Yeni Üyelik
34.
Bölüm

33. Bölüm: KİLİT

@duslerkutuphanem

1 Yıl Önce

Mesajı okuduğum an doğruldum. Yıllar sonra ilk defa abimin yaşadığına dair bir kanıt oluşmuştu elimde. Çevremdeki tüm can sıkan baskılara karşı artık bir kanıt vardı elimde.

Abim yaşıyordu. Ancak bu mesajın doğruluğu teyite muhtaçtı. Mesajı güvenilirliğinden emin olmadığım için tıklamadan telefonu yan yatırarak okuyordum. Haliyle Pelin durumu garipsedi.

Filmi durdurdu.

Pelin, "Işıl, bir şey mi oldu?"

Pelin'e döndüğüm sırada 2. bir bildirim sesi geldi.

"Başka birinin mesajdan haberi olursa abini SONSUZA dek göremezsin."

O an kendimi geri çektim.

Işıl, "Bilinmeyen bir numaradan mesaj gelmiş. Ben biraz su içip geleceğim, sende ister misin?"

Pelin, "Yok ben almayayım."

3. bir bildirim sesi...

"Anahtar abini görmek istiyorsan kendini daha fazla gizleme."

4. bildirim sesi.

"Kendiniz ve ailenizin can güvenliği için içinizdeki anahtarı bulun ve bu mesajı gizli tutun."

Mutfağa gittiğimde düşünmeye başladım. Başlangıçta mesajların sadece bana gönderildiğini zannediyordum. Ancak son bildirim genele hitap ediyordu. Bu durumda Pelin'e de gönderilmiş olabilir miydi?

Bir bardak su ile odaya döndüm. Hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyordum.

Işıl, "Hadi Pelin filmi başlat."

Pelin, "Bilinmeyen numara olduğundan emin misin? Çok fazla bildirim sesi geldi de."

Işıl, "Bilinmeyen numara. Hadi onu boşverde başlat filmi."

Pelin'e bilinmeyen numaradan sana da mesaj geldi mi diye sorsam mesajın içeriğini merak edecekti. Şimdilik bu sorunu sonraya bırakacağım.

Pelin şüpheci bakışlarını gizleyerek filmi başlattı. Filmin sonlarına doğru filmi durdurdu.

Öncesine oranla filmi izlerken bu kez hiç yorum yapmamıştık.

Pelin ayağa kalktı. Camdan sızan aya doğru bakarak balkona ilerledi. Arkasını döndü ve sırtını mermere dayadı. Elleri iki yanda mermere tutunuyordu.

Pelin, "Düşünüyordum da..."

Duraksadı. Yoksa mesajlar ona da mı gelmişti. Aslında gelmiş olsa bu konudan ona bahsetmemde sorun olmayacaktı. Ancak açık veremezdim.

Sessiz kaldım. O ayağa kalkınca bende arkasından gitmiştim. O balkonda ben ise odanın içinde onun cümlesini tamamlamasını bekliyordum.

Pelin, "Senin..."

Benim ne? Yoksa mesajda ima edilen kişi olduğumu fark etti mi? Çok çabuk kabullenmiştim mesajın bana gönderildiğine. Çünkü gerçekliği olmasa dahi abimin yaşadığına dair bir kanıt bulduğumu düşünmek beni umutlandırıyordu. Anahtar diyerek neyi kastettiklerini anlamasamda, mesajın gerçeklik payı varsa gizlenmememi istedikleri çok açıktı.

Pelin, "Telefon numaranı kaydetmemişim."

Işıl, "Nasıl?"

Pelin, "Biliyorsun başımızdan çok olay geçti. Ben ne olur ne olmaz telefon numaramı değiştirmiştim. Zaten yeni bir okula geçiyoruz. Tabi ki yakın birkaç arkadaşımı ekleyeceğim ama arada kaynadı senin numaran sanırım."

Bende numaramı değiştirmeyi düşünüyordum ama şu andan sonra değiştiremezdim.

Bir dakika! Numarasını değiştirmiş.

Pelin, "Numaranı verde yeniden ekleyeyim."

Balkona ilerledim, manzarayı seyrederken mermere yaslandım. Hafif bir rüzgar vardı.

Işıl, "Numaranı ne zaman değiştirdin?"

Pelin, "Bugün."

Işıl, "Hiç mesaj geldi mi?"

Pelin, "Bilinmeyen numarayı kastediyorsan hayır gelmedi."

O da manzarayı izlemeye başladı.

Pelin, "Işıl bana anlatmak istediğin bir şey mi var?"

Işıl, "Aslında..."

Bahçeden bir ses yükseldi.

Profesör, "Pelin annen geldi. Hadi eve dönelim."

Pelin babasının sesini duyduğu gibi neşe içinde seslendi. Durgun sesinden eser kalmamıştı.

Pelin, "Geliyorum. Işıl sonra yine konuşuruz. Şimdi eve dönmeliyim."

Işıl, "Tamam."

Pelin tam balkondan çıktığı sırada kapının menteşesine dayanarak duraksadı ve bana döndü.

