@duygu_alp
|
“Bebeğimin iyi olduğundan emin misin?” Elimde olmadan belki de on kez sorduğum soruyu tekrar sordum. Kalbi çok hızlı atıyordu ve hareketleri yavaşladı. “Merak etme Afsa paşamız çok iyi sadece içerde sıkılmaya başlamış her an bir sürpriz yapıp gelebilir.” “Nazı ile beni öldürecek kız olsaydı düşünemiyorum Zeynep.” “Her bebek biraz naz yapabilir sonuçta annesi sensin sana benziyor. Bahse girerim ki o adi babasından çok sana benzeyecek.” “Anma onu, ona benzemesinden deli gibi korkuyorum. Her ne kadar onu hatırlatan bir parça olsa da bana ait.” Hastaneden çıkmış yarım saat bir yürüyüş yapıp eve gitmeyi düşünürken bir bacaklarım da hissettiğim ıslaklık ile kasıklarıma giren ani sancı ile çığlık attım. Zeynep ne kadar her an bir sürpriz yapıp gelebilir diye söylese de henüz erkendi bir ayı daha vardı. Etrafımda toplanan kalabalığın söylediklerini duymuyordum. Zeynep’in sesini duyana kadar bilincimin gittiğini hissettim etrafım da olanlara dışardan bir seyirci olarak bakıyor ama tepki veremiyordum. “Afsa güzelim aç gözünü bak oğlun geliyor. Sakin olmalısın hadi yeğenim için lütfen kardeşim Allah rızası için yardım edin kalp ritmi bozukluğu var doğum başladı. Anneyi kaybedebiliriz.” Tek şansım Afsa’nın hala hastane bahçesinde bulunurken doğumun başlamasıydı. İki adamın yanımıza geldiğini fark ettim. Esmer iri yarı olan adam Afsa’nın bacaklarında ki ıslaklığı görünce bir anda arkadaşımı kucağına alıp hastaneye koştu. Bende peşlerinden koşmaya başladım. Arkadaşımı sedyeye bıraktığını gördüğüm ilk anda müdahaleye başladım. Hala kalp atışları düzensizdi acil doğumhaneye sezeryana alıyoruz bilgisi verip hazırlanmaya başladım. Sanki ayazda duruyormuş gibi ellerim bir anda soğuyup titremeye başladı. Sakin ol Zeynep sakin, arkadaşını ve yeğenini düşün mink paşayı düşün. Diyerek kendimi telkin edip ameliyathaneye doğru yöneldim. Bu dünyada ki tek dostum kardeşimin kaderi benim ellerimdeydi.
Her yerde iki haftadır en yakın adamım olan Hamza’yı arıyordum. Gün içerisinde gelen telefon ile özel yıldırım hastanesinde olduğunun haberini aldım. Kardeşim Aziz ile hemen hastaneye gelmiştik. Aziz hastanenin bahçesinden gelen kadın çığlığını duyunca hızla oraya doğru yürümeye başladı. Sesin tanıdık olduğunu söyleyince bende merak edip adımlarımı o yöne çevirdim. Yerde hamile bir kadın boylu boyunca yatıyordu. Dikkatimi elbisesinin açıkta bıraktığı bacaklarında ki kan çekti. İşte o zaman aklıma üç yıl önce kaybettiğim kız kardeşim geldi. Onu da bu şekilde banyoda bulmuştum. O an sedyenin gelmesini beklemek yerine kadını kucağıma alıp hastaneye doğru koşmaya başladım. Arkamdan da Aziz ve doktor koşarak geliyordu. Doktor hastaneye geldiği an kaç dakikadır bir sedyeyi getiremediniz diye kendisinden beklenmeyen bir sesle çıkış çıktı. Daha sonra kadın doğuma ameliyata alacaklarını söylediğini duydum. Aziz ile Hamza’nın yanına gittiğimde düşmanlarımın kaçırdığını ve bir uzun süre ellerinde işkence gördüğünü söyledi. Benim hayatım tehlikeliydi bir mafya ve bir aşiretin ağası olarak. Acımasızlığımı bildikleri halde buna cesaret etmişlerdi. Hamza yüzlerini görmediğini söylemiş zaten çoğunlukla baygın haldeymiş. İlk fırsatta kaçmış birkaç yerde saklanmış fakat ağrıları artıkça ve enfeksiyon kapan yaraları yüzünden yolda baygınlık geçirince onu da bu hastaneye getirmişler. Yine de bu önemli konuşmalar içerisinde aklım genç kadındaydı. İki kadın da bir yerden tanıdık geliyordu fakat ben hatırlayamıyordum. Aziz hatırlamıştı…
Düşüncelerimi bir kenara itip ameliyathaneye gelince bahçede ki doktorun yerde oturup hıçkıra hıçkıra ağladığını gördüm. İşte o zaman kalbimde bir sızı oluştu. O ölmüş müydü? Peki bebek o neredeydi nasıldı? Paşamız dünyaya gözlerini açmıştı sonunda ama annesi onun annesi benim kardeşimdi, ailemdi, her şeyimdi. Afsam melek kalpli dostum zaten kalbinden rahatsızdı. Ameliyathaneye girince birazda olsa düzelen kalp atışları bebeğini dünyaya getirdikten sonra tekrar düzensizleşti. İşte o an elim ayağım boşaldı ben tek dostumu sırdaşımı kaybediyordum bunu hissettim. Ameliyat için hazırlanırken de böyle olmuştum o an kendimi sakinleştirdim. Ama bu sefer farklıydı bize oğluna ve bana dostum veda ediyordu sanki … Böyle olmamalıydı daha çok genç, daha yeni anne oldu. Hangi ara biri kolumdan tutup ameliyathanenin dışına doğru sürükledi, kapının önüne bıraktı anlamadım. Dizlerimin üstüne çöküp kapıya bakarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Aziz ile genç kadına bakıyorduk başında birkaç hemşire ve bir iki doktor vardı. Bir şeyler söylüyordu fakat kadın algılarını dışarıya karşı kapatmış. Sadece bana emanet, bize veda etti bıraktı bizi kardeşim gitti diyerek ağlamaya devam ediyordu. en son Afsa’ya söyleyin gelsin oğluna kendisi baksın ben artık bebekleri sevmiyorum diye bağırmasını bütün hastanenin duyduğundan emindim bir anda yanımda hissettiğim hareketlik Aziz’e aitti. Genç kadını aynı katta buluna boş bir dinlenme odasına götürdüğünü gördüm. Kapı tekrar açılıp bir hemşire çıktı gözleri ile etrafı tarıyordu. Genç kadını aradığını anladığım zaman birkaç adım öne çıktım. Beni fark ettiği zaman konuşmaya başladı; “Pardon burada bir bayan doktor vardı. Şimdi nerde bilginiz var mı?” “Baygınlık geçirdi az önce arkadaşım dinlenmesi için bir boş bir odaya götürdü.” “Lütfen ona söyler misiniz? Afsa hanımın ameliyatı başarılı geçti kendisini birazdan odasına çıkartacaklar.” “Tabi hemen söylerim iyi yani bir sıkıntı yok.” “Evet gayet iyi çok inatçı çıktı anne oğul çok şükür her şey bitti iyiler.” Çok şükür iyiymişler, minik bebek annesiz kalmadı. Dilimden dökülen şükür ve dualar ile doktorun bulunduğu odaya doğru hızlı adılar ile yürümeye başladım. Tam odanın kapısına yaklaştığım anda odadan Aziz ve doktorun yüksek sesli tartışmalarını duymaya başladım. Anladığım kadarıyla doktor kendine gelmiş. Kapıyı çalmadan direk odaya girdiğimde: “Sen kim oluyorsun da beni bu odada tutmaya çalışıyorsun hangi hakla.” “Bakın doktor hanım yerde baygın olarak yatıyordunuz, bende sedyenin gelmesini beklemedim sizi direk bana gösterilen bu odaya getirdim. Sanki yatak odama yatağıma getirmişim gibi konuşmayın.” “Terbiyesiz, zaten hastane değil sanki iki saatte bir sedye geliyor. Şimdi müsaade ederseniz arkadaşımın yanına gideceğim.” Tartışmanın uzun süreceğini fark edince kapıyı açıp içeri girdim. Doktor hanım bizim Aziz’i öldürecek gibi bakıyordu. Daha fazla tartışma uzamasın diye direk söze girdim. “Arkadaşınız ameliyattan çıkmış, ameliyatı da başarılı geçmiş. Şimdi odasına alıyorlar.” “Al işte gördün mü arkadaşın iyiymiş boşuna o kadar yırttın kendini çirkef doktor.” Aziz’in dedikleri ile şaşkınlıkla ona döndüm normalde tam bir İstanbul beyefendisi olan ve bu sınırlardan çıkamayan adamı bu doktor zıvanadan çıkarmış. Arkadaşının iyi olduğunu duyunca sanki az önce kayalara çarpan kızgın deniz kendi değilmiş gibi duruldu. Gözlerinde parıltılar ile bana bakmaya başladı. Doğru söylediğimi anladığı zaman kızarmış gözleri, yanaklarından akan gözyaşları ile gülümsedi. O an çok farklı hissettim. Arkadaşının yanına gitmek için kapıya tam yönelmişti ki dönüp Aziz’e cevap vermeyi unutmuş gibi lafını söyledi. “Bana bak düzgün konuş ya da muhatap olma, herkes sizin gibi ağzında altın kaşıkla veya düştüğünde tutunacağı bil dal ile gözlerini dünyaya açmıyor.
Ben Zeynep hayatta kardeşim Afsa’dan ve mesleğinden başka kimsesi olmayan Zeynep kardeşini kaybetmekten ölesiye korkan Zeynep. Yüreğinde ki acı ile minik yeğeninin yüzüne bakamamıştım. Şimdi bunun bana yaşattığı utanç ve pişmanlık ile minik paşamı alıp annesinin yanına gidiyordum.
|
0% |