@duslerkutuphanem
|
Leksi'nin gözünden… Riyo, “Yeni yetmelerden bozma bir çete, bir nevi başkaldırı.” Leksi, “Peki senin bu yeni yetmelerle ne işin vardı?” Riyo, “Özel yapım safir kılıcımı biliyorsun değil mi?” Başımı olumlu anlamda salladım. Riyo, “Kılıcıma uygun bir kemer aldığım sırada kılıcı alıp kayıplara karıştılar. Şu an kılıcımı geri almaya gidiyoruz.” Leksi, “Yani yeni yetmelere gücün yetmiyor mu?” Riyo keskin bir bakış attı. Riyo, “Seni destek için getirmedim. Beni durdurman için getirdim.” Pek tekin bir yere gidiyoruz gibi gözükmüyordu. Bir ara sokaktan geçmemiz için işaret verdi. Leksi, “Riyo, sen bu ara sokağı avucunun içi gibi biliyorsun. Daha önce kaç kez buraya adım attın?” Riyo, “Senle takım olmadan öncesini mi yoksa şu son bir yılı mı soruyorsun?” Leksi, “Yani kabarık bir geçmişin var.” Riyo gülümsedi. Riyo, “Şuradaki ekibi görüyor musun?” Gizlendiğimiz çatının üzerinden beton borunun üzerinde oturan ekibi gösteriyordu. Riyo, “Liderleri şu şapkalı çocuk.” Çocuğun üstündeki kıyafetler paramparçaydı. Üstümüzdeki sarayın imkanlarıyla alınmış paltolara bakıyordum. Riyo, “Kılıcımı onlardan alacağım.” Harekete geçtiği sırada kolundan tuttum. Leksi, “Az sabırlı ol.” Yeni gelenleri işaret ediyordum. Bu yeni yetmelerin onlarla ne işi olabilir? Gözlerimi kıstım. Öfkeli bir tonda, “Safir.” Kızıl gözleriyle varlığımızı sezmişti. Çocukların başını sıvazlıyordu. Uzak durulması gerekenler arasında ilk 3'teydi. Riyo, “Ne işi var bunun burada?” Aynı zamanda Riyo'nun çocukluk arkadaşıydı. Riyo'nun eli belindeki kılıcına gitti. Ancak eli rüzgârı yakaladı. Leksi, “Yedek kılıç almadan mı geldin?” Riyo, “Anın heyecanıyla yedek kılıç olarak seni getirmiş bulundum. Hem buna ihtiyacım olmayacak.” Riyo yine gülüyordu. Riyo, “Safir'le yarım kalmış bir hesabımız var.” Elinde hafifçe turuncu bir ışık belirmeye başlamıştı. Leksi, “Gerçi şu an seni sırtından hançerledi sayılır ama neyse?” Onu yatıştıracağıma daha çok öfkelenmesine neden oluyordum. Sesin geldiği yöne doğru baktım. Safir, “İyi çocuklar. Abinize güzel bir hediye verdiniz. Şimdi bana çatıdaki kuşları getirin.” Çocukların gözlerindeki ifade kayboldu. Donuk bir ifadeyle hep bir ağızdan konuştular. “Tamam Safir.” Riyo'nun kılıcını havaya kaldırdı. Safir, “Bu hediyeyi eski bir dosttan hatıra olarak kabul ediyorum.” Riyo, “Safir.” Leksi, “Riyo ne yapıyorsun? Yerimizi belli ediyorsun.” Riyo, “Zaten çoktan açığa çıktık.” Leksi, “Safir oyunları sever. Çatıda dedi. Ancak hangi çatıdayız belli etmedi.” Karşılıklı binaların bulunduğu 4 evden birisinde pusuya yatmıştık. Leksi, “Çocuklar kendi iradelerinin dışında kılıcını almış olmalılar. Onlara zarar veremeyiz. Riyo, şu gülümsemeyi sil yüzünden.” Riyo, “Hadi ama epeydir antrenman yapmıyordum. Söz onlara kalıcı hasar vermeyeceğim.” Leksi, “Riyo buradan gidiyoruz.” Riyo'nun yakasından yakalamış, yerde sürüye sürüye götürüyordum. Riyo, “Kılıcım!” Leksi, “Unut kılıcını, ben sana daha iyisini alacağım.” Riyo, “Kılıcın daha iyisi mi? Dalga geçiyor olmalısın?" Birden durgunlaştı. Riyo, "Yani Safir'i öylece bırakacak mıyız?” Leksi, “Safir çoktan başka birinin kılığına bürünerek kaybolmuştur, bu çocukların iyiliği için. Bize kaybeden çocukları yaşatacağını düşünüyor musun?” Riyo, “Artık yakamı bıraksan mı?” Yakasını bırakınca sırt üstü yere kapaklandı. Leksi, “Safir onları işlenmemiş bir elmas olarak görüyor. İşlenmeye değer olup olmadıklarını bizim üzerimizde denemesini istemiyorum.” Riyo, “Ne yapıyoruz?” Leksi, “Açık değil mi? Geri dönüyoruz.” Riyo, “Bana bir kılıç ve antrenman borçlusun. Ekibimle geleceğim.” Leksi, “Yeri ve saati söylemen yeterli. Gitmeden önce bir antrenman yaparız. Döndüğümüzde hazırlıklara başla.”
|
0% |