Pelin, "Şu an acelem var ama sonra seni uzun uzun dinleyeceğim Işıl."

Ardından gitti. Balkondan, araca binerek uzaklaşmasını izliyordum.

Gözlerimi kapattım ve rüzgârı derinden hissetmeye çalıştım ama yüreğimde esen rüzgârları da bir taraftan hissediyordum. Abimi tehtid eden eski dostu yakalanmıştı ama hala abim ortalıkta yoktu.

Bu sırada başka bir bildirim geldi. Gözlerimi araladım ve mesajı okudum.

"Rüya, uzun bir zamandır sana ulaşmaya çalışıyorum. Sonunda senin izini buldum."

Rüya!

Telefon yaşadığım şok sonucu elimden kayıp gitmişti. Bir iki adım geri sendeledim.

Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Telefon metrelerce yükseklikten düşmüştü.

Hayır, hayır. Lütfen telefona bir şey olmamış olsun. Mesajı bir kez daha okumak istiyorum.

Koştura koştura odamdan çıkmış, merdivenlerden iniyordum. Telefonumun başına geldiğimde çatlamış siyah ekranına ve ekrana yansıyan yüzüme bakıyordum. Telefonu defalarca kez açmaya çalıştım ama olmuyordu. Etrafıma bakındım. Bu gece karanlığında, kimseye gösteremezdim.

Telefonu elime almış sıkarken ağır adımlarla eve döndüm. Yatağımın içinde yorganıma gömüldüm. Sabah olmasını bekliyordum.

Sabahın temiz ışıklarıyla bu yaz havasına uygun güzel yeşil bir tonda çiçekli bir elbise ve üstüme kot bir ceket giymiştim. Kol çantama su ve atıştırmalık, ön gözüne telefonumu yerleştirdim. Çıkmaya hazırdım. Yürüyerek bir 20 dakika içinde ilçenin merkezine varmıştım.

Bu kırsal yerleşim yerinde bir aracın yoksa, ilçeye kadar yürümek zorunda kaldığım bir zaman aralığındaydım. Telefon satan bir mağazaya girdiğimde telefonu oradaki çalışana teslim ederken değerli bir hazineyi teslim ediyor gibi hissediyordum. Gelen mesaj benim için çok önemliydi. Dün gece boşuna yorganın altında ağlamamıştım saatlerce.

Işıl, "Dün yüksek bir yerden düşürdüm ve bir daha açılmadı. Tamir olma imkanı var mı?"

"Fazlasıyla hasar almış ama yapabileceğimiz bir şey var mı bir bakayım?"

Işıl, "Ne zaman almaya geleyim? Birde ne kadar tutar?"

"Sizin için biraz tuzlu olur. Şu an net bir rakam veremem."

Işıl, "Bu civarda bildiğiniz başka bir mağaza var mı?"

"İsterseniz bir yan tarafa da sorun. Orada da bir telefoncu var."

Işıl, "Nerede?"

"Hemen buradan çıkın sağa dönün düz gittikten sonra ilk soldan döndüğünüzde karşınıza çıkacak."

Işıl, "Teşekkür ederim. İyi günler."

"İyi günler."

Telefon mağazasından çıktığım gibi sağa döndüm ve dümdüz ilerledim. Karnım gurulduyordu. Şuradan azıcık mis gibi kokan simitten alsam fena olmaz. Hani şu büyük tatlı simitler olur ya. Yan tarafta bir fırın vardı. Oraya girdim.

Işıl, "İyi günler. Şu simitlerden alabilir miyim?"

Ücretini ödedikten sonra fırından çıktım. Bulduğum bir banka geçtim ve simidimi kemirmeye başladım. Sanki tonlarca sorunumdan birkaç saniye uzaklaşmış gibi hissediyordum.

Simidi bitirememiştim. Bir parçasını çantama diğer parçasını yeşilliğe, hayvanların yiyebileceği bir köşeye bırakmıştım.

Dümdüz ilerlemeye devam ettim. Yolun sonunda sola döndüm. Karşıma çıkan ilk mağazaya girdim.

Işıl, "İyi günler. Yüksek bir yerden düştü. Bu telefonu tamir edebilme imkanınız var mı?"

Hafif yüzünü ekşitti.

"Telefon çok kötü durumda. Ne yaptınız bu telefona?"

Işıl, "Dediğim gibi yüksek bir yerden düşürdüm."

"Anladım."

Neyi anladı acaba?

"Üzgünüm ama bu telefonu tamir edemeyiz."

İçeriden tanıdık bir ses geldi.

Gökalp, "Abi müşteri mi geldi?"

Gökalp, "Siz?"

Işıl, "Okul gezisinde tanışmıştık."

Gökalp, "Evet. Hatırladım. Bir problem mi var?"

"Şu telefona baksana bir oğlum. Ne hale getirmişse tamirlikten çıkmış."

Işıl, "İsteyerek olmadı. Kim isteyerek telefonunu bu hale getirir ki. Daha öncede söylediğim gibi yüksek bir yerden düşürdüm."

Gökalp, "Birde ben bakayım şu telefona."

Işıl, "Burada mı çalışıyorsunuz?"

