Yeni Üyelik
23.
Bölüm

22. Bölüm

@duslerkutuphanem

Işıl'ın gözünden...

Nefes nefese kaldığım ve yorgunluktan tükenmek üzere olduğum bir gecenin karanlığında yine bir kulübenin arkasında buldum kendimi. Birinden kurtulunca karşıma başka bir kulübe çıkıyor.

Bu karanlık geceyi kulübenin penceresinden yansıyan ışık aydınlatıyor. Pencereden bakmaya çalışıyorum. Loş ışığın aydınlattığı bu odada biri var. Elleri ve ağzı bağlı.

Işıl, "Pelin!"

Gözlerimi ovuşturuyorum. Gerçekten de Pelin. Kulübenin çevresini kolaçan ediyorum.

Pelin'den başka kimsenin kulübede olmadığından emin olduktan sonra kulübenin merdivenlerine yöneliyorum. Merdivenleri ağır ağır çıkıyorum. Başka kimsenin olmadığını düşündüğüm halde beni saran bu tedirginlik hat safhada. Kulübeye giriyorum. İçeride bir şömine yanıyor. O kadar saat dışarıda kaldıktan sonra odanın içine yayılan ısı dalgasını hissettiğimde irkiliyorum. Şöminenin biraz ilerisinde bir masa ve iki sandalye var. Masanın üstündekilerden ötürü birinin yeni yemek yediği anlaşılıyor. İçimdeki ses dikkatli olmam için beni uyarıyor. Temkinli bir şekilde odaları geziyorum. Kilitli bir kapıyla karşılaştığımda içimdeki his Pelin'in orada olduğunu söylüyor. Elimi kapının koluna uzattığım sırada bir an duraksıyorum.

Işıl, "Kapıyı nasıl açacağım?"

Kilitli kapıyı açma girişimlerim sonuçsuz kalıyor. Çantamdaki tel toka aklıma geldiğinde son çare olarak onu deniyorum.

Işıl, "İşe yarama ihtimalinin çok küçük olduğunu düşünüyordum oysa ki..."

Kapı açıldığı zaman bu loş odanın içerisindeki Pelin'i görüyorum. Gözlerim doluyor. Bir taraftan ağlarken bir taraftan ona sarılıyorum.

Işıl, "Bulabildim seni sonunda. Seni ne kadar çok merak ettim biliyor musun?"

Bir taraftan ona onun için ne kadar çok endişendiğimi, onu bulabildiğim için ne kadar mutlu olduğumu anlatmaya çalışırken bir taraftan da iplerini çözmeye çalışıyorum.

Bize yaklaşmakta olan ayak seslerini duymamla bir an nefes alamadığımı hissettim. Öylece kala kalmıştım. Ayak seslerinin sahibi biriyle konuşuyordu ve ben daha önce bu sesi bir yerde duymuştum.

"İşi hallettim vurulan adam artık sorunumuz değil ama bir tanık var. O veled ise yakalanmış bir şekilde bekliyor."

Buraya geliyor, saklanmam gerek. Odada boş denecek kadar az eşya var ve bulunmama olasılığım neredeyse %1 bile değil. Dolaba mı yoksa kapının arkasına mı? Çabuk karar vermek zorundayım.

Kapı hızlı bir şekilde açılıyor. İçeri giren kişi etrafına bakanıyor.

Birini anımsatıyor ama sanki onu yıllar önce görmüş gibiyim. Bu esnada odaya başka başka biri giriyor.

Murat, "Bir sorun mu var?"

İlk gelen kişi kapıyı geriye doğru biraz daha açıyor. Nefesimi tutuyorum.

"Kapının zorlanarak açıldığını fark ettim. Murat, şu dolabın içine bir baksana."

Dolaba doğru adım adım yaklaşıyor. Yavaşça eğiliyor ve tuttuğu kapakları sert bir şekilde açıyor.

Murat başını olumsuz bir şekilde sallıyor.

Murat, "Acar, bu dolabın içinde kimse yok."

Odada birinin telefonu yankılana yankılana çalıyor. Odadan çıkıyorlar.

Murat, "Ben telefona cevap vereyim. Acar sen de odaları kontrol et. Sonra dışarı çıkarız."

"O zaman başka odalara da bir bakalım. Ardından bahçeyi ve çevreyi de bir araştırırız."

İkisi uzaklaştığında saklandığım yerden derin bir nefes alarak çıkıyorum. Kalbim küt küt atıyor. Pelin ise korku dolu gözlerle bana bakıyor. Adeta gitmem için yalvarıyor. Bağlı olduğu ipleri çözüyorum.

Işıl, "Pelin gitmeliyiz. Hem de hemen!"

Pelin, "Çok tehlikeli, hiç gelmemeliydin."

Işıl, "Bunu tartışacak zamanımız yok. Hadi!"

Harekete geçtiğim sırada bileğimde bir zonklama hissediyorum. Şimdi duraksamanın hiç sırası değil. Durumu arkadaşıma hissettirmemeliyim. Hissettirmemeliyim diyorum ama bir saniyelik de olsa duraksadığımı fark ediyor Pelin.

Pelin, "Işıl iyi misin? Ayağına..."

Pelin'in sözünü kesiyorum.

Işıl, "İdare edebilirim. Şimdi bunun sırası değil."

Birlikte dışarı çıkıyoruz. Etrafımıza bakınıyoruz. Hiç kimse yok.

Işıl, "Hadi gidelim."

Pelin başıyla beni onaylamakla yetiniyor.

Loading...
0%