Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Bölüm

@duyguaslankurt

"Tak tak"

Havalimanında yankılanan topukluların sesleri. Herkesin gözü üstümde, üstümde ise gelinliğim. Ben ise kaçan gelin. Normal insan rahatlığıyla yoluma devam edip kaçan gelin ben değil miş edasıyla başım dik gururumla birlikte yürümeye devam ettim. Kim bile bilir içimde ki yerlere yatarak deli gibi ağlama isteğini. Arkama bile bakmadan yola devam etmek ne kadar kolaysa o kadar rahatım.

 

Koşar adımlarla uçağın olduğu tarafa doğru yürümeye başladım. Her an ensemde bitebilirledi. Bir an önce buradan kaçmam gerekiyordu. Kendimi uçağa atar atmaz elimi kalbime koyarak derin bir nefes aldım. Ver elini Karadeniz yeni bir hayat beni bekliyordu. Hayatta kimsenin aklına orada olacağım gelmezdi beni İstanbul da aramaya devam etsinler bakalım. Keyifle gözlerimi kapatarak derin uykunun kollarına bıraktım kendimi bugünlük adrenalin yeterdi. Esas adranalin bundan sonra başlıyacaktı.

 

Uçaktan inerek çıkışa doğru yürümeye başladım. Kapıya gelerek Karadeniz'in aşık olduğum kokusunu içime çekeceğim sırada omuzumdan tutulmamla korkuyla yavaşça arkamı döndüm. Karşımda benim iki katım bir baba yiğit beklemiyordum.

"Ilgın hanım?"

"Evet benim siz kimsiniz?"

"Beni Alparslan bey gönderdi sizi bekliyor bir an önce gidelim."

Alparslan da kimdi şansım böylesine

"Bey efendi siz be .."

 

Arkamda oluşan kargaşa ile seslerin geldiği yere baktığımda gördüklerim ile "yok artık" diyerek eğilerek elimle yüzümü siper ederek arkamı döndüm. Bunlar beni nasıl buldular!

"Bittin kızım baban seni çiğ çiğ yerken akrabaların leş kargası gibi seni babanla birlikte yer. Hele babanne'nin eline düşersen yandın kızım yandın sen."

 

"İyi misiniz? Ilgın hanım"

Yanımda varlıklarını bile unuttuğum adamlara döndüm.

Az önce horozlanmaya hazırlandığım adama kedi gibi baktım. Ellerimi açarak Allah'a dua etmemek için kendimi zor tutuyordum. Gerçekten de Allah'ın sevdiği kulluymuşum.

"Hiç bu kadar iyi olmamıştım. Bir bilseniz ne kadar iyi olduğumu. Gidelim mi? Bey efendiyi daha fazla bekletmeyelim."

Adam eliyle yolu göstererek önünden yürümeye başladım. Lüks bir arabaya binerek ya Allah ya Bismillah diyerek bu seferki akibetime doğru yola devam ettim. Nasıl olsa battıkca batıyordum. Daha ne kadar dibe batabilirdim ki! En fazla gömülürdüm. Oda babamla hele ki babannem elinden boğulana kadar bataklıkta boğulmaya razıydım. Hadi hayırlısı acaba şimdi hangi çamurun içine girdim. Ayaklı bela gibi oldum çıktım şu bir günde.

 

Nereye kimin evine gittiğimden bir haber yola devam ediyordum. Ey korku sen nelere kadirsin böyle. Hırlı mı? Hırsız mı? Demeden adama bodaslama atladın resmen. Buna kendi ayaklarına kurşun sıkmak derler kızım.Adam belki seri katil baban canı niyetine seni doğrayacaklar. Yok daha neler Ilgın oldu olacak kendini canlı canlı gömdür bide tövbe tövbe. Herşeyi bir kenara bırakarak yolu izlemeye bıraktım kendimi. Karadeniz'in havasını özlemiştim her bir taşını toprağına kurban olduğum memleketim. Sana kurban olmaya geldim da.

 

Bakalım bu sefer benim için nasıl bir kader çizdin.

Araba durunca geldiğim yere baktım oldukça gösterişli bir villaydı yeşilliğin içinde doğayla iç içeyken Karadeniz'in hırçın dalgaları bir kısmını çeviriyordu sahibi gibi sanırım bir yandan Pamuk gibiyken diğer yandan dalgaların köpüğü gibi hırçın ve hoyrat biri olmalı.

Karadeniz'in önde gelen insanların kişilikleri yaşadığı evlerden belli olurdu. Babam elinden gelse Karadeniz'in ortasına evi yapacaktı. Sinirleri köpüren dalgalar gibi ne iner ne sönerdi.

 

İçiri girdiğimizde ummalı bir çalışma ile karşılaştım düğün vardı sanırım her yer dekore edildiğine göre. Bir de halay çekerim oh mis gibi düştüğüm duruma bak beni hizmetçi yapmasalar bari.

"Nerde kaldınız hanım efendi beyefendi sizi bekliyor"

Bizden tarafa telaşla koşarak gelen adama baktım.

