10. Bölüm

7. Bölüm Sürpriz

Deniz Etiman
duygudeniz331

Boran Arslanbey

Karşımdaki adamın ne dediğini anlamakta zorluk çekiyordum. Tam konuşmaya devam edecekken Mehmet Amca ciğeri patlarcasına öksürmeye başladı. Hızlıca koluna girip koltuğa doğru yönlendirdim. Neredeyse 10 dakika sonra öksürüğü kesildi.

"Oğlum ben artık göçeceğim bu hayattan, doktorlar 2 aylık ömrümün kaldığını söyledi ama ben biliyorum yıllardır içimde tutmak zorunda kaldığım gerçekler yüzünden hastayım."

 

 

 

 

"Mehmet amca dur bakalım sen eski topraksın senin gençlerden daha sıkı basman lazım"

"Sağolasın oğlum"

 

 

 

 

"Aman neyse sen niye benden özür diledin?"

"..."

🐚

Faysal Karatürk

Sabah nedense çok enerjik uyanmıştım. Ofise gittikten ortalama bir saat sonra art arda üç toplantıya girdim. Toplantılarımdan sonra soluksuz kafamı kaldırmadan çalıştım. Başımın ağrımaya başladığını fark ettiğimde nihayet işten kafamı kaldırabildim. Yaklaşık yarım saatlik çabamın sonucunda başım daha feci ağrıyordu. Artık katlanılmaz olduğu vakit dışarı çıkmaya karar verdim. Binadan çıkınca rastgele sokaklarda yürümeye başladım. Hiç bir şey düşünmezken aklıma kehribar gözler düştü. Onu düşünmemeye çalışırken aklıma bu seferde gülüşü geldi, işte bu noktada adımlarım kesildi. Sakinleşmek adına derin derin nefesler alıyordum. En sonunda zihnim bana ihanet edip her bir detayını aklıma getirdi. Yenilgiyi kabul ederek yürümeye başladım. En sonunda geldiğim yere bakınca şok oldum.

🐚

İpar Arslanbey

Yine sıkıcı bir okul sabahı. Evet hastaneden taburcu olmamın üzerinde iki gün geçti. Tam iyileşmiş sayılmam hala ara ara keskin bir sızı giriyor ama ilk halime göre daha iyiyim. Düşüncelerimden sıyrılıp dolabıma bakmaya devam ettim. En sonunda sade bir kombin yaptım. Çizgili ve uzun kollu ama ince bir kazak, siyah bir tayt ve beyaz spor ayakkabılarımla hazırdım.

(İpar'ın kombini temsili)

 

Zeynep'i uyandırmak için odasına tam girecekken su sesi ile yolumu değiştirip mutfağa yöneldim. Hızlı ve lezzetli iki tane tost hazırladım. Birini yanıma alırken diğerini tabağa koyup tezgahın üzerine bıraktım. Saate baktığımda geç kaldığımı fark ettiğimde kapıya ilerledim. Tam çıkacakken Zeynep'i unuttuğumu fark ettim.

 

 

 

 

"Zeynep ben çıkıyorum"

"Tamam kendine dikkat et"

 

 

 

 

"Sende"

Kapıdan çıktım. Otobüse binip ineceğim durağa kadar kitap okumaya karar verdim. Otobüs durduğunda indim. Üniversiteye girdiğimde bahçede Kenan'ı göremedim. Tam arayacakken gözlerimin kapanması ile hareketlerim dondu ve bedenim kasıldı.

"Bil bakalım ben kimim?" sesini duyunca ani bir şaşkınlık dalgası yayıldı.

 

 

 

 

"Burak!"

Diye çığlık attığımda bir kaç kişi dönüp bana baktı, sonrada Burak kadrajıma girdi. Utançlığı kenara itip Burak'ın boynuna atladım o da beni kendisiyle birlikte döndürmeye başladı. Ben kahkahalarla gülerken en sonunda o da beni kucağından indirdi.

 

 

 

 

"Nasılsın?"

"İyiyim. Sen nasılsın?"

 

 

 

 

"Seni görünce iyi oldum sen nasılsın?"

"Bende iyiyim. Ay gel biraz daha sarılayım sana çok özledim kızım seni"

Dediğinde paytak adımlarla kollarımı açarak kollarının arasına girdiğimde dolu dolu kahkaha attı.

Tam konuşacağım sırada

"Buraaaakk" diye bağıran tanıdık bir erkek sesi duyunca kafamı arkama çevirmemle şaşkınlıkla dolup taştım.

🐚

Faysal Karatürk

 

Anlaşılan bedenimde bana ihanet etmişti çünkü beni Kenan'ın okuduğu üniversiteye getirmişti. En iyisi Kenan iyi mi diye bir kontrol edeyim diye okulun bahçesine girdim, ama girmemle İpar ile bir adamın sarılarak dönmesini görmem bir oldu. İçimi bir kızgınlık dalgası kapladı, adamın Burak olduğunu fark edince kızgınlık gitti ama hemen yerine şaşkınlık yerleşti. Tam "medeni" bir insan gibi gidip selam verecek iken tekrar sarılmaları benim için son nokta olmuştu "Burak" diye bağırdığımda istemeden kızgınlıkta karıştı sesime, ama onun kehribar gözlerini görmem kızgınlığımı alıp götürdü. Onlara doğru yürüdüğümde ayrılmışlardı.

"Merhaba Faysal Bey"

 

 

 

 

Hafif bir tebessümle "merhaba" dedim

"Faysal n'aber?"

 

 

 

 

"İyidir senden?"

"Aynı"

"Pardon da siz birbirinizi nereden tanıyorsunuz?"

"Bence kantine gidip orada konuşalım" dediğinde Burak ikimizde kafamızı salladık. Kantine geldiğimizde herkes susuyordu en son İpar sessizliği böldü

"Eee artık konuşur musunuz?"

"Şöyle güzelim" dedi Burak bir kolunu İpar'ın omzuna atarken kanım kaynamaya başlamıştı.

"Biz askerden arkadaşız ama öyle böyle bir arkadaşlık anlatamam."

"Anladım" dediğinde çok tatlı görünüyordu.

 

 

 

 

"Siz nereden tanışıyorsunuz?"

İkisi birbirine bakıp gülmeye başladığında ben onlara garip bakışlar atıyordum. En sonunda konuşmaya başlayan Burak oldu

"Ben başlıyorum bu kez"

"Hayır ben"

"Ya hayır"

"Burak lütfen" deyip dudak büzüp ona bakınca az daha yanağını öpecektim.

"Öf tamam prenses" deyip göz kırptı.

"Biz Burak ile aynı yetimhanedeydik. Bir gün yağmur yağmıştı ve her yer ıslak olduğu için kayıp ona çarpıp düştüm o da benim üzerime. Ondan sonra ikimiz birbirimize kötü kötü bakışlar attık ama o kadar komik görünüyorduk ki aynı anda gülmeye başladık. Daha sonra büyüdük ve bir süre daha konuştuk yetimhaneden sonra, neredeyse her şeyi beraber yaptık ama o ü

Bölüm : 01.02.2025 02:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...