Yeni Üyelik
35.
Bölüm

34. Bölüm

@duslerkutuphanem

Yağız, "Fazla zamanım yok abi."

Acar, "Kuzeninin desteğe ihtiyacı var. Artık "Anahtar'ı" daha sıkı koruyacaklardır. Koruma programı denen bir sistem var. Bu programla kızı transfer ettireceklerdir. Okuldaki gelişmelerde bir değişim var mı?"

Yağız, "O ortaokulda tadilat olacağı için okulun bir bölümü transfer edilecekmiş. Birçok mezun var. Onlarda transfer listesine dahil edildi. Misafir okula geçecek birçok öğrenci var."

Ayça, "Resmi bir rakam vermek gerekirse 128 öğrenci."

Yağız, "Kuzen sen ne ara geldin?"

Ayça, "İçeri senin sayende girdim. Ancak daha fazla burada bulunamam. Dalga geçeceğine beni buradan çıkar."

Bu sırada koridorun diğer ucundan Gökalp geliyordu.

Gökalp, "Yağız sen yine mi buradasın?"

Yağız, "Az sonra alt kata döneceğim."

Gökalp, "Sende yorulmuş olmalısın, içimizdeki eksilenlerin yükü de sonuçta bize kaldı."

Gözleri yanımdaki kuzenime kaydı.

Gökalp, "Siz neden buradasınız küçük hanım?"

Hemen araya girdim.

Yağız, "Gökalp dediğin gibi kişi eksiğimiz var. Onu şimdi gönderecektim."

Gökalp, "Yüzü çok tanıdık geldi. Hangi birimdensin?"

Yağız, "Alt sınıflardan, bir birime atanmadı."

Gökalp, "Anladım. Peki burada ne işi var?"

Güzel bir soru sordu. Başladığımız noktaya döndük. Ayça aklın çalışmaya başlasa iyi olacak. Yoksa ifşa olacaksın.

Ayça, "Casusu merak ettiğim için buraya geldim. Buradaki üst sınıfımda bana yasak olduğunu ve dönmem gerektiğini söyledi. Çok üzgünüm. Şimdi bu nedenle geri döneceğim."

Gökalp, "Burası tehlikeli, ters bir durumda sizde tehlike altında kalabilirsiniz. Bu nedenle alt sınıfların buraya girişi yasaklandı."

Ayça, "Anladım. Bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim."

Ayça hızlı adımlarla uzaklaştı. Okulun üniforması onu kurtarmıştı.

Gökalp, "Bugün sende çok yoruldun. Görevi ben devralırım."

Yağız, "Sağ ol kardeşim. Ben dönüyorum o zaman."

Bende hızlı adımlarla Gökalp'in yanından uzaklaştım. Alt kata inerek Ayça'ya yetişmiştim.

Yağız, "Kuzen bu telefonu al. 128 öğrenciye Anahtar'la ilgili bilgilendirme yaptım. Bu görevin devamı sende. Gerekli yerlerde ben destek olurum."

Anahtar'ı duyan Ayça biraz durgunlaştı.

Yağız, "Ne oldu birden?"

Ayça, "Okulda yangının çıktığı günü biliyorsun. Daha önce bahsetmiştim. Ben orada anahtar olabileceğini düşündüğüm bir kızdan şüphelenmiştim. Ancak şimdi anlıyorumki en yakın arkadaşıma ihanet edecekmişim. O anahtar olamaz. Verdiğin transfer listesini kontrol ettim ve onun ismi listede yoktu. En azından mezun olanların içinde yer alıyor."

Yağız, "Son dakika vicdan yapıp kendi hayatını riske attığın kızdan mı bahsediyorsun?"

Sessiz kalmıştı.

Yağız, "Bu listedeki çoğu isim 7. sınıftı. Şimdinin 8'leri. Misafir okula 8. sınıf olarak kaydettireceğiz seni. Diğer sınıf gruplarını organizasyondaki diğer birimler takip edecek. En zorları okuldan mezun olanlar. Neyseki liselerde de casuslarımız var."

Ayça içinden, "Demek ki Ezgi lise 1'e başlayacak bense hâlâ bir 8. sınıf olacağım."

Ayça, "Neden 8. sınıfları kontrol etmek zorundayım ki?"

Yağız, "Çoğunluk 8. sınıf anahtarın çoğunluğun arasına karışacağını düşünüyoruz. Koruma programı bir anda bir öğrenciyi ortadan kaldırsa bulmamız daha kolay olurdu. İsimdi, kimlikti...

Ancak böyle bir durum söz konusu değil. Bu işin peşini bırakmadığımızın farkında olmalılar."

Ayça, "Ya da fazla temkinliler. Neyse ben dönüyorum o zaman."

Ayça'nın gözünden...

Organizasyonun binasından çıkarak biraz parka uğramaya karar verdim. Bu yaz gününde okul yokken yüküm artmadan önce biraz nefes almak istiyordum. Yaz tatilinde bile Yağız'ın okuduğu okulda göreve atanan öğrencilerin olması. Çok sıkıcı. Yağız orada nöbet tutarken bende bir parkta dinlenme imkanı bulacaktım. Belki de hemen liseye geçmemek iyi olmuştur.

1 yıl daha özgürleşmiş gibi hissediyorum.