"Ben mi ? Neden peki"

Adam şaşkınlıkla bana baktı.

"Hanım efendi bugün düğününüz var unuttunuz sanırım."

Yok artık! Karadeniz de bir düğünüm olduğundan benim niye haberim yoktu. Sürprizlerle dolusun diye boşa demiyorlar ey gidi Karadeniz. Beni evlendirmekte babam kadar sende inatçı çıktın.

"Ne düğünü beyefendi beni biri ile karıştırdınız sanırım. "

"Karıştırmamız imkansız Ilgın hanım üstünüzde gelinliğiniz ile gelmişsiniz."

Hay kafama tüküreyim değiştirmeye zamanmı bıraktınız.

"Bakın bir yanlış anlama var ben sizi tanımıyorum bile ve şimdi buradan hemen gidiyorum."

 

Arkamı dönmem le iki tane iri vücudla karşılaşınca kafamı kaldırak benden iki santim uzunluğunda bana tepeden bakan adamlara baktım.

"Çekilsenize be önümden eşkiya gibi dikildiniz önüme."

Ah şimdi demek vardı benim kim olduğumu biliyor musunuz. Topuklarınızın azraili demeyi ne çok isterdim şimdilik yüreğimi bir kenara koymam gerek.

Yanlarından geçip gidecek zaman

"Hanım efendiyi içeri alalım beyler."

Kollarımdan tutularak oyuncak bebek gibi havaya kalkmam eş zaman oldu.

"Aaa dağ ayıları bırakın lan beni güpe gündüz adam kaçıyorsunuz siz resmen."

 

Yol boyu kendi kendime konuşup tepindim resmen adamlar oralı bile olmadı. Bir odanın önünde durarak beni içeri bir poşet gibi atarak üstüme kapıyı kitliyerek gittiler. Hızla kapıya gelerek ne kadar vurursam vurayım ne gelen oldu ne giden.

Aferin kızım iyi halt ettin ne diye bilmediğin arabalara binersin. Bir düğünden kaçarken bir düğünün kucağına düştün. Üstelik kiminle evleneceğin bile meçhulken.

Yatağa oturarak kafamı ellerimin arasına alarak ofladım. Yanıma aldığım gizli telefonumu çıkardım. En yakın arkadaşımdan başka kimsede yoktu numaram.

Numarayı çevirerek Dicleyi aradım

"Kızım neredesin meraktan öldüm burada."

Ağlamaklı sesle;

"Ah Dicle başıma neler geldi bir bilsen."

"Ay ne oldu kaçırıldın mı? Mafyaların eline düştün değil mi? Ah ben sana dedim Ilgın yapma babanın düşmanı çoktur dedim."

"Of Dicle ne mafyası ya tekrardan evleniyorum kızım ben ya."

"Ohaa ne diyorsun kızım madem evlenecektin buradan niye kaçtın gitti. Karadenizli aklı gıttır diye boşa dememişler."

Gözlerimi devirerek Dicleye kısaca herşeyi anlattım.

 

"Kızım manyak mısın sen ya ne diye elin arabasına binersin sen. "

"Ne yapsaydım arkamdan gelen adamlara hoş geldiniz bende sizi bekliyordum hadi gidelim canım evlenmeden önce bir Karadeniz turu mu çekti deseydim."

"Sende haklısın burası cehennem gibi Ilgın resmen aşirete bağladılar seni idama kadar götürüp geri getirdiler. Gelme geri seni çiğ çiğ yerler."

"Of Dicle çok saol ya içime su serptin ben buradan nasıl kurtulacağım keşke sende gelseydin benimle."

"Tamam sakin ol ben bir kaç güne gelirim yanına burası biraz duralsın beni kaç kere sorguya çektiler resmen İşkence gibiydi."

 

Kapı açılma sesiyle

"Dicle birileri geliyor ben seni sonra arıyacağım."

Hızla cevabı dinlemeden telefonu kapattım. Kapıdan bir doksan boylarda takım elbiseli hafif kıvırcık saçlı sakallı kumral bir erkek girdiğini görünce ağzım açık adama baka kaldım. Gökten düştü sanırım. Analar neler doğurdu yurdumun erkekleri bir başka oluyor tabi.

Boğaz temizleme sesiyle kendime gelerek açık ağzımı geri kapattım. İçine girseydi bir de kızım.

 

"Bakın beyefendi beni burada zorla tutamazsınız. Benden ne istiyorsunuz."

Karşımdaki adam alayla gülerek kapıyı kapatarak sandalyeyi ters çevirerek oturdu. Eliyle oturmamı işaret etti.

"Ben buraya oturmaya gelmedim burada neden tutulduğu mu bile bilmiyorum."

Karşımdaki adam kavisli kaslarını havaya kaldırarak alay edercesine bana baktı.

"Neden tutulduğunuz belli değil mi evlenmeye dünden razı gelmişsiniz. "

Tekrar üstüme bakarak kendime bir kez daha lanet ettim.

