@duyguaslankurt
|
Hani hayatta dönüm noktaların olur,ama sen bunu bilemezsin ve orada kaybolursun.İşte umutsuzluk ve çaresizlik böyle bir şey.. Aslında hayatın üç temel kuralı vardır: -Sen -Sen -Sen, hayatın en önemli temel kuralı bu bence.Çünkü; seni,senden başka anlayan kimse yoktur. Seni bir sen bilir, yine bir sen anlarsın , gerisi teferruat..
Hayatta öyle garip şeyler olur ki neyi ne zamanda ve niçin yaşadığını unutursun. Aslında bir hiç için.. Ben kendimi bildim bileli bu böyle olmuştur. İnsanlar ön yargılı , sorumsuz , fesatlar dır.
Fesatlık; insanı yiyip bitiren,başkasının ondan üstün olduğunu çekemeyip kine dönüşen bir döngüdür adeta. Ben, yirmi beş yıllık hayatımda bunları gördüm , öğrendim ve yaşadım. Hayat genç yaşta nasıl ayakta durmam gerektiğini ve insanlara karşı nasıl zaafımın olduğunu öğretti...
🔥🔥🌸
Henüz dokuz yaşındayken hayatın sillesini yemiştim.. Babamı kaybettiğimde küçük bir kız çocuğuydum daha.
Sahi , baba sevgisi neydi , bilen var mı ? Ben bu duyguyu çok az tada bilmiştim. Çocukluğum arkadaşlarımın babalarıyla sevinç nidalarıyla, eve gitmelerini izlemekle geçmişti.Her zaman onlara imrenmiştim, bu küçük yaşta. Bazen onları izlerken yüzümde buruk bir tebessüm oluşurdu. Tıpkı bir zamanlar bende babamla okul çıkışı çıktığım günlerdeki gibi, sevinç kaplardı içimi aklıma geldikçe.. Sonra aklıma artık bir babam olmadığı geldiğinde yerimden kalkıp her zamanki gibi kafam yerde eve giderdim.
Orta gelirli bir aileye sahiptim Birbirini çok seven bir annem ve babam vardı.Her zaman huzur dolu bir yuva olmuştu bu ev bana. Bir bahar günü dünyaya gelmiştim. Adımı babam vermişti bana. Her zaman "Eylül'üm. Bahar kokulu kızım. " diye severdi beni. Babam kendisini görevine adayan ve seven bir çelik kuvvetti. Her zaman babama hayran bir çocuk olmuştum. Hani derler ya kız çocukların ilk aşkı babalarıdır diye. Babamda benim ilk ve son aşkımdı. Bir gün babamın şehit olduğu haberi geldiğinde artık o eski huzur ve mutluluk babamın gitmesiyle uçup gitmişti..
Peki şimdi beni kim " Bahar kokulum "diye sevecekti, kime hayranlıkla bakarak okula gidecektim. Yolda her zaman olduğu gibi babamı izlerken düşmekten kim kurtaracaktı beni. İlk aşkım gitmişti , artık yoktu. Onunla birlikte aşkımı da toprağa gömmüştüm.
Annem bu halime çok üzülürdü , eskisi gibi neşeli, hayata dolu dolu bakan kızı gitmişti. Yerine dünyaya küsmüş bir kız çocuğu olmuştum. Annemin içinin ateşi hiçbir zaman sönmemişti. Yıllardır hayatını paylaştığı deli gibi sevdiği kocasını kaybetmiş,hayat ışığını ne kadar söndürmek istese de benim varlığım için ayakta durduğunu her gece sessizce ağladığında anlardım.
On yaşındayken mahallenin ısrarıyla annem bir polisle evlenmek zorunda kaldı. Hiç bir kuvvet annemi evlendiremezdi ama benim bir babaya,başımıza bir erkek olması için evlenmek zorunda kaldı. Annem çok güzel bir kadındı. Babamın ölümünden sonra rahatsız edenler olmaya başlamıştı. En doğru yol evlenmek olduğuna karar vermesine en büyük etkenlerden biriydi.
İlk başlarda her şey çok güzel gidiyordu. Ama çok uzun sürmedi ilerleyen zamanlarda her şey tepe taklak olmuştu. Üvey babam işinden ihraç edilmişti. Bunun üzerine birde içkici , kumarcı , paracı biri olmuştu. Bu ani değişim evde kavisli bir hava yaratmaya başlamıştı. Mutsuz günlerin üstüne bir de eziyet, keder eklenmişti.
Hiçbir zaman babam yerine koymamıştım. Böyle bir insan babamda olamazdı zaten..
Yıllar sonra bir erkek kardeşim olmuştu. Hayatım bir nevi olsa da değişmiş , renk gelmişti dünyama, güneş gibi doğmuştu kasvetli hayatıma adeta.
Artık üvey babamın ne içkisine ne de parasına yetişemiyorduk. Annem gecesini gündüzüne katarak kumar borcunu ödemeye çalışıyordu artık.. Nereye kadar çalışabilirdi böyle.
