@duslerkutuphanem
|
Yıllar önce, kazadan 3 ay sonrası... Işıl'ın gözünden... Okula transfer olalı daha bir ay olmuştu. Pelin'le aynı sınıfa düşmüş olmaktan sevinç duyuyordum. İlk günlerde sınıf arkadaşlarım güler yüzle sıcak bir karşılama yapmışlardı bana. Okula yavaş yavaş ısındığım sıralarda bir gün okuldan çıkarken bazı üst sınıflar tarafından etrafım sarıldı. Aralarından çıkmak için sağa yöneldim önümü kestiler, sola döndüm yolumu kestiler. Işıl, "Bırakın geçeyim." "Baksanıza hâlâ konuşacak cesaret var bunda." "Sizce de sesini kısmak iyi olmaz mı?" Işıl, "Ben size bir şey yapmadım. Neden benimle uğraşıyorsunuz?" "Bir yetimin bizimle aynı havayı soluması zorumuza gidiyor da ondan." Işıl, "Nasıl?" Bu nedenle yolumu kesmeleri... "Bakın birde anlamamazlıktan geliyor." Ellerimi sinirden sıkıyordum. "O elinde tuttuğun senin için önemli bir şeye benziyor. Bir bakayım." Aniden elimden çekip aldı. "Hey Filiz gelip bir baksana." Okulun arka tarafından çekine çekine Filiz bulunduğumuz alana geldi. Işıl, "Filiz!" Filiz'in bu grupla ne işi olabilir? "Filiz bu günden sonra aramıza katılacak. Tabi önce yapması gereken..." Elindeki kağıdı Filiz'e uzattı. Işıl, "Yapma!" "Bakın nasılda kıvranıyor. Belki yalvarırsan geri verebiliriz." Işıl, "Yalvarmak mı?" Filiz, "Üzgünüm Işıl, gruba katılmak istiyorum." Gözlerimin önünde abimden gelen mektubu saliseler içinde yırttı, parçalar rüzgâra karışıp uzaklara savruldu. Gözlerim doldu. Işıl, "Sana güvenmiştim." "Demek ki arkadaşlarını seçerken 2 kez düşünmelisin yetim kız." Bu sırada Pelin bizi uzaktan görüp soluğu yanımızda aldı. Pelin, "Siz çok kötüsünüz. Yetim olmak suç değil." Filiz'e baktı. Pelin, "Ama zorbalık yapmak bir suç. Ayağınızı denk alsanız iyi olur." "Yoksa ne yaparsın?" Pelin, "Gerekeni... Hadi gel Işıl, gidelim buradan." *** Işıl abisinin gidişinin ardından ilk defa bir mektup almıştı. Şimdi ise derin bir hayal kırıklığı içindeydi. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Biraz yürüdük, ardından bir banka geçtik. Pelin, "Şimdi daha iyi misin?" Işıl, "Sağ ol Pelin. Sessizlik biraz sakinleşmemi sağladı." Biraz önce orada olsaydım. Belki bu durumun yaşanmasını önleyebilirdim. Ancak şu an bunu ona söylemek anlamsızdı. Babasının yokluğu Işıl'ı abisine daha fazla bağlamıştı. Şimdi ise abisi ortalıkta yoktu. Dayanağını kaybedişinin ardından kendini yavaş yavaş toparladığı şu sıralarda çok zamansız bir sorun oluşmuştu. Işıl için ne yapmalıydım? Bu konuları onun yanında fazla açmazdım. Çünkü incineceğinden endişe duyuyordum. Ona nasıl bir yaklaşımda bulunursam Işıl kendini en hızlı şekilde toparlayabilirdi? Işıl, "Pelin yarınki geziyi iptal etsek olur mu? Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var." Pelin, "Tabi, sen kendini ne zaman iyi hissedersen o zaman gidebiliriz." Işıl başını kısa bir süreliğine kaldırıp gözlerini devirerek yere odaklandı. Işıl, "Şimdilik eve dönüyorum." Pelin, "Tamam, sonra haberleşiriz." Başını olumlu anlamda sallamakla yetindi. Sokakta yollarımız ayrıldığında kalbende Işıl'dan uzaklaşıyormuş gibi hissettim. *** Işıl bu bir hafta içinde yazdığım mesajları geçiştiriyor ve benimle görüşmek istemiyordu. Onunla iletişim kurmak neredeyse imkansız hale gelmişti. Okulda onu nerede görsem saliseler içinde ortadan kayboluyordu. En sonunda annesiyle iletişime geçmem gerekti. Akşam ailemle onlara misafirliğe gittik. Bu sayede ortadan kaybolamazdı. "Tatlım, hadi Pelin'le odana çıkın." Işıl sessizce önüme geçti ve basamakları birer ikişer çıktık. Odaya girdiğimizde sessizlik esir almıştı odayı. Konuşmaya nasıl girsem diye düşünüyordum. Işıl, "Bir şey ister misin? Bugünkü beden dersinde epey bir yoruldun." Bir anda dilinin çözülmesini beklemiyordum. Pelin, "Bir bardak su yeterli." Bu sırada karnım guruldadı. Işıl'da gizli bir gülümseme yakalamıştım. Işıl, "Anladım. Yiyecek bir şeylerde getireyim ben." Aradan geçen 5 dakikanın sonunda ufak bir tepsiyle gelmişti. Işıl'a nasılsın desem tuhaf olacaktı. Benimle konuşuyordu ama durgun bir hâli vardı. Pelin, "Sanki son bir haftadır biraz soğuk davranıyorsun. Ben eski Işıl'ı özledim." Söyledim, sonunda söyledim. Bakalım nasıl tepki verecek. Derin bir nefes aldım. Tepsiyi çalışma masasının üstüne koydu ve gerisin geri yaslanarak kendini sandalyeye bıraktı. Işıl, "Bir süredir seni ihmal ettiğimin farkındayım. Senin bir suçun olmadığı ve beni koruduğun halde sana da bu durumu yansıttığım için üzgünüm. Ancak istesemde eskisi gibi olamıyorum." Pelin, "Onca sorununun arasında seni darladığım için ben özür dilerim. Biraz daha ılımlı davranmam gerekirdi. Sadece senin bu hüzünlü hâlin beni de üzüyor. Bir anda eski hâline dönmeni beklemem hata olur. Ancak canın sıkıldığında benimle paylaşarak bu mutsuz hâlinin bir parça kaybolmasını istiyorum." Işıl'ın yüzüne sıcak bir tebessüm dalgası yayılıyordu. Işıl, "Seni çok endişelendirmiş olmalıyım." Pelin, "Rüya, hiç eski hâline dönmeyeceksin diye bir an endişelendim." Bir anda yüz hatları gerildi. Işıl, "Rüya mı? Pelin! Artık alışman gerek. Bu bizim sırrımız. Boşuna buraya naklimi aldırmadım." Pelin, "Hâlâ alışmaya çalışıyorum. Evdeyiz diye biraz ihmal ettim sadece." Işıl tepsiyi göstererek, "Hadi getirdiklerimi yiyelim." Sessiz sessiz yiyordum. Işıl'a baktığımda yiyeceklere pek dokunmadığını fark ettim. Tam söze gireceğim sırada babam seslendi. "Pelin gidiyoruz." "Tamam baba." Işıl'a sıkıca sarıldım. Belki onunla konuşmam durumu çözmeyecekti. Ancak sıkıca sarılmam sızlayan kalbini bir nebze olsun ısıtacaktı. |
0% |