Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bölüm 2

@duygusal_yazar__

Gördüğü manzara midesini bulandırıyordu. O an ablasını düşündü. Aslında onu hiç sevmediğini, hatta belki de ondan nefret ettiğini düşündüğü anlar çok olmuştu. Ailesi onu kucak açarak almıştı ama ablası... ablası her zaman Mira’nın oraya ait olmadığını hissettirmişti. Mira’nın ona rakip olduğunu, ailede kendi yerini tehdit ettiğini düşünmüştü. Mira bu kıskançlığı ne kadar hissetse de umursamamıştı.

Yine de, bu görüntü dayanılmazdı. Düşüncelerini bir an için toparlayamadan, bakışlarını onların samimi gülüşlerine çevirdi. Adamın elleri kadının belinde geziniyordu.

Mira’nın midesi bir kez daha kasıldı. Bu iğrençlik, tüm o karmaşık duygularını bir kenara itip ablasına karşı ani bir koruma içgüdüsü uyandırdı. Belki de ablası onu hiç sevmemişti, belki de onu hep kıskanmıştı... ama bu sahne yanlıştı. İkisini birbirinden ayıran her şey bir an için önemsizleşti. Gördüğü ihaneti hazmetmek istemedi. Tek bir karar vermişti: Adamla yüzleşecekti. O sahte gülümsemeyi suratından silip, ona gerçeği hatırlatacaktı. Hem ablası hem de kendisi için.

Mira kalabalığı yararak yürümeye başladı. Her adımını uyum içinde kendine güvenerek atıyordu.

Yanlarına vardığında adımlarını yavaşlattı ve karşılarına geçerek durdu.

Adam siyah, hafif dalgalı saçlara sahipti. Yüz hatları keskin, çene çizgisi ise belirgindi. Gözleri, geceyi andıran bir derinlikteydi; koyu mavi tonları, bir okyanusun derinliklerinde kaybolmuş gibi bir hissiyat uyandırıyordu. Bakışları, etrafındaki her şeyi sorgulayan bir merakla doluydu; bu onu çekici kılıyordu. Dudakları hafifçe kıvrılmış bir gülümsemeye sahipti. Her gülümsemesi, aynı zamanda bir sır saklıyor gibiydi. Giydiği koyu renkli tişört, vücut hatlarını belirginleştirirken, üzerine giydiği hafif deri ceket onu daha da çekici gösteriyordu.

Mira, adamın gözlerine odaklanarak, "Burada ne yapıyorsun?" diye sordu, sesi soğuk ve keskin bir tonla yankılandı. Adamın gözleri, Mira'nın belirgin duruşu ve öfkeli bakışlarıyla buluştuğunda, şaşkınlıkla irkildi. Bir an için ne söyleyeceğini bilemedi ve anlık duraksama yaşadı. Dudakları kıpırdadı ama kelimeler ağzında boğulmuştu. "Sen..." diye başladı ama cümlesini tamamlayamadı. Üzerindeki şaşkınlığı atmasıyla hemen yanındaki kadına döndü, gözleri bir anlık belirsizlikle doldu. Düşünmeden, kulağına fısıldadı; kelimeleri hafifçe mırıldanırken, kadının yüz ifadesi değişti. Kadın, önce şaşırdı ama ardından kafasını sallayarak adamın yanından ayrılmaya karar verdi.

Kadının yanlarından uzaklaşmasıyla, Mira’nın bakışları tekrar adamın yüzüne çevrildi. Adam, ona olan dikkatini kaybetmemek için kendini toparlamaya çalışırken, içindeki karmaşa belirginleşti. Mira, durumu çözmek için cesaretini toplarken, adamın ifadesindeki kararsızlıkla karşı karşıya kaldı.

Kısa adımlarla ilerleyerek adamın karşısında bir bacağını diğerinin üzerine atarak oturdu. Bu basit hareket kendine güvenini vurgulayan bir duruş sergiliyordu. Masada, bir şişe viski ve iki kısa bardak duruyordu. Mira, kendine bir bardak alarak içine viski döktü. Amber rengi içki, bardağın kenarlarında yavaşça süzülürken, parmaklarıyla ince bir daire çizdi. Bardağına göz atarken, adamın bakışlarını hissediyordu. "Bir şeyler söyleyecek misin?" dedi, alaycı bir tonda.