Annemin bu durumuna dayanamıyordum artık. Liseye giderken çalışmaya başladım.. İlk zamanlar üvey babam izin vermese de çalışmaya devam etmiştim. Eziyet üstüne eziyet , evde huzur yoktu .Zaten bir nevi kaçış gibi olmuştu bu iş.
Küçüklüğümden bu yana hep bir hayalim vardı. Bir gün ana sınıfı öğretmeni olarak zamanımı çocuklarla geçirmekti. Çocukların o saf , masum halleri, mutlulukları her zaman enerji ve mutluluk vermişti bana. Üniversiteyi zar zor bitire bilmiştim.
Üvey babam her zaman; "Kız çocuğunun okulda ne işi varmış?" Diyerek okula mani olmaya çalışsa da karşısına her zaman babamın kadim dostu Kemal amca çıkmıştı. Çoğu zaman Kemal amca yardım eder kol kanat gererdi. Kemal amca ünlü bir iş adamının yanında şoför olarak çalışan elli yaşlarının üstünde biriydi.
Üniversiteyi onun sayesinde bitirerek, hemen arkasından özel bir okula ana sınıfı öğretmeni olarak aldırmıştı beni..
Bu iş o kasvetli , sıkıcı, rutin hayatımın içine güneş gibi doğmuştu adeta. Sonunda hayalime kavuşa bilmiştim.
🌸
İşten çıktığım bir gün eve geldiğimde gördüğüm manzarayla kapıda dona kaldım. İçeriye girdiğimde annemi bir köşede ağlarken, üvey babamı da yerde kanlar içinde buldum. Evin içine göz gezdirdiğimde her yer içler acısıydı. Her yer, her yerdeydi. Çoğu eşyalar kırılmıştı. Allah aşkına neler olmuştu burada böyle.. Peki herkes buradaydı ama bir kişi hariç Oğuz yoktu.
Oğuz on altı yaşında olmasına rağmen oldukça olgun, nerede ne yapacağını,nasıl davranacağını bilen bir çocuk olmuştu her zaman. Gece hayatı olmayan , geç gelse bile beni aramayı ihmal etmeyen bir gençti. Peki ama şimdi neredeydi. Hızla annemin yanına gittim içim hiç rahat değildi.
"Neler oluyor anne burada! Bu evin hali ne böyle, sen neden ağlıyorsun? " Annem ağlamaktan konuşamıyordu.
"Peki ya Oğuz nerede? Bu saatte evde olmasa bile haberimiz olurdu. Neler oluyor artık bir şey söyleyecek misin?" Ağlamaktan bitap düşmüş , bir o kadar da cılız ve tiz bir sesle zorla konuşmaya çalıştı. Ama pek başarılı olamadı. Bir müddet sonra hızla ayağa kalkarak sinirli gözlerle üvey babamı göstererek bağırmaya başladı, olan son gücüyle;
"Bu adi adam yüzünden oğlumu götürdüler! " Duyduğum son sözü bir türlü idrak edemedim. "Ne, bir dakika doğru mu duydum, Oğuz'u mu kaçırdılar! Peki ama neden! " "Bu pisliğin yüzünden. Bitmeyen kumar borcu yüzünden. Yine borç para almış ve haliyle ödeyememiş.Borçta bir hayli birikmiş. Adamlar da evi bastı o sırada Oğuzu aldılar ve sadece üç gün,süre verdiler o kadar parayı bulabilmek için, yoksa oğlunuz ölür dediler."
Daha çok şiddetli ağlamaya başladı annem. Daha fazla dayanamayarak sıkıca sarıldım. Bundan sonra ne yapacağımızı düşünmeye başladım.
"Ne kadar istediler?" "İki yüz elli milyar." Duyduğum meblayla gözlerim açıldı. "Bu kadar büyük bir borca nasıl girmiş Allah'ın cezası. "
Kendi kendime sinirle konuşurken annemin birden kollarımdan hızlıca çıkarak yerde yatan adama tekmeler savurup,yüzüne tükürerek,bağırmaya başladı; "Kalksana hadi , şimdi de bağır ,çağır, yık sana ortalığı, ne oldu o havalarda gezen ego na, ne oldu o bize gösterdiğin erkekliğe bana oğlumu geri getir adi adam! Nasıl battıysan bu bataklığa,oğlumu nasıl verdiysen , öyle geri al gerekirse kendi beş para etmez canını ver,umurumda olmaz ama bana oğlumu geri getir . "
Daha fazla bu duruma dayanamayarak annesi mi geri çektim. Bir anneyi bu durumda ne kadar sakinleştirilse bilirse o kadarına yete bildim. Sıkıca sarıldım. Artık ağlamaktan ve bağırmaktan vücudu titremeye başlamıştı..
