@duygusal_yazar__
|
Sessizlik birkaç saniye sürdü, ama o an, zaman daha uzunmuş gibi hissettiriyordu. Adrian, gözlerini Mira’nın üzerine dikti, teklifi düşündü. Gözleri onun gözlerinden ayrılmadan “Neden kaçıyorsun?” diye sordu. Neyle karşı karşıya olduğunu bilmek istiyordu. Mira ifadesi değişmeden, yüzünde hafif bir gerginlik belirerek cevap verdi, “Bu seni ilgilendirmez,” dedi sesinde keskin bir tonla. Adrian, yavaşça başını çevirdi ve gözleriyle etrafı taradı. Daha sonra Mira’ya tekrar döndü. “Bana güvenmen gerek,” dedi, sesi bu kez daha sıcak ve yumuşaktı. Mira'nın yüzündeki inatçı ifadeyi gördüğünde, biraz daha yaklaştı. “Eğer seni buradan çıkarmamı istiyorsan, neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyim. Sadece sana yardım etmeye çalışıyorum.” Gözleri Mira'nın gözlerinde gezinirken bir süre sessiz kaldılar ardından devam etti “Peşinde birileri olduğunu anlıyorum,” dedi, gözlerini etrafa çevirerek. “Ama neden peşindeler? Ne yaptın?” Mira "Bak,” dedi sakin ama kararlı bir tonla, "Tek yapman gereken, buradan çıkmama yardım etmek. Başka hiçbir şey öğrenmene gerek yok.” Cümlesini bitirdikten sonra hızlıca etrafa göz gezdirdi ve onlardan biriyle göz göze geldiğinde fark edildiğini anladı. "Sanırım artık sonum geldi," düşüncesi kafasında yankılanırken, sinirle içinden sessizce küfür etti. Mira’nın gözlerindeki endişeyi fark eden adam, onun bakışlarını takip etti. Peşindeki adamlardan birini gördüğünde, sakin bir şekilde cebinden telefonunu çıkardı. Parmakları hızla ekranda dolaşırken, birkaç kısa mesaj gönderdi. Mira’nın kolundan hafifçe tutarak ayağa kaldırdı. “Hadi,” dedi alçak sesle. Mira, onun bu sakin tavrına şaşırarak baktı ama karşı çıkmadı. Adamın elinden yayılan güven verici sıcaklık içinde bir nebze olsun rahatlamaya neden oldu. Mekânın loş ışıkları altında ilerlerken, Mira’nın içindeki gerginlik her an patlayacak bir bomba gibiydi ama yanındaki adamın sakinliği, her şeyi kontrol edebilecek gibi bir hava yaratıyordu. Barın kalabalığına doğru yürüdüklerinde, insanların arasından zarifçe süzüldüler. Barın çıkışına doğru yaklaştıklarında, adam barın kapısının hemen yanındaki bir köşeye döndü, Mira’yı yavaşça yönlendirerek dar bir koridordan geçirdi. Mira, başını yana çevirerek peşindeki adamlara bakmak istedi ama adamın koluna dokunması onu durdurdu. Mira’ya dönüp hafifçe eğildi. Adamın sıcak nefesi, Mira’nın yüzünde hissediliyordu. “Sadece yürümeye devam et,” dedi, yumuşak bir ses tonuyla. Göz göze geldiklerinde Mira irkildiğini hissetti. Adamın gözlerindeki ciddiyetle birlikte içinde bir ürperti belirdi. Aralarındaki mesafe neredeyse tamamen kapanmıştı, ama bu yakınlık, onu daha da huzursuz etmişti. Adamın elleri, hala kolunda güven verici bir ağırlıkla duruyordu. Mira derin bir nefes aldı, gözlerini kaçırarak tekrar öne döndü. Adamın sakinliği onu bir yandan rahatlatırken, bir yandan da bu duruma karşı daha temkinli olmasına neden oluyordu. Mira istemsizce başını salladı, yavaşça adımlarını hızlandırırak ilerlemeye devam etti. Dış kapıya vardıklarında, derin bir nefes alarak adım attı, hâlâ içerideki gerilimin izlerini taşıyordu. Adrian, Mira’nın kolunu bıraktı ve ona, hafif bir gülümseme ile bakarak, “Rahat ol,” dedi. Mira, kolunun serbest kalışıyla birkaç adım daha atarak adama döndü ve bakışlarını doğrudan ona dikti. Gözlerinde şüphe ve merak karışımı bir ifade vardı. Birkaç saniye boyunca sadece birbirlerine baktılar. “Kimsin sen?” diye sordu, sesi ciddi ve sertti, ama içinde hafif bir tedirginlik de vardı. Adam gözlerini hafifçe kısarak ona baktı, dudaklarının köşesinde belli belirsiz bir gülümseme belirdi. "Beni zaten tanıyorsun," dedi, asıl demek istediğini anlamazdan gelerek. Sesi alaycı ama kendinden emin bir tondaydı, sanki bu oyunun kurallarını sadece o biliyormuş gibi. Sonra hafifçe ileriye doğru eğildi ve gözlerini Mira’dan ayırmadan ,"Lena'nın sevgilisi..." Mira onun sözünü kesti, kaşlarını çatıp sert bir ifadeyle, "Lena'nın sevgilisi, sıradan bir finans danışmanı," dedi. Gözleri adamın üzerinde sabitlenmişti, cevap arar gibi bakıyordu. "Peki o zaman, sıradan bir insan beni buradan bu kadar kolay nasıl çıkardı?" diye devam etti. Adam hafif bir gülümsemeyle başını yana eğdi, gözlerinde belli belirsiz bir parıltı vardı. "Bende de senin gibi sırları olan sıradan bir insanım," dedi, sesi alaycı ve gizemli bir tondaydı. Mira bir an duraksadı, adamın söylediklerini düşünürken kaşları daha da çatıldı. Onun sırları olduğunu ima etmesi hoşuna gitmemişti. "Peki, bakalım... O sırlar seni ne kadar daha saklayabilir? Çünkü beni kandırabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun." Mira adama doğru bir adım attı, cesaretini topluyordu. "Sadece Lena'nın sevgilisi değilsin. Burada başka bir şey var ve bunu öğrenene kadar peşini bırakmayacağım." Adrian, Mira'nın bu kararlı duruşuna karşı bir süre sessiz kaldı, yüzünde hala o aynı alaycı gülümseme vardı. "Öğreneceksin," dedi sakin bir şekilde. "Ama her şeyin bir zamanı var."
*** Adrian’ın sözleri kulaklarında yankılanırken, Mira derin bir nefes aldı ve birkaç adım geri çekildi. "Her şeyin bir zamanı var." Ne demek istemişti? Bir an için başını iki yana sallayarak düşüncelerini toparlamaya çalıştı, ama Adrian’ın bakışları zihninde yeniden canlanıyordu. Mira, karanlık sokağın köşesine varınca durdu, sırtını bir duvara yaslayıp gökyüzüne baktı. Şehirdeki ışıklar sönük görünüyordu, ama kafasındaki soru işaretleri daha da büyüyordu. Ne yapıyordu burada? Adrian, sıradan bir finans danışmanı mıydı gerçekten? Yoksa çok daha fazlası mı? Mira’nın içini kemiren bu his, ne kadar derin bir çukurun içine düştüğünü ona hatırlatıyordu. Daha önce bu kadar şaşkına döndüğü nadirdi. Normalde her durumu kontrol edebilirdi, ama bu sefer işler farklıydı. Onunla ilgili parçalar, bir türlü birbirine uymayan bir yapboz gibiydi. Ama asıl rahatsız eden şey, onunla ilgili bir şeylerin kendisini tehlikeye çektiğini hissetmesiydi. Bir süre daha orada durup, etrafındaki sessizliğin tadını çıkardı. Ama zihni asla susmuyordu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, belki de biraz huzur bulmak umuduyla. Fakati içindeki karmaşa yatışacak gibi değildi.
|
0% |