Adam, hafif bir gülümsemeyle yanıt verdi. "Beni yakaladın, Mira" sesi derinden ve sakince yankılandı. "Ama senin de burada olmaman gerekiyordu, değil mi?"

Mira, adamın sözlerini duyduğunda dudaklarının kenarı hafifçe kıvrıldı. Bu sözleri bir meydan okuma gibi hissetti.

Gözlerini ondan ayırmadan, bardağını masaya sertçe bıraktı konuşmaya başladı. "Tehdit etmeye mi çalışıyorsun? Ne sevimli," dedi, sesi hafifçe iğneleyici bir tona bürünmüştü. "Ama bilmelisin ki tehditlere pek aldırmam. Üstelik, daha yaratıcı olabilirsin." Onun bu tür oyunlara başvurması beklediğinden daha eğlenceliydi. Bardağını tekrar eline aldı, yudumlamadan önce adamın gözlerinin içine baktı. "Bu sadece bir başlangıçsa, sonunu merak etmeye başladım," diye ekledi, gözlerinde tehlikeli bir parıltı vardı.

Adam, Mira'nın alaycı cevabını duyduğunda bir kaşını hafifçe kaldırdı ve gülümsemesi daha karanlık bir hal aldı. Ardından gözlerini Mira’ya dikti. "Sanırım tehditlerin seni etkilemediğini söyledin,” dedi sakin ama belirgin bir tonla. "Ama... bazı sırların olduğunu biliyorum, Mira. Herkesin bilmemesi gereken sırlar."

Mira’nın yüzündeki alaycı ifade bir an için dondu. Adamın sesi alçaldı, neredeyse fısıltı haline geldi: "Senin hakkında düşündüğünden daha fazla şey biliyorum. O yüzden emin ol, burada olmaman gerekiyordu."

Adamın bakışları Mira’nın her zamankinden daha fazla temkinli olmasına neden oldu. Alaycı tavrını sürdürmek istedi, ama içindeki huzursuzluk çoktan yerini bulmuştu. "Ne biliyor olabilir ki?" diye düşünmeye başladı. Adamın sözleri beyninde yankılanıyordu: "Düşündüğünden daha fazla şey biliyorum." Bu belirsizlik, Mira'nın başını döndürecek kadar güçlüydü. Dışarıdan güçlü görünmeye çalışarak bir yudum aldı ama düşüncelerinin karmaşıklığından kurtulmak zorlaşıyordu.

Adam, Mira'nın yüzündeki kısa süreli duraksamayı fark ettiğinde gözleri hafifçe kısıldı ve onu incelerken her hareketini detaylıca analiz etti. Bacak bacak üstüne atışı, bardağı tutuş şekli, hatta gözlerini kaçırmaması… Tüm bu detaylar, Mira’nın dışarıya karşı inşa ettiği güçlü duvarların göstergesiydi. Ancak, gözlerindeki o kısa süreli tereddüt, bu duvarların ardında ne kadar kırılgan olabileceğini de ele veriyordu. Adam bu düşünceyle hafifçe gülümsedi; Mira'nın içinde sakladığı o karmaşıklık, onu daha da çekici kılıyordu. "Bu kadar güçlü görünmeye çalışmak zorunda olması... acaba neyi saklıyor?" diye düşündü adam. Mira'nın duruşu, her şeyi kontrol altında tutmaya çalıştığını gösteriyordu, ama adam bu kontrolün zaman zaman elinden kayıp gittiğini fark etmişti. Mira’nın gözlerinde ara sıra beliren o hafif tedirginlik, adamı biraz daha ileri gitmeye teşvik ediyordu. Onu çözmek, sırlarını ortaya çıkarmak… Bu, sıradan bir oyun olmaktan çıkmıştı. Şimdi, Mira'yı incelerken her hareketi, her bakışı bir ipucu gibiydi

