@duslerkutuphanem
|
Buğra Mihra'ya döndü. Buğra, “Eviniz nerede?” Mihra dış bir bakış açısıyla polisler tarafından kanlar içindeki suç ortağıyla kaçışının şokunu daha üstünden atamamıştı. Mihra, “Sizce polislerden kaçmamız mantıklı mı?” Buğra, “Onları duymadınız mı?” Mihra, “Ben masum olduğumu biliyorum.” Buğra, “Benim masum olduğumdan nasıl emin olabilirsiniz?” Mihra sessiz kaldı. Buğra zafer kazanmışçasına gülümsedi. Buğra, “Sergi alanında içeri girdikten sonra ayrıldık ve farklı yönlere ilerledik.” Mihra, “Peki sergi alanından ayrıldıktan sonra nereye gittiniz?” Buğra, “Elmasın sergilendiği yere uğradım.” Mihra bu cümlenin üzerine ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Ancak cümleyi yanıltma amacıyla bu şekilde kurmuş olabilirdi. Mihra, “Peki elmasın sergilendiği alandan girdikten sonra ne yaptınız?” Buğra, “Elmasın sergi alanında olduğu bir gerçek. Ancak bir noktayı atlıyorsunuz. O bölüm, ziyaretçi girişine yasaktı.” Mihra, “Bunu yapmak için bir nedeniniz olmalıydı.” Buğra bir an duraksadı. Mihra'ya döndü. Elini cebine attı ve boş ceplerini gösterdi. Buğra, “Elması neden istediğim açık değil mi? Sizi tatmin edebildim mi?” Mihra içinden, “Bu tarz bir konuda tatmin olmak istemiyorum zaten.” Mihra tatmin olmuş gözükmüyordu. Hâlâ içini kemiren bir huzursuzluk vardı. Buğra'nın dalgaya alan konuşması sunduğu gerekçeleri kabullenmesine izin vermiyordu. Onun konuşma tarzına alışmıştı. Şu an ise olduğundan bir tık daha kaba davranıyordu. Bir suçlu olduğu için ondan uzaklaşmasını istemişti. Oysaki şu an ikisi birlikte polislerden kaçıyorlardı. Buğra Mihra'yı güvenli bir yere bıraktıktan sonra harekete geçecekti. Tekrar adım attığı sırada, “Dur.” Buğra arkası dönük bir şekilde duraksadı. Mihra, “Bir adım daha atma.” (Mihra'nın polis teşkilatından olma ihtimali yok değil mi?) Buğra “Neden?” dercesine arkasına döndü. Mihra'nın işaret ettiği yöne baktı. Sivil polisler etrafı kolaçan ediyordu. Buğra, “Ne oldu az önce teslim olmuyor muydunuz?” Mihra, “Bu şekilde olmamalı. Bir merkeze gidip teslim olmalıyız. Bu şekilde teslim olursanız kendi isteğinizle teslim olmaktansa yakalanmışsınız gibi bir izlenim verecek. Ayrıca ilk önce bir hastaneye gitmeliyiz.” Buğra ilk başta Mihra'nın sözlerine anlam veremedi. Sonrasındaysa kanla kaplı gömleğine baktı. Az önce kan damlatan gömleği aklına gelince Mihra'nın akıl sağlığı için endişelenmeye başlamıştı. Her şey üst üste geliyordu. Oysaki Mihra durumu beklediğinden daha olgun karşılıyordu. Buğra, “Hastaneye gittiğim anda beni yakalayacaklarının farkındasınız değil mi?” Mihra, “En azından bir eczaneye uğrasak.” Buğra, “Olmaz.” Mihra, “Kendinizi öldürmeye mi çalışıyorsunuz?” Buğra, “Bir yara aldıklarında kanaması durmayan insanları biliyorsunuz değil mi? Benimde şu an yaram yavaş iyileşiyor.” Buğra içinden, “Volkan sağ olsun.” (Sağ olsun değil mi?”) Buğra içinden, “Yine başlama.” Buğra, “İlk önce gizlenecek bir yer bulalım. Sonrasında sizin masumiyetiniz için kanıt bulacağım. Bu sayede polislerle daha fazla uğraşmayacaksınız.” Buğra içinden, “Şu an tüm polislerin peşimizde olduğunu zannetmiyorum. Zaten çalınan elmas yerinde ve güvende. Sadece dikkat çekmememiz gerekiyor.” Buğra “Mihra bana bir mağazadan ceket alabilir misin?” Mihra, “Yakalanmaz mıyım?” Buğra, “Robot resim, iki görgü tanığı ve bir polis sorunumuz var. Ancak şu durumda sorgulansam bile -suçluların bilgisini yaymamam için arkada bırakılmayan bir suç ortağı- olarak gözüküyorum. Yani suçu işlediğim gibi bir algı ortada yok. Siz ise sergi alanında yanımda gözüktüğünüz için aranıyorsunuz. Şüpheli bir durum olsada kimse sizi bir kanıt ellerine geçene dek suçlayamaz.” Mihra, kısık bir tonda konuştu. “Yakalansamda kanıt yetersizliğinden serbest kalırım.” Tüm bu tartışma sırasında ilerledikleri yönü değiştirmişlerdi. Etrafı ağaçların gizlediği alandan etrafı gözlemleyen Buğra, “Sizi burada bekleyeceğim.” derken gitmesi gereken yönü işaret ediyordu. Mihra Buğra'nın gösterdiği mağazaya doğru ilerledi. Kıyafetleri incelediği sırada bir görevli yanına yaklaştı. “Yardımcı olabilir miyim?” Mihra içinden, “Belkide önce bir güneş gözlüğü bakmalıydım.” Mihra, “Sadece bakınıyorum.” Pantolonların olduğu bölüme geçti. Görevlide bir adım arkasındaydı. Ceketlerin olduğu kısma ilerlediği sırada önüne bir çocuk atladı. Mihra şaşırmış bir şekilde çocuğun sağına geçeceği sırada çocuk elindekini Mihra'ya uzattı. “Buna ihtiyacın olacak.” Donuk bakışları olan çocuk kasaya doğru ilerledi. Mihra manasızca çocuğun arkasından kısa bir süre baktıktan sonra ceketlerden birini aldı ve kasaya yöneldi. Kasiyer, “Toplam 2600 tutuyor.” Parayı uzattı. Kasiyer, “Bizden alışveriş yaptığınız için teşekkür ederiz. İyi günler.” dediği sırada Mihra'nın gözlerinin etrafında beyaz halkalar oluştu. Mihra, “İyi günler.” diyerek mağazadan ayrıldı. Mihra Buğra'nın olduğu ağaçlığa doğru ilerledi. Buğra, “Bir bakayım.” Mihra'nın uzattığı ceketi aldı. Üstüne bir tık bol gelen ceketi giydi. Buğra, “İyi misin? Yüzün bir tık solgun görünüyor.” Mihra, “İyiyim.” Buğra, “Hadi gidelim buradan. Sizi güvenli bir yere bırakalım.” Mihra, “Masumiyetimi nasıl kanıtlayacaksınız?” Buğra, “Bu kadar meraklı olmayın. Sadece gideceğimiz gizlenme alanında bir süre bekleyeceksiniz. Orada eski bir dostum var. Gizlenmenize yardımcı olacak.” Buğra içinden, “Mark'ın bize yardım edeceğine güvenmek zorundayım.” Buğra ve Mihra ağaçlık alandan çıkarak bir taksi çağırdılar. Taksici, “Nereye gidiyoruz?” Buğra taksiciye dönerek konuştu. Buğra, “Karşıya gideceğiz.” Ardından Mihra'ya döndü. Buğra, “Gideceğimiz yol uzun. Toplu taşımada dikkat çekmemize gerek yok.” Mihra, “Ev adresimi sormuştunuz?” Buğra, “Evet o sorum epey