@duyguaslankurt
|
Ne güzeldi aşk seninle, taki aşkımı zehir edip değerini yok edene kadar..
Zahit ağa odasına girerek düşünmeye başladı. Yıllardır odanın yanından geçmeyi bırak aynı kata bile çıkan olmamıştı kolay kolay. Herkes korkardı sahi korkulacak ne vardı ki! Yinede tereddüt ediyordu insanlar kendileri yazıp çizdikleri senaryoya. Peki ya Nazlı nasıl gire bilmişti içeriye. Girdi hadi nasıl korkmadan geri çıktı. Bu işte bir terslik vardı. Sevinse mi? Üzülse mi? Bilemedi.
Bir yanı deli gibi tekrar bu kız bu odaya girse neler olurdu derken. Diğer yanı ise bunu yapmaması gerektiğini kızı tehlikeye atmaması gerektiğini söylüyordu. Düşünceler içinde kaybolup gitmişti Zahit ağa.
Nazlı odasında deli gibi bir sağa bir sola gidip geliyordu. Yıllardır dinlediği anlatılanlar saçmalıktan başka birşey değildi. Bunca zaman boş yıkık dökük bir oda için miydi bütün merakı. O kadar da yaptığı plan bile boşaydı. Kendisini tehlikeye atmaktan başka bir işe yaramadı. Odanın bir gizemi bile yoktu. Hani anlatılan o efsanade ki sesler, gürültüleri bırak içeride kimse yoktu. Morali bozuk bir şekilde Leyla'nın yanına giderek kendisini sedire canı sıkkın bir şekilde bıraktı. "Hayırdır canım yüzünden düşen bin parça. Yine neye sıktın güzel canını." "Sorma Leyla ya. Şu gizli meşhur odaya girdim." Leyla korku dolu gözle ayağa kalktı hızla. "Ne diyorsun sen Nazlı nasıl yaparsın bunu başına bela aldın. Hiç laf söz dinlemiyorsun." Leyla sinirle söylenerek sağa sola yürümeye başladı. Aklı almıyordu bunu nasıl yapabilirdi. "En son o odaya giren bir kız aklını kaçıracak raddeye gelerek konuşmayı unutmuştu nerdeyse."
"Off Leyla ya hemen kötü senaryolar yazdın. Gördüğün gibi sapa sağlam buradayım. Hem oda boştu öyle korkulacak da birşey yoktu. Kim ne dediyse abartmış." Leyla hızla genç kızın yanına oturdu bir kardeş edasıyla konuşmaya başladı. "Nazlım hiç mi, düşünmedin başıma ne bela gelir diye. Senin karşına çıkmamış işte. Ama bu seni rahat bırakacağı anlamına gelmez güzelim. Bak yine çalışan biri bir gün o odaya girmiş gördüğü manzara karşında günlerce deli gibi dolanmış evin içinde. Ailesi hoca hoca gezdirmiş. En son bu köyden gitmekte çare bulmuşlar." "Bir dakika ya sen o odada biri olduğunu başıma bela olacağını nereden biliyorsun. Bildiğin bir sey varsa söyle bizde bilelim. Hem öyle ise bile ne görmüş herşey var da kim olduğu neden söylenmiyor."
"Nereden bileceğim canım saçmalama efsanelerden duyduğum kadarını söylüyorum. Duyduğum sadece odada deli gibi biri olduğu,gözünün siyahının bile olmadığı. Elinde bıçakla deli gibi oradan oraya saldırıyormuş. Bir kaç kişi elinden zor kurtulmuş. Herkes üç harfli tarafindan çarpıldı diyor." "Efsane olması için ortada bir hikaye olması lazım ama hani hiç bir şey yok. Sadece kuru bir hikayeden başka bir şey yok. Odada sağa sola saldıran biri bile yoktu."
"Belki vardı da adı gizli efsane olarak saklanıyordur. O an başka şeyle meşguldu belki." Nazlı şaşkınlıkla Leyla'ya baktı. "Saçmaladığının farkında mısın? Gizli efsane mi olur! Olsa da adı gizli efsane olmazdı. Efsane ola bilmesi için ortada birinin olması gerekli." Leyla pes etmişti artık. Ne desede Nazlıyı inandıramıyacağını biliyordu. Kafasına koyduğunu mutlaka yapardı. Kim ne derse desin mutlaka işin içinden çıkar onu yapardı. Bir gün başına bela almasından gerçekten korkuyordu Leyla.
