülümsedi. “Sen 2009-2018 senelerinde oynayarak yabancı takım transferi için isim duyurusu yapılacak olan o kadın değil miydin?”

Leyan cümleyi algılamakta zorluk çekerken hafifçe yutkundu. “Evet ama bunun konumuzla bir ilgisi mi var hocam anlamıyorum.”

Leo ve Carlos aynı anda güldüğünde Carlos kollarını göğsünde toparlayarak ciddi bir ifadeyle Leyan’a baktı. “Türkiye Millî Takımını Avrupa Ligi hazırlıkları için hazırlamak ister misin Leyan?”

Leyan duydukları karşısında şok olmuş bir tavırla Carlos Bento’ya bakakaldı. Dudakları birçok kez açılıp kapandı. Ne diyeceğini bilemez gibi elleri hafifçe havalandı. Alt dudağını dişlerinin arasına alan kadın şok içerisinde, “Bu çok ani bir teklif oldu hocam, ne demem gerektiğini bilmiyorum.” Derken buldu kendisini.

Carlos duyduğu cümleden pek hoşnut olmazken hafifçe geri çekilerek Leyan’ın yüzüne baktı. “Çabuk olmalısın Leyan, çocukların lig için pek bir vakti kalmadı.”

Leyan mantıklı düşünmeye çalıştı ancak gelen teklif hem çok büyüktü hem de çok ani olmuştu. Kararsızlığının sebebini Carlos ile paylaşırsa ortak bir çözüm yolu bulacağını ümit etti. “Ben normalde Avusturalya’da taşamıyorum hocam, sırf maç için gelmiştim buraya… Yani bütün yaşantım başka bir ülkede, kabul edersem yaşayacak bir evim dahi yok ne yapmam gerekiyor bilemiyorum.”

Carlos Leyan’a bakarak alayla güldü. “Sen kabul ediyor musun etmiyor musun?”

Leyan kendinden asla beklemediği abartılı bir tepki ile karşılık verdi. “Ediyorum!”

53

Ediyoruz elbette!

Evet ballarım ilk bölüm analizi alalım...

Sizce Leyan nasıl bir kadın? (Deli, eğlenceli, donuk, sinirli???)

Gelen teklif hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sizce bzi nasıl bir takım bekliyor?

Canlarım bu arada tanıtımda da yazmıştım ama gene eklemek istiyorum. Bir sonraki bölümde okuyacağız milli takımın bizim millerimiz ile alakası yok ancak aralarından esinlendiğim ve fikir aldığım futbolcular var. Sizden ricam olayı gerçek futbolcular ile bağdaştırmayıp o burada oynuyor o öyle birisi değil tarzında yorumlardan uzak kalmanız... Esinlendiğim futbolcular gerçekten onlar demek değil, o yüzden olayı gerçek hayata bağlamayalım lütfen ballarım. Öpüldünüz...

Hazırlık maçını aldık!!!

Sizce takım Leyan ile birlikte topralanacak mı?

Takımı çok okumadık ama göze çarpan bir karakter var mı canlar?

Yıldıza basalım, öpüldünüz!

22.09.2024

Sevgilerle, Duru TAŞKULAK

Loading...
0%