bir geride kalmadı mı sizce?” Mihra, “Neden başka bir yere gidiyoruz?” Buğra, “O çevrede tanıdıklar yüzünden başımız ağrıyabilir. O fikirden vazgeçeli saatler oldu.” Tekrar suskunluğa büründüler. İnecekleri yer geldiğinde Buğra ücreti ödedi ve taksiden indiler. Müstakil bir evin önünde durmuşlardı. Bahçe kapısı demir parmaklıklarla örülü işlemeli bir kapıydı. Mihra bir adım geri sendeledi, “Nereye geldim?” dercesine. Buğra tam arkasındaydı. Buğra, “Endişelenme tanıdığın yanına geldik.” Mihra içinden, “Şüpheli bir suçlunun tanıdığı…” Mihra ne kadar kabullenmek istemese de Buğra'ya güven konusunda tereddüt yaşamaya başlamıştı. Buğra, “Beni takip et. Yanımdan ayrılırsan kaybolursun.” Demir işlemeli kapının yanındaki cihazın düğmesine bastı. Cihazın ekranında bir yüz belirdi. Buğra, “Merhaba Mark. Eve gelebilir miyiz?” Mark, “Abi epeydir, yoksun. Peki, misafir programını çalıştırıyorum. Yanındaki?” Buğra, “Bir arkadaş…” Mark, “Bu seferlik görmezden geliyorum. Güvenlik önlemleri 5 dakikalığına askıya alındı. Acele etseniz iyi olur. Sadece sen olsaydın, deaktive etmezdim.” Mark gülüyordu. Bahçeye girdiler. Kapıya yaklaştıklarında kapıyı ortaokullu bir çocuk açtı. Buğra, “Nasılsın bakalım?” Mark, “İyiyim. Peki sen?” Buğra, “İçeri geçelim anlatacağım.” Mark, “Tabi buyurun.” Buğra, “Evin içindeki güvenlik önlemleri ne olacak?” Mark, “Az kalsın unutuyordum. Bu cihaza parmak izinizi okutabilir misiniz? Bu sayede merdivenlerde sizi bir sürpriz karşılamasını önlemiş olacağız.” (Mark'ın bu detayı atladığından emin miyiz?) Buğra içinden, “Şüpheli, şakacı ama iyi bir çocuktur.” Mihra etrafındaki nesneleri Mark'ın gösterdiği odaya geçene dek incelemeye devam etti. Odaya girdiklerinde bir bayan odanın bir köşesinde onları bekliyordu. Mark, “Misafirlerimiz geldi anne.” “Hoşgeldiniz, geçin oturun.” Buğra ve Mihra oturduğunda Mark'ta boş bulduğu bir köşeye geçti. “Uzun zaman oldu Buğra.” Kadın “Bu kez ne için geldin?” dercesine bakıyordu. Buğra, “Son mücevher hırsızlığını biliyor olmalısınız.” Mark, “Sonrasında başka bir mücevher çalma vakası var. Ancak biz hangisini kastettiğini anladık.” Kadın muzip bir gülümsemeyle söze girdi. “Güvenlik görevlisi olaya ilişkin bir şey hatırlamıyor, dahası kamera kayıtları gizemli bir şekilde ortadan kayboldu. Bu gizemin kaynağı olabilir misiniz bayım?” Buğra, “Elbette olayın içine fazlasıyla karışmış durumdayım.” “Müdahalenin kaynağını anlamıyor değilim. Ancak sorununa ilaç olması için kullandığın yöntem başına daha çok iş açıyor. Sözlerimin fikrini değiştirmek için bir önemi olmayacak sanırım değil mi?” derken oğluna bakıyordu. Mihra'ya döndü. “İsmin neydi kızım?” Mihra arada dönen konuşmayı kendince yorumluyordu. Mihra, “İsmim Mihra. Sizin…?” “......” Mihra bunca olayın arasında aklında beliren soruyu sordu. Mihra, “Siz hangi alanda çalışıyorsunuz?” Mark ayağa kalktı. Mark, “Bilim kurgulara inanır mısın? Biz bilim kurgu sayfalarından çıkmış bir aileyiz. Buğra ile geldiğine göre bu kısmı hızlı geçelim.” Buğra, “Güvenin fazlası sonun olabilir Mark.” “Sorun değil. Buraya getirdiğine göre o veya bu şekilde öğrenecekti. Buradaki asıl sorun onun yaşamasını istiyor musun?” Mark şaşkın bir şekilde annesine bakıyordu. Mihra duyduklarını idrak etmeye çalışıyordu. Bir Buğra'ya birde kadına baktı. Mihra, “Ne demeye çalışıyorsunuz?” Buğra, “Bilmiyor. Onun yaşama sıkı sıkı tutunması için elinizden geleni yapacağınızı umuyorum.” Buğra Mihra'ya döndü. Buğra, “Burada güvende olursun. Şu an buradan ayrılmam gerekiyor. Sorunu çözdüğüm gibi geleceğim. (Bir sorunu daha askıya aldın.) Buğra içinden, “Neden hep olumsuzsun.” (İyi ve kötüyü ayırt edebilmen için.) Buğra bulunduğu evden ayrıldı. Buğra, “Peki şimdi bu kimlikle ne yapsam?” Elindeki kimliğe bakıyordu. Buğra, “Mark gelebilir misin?” Mark odasının camından evden uzaklaşmakta olan Buğra'ya bakıyordu. Mark, “Geliyorum.” Mark geldiğinde Buğra ona kimliği gösterdi. Buğra, “Bu kişiyi bulabilir misin?” Mark, “Saylıs ile irtibata geçeceğim.” Buğra, “Kısa sürede dönüş yapabilir misin?” Mark, “Saylıs dönüş yaparsa neden olmasın. Abi pek iyi görünmüyorsun.” Buğra, “Bu sorun çözülene kadar geçiş yapamam.” Mark, “Ne kadar zamanımız var?” Buğra, “Her şey düzgün ilerleseydi beni uzun bir süre idare ederdi. Ancak şu an bilemiyorum.” Mark, “Durumun bu kadar ciddi olduğunu daha önce söylemeliydin. Saylıs'ın dönüş yapmasını bekleyemeyiz.” Mark garaja doğru ilerledi. Buğra Mark'ı takip ediyordu. Mark, “Bakalım işimize yarayan malzemeleri burada bulabilecek miyim?” Mark garajın gürültüyle açılışının ardından içeri girdi. Buğra hayretle etrafını gözlemliyordu. Buğra, “Burasının garaj olduğundan emin miyiz?” Mark, “Benim küçük karargahım olmasını tercih ederdin sanırım. Ancak burası normal bir garaj sadece.” Buğra, “Sizin normaliniz ve benim normalim farklı sanırım.” Mark, “Senin normalinde bize uymuyor zaten. Normalini olabildiğince hayatımızdan uzak tutsan iyi olur. Yine de her zaman bir kapı aralığımız olacak senin normalin için.” Buğra etrafındakilere çarpmamaya dikkat ediyordu. Mark, “Peki, lazım olan malzemeleri aldım. Hadi çıkalım buradan.” Buğra Mark'ın arkasından garajdan çıktı. Mark'ın el çabukluğuna göz hızını ayarlamaya çalışıyordu. Ucu ucuna yetişen göz hızı onu hayran bırakmıştı. Ortaya çıkan araca baktığında yüzüne hafif bir gülümseme yayıldı. Buğra, “Yine kaykay olacağından korkuyordum.” Mark, “Neden? Kaykayda iyidir.” Buğra, “Oysaki ehliyetim vardı.” Mark, “Ancak burada araba yapabilecek malzeme yoktu.” Mark gülüyordu. Buğra, “Bizde elimizdekiyle yetiniriz.” Çift kişilik bisikletin önüne Mark, arkaya Buğra bindi. Mark, “Sıkı tutun. Az sonra senin normalin ile benim normalim çakışacak.”
|
0% |