Nazlı eve doğru aklında binlerce soruyla yürümeye başladı. O sırada takip ediliyor gibi bir his doğdu içine. Arkasına dönüp baktı ama kimse yoktu görünürde. Bir an aklına Leyla'nın sözleri geldi. " Ya gerçekse ve beni takip ediyorsa." Diyerek mırıldandı. Düşüncesinin saçma olduğunu düşünerek gülmeye başladı. "Yok artık Nazlı sende iyice evhamlı oldun çıktın." Diyerek kendi kendine gülümsedi.
Biraz ilerledikten sonra birden kolunun çekilmesiyle harabe bir evin içinde buldu kendisini. Çığlık atmasına bile fırsat kalmadan ağzını bir çift el kapatmıştı. "Şşş benim Samet sakın bağırma." Nazlı bir an elini kalbine koyarak nefes verdi. "Korktun mu kız!" "Aklım çıkıyordu. Ne yapmaya çalışıyorsun. Beni delirtmeye falan mı?" "Ben buraya seni özlediğim için geleyim senin söylediğin sözlere bak. Hem ben seni deli halinle yine severim."
Nazlı bir an kızarsada adının hakkını verirdi. Kaybetmeyi değil kazanmayı severdi, her zaman. Özellikle işin içinde sevdalısı Samet varsa. Omuz silkerek başını diğer tarafa çevirdi. "Tabi tabi beni deli edip başka kızlara bakacaksın değil mi?" Samet sesli bir şekilde güldü. "Kız senden başka kimi görür bu gönül de hele bana. Senden başkası için atar mı, bu kalp. Sen yoksan kalbim atmış, atmamış ne fark eder. Ölür.."
Nazlı hızla genç adamın ağzını kapattı. "Agzından yel alsın deme öyle Samet'im. Ben sensiz ne yaparım sonra. Hem zaten başka kızı bırak dişi sinek geçse yanından kıyamet kopar." "Bilmez miyim. En çokta bu huyunu seviyorum beni koşulsuz sevdiğini bilmek huzur veriyor bana."
Nazlı'nın saçının bir tutamını tutarak kulağının arkasına sıkıştırdı. Yavaşça öpmek için yaklaştığında Nazlı hızla genç adamdan kaçtı. Bu durum artık Samet'in canını sıkmaya başlasada ses çıkarmadı. "Evlenmeden olmaz demiştim." "Alacam kız seni eninde sonunda. Zaten benim değilmisin? Niye kaçıyorsun." "Olmaz bu allah katında da devlet katında da caiz sayılmaz. Zevcen olmadan elin elime bile değemez."
Samet sıkıntıyla saçlarını karıştırdı. "Tamam lan babama söyliyeceğim artık bugün olmazsa yarın." Nazlının gözleri ışıldadı birden. "Gercekten mi?" "Tabi ki ne zaman yalan söyledim sana. Ayrı gayri olmuyor artık." Nazlı sevinçle koşarak oradan uzaklaştı.
"Lan be sarılmadı bile. Sevinir sarılır diye bekledim bide Salak Samet." Samet bir an bu işin içinden nasıl çıkacağını düşündü. Babasına daha hiç birşey söylememişti,kolay da değildi söylemek.
Nazlı sevinçle eve gelerek hiç bir şey söylemeden odasına girerek kendisini yatağına attı. Bugün kendisinden daha mutlu bir insan olamazdı. Sonunda Samet babasına herşeyi anlatacaktı çok mutluydu. Hayaller kurarak gözlerini derin bir uykuya kapattı.
Sabah uyandığında kendisini oldukça huzurlu ve mutlu hissediyordu. Birden kapısının açılmasıyla gelen annesine baktı. "Hemen kalk hazırlan kızım konakta çok işimiz var. Acil çağırıyor baban." Annesine şaşkınca bakmaya başladı; "Öyle aval aval bakmayı bırakta hemen hazırlan." "Tamamda neden daha dün bütün işleri yapmıştık. Şimdi bu telaş niye."