Kaldırımdan yürürken bir taraftanda çevreyi izliyordum. Ağaçların sıklaştığı bankların ve park oyuncaklarının bulunduğu alanı geciyordumki bir çocuk bana çarparak düştü ve ağlamaya başladı.

"Anne!" Gözlerinden yaşlar patır patır düşüyor. Elini dizine koyuyordu.

"İyi misin? Annen nerede?"

Ağlamaya devam ediyordu. Eliyle işaret etti. Bankta telefonuna gömülmüş bir bayanın olduğunu gördüm.

"Hanımefendi hanımefendi!"

Telefonundan başını kaldırdı.

"Ne var?" dercesine bakındı.

"Hanımefendi! Çocuğunuz düştü ve dizi kanıyor."

Kadın telefonunu kapadı ve çantasına koydu. Ayağa kalktığı gibi oğlunun yanında bitti.

"Anne!"

Yanına annesi gelince çocuk hıçkırıklara boğulurcasına ağlamaya başladı.

"Canın yanıyor mu? Şimdi üflerim geçer."

Annesi çantasından çıkardığı peçeteye biraz su döktü ve yarayı temizledi. Ardından krem sürüp bant yapıştırdı. Oğlunu kucağına alıp banka götürdü.

"Bu nasıl oldu? Anlat annene."

Çocuk beni işaret ediyordu.

"Oğlumu siz mi yere düşürdünüz."

"Sakin olun hanımefendi. Ben yolumda yürürken çocuğunuz bana çarptı ve düştü."

Doğru olmasına rağmen kurduğum cümle bana da inandırıcı gelmemişti.

"Hiç bir yere ayrılmayın. Sizi şikayet edeceğim."

"Nasıl?"

Bir an şaşırdım. Böyle bir durumd, suçsuz olduğum bir konuda şikayet edebilir miydi?

Çocuk dümdüz koşarken çarpsa bir derece ama çocuğunuz yan taraftan koştururken bana çarptı, diğer çocuktan kaçarken.

Ezgi, "Hanımefendi Ayça'nın bir suçu yok."

Ezgi'nin sesi. Her geçen gün suçluluk duygumun arttığı arkadaşımın sesi...

Yanımıza geldi.

Ezgi, "Hanımefendi olan biteni gördüm. Ayça yolunda giderken çocuğunuz oyun arkadaşından kaçtığı sırada Ayça'ya çarptı."

Aradan geçen onca dakikanın ardından çocuk yine beni işaret ediyordu. Sonunda konuştu.

"Anne, ben o ablaya çarptım, abla sana haber verdi."

Ayça, "Görgü tanığı olduğuna göre masumiyetim kanıtlanmış olmalı. Hadi Ezgi gidelim."

Ezgi ile parkın içinde yürüyorduk.

Ezgi, "Nasılsın?"

Ayça, "Az önceki olayı saymazsak iyiyim."

Ezgi, "Yıl sonu balosuna katılacağını sanıyordum ama ortalıkta yoktun."

Buruk bir tonda konuşuyordu.

Ezgi, "En yakın arkadaşımla mezuniyeti kutlamak istiyordum."

Ezgi'nin en yakın arkadaşını elinden almıştım. Artık onunla daha fazla görüşmemin anlamı kalmamıştı. Onun "Anahtar" olma olasılığı çok düşüktü. Artık yavaş yavaş kendimden uzaklaştırmam gerekiyordu.

Ayça, "Mezuniyete katılamadım. Çünkü sınıf tekrarı yapmam gerekiyor."

Ezgi, "Ciddi misin? Şaka yapıyor olmalısın?"

Cevap vermedim. Başımı eğmiş önüme bakıyordum.

Ezgi, "Aynı liseye gidecektik. Neden?"

Ayça, "Devamsızlığıma dikkat etmemişim."

Ezgi, "Kolunun sakatlandığı zaman rapor vermediler mi?"

Ayça, "Verdiler ama açıklaması zor."

Ezgi bir süre sessizliğe gömüldü.

Ayça, "Abinden epeydir bahsetmiyorsun."

Ezgi, "Onu uzun zamandır görmüyorum. Kim bilir ne zaman döner. Döndüğü zaman bana bir ayıcık getirecekti. Tabi o zamanlar 6 yaşlarındaydım. Şimdi ise 13."

Ezgi'nin abisinden bahsetmesine okulun ilk haftaları arkadaşlarıyla konuşurken kulak misafiri olmuş ve onu göz hapsine almıştım.

Arkadaşlarından onun sevdiği, sevmediği durumları, hobileri ve daha bir çok şeyi öğrenerek kısa zaman içinde onun deyimiyle sırdaşı olmuştum. Zaman içinde birçok anı biriktirdik. Belki de okuldaki yangının olduğu ve onu pusuya düşürdüğüm anda bana engel olan his de buydu.

Olaydan bir ay sonra olanları hatırlamaya başlamıştım. Kendi kurduğum tuzağa kendim düşmüştüm.

Ayça, "Ezgi benim biraz işim var. Şimdi gitmem lazım."

Ezgi, "Tamam, sonra görüşürüz."

Bir daha görüşeceğimizi sanmıyorum.

Oradan uzaklaşıyordum.

Bütün bu olanların başlangıcını düşünüyordum. Kızıl Kargalar'a neden katıldığımı...

 

Loading...
0%