Yeni Üyelik
29.
Bölüm

28. Bölüm

@duslerkutuphanem

3. kişinin anlatımıyla...

Acar, "Alp bunun bedelini çok ağır ödeyeceksin. O kardeşini bulacağım. Buradan bir gün çıkacağım ve..."

Yağız, "Alp'in seni buradan duyabileceğini sanmıyorum abi. Benimde farkedilmeden önce buradan çıkmam lazım. Derse dönmeliyim. Biliyorsun Batı Temsilciliği o kadar kolay değil. Çok fazla sorumluluğum var."

Acar, "Böbürlenme karşımda daha fazla. Git ve Alp'in kardeşini bul. Kuzenin Ayça Alp'in kardeşini araştırıyor olmalı. O sana bilgi sağlayacaktır."

***

Gökalp'in gözünden...

Devriye gezerken Yağız'la karşılaştım.

Gökalp, "Yağız burada ne işin var? Senin nöbet yerin burası değil diye biliyorum."

Yağız, "Bakayım. Haklısın listede bir alt katta gözüküyor nöbetim. Karıştırmış olmalıyım."

Gökalp, "Buradaki suçlu duyduğuma göre Alp'in bir numaralı düşmanıymış. Yaralı kaçarken Deniz abi ve ekibi bunu kıskıvrak yakalamış."

Yağız, "Bilgilendirme için sağ ol. Ben bir alt kata gidip bakayım. Beni ne işler bekliyor?"

Gökalp, "Ortak derste görüşürüz. Bende şu Serdar'ı bulayım."

Niye aradığım zaman bu çocuk ortalıktan kayboluyor. Yok ortalıktan ihtiyacımız olduğunda kaybolacaksa ne işe yarıyor bu çocuk? Arkamdan Serdar seslendi.

Serdar, "Gökalp acilen Deniz abinin odasına gitmen gerekiyormuş."

Gökalp, "Peki, gidelim o zaman."

Serdar, "Sadece senin gitmen gerekiyor. A sınıfı bir görev olmalı."

Gökalp, "O zaman sen benim nöbet yerimi al. Ben gidiyorum."

Serdar, "Tamamdır. Şuraya kaygandır tabelası koyayım kimse bu ıslak zeminde düşmesin."

Serdar'ın sözünün üzerine kaydığım sırada reflekslerim sayesinde yere çakılmaktan son anda kurtuldum.

Gökalp, "Neden daha önceden haber vermiyorsun?"

Serdar, "Abi ben tabelayı almak için gitmiştim. Yolda Deniz abiyle karşılaşınca..."

Serdar'ın sözünü kestim. Ne saçmalıyordu bu? İyice sinirlenmeden önce soluğu Deniz abinin odasında aldım. Kapıyı tıklatıp içeri girdim.

Gökalp, "Deniz abi beni çağırmışsın."

Deniz, "Gel Gökalp, otur bakalım. Bir şey içer misin?"

Gökalp, "Yok almayayım abi."

Deniz, "Bende usulen sormuştum.

Şu an çay, kahve içecek zamanımız yok. En iyi ekip arkadaşlarını ayarla. 1 saat içinde kapının önünde olun. Yeni bir görevi sana atandın. Destek amaçlı bende geleceğim.

Normalde bu seviyedeki bir göreve katılamazdım ama Alp'in sağ koluyum. Şaka bir yana, görevi yolda açıklayacağım. Şimdi çıkabilirsin."

Gökalp, "Abi ne yaptın? A+++ göreve beni nasıl atadınız?"

Deniz, "Evet, bu gelişme hakkında benim biraz payım olabilir."

Gökalp, "Nasıl yani?"

Deniz, "Şöyle ki anahtar hakkında az Alp'e bilgi sızdırdım. Bir bakmışsın A+++ düzeyindeki göreve atanmışsın."

Gökalp, "Anahtar ne abi? Neyden bahsediyorsun? Nasıl göreve atandım? Ben daha yeni saha ajanı oldum."

