@duslerkutuphanem
|
Ertesi sabah kahvaltı yaptığı sırada kapısı çalındı. Kapı deliğinden baktığında dışarıda Mihra'yı gördü. Kapıyı yavaşça araladı. (Nereden çıktı şimdi bu?) Buğra, "Merhaba." Mihra, "Buğra içeride mi?" Buğra, "Görmüyor musun?" Mihra başını manasızca bir sağa bir sola salladı. Buğra, "Beni-..." Mihra, "Siz Buğra'nın babası olmalısınız. İçeri girebilir miyim?" Buğra, "Öhm. Buğra şu an uyuyor kızım. İletmemi istediğin bir şey varsa ben söyleyeyim." Buğra içinden, "Bu kız ismimi nereden biliyor?" (Daha önemlisi evinin adresini biliyor. Farkında mısın acaba?) Mihra, "İngilizce dersinde verilen ödevin süresinin bitimine 4 gün kaldı. Final notunu etkilediğinden haber vermek istedim." Buğra, "Tamam, iletirim kızım. İsmin ne diyeyim?" Mihra, "Doğru, kendimi tanıtmadan söze girdim." Buğra içinden, "Ne zaman tanıttın ki zaten?" Mihra, "Mihra Çektirenoğlu." (Soy ismiyle her şey mana buldu.) Buğra içinden, "Daha çekeceğimiz var yani." Buğra, "Tamam kızım. Ben iletirim. Hadi iyi günler." Kapıyı Mihra'nın yüzüne kapattı. *** Evden çıkarken kapının yanındaki beyzbol sopasını eline aldı. "Oynamayalı uzun zaman oldu." Kahvaltıdan sonra Buğra sergi alanına gittiği sırada birkaç kişinin polisin etrafını çevrelediğini fark etti. Yakınındaki çalıların arasına daldı. Helin, "Dün gece elmasın olduğu sergi alanında yerde baygın bir oğlan gördüm. Muhtemelen aralarında anlaşmazlık çıktı ve çocuktan kurtulmaya çalıştılar." (Abla da iyi roman yazıyor.) Cevat, "Karanlıktan tam göremedim ama çocukta suç ortağı, onları ifşalayabilirler diye arkalarında bırakmadılar. İçlerinden biri sırtında götürüyordu." Buğra içinden, "Bunlar kurdukça kuruyorlar." Polis, "Yani en az 3 kişiydiler. Görünüşünü tanımlayabilir misiniz?" Helin, "Kahverengi saçlı. 1,70 boylarında, beyaz gömlek, siyah pantolon vardı üzerinde. Elinde bir yara izi vardı." Buğra içinden, "Düştüğüm sırada mı oldu ki?" Binanın arkasına geçti. Buğra, "Güvenlik görevlileri işini doğru düzgün yapmıyor gibi gözüküyor. Bu kez biraz güç kullanmam gerekecek. İçeri girdiğinde polislerin ortamdan uzaklaşmasını bekledi. Beyzbol sopasını elinde salladığı sırada geriye sadece Buğra ve güvenlik görevlisi kalmıştı. Görevli, "Beyfendi buraya giriş yasak." Buğra ağır adımlarla ilerliyordu. "Biliyorum." Buğra'nın elindeki sopaya gözü kaydı. Buğra sopayı salladığı sırada görevli kendini korumak için silahı Buğra'ya doğrulttu. Görevli, "Yaklaşma!" Buğra harekete geçtiği an güvenlik silahı ateşledi. Buğra, "Her atışın bir bedeli olduğunu unutma." Kurşun milimlerle Buğra'yı ıskaladı. Buğra, "Düzeltiyorum, isabetsiz atışlarını kastetmiştim." Birkaç el sıktı. Ancak Buğra kurşunlara yakalanmadan görevliye yaklaştı. Buğra, "Bir dakika şunu tutar mısın?" dediği sırada sopayı görevlinin eline bıraktı. Buğra, "Dikkat dağıtıcı unsur diye yanımda getirdim." Görevli eline aniden bırakılan sopadan ötürü önce bir afalladı. Görevli, "Bu sopayı nasıl tüy gibi kaldırıyordu." Demir sopayı kaldırmaya uğraşmak yerine bir köşeye attı. Buğra içinden, "Bu beden benim değilken kurşunun hedefi olmasına izin veremem. Şimdi odamda uyanmak istemiyorum." Buğra, "Bir taraftan kurşunları saptırırken bu sopayı taşımak çok zor. Benim için az tutarsın diye düşünmüştüm. Bir köşeye fırlatman çok kalp kırıcı." Yerdeki sopayı aldı ve görevlinin elindeki silahı uzaklaştırdı. Buğra, "Oyun zamanı bitti. Canını seviyorsan beni takip etme." Gözleri kırmızıya büründüğü anda görevliyi arkasında bırakıp elmasın sergilendiği salona geçti. Elması yerine koydu. Binadan çıkarken bir an duraksadı. Buğra, "Sanki bir şeyi es geçiyor gibiyim." Gerisin geri döndü. Görevliyi telsizin olduğu kulübeye giderken yakaladı. Buğra, "Demek arkadaşlarını çağıracaktın." Buğra'ya bakan görevlinin gözleri kırmızıya döndü. Buğra, "Buraya hiç gelmedim. Beni görmedin. Ayrıca kamera kayıtlarını düzenleyeceksin." Buğra içinden, "Daha başka kimseye görünmeden çıksam artık." Elini kolunu sallayarak sergi alanından çıktı. Evinde kendi kendine söyleniyordu. Buğra, "Elması yerine bıraktım. Görevli sorununu çözdüm. Yine de aranan suçlu profiline sahibim. Şu yaşlı çift... Bu durumda olaylar yatışana dek kısa bir süre okula gitmeyeceğim." Yatağın üzerindeki bedenine baktı. Elinden damlayan kan yorganın bir kısmını kaplıyordu. Yaşlı kadının dediği aklına geldi. Helin, "Kahverengi saçlı. 1,70 boylarında, beyaz gömlek, siyah pantolon vardı üzerinde. Elinde bir yara izi vardı." İlk yardım malzemelerini getirdi ve elini sardı. Buğra, "Göz göre göre ölüyormuşum ya. Azar azar tüm gece kan mı kaybettim. Neyseki müdahaleye gerek kalmadan yara kapanmış." Ayağına baktı. Buğra, "Parmak uçlarımın yavaş yavaş silinmesinden anlamalıydım. Hücrelerimin yenilenmesi yavaşlamış. Normal bir insan olsa şimdiye ölmüş olurdu." Derin bir iç çekti. Buğra, "Bedenime dönme zamanım yaklaştı. Bu bedeni ne yapsam ki?" Buğra kendi bedenini sırtına aldı ve evden çıktı. Parka vardığında bitki labirentine girdi. Bedenini çalıya yasladı. Elini kendi bedenindeki kalbinin üzerine koydu. Buğra, "Bedenine dön!" Volkan kendine geldiği an paltosunun cebindeki bıçağı çıkardı ve Buğra'nın karnına sapladı. Buğra kendine geldiği sırada Volkan'ın sapladığı bıçağı çıkarmak için eliyle baskı yapıyordu. Bu beden güçlerini kontrol edebileceği kadar güçlü değildi. Başını kaldırdı. Buğra bakışlarını bıçaktan Volkan'a kilitlediği an puslu mavi gözleri yine kan kırmızısı rengine bürünmüştü. Volkan irkilerek geri sendeledi ve korkarak Buğra'dan uzaklaştı. Volkan'ın gittiği anda Buğra'nın gözlerindeki kızıllık giderek söndü. *** Gecenin karanlığında bulutların gölgelediği dolunay ortaya çıkmıştı. Safir, “Uzun zaman oldu.” Telefonda belli belirsiz numaraları tuşladı. “Aradığınız kullanıcı kapsam dışındadır. Lütfen bir daha denemeyiniz.” Safir, “Kalbimi kırıyorsun.” Sinyalin gösterdiği konuma adımlarını sıklaştırdı. Safir, “1 şehir ötede mi?” Yüzüne bir gülümseme yayıldı. Safir, “Umarım iyi bir açıklaması vardır.” Sinyalin olduğu konuma geldiğinde gözlerini küçümser şekilde kıstı. Çalıların arasında yarı baygın halde aldığı darbe sonucu kan kaybeden Buğra'ya bakıyordu. “Ailemizi terk ettikten sonra seni bu halde bulmak çok acınası.” Buğra, “Burada ne işin var?” Güçlükle konuşuyordu. Karnına saplanan bıçağı çıkardı. Kanamanın durması için baskı yapıyordu. Safir, “Bu soruyu benim sormam gerekmez mi?” Buğra, “Tanınmaz hale gelmişsin.” Safir, “Bu sayede güçlüyüm.” Elindeki sopayı Buğra'nın yarasına bastırdı. Safir, “Bu bedende çürüyeceksin.” Buğra, “En azından senin gibi bir canavara dönüşmeyeceğim.” İnlemelerinin arasında zorlukla nefes aldı. Safir, “Bir gün saf gücün benim olacak.” Buğra, “Peki neyi bekliyorsun? Kısıtlıyorlar değil mi? O çok katılmamı istediğin ailen.” Safir, “Ailemiz.” Öfkeyle solumuştu. Safir, “Sadece birazcık daha göz yummam gerekiyor. Kimse bir kazaya kurban gittiğinden haberdar olmayacak. Benim seni almaya geleceğim güne kadar. Hayatta kal.” |
0% |