@duygusalbeybb
|
Merhaba umarım iyisinizdir
Çiçekler açtıracak çifitmize 🍷
Keyifli okumalar
Bir kibritle yanar İnsan bir sözle tarumar...
______ ☙ Mevsim karanlığının gökyüzüne yansımasıydı sanki içimdeki hüzün. Hani havalar bozar, yağmur gelir ama yağmazdı ya mesela. Yağmurun kasvetine alıştıktan sonra, o karanlığı kucakladıktan sonra, gelen gökkuşağının renklerinin de, güneşin, baharın, yağmurun ferah kokusunun anlamı kalmıyordu işte. Gitmiyordu içimdeki hüzün. Kasvetli bir yağmurdan sonra baharın gelmesi umut ışığı olarak görülse de, ben kasvetlerle büyüttüğüm hayatımda asıl bahar gelirse darmadağın oluyordum. Alışmamış gönlüm, çiçek görmemiş yüzüm bilmiyordu gökkuşağını, bilmiyordu yazı... Az evvel kendimin erkek versiyonu ile karşılaşmış olmanın şaşkınlığı vardı üzerimde. Evet yok sayılmayacak kadar çok benziyorduk ama altında bir şey aramak istemiyordum. Gücüm yettiğince savaştığım şu hayatta artık tek gayem mesleğim olacaktı en nihayetinde. Karşılıklı bakışmanın son bulduğu anda ellerini alnına yaslayıp selam veren Burak'a doğru baktım "Teğmen Burak Açık, İstanbul emredin komutanım" "Üsteğmen Aslan" arkasını döndükten sonra ilerideki ekibine bakıp işaret parmağını hareket ettirdi. "Gel. Yeni ekip" Eliyle arkadaşları işaret edercesine konuşunca bizim tim, Üsteğmenin ne kadar az konuştuğuna bakışarak karar vermiştik. İki cümle etmemişti toplasan geldiğinden beri. Telefonu çalınca seri hareketlerle açmış, bir iki adım uzaklaşmıştı yanımızdan Aslan Üsteğmen . Aslan'ın gittiği yerde dalgın duruyordu gözlerim hala. Belki de ailesizlik, beni her bulduğum umuda sıkı sıkı sardırıyordu. Kamelyaya geçip oturan ekiple birlikte uzunca süre sohbet edip tanışmıştık. Ayrı bölgelerde görev yapacak olsak da, beraber çıkacağımız görevlerimiz de olacaktı. Sohbetin ardından herkes dinlenme salonlarına çekilecek iken Aslan Üsteğmen'in hızlı adımlarla yanımıza geldiğini gördüm. Aceleci bir tavırla "Tim toparlan görev emri" dedikten sonra, bana dönmüş ve olabildiğince küçük düşürücü bir bakıştan sonra "Sen odama geliyorsun, Teğmen" diyip gitmişti. Oflayarak doğruldum yerimden. Hayatımın her anında zorluk çekmiş, tam mesleğimde yüzüm güldü derken başıma belalı bir komutan gelmişti anlaşılan. Bedo elini omzuma yaslayıp teselli etmeye başlamıştı bile. "Prensesim sıkma canını. Bilgi verecek belki" Kafamı iki yana salladım "Tam birinden kurtuluyorum, bir diğeri başlıyor. Gidip bakayım" Pat pat omzuma vurduktan sonra "Habersiz bırakma. Dinlenme odasında oluruz" Onaylayıp hızlıca alay binasına girdim. Üsteğmenin odasının önüme geldikten sonra kapıyı tıklayıp bekledim. Bir süre ses gelmeyince yanlış odaya mı geldim diye düşündüm ama adı kapının üzerinde kocaman harflerle yazdığından tekrar tıklattım. "Gel" Gür sesi içeriden duyulduğunda, selam verip karşısına geçtim. " Kimsin sen?" Anlamaz biçimde kaşlarım çatılmıştı. Ne demek ben kimim. "Anlamadım komutanım?" Elleri masanın üzerinde yumruk halinde bekliyordu ve inanılmaz korkutucu gözüküyordu. İşaret parmağını bana doğru kaldırıp "Tek seferde anlamıyor musun? Seni bu kafayla nasıl aldılar askeriyeye" dedi sertçe Daha cevap dahi veremezken "Ananın babanın evi mi sandın burayı" dedi masaya bir yumruk daha indirirken. İrkilerek geri adımladım. Hayat bu kadardı işte. Bilinmezlere koşarken en acınası yerinizden acımasızca vuruyordu. İçimde tarifi imkansız bir acı başgösterirken sesimi zor toparladım " Afedersiniz komutanım" dedim usulca Çatık kaşları daha da çatılınca "Benim ailem yok" dediğimde yüzünden geçen dalga dalga pişmanlığı görmüştüm ancak olan olmuştu. "Hakkımda bilgi olmamasını normal karşılıyorum komutanım. Harbiyeden mezun olduktan sonra dosyamda sadece mezuniyet bilgilerim ve yurt müdürünün taktığı soyadımla girdim bu kapıdan. Annem babam kim bilmiyorum komutanım" Selam vererek "İzninizle" diyip çıktım odadan. Çıkar çıkmaz ellerim boğazımı bulmuştu. Yumru olup oturmuştu yüreğime sanki kimsesizliğim. Dolan gözlerimi saklamak için kafamı eğip dinlenme odasına gittim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde koltukta oturan yabancı birini gördüm. Yanlış gelme ihtimaline karşı odanın kapısına tekrar baktığım da dinlenme odamız olduğuna emin oldum. "Merhaba. Birine mi baktınız acaba?" Benim girdiğimi görünce toparlanıp " Kuraç Ali Albay'la görüşmem var" dedi hızlıca. "Acil çıkması gerekti. Ne zaman geleceğini bilmiyoruz. İsterseniz numara-" Lafımı kesip "Teğmen Dila" dedi keskin sesiyle Adımı bilmesine şaşıramadan ayaklanıp karşıma geçmişti atik bir hareketle. Boyu o kadar uzundu ki şuan bir santimetre hesabı yapamıyordum. Heyecan yapmış mıydım? Koca bir evet! Umarım içimde kıpırdanıp duran ritim böbreğimden falan geliyordur. N'oluyordu yahu!? "Saçların yakından daha güzelmiş sevgili Teğmen" _______ Bölüm sonuuu Vee bal çiftimizin ilk karşılaşması gerçekleşti. Neler var neler bir bilseniz... Güzel yorumlarınızı ve fikirlerinizi bekliyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere ❥ |
0% |