"Tamam anne sakin ol lütfen , bir şekilde bulacağız " "Nasıl bulacağız bu kadar parayı Eylül! Bize kim verir kızım." "Bugüne kadar nasıl hallettiysek bir yolunu bulur yine halleder,alırız kardeşimi o adilerin elinden. "Ama nasıl? "
Kafam o kadar karışıktı ki nasıl ne yapacağımı, bu işten nasıl çıkacağımı bir türlü bulamıyordum. Dipsiz bir kuyunun içinde kalmıştım sanki oradan nasıl çıkacağımı bir türlü bulamıyor gibi hissediyordum.. İstedikleri mebla o kadar küçük bir miktarda değildi. Annemi odasına götürerek sakinleştirici verdikten sonra kendi odama doğru gitmeye başladım sessizce. Odasına gireceğim sırada telefonun sesiyle düşüncelerimden sıyrılarak telefonuma kimin aradığına baktım. Tabi bu saatte en yakın dostum Berna dan başka kimse aramazdı beni.
Berna, çocukluk arkadaşım, sırdaşım, kardeşim gibiydi. Her konuda ona güvenir, çıkamayacağım konularda ondan yardım isterdim. Berna, benim tersime geceleri bile kıskandıracak gözlere,saçları gözleri gibi siyahtı. Gecede tıpkı yıldızlar gibi parlardı. Esmer tenli,bir yetmiş boyundaydı..Telefonu açar açmaz insanın içini ısıtan neşeli dolu sesi kulağıma geldi. Ne kadar üzgün de olsam bu hali her zaman yüzümde tebessüm oluşturmaya yetmişti.. Ama bugün diğer günlerden çok farklı bir gündü.
"Güzellik abidesi naber ? " Yapmacık bir şekilde cevap veremedim. Zaten ne kadar denesem de hemen sezerdi zeki kızım benim. "İyidir,Berna. " "Ne oldu canın sıkkın gibi,yine ne yaptı baban olacak o mendebur adam" "Ne yapmadı ki Berna, Tefecilere olan borcundan dolayı Oğuz'u kaçırmışlar.." "Ne! " Diye bağırmasıyla telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım.
"Ama! Neden,niçin,kim kaçırmış?" "Sakin ol! Tek tek gel zaten kafam allak bullak. Arif beyin meşhur tefecileri. Birine yine borçlanmış.Ödeyemeyince evi basmışlar para karşılığı Oğuz'u alıp gitmişler. Para gelene kadar. Ne yapacağımı nasıl halledeceği mi hiç bir şey bilmiyorum. Elim kolum bağlı durdukça kagayı yeteceğim. Ve sadece üç gün mühret vermişler."
"Oha üç gün mü? Neyse! Tamam kuzum sakin ol,meblağ ne kadar" "İki yüz elli milyar" "Çüşş. O kadar parayı üç günde nasıl buluruz Eylül ." "Bilmiyorum Berna, ben hiç bir şey artık,aklımı kaçıracağım. Oğuz ne halde, nasıl bir durumda bilmiyorum, düşünmekten kafayı yiyeceğim." "Tamam,tamam bir yolunu bulmaya çalışacağız yarına kadar. Şimdi yat dinlen, yarın tekrar konuşalım canım" "Tamam canım görüşürüz" Nasıl uyuyabilirdim ki!
Sabaha kadar gözüme uyku girmedi, ne yapacağımı, bu kadar parayı nereden bulacağımı, düşünürken aklıma birden Kemal amcayı aramak geldi. "Tabi ya Kemal amcadan borç olarak isteye bilirim. Sabah ilk işim aramak olacak." Sevinçle kendimi yatağa bıraktım. Yastıkla buluşan başımı içimin rahatlığıyla gözlerim derin karanlığa doğru kapandı..
Sabah erkenden kalkarak Kemal amcayı aradım. Kısaca olan ve bitenleri anlattım. "Bir yolunu buluruz yavrum sen o zamana kadar beni bekle ve hiçbir şey yapma " diyerek telefonu kapattı..
Telefon kapandıktan sonra kaç saat geçtiğini bilmeden sağa sola gidip gelmeye başlamıştım. Sanki bir saat değil de asırlar geçmiş gibiydi. Telefonun çalmasıyla sitresten tırnaklarımı yediğimi fark ettim. Hızla telefonu açtım.
"Ne yaptın Kemal amca buldun mu?Ne olur bulduğunu söyle." Gülerek; "Sakin ol kızım, buldum tabi Adnan beyden istedim."
"Adnan beyden mi? Patronun olan. Kabul etti mi? Peki umarım zor bir duruma düşürmedim seni Kemal amca." "Yok kızım. Kabul etti zaten."
Tuttuğum nefesi bıraktım bir anda. "Çok teşekkür ederim Kemal amca en kısa zaman da borcumu ödeyeceğim" Bir anda sesi ciddileşti. "Ödeme ne gerek yok kızım ."
"Neden?" "Sana bir teklif sunacağım onun karşılığında sana istediğin parayı verecek. " Bir an şaşırmadan edemedim,bana nasıl bir teklif suna bilirdi ki! "Ne gibi bir teklif bu Kemal amca"
"Kızım Adnan bey oğluyla evlenmen karşılığı parayı sana verecek."
|
0% |