Deniz, "Detaylara takılma. Birde görevde ölmemeye çalış. Zaten ekip üyelerinde olacak, takılma orasına. Ayrıca görevi mi reddediyorsun bakayım?"

Gökalp, "Yok abi de..."

Deniz, "Yok abi de ne Gökalp, Alp'in görevinin varisi, söyle bakayım."

Gökalp, "Tamam Deniz abi, anladım ben anlayacağımı. 1 saat içinde kapının önünde ekibimle hazır olurum."

Odadan çıktığım sırada Deniz abinin kendi kendine konuştuğunu duydum.

Deniz, "Son yıllarda anahtarın izini bulmamız Alp için çok iyi oldu. Yıllardır kayıptı. Ne kadar koruma programında olsa da ancak bizim bilgimiz oldu. Koruma programı kırılmış gibi gözüküyor. Bu konuda acilen toplanmamız gerekli."

O koridordan uzaklaşırken konuşuyordum.

Gökalp, "Alp abinin anahtarı mı kaybolmuş? Çok önemli bir şeyin anahtarı olmalı. Koruma önlemleri bile almışlar. Anlaşılan kırılınca bir işe yaramamış üstüne kaybolmuş, sonrasında bulunmuş. Ne anahtarmış be?"

Serdar, "Ne anahtarından bahsediyorsun Doğu Temsilcim?"

Gökalp, "Sen boşver anahtarı da acilen ekibi topla A+++ bir göreve katılacağız."

Serdar, "Senin kulakların duyuyor mu? Ne saçmalıyorsun Gökalp?"

Gökalp, "Ben daha yeni ayıldım. Yolda detayları açıklayacaklar, acele et."

Serdar, "Tamam, gidiyorum."

1 saat içinde binanın önünde ekibimle Deniz abiyi bekliyorduk. Deniz abi tam 1 saatin dolduğu anda önümüzde belirdi.

Deniz, "Beni takip edin."

Kırmızı ışıkların yandığı binanın bodrumundaki bir çalışma tesisindeydik. Kocaman bir masa ve arkası dönük bir koltuk vardı. Koltuk bize döndüğünde şaşırıp kaldık. Çünkü bize öldüğü söylenen kişi capcanlı bize bakıyordu.

Deniz, "Gördüğünüz üzere profesör yaşıyor saha ajanlarımız."

Deniz abi profesöre döndü.

Deniz, "Profesör bunlarda yeni saha ajanlarımız."

Profesör, "Görüyorum, parıl parıl gençler."

Profesör masasından kalktı ve odanın ortasına geldi. Dev bir ekran açılmıştı. Burada göreve dair bilgiler yer alıyordu. Bu sayede anahtarla da tanışmış olduk.

Profesör, "Alp, Deniz ve benim bulduğum bulgular sonucu bilgi sızdıran ajanın Burak olduğu ortaya çıktı. Bu sayede artık Kızıl Kargalar'ı yerle bir edebiliriz. Bu görevdeki önceliğimiz anahtar ve Proje-7 Koruyucusu'nun güvenliği, her şeyden önce onlar birer sivil ve burada hiç olmamalıydılar. Organizasyon daha fazla Proje-7 ve anahtar hakkında bilgi sahibi olmadan önce onları engellemeliyiz."

Deniz abi konuşmayı devraldı.

Deniz, "Alp bize koordinatları attı. Zamanında orada olup patronu ve adamlarını indirmeliyiz. Anlıyorsunuz değil mi? Şu an Alp sivilleri buraya getirmek için yola çıksa hemen durumu tespit edilip bir pusuda işini bitirebilirler. Bu nedenle çok dikkatli olmalıyız. Bundan sonrası sizde. Ben gerekli oldukça olaya müdahale edecek ve size destek vereceğim. Şimdi dağılabilirsiniz. Yarın sabah erkenden yola çıkıyoruz."

Yarın 1 numaralı ajanın yanında önemli bir göreve katılacaktım...

Loading...
0%