@duygusalbeybb
|
Hoşgeldinizzz 💋 Giriş bölümümüz sizlerle. Umarım severek okursunuz Çiçekler açtıracak çiftimize...🍷 ❥ ______________________
Şimdi düşersem gökyüzünden ıslanır yanaklarım Tut bırakma elimden ayrılma tenimden Sanki kendimden geçer gibi Sarhoş olsam sevginden içip Tüm hayatım yerle bir olsa Senle yaşlansam ✶
Yayı gıcırdayan eskitme divanda gerinerek uyandım. Belimin ağrısını daha şimdiden o kadar derinden hissediyordum. Duvarda asılı kenarları çatlamış, içerisinde hangisi olduğunu bilmediğim salça markası yazan gri saate bakış attım. 06.45 Her zamanki saatimden biraz fazla uyumuştum sanırsam. İçeriden gelen tıkırtılar onu gösteriyordu. Yalnızca on beş dakika fazla uyumuştum. Dün o kadar çok yorulmuştum ki, kendimi koşarcasına divanda bulmuştum
Burası küçük bir butik kafeydi. İki yılı aşkın süredir burada çalışıyordum. Ancak bugün son günümdü ve birazdan çıkışımı yapacaktılar. Artık yorulmuştum ancak bir yandan da seviyordum bu küçük yeri
Akşama kadar, hafta içi olduğundan o kadar yoğun olmasını beklemediğim kafe öyle kalabalıktı ki öğle molasında bile nefes alacak zamanımız kalmamıştı. El lezzeti harika bir Lalezar ablamız vardı ve tadını bir kere alan müptelası oluyordu yemeklerinin
Mesai saati geldiğinde artık yavaştan toparlanmaya başlamıştım. Üzerimdeki önlüğü çıkarıp, ayaklı askıya astım. Son siparişimi de teslim edip kasaya doğru adımladım. Lalezar teyze yılların verdiği yupranmışlık ile kaşları gözlerine düşmüş, göz çevrelerinin kaz ayakları ile önündeki ajandaya not alıyordu.
Kafasını kaldırıp bana bakınca mahsun bir tebessüm bıraktı. Canım Lalezar, sırdaşım, dostum, ablam Lalezar...
"Hayat, gülüşlerini yüzünden eksik etmesin gülüm. Bu şehir sana iyi gelmedi. Dilerim gittiğin yer, yurt olur sana"
Ne içimdeki burukluğu atabildim ne de sevinci gizleyebildim. Karışıktım, karmakarışıktım. Açtığı kollarının arasına girip, sıkıca sarıldım sımsıkı. Çekmeceye uzanıp beyaz bir zarf çıkardı. Emeklerimin karşılığını uzatıp, avucuma sıkıca sardı ellerini
Kısa bir vedalaşma faslından sonra montumu giyerek çıktım demir kapıdan dışarı. Giriş ve çıkışta kapının üzerinde bulunan çan sesine baktı gözlerim usulca. Son kez duyuyordum belki de..
Uzun yolu paytak adımlarla ilerledim. Vaktim yoktu ve hızlıca bu şehirden gitmem gerekiyordu. 17.28 Hava her zamankine nazaran sanki daha kasvetliydi bugün. Lalezar teyzeye iyi olduğuma dair kısa bir mesaj bırakıp, kafamı kaldırdım. Gelmiştim işte... Hayallerimin peşinden, umutlarımın peşinden gelmiştim. Koşa koşa gelmek istesem de sürüne sürüne gelmiştim Hakkari, Yüksekova Peşinden koşulan, hayal edilmesi bile imkansız gelen canım Hakkari... Ben Saye ... Mahpare olan Adıma yaraşır, güneş gibi olmayı ister miydim bilmiyorum. Belki başkası için güneş kadar aydınlık biriyimdir demek isterdim ancak başka kimsem yoktu ki benim
Yaşım yirmi dört ama bu hayata kırk yıldır dargınım. Yetimhane kapısından çıktıktan sonra, ne yedim ne içtim hatırlamıyorum. Hep bir hedefim vardı, hep bir can borcum vardı.
Lalezar teyzenin kafesinde iki yıl kadar çalışmıştım. Ondan önce çalıştığım yerlerden birinde dolgun bir maaş alsam da, hatta geç saatlere kadar çalışmayı teklif etsem de kalacak yerim olmadığından ayrılmak zorunda kalmıştım. Sokakta bir - iki gün neyse de, üçüncü gün başıma üşüşen ayyaşlardan nasıl kaçtım Allah bilirdi...
Biriktirdiğim parayı bir gün olsun keyfime harcamış mıydım hatırlamıyorum. Her daim biriktirdiğim bir kutum vardı yanımda. Şimdi de elimde kutu, yanımda yalnızca gölgemle öylece tabelaya aşk dolu bakışlar atıyordum
Hakkari'ye gelmek için nelerden vazgeçmişti bu biçare gönlüm. Milli Savunma Üniversitesi sınavına girmiş ve derece yapmıştım. O an... O an o gururu paylaşacağım kimsem yoktu yanımda. Saatlerce duvara baka baka kazandığımı, hayallerimin gerçek olduğunu anlatmıştım
Evet. Duvara baka baka, ağlaya ağlaya anlatmıştım bunları
İnsanın sırdaşı duvarlar olur muydu? Benim oluyordu işte. Demirden çelikten değildim, insandım. Çok üzülüyordum kimsesizliğime. Yaşımın getirdiği ergenlik dönemi öyle şiddetli geçmişti ki, kendimi tanıyamaz hale gelmiştim.
Daha ben doğar doğmaz bir yuvaya bırakılmıştım. Yuva demeye bin şahit isterdi ama olsundu. On altı yaşıma kadar bakmışlardı bana ama böyle, ama öyle...
Bundan yıllar sonra alacağım rütbeler, vereceğim savaşlar, gireceğim çatışmalar aklıma geldikçe bile kanım kaynıyordu.
Ben ya ben... Saye ama Mahpare olan ben
Allah'a ne kadar şükretsem azdı beni hayallerime kavuşturduğu için. Kendimden emin adımlarla yaklaştım kapıya. Görkemli bordo kapıya... Allahım demek yıllar sonra aynı renk saçlarımı da süsleyecekti beresiyle...
°°°
Yaklaşık bir saat kadar bahçede deli gibi sırıtıyordum. İşlemlerim hallolmuştu. Birincilik elde ettiğimden kalacak yerde de sıkıntımı çözmem de yardımcı olmuşlardı. Devletim bana daha şimdiden yuva olmaya başlamıştı baksanıza
Bir kaç dakika daha oturup ilerde gözüken lojmana yürümeye başladım. Az eşyam vardı. Zaten belirli derslerde kıyafetleri de vereceklerdi o yüzden sıkıntı etmiyordum. Derslerden arta kalan zamanda yine para biriktirmem gerekiyordu. Dövüş ve silah eğitimi için elbette dersler alacaktım ama ben çok daha iyi olmayı hedefliyordum. O yüzden yeteri kadar birikim yapıp kurslarımı aksatmamam gerekiyordu
Bundan sonrası nasipti, hayırlısıydı, inşallah şehadetti...
__________
Bölüm sonu Ayy bal kızım Saye Hayalleri için daha neler yaptı bir bilseniz. Diğer bölümde detaylar, olaylar, kaoslarr Giriş bölümümüz umarım hoşunuza gider. Bir sonraki bölüm için her cuma buluşma sözünüzü aldım İlk bölümümüzü paylaşmayı heyecanla bekliyorum. Sağlıcakla kalın - DUYGU -
|
0% |