"Ağanın oğlu bugün köye dönüyormuş. Zahit ağa herşeyin hazırlanmasını istedi odasını, sevdiği yemekleri." "Zahit ağanın oğlumu hani şu aklını yitirdiği için köyden apar topar götürülen çocuk." Birden annesinin sinirli sesiyle lafını yarıda kesti. "Sus kız. Aman ha Zahit ağanın yanında da böyle apır,sapır konuşayım deme. Sonra sürgün ediliriz senin yüzünden." "Aman iyi deli oğlu kendisinin olsun. Ağzımızı da açmayız. Deli oldu belli oda bir alem kabul et gitsin."
"Yok kızım senin bu dilin birgün başımıza bela açacak." Nazlı yataktan çıkarak hızla annesine sarılarak yanaklarından sulu sulu öptü annesinin sinirlendiğini bilmesine rağmen. Ama bu hali çok hoşuna gidiyor du Nazlı'nın. "Beni böyle vıcık vıcık öpme diye kaç kere diyeceğim. Aman neyse hadi çok geç kaldık." Annesi odadan çıkar çıkmaz üstünde ki geceliğini çıkararak. Rast gele bir elbise seçerek üstüne giyindi. Saçlarını iki yandan örerek kırmızı yağlığını saçları dışarıda kalacak şekilde bağladı. Nede olsa yine bugün temizlik vardı.
Nazlı ne giyerse giysin her zaman alımlı ve güzel bir genç kızdı. Üzerime giydigi kırmızı pazen elbisesi, üzerine bahar çiçekleri serpiştirilmiş görünümü vermişti. Sarı saçlarına taktığı kırmızı yağlığı, yeşil gözlerine ayrı bir güzellik katmıştı.
Annesiyle konağa geldiklerinde ummalı bir çalışmayla karşılaştı Nazlı. Babası sürekli etrafta koşuşturuyor,bir yanda da sağa sola emirler yağdırıyor du. Nazlı bu duruma gülmeden edemedi. "Allahın delisine bu kadar hazırlıkta niyeyse ne anlar o bunlardan." Diyerek mırıldanarak içeri girdi.
"Nazlı kızım sen üst kata çık oğlanın odasını hazırlanmasına yardım et, bende yemeklere yardım edeyim vaktimiz çok azaldı. Bir an önce bitirelim işleri." Genç kız başını sallayarak üst kata çıktı. Gözü birden dünki odaya kaydı neden sır gibi saklandığına bir türlü anlam veremedi Nazlı. Bütün işler bittiğinde odaya göz gezdirdi. Neredeyse odanın yarısı siyahlarla döşenmişti. Yatağı, dolapları bile siyahtı . Tek beyaz duvarlar ve yatak örtüsüydü. "Ne kasvetli bir oda deli ne olacak. Kendisi gibi odasını da karartmış." Odadan çıktı kapıyı kapatarak. Annesinin yanına inmek için merdivenlere yöneldi.
"Nazlı kızım hoşgeldin." Genç kız Zahit ağanın sesini duymasıyla ağaya döndü gülerek. "Hoşbuldum ağam, bir arzunuz mu, vardı?" "Gel kızım bugün malum oğlum geliyor. Al bu anahtarları, odada oğlumun resmi vardı onu da odasına getir as kızım." Nazlı bir anda korkmadan edemedi, ya Leyla'nın dediği gibi birden önüne çıkarsa. Korkarak anahtarı aldı odaya doğru gitmeye başladı. Biraz düşününce korkusunun yersiz olduğunu düşünerek gülmeye başladı.
Peki ya bunca zaman kimse girmesine müsade edilmeyen odaya neden birden kendisinin girilmesine müsade edildi ayrı bir konuydu buda. Dün sağ çıktığını gördüğü için şansını mı? Tekrar denemek istedi ağa acaba diye düşünerek odaya doğru yürüdü.
Odanın kapısını açarak içeriye girdi. Etrafına bakınarak resmi buldu. Bu resim daha dün parça, parça değilmiydi. Ne ara tek parça haline gelmişti. Odadan çıkarak kapıyı örttü. Diğer odaya girdiğinde resme pür dikkat baktığı için önünde birinin olduğunu bile fark edemedi. Çarpışmanın etkisiyle resim ile birlikte yere düştü. Kafasını kaldırıp çarptığı kişiyi görünce bir anda korkudan gözleri büyüdü..
|
0% |