"Bakın beyefendi benim gelinlikli olmam buraya evlenmek için geldiğim anlamına gelmez. Ben şimdi gidiyorum adamlarınıza söyleyin karışıma bir daha çıkmasın."

 

Kapıya doğru giderken kolumdan sertçe tutulmamla elin sahibine baktım. Gözlerinde alevler çıkıyordu adamın resmen. Saniyesinde bu hale nasıl getirmeyi becerdim acaba adamı.

"Benimle oyun mu oynuyorsun sen o küçük aklınla. Senin için dünyanın parasını ödedim. Formalite evlilik için sözleşme imzaladık seninle şimdi karşıma geçip bilmiyorum ayağına yatma."

 

Şaşkınlıkla karışımda ki adama baktım.

"Ne evliliği ne sözleşmesi yok öyle birşey."

Adam sinirle çekmeceden belge çıkararak önüme attı.

Belgelere tek tek göz gezdirdim. Adam resmen kendisine formalite icabı gelin satın almıştı. Belirtilen tarihten sonra da her iki taraf anlaşmalı boşanma olacaktı. Kızım Ilgın yine dört ayak üstüne düştün. Tesadüfün de bu kadarı. Madem formalite kısa süreli bir evlilik oyuna dahil olmaktan zarar gelmezdi.

 

Ozamana kadar da hayatıma dair planları çizer yoluma daha rahat bakardım.

"Aaa evet doğru ya şirket bu konuda beni uyarmıştı işte bir anda panik oldum. Damat bey nerede. Kiminle evleneceğim bilmem gerekiyor değil mi? "

Karşımda ki adam eliyle yüzünü sıvayarak;

"Ya sabır kızım sana hiç mi birşey anlatmadılar. Damat bey benim."

Sertçe yutkunmadan kendimi alamadım yok artık. Ben bu adamla mı evli kalacaktım. Allah'ım sen bana yardım et o ateş ben barut nasıl olacak bu iş.

"Hazırlan birazdan herkes burada olur sakın bir pot kırayım deme sonuçlarını sen bile tahmin edemezsin."

"Bana bak sen kimi tehdit ediyorsun. Tamam dedim diye kölen sandın heralde."

Adamın burnumun dibinde bitmesiyle zorla yutkundum.

"Senin o dilini keser köpeklere yem ederim. Diklenecek yanlış adam seçtin. Uslu dur ben ne dersem yap."

 

Hah haspama bak ya beni kendi emrinde ezilecek kadınlardan sandı heralde. Ben kos koca Haldun Hanedara kafa tutmuşum sana mı boyun eğeceğim. Hey gidi Ilgın çok işin var kızım. Makyaj aynasının önüne geçerek makyajımı tekrardan tazaleyerek dağılan saçımı terardan toparlayarak kendimi aynada son kez beğeni ile baktım.

"Analar neler doğuruyor be taş gibi hatunum mübarek."

Kapı çalınmasıyla kapıyı açtım.

"Hazır mısın?"

"Evet"

Kolunu uzatarak girmemi bekledi. Daha adını bile bilmediğim bir adamın koluna girerek yeni kaderime doğru yürümeye başladım. Diğerinin adını bildim de ne oldu sanki fos çıktı. Bununda adını bilmeyi vereyim canım. Bahçeye girdiğimizde büyük alkış tufanı ile karşılaştım. Ne kadar kalabalıktı baya saygın ve sevilen bir aile olmalı. Herkes ilgi mutlu dolu gözlerle bizi inceliyorlardı. Allah'tan beni tanıyan yoktu baban her zaman gizli tutmuştu beni yoksa nikahım yerine cenaze namazım kılınırdı. Nikah masasına geçtiğimizde evetler havada uçuşurken soru bana yöneltildiğinde bir an durarak ne yaptığımı düşündüm doğru mu yapıyordum. Daha yüzünü yarım saat önce gördüğüm bir adamla evlenmek ne kadar mantıklıydı kimdi bu adam in midir? Çin midir? Bilmeden hemen atladım teklifi görünce.

 

Kolumun tutulması ile yanımdaki koca adayıma baktım adam resmen gözleriyle bile beni olduğum yere gömüyordu. Düşünmen için artık çok geç Ilgın kızım kafana ne eserse yapıyorsun birgün bir yere çakılacağın belliydi zaten.

"Evet"

Diyerek yeni yolculuğuma imzamı da atmış oldum.

 

Sıra herkesin hayırlama merasimine geldiğinde derin bir of çektim kimseyi tanımıyordum bile. Önüme uzatılan elle karşımda ki teyzeye şaşkınlıkla baktım.

"Hayırlı olsun ehel cizum. Öp bakam neneyin elini."

Hayır mı? Şer mi? Hep birlikte göreceğiz neneciğim.

Siz mi başınıza gelin diye bela aldınız? Yoksa ben mi bela diye torunuza oyunu kabul ettim?

Yani çiftimiz nasıl buldunuz?

 

Ilgın bundan sonra hayatı sizce nasıl olacak?

 

 

Loading...
0%