Gökalp, "Yarı zamanlı iş diyebilirsin. Teknolojiden biraz anlarım."

Telefonu elinde bir sağa bir sola çevirdi.

Gökalp, "Bana bir hafta verirsen telefonunun kartını kurtarırım. Ancak yeni bir telefon alman gerekli."

Işıl, "Gerçekten mi?"

Yersiz tepki vermiştim.

Başını sallamakla yetindi.

Gökalp, "Biraz tuzlu olur. Bunu karşılayabilir misin? Elimden geldiğince gerekli parçaları uygun bir yerden bulabilirim. Ancak bu duruma rağmen ücret fazla gelebilir."

Açık açık sordum.

Işıl, "Tahminen ne kadara patlar?"

Gökalp, "Tahmini bir rakam söyleyemem. Çok değişken bir piyasa."

Bir tık hüzne bürünmüştüm. Belki de başka bir telefoncu bulmalıydım. Ancak sonucun pek değişeceğini sanmıyordum.

Telefonu geri almak için elimi uzattım.

Işıl, "Telefonu alabilir miyim?"

Gökalp şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu.

Telefonu uzattı. Elime aldığım sırada, "Telefonu tamir etmekten vazgeçtiyseniz, yeni telefon modellerine bakabilirsiniz."

Telefonların sergilendiği üstü cam dolabı işaret ediyordu.

Telefonun tamir olmasını istiyordum. Yine de gerçeği göz ardı edemezdim.

Bir taraftanda telefonumdaki bilgilere ulaşmam gerekiyordu.

Telefonları incelerken söylendim, "Ödemem gereken ücrette herhangi bir indirim yapacak mısınız? Pazarlık sünnettir."

Gökalp sesli gülmeye başladı.

Gökalp içinden, "Bu çok iyiydi."

Gökalp, "Pazarlığı seviyor gibisiniz. Telefonu taksitle alabilirsiniz. Tabi bu durum seçtiğiniz markaya göre değişkenlik gösterir."

Elimdeki telefonu işaret etti.

Gökalp, "Telefonunuzun kartını kurtarmak isterseniz, gelen parçaların kendine göre bir değeri var ve bizimde bir miktar kazanmamız gerekiyor. Sadece parçaları yeni stok hazırlanmadan önce sipariş edersek bir sonraki zama uğramadan almış oluruz. Bu sayede size daha uyguna gelir."

Belki de denemeliyim. Ne kaybederim ki en fazla borç batağına batarım.

Işıl, "Ne zaman sipariş vermeniz gerekiyor?"

Gökalp, "Mesai bitimine kadar versek iyi olur."

Bir tık zorlama ve çaresizlik hissetmiştim. Satıcılara ne kadar güvenilirdi. Satıcı olarak güvenmesem bile Pelin'le hayatımızı kurtarmış biriydi ve şimdi bu mağaza da onunla pazarlık yapıyorduk.

Işıl, "O zaman siparişi verelim. Ne zaman telefonu almaya geleyim?"

Gökalp, "Bu haftasonu gelebilirsiniz."

Işıl, "Haftasonu burası çalışıyor mu?"

Gökalp, "Normalde kapalıdır ama bu haftasonu yeni malzemeler gelecek. Onların sayımı var. Haftasonuna kadar bende kartı tamir etmiş olurum."

Işıl, "Telefonun içindeki verileri kurtarabilme imkanımız var mı?"

Gökalp, "Açıkçası bu konuda olumlu bir yanıt vermek hata olur. Kartı kurtarsak bile içindeki verilerin durumunu bilemem."

Kendi kendime söylendim.

Işıl, "Telefonun içindeki verilere ihtiyacım var."

Gökalp, "Anılara değer veriyor olmalısınız."

Işıl, "Kim olsa dert eder."

Gökalp, "Elimden geleni yaparım."

Işıl, "İyi günler." diyerek mağazadan çıktım.

Gökalp, "İyi günler hanımefendi."

Hanımefendi mi? Saygıdan olsa gerek. Bazı çalışanlar böyle sesleniyor. Bâri Pelin'e dönüşte uğrayayım bir.

Pelin'in evine vardığımda ıssız bir alana varmış gibi hissettim.

Olan olaylardan sonra yer değiştireceğimizi sanıyordum ama ne kimlik, ne isim, ne de oturduğumuz yeri değiştiriyorduk.

Sadece okul değiştiriyorduk. Suçlular yakalandığı için mi dert etmiyorlardı. Gerçi bende evimden ayrılmak istemiyordum. Yine de bu duruma anlam verememiştim. Abimin gittiği ve kazanın yaşandığı gün önlem olarak yer değiştirmiştik. Şimdi neden aynı yerde kalıyorduk?

Kapının önüne geldiğimde zile bastım, seslendim ama kimse kapıya veya balkona çıkmıyordu.

Işıl, "Pelin!"

Yoldan geçen bir teyze seslendi.

"Kızım Pelin'i arıyorsan ailesiyle dün gece apar topar buradan çekip gittiler."

Işıl, "Bana haber vermeden mi ayrılmıştı?"

Loading...
0%