Mira, kafasında adamın ne bildiğiyle ilgili düşünceleri tartmaya çalışırken, gözleri mekanda rastgele gezindi. Ancak aniden, uzakta bir gölge dikkatini çekti. Bir köşede, kalabalığın içine karışmış, adamı gördü. Bu yüzü tanıyordu. İçinde bir ürperti yükseldi. Peşinde olduğunu bildiği adamlardan biriydi bu. Kalbi hızlanmaya başladı ama yüzündeki soğukkanlılığı bozmamaya çalıştı. Görünüşte sıradan biri gibi davranmaya çalışsa da, Mira onun duruşundaki tehlikeyi hemen fark etmişti. Gözlerini hafifçe kısmış, adamın kendisini izleyip izlemediğini anlamaya çalışırken, içindeki tedirginlik giderek artıyordu. Kaçmak mı gerekiyordu yoksa beklemek mi? Bulundukları mekan, kaçış için pek uygun değildi; çıkış kapısı en arkadaydı ve oraya gitmek için kalabalığı yarıp geçmek zorundaydı. Mira'nın kafasında hızlı bir plan yapması gerekiyordu.

Farkında olmadan kendisini tehlikeli bir oyunun içine çekmişti. Yetenekleri ve zekasıyla birçok kişinin dikkatini çekmiş, özellikle hırsızlık ve bilgi toplama konusundaki başarısı onu gözde bir hedef haline getirmişti. Fakat Mira bu dünyaya tam anlamıyla dahil olmayı reddettiği için, istemeden de olsa bazı güçlü insanlarla ters düşmüştü. Bir süre önce, farkında olmadan çok önemli bir bilgiye ulaşmıştı. Mira'nın peşindeki bu adam, örgütün tehlikeli ve acımasız bir üyesiydi. Görevi sadece Mira’yı ele geçirmek değildi; aynı zamanda onun kimlerle temasa geçtiğini, bildiği her şeyi öğrenmek ve eğer gerekiyorsa onu ortadan kaldırmaktı. Mira, bu adamların planlarına istemeden dahil olmuştu ve artık onların gözünde tehlikeli bir tehdit haline gelmişti.

Gözleri mekanda dolaşırken sakin kalmaya çalışıyordu ancak birkaç saniye içinde, köşede başka birini görmesiyle Mira'nın dişleri sıkıldı. İçinden derin bir öfke kabardı, fakat dışarıya belli etmeden kendini topladı. Sessizce, dişlerinin arasından zor duyulacak bir tonda küfür etti: "Lanet olsun." Her iki adamın da varlığı, durumun düşündüğünden daha kötü olduğunu gösteriyordu. Artık yalnızca bir kişi değil, peşindekiler kalabalıklaşmıştı. Mira, sessizce derin bir nefes aldı.

Etrafındaki tehlikeli bakışların sayısının arttığını fark ettikçe, içindeki tedirginlik yerini hızlıca bir karara bıraktı. Durumun kontrolden çıkmak üzere olduğunu biliyordu. Tek başına buradan çıkması imkansızdı ve ne yazık ki, yanındaki adam onun için tek çıkış yoluydu. Zaten hakkında fazlasıyla şey bildiğini ima eden bu adamdan yardım istemek riskli olsa da başka seçeneği yoktu.

Mira, kararını vermekle birlikte cesaretini toplayarak ayağa kalktı ve adamın yanına, biraz önce kalkmış olan sarışın kadının yerine oturdu. Bu hareketi, hem dikkatten kaçmak hem de adamla daha yakın bir mesafeye gelmek içindi. Oturduğunda, adamın yüzündeki hafif merak ifadesini fark etti. O an, masanın kenarına elini koyarak ona daha yakın eğildi. Gözleriyle mekanın karanlık köşelerine bakarak etrafı incelemeye devam etti, fakat odak noktası adamın kendisiydi. “Dinle,” dedi, sesi ciddi ve kararlıydı. “Sana bir teklifim var." Adamın yüzündeki merak giderek artıyordu. Mira, kelimelerini dikkatlice seçti. “Eğer bu mekandan çıkmama yardım edersen, kardeşime bu gece olanlardan bahsetmeyeceğim"